Sayıfa 10 e Maç bitmişti. Tenis o raketleri koltuklarında Ferdi ile Selma, | | — Bu adamı doğrusu bir türlü | Maçka istasyonuna doğru yürü- düler. Sarı saçlı, vücutlü bir genç olan Ferdi, ince fakat sağlam vwücüdü güneşten esmerleşmiş © lan Selmaye eğilerek, endişeli bir sesle sordu: — Beybabanla konuştun mu? Genç kız, meyus bir tavırla o- muzlarmı silkti: — Evet, Dün akşam da bir tec- rübe ettim. Fakat bir türlü din- lemek istemedi. Daha çok genç- siniz, diyor. — Peki amma, hiç te öyle değil. Ben yirmi altı yaşındayım. Sen de yirmiye girdin. — Biliyorum. Fakat yalnız bu değil ki... — Evet, evet. Ben fakir bir gencim.. Bir memuriyetim de yok. Bereket versin beni tanırsın. Se- nin için nasıl çalışacağımı da bi- lirsin, Selma, Ferdiye aşk dolu göz- lerle baktı. — Evet Ferdi, bundan eminim. Yalnız Beybabam “Bir genç kız hevesi,, dediği aşkıma inanmak istemiyor. — Böyle lâf mı olur, Yok, eğer mesele bir para mese- esi ie? — Ferdi, beni nasıl sevdiğini biliyorum. Ben de seni öyle se- , viyorum. Aramızda böyle mese- Teler mevzuu bahis bile olamaz. Fakat babam daha seni adama- kıllı tanımıyor ve zannediyor kii... “ik z — O halde seni çeyizsiz alı- “rm, olur, biter, < — Bunada razı olmaz. Ba- mesele bam, biliyorsun ki, çok zengin | dir. Beni de lüks hayata alıştır- dı. Fakir bir vaziyete düşmemi istemez. Halbuki bu bana Vviz gelir. Seni seviyorum, Ferdi. Hislerimden de eminim. Hattâ bunu babama da söyledim. Gül | dü. Beni hâlâ çocuk zannediyor. Babam beni çok sever, beni $i- martır, hattâ, annemin ölümün- denberi evin idaresini de bana bi- rakmıştır amma, tahakküm etme- sini de sever. Doğrusunu ister- sen onun rızası olmadan evlen mesini istemem. Hem öyle zan- nediyorum ki, Bende gidersem pek yalnız kalacak.. Anlıyor mu sun, Ferdi. Onu yalnız bırakma- mak biraz da benim vazifem de- ğil mi? — O halde ümit yok demek Selma? — Bilmiyorum. Dün, Beyba- bam, beni bir ay kadar Parise gö- | türüp gezdireceğini söyledi. Gü- ya beni eğlendirmek istiyor. Hal- buki öyle meyusum ki. Yarım saat sonra, Selma, ke- | derli bir yüz ile sofrada Beybaba- sının karşısma geçerken, Ferdi, Ayaspaşadaki eski evlerinde an- nesi ile yemek yiyordu. Dürdane Hanım, Oğlunun can sıkıntısını farketmişti. Henüz ih- tiyar denecek bir yaşa girmemiş olan Dürdane Hanım, sade fa - kat kibar tuvaletinin içinde, mun- tazam çehresi, mavi ve tatlı göz- lerile olğun ve şevimli bir kadın- dı. Yemekten kalkınca sordu: — Şevki Bey gene mi reddet- miş, Ferdi? Ferdi, boğuk bir sesle cevap verdi: — Evet anneciğim. Selma dün | 5 canımı. akşam gene konuşmuş, olmaz, de- miş, > anlıyamıyorum. Senin gibi genç, güzel, âsil, istikbali parlak bir ço- cuğu ne diye reddediyor? Şimdi- ye kadar ben bu işe karışmadım amma, yavrum, birde ben tec rübe edeyim.. — Zavalli anneciğim, hiç zah- met etme! Şevki Bey para mese- lesi için düşünüyormuş, galiba. Tahsilim için elindeki servetini bitirdin. Nereden para bulup ve- rebiliriz. | — Müteessir olma Ferdi. İz- | divaç işlerinde hâkim olan her | zaman para değildir, yavrum. Yarın gider, bu Şevki Bey denilen adamla bir de ben görüşürüm. .». Şevki Bey, yazıhanesinde, Dürdane Hanımın karşısında du - rayordu: — Şevki Bey siz misiniz? — Bendenizim, Hanrmefendi. Emriniz? Şevki Bey, Dürdane Hanımın zannettiği gibi bir adam değildi. Kibar, kıranta, henüz dinç birisi idi. — Beyefendi. Ne için geldiğimi zannedersem tahmin ediyorsunuz. rüşmek istiyorum. Ben, Ferdinin annesiyim. Kendisi fakirdir, Va- kıa bu zamanda, bir izdivaç me- selesinde, hissi cihetlerden ziya- de maddi cihetlerin nazarı itiba- re alındığını... sözünü kesti: — Müsaade ederseniz bu sözü benim için söyliyemezsiniz. Dedi. Şevki Bey, kendisini İ tutamamış, Dürdane Hanımın ki- bar tavırları, onu bu tarzda söz söylemiye mecbur etmişti. Sonra ilâve etti: — Hanımefendi, dedi, bilmem bu gibi meseleler böyle yazıhane- lerde falân konuşulabilir mi? E- mir buyurursanız, yarın, öğleden sonra “Löbon,, da buluşalım; hem bir çay içer, hem de.... Dürdane Hanım, ertesi günü ve daha bir çok günler Şevki Bey ile buluşmuştu. Ferdi ile Selma, müzakerenin hangi ve ne gibi sah falar geçirdiği bir türlü öğrene- miyorlar ve kâh ümide, bazan da ümitsizliğe düşüyorlardı. Nihayet bir akşam, Şevki Bey, yemeğe otururken: — Selma, dedi, artık müsaade ediyorum, Ferdi ile evlenebilir- sın. Selma, babasının boynuna atıl dı: — Baba, bilsen beni ne kadar sevindirdin... Mersi. — Bir şey değil, kızım. Senin saadetini elbet isterim. Bunun i- Hem beni de artık yalnız bırak- miş olmuıyacaksın. Bu cihetten de endişelerini bertaraf ettim. Ben * de evleniyorum, yavrum . Dürdane Hanım hakikaten mü - kemmel bir kadın. Tevekkeli de- ğil, oğlu da annesine çekmiş. Ar- tık mes'utsun değil mi, yavrum... Selma, hem hayret, hem de sevinç içinde idi: — Elbet mes'udum, baba, de- di, elbet mes'udum. İ Ve ilâve etti: i — Doğrusu Dürdane Hanım, İ sizi ikna için en kuvvetli delilleri | bulmuş Çocuklarımızın #aadeti mevzuu | bahsolan bir mesele hakkında gö- | Şevki Bey, Dürdane Hanımın | İ çin bütün tedbirleri de aldım. | âzılı katil Tiryakilik yüzünden bütün öldürdüğü kadınları birer birer itiraf etti | Viyana, (Hususi) — Son otuz sene zarfında failleri ele geçirile- miyen bir sürü cinayetler vardı ve bütün bu cinayetlerin kurbanları kadınlardı. Bir adamın tütün tir- yakiliği bütün bu cinayetlere ait sırlarm ortaya çıkmasına saik ol- du. Hâdise Viyana hapishanesinin bir odasında vuku bulmuştur. Bir müddettenberi (o mahspus olan Fransız Zeitgo tütün tiryakiliğine tahamül edemiyerek gardiyanı ça- ğırmış ve ona: — Bana bir sıgara verirsen sana Gardiyan sıgarayı vermişarak çok enteresan bir vak'a anlatırım. Gardiyan sigarayı vermiş ve mahusu dinlemitşir: “— Geçen Şubatta bir mimarın karısı olan Madam Yank köşkün - de maktul bulunmuştu. Onu öldü- ren benim. Bana bir sıgara daha verirsen başka bir vak'a daha an- latırım, Gardiyan bir sıgara daha ver - miş ve tüyler ürpertici bir cinayet- ten daha haberdar olmuştur. Sıgara tekerrür ettikçe cinayet- lerde tekerrür etmiş ve on ikiye varmıştır. Tedehhüş eden gardiyan derhal zabıtaya haber vermiş, ve polisler gelmiştir. Gardiyan Fransıza bir daha vererek : — Anlat bakalım! Demiştir.. Ve mahpus anlatmıştır. Polisler | de saklandıkları yerden onun bü- tün söylediklerini odinlemişlerdi. Gardiyan mahpusu,mükemmel bir surette istintak ettiği ve sıgaraları bol bol verdiği için mahpus kadın- ları nasıl boğduğunu bütün tafsi - lâtile anlatmıştır. Zabıta otuz senedenberi aradığı katilin bu olduğunu anlıyarak ser- serilikten dolayı mahpus olan! Fransızı derhal yakalar ve adliye- ye teslim eder. Avusturyada idam cezasi kal- dırıldığı için katil müebbet küre- ğe mahküm edilmiştir. Hükmün okunduğu sırada katil, birdenbire bulunduğu yerden 81ç- ramış, ve mahkeme salonun pen - ceresine yaklaşarak camları kır - dıktan sonra dışarıya atlamış, bu| suretle kaçmak istemiş, kafasın -! dan kan aktığı ve ötesi berisi yara- landığı halde koşmuş, fakat zabı- ta tarafından yakalanarak hasia- haneye yatırılmıştır. Doktorlar bu müthiş katilin ya- kında ifakat bulacağını söylemek- tedirler. sıgara logilterede kömür kontenjanı Londra, 23 (A.A.) — Kömürün kontenjan usulüne tabi tutulması | du. meselesi hakkında Avam kamara- sında cereyan eden bir müzakere- | de madenler nazırı söz alarak kö- | mür kontenjanının ilga edileceği- ne dair bu yakınlarda çıkan şayi -| alarm doğru olmadığını selebisl kömür ihracatının müşkülâta uğ- ratılmamasını, bilâkis kolaylaştı- rılmasını hükümetin dikkat ve ih- timam göstermek niyetinde oldu- ğunu meclise temin etmiştir. > m Çinde kızıl ordu nasıl |) gü Kızıl orduya esir d görüyor ? üşen bir Japon a5 kerenin bu husustaki ihtisaslar! . Japon ordusile birlikle Çinde harbeden ; bir nefer son büyük muharebelerin metice- «inde gördüklerini bir fransız gazetesine anlatıyor: Bu hâdise geçen sene Teşriniev- vel ayında vuku buldu. O zaman Jeneral Şuiençuen'in oordusunda asker bulunuyordum. Alayımız Hup vilâyetinin bir kasabasına gi- diyordu. Bize öyle anlatılmıştı ki bu civarı kızıl ordu kasıp kavuru- | yor, yağmalar, katiller yapıyor ve ahaliden vergi tahsilini kaldırıyor Aldığımız emir bu bolşevik kuv - vetlerini takip ve tenkil etmekti. Mevzuu bahis kasabaya (varınca kızıl ordu hakkında epeyce malü- mat almıya muvaffak olduk. Ar- kadaşlarımızdan bir kaç kişi köy- lülerle yaptıkları mükâlemelerde kasabanm bir ay kadar Sovyet ida resinde kaldığını ve kızıl ordudan son derece hüsnü muamele gör - düklerini ve vergilerin onların za- manmda' kaldırılması köylüleri pek ziyade memnun ettiğini Sov- yetlerin son zamanda kasabadan çekilmesi fevkalâde teessürlerini mucip olduğunu anlamıştı. İ 23 Kânunuevvelde kırmızı hay- dutlara hücum emrini aldık. Gün- lerce bir çok kilometre mesafeler yürüdük. Fakat eşkıyaların ufak bir izine bile tesadüf edemedik. Gecelemek için karargâhımızı ci- var köylerden birinde kurmuştuk. Öğrenildiğine göre kızıl askerler burayı beş gün evvel âni olarak terketmişlerdi. Uzun yürüyüşler- den çok yorulmuştuk. Bir akşam güzel bir uyku çekmiye hazırlan- | dık, Fakat gece yarısı cehennem! başladı. Kiliselerin imdat çanları hepimizi derin uykudan uyandır- mıştı. Çanlar şiddetle çalıyordu. Evvelâ bir ynagın olması ihtimali- ne binaen çanlarım çaldığını zan- netmiştik. Yangın şüphesiz bizi a- lâkadar etmezdi. Tekrar uyumak için bir taraftan diğer tarafa dön- dük, Fakat birdenbire geceyi yır- tan beynelmilel bolşevik marşının çağrıldığını işitince derhal kendi- mizi ayakta bulduk. Marşı müte- akıp ileri hücum marş marş sesleri | ve biraz sonra silâh, tüfek, kurşun vızıltıları vaziyetin ciddiyetini an- lattı, Derhal silâhlarımıza sarıldık, çarpışmak üzere dışarı fırladık. Mitralyözlerimiz harekete mühey- ya bir halde cephe almıştı. Karan- lık, koyu karanlık bir geceydi. Bir | denbire bir ses yükseldi: — Arkadaşlar kızıl ordu, ame- le ordusudur, köylü ordusudur. Si- zin düşmanınız değildir, kızıl or- duya iltihak ediniz. Bize geliniz. Bu esnada bir kaç tüfek patladı. Ve içimizden ekserisi kızıl orduya geçtiler. Alayımız zabitlerile bera- ber esir düştüler. Kızıl askerler bi“ zi Sovyet idaresinde bulunan Hu- anpi şehrine götürdüler. Saat on- da Sovyetler bir miting yaptılar ve bizi de oraya davet ettiler. Mi- ting de belki yirmi bin kişi vardı. Herkesten son derece nazik ve ki- bar muamele “görüyorduk. Bize hiç bir veçhile esir muamelesi ya-| pılmıyordu. Bir asker bir de'köylü | birer nutuk” söylediler. Bunların nutukları şayanı hayret derecede güzeldi. Ve hepimizin üzerinde iyi * ve derin bir tesir bıraktı. İrat nutuklarda bilhassa şu sözler zarı dikkati celbediyordu: “| Sizler isyankâr canavar elleri” : idaresinde askerlik ediyorsun5” | Ertesi günü kızıl ordunun 1 biye mektebini ziyaret ettik. * limhanede süvariler çalışı dı. Konferans salonunda ker Japonların yarattığı bir idareden bahsederek bu min fenalığını uzun uzadıya tıyor ve neticede bu idarenin hemehal bolşevik idaresine dilmesini temenni ediyordu. sade bir asker olmamıza raj bir gün Sovyet erkânı tar davetiyle aldık.Sovyetlerde bizde” farklı insanlar değildi. Onlar # bizim gibi köylü, amele ve ii idiler. Medu bulunduğumuz yerf* bir köylünün malik olduğu vâsi” razinin diğer köylüler arasınd! taksimi münakaşası mevzuu beb ; soluyordu. Sovyet erkânma sualler sorduk, Bize bu hususta ” cap eden malümatı tafsilâtı ile 3” lattılar. Fakat biz bunların bazi” rını henüz anlıyamadık. bazı mevzular üzerinde gi öğle oldu. Bizi yemiye alako; lar. Yemekten sonra tekrar bir İf tima daha oldu. Bu sefer kızıl o” duya mensup bir zabit söz aldi Bu genç zabit gayet cevval bir * damdr. Söylediği şeyler insan üZ€ rinde dehşetli bir tesir uyandı” yordu. — Kızıl ordu sizin ordunuzdu” Bu orduya iltihakımızı selâm! isterim; bununla beraber tınızda tamamile serbestsiniz. B* hususta sizi zorla celbetmek ist” meyiz! diyordu. Zabit kızıl orduya iltihak ed” cekleri memleketlerine gönder?" yi ve yol masraflarını deruhte La meyi ve avdetlerinde orduda y€"" lerinin hazır olduğunu vadediy?” du. İçimizden Sovyetlerle 2 kalacakların sol tarafa ve kalı” yacaklarn da sağ tarafa ayrılm?" ları talep edildi. İçimizden takr ben iki yüz asker sağ tarafa çekil di. Ben de bunlar arasmda idi” Memleketim olan Haypun'a av" ettiğim zaman ahalinin fena mele gördüklerini gördüm. İşte * zaman Sovyet idaresinde kalra*" dığıma pişman oldum. Şimdi İ siz, avare, şurda burda dol rum. İşittiğime nazaran kızıl yakiınnımızda bulunan Çançu yaletini işgal edecekmiş. Acs' sahih mi? Ben şimdi Sovyet suna geçmek için bir fırsat yorum. bir # | müstebi reji Bi Efganistan - iran Tahran, 23 (A.A.) — Efgi tan ile İran arasinda yapılan. | Tuk muahedesi, dün imza eğil" tir. i Ingiliz parliament Londra, 23 (A, A.) — mento; ahval ve © hâdisat gösterdiği takdirde daha toplanabilmek. şartile, içti nı Şubatın yedisinde tatil tir. .