3 Kasım 1936 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 2

3 Kasım 1936 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

*SAYFA 2 HER Lar || ŞEYDEN "İ j BİRAZ Bozuk bir vezin Cumuriyet'in “Nalmma Mıhrna” muharriri Abidin Daver'in birçok mezi- yetleri yanında küçücük bir kusuru vardır: vezin bilmez. Öyle olduğu halde yazdığı fıkralarda da sık sık beyitler, mısralat kullanır. ; Doi Aratlan epice zaman geçtiği için arkadaşımızın bu biricik kusurundan da eser kalmadığını umuyorduk. Son posta ile gelen Cumuriyet'te okudu- ğumuz bir fıkrası bu umudumuzu boşa çıkardı, Daver, gene bir mısra kullanmış ve gene veznini bozmuş. Şöyle: Yere düştüyse meyva dirahtı paydar olsun Halbuki mısra vezinli olabilmek için şöyle yazılmalı idi: Yere düştü ise meyva dirahtı paydar olsun. Ekonomi Bakanlığının eksik vezinlere, ölçülere pek dikkat ettiği ve bu hususta şiddetli tedbirler aldığı şu sıralarda Abidin Daver'e bozuk ve- zinlerden çekinmesini tavsiye etsek mi, ne dersiniz? İspanyada başkumandan bulmak için bir seçme müsabakası (Candide)den Sulha tuhaf bir şekilde hizmet Londra'da oturan genç bir kadın, yeni bir mektub zencirine başlamış. Bu mektub zencirine “Öpüşme zenciri” adı verilmektedir. Bugünlerde Viyanaya kadar varmış olan bu zencirleme mektubu alanların kırk sekiz saat içinde bir aynını yazıp erkekse on genç kıza, kızsa, on erkeğe gönder- meleri rica olunuyormuş, Bu mektubta şu satırlar yazılıdır: “Bu öpüşme zenciri bundan iki sene evel Londrada başlamıştır; eğer kendinize bir uğursuzluk gelmesini istemezseniz bu zenciri kesmeyiniz. Bir genç kadın tarafından size gönderilmiş olan bu mektubu kopye edip tanıdığınız on kıza gönderiniz ve onların da on erkeği leri ni B. Tahsin ÜUzer . . şerefine ziyafet Üçüncü umumi. müfettiş Tahsin U- zerin şerefine, dün akşam Ankarapalasta, doğu saylavlarının da bulunduğu bir zi- yafet verilmiştir. Bu şölende, umumi mü- fettiş Tahsin ÜUzer, doğu illerinin tabia. tından, halkından, asayişinden ve türk gencine açılan iş sahasından bahsetmiş, A- tatürk ruhu ve anlamının halk kitleleri üzerinde ne kadar derin bir tesir bırak- tığını, yeni bir dünyanın onun yaratıcı ilhamından nasıl doğduğunu anlatmış ve büyükler büyüğünün doğuya vermek lütfunda bulundukları ehemiyeti teba- rüz etirmiştir. Sözlerine doğunun kal- kınma imkânları ve şartları üzerinde de- vam eden umumi müfettiş, Büyük Baş- bakanı bir kurtarıcı olarak bildiklerini, ve Atatürk eli ile neler yapmak müm- kün olduğunu izah ettikten sonra, doğu- da çıkacak gündelik “Doğu gazetesine” geçmişler ve bunun verebileceği randı- manı izah etmişlerdir. Müteakiben kültür müşaviri Musta- fa Reşid ve ekonomi müşaviri Saffet branşları üzerinde raporlarını okumuş. lar ve alâka ile dinlenmişlerdir. Nutuk- ları takiben, değerli saylavlarımız söz almışlar, ezcümle Bayan Nakiye değer- li sözleri ile, bu ziyafete ayrı bir değer vermişler ve, dün geceki toplantı, Ata- türke bağlı, onun eserine inançlı yurd çocuklarının candan tezahürleri ile so- na ermiştir. Bükreş Radyosunda Türk edebiyatı hakkında bir konferans - Bükreş, 2 (A.A.) — Anadolu ajan- sının husust muhabiri bildiriyor: Romanyanın en.tanınmış tiyatro mü- ellif ve şairlerinden B. Viktor Stimyo yarın akşam saat 18 de Bükreş radyo- sunda türk edebiyatına dair bir konfe- rans verecektir. dâzım geldiğini anlatınız, Bu suretle bütün beşeriyet biribirini öpmüş ve böylece dünya sulhuna hizmet edilmiş olacaktır,” Gıda merkezi ——— HH —— Hayali geniş muharrirler, yirmi birinci asır şehirlecini tasvir ederlet- ken buralarda yiyecek ve içecek maddelerin de ışık ve su gibi borularla bir merkezden dağılacağını söylemişlerdi. Bu hayal,şimdi Berlinin bir mahallesinde hakikat haline gelmiştir. Burada bir “gıda merkezi” vardır ki buradan telefonla istenilen yere boru rilmektedir, Yiyecekler gayet süratli gittiği için srcak sıcak sofraya konulabilmek- tedir. Bu gida merkezine abone olanl,; na mahsüs 300 sayfa- lık bir yemek listesi vardır, içinden yiyecek yemek gönde- ın kull, Bir sarhoşluk alâmeti ı | Burnunuza dilinizle dokunabiliyor musunuz? Eğer dokunamıyorsanız Malaya hükümetindeki Kuala Lampur hapishanesinin doktoruna göre sar- doşsunuzdur, - K : : #Ratnam isminde biz hindu, istintak hâkiminin huzuruna çıkarıldığı ta- man, ayıklığını ispat edebilmek için kendisine bu tecrübeyi yaptırdığın- dan şikâyette bulunmuş, fakat bu tecrübede muvaffak olamadığını itirâf etmiştir. ı eee — GÜNLÜK TAKVİM ) " 3 SONTEŞRİN 1936 SALI İ7 Şaban 1355 | — Ankarada havalar soğudu. Barometre sıfırdan | : 21 İlkteşri: 1352 aşağı 8 dereceye düştü (0931) D Hidirellez * 182 | — İran ile dostluk ve emniyet müahedeleri imza- D 1 Günoğlü öoğ se landı (932), , | V Güneşin batması — 17,04 | — Maraş'ta çarşaf ve peçeler kalktr (935). — DİL KÖŞESİ “Bu ilerleyiş her şeyi geçti ve her şeyin üstünde de kalblerimiz dolu, gö- zümüz keskin, ve enerjimiz küudretli.” “Enerji” ye türkçe bir karşılık a- rarsak en yakın kelime olarak “kud- ret” j buluruz. Esasen fizik manasın- da da bu karşılık kullanılır. Hal böyle olunca “enerjimiz kudretli” ibaresinin bir mana ifade etmiyeceği meydanda- dır. *A “Eski dünya şampiyonlarından Maks Ber, bir serbest güreş maçında hakem- lik ederken, müsabıklardan birine faz- laca ihtarda bulununca müsabıklardan biri hırslanmış, al sana diye bir yum- ruk indirince, eski boks şampiyonunu bir yumrukta nakavut etmiştir.” 1 — “Eski” sıfatının, kastedilenin hilafına olarak, “şampiyon”' a değil | “dünya” yı vasıflandırdığı hissini âlı- yoruz. 2 — “Müsabıklardan birine faz- dlaca ihtarda bulununca” denildikten sonra “müsabıklardan biri hırslarmış” diye leh-ulmdığ, için bu hırslanan ih- tar edilenden başkası olduğunu sanabi- liriz. Halbuki bu müsabakada ancak iki müsabık bulunduğuna göre, ihtara uğ- rayanın hasmı buna kızmaz elbette. Es- ki tabirle “zâfı telit”,3 — Al sana di- ye bir yumruk indrimiş”! Bu laübali ve sokak ağzı ifadelerden ne zaman kurtulacağız?. 4 — “Bulununca”, “in- dirince”, devam eden bir cümle içinde iki defa tekrarlanınca hoşa gitmiyor. $ — “Bir yumruk indirince” “bir yum- rukta nakavt etmiştir” Yukardaki tek- rar hatasının bir eşi daha. Ve bütün bu hataların kısa bir g cümlesinin i- çine sığdığını düşününüz. B. Stoyadinoviç İstanbuldan ayrıldı Muhterem misafirim iz büyük şefe ve in- kılâbımıza duyduğu İstanbul, 2 (A.A.) — Şehrimizde bu- lunmakta olan dost Yugoslavya Baş- vekili doktor Stoyadinoviç bugün öğle- ye kadar Perapalas'ta istirahat etmiş ve öğleden sonra türk - yugoslav af- yon bürosuna gelerek tetkiklerde bu- lunmuş, izahlar almıştır. Doktor Stoyadinoviç oradan çıktık- tan sonra şehirde bir gezinti yapmış ve caddelerde halkın muhabbetkârane te- zahüratile selamlanmıştır. Büyük mi- safir, bu meyanda müzeleri de ziyaret etmiştir. Muhterem misafirimizin gazetelere beyanatı Yugoslav Başvekili akşam saat 18,30 da İstanbul matbuat mümessillerini yugoslav konsoloshanesinde kabul e- derek şu beyanatta bulunmuştur: «——. Dost ve müttefik Türkiyeyi, büyük cumhuriyet bayramında ziyaret etmek için nadir bir fırsat çıktı. Böyle- ce Türkiyeyi satvetinin geçid resmini yapmakta olduğu bir sırada gördüm ve onun terakkiyatını yakından, müşahede ettim. Reisicümhur ekselans Atatürk gibi yüce ve dinamik bir varlığın sevk ve irşadile bu kada” az zamanda elde et- miş bulunduğunuz neticelere hayranım. Asırlar kadar verimli yıllar Sizin her yılmız, başka memleket- lerde onar yıllık ve hattâ yüz yıllık de- virlerden daha verimli olmuştur. Reisi- cümhur Atatürk, adının sizin dilinizde- ki medlülünü gerçekten temsil etmek. tedir. O, yeni Türkiyeyinin hakiki atası- dır. Yepyeni, apak ve şerefli Ankara ye- ni ve misli bulunmaz bir faaliyet enmu- zecidir. O, daha şimdiden, ayni sahada ve kib etmiş olan kültür merkezleri yetiş- tirmiştir. Ve onaları elbette geçecektir. Bugünkü kemalist Ankara, Eti Boğaz- köyüne ve buralarda teessüs eden aza- metli eseri hayretle takib eyliyen eski höyüklere gururla bakabilir. Ordunuzun 'dinamizm ve hareketi Geçid resminde askeri kuvvetinizi yakından gördüm. Onda da, Ankarada müşahede eylediğim aynı canlılığı, ay- nr dinamizm ve hareketi buldum. Dost ve müttefik Yugoslavya'nın türk ordu- sunu bu kadar iyi yetişmiş, zaptı rapt hususunda son derece mükemmel ve bu kadar şevk ve heyecan içinde gör- mekten ne türlü haz duyduğumu söy- lemeğe lüzum var mıdır? Tayyarecisinden denizcisine kadar hayranhğı anlatıyor ordunun her sınıf efradının simasında vazife aşkı ve kuvvet ve kudret okunu- yordu. Halk Partisi Ordunun yanı başında, büyük şefi- ni krvançla selâmlamakta olan Halk Partisini de asla unutmıyacağım, Sây ve nizam, harb ve sulh, yeni Türkiye yurddaşlarının hükmü altın« dadır. ' Ankaradaki kısa ikametim, bana, milli bünyenizin, en sağlam temelleri üzerinde kurulu, sağlam bir bünye ol« duğu kanaatini verdi. Her tarafta, iyice tetkik edilerek, geniş esaslara göre hazırlanmış bir plâ« nın mevcudiyeti göze çarpmaktadır. Mimarı bizzat büyük Şşefiniz Atatürk olan bu plânı tahakkuk ettiren ise, ken dileriyle uzun ve samimi görüşmelerde bulunduğum Başvekil İsmet İnönü'dür; Türk gazetecilerinin emekleri Evelisi gün Ankaradan, bugün gü- zel İstanbulunuzdan ve binnetice Tür« kiyeden ayrılırken, siz gazetecilerin hi inizden de bah k elim- den gel Memleketlerimizin yakın- laşmaları ve karşılıklı tanışmaları için siz de çok emek sarfettiniz. Bu yolda devam etmenizi rica ederim. Ve bu ve- sileden istifade ederek, dost ve mütte« fik türk milletinin refahr ve yüksel« mesi için gönlümden kopan hararetli dileklerimi, sizin vasrtanızla kendisine bir kere daha ifade ederim.” Doktor Stoyadinoviç, matbuat mü- messilleriyle birlikte çay içmiş ve bilâ- hare yugoslav kolonisini kabul etmiş- tir. Misafirimiz hareket etti — Başvekil 21,40 da hareket eden ekse prese bağlanan hususi bir vagonla Bel- grad'a hareket etmiştir. Sirkeci istasyonu türk ve yugoslav bayraklarile süslenmiş bulunuyordu. Bir askeri müfreze ve bir polis kıtası büyük misafire selâm resmini ifa için Peronda yer almıştı. Doktor Stoyadinoviç saat 21,30 da istasyona geldi. Teşyi için gelenler a“ rasında vali ve belediye reisi Muhittin Üstündağ, | dan vekili g 1 As li Fuad, yugoslav elçiliği erkânı, em- niyet direktörü ve yugoslav kolonisi bulunuyordu. Büyük misafir perona girer girmez müzika yugoslav ve türk milli marşla- rını çaldı. B. Stoyadinoviç kendini se“ lamlıyan askeri teftiş etti ve türkçe olarak “merhaba” dedi. n Ekspresin kalkmasına bir dakika ka- la misafir trene bindi ve ekspres alkış* lar arasında hareket etti. 5 " galolar gecesi Profesör Nimbüs'ün maceraları; Bir av hikâyesi (e Jurdalden) — Eşsiz şefini bulduğu gündenberi ayakta olan türk milleti, en büyük 13 üncü yıl- dönümünü hareketli ve manalı bir bütünlükle kutlamasını bildi. Bayram — gecelerinde, gündüzlerin akışı al kan damarları kadar hızlı ve alımlı kalabalığının or- hiç görülmedi. Sokaklar ve meydanlar gündüzler kadar hareketli ve fecir saatleri gibi — aydınlık geçerken; salonlar da baloların nezih ve heye- canlı toplantısı ile dolup taşryordu. Milletle ve devletle kaynaşmış olan Cumuri- yet Halk Partisinin ba- ioları bütün üyelerin, bütün vatandaşların bir arada bayramı kutlama- larr ve biribirlerinden yeni umudlar ve şevkler almalarr için en güzel birer vesile oldu. . Şehrimizde, Halkevin- de ve Ankara Palasta ve- rilen iki balonun davet- lileri Atatürk'ü ve aziz misafirlerimizi görmenin, sayın büyüklerimizle bir arada bayram saatleri ım müstesna he- yecanını tattılar ve ge- celerin en güzel, en öl- çülü, en coşkun bir şe- kilde hakkını verdiler. Bütün yüzler, rasgele bir neşeciğin değil, ma- nalr ve şuurlu bir büyük sevincin ferahlığı ve ay- dınlığı içindeydi; bütün gözler Atatürk'ü görme- nin verdiği ferle parlı- yordu. Ruhların coşkı şehri -olmanın: yeni ve kuvvetli bir misalini de bu balolar gecesiyle ver- miş oldu. - İçten gelen neşenin, bir yüzek halinde binler tarafından duyulan se- 'vincin, bütün bir halkın aynı coşkunlukla kavra- dığı müstesnalığın saat- ler süren ve ilk intibar- nr hiç eksiltmiyen - bit tezahür halinde nasıl oT“ taya konabileceğini DU balolar gecesinde gör” müş olduk. , 'Türk milleti niçin se“ vindiğini biliyor, neşeyi ta içinden duyuyor, Se“ vi inin de öğünmek ne ol mak azmiyle bir düziye şen parçalar çalan müzi- ğin her tasılasında her- kes biribirine mesud hâ- diselerin, bir yulık bü- yük başdilların hatri ası- nr anlatıyor, müjdesini veriyordu. Ankara, im- tiyazsız, sınıfsız, kay- nmaşmış bir millet ve güvenmek kadar hak- lx ve isabetli olduğunu ta derinden duyuyordu- İlk defadır ki bir “ba- 10” bir alelâde eğlenc? tezahürü — değil, ardi arası kesilmiyen bir he“ yecan belgesi, bayrami ayakta tesid merasüni gibi idi. ; T. Ç : â " 3 SONTEŞRİN 1936 SALI |

Bu sayıdan diğer sayfalar: