SS EE Saae 9 SONKÂNUN 1937 CUMARTESİ — Haftanın Politika ve Fikir Hareketleri Şarki Akdenizde Fransa için en elverişli askeri üs neresi olabilir? Sur li nüshasının birinci sayfasının başında intişar eden ve Fransanın eski Genel Kurmay Başkanı General Weygand tarafından yazıl- mış olan aşağıdaki makaleyi tercüme ediyoruz: *Son aylar zarfında mühim siyasi hâ- diseler büyük devletlerin dikkatini şarki Akdenize çektiler. Eskidenberi İngilte zenin geniş müstemleke arazisile muva- #ala yolunu teşkil etmekte olan Akdeni Etyopyanın İtalya - tarafından istilâsın. dan sonra İtalya için de aynı şekilde bir imparatorluk yolu mahiyetini al mış bulunuyor. İngiltere, Cebelüttarığa sağlam bir surette yer leşmiş olmayı artık kâfi - görmüyor, Kıbrısta Famagostada da iyi bir tesi. #ata istinad etmeyi lüzumlu addediyor. İtalya ise kendisinin bir Akdeniz dev- leti olması hasebiyle haiz bulunduğu e- hemiyeti daima takdir etmiştir: İtalyayr n iki adalara sür”klemiş olan uzağı görürlük, onu, menfaatleri icab ettirdik- ge şarka doğru - sevketmekten geri kal- mamış Trablustan Bingaziye, sonra Et- yopyaya götürmüş ve şarki Akdenizde, Rodosta, kendisine kuvvetli bir istinad noktası temin etmesine yardım eylemiş- tir. Avrupada alman kontrolünün geniş- demesi ile onun da kati bir surette Avus- turya - Adriyatik, veya Tuna - Karade- niz yolile Akdenize ineceğinin muhak- kak olduğunu gözden kaçırmayız. Şu halde istikbali doğru bir görüşle tahmin etmekte olan büyük devletlerin pasifik okyanusu ile alâkadar olmaktan hiç bir zaman vaz geçmemekle beraber Akdeniz meselelerini de meşguliyetleri: 'nin birinci plânına koymakta devam et tiklerini söyliyebiliriz. Fransanın Akdenizde çok mühim menfaatlere sahib - bulunduğunu söyle- meğe bi evvel Fransanın şimali Afrika ile olan muvasala yollarını dikkate almak lâzım geli Fakat bütün dikkatinin yalnız Akdeni- Zin doğu kasmına inhisar etmesi doğru olamaz. Akdeniz, Fransa için olduğu gi- bi İngiltere için de Hindi Çini müstem- lekesi ve oknayustakı arazisi için en kısa bir yoldur. Bundan Başka her hangi bir Avrupa ihtilâfinın - zuhurunda Akdeni zin, merkei ve şarki Avrupadaki müt- telikler ile, küçük antant ve Polonya i le faydalı bir muvasala yolu temin eder. Maltaya ve lüzum yoktürş ve her şeyden On sekiz. senedenberi” bu politika, takib etmekte olan Fransanın her hangi bir ihtilâf zuhurunda / şarki Akdenizde bir istinad noktası teşkil edecek ve bu Suretle deniz küvvetlerini orada tutabil mesini mümkün kılmakla beraber mütte- fiklerinin Fransadan taleb etmekte hak- ht olacakları yardımı yarayacak yer teminini düşünmemiş ol- mmasr karşısında haklı bir surette hay- ret edilse yeridir. Suriyede 1919 senesindenberi manda- ter devlet sıfatiyle yerleşmiş olan Fran- sanın bugün oralarda nizam ve intizamın tesisi ve idamesi emniyet ve adâletin yerleşmesi için insanca ve paraca yap- mış olduğu fedakârlıklar mukabilinde kendine hiç bir şey temin etmeden ve de- vamlı bir fayda beklemeden oraları ter- ketmek üzere bulunduğu düşünülürse bu hayretin ne kadar yerinde olduğu bir kat daha tebarüz eder; burada fransız kültür ve lisamına karşı olan bağlılığı ve yurdumuza karşı gösterilen — muhabbeti Mmevzuu bahsetmek istemiyoruz, çünkü bunlar manda idaresinden çok daha ev- vel muallimlerimiz, 'da yapabilmesine syönerlerimiz sa- yesinde terrin edilmiştir. Fransız mandasının ne şekilde niha- et bulacağını tesbit etmekte olan an- Yaşmaların imzası ve Türkiyenin bu va- ziyet karşısında ortaya çıkarmış olduğu İskenderun sancağı meselesi, bu müta- Icalara daha büyük bir aktüalite ver. mektedir. Bu münasebetle İskenderu- 'nun Suriye sahillerinin en iyi deniz üs- üs olduğu söylenildi. Biz ise teknik noktai nazardan bir çok defalar bunun tamamiyle aksini i - şittik; ve denizciler bu körfeze girebil- menin enginlerden gelen rüzgârlar- dan ziyade karadan esen kuvvetli rüz. gârlar yüzünden son derece tehlikeli ol duğunu bir çok defalar söylemiş bulu- nuyorlar, Esasen sahilin çok dar bir şe- rit halinde olması İskenderunun inki- şafına mani bulunmaktadır, ve az bir mesafe bıraktıktan sonra birdenbire sarp| bir şekilde yükselen bir mani teşii den Amanus, memleket dahil lacak münakalâtın yol ve demiryolu yar- damı ile yapılabilmesini müşkül kılmak- tadır. Demek oluyor ki, Fransa ile Türki- ye arasındaki müzakerelerin ortaya koy- duğu meselelerden hiç birisine temas etmeksizin, İskenderunun bir deniz üs- sü olarak seçilebilmesinin hiç bir suret.| le yerinde bir iş olmıyacağını söyliyebi- Halbuki Trablusşama gelince iş de- #işmektedir; Suriye sahilinin orta ye- rinde, uzak şark ile olan muvasala yo- Tumuzun üstünde ve Homs'a karşı bu- Tunan, Lübnan ve Ensariye tepeleri ara- sında deniz ile Suriyenin kalpgâhı ve Musulun petrol Pipe-Linenin - fransız branışının nihayet noktası arasında biri cik tabii muvasala yolunu temin eden Trablusşam, Liman geniş ve muhafazalıdır: su vaziyetleri ve inmeye müsaid arazi mü- kemmel bir hava istasyonu kurulmasını mümkün kılarlar; civardaki arazi ora- da yapılacak tesislerin inkişafına ve mu- hafazasına müsaiddir. Trablusşam, şarkt Akdenizde kuru. Jacak bir fransız üssü için lâzım - olan bütün şartları mükemmel surette haiz bulunmaktadır. Politikamızın — tradüs- yonlarına uygun ve bu suretle hakika- 'ten faydalı olan bu fikrin tatbik saha- sına konulması Lübnan ve Suriye mil- letlerinin iktisadi hayatını kolaylaştı. racak ve istiklâle kavuşturulmuş olan bu iki memleket arasında devamlı bir anlaşma husulünü mümkün kılacaktır. Bunun için Trablusşamda, Suriyenin ötedenberi istemekte olduğu sahil mah- recini temin edecek şekilde bir serbest liman yapılması da icabetmektedir. Bu vaziyette Lübnandan küçük bir arazi parçası ayrılıyorsa da ki, Lübnan çok mükemmel bir liman olan -Beruta malik bulunmaktadır - bu memleketin müslüman ve hiristiyan ahalisi arasın. da da güzel bir muvazene temin edilmiş oluyor ve bu suretle de bunun tatbiki gok hayırlı bir netiçe vermiş oluyor. Bu, münakaşaya arzedilen bir düşünüş tarzından ibarettir; fakat bu düşünüş tarzının esası Akdenizde fransız devleti için o derece hayati lüzumlara istinad ediyor ki burada arzetmeyi yerinde bir hareket telâkki eyledim. General Weygand ATLAS OKYANOSUNDAKİ FIRTINALAR Londra'dan bildiriliyor: Atlas Okyanusundaki fırtınalar yü- zünden Amerika ile Avrupa arasında işleyen bütün vapurlar varacakları li manlara gecikmişlerdir “Kuin Meri,, transatlantiği 17 saat- Tik bir gecikme ile İngiltere'ye varmış- tır. “Avrupa,, transatlantiği de çok geç kalmıştır. “Manbatan,, vapuru 48 saat. lik bir gecikme kaydedecektir. Romanya Dış İşler Bakanı Antonesko Şunu hemen söyliyelim ki, B. An- tönesko'nun şahsi, yaklaşmak fırsatını elde Janların sempatisini kendisine henüz etmemiş o. kazanmıştır. Nü- 'ans ve inceliklerle dolu nezaketi, muk- 'e doğrudan doğruya olan tavurları muhatablarının delillerine - hasrettiği dikkat ve onlara verdiği cevablardaki yerinde itidal, ondaki nazik adamı, diplomatla bir seviyeye koymaktadır. B. Titülesko'nun hareketinin erte- sinde Romanya'nın dış politikasının alacağı istikamet hakkında Paris'te ve başka yerlerde mühtelif rivayetler do- daştığını B. Antonesko- biliyor ve B. Titülesko'nun diplomatik - fikirlerini kendisinin de beslediğini göstermeğe chemiyet atfediyordu. Daha doğrusu Romanya'da hükümetin teşekkül tarzı 'ne olursa olsun, esas antlaşmaların ida- mesi olan ve mihveri Paris'ten geçen tek dış politika olduğunu anlatmak isteyordu. Kral Karol bu hususta teba- alarının fikirlerinin aynını mektedir: Onun için “milletten millete bir anlaşma, sözü en fazla romen anlaşmasına uymaktadır. B. Antonesko bu hislerin sarsılma- fransız « dan devam mahfellerini ikna etmekte güçlük çek. memiş ve hâdiselerin bu hislerde bun- ettiği hususuna - Fransız dan iki buçuk yıl önce, B. Bartu'nun Romanya yolculuğunun yol açtığı unu- tulmaz sahneleri hatırlatan bir “yerin. delik,, verdiğini de ilâve etmiştir. Çün- kü Fransa'da, Romanya'da emniyetle. rini ayni şekilde tarif ” etmektedirler; antlaşmaların neticesi olarak ortaya çı- kan ve vaziyet aleyhine çevrilmiş olan alman emrivaki politikası her iki dev- deti de tabiatiyle ayni müdafaa safın. da bulmaktadır. Üçüncü Rayhş birbiri arkası sıra andlaşmaların borçlar; asker- dik ve nehirler hakkındaki maddele. ni çiğnemiştir. Şimdi de - koloniler hakkındaki maddelere hücum / ediyor. Eğer sıra Avrupa'nın arazi statüsüne gelirse, Avrupa nizamının - koruyucu- Jarı 1918 deki Vaziyetlerine dönecek- derdir. B. Antonesko'nun da dediği gi- bi * “Aktetdiğimiz ittifaklar sadece hisst menfaatlerimizin neticesi değil- dir; bunlar, müşterek ve daimi büyük menfaatlerin mevcudiyetinden doğmuş. B. Antonesko'nun Paris ziyaret Mankoınyı a inleri bakanı B. !!Ğ toneskonun fransız devlet adamlariyle ığı konuşmalardan sonra neşredilen kısa tebliğ, bu konuşmalarm özü hakkında tam bir fikir vermemektedii aü G se) mesele bahis mevzuu olmuştur: Fransa ile Romanya arasmdaki - politik ve ekonomik meseleler; küçük antantın müşterek bir hareketle alâkalı me- seleler ve nihayet, enternasyonal vaziyetin yeni ihtilâtlarmın ortaya attığı meseleler. Albert Mousset, 26 ilk kânun tarihli Europe Nouvelle mecmu- bu ziyaretin bir bilânçosun u yapmaktadır. arasında mevkiine gelişinden beri Fransa - epey geç olmakla beraber - politik menfaat- lerini ekonomik münasebetleriyle a- henkleştirmesine çalışarak bu yola gir. miş bulunmaktadır. Bu, ancak bir baş- dangıçtır; fakat Fransız hükümetinin son günlerde yaptığı anlaşmaların Po. lonya ve Yugoslavya'da karşılanış tarzı, bu yolun lüzumunu ve doğruluğunu is- bat etmektedir. Kendi hesabına B. Anto- 'nesko, her memleketin hususi vaziyeti Böz önünde tutulmak şartiyle otarşiyi yıkmak ve normal enternasyonal mü- nasebetleri yeniden kurmak maksadiyle yaptlacak her harekete iştirâke hazır olduğunu bildirmiştir. »x Küçük antanta gelince, B. Anto- 'nesko bu teşekkülün azaları arasındaki görüş birliği ve ahenk hakkında yeniden garanti vermiştir. Macaristan'ın revi- sionniste propağandasına Roma'nın ce. Saret vermesi, Romanya, Yugoslavya ve Çekoslovakya'da telâş uyandırmıştır. Bu üç memleket içlerinden her hangi birinin toprak bütünlüğünü tehdit e- den her harekete kerşı koymağa insi- yaki bir şekilde hazır bulunmaktadır. lar. Bununla beraber, hâdiselerin şimdi. ki vaziyetle bu üç devlet arasındaki karşılıklı garantiler harfiyen tefsir edildikleri takdirde, bu garantiler an- cak macar tehlikesini karşılamaktadır. Fransa bu üç devlet arasındaki politik ve askeri bağların daha ziyade sıklaş- masını görmekle memnun - olacaktır. Şüphesiz şimdiki halde bu üç devlet için meselâ muhtemel bir alman teca- vüzüne karşı birbirlerine uyğun mec. buriyetler ihdas etmek güç olur. Fakat, umumi bir anlaşma yerine iki taraflı anlaşmalar, bir “küçük halkalar,, siste- mi düşünülebilirki bunlar harekete ge- derek netice itibariyle kapalı bir müda- faa bölgesi vücude getirmiş olurlar. Böyle bir organizasyonun vücude ge- tirilmesi şüphesiz biraz vakte muhtaç. tır. Şimdilik söylenebilecek şey, B. An- tonesko'nun Paris'teki ikametinin, bu istikamette yapılacak konuşmaları çok kolaylaştıracak bir hava yarattığıdır. Bundan sonrası da, en fazla Fransa'nın alacağı kat'i tavra ve menfaatlerinin Pransa nezdinde bulmayı umdukları yardıma bağlı bulunacaktır. Umumi politika meseleleri bakımın . dan Fransa ile Romanya arasındaki gö- rüş beraberliğinin tam olduğunu söy- demeğe lüzum bile yoktur. Romenler'de bizim gibi, Milletler Cemiyetinin pres- tij ve otoritesinin yeniden kurulmasını temenni etmektedirler. B. Antonesko paktı. değiştirmek değil, geçmişteki Görülüyor ki Paris'le Bükreş ara- sındaki politik tesanüdde değişmiş hiç bir şey yoktur. Fransa'dan yana, B. Le. n Blum'ün 7 birinci kânunda - parlâ- mentoda Fransa'nın bütün taahhütle. rine sadık olduğu hakkındaki kat'i be- yanatı, son günlerin konuşmaları için bir nevi başlangıç yerine geçmiştir. Dahası var. Arkadaşlarımızdan bi- rinin yine bu sütunlarda bir fransız “büyük politikası” hakkında yazdığı ma- kaleden de, infiradı bir dogm veya bir mistik haline getirmeyen devletler ara- sında yapılacak ekonomik ve ticari an- Jaşmalar esasma dayanan “yapıcı” bir plân takib edileceği anlaşılmakta idi. Nitekim, B. Lcon — Blum'un iktidar — Dikkatl.. Hazır mısınız!.. Marşi. Bu konuşmalar esnasında üç seri tecrübelerden istifade ile bunun tat bik şartlarını“ mükemmelleştirmek lâ- —— zım geldiği fikrindedir Ve on dokuzun — cu maddenin, andlaşmaların arazi hakı kındaki hükümlerinin tadiline esas teş- kil edebilecek her hangi/ bir tefsirini red etmektedir. Zira bu madde temas men tatbik edilmiş olan kükümlerin değil, tatbik imkânı bulunmadığı anlak » iılan hükümlerin yeniden gözden ge — girilmesi hususuna aitdir. Şu halde B. Antoncuko için olduğu kadar B. Krofta veya B. Stoyadineviç için de revizyon kelimesi harb kelimesinin mü- teradifidir. Polonya ve- İtalya'nın - karşısında Romen hükümeti - Fransannkine - te- mamen muvazi bir hat üzerinde bulun. maktadır: Dostluk politikası ve har lisane iş biriiği. Zira bu devletlerin diplomasisi ne Milletler" Cemiyetine 'ne şimdiki sınırlara ne de küçük antan . 'ta veya onun azglarından her hangi bi- rine karşı yapılan hiç bir teşebbüse iş- tirük etmemektedi ö Bu tabloyu tamamlamak için, A manya'nın Romanya üzerindeki nüfuzu — | hakkında bir kaç söz söylemek lâzım dır. Bu hususta B. Antonesko'nun bana — | bizzat vermek Iâtfunda bulunduğu ga- — rantileri esas tutacağım. Ticari dan Almanya romen. piyasasında him bir mevki işgal etmektedir. Faka bu mevki tabit menfaatler cereyanı uyğun olub şimdilik şüpheli veya suz bir tarafı yoktur. Politika bakımın. dan ise, unutmamak gerektir ki, Ro- mmanya'da aslen alman olan 500.000 ro- sına nüfuz etmiş olmasında — şaşı bir şey yoktur. Buna mukabil, Şrez. man zamanında gözlerini seve seve Berline çeviren Yahudi unsurlar şime di Berlin'den uzaklaşmaktadırlar, Bi. nacnaleyh, bu iki ceryan az çok bir bi. Fini karşılamaktadır. Müfrit sağ cena- hin bir. kasmının bitlerizmi de ciddi bir tehlike arzetmemektedir: - Bunlar — kütleler üzerinde hakiki bir nufuz sa bibi olmayan küçük gruplardır. İki yıldanberi yapılan bütün seçimlerde teylerin yüzde sekseni liberallere veya milli köylü partisine verilmiştir. Bazr gürültücü / ekalliyetlerin çıkardıkları münferit karğaşalık, son günlerde re- vizyonculuk lehinde yapılan tezahüir. derin yol açtığı kütle halindeki aksül- amellerle mükayese/ edilebilirse, Ro. manya milletinin çok büyük bir ekse- riyetinin dostluklarına, ananclerine ve mükadderatına sadık kaldığı kolayca an- daşılır.