25 Eyisi 1932 VAKIT VAKIT' in TEFRIKASI:14 /NATEN e E Fakat cerrahla oğlu onun bu f titremesini görmemişlerdi. Onun için ademi muvaffakı - pm canı sıkılan cerrah dedi — Haydi! Şimdi bir de son va “talara müracaat edelim: Istırap Verecek harici aksülâmeller. On - dan sonra gene uyanmazsa mec » ruhu kendi haline (O bırakmaktan Ve beklemekten başka çare kal - Maz, Maamafih bu son tecrübe - lerden sonra biraz beklemeliyiz. Sen burada (o kanapenin üstünde Uzan, ben içerki odaya gireyim. Belki kapıda bizi dinliyen ve me- Tak edenler vardır. Onlara da iza hat vermeliyim. Eğer bir ses olur- sa gelirim. Babası yavaşça kapıyı açarak Şıktıktan sonra Adil (hakikaten Yorulmuş olduğunu hissederek ka hâpenin üstüne uzanmak üzere İ- di ki bir ses işitti: — Adil!,, Bu ses Ahsenin sesi idi. Heye- San içinde başını çevirirken Ah - en devam ediyordu: — Adil, Adilciğim!.. Gel be - “ him hakikatli dostum. Sana yap - tıklarımı unut.. Rica ederim, beni affet... Gum. ws, Subat azla Meha olduğu halde Ahsen Adile elleri - hi uzatmış, kollarını açmıştı. Adil heyecandan hiç bir şey “öylemiyerek koştu. Diz çöktü ve Ahsenle kucaklaştılar. Onlar tekrar kucaklaşarak göz Yaşları içinde öpüşürlerken içer - ki odadan bazı sesler işiterek me- tak eden doktor Tahir bey koşa- © Tak geldi. Onları derin muhabbet lerinin bu hararetli tezahürü ara- tında görerek güldü. Katalepsi halindeki OAhsenin Uyanışı doktoru hiç de hayrete dü SSürmedi. Ancak bu uyanışın da - ha sakinane, daha az heyecanlı “lması temenni edilirdi. Yalnız doktoru mütehayyir e- Öen iki dostun derin ve adeta Âşı- öpüşmesi idi, Yaklaşarak Ahsen beye evlâdı hakkındaki ithamlarını ne dere- | © haksız olduğunu izah etmek tedi. Fakat Ahsen hemen onun “Özünü keserek: Hayır, hayır! Rica ederim beyefendi, bana hiç bir şey söyle- bu hususta.. Ben her şeyi biliyorum ve yaptığım ağır itti - barlardan anlatılamıyacak dere- yeis duyuyorum !., — Peki!,. o Söylemiyeceğim.. ir tamamen hararetten kurtul be Huş olduğumuz i için Adilin sizi ne Ri sevdiğini o hatırlıyorsunuz *ğil mi? Hayır, doktor bey.. Ondan deği, Anlatayım: Adil hakkın - ük “Sa delice sözlerimden son ka birdenbire felce uğradım. - kaybettim. Yalnız et - da söylenen sözleri işitiyor, üz Hatta doktor Şevket m öldüğüme dair söylediği i bile.. — Ah, ne felâket!.. teker — Evet ama bu işitmek ve has #ösmemektir ki benim vic - N Baygınlığım esnasında size karşı 3 a affediniz! ğ diye haykırmak için bilseniz ne cehdettim.. danımı uyandırdı. Sizin sözlerini- zi, bütün konuştuklarınızı, hatta ben uyandığım takdirde Adil a - leyhine ithamlarımı tekrar ede - rek onu müthiş bir vaziyete 80 - kacağımı, buna rağmen nasıl be - ni kurtarmıya ahtettiğinizi duy - dum. “Ah! Bilmezsiniz o sırada size karşı affediniz, beni (o affediniz! diye haykırmak için ne cehtet - tim, Sizi işitiyordum ve Adili bu kadar alçakça itham altında bı - rakmaktansa ölmeyi tercih edi - yordum. Fakat ne hareket edebi- liyordum, ne de size bir eseri ha yat gösterebiliyordum. Ne azap - tı o yarebbi!.. “Şimdi size namusuma yemin ederim ki evlâdınız hakkında zer- re kadar şüphem yok.. — Peki, artık sükün lâzım, bir şey söylemeyiniz. Eğer aldan dığımıza ve aldatıldığınıza kani iseniz artık bu geçen tatsız şeyle- Ti unutalım. — Peki ya aldatıldımsa? Ya- Di. AZ — Şimdi onlardan bahsetmi - yelim. Yatağınızda bir müddet da ha istirahat etmiye mecbursunuz. Ben gidip her tarafı yeniden ha - yat bulduğunuzdan haberdar ede yim. Ancak evvelki akşamki hır - sızlığı herkesten gizlemek lâzım- dır. Çünkü size sonra anlataca - ğım ya, bence bunu gizlemekle - dir ki, biz sizin katilinizi ve hırsı- zı kolayca bulacağız. — Peki, ben artık bir şey söy- lemiyeceğim. Maamafih şunu söy liyeyim ki giden altmlar da müc- rimin elde edilmesi de benim pek umurumda değil, Ben kaybettiği- mi zannederek — parçalandığım dostu tekrar buldum ya, bana bu kâfi!.. — Hayır, hayır.. Bence müc - rimi unutmak doğru değildir. Bu olmaksızın bizim (aramızda geçen tatsız sözleri tamamile u - nutmak kabil değildir. (Devamı var) Bir adamla güzel bir İngiliz kızını dağa kaldırdılar; para istiyorlar .. On dokuz yaşındaki bu kızı geri vermek için 35 bin ingiliz lirası istiyorlar. Eşkiyanın affedileceği bildirildi On beş gün evvel Mançurideki Çin çeteleri Mis Pauvley na- mında genç bir İngiliz kizile Mister Kokran namında bir lo- gilizi kaçırmışlar ve ancak otuz beş bin İngiliz lirası mukabilinde salıvereceklerini söylemişlerdi. Bu paradan başka bir miktar mü- himmat ve mücevherat verile- cekti, Mis Pavuley henüz on de- kuz yaşında bir kızdır. Yapılan bütün teşebbüslere rağmen onu kurtarmıya imkân bulunamamış ve bu mesele bütün Londra matbuatının en belli başlı mev- zuu olmuştur. Mister Pauvley birkaç gün evvel, babasına bir telgraf çekerek cehennemi bir hayat yaşadığını ve biran evvel kurtarılması için elden gelen her şeyin yapılmasını rica etmişti. Bütün Londra matbuatı bu telgrafı neşrederek efkârı umu- miyeyi büsbütün heyecanlandır- mıştır. Londra gazetelerinin neşriya- tına göre asıl korkulan nokta istenen paranın verilmesine rağ- men eşkıyanın kızı teslim etmi- yerek tekrar para istemeleri, son- ra ber ecnebiyi korku içinde yaşatmalarıdır. Onun için bütün Londra ga- zeteleri, Japonya hükümetinin derhal faaliyete geçmesini iste- mekte ve icabederse askeri ba- reketler yapılmasını terviç et- mektedirler. ». , » Londra 24 (A.A) — Mançuri (o hükümetine mensup kuvvetlerin başında bulunan Je- neral Waug iki ingilizi dağa kaldıranları hiç bir şarta bağlı olmaksızın affetmek teklifinde bulunmuştur. Jeneral Vang dağa kaldırdık- ları bu iki ingilizi serbest bırak- tıkları takdirde bu adamları kumandası altında bulunan mun- tazam kuvvetler arasında bir tabur halinde kullanmayı vadet- miştir, Poukden'deki konsolos vekili eşkiyaya bir telgrafta bu mese- lede methali olanların masuni- yetinin mes'ul memürlarn ve makamların kefalet ve teminatı altında bulunduğunu bildirmiştir. Kuşaktan çıkan pake- tin içindeki esrar Deniz amelesinden Hüseyin ve Ali Galata rıhtımında bağlı bulunan Helvan yapuruna girer- lerken çevrilmişler ve bellerine sardıkları kuşakları arasında 4 kilo esrar bulurmuştur. Bu iki mMaznunun da muhakemelerine dün ağırcezada başlanmıştır. Her iki maznun kahveci Abdurrab- man ile ortağı Edhemin içinde esrar olduğunu bilmedikleri pa- ketleri vapurda bir kamarota götürmek üzere verdiklerini söy- lemişler: — Paketlerdekini ilâç zanet- miştik, Esrar olduğunu bilmiyo- ruz demişlerdir. Dün şahit ola- rak bazı polis mamurları dinlen- mişlerdir. Muhakeme başka bir Mint ge Kalaıştır. Adil bu söze hemen itiraz etti: | Bence carih ve hırsız bulunmalı, | | Hiristiyanlıkfan James'in ölümü üzerine yerine yeğeni Şarl geçti. Şarl, benim ka- yın pederimdir. Bu ikinci beyaz raca da birincisi gibi çalıştı. O da bütün gayretini Sarvakın yüksel- mesi için hasretti. Hastahane yap- tırdı, şehre sular getirtti, mektep- ler açtı.. Küçük bir ordu vebir zabıta kuvveti vücude getirdi. Sarvak'ta imran ve medeniyet başladığından Avrupalı tacirler esseseler açtılar, Sarvak ile başka memleketler arasında ticari mü- nasebetler vücude getirdiler. Bunun neticesi olarak Sarvakm küçücek merkezi olan Kuçinç şeh- ri, başka bir ehemmiyet kazandı ve beyaz racaların şöhreti ortalı- ! ğa yayıldı.. Çok geçmeden kral yedinci Ed- vard, raca Şarlı davet ederk ka- bul etti, Onu tebrik etti. | Onun vaziyetini tarsin ederek Sarvak racalarımın Hindistan prenlerin- den sonra kabul edilmelerini em- retti, Fakat beyaz raca da, oğulları da saray tesrifatma (ehemmiyet verir adamlar değildiler. Onların bütün ümidi, Bornos adasının şi- İ malindeki ülkede idi. Seksen bin mürabba mil genişliğinde olan bu saha güzel sahiller ve nefis orman larla dolu idi. Borok ailesi orasını lâyikile benimsemişti. Ben de bu aileye girmiştim. Fakat bir kaç geçmeden koca- mın beni ne kadar az benimsedi- ğini anladım. Kocamın hayatında ehemmiyetli bir varlık değildim. Gerçi ben Floransada kalbimi Jân Kubelik'e vermiştim. o Fakat evlendikten sonra onu unutmağa öesesemenrsren mar esemassasaseemasassee seen BEAEEEE ENE EEEEERMENEEAEEENAN AM BAREMAMNN Bir İngiliz kadını niçin Müslüman olmuş ! Bir kaç gün geçmeden kocamın beni ne kadar benimsediğini görmüştüm.. Sü de buraya gelmeğe başladılar. Mü İ Sayfa 5 Müslümanlığa .. meram karar verdim ve evlilik hayatımda muvaffak olmak istedim. Kocam Bertram, sakin ve akık İr bir adamdı. Onu anlamak güç“ tü, Bir kaç defa, fakat ürkek ür - kek onu tanımıya, onun iç yüzüne | hulül etmeğe çalıştım. Fakat onu ne kadar iyi anlamağa çalıştımsa londan zerre kadar teşvik görme“ dim.. Benim 'alâkadar olduğum i şeylerle onun alâkadar olduğu şeyler birbirinden tamamile ayrı İidi. Hayattaki bambaşka idi. Daha ilk günlerimizden, koca- mm benim san'atkâr dostlarım- istikametlerimiz dan hiç hoşlanmadığını anladım. Tahsili ve hayatı ona en faydalı adamların haraket adamları ol- duklarını anlatmıştı. Onun için mütefekkirlere ve san'atkârlara kat'iyyen tahammül musikiden nefret ediyor, şairlerin edemiyor, İ yanına uğramıyor, san'at adam - | larmın studyolarına kapatılmala» İ rını istiyordu. Onu bu noktai nazarından çevir- mek için bir hayli uğraştım. Bü- yük musikişinaslarla, büyük mu- harrir ve şairlerle görüşmekten aldığım zevki onada tattırmak istedim, Evime gelen büyük san'at kârların sohbetindeki da duyurmak istedim. Fakat mu- vaffak olamadım. Kocamın nok- zevki ona taj nazarından zerre kadar feda- kârlık ihtiyar etmesine imkân yok» İ tu. Onun için ben de dostlarım dan vaz geçmeğe karar verdim. İzdivaç hayatımda muvaffak ol- mak için eski dostlarımın hepsin- den feragaata karar verdim. (Devamı var) Cuma günkü bıldırcın avında vurulan kuşlar Tavsiyemiz üze- rine cuma günü Rumeli cihetinde ava çıkanlar he- balde aldanmadı- lar. Rumeli cihe- tinde Angurya ve Gardan merala- rında 80 kuş vu- ran olmuştur. A- nadolu cihetinde Maltepe ve Kar tal (taraflarında ancak 10-15 ka- dar vorulabilmşi- tir. Bu sene Kadır Kadıköy avcıları dönüşte Moda iskelesinde köy ve civarı avcılarından faal bir grup cuma günleri birleşerek motörle av seferleri yapmaktadır. Iki defa Yalova civarında Çi- narcığa domuz avına gidilmiştir. Bıldırcın avının başlaması üze- rine de her cuma Gardana gidilmektedir. B- grupan yaptığı ber sefer muvaffakıyetle neticelenmiş bu cuma günü de grup târa- fından beş yüz bıldırcın vurulmuştur. Bu seferler bem eğlenceli ve bem de masra olmaktadır.