f“ elime yy ga 1 Kânunusani 1939 YAKIT'in ilâvesi > İkrime LL > Pa — Beyhude zahmet etme yavrum,.. Nocl baba, bizim gibi Fakirlere gelmez... — Onun için değil baba... koyuyorum! Islanmış ta, kurusun diye ” Galata Kulesi Gin geçmez ki, şu Galata kulesi, iri göbekli, hantal bir adam gibi ga- zete sütunları tıkamasın.. Bu kulenin tepesine konacağı riva» yet edilen vakit küresi, birkaç sene denberi kalemlerimizin baş o mevzuu dur. Şimdi de Galata kulesine asansör yapılacağı, etrafıma bahçe çevrilece- ği söylenmekte. . Allah razı olsun şu belediyeden. İstanbulun güzelliği için çalışmaktan bir an geri kalmıyor. Şehre karşı gösterilen bu ne titiz itinâder ki, artık Galata kulesinin a- sansöründen etrafınm bahçesine ka « dar düşünülüyor.. Gerçi, senelerdenberi | henüz süt meselesi halledilmedi.. Gerçi aylar» danberi et meselesi konuşuluyor. Kös nuşuluyor da gene bir kârar verilemi- yor. Fakat ne çıkar bundan?.. Hem belediyenin böyle etliye, sütlüye ka- Tışması pek doğru değildir. 0, şehrin vekilharcı mi ki?.. Onun vazifesi İs- tanbulun güzelliğini temin etmek! Bunun içindir ki, kimi Beyazıt meydanına havuz yapıyor, kimi Ga“ lata kulesine bahçel.. , Bundan sonra gelecek belediye re islerimiz. de, kimi Ok meydanmda gül fidanlığı, kimi Kız kulesinde şehir ti- atrosu yaptırmak suretile seleflerinin izlerinde yürürlerse az zaman içinde 1 dünyanm en güzel b dem biri olur. gi yerlerim m Akbaba t Yabancı olun ortasmda durmuş, iki sar- hoş, ekişe 5 2 sekişe kavga ediyorlardı: — Hayır güneş. , — Hüyir Ay — Hayır Küneş.. , O aralık, yolun öbü len bir gölge Bördüler., bakam — Hah. Şu adama isme Ve yolcuya Yaklaşmea sordular; — Efendi birader, © Ağla aşkma doğru söyle. varlıyan ay mı, güneş mi?. Yoleu, karanlığın içinde Parlıyan aya uzun uzun baktıktan sonra verdi: — Vallahi ben de buranın yaban. csiyrm.. Tanıyamadım!. » <a Cevap Karı koca arasında: — Söyle bakayım. Dün gece eve kağtn geldin?. — Ben mi?... Şey. Sen söyle bakü» yım: Kaçta yattın? — Ben de, On biri on geçe geldim! Kuş Misyonerin biri, tayyareye bine - rek vahşilerin arasına gitmiş, onlara medeniyet dersleri, insaniyet dersle - ri vermiş. Bu meyanda, insan eti ye- menin de çok günah alduğunu söyle. miş ve yamyamlardan, bir daha in. san eti yemiyeceklerine dâir söz al - mış, Fakat, biraz sonra bir de bakı ki, vahşiler, misyoneri getiren tay yarenin başma üşüşmüşler, tayyareci. Yi yiyorlar, Adamcağız hayretle sormuş: — Ayol, hani insan yememi ir horoz yavrusu gibidir sesi! Yel birax eski, pantalon soluk, Ceketin bir parça yağlı ensesi! İ Parası yoksa da cepte, kesede, Gözler; daima sik elbisede, Beyim okuyorken henüz Hsede Tahsilden pek çabuk geçer hevesi! Her sözü yalandır, her lâfı kıtır, Güzellere bakar bakar sırıtır, Yollarda dans eder gibi kırıtır, Görenler zanneder sürre devesi!,. Çimdik Meyhane dönüşü İki ayyaş arasında: — Yahu Ahmet efendi, bu sokak | kapısmın anahtar deliğini niçin böyle yere yaptırdın? yere yakm yaptırdm?. verdi: — Şey. Malüm ya, bazı geceler ku« zu kuzu gelmek icap ediyor da! a, Budala rasında : .Cemil haklonda fikrin İki kız — Budalanm biri... — Şey. Beni almak istiyor da! — Demedim mi?.. a vermistiniz?.. d Yamyamlar hayretle cevap vermiş» ler: — Ay, bu insan mıydr?.. Biz onu kuş sanmıştık!. Harbi Umum! Dilencisi Çin — Japon hududunda Japon — Tık, Tık, Tık, Tık.. O ne?.. Mitralyoz mu?.. Çin — Yok canım, Yazı makinesi... Cemiyeti akvama nota bay ar Meşhedinin Tasarrufu İki akşamcı arasında: — Vay. Gene rakı içiyorsun ha? Hani doktor meneltmişti.. | — Evet, menetmişti ama, şimdi mü-| Dükkünma girdiğim zaman onu, ni polar hiç yanından ayırmadığı kalyanınn — Nasıl: Ke marpucunu okşuyor buldum. Sdâm — Rakıyı meneden doktor öldü! | vererek yanında bir yere iliştim. Tat- —ğ2— W tatlı yüzüme baktı. Fakat sevimli Sulh çehresinde tebessümle karışık bir is- İki kadın arasmda: tifham büküldü. Ben daha söze baş- — Kocamla iyi geçinmenin çaresini| Jayıp hatırını sormadan o Sordu? buldum. . — Menim sevgili dadaşım Çegirges — Yasa. Ne yapıyorsun? NN & . geletidi hardadı?. Yohsa, hudangerde — rg duruyorum: özümü feramuş etmişti, nedi?. Çekirgefendisinj çok özlediği, yana yana sorduğu sunllerden anlaşıltyor- du. Canmı sikmamak için, aynı Zâ « manda sözü kısa kesmek maksa- dayla dedim ki: — Hayır, hayır, hiç merak etme. Onun, seni Unutmasm #mkğin yoktur. Koca Avrupaları, Amerikaları bera « ber dolaştınız. Böyle bir arkadaş us mutular mu? Meşhedi aziz dostu tarafından u - nütulmadığma tamamen kani olduk- tan sonra yüzü daha ziyade güldü ve kamalı sakalmı hafif hafif karıştıra « rak sordu: — Şimdi özüme söyle baham!.. Bir müşkülün mü vardı?. — Evet, sen de farkmdasın ya, gös çen hafta her tarafta içtimalar yapıl dı, konferanslar verildi, nutuklar söy- Yendi, duvarlara resimler yaftalar ya- pıştırıldı... Bundan maksat milleti iks tısat tasarruf yoluna alıştırmak, hak kı israftan, Tüzumsuz yere para Sar « fından menetmek. Bundan sonra gez- memizde, giyinmemizde, hatta yeme- mizde bile azami olarak iktisada ria- yet edecek, Avrupa mah almaktan vaz geçeceğiz. İşte senin de bu hususta» ki fikrini sormıya geldim. Meşhedi yüzüne ciddi bir şekil ves rip marpucumu yavaşçacık bir tarafa biraktı ve mangala sürdüğü cezveyi bir kenara çektikten sonra: — Özümü can kulağile güş edesen 1 Dedi ve söze başladı: Bizim Tehran da tasarruf beyle değildi. Bizde bir defa iktisat yapılmıştı, ama eyle İk- tisat kâinatta görülmemişti. Tasarruf yapmah için Eyran halkmın hemmisi elbise almamış, uryan galmıştı, Şimdi Cermanyada gördüğün (Çıplahlar ce- miyeti) işte o zamandan galmıştı. Bu sözler üzerine benim gizli gizli güldüğümü gören Meşhedi köpürdü: —Behey hane harap, neye gülüp - sen?.. Sen ölesen ki özüm yalan da »- nişmiyrem. Hatta o tarihte israf ol- mamah için Eyran hall bir ay oruç tutmuştu. İşte Ramazan bundan gal- mıştı?, — ———————— — Faydasız ! İki kişi arasında: — Haberin var mı?.. Benim o gö zel köpeğim kayboldu?. , — Vah, vah, vah. G vesene,, « wielere ilân — Ne faydası olacak mezdi ki! « Okuma bik