P ŞD S NİN SAYIFA: 8 Eski bir deniz yolculuğu Eski zaman yolcularıma, şehirlere ben. zer kocaman vapurlar yapılacağı ve bun- ların Pransadan Amerikaya beş altı gün- de gidebilecekleri söylenseydi, bu yolcu. lar erken doğmuş olmalarına acınırlar. dı. Tabllyat bilgini Dekurtil'in 1798 de Hayti'ya yaptığı, temen hemen hiç kim. se tarafından bilinmeyen yolculuğun hi. kâyesini bundan bir kaç gün evel oku - dum. Bunda Dekurtil, Bordo'dan Çar- Jcston'a yaptığı yolculuğu uzun uzadıya anlatıyor. Aşağıda da görüleceği gibi, bu - yolculuk ne çabuk, ne de keyifli ol muştur. O zamanlar Lafit ve Kayyar'ın çabuk giden arabaları meydana çıkmadığı için, Dekurtil Paristen Bordoya yedi günde varabilmişti. ? ikinci teşrinde Adrastus yelkenlisine bindi. , Bu bir amerikan ge. misi idi. O srralarda Fransa İngiltere ile savaş yaptığı için, İngiltere fransız kıyılarını abluka etmişti. Buna göre de, Amerikan gemisi bitaraftı. — Nekurtil henüz doktor diplomasını almamış olma. sına fağmen, geminin doktorluğunu ya. pacaktı. İhtimal buna karşılık parasız yolculuk yapıyordu. Dekurtilin her şeyden önce denizde- ki yaşayışın güclüklerine alışması ge- rekti. Daracık kamarasına çıkarken ba- cağını incitti. Geceleyin de rüzgâtın u. Bultusu ve farelerin gürültüsü yüzün. den uyuyamadı. Vapurda verilen ye. mekler de onu şaşırttı: — Amerikalılar fransız usulü pişirilmiş içine bol bol ek- mek doğranmış çorbalar yerine, yavan, tatsız çorbalar, bazan da çay, şarab ve kakau içiyorlardı. Dekurtil hiç böyle şey görmemişti. Bu karma karışık şey- ler bereket versin Dekurtilin midesin! bozmadı. Yalnız Pransadaki iyi ekmek yerine katı ve kuru peksimet yemek çok gücüne gitti. Bu yetmiyormuş gibi, yaygaracının biri, bundan önceki yolculukta Adras - tüs gemisinde on bit kisinin öldüğü ha. berini yaymağa başladı. Bu yüzden de Dekurtil haklı olarak korkmağa haşladı. Bundan başka ikifici kaptan Dekurtile, gemi rihtımda bağlr iken Con adir bir tayfanm bir kaç kİği Üle birleşerek blr gece kendisini döğüp bayılttıktar sonra vapurun evrakının içinde bulunduğu sandığı aşırmak istediklerini, fakat mu. walfak olamadıklarını anlattı. Buna se. bep de, bu adamların bir korsanla uyuş- maları idi. Gemi llmandat çıkarken kor- san bunu yakalryacak we geminin hiçbir vesikası olmadığından bu; korsan için iyi bir av olacaktı. O sıralarda da güzel, temiz bakılmış bir korsan gemisi, Puy. giler açmakta, senfonik konserler ver - mektedir. Şehrin ortasında büyük bir kitabevi açılmış, Hayland Park'daki cs- ki fabrika yapısı, küçük sanatkârların umuümi - karargâhı - olmuştur. Hulasa, böylelikle Detroit'in yeni plânı yapıl - maktadır. Yeni plân Bu plân, şimdiki şehri baştan aşağı değiştirecektir. Mimar Saarinen, (elli yılda her amerikan şehrinin yeniden ya- pıldığini) ve Detroit'in bu plana göre yeniden yapılacağını, burida da şehrin başltca tabii yollarındân bazılarının mu. hafaza edildiğini,, söylemektedir. Saarinen'in plânında, her biri kendi yağile kavrulan bir sıra sınat şehirler . den mürekkeb bir küme vardır. Bu şehir- ler geniş caddelerle Detroit'in merkezi. ne bağlanacak, şehrin merkezinde bir nehir Himanı yapılacak ve bu merkez, hava, nehir, otomobil ve demiryolu hat. larının bitiş noktası olacaktır. Saarinen, bu merkezin yapılmasının, (metro) yapılmasından daha ucuza çı- kacağını, otomobilin yollar iyi düşünü Kib çizilmek ve yapılmak şartiyle, xa - ten rahatsız. bir şey ölan (metro) yu faydalt bir şey olmaktan çıkardığını söy- temektedir. Amerikan rönesansı Detroit'de, Alber Kahn'ın stüdyola- tında, Edison enstitüsünde, sanat sergi. sini dolaşan kalabalık arasında veya fab. rikaların müteaddit sergilerinde olsun, her yerde yeni bir Amerikanın doğaca. fımt gösteren bir kaynaşma görülmek . tedir. Amerikanın röneu'nn sanayiden gele- tektir. Bizim tekniğimiz düşüncelerimi. ri şimdiye kadar bilitimiyen alanlara gö- türecek bir müşevvik olacaktır. Onun işin, Detroitin eyi satiltp satılmıyacağı v anlamak için bile olst, gürün hirin- plânır Tn yeni bir sınat şehir Arneği çı Yardığını görürsek çok şaşmalıyız. yak'da, Adrastusun yakınında demirli idi. Bu geminin yolcularından birisi, Adrastusun kaptanının ahpabı olduğu için, Dekurtil bu gemiyi gezmeğe gitti Nihayet 15 ikinci teşrinde gece yarı. sı Adrastusun kaptanı, gemiye geldi. Yolcuların bir çoğu da onunla beraber gelmişlerdi. Yağmur yağıyordu, onun için yeni gelen yolcuların, bilhassa kadın ların keyifleri pek yerinde değildi. Ka. dınlar yerleşmek için erkek yolcuları ça. İzştırmanın yolunu bir lahza içinde bul- dular. Bünlardan birisi, karyolasını be- ğenmediği için bağırıp çağırarak, tepine- rek herkesin başını sersem ediyordu. Ni. hayet, erkeklerin yattığı büyük kamara. dan onları koğup oraya kendisi yerleşe. ceğini söyledl. Bereket versin orası ây- mı zamanda bütün yolcuların toplantı salonu idi. Kadının bu isteğine aldırış eden olmadı. Kaptan bütün bu olan biteni gülerek, #ransızcayı yarım yamalak konuşarak, seyrediyordu. Nihayet her şey yatıştı ve ertesi gün, yani 16 ikinci teşrinde tan yeri ağarırken gemi demir aldı. Liman- daki ((istasyoner) gemisinin kaptanı, Adrastus'un sahiden yola çıkrp çıkmıya- cağını anlamak için bir zabit gönderdi. Fakat yolculardan birisi bu zabitin çok iyi ahpabı olduğu için, bu siyaret uzun sürmedi. Akşam, kılavuz Adratus'dan ayrıldığı zaman rüzgâr iyi idi ve gemi saatte dokuz milden eksik yapmıyordu. Eski zamanların bir yelkenli Her şey yolunda gidecek gibi görünü . yordu. Fakat bu çok sürmedi. Sabah gaat dört sularında bir sağnak, direklerden birisiyle yelkenin iskotasını kırdı. Bü. yük bir gürültü koptu, gemi sarsıldı, yolcular bağırışmağa başladılar. Kaptarı soğukkanlılığını kayhederek güverteye çıktı ve: — Mahvolduk, herkes başınm çare- sine baksın! diye bağırdı. Bunun üze- rine gemideki kadınlar her türlü utanma duygusunu unutarak, oldukça açık ki- lıklarda, erkeklerin yataklarınm yanma giderek onlara akıl danıştılar. Dekurtil. in yatağı kadınların kamarasına çok ya. kın olduğu için kadınlar en çok ona mü. racaat ediyorlardı. g0 da ne olduğunu anlamak için güverteye çıktı. Fakat gü- verte sslak olduğu için, elindeki çok de- ğerli bir bardağı düşürerek kırdı. Teh- Hke olmadığını anlayınca aşağı indi ve kadınları teskin etti. Bundan sonra üç gün geçti. Mader hizalarına geldikleri strada bir fırtına patladı. Gök, kurşuniye çalar kara bir renk almıştı. Fırtına © kadar sertti ki dümeni bağlarnak gerekti. Dekurtil bir ara güverteye çıktı. Fa. kat rüzgâr öyle sert esiyordu ki, soluk alabilmek için ağzını ve burnunu men- diliyle kapatmak mecburiyetinde kaldı. Kaptanın yanına giderek, direkleri tu. tan halatlara sıkı sckr yapıştı. Gördüğü şeyler güven verici değildi: Yelkenler yırtılmıştı, güvertede karma karışık ip yığınları duruyordu. Geminin koca tek- nesi, dağ gibi dalgalar üstünde bir sa- man çöpü gibi çalkanıp duruyordu. Dal- gaların alt kısımları karaya çalar bir mavilikte, tepelerine doğru zümrüd ye. gilliğinde idi. En uclarında da insanın gözünü kamaştıracak beyazlıkta köpük. ler vardı. O aırada birdenbire (gabya . fora) direği kırıldı. Az daha gemi batı- yordu. Güvertenin yafısı su altında kal: du Gemi o kadar yana yatmıştı ki bir ŞAra Dekurtil elleriyle iplere —yapışmış olduğu halde denizin üstünde asılı kal ULUS dr. Aşağıya inmek için merdivene doğru gittiği sırada güverteye çıkan bir dal. ga onu baştan aşağr sırsıklam etti. Ge. mideki hayvanlar ayakta bile duramı . yorlar ve çok rahatsız oluyorlardı. Ta- vuk kafesleri, bavullar gemi sallandıkça karma karışık bir halde yuvarlanıyorlar, rast geldikleri tabak, çanak, — şişe gibi şeyleri param parça ediyorlardı. Yol- cular düşmemek için kendilerini yatak- Tarına bağlamışlardı, İçlerinden hir kaçr ağlıyor, bunu gören ötekiler de gülü. yorlardı. Bazılarını deniz tutuyordu. Bazıları da iştiha ile yemek yiyorlardı. Bu, iki gün sürdü. Sonra rüzgâr a. zaldı ve aşcıbaşıya merasimle bir ko. yun götürüldü. Koyun güvertede dola- şerken tayfalar hayvancağıza türlü zu- lümler yapıyorlar, gemideki iki köpeği kış kırtıp koyunun ürerine saldırtıyorlardı. Anlaşılan © zâmanlar amerikalılar hay. vanlara pek de hoş muamele etmiyorlar dı. Fakat dört gün sonra, her yolcuya verilen yiyecek taymı azaltıddı. Çünkü rüzgâr durmuş, hava sıcaklaşmıştı. Yol. culuk, tehlikeli bir surette Uuzayacağa benziyordu. Günün birinde bir balrk tutuldu. De. kurtil ile diğer aç yolcuların, balık pay edilirkenki halterini görmeliydi. Vapur- daki tabak, çanak gözle görülür derece- de eksiliyordu. Yolculara az ve fcna yemekler verildiği için onlar da tabak- ları kırarak hırslarını alıyörlardı. Çor. ba kâsesi bulunamadığı için günün bi. rinde yolculara çorbayı bir uraş çanağı içinde getirdiler. Peksimed küflü, kurt. tu ve örümcek ağlariyle dolu idi. Teti'- A ve kürekli gemisi leri su yeşli renkte idi ve pis pis koku- yordu. Gemldeki tuzlu etler bir kaç de- fa Amerikaya gidip geldiği için bozul. muş, kokmuştu. Tayfalar bile bunu ye. miyorlardı. Çorbaya lezzet vermek için boyuna ceviz büyüklüğünde bir et par. çası atıyorlardı. — Yolcular sade suda haşlanmış nohut yerlerken, kaptan, ken- disiyle birlikte yemek yemelerine müsa- ade ettiği yolcularla beraber, tereyaği- le pişmiş etler, sebzeler yiyordu. Bun . lar da üç tacir ve üç tane de tüccar kap. tanıydı. Bu kaptanlar Atlantik denizi. ni bir kaç defa geçtikleri için işlerini bi- Hiyorlardı. Gemi kalkınca, en iyi yiye - ceklerle içkileri kendilerine ayırabilmek için, kendilerini geminin Vekilhârer'ola. rak seğtirmişlardı. Yolcularım gözünde yiyeceğin ne ol. duğunuü anlamak için, biraz deniz yöl. culuğu yapmak yeter. Yemek yemek yol. cuların çok hoşuna gider — ve şimdiki kumpanyalar da bunu biliyorlar. Yolcu. ların işi gücü olmadığı için dedikodular, dalavereler de eksik olmayordu. Günün birinde içlerinden birini kışkırttılar. O da kaptanla misafirlerini, içki içerken yakaladı. Fakat kaptanın yanındakiler, onun salahiyetinin hudutsuz olduğunu, yolculardan kendine itaatsizlik edenleri denize atmak elinde olduğunu söyleyin- ce, zavallı yolcu azarlanmış bir okul ço- cuğu gibi arkadaşlarının yarına döndü. Bununla beraber, o zamanım uzun de. niz yaçulukhrındı görülen hadiseler eksik olmayordu. Yolcunun biri, direk. leri tutan iplere tırmanmıştı. Tayfalar onu bağladılar ve âdet mucibince bahşiş almadan bırakmadılar. Bazan deniz kuşlarını tüfekle turuyorlardı. Günün birinde bir kaç tane ufak balıkla bir ta. ne de kocaman dülger balığı yakalandı. Büyük balık tabit kaptanın solfrasında yenildi. Fakat Dekurtil geminin dokto. ru olduğu için ona da ufak bir parça ba- lik verildi. (Gemide bir de nişan atma yarışı yapıldı. Dekurtl, midesi hazu. ıhnhpuu“ıvtıd“l'ı.m'ı. Karga ile tilki: Ay: —H aa Japonyanın petrol - sıyasasi Mançuriya'nın petrolleri, dolayısiy- le çıkan anlaşmazlıklardan sinirlenmiş olan acun genel düşüncesi, Mançuriya- nın hatır ve gönlü için değil, Japonyı nın inhisar plânları ile oynamak ist: Bi rolden dolayı sinirlenmiştir. Ve işin Mançuriya'ya petrol temini işinin ken. di kontrolu altına alınması zamanının Reldiğini gösteren bir japon el işareti olduğu bakkında, daha başlangıçta hiç kimsenin en ufak bir İşkili bile yoktu. Ancak matbuata geçen duyumlarda, an- laşamamazlıkta bir değil, tabiat —bakı- mından organik olarak biribirine bağ- lt olan iki tane petrol meselesinin bah- Si geçmekte olduğu açıkça anlatılma- mıştir. Bu meselede Maüçurya petrol ma- nun her gün gelerek bir bardak punç içmesine müsaade etti. Yolcuların içinde çok ahlaksız birl vardı. Bu adam başkalarını aıkmaktan hoşlanıyor, kadımların yanımda - açık saçık şeyler, ulanmazca şarkılar söyle. mekten çekinmiyordu. Günün birinde, yolculardan bir kaçı kendi aralarında toplanıp çalgı çalartarken, bu adam bir kaç tayfaya para vererek, bunlara çalgı. cıların tepesinde gürültü yaptırdı. Aşa- ğıda çalgı çalınırken tayfalar da çekic- leriyle güverteye vurup büyük bir vel. vele yapıyorlardı. Çalgı çalanlar aldır - Tmayarak devam ettiler. Buntn üzerine kaptanın yanındaki vekilharçlar calgıdan rahatsız olduklarını söylediler. Kaptan daxyalnız sabahlarr çalgı çalınmasını ka. rarlaştırdı. —» 13 birinci kânunda, bütün yemekler- de bir alay kil çıktı. Dört gün sonra, yiyecekler çok azaldığı için, öğle yeme. ği kaldırıddı. Günde ya'nız bır defa, sa- at dörtte yemek yenildi. Sabırları Hike. nen yolcular bunun üzerine bir (suikasd) hazırladıdar. Yiyeceklerir bulunduğu ta- tafa kimseyi yanaştırmadılar. Yiyecek ambarınım kapağını açtılar. Yolculardan bir delikanlı aşağı inerek karanlıkta ne. ler buldu ise cebine doldurdu. Genc baş- ka bir gün yolcular yiyecek ambarına inerek, kaplarıa ayrılmış yiyeceklerden incir, fmdık, kuru erik gibi şeylerle bir şişe anizet aşırdılar. Buna bütün yol. cular sevinmişlerdi. Bundan sozra gemi üstüva çizgisin- den geçti ve bu geçiş, mutad şenliklerle kutlandı. 23 birinci kânunda gemi, yi . yecek dolu başka bir yelkenliye rastla- dı. Fakat bunun kaptanı, yiyecekleri satmak için çok para istiyordu. Faraza bir hindi için 23 altın frank istemişti. Bu da, o zamanlar için çok pahalı idi. Yolculra bir iki hindi almak için kendi aralarında birleştiler. 25 birinci kânunda kaptan, Deküurtili yemeğe çağırdı. O gün hindi dolması vardı. Kabasabı şeyler yemekten mi. desi yorulmuş olan Dekurtil buna çok sevindi. Fakat kaptan onu, yemek bitip de tatlrya başlanacağı sırada çağırttı ve Maztinik İikörleri ikram etti. Fakat Dekurtil buna içerlediği için kaptanın İkramını kabul etmedi. Dekurtilin yazdıklarının hepsini an - latmak çok uzun sürer. Nihayet 8 ikin. €i kânunda Adrastus gemisi Çarlestona vardı. Bordo'dan kalkalı tam elli dört gün geçmişti. Bu da o zaman için çok kasa sayılabilirdi. La Fayet Alligator ad. İr'gemi ile Fransadan Ametikaya otuz beş günde geçmiş. böylece bir nevi re. kor yapmıştı. M. G. Lönotr'un yazdı - Rına göre o zamanlar Sen Malo'da Ben. jamen Dübua adlı bir gemi donatıcısı Bordo ile Nevyork arasında gemi sefer. leri yapryordu ve bu yolculuğu gidip gelme dört ayda yapabilen her gemi için ikramiye alryordu. Bundan da Adras- tus'un kaptanının, yolculara hiç olmaz. 8a altmış gün yetecek kadar yiyecek al- omamasına dre gok hasis M nh. (u Tan) .ıı—ıııı- tilkiyi nasıl aldater? (Paris'te çıkan Rire'den) —- ——— denleri ticaretinin inhisar altına alın Ması işi ile Japonyanın petrol işlerinin yeni hir nizamla inhisarlaştırılmasın!! biribirinden ayırmak Jâzımdır. Ancakı — yukardaki her iki mesele bir işin ikü yüzünden başka bir şey değildir. Hef — iki şıkta da gayeler biribirlerinin eşik dir. Bütün mesele Japonyanın gerek savaşta gerekse barısta petrol ihtiyaçı larını sağlama bağlamak — istemesidit. Bu yeni nizam dolayısiyle — İngilterer — Hollanda ve Amerika mümessillerinin japon hükümetine müracaat — etmeleri — bütün protestoların yalnız. Mançuke' nun petrolleri için yapılmış bir hare- ket düşüncesini uyandırdı. Şurası unur tulmamalıdır ki Japonya'da olup bitet şeyler eşi olmıyan bir ölçüde çok mü* him ve arkasından gelecek şeyler de gok ağır olarak tartılması gerek olağ mescelelerdir. Japonya, enerji maddeleri az olati bir ülkedir. Bütün acun enerji mad 'e — si istihsalinden Japonyanın payına yalt nız yüzde 2,4 düşmekte buna kurşı dü — Birleşik Amerika hükümetlerinin 441 — İngiltere'nin 13,0 ve Almanya'nın dâ —— 11,8 pay/ vardır. Gene bütün acunut — vaziyeti sazlam olan taş kömürü mevt — cudunda Japonyanın payr yüzde Ü petrolde ise (formoza ile birlikte) a0* cak 2,9 dur; bütün japon — ülkesinde 1933 te kazanırları petrol bütün acun İt tihsalinin 012 sini bulmaktadır. Japor” ya kendi müstemlekelerinin ihtiyacr o lan taş kömürünü (1933 te 37 milyott ton) kendi madenlerinden tedarik ettik gi halde, 5z ülkesinde çıkardığı petrol ler harcalığının yanında denizde dami- la kadar bir yer tutmaktadır; — ötekl yönden de son yıllarda petrol harcatr — ması büyük bir ölçüyü bulduğundat ve petrol çıkarılmasının büyütülmesint — imkân olmadığından durmadan büyü" mekte olan ihtiyacmnı, ancak dışardaâfi petrol getirerek kapamaktan başka bif çare yoktur. Ülke içittde çıkarılan ptt” röllerle 1913 te öz ihtiyaçlarının 60 inı, 1928 de 14,5 inr kapayabilen J4 ponya 1933 te yalnız yüzde 8,5 ine kaf” şı koyabilmiştir ki Japonya hükümetle" Ti bunu başarırken durmadan büyüyülf yayılan kargaşalıklarla uğraşmak me€” buriyetinde kalmıştır. Ulusun para yardımiyle kazılan yef petrol kuyuları bugüne kadar Japonyt” ya adını söyliyecek değecde yeni rol sahaları kazandırmış değildir. Mat' Çurya ve Korea'daki petrol M ları de değerli bir sonuc y Yalnız Formoza'da bir parça petrol biZ Tunmuştur ki 1928 de çıkarılan mıw 44,000 tona kadar yükseldiği halde, ? tarihtenberi gün geçtikçe verimi künleşmektedir, Japonyanın Ruıyl yaptığı kmtiyaz anlaşması üzerine hatin adasının şimalinde " yaptığı F" ——tf Nazi selamının aslı Londta'da çıkan