—coed ON YEDİNCİ YIL. NO: 5215 ULUS D ı 3 ŞUBAT 1936 PAZARTES " Son haberler üçüncü sayfamızdadır. ADIM[Z ANDlMlZDlR Başbetke GÖÇMEN Yeni göçmen sözünde yalnız basit bir kelime değişimi görmiyo- ruz. Muhacir, Osmanlı İm- paratorluğu bozgunlarını hatıra getirir. Ta Macaristan'danberi, türk yığınları, osmanlı sancağının arkasından kopagelmiştir. Bu o- cakların çoğu, bir daha tütmemiş- tir. Cumuriyet için göçmen, büyük nüfus politikasının bir parçasıdır. Göç akınlarına karşı sıkı tedbir al- maklığımızın sebebi de bundan geliyor: Toprak, mesken ve say verebileceğimiz kadarını kabul e- diyoruz. Hiç bir ıstırab, kökün- den koparak, kaldırım üstünde sü- rünmekten, salgın ve soğukla kı- rılmaktan daha acı değildir. Büyük yerleştirme plânı için al- dığımız haberler, büyük küçük, herkesin göç politikasına verdiği ehemiyeti göstermektedir. Mese- lâ bu sene bütün göçmenlere yıl- lık yiyecek ve ekecekleri, kasaba- da yerleşen sanatkârlara da ser- maye ve ayniyat verilmiştir. Trak- ya'nın başlıca kaynaklarından bi- ri olan balıkçılıkla uğraşanlar da cihazlanmıştır. İlkbahar ekimine yetişmek üze- re 10,000 pulluk daha 1ısmarlan- mış, Trakya için hususi ve elveriş- li tipte 2,000 araba hazırlanmış- tır. Basit, fakat her türlü İjiyen ve rahat şartlarına uygun 10,000 mesken yapılmasına karar - veril- miştir. Bunun için 50 milyon ki- LAĞ | Zai | işitiyoruz. Göçmenlere Yerilecek- topraklarda hiç bir pürüz bırakıl- mamak için, devlet yeni bir kanun projesi hazırlamaktadır. irsie PĞPYLA. ; Bütün zorluklara rağmen, Trak- ya'daki göçmenlerin sağlık durum- larının pek eyi olması bizi sevin- diriyor. En ufak köylere kadar fiş usulünü tatbik için Sıhat Bakanlı- ğgı, tek vakalara kadar, bütün has- talıkları öğrenmektedir. Bölgeler- de kurutulması lâzımgelen batak- lıkların plânları yapılmaktadır. Trakya'nın ekonomik kalkınması bakımından, peynircilik, koza ve ipekçilik, hayvan ve ürünlerin dü- zeltimi, ağaçlandırılma, arıcılık, tavşancılık, tavukçuluk, ve kon- servecilik işlerine bilhassa özen verilmiştir. : Bütün bunlar haberler değil, müjdelerdir. Trakya bayındır, do- lu ve zengin olacaktır. Ekspres Trakya'yı geçerek İstanbul'a geli- yor: Avrupa'dan Türkiye'ye gi- renler, cumuriyet rejiminin büyük medeniyet ve insanlık * davası ile daha ilk adımda karşılaşacaklar- dır. F. R. ATAY ;YUNANIGTANDA Anti Venizelist - ğler birleşiyor mu. Atina, 2 (A.A.) — Gazeteler bü ? tün anti venizelist partilerin birle- ? Şşeceklerinden bahsetmektedir. Diğer taraftan gazeteler, ordu şeflerinin teşebbüste bulundukları ? hakkındaki haberleri de yeniden ya- lanlamaktadırlar. Gazeteler bu mü - ; nasebetle ordunun sıyasa ile hiç bir ? alâkası olmadığını ve bu sebebten _ iktidar mevkiine hangi hükümetin geleceği meselesinin ise orduyu hiç ; bir suretle alâkadar etmediğini te - £ barüz ettirmektedirler. . y : l 5..-da; Muhafız gücü-Gençler birliği futbolcuları bir arada, 'se ;da Muhafız gücü av koşusunda bulunanlardan bir gru,> Makalleye gırmek habeşlerin elındeym Tembiyen harbında italyanlarınkayıbları üç bin ölü ve beş bin yaralı imiş Londra, 2 (A.A.) — Royter A- jansının harb muhabirleri bildiri- yor: Habeş hükümeti, italyanların Tembien muharebesinde üç bin ö- lü ve beş bin yaralı verdiklerini tasrih etmekte ve bu muharebeler sonunda habeşlerin muzaffer çık- tıklarını bildirmektedir. Bununla X gz h de italy la zayiat vermiş olmaları muhak- kak gibidir. Habesler, bu muvaf- fakiyetin en büyük amilinin Ras Kassa olduğunu söylemektedirler. Habeşler isterlerse Makalleye girebileceklermiş. Royterin Adisababa'daki mu- habirinin bildirdiğine göre, Adis- Iardan alınan mitralyözler Son beraber, bu muharebelerin kati bir netice vermediği sanılmakta- dır. Zira karşılıklı iki ordu aşağı yukarı bugün de bu muharebeler- den önceki yerlerinde bulunmak- tadırlar. İtalyan silâhlarının daha — A İam At - ——— ——— ababa'daki yabancı askeri müşa- hitlerin fikri habeşlerin istedikle- ri anda Makalleye girebilecekleri merkezindedir. Zira, Tembien ha- beşlerin elinde kaldıkça ve italyan- lar habeşleri buradan çıkarama- Ukca hnheşler Mâkallenin otoma- bebiyle, bu kanlı muharebelerde habeşlerin italyanlardan daha faz- tik surette ellerine geçeceğinden o derece emindirler ki, buraya doğrudan doğruya bir hücuma kal- kmaları ihtimal dahilinde değildir. Zira böyle bir hücum lüzumsuz yere telefata sebebiyet verecek- bar, İtalyanlar niçin hücuma kalkışmışlar ? Habeş mahfillerinin fikrine göre, italyanlar, son hücumlarına, Adua - Makalle yolu çok zayıf bir hale geldıgınden dolayi kalkmışlar- dır. Şimdi ise habeş ileri hatları bu yola daha ziyade yakınlaşmış- lardır ve habeş çetelerinin bu mın- takaya gelerek faaliyete geçmele- ri bu yolu italyanlar tarafından müdafaa edilemez bir hale getire- cektir. Her halde 120 kilometre uzunluğunda bulunan bu yol için yapılacak amansız mücadele baş- lamıştır. İtalyan kuvayı külliyesinin toplandıkları yerler Adisababa'da söylenliğine gö- re, italyanların kuvvayi külliyesi, Hausien'in cenubi garbisindedir. (Sonu 3. üncü sayfada) Henri Laporte'un Kamaâl Atatürk'ün memleketinde başlığıyla “La Revue de France” mecmuasında çıkmış olan yazısiz 1 6 ıncı sayfamızda okuyunuz ) lkı tabut arkasınd% İngiltere kıralının tabutu arka- — sında birçok hükümdar ve prens- — lerin sıralanmış olduğunu biliyo- ruz: 8 inci Edvard, 3 üncü Leo- pold, Kıral Karol, Kıral Boris, :" Danimarka ve Norveç kıralları ve — birçok prensler. ” İ Fakat bundan 25 yıl önce, Ye- | dinci Edvard'ın tabut arkası da- ha az ihtişamlı değildi: Beşinci Jorj, Kayser, Onüçüncü Alfons, Birinci Alber, Bulgar Çarı, Porte- — kiz Kıralı, Yunan Kıralı, Arşidük Fransuva Ferdinand, Osmanlı Ve- liahdi, Rus Çarı'nın mümessili ve birçok prensler... Yirmi beş sene içinde, Alman- ha ya, İspanya, Portekiz, Türkiye, A- vusturya ve Rusya, hükümdarsız milletler olmuşlardır. Hükümdar- lar arasında da ne bir Çar, ne de bir Kayzer, ne de bir Fransuva Jozef bulunabilir. Doğrudan dog- : ruya hükmeden son kıral, Yugos- lavya hükümdarı Aleksandrı idi. Nasıl bugün otoriter hükümdar kalmamışsa, 25 yıl evel de şimdi- ki halk şeflerinden veya sınıf dik- tatörlerinden eser yoktu. Milletle- rin, derinliğine ve genişliğine, bü- yük bir inkılâb devri geçirmekte olduklarına bundan daha iyi is- pat bulunabilir mi? İnsanlar kendilerine daha ıyı bir tali aramaktadırlar: Eski kı- rallık şahıs ve sınıf saltanatı idi; parlmantarizm, sınıf kavgası ol- du. Acaba yukardan saltanat ve * aşağıdan kavgasız, milletler daha iyi bir adalet rejimi bülabilecek- ler midir? Yirminci asır inkilâb- ları, işte böyle bir rvejimin araştır- ma buhranindan ibarettir. ? DÜNKÜ Fener Beşiktaşıv 1-0 yendi MAÇLAR Ankara Gücü Altınorduyu 4-0, Muhafız Gücü Gençler Birliğini 1 - 0 yendi. Güzel bir bahar gününe benziyen dünkü pazar tatilini, Ankara sporcuları tam bir neşe içinde geçirdiler. Sabah- tan itibaren, türlü spor şubelerinde, bir çok çalışmalar ve maçlar oldu. Ankara gücü avcıları, her zaman olduğu gibi, ava çıktılar. Atletizm antrenörünün ça- lıştırdığı atletler, şehir içinde bir “kros kantiri,, tecrübesi Muhafız beş altı çift yaptılar. gücünün asfalt kortunda tenis oynadılar. kulünün ve Muhafız gücünün binicileri haftalık ge- zintilerine devam ettiler. Son günlerde Atlı spor ankaralılar arasında yerleştiğini gördü- ğgümüz, yürüyüşlere çıkanlar ise kırları dolduruyorlardı. Bütün bunlardan baş- ka, atış poliğgonunda 200 e yakın kadın ve erkek bir çok mermi yaktılar. Poli - gon bilhassa akşama doğru çok kalaba- lıktı. tüfenkler- den mavzeri ve tabancalardan parabel - Atış yapanların çoğu, vu tercih edivorlardı. Dün öğledn sonra, Ankara gücü ala- nında, iki mühim futbol maçı yapıldı. Altın ordu - Ankara gücü, Gençler bir- liği -- Muhafız gücü karşılaştılar. İki maçın hakemi de eski ve tanınmış sporcu- lardan Kâmildi. Altın ordu - Ankara gücü karşılaştılar. Bu maç, Altın ordu gibi genç bir takımın, kuvvetli bir ekib kar- şısındaki durumunu göstereceğinden sporcular arasında merakla bekleniyor- du. İki taraf takımları şöyle idi: Altın ordu — Cihad, Murad, Salahattin, Ser- vet, Sedad, Sâdi, Resai, Mustafa, Mu- zaffer, Reşid, Tevfik. Ankara gücü — Natık, Enver, Ali Rı- za, Nazmi, Semih, Orhan, Hamdi, Fahri, Yaşar, Bilal, Abdi. Birinci devrede Ankara gücü 35 inci dakıkada bir gol çıkardı. Devre 1-9 bitti, İlk önce (Sonu 5. i7c' sayfada) “Ulus.un Dil Yazıları Rok ; İslavca ROK Leh dilinde ve cenubu garbi İs- lav lehçelerinde “ROK, RIK” ke- limeleri “sene” manasına gelir. Rusçada ise “Kader, kısmet, kötü tali, kara yazı” demektir (1). İs- (Z| Dal Kamusu, IV, 104. Rus- çadaki “ROK” fransızcaya “le sort, destin, la fatalite” diye ter- cüme olunuyor. (Th. de Veys- Chabot. Grand Dictionnaire Rus- se - Français). GÜNEŞ Teorisi üzerine notlar VE - Latince (Oracle) ; Turkce Irk- ve İrkıl kelımelerının etimolojisi (Muhafız Gücünün dünkü av koşusuna aid yazıyı beşinci sayfamızda okuyunuz.) — e smi e T U MA attt e AAAT PST ŞAT DİL Oraculum lav dilleri üzerinde çalışan lengü- istler için bu kelime bir muamma — teşkil etmektedir. Yeni dil mekte- bi müessisi olan Marr da bu keli- menin “sema - kader” demek ol- —— duğunu kaydederek tarihten önce ki bir Yasefi kökten geldiğini ka- & bul etmekten başka bir şey söyli- — yememıştır (21. “Güneş - Dil Teo- - risi” ne göre bu kelimenin etimo- — lojik analizini yapalım: İ (1):(2) (8) Rok: (oğ -- or - ok) Rık : (ığ F 1r 4 a$) Bu iki kelimenin bir yandan “sene” ve bir yandan “kader, kıs- met, tali” anlamlarına gelişine gö- — re burada ana kökü şu manalarda |. alabiliriz: ' İ. Güneşin hareket manası; II. Güneşin hareketinden doğan zaman manası. a : Her iki manaya göre etimolojik — analizdeki unsurları tetkik eda- lim: (1) Oğ,ığ: ana köktür. “Gü- - neş” ana mefhumunlan çıkan “Aa- * reket” ve “zaman” dır, anlamlarına- (Sayfayı çeviriniz) (2) Marr külliyatı, c. ITT < ©4 |