ON YEDİNCİ YIL. NO: 5214 ADIMIZ, ANDIMIZDIR 2 ŞUBAT 1936 PAZAR Son haberler ücüncü sayfamızdadır Heryerde 5 kuruş Donanmamızı Kuvvetlendirmek İcin Hükümet Kamutaydan 2,700 000 liralık fevkalâde tahsisat istedi Hükümet Kamutaydan Milli Mü- dafaa Vekâleti 1935 yılı deniz büd- cesinde açılacak hususi bir faslına 2.100.000 İiralık fevkalade tahsisat konmasını temin eden bir kanun pro jesi teklif etmiştir. Hükümet, esba- bı mucibesinde şunları söylemekte - dir: “ Siyasi vaziyetin icabr olarak de- niz kuvvetlerimizin her hangi bir ha- rekete geçmeğe hazır olması ve böy- le bir vaziyet tahassül ederse ihtiyac hissedilecek levazımın şimdiden depo edilmesi zarurt görülmektedir. Böyle ani ve fevkalade vaziyet- leri önlemeğe büdcede mevcud tah - sisatın kâfi gelmiyeceği anlaşıldığın- dan 1935 yılı deniz büdcesinde hu - susi1 bir fasıl açılarak donanmamızın muhtelif ihtiyaçlarına göre tevziatı İcra Vekilleri Heyeti kararile yapıl- mak üzere bu fasla 2.100.000 liralık Başbetke KONFERANSLAR ve ; SERGİLER Cumuriyet Halk Partisi yeni - den birçok Halkevleri açmağa karar vermiştir. Bundan başka, Parti, birçok arkadaşlarımızı, bu kış, konferanslar için seferber etti. Uzun osmanlı despotizmi, türk- leri az konuşmağa, biribirleri ile naktan çekinip derdlerini rı içinde boğmağa alıştırmış- tır. Şark, bir bakımdan, süküt demektir. Halk ile ilk konuşan reis, Atatürk'tür. O, bütün inki- lâblarını mümkün olduğu kadar | geniş yığınlarla konuşarak yaptı. Cumuriyet Halk Partisinin gençle- ri ve yaşlıları, şeflerinin bu ısra- rınlaki sırrın ne olduğunu unutma- malıdırlar: Halk içine girmiyen halk ile kaynaşmıyan reforr e tecrübelerinin sonu ne olduğunu osmanlı tarihinin son asrı kadar hanği misal, daha eyi anlatabilir? Cumuriyet Halk Partisi, milli birliği, halkın bir türlü fikir ve ruh yuğruluşu üstüne kurmaktan başka ne düşünebilir? Yeni dev- letin temeli ve dayancı, milletin, Kamâlizme, şuur tamlığı ile "a; lanmasındadır. yıllarca, halkev- lerinden köy odalarına, şehir so- kaklarından tarlaya kadar, kapa- l acık, her yerde konuşacağız. halk için en iyi telkin yolu, kula- gına duyurmak ve gözüne göster- mektir. "a fırsatla büyük küçük, durur gezer, bütün sergilerin değer bü- yüklüğünü de hatırlatmak is"'yo- ruz. Kışın, bunlardan bir kaçını Ankara'da göreceğiz. En bileni- miz bile, yeni sergilerde kendimiz hakkında yeni şeyler öğrenecektir. Demiryollarımız uzadığı için, bel- ki bu sergilerin en faydalılarından boyunca dolaştırmak, köy için plaklar h.. zırlatarak, Hoparlörün diyagra- mından, cumuriyetin sesini en u- zak köylere kadar pek de güç değildir. Başkalarının bizi tanımamas. dan şikâyet ederken, kendimizi ne kadar az tanıdığımızı bilmem düşünüyormuyuz? Bunun en ha- zin misallerinden biri, İstanbul be- lediyesinin, İstanbll şehrini İs- tanbul halkına tanıtmak için al- dığı son teşebbüstür. Bu teşeb- büsü küçüksediğimize hükmedil mesini istemeyiz: İstanbul beledi- yesinin tedbiri yerindedir. Blakis, bu tedbiri memleket ölçüsünde >nişletmek lâzımdır. F.R. ATAY birini bütün hatlarımız ulaştırmak fevkalade tahsisat konulmasına lü - zum hasıl olmuştur. Bundan baska tamirlerine lüzum görülen gemilerimizin tamir işlerinin bu sene ikmaline imkân olmadığın- dan yapılacak taahhüdlerin mühim bir kısmının gelecek seneye sirayet etmesi zaruri bulunmaktadır. Mev- cud tahsisatın yarısı kadar gelecek seneye sari taahhüd icrası hakkında muhasebei umumiye kanununun 50 inci maddesiyle verilen salahiyetten istifadeye başlanılmış isede yapılacak işlerin çokluğu ve ehemiyeti karşı - sında bu salahiyet kâfi gelmiyece - ginden yaptırılacak tamiratın gele - cek senede ikmalini teminen bu sa - lahiyet yüzde elli nisbetinde tezyid olunarak binnetice mevcud tahsisa - tın bir misline kadar gelecek seneye sari taahhüd icrasına mezuniyet alın- ması lüzumlu görülmüştür. Yukarıda arzolunan esbaba bina- en taleb edilen tahsisatın karşılığını normal membalardan temine imkân olmadığından bu tahsisatın karsılığı- nın muvazenei umumiye kanununun 4 üncü maddesiyle ihracına mezuni- yet verilen bonoların henüz tama - men istimal edilmemiş olan bakiye - lerinden temini mümkün görülmüş ve bu ihtiyaçların temini maksadiy - le ilişik kanun layihası tanzim ve takdim kılınmıştır.,, Büdce Encümeni esbabı mucibe- de yazılı bulunan ve Milli Müda- faa Vekili tarafından ayrıca izah olu- nan düşünceleri yerinde bulmuş ve basılmakta olan gümüş paralardan elde edilerek hazinece irad kaydedi- lecek kârm 1935 umumi muvazene kanununun 4 üncü maddesi şmuci - bince çıkarılacak bonolardan haşıl o- lacak meblağın mezkür kanuntın 24 ve 28 inci maddeleri gereğince ifa edilecek hizmetlerden başka bu İayi- hadaki tahsisata da yetebileceği an - laşıldığmdan projeyi esas itibariyle muvafık görmüş, yalnız şekle ait de- gişiklikler yapmıştır. Proje, Kamutayın yarınki toplan- tısında görüşülecektir. “D, Grupu sergisi İki yüz parçaresim ve heykelden mürekkep sergi dün açıldı Sergiyi gezenlerden bir grup (Yazısı 4. üncü sayfada * Sark demiryollarınıda alıyoruz yakında Son yıllarda Trakya'nın eko - nomik alanda geniş ölçüde gelişi - mi, şark demiryollarının taşıma hizmetlerini bu ilerleme icabları- na uygun bir şekilde yapmadı - ğının tetkikini —ehemiyetli bir mevzu olarak ortaya çıkarmıştır. Aldığımız haberlere göre Ba- yındırlık Bakanlığı tarafından uz- manlara, bu hattın sabit enstalas- yonu ile hareket eden ve ettiren makine ve âletleri hakkında yap- tırılan etüdler, hattın bugünkü du- rumiyle Trakya'nın ekanomik ih- tiyaçlarına cevab vermekten uzak olduğunu meydana çıkarmıştır. Anlaşma hükümlerine daya - narak devlet demiryolları vasfına çıkarmanın uzun bir zaman işi ol- duğunu gözönüne alan hükümet, şirketin bu hat üzerindeki hakla- rını satın almayı daha uygun bul- duğunu şirkete resmen bildirmiş- tir. Anlaşmanın normal hükümle- rine göre 1958 senesinde devlete geçecek olan bu hattın, sabit ens- talasyor.u ve binaları zaten devle- tin malı olduğundan şirketin bu hat üzerindeki hakları ancak “muharrik,, ve “müteharrik,, âlet- lerle, Alpullu - Kırklareli şube hattının enstalasyonundan ibaret- tir. Bu bakımdan şirketin bu hat Karar şirkete bildirildi - Delegeler geliyor Şark demiryollarının devlete geç mesi, güzel Edirnenin gelişme imkânlarını çok genişletecektir. Ç “ra'da bulunacaktır. , üzerindeki haklarını satın almak- hükümete ağır bir yük olmıyacak - tır. Haber aldığımıza göre, yakımn da toplanacak olan şirketin umu- mi heyeti tarafından satın alma işini görüşmek üzere seçilecek sa- lâhiyetli delegeler yakında Anka- Zecri tedbirler genişletilirse ” Avrupa şimdiye kadar gör- mediği dehşetli bir harba yuvarlanacaktır.,, Roma, 1 (A.A.) — D.N. B. ajan- sı bildiriyor: B. Musolini'nin orga- nı olan Popolo d'İtalia gazetesi, ehe- miyetli olduğunda şüphe bir makale neşsretmiştir. tinden dolayı İtalya'nın yarı ajansı tarafından daha neşredilme- den önce “fevkalâde aceledir,, işare- ti ile her tarafa çekilmiş olan bu ma- kalede zecri tedbirlerden bahsedil - mekte ve bunlar genişletildiği tak- dirde Avrupa'nın şimdiye kadar hiç görmediği derecede dehşetli bir har- ba yuvarlanacağı iddia edilmekte - dir, Bu gazete mütaleasına şu suret- olmıyan Ehemiye - resmi le devam ediyor: « Avrupa'yı tehdid eden bu harb- sahibi hiç kimse İtalya'yı mesul olmakla it - ham edemez. İtalya her şeyden ev- tan dolayı hüsnüniyet vel Afrika'da emniyeti ve Avrupa' - da sulhu istemektedir. İtalya'ya kar- (Sonu 3. üncü sayfada) “Ulus,un Dil Yazıları Güneş - Dil Grameri ll Yazan: İsmail Hâmi Danişmend Güneş - Dil Syntagme'larından çıkan gramer ve sentaks esasları (Ulus) ve (göz) “kelimelerinin yukarda (*| gördüğümüz tahlil- leri, bizi köklerle eklerin yanyana dizilmesinden hasıl olmuş birer monosilâp serisiyle karşılaştır- maktadır. “Güneş - Dil” kanunu- nun “Ekler” sistemi hakkındaki etüdümüzde söylediğimiz gibi bu tahlillerin meydana çıkardığı ek- ler, yerine göre h>m kök, hem ek rolünü oynıyan “Kök - ek” lerdir: “Güneş - Dil” gramerinin ilk esası işte bu vaziyetten çıkmaktadır. Bu mühim esası şöyle tesbit ede- biliriz: 1 — Menşe devrinin monosil- lâp serilerinden mürekkep iptidai cümlelerini teşkil eden söz unsur (*) Bu yazının baş tarafı dünkü sayımızdadır. Bahsedilen analiz- ler de o kısımdadır. ları henüz “isim”, “fiil”, “sıfat”... v. s. kategorilerine ayrılmış değil- dir. Onun için bir monosillâbın rolü, cümle içindeki vaziyetine tâ- bidir. Aynı bir mefhumu ifade e- den aynı bir hece, muhtelif cümle- lerde yerine göre isim, fiil, sıfat, zarf ve saire rolü oynıyabilir. Sümer ve Hind - Avrupa dille- rine tevcih edilecek sathi bir na- zar, bize bu vaziyetin menşe de- virlerinden çok sonralara kadar devam etmiş olduğunu gösterir. Çünkü bu dillerde çıplak kökler ne isimdir, ne fiildir, ne sıfattır; ve yahut aynı zamanda hem isim, hem fiil, hem sıfat olabilir (1). Aynı vaziyet, eski Mısır dilin- de de tesbit edilmiştir: Meselâ bu dilde “mon hor” şekli “Çoban gü (Sonu 2. inci sayfada) ) Autran, “Sumörien et İndo- europ&en”, s. 21, 31, 50 ve 67. Fıkra Fotograf Basın Umum Müdürlüğü Anka- ra'da bir fotograf sergisi açıyor: Sergide, kendi fotograf artistine yaptırdığı Türkiye vesimlerinden başka, bütün fotograf meraklıla- rının eserleri gösterilecektir. Fotograf artistinin eserlerindenm bir kaçını gördüğürmüz zaman, geçenlerde paris gazetelerinde çıkan bir yazının şu fıksası hatırı- mıza geldi: “ Marsan — fotograf sergisinin üstümüzde bıraktığı — duyuşlardan biri de, fransız dili — nin fotografçılık sanatının elda etmiş olduğu ilerliğe varmış oldu- ğudur..,, Ankara fotograf sergisini geze- cek olanlar, Türkiyemizi pek az. yazının bu eserler kadar tanıttı- gına hükmetmekten geri kalmı- yacaklardır. Belki bir çoğumuz, —— totografçılığın dahi yüksek bir güzel - sanatlar kültürüne ihtiyaç gösteren belli başlı hünerlerden biri olduğunu düşünerek, iyi foto- graf artisti yetiştirmek için teşeb- — büslerde bulunulmasını isteyece- giz. Yeni fotoğrafçı bir maket kopyesi değil, bir zekâ ve his ese- ri yaratmaktadır: “Fransız dili elinden geleni yapıyor. Fotogra » fisi ise kendisinden umulandan daha fazlasını yapmaktadır.,, re: Basın Umum Müdürlüğü, sergi- de Türkiye fotograflarından an- cak bir kaç yüzünü gösterebile- cektir. Fakat elinde bunlardan 5000 kadar vardır. Bunlar, bin va- sıta ile, yer yüzüne yayıldığı va- - kıt bizim için, eski ve yeni türk — kültürü için, bir çok kitablardan daha faydalı olacaklardır. Sergide fotografı olduğu gibi, Fotografçıyı da başka gözle gör- meğe başlıyacağız: Belki parti- miz genç fotografçılardan bir iki- sini, opjektif inceliklerini öğren- mek üzere, sanatın en fazla ilerle- diği yerlere staj yapmak üzere gönderecek, bütün halk tabakala- rının ve bütün milletlerin, hep birlikte, anlamakta oldukları bu enternasyonal dilin kudretin- den Kamâlizm davası için daha esaslı hizmetler istivecektir. — **