2 Şubat 1936 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 6

2 Şubat 1936 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— bir şair olduğu hakkında kısaca bir — fikir vermiş olmak üzere kendi şiir- — Terinden bikaç önrek alıyoruz. — Britanya hükümei, SAYFA 4 ANKARA'DA SANAT HAREKETLERİ Saz Şairi Hulüsi şehrimizde Eskidenberi şairler arasında en ziyade sevilen divan, koşmalar, (dü- beyit), çukurova gibileri okuyan saz- şairlerimiz pek azaldı. Bundan ötü- wü, bu söylediğimiz divanları kendi kitabından ve diğer usta mallarından alarak söyleyip çalmakla birçok yer- lerde tanınmış bulunan saz şairi Hu- lüsi Ersönmez'in şehrimize gelmesi kınız ilgili kimseleri sevindirmiştir. Gitgide ölen memleket ağızlarındaki bilgisini halka ve meraklılara pek tan B. Hulüsi Ersönmez mak yolunda büyük bir istekle çalış- makta bulunduğunu gördüğümüz bu sanat eri, işittiğimize göre birkaç gün daha aramızda kalacaktır. Radyoda arasıra herkese saz ve sözünü dinlet- mekte olduğu gibi, değerli musikici- miz B. Ahmed Adnan da şairin ezbe- rindeki güzel türkülerden bazılarını motaya almaktadır. Gerek bunların ve gerek görüp beğendiğimiz - ve büyük bir cild tutan - kendi divanı- radadır. nın basılacağını ayrıca sevinerek duyduk. B. Hulüsinin ne kadar duygulu . Şu mısralarda, şair, dağların şii- — yini ne güzel duyuruyor: Duman eksik olmaz ulu dağlardan de avcılıktır; bunun için, ne yaşanmış ve çük saza başladı: Ali komşusundan Sonradan "bağlama,, ki hâlâ bunu çalar. Yurdunun belli adamlarından olduğu için gelecek nesillere ulaşmasını de, bizler de diliyoruz. B. Hulüsi, Sı- vas, Kudüs, Beyrut taraflarında do- laşmış, nufus müdürlüğü gibi memur. luklarda da duygulu bir sanat adamıdır. Anado- lu halk musikicisinin en öz ve en ka- trasınm bu mevsimin konseri bugün saat 15 de Musiki mu- allim mektebinde idaresi altında verilecektir. Program şudur: 1 - Arnold Schönberg (Nurlu ge- ce) yaylı sazlar orkestrası için. 2 - P. Çaykovski (Patetik) Tek doğmuş bu turna, eşi cinsi yok Kanatsız zavallı elden tutan yok Derdini söylemeğge bir akranı yok Küskün küskün tek başına geziyor Şairin en çok sevdiği işlerden biri güzel av gezilerinden aldığı intibalardan ba- merhametli duüygular çıkarıyor : Avcılar koğdu indi yazıya Tut ettiler çifte avsak tazıya Avcılar kuşattı bakma kuzuya Tatlı canın al kaç burdan ceylân Eğer kurtulursan göç burdan ceylân B. Hulüsinin sazı da yaşı gibi ile- ride ve tecrübelidir. Niğdede doğa- rak 12 yaşında ”bulgarı” denilen kü- usta adlı bir ilk — dersleri almıştı. kullanır oldu tanınmış saz şairlerini sıksık yanına getirir, onlardan yeni yeni ağızlar geçerdi. Elindeki ses tutarı, bu yüzden, büyük bir yığın teşkil ediyor. Bir gün gelip kayıp olmalarına meydan vermeden bütün bunların yazıya alınmasını ve kendisi bulunmuş, görgülü ve rışmadan kalmış bir varlığıdır.. Gü- zel sesi kalmamış; fakat türküleri a- sırlık özlükleri ve en eski çığırları i- çinde saklamasını biliyor, buna ayrı bir önem veriyor; değeri de işte bu- Mahmud R. Kösemihal Bugünkü konser Cumur reisliği filarmonik orkes- 10 uncu halk şef Praetoriusun altıncı senfc ” “D, Grupu sersisi İki yüz parçaresim ve heykelden mürekkep ser yi dün açıldı Ekserisi etüdlerini Avrupada en yüksek ve modern üstadların yanın- da tamamlamış olan yedi genç res- sam ve heykeltraştan mürekkeb olan “D” grupu altıncı sergisini dün Ser gievinin salonlarında açtı. Açılıştan önce, sanat severlerden mürekkeb güzide bir kalabalığın 0. nünde ilk defa Necib Fazıl kürsüye gelerek yeni sanat ve yeni sanatkâr dinle- nen bir konuşma yaptı. Kıymetli şa- mevzuu üzerinde çok zevkle ir, bir kuyumcu itinası ile işlenmiş olan konuşmasında bugünkü sanat â- lemini bir kaos olarak tarif ettikten ve yeni sanatkârlara düşen en büyük “kaf dağı” nı yıkmak olduğunu söyledikten sonra sözlerine beklenen sanatkâr? Beklenen sanatkâr yolda. işin eskinin şöyle son verdi: ”"Nerede Eğer fazla yaklaşmca göreceği man- zaranın dehşetinden Üürküp geriye dönmezse,,, Necib Fazıldan sonra D grupun- dan Nurullah Berk kürsüye gelerek j belki bu alâka fazlalığında tesiri ol- muştu. Sergide teşhir edilen eserler irili ufaklı iki yüze yakın parçadır. Bun- lar grup azaları olan Nurullah Berk, smal Tollu, Turgud Zaim, Bedri Sergide görülenlerden: Heykel Rahmi, Elif Naci ve heykeltraş Züh- dünün, aym mikdarda olmayan eser- leridir. Sergide hacim itibarile en fazla yer alan B. Cemal Tollunun e- serleridir. Fazla eseri teşhir edilen ve dikkati çekenlerden biri de Bedri Rahmidir. Gerek Nurullah Berk'in, gerek Cemal Tollu ve Bedri Rahmi- "f Naci'nin "Oturmuş çocuk,, tablosu D grup gayesini ve faaliyet şek- Bülbül eksik olmaz güllü bağlardan Ender alçak dağa bazan pus çöker Bora eksik olmaz yüce dağlardan 12.30 18 — Konca olmıyan bağda bülbül öter mi 18.30 Dikilmezse gül ağacı yeter mi PR Çakıllı bahçede konca biter mi 1030 Bülbül sesi gelmez viran bağlardan Za Turna kuşu üzerine yapılmış bun- 20.30 —ca türküler arasında onunki kadar ; ,fdokunaklısı'm az buluruz: 21.15 — Kolsuz kanatsız bir turna gördüm Melül melül tek başına geziyor 21.45 Yeltenir uçmağa kanatları yok Gamlı gamlı tek başına geziyor İstanbul Radyosu Çeşitli plâk yayımı Senfonik musiki (plâk) Güneş kulübünden na- kil — konferans ve çay saati Plâk ve transmisiyon Triyö — Stüdyo artist- leri tarafından Stüdyo caz ve tango or- kestrası Eminönü halkevi göste- riş kolu Son haberler 22 den sonra Anadolu Ajansı- nın gazetelere mahsus servisi lini anlatan kısa bir izahda bulundu. Ortaya konulan eser zayıfsa bunun, genç sanatkârlar tarafından getirilen yeni havaya ve yeni ruha bağışlan- masını isteyen sanatkâr akademizmi yıkmak için harcadıkları gayretlerin de bir muvaffakiyet olduğunu anlat- tı. Bundan sonra, hazır bulunan ka- labalık sergiyi gezdi. İlk defa ola- rak bir resim sergisinin açılışında bu kadar kalabalık bir kütleye rastla- mamış olduğumuzu da burada ilâve etmeliyiz. Serginin daima adı işitilen ”D,, grupu ile ilk temas olmasının da Dünkü konser . B. Necib Yakup B. David Zirkin Dün öğleden sonra saat bir bu- çukta Ankara radyosunda güzel bir konser vardı. Bu konseri viyolonist Necib Yakup ve viyolonist David Zirkin vermişlerdir. Değerli artistler konserlerini her zaman olduğu gibi mu- vaffakiyetle vermişlerdir. kânlarını bulmuş olduklarını da gös- teriyor. Bizce grupu karakterize eden va- sıf, arayış ve entellektüel bir efor- dur. Dimağlarında meşaleler olan sa- natkârlarla karşılaştığımızı daha ilk temasta hissediyoruz. Burasını mem- nuniyetle kaydetmeliyiz. Çünkü resim sanatını, zihni bir alâkaya bağlaya- mayan ve bütün çalışma sahası pale- tile kuvali arasında kalan sanatkâr- lar arasında büyük yaratıcılar çıktı- gı pek seyrek vâki olmuştur. Serilen eserlerin, resim terbiyesi pek kuvvetli olmayan halkımıza fazl: yabancı ve aykırı gelmediğini burada kaydetmeliyiz. Bu merhaleye varmak için aradaki mesafe gerçi sanatkâr- lar tarafından alınmıştır, fakat halk için bu bir boşluk olarak kalmakta devam ediyor. Genç sanatkârlarımız arağ nin ve gerekse diğer arkadaşlarının, | <idden mümtaz bir g #T şısın- birkaç yıllık çal ı hulâ *o--—ı:!"dıı bulunduğumuz — muhakkaktır. den bu sergi, aynı zamanda, onların Gençler sabırla, ihtirasla» ve inadla bu müşterek çalışm anatlarını k çalışmakta devam ediyorlar. Sergiyi, kadar faydalanmış ve sanatlarını kı- sa zamanda ne kadar ilerletmek im- muvaffak bir sanat tezahürü olarak selâmlamalıyız. Sergiden bir t ablo: Tayyareciler ALMAN TEŞEBBÜSÜ bu sebebler dolayı- I , L;;’L siyle, protokolu, vaz geçilmeyen mükellefi- b a | | | | | /— yetleri ve sınırsız meriliği ile birlikte, top- — tan olarak reddederken, bütün bu olan biten — şeylerden sonra, 1919 ve 1922 yıllarının dü- şüncelerine geri dönmenin Fransa ve Bel- — çika ile birlikte Almanyaya karşı bir ittifak — projesine yeniden girismenin, imkânsız ol- duğunu biliyordu. ' Bunun içindir ki, Britanya hükümeti, — protokolu tetkikle uğraşırken, kendisine, — Almanya tarafından vâki olan müracaattan — ne çıkabileceğini araştırmağa karar verdi. -— Hükümet, bu arastırmasında Büyük Britan- — ya, Fransa, Almanya ve Belçikayı, garbi “—azimde birlestirecek esaslar bulabileceğini / sanıyordu. Bu karar aşağıdaki şekilde ortaya atıl- Ür:5 “Milletler cemiyeti paküınm genel hü- kümleri, tatmin edici bir varzda kuvvetlen- dirilemiyeceğinden ve milletler cemiyeti- nir, icabında, meşgul olacağı “fevkalâde za- NAP AAA APANA, AAAAAAAR ryr4 | allpı(ıı:l , bazı devletlerle yabhud da dev- ÇEMBERLEYNİN HATIRALARI Numara: 21 let grupları ile herhangi bir kimseden da- ha yakın temas edeceği büyük bir ihtimal i- çinde görüldüğünden, Sa Majeste'nin hükü- meti, paktın tamamlanması için en iyi hare- ket tarzının, fevkalâde maksadlar uğrunda, milletler cemiyetinin yardımı ile hususi an- laşmalar yapmak olduğu neticesine var- maktadır. Hiç şüphesiz ki, bu andlaşmaların, yalnız tedafüf mahiyette ve Milletler cemiyetinin ruh ve mefküresine göre tanzim edilerek, o- nunla bir ahenkte olmaları gerektir. Bundan başka, gene La Majeste'nin hü- kümeti şu telâkkidedir ki, bu gayeler, en i- yisi, aralarındaki anlaşmazlıkların, yeni bir çatışmaya kolayca dönebilmek ihtimali olan devletleri, biricik gayesi onların aralarında sulhu korumak olan andlaşrmnalarla biribirle- rine bağlamak suretile elde edilebilir. Halbuki, paktın sınırları içinde, ne bu- günkü kötülüğe, tesirini daha çabuk göste- recek bir çare, ve ne d2, yarının gücliülk'erine Türkçeye çeviren: Hikmet TUNA AAAAA karşı daha güvenli bir tedbir bulunabilir.,, Karşılıklı olarak sulha yardım edecek bir andlaşmanın yapılması imkânlarına, Alman- yannı iş basında bulunan devlet adamları, Lokarno konferansından önceki yıl içinde, birçok defalar işaret ettiler. O tarihlerde başvekil olan Dr. Cuno (Ku- no), 1922 yılı birinci kânununda, ilk defa o- larak böyle bir teşebbüse gecti. Dr. Cuno, işgal altında bulunan yerlerin boşaltılmasının çöktürdüğü korkuyu dağıt- mak maksadiyle, “Almanya ile Fransa”, Ren'de ilgisi olan öbür devletlerle birlikte, halkın genoyuna başvurmadan, bütün bir çağ, yani, Versay andlaşmasında göz önün de tutulmuş olan isşgal müddetinin iki misli bir zaman içinde, biribirlerile harb etmiye- ceklerine dair karsılıklı olarak söz vermele- rini ve bu söz için de, bu topraklarda alâkası olmayan bir devleti (hununla, Virlesik Ame- rika hükümetlerini mutsnel göstermelerini söylemek istiyordu.) ieri siirdü. STRESEMANN'IN TEKLİFLERİ Bu teklif, zaman ve emniyet bakımından, tabiatiyle tatmin edici bir mahiyette değil- di; çünkü, Birlesik Amerika hükümetlerinin garantisini ileri sürdüğünder, tatbik kabili- yeti yoktu. Ayşmı değilse bile, bu teşet/büse benzeyen bir teklifi de, alman hüküraeti 1923 yılı ma- yısında yaptı. Fakat bu teşebbüs de, itilâf devletlerinin kabul edemiyeceği şartlarla bağlı bulunduğundan, reddedi!di. Başvekil olmusz olan Stresemann, bunun üzerinden dört ay geçtikten sonra, mevcud sınırlara riayet ediln.esi hnakkınmnda, Ren'de karsı karsıya olan hüyük devletler arasında, iki tarafir bir pakt yapılması için teklifte bulundu. Lâkin bu teklife Pcincar& yüz ver medi. Bu arada basvekillikten celcilin dıs balkra nı olarak kalan Stresemann, başvekil Dr. Luther ile birlikte, teşehbüsü yenileştirme- ge karar verdi. Kendi yazılarından da bildı- gimize göre, bunun için üç bebi vardı: esaslı tahzik se- (Snwı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: