ON BEŞİNCİ YIL. No: 4813 Gündelik DİLİMİZİN YABANCI SANILMIŞ VARLIKLARI “Ve,, ve "Kadar,, sözleri Türk- çedir; bunları yabancı dilden alınmış saymak yanlıştır. Öz dil akışının aldığı geniş yol Üzerinde yürürken, ayağımıza ta- kılan bir iki bağlantı sözü var. Bütün ülkede okuma yazma bil- Mezlerin bile dilinde yer tutmuş olan bu gibi sözlere karşılık ara- Mağa kalkışmak, dil yürüyüşümü- Zü duraklatacak bir iş oluyor. He- le eskiden dilimizde bolca kullanı- lır her söze bir arabcalık, yahut farsçalık takmak, sanki o söze bir Soyluluk verecekmiş gibi bir yol tutulmuş olması, kendi öz dil var- lıklarımızın bir takımına bile ya- bancı damgası vurdurmuştur. Bugün bunlardan iki tanesini Okurların gözü önüne koymak is. tiyorum: bunların biri “Ve", öte. ki de “Kadar” sözleridir. Arabçacı düşünüş, “Ve” yi arab dilinden gelmiş saymış, bu inanış da yer tutmuştur, Dillerin öz kay- Haklarımı bilim yollariyle araştır. Madan, arabcadan başka bir ana dil düşünmeden ortaya konan bu İnanm köksüzlüğü, bilimin aydm- İatıcı aığiyle araştırılmca, çarça- buk gö iki düsüncenin bir işte ortaklığını Böstermek için Uygur türkçesin- de “ma,, , "me,, kullanılırdı. Ku- fadgu Biliğ'in şu ölçülü sözüne bakmız: *Yaratkan, töretken ma kadir kemal,, Tanrıyı anlatan bu söz bugün- kü dille şu demektir: *Yaratan, türeten ve elinden tüm gelen,, Görülüyor ki burada “ma,,, eksiksiz olarak “ve” yerinde kul- lanılmıştır. Mogolcada gene bu Anlamda kullanılan “be” sözü de “me” nin başka kılığıdır. Dilimiz- te, yalnız dilimizde değil, bütün Hillerde dudak sesleri biribirini Yerini tutar. “Ben” sözümüzü bir- Sök türk oymakları “men” kılığın- da söyler. Bunun gibi “me” de ” olmuştur. “M” sesi “b” olduğu gibi, »b., Sesi de ,,v,, olur. Örneği, “bar”, '& uruğundan kimi oynıılılır'dı Var” demektir; “varmak” yerin- & “barmak”, “vermek” yerinde .M"'hek" te böyledir. , Anlaşılıyor ki Uygurcanın “me,, Ö, “pe,, ve “ve” olarak türlü türk Afızlarında, hep bir deyime - gel- dir. Arabların kullandıkla- “ve”, “fe”, ,maa,, sözleri de hep “ve” ve “me” den kaynamıştır. Öz dilimizin öz varlıklarından ia “ve” yi yabancı saymağa hiç Bereklik yoktur. İim da söylemeden geçmiye- bur, “Ve” türkçe olmakla beraber, Hı" - bir aralık bir takım yazar- ha Yaptıkları gibi - bol bol kul- nağa yer yoktur. “Ve” türkçe- * gerek görüldüğü yerlerde bu- İlanırız. Ancak türkçedir di. ı*::" yersiz kullanılması da ge- d a. Kadar” sözüne gelelim: Arab ş—_:"de bu söze iki kök - verirler: ' “kader” ki hem “alın yazısı” Artırma Adımız, andımızdır. Ankara radyosunda diünkü söylev, Pti eee T RL e İRİ İA D GÖĞ — ÜTLAĞ ü İçeriişler Bakanımız Bay Şükrü Kaya ökonomik ülkümüzü anlaftı Bugün sıyasamızın amacı budur. : Ulusal gelirimizin, ulusca ve uluşca' tutumlu ve veri mli ve yerinde kullanılması — Bayanlar, Baylar, Yalın, artırma ve yerli mal, yedigünü- nü kutlarken, biriktirme ve yerli mal sözlerinin genişlediğini de görüyoruz. Bundan beş yıl önce yerli mal kullana- İrin derken yiyecekten başka, malları . mız pek azdı. Bundan beş yıl önce para biriktire - lüm derken, para artırmanın ulusal değe. ri, daha iyice, anlaşılmamıştı. Yıllar geçtikçe, bu sözlerin anlamı, Çevresi, genişledi; ulusal bir değer, ve bir öz kazandı. Acunda, bundan yıllarca önce, liberal ökonomi denilen düzen, ya- şarken, pazar şartları uluslar arasındaki ökonomik denkleşmeyi, az çok korurdu. Satınalma gücü azalan -bir ülke ya az satın alır, ya da az satın alamazsa para- sının değeri düşer ve yahut da, dışarıya borclanırdı. Böylelikle dışariya - sattığı değerlerle, dışarıdan aldığı değerler ara- sında aşağı yukarı, kendiliğinden, bir denkleşme doğardı. Bu yüzden, Türkiye uluslar çağında yabancılara karşı bocelu bir ülke oldu, sultanlar da, yabancıların başı taelr köle. lerinden başka bir şey değildiler. Türk- ler boğazı tokluğuna çalışırlar, artırdık. Tarmı sultanlara verirler, sultanlar da aldıklarının büyük bir parçasını harac o- larak yabancılara verirlerdi. Ulusun yal- nız, geliri değil bütün varı yoğu (düyu- nu umumiye) kanalı ile yabana akıp gi. derdi. Düşmanlarla beraber sultanlar - dan da, kurtardığımız bu güzel ülkenin ve çok çalışkan ve düzenli türklerin on beş yıl önceki göze çarpan bakımsızlığı ve yoksulluğu yalnız ve yalnız bu yüz. dendir. Cumurluk Türkiyesinin, ilk ve başlıca kaygusu, ulusal geliri ulus için faydalı kılmak sıyasasını, gütmek oldu. Bugün sıyasamızın amacı budur: Ulusal gelirimizin, ulusça ve uluşça tutumlu ve verimli, ve yerinde kullanılması. Sanayi. leşme yolunda büyük bir hızla ilerlemek- teyiz. Sanayileşme demek ökonomik bü- tünleşme ve içpazarın genişlemesi de. mektir. Kurduğumuz, ve kuracağımız “————. demeye gelir, hem de sayı, basa- mak, kerte oylarını anlatır, Öteki “kadr” ki bu da hem yükseklik, hem de sayı demektir. Ü Öz türkçede “kat” sözü, arabın 'derece,, ve “mertebe” sözleriyle anlattığı oyu anlatmaktadır. Şeyh Süleymanın “Çağatay Lügati” ile Pave de Kurtey'in “Doğu deyişle- ri sözlüğü,, bunu göstermektedir. Tarama Dergisinde “derece”, “mertebe” sözlerinin karşılıkları sırasında yazılıdır. Bu “kat” kökünden “katar” ve “kadar” sözleri ürer. “Kadar” sö- zü türkçe olarak arabca “tekrar” karşılığında Teleüt türkçesinde kullanılmaktadır. Bu “tekrar” dü. şüncesi ile derece ve mertebe oy. Tarmın yakınlığı göz önündedir. 'Türkçe “kadar" dan “kadarla- mak” diye bir de iş sözü yapıl- mıştır ki bünun varlığı sözün türk- çeliğini basbayık göstermektedir. Dilimizdeki yabancı — sözlere karşılık ararken, böyle “ve” gibi, “kadar” gibi öz türkçeden kayna- mış kendi sözlerimizi de yaban- cı saymamak en doğru bir yol olacaktır. İ. Necmi DİLMEN fabrikaların kamusu yalnız kendi başla- rına yeni yeni birer iş kaynağı olmakla kalmıyacaklar, yurdun diğer iş alanla . nda da yeni yeni işler yaratacaklardır. Bay Şükrü Kaya Bütün bu, fabrikaların ilk maddelerini, kömürü, , ustayı bu yurd yetiştire. cek, bu ülke vorecektir. Fabrikalara gi- (Sonu 2 inci sayıfada) 17, İLKKÂNUN 1934 PAZART ESİ Buğiî gazetem z 12 savıfadır _yed;gününün l'ııeşihc 5 kuruş Türk inkılâbı dersleri C, H, F. Genel Kâtibi Bay R. Peker dün inkılâb hareketler inin ©: ünü anlattı Rober Oven'in kendi iç duygusunun eseri olarak yaplığı şeyler, işçilerin patronlardan zorla aldıkları hakların başlangıcıdır Dün Hukuk Fakültesinde inkılab derslerine devam edildi ve C. H. F. Ge. nel Kâtibi Bay Receb Peker üçü: sini verdi. Salon geçen defalar gibi seç- me bir dinleyici kalabalığı ile dolmuştu. Bay R. Peker goçen derste inkılabla- P ı ü der. derste do genel bakışla smif ihtilalleri üzerinde duracağın ısöyliyerek dedi ki: — 19 uncu yüzyılm - başlarındayız. İçinde yaşadığımız bugüne göre, dün kadar yakın olan bir zaman, önceki derslerimizde gördüğümüz gibi, dünyâ bilgi, anlayış, hakları biliş ve ileri gidi. tinde hızlanmak bakımından cpey me. safe almıştır. Bu bilgi ilerlemesi karşı . sında ise, işletici, çokip götürücü güc o- larak hava, su, insan ve hayvan kuvvet- leri biricik çalışma, bir taraftan bir ta- rafa götürme ve çekme vasıtası idi. Insanlık bilgide ilerledikçe yaşama ihtiyaçları nevileniyor, çeşidleniyor, ar. tıyor vo bu ihtiyaçları karşılıyacak fabri. kalara doğru ilk adımlar atılıyordu. O zamanki fabrika, tek başma - çalışan ol tezgâhlarından bir kaçının toplanıp ü - rünlerinin artırılmasından ibaretti. O za- man her açılan atölye, her bir kaç tez. gühla kurulup vücuda getirilen fabrika. cık gün içinde çalışıp, gün içinde para kazandırdığından halka cazip geliyordu. İşçilik rağbetli, sevilir, arzulanır, iste. ür bir sanat gibi görülmeğe baslanıyor- du. Saylav seçimi yürüyor Bu ayın 22 sinde esas defterleri askıya çıkarılmış bulunacaktır Ankara, Denizli, Sinob, saylav çıka Saylav seçimi çalışması l bucağında başlamış ve hızla yüri te bulunmuştur. İçorüşler Bakanlığı, seçim işine csas olacak defterlerin 16. 12. 934 de teftiş heyetlerine - verilmesi — için vilayetlere buyruk yazmıştır. Bugün Afyon, Anka- ra, Amasya, Antalya, Çorum, Denizli, Kayseri, Kastamonu, Kırşehir, Sürt, Sinob, Van, Yozgad ve Zonguldak valiliklerin - den alınan telyazılarında csas defterleri. nin teftiş heyetlerine verildiği bildirili- yor. Teftiş heyetleri intihab kanunu . nun on ikinci maddesinde yazılı müdde. tin kısası olan altı gün içinde her yerde tetkiklerini bitireceklerdir. Buna naza - ran esas defterleri 22. 12. 934 günü as- kıya çıkarılmış olacaktır . Teftiş heyetlerine verilen defterler . deki nüfus miktarına göre Ankara vila- yeti geçenkinden dört fazlasile on üç, Denizli vilayeti iki fazlasiyle sekiz, Si . a - —— Kastamonu ne kadar fazla racaklar? mob vilayeti bir fazlasile beş, Kastamo. nu vilayeti iki fazlasiyle dokuz saylav çıkaracaktır. Bu küçük fabrikacıklarda, beraber, galışma, birlikte yaşayışı — uyandırıyor ve bu duygunun gelişmeleri işçi hayatı- v bugün bile büyük bir mosele olan Bay Receb Peker davalardan birini doğuruyordu. Burada, dikkat noktasını çeken şu . dur ki; henüz dünyada bir taraftan bir tarala gidiş; çok dar bir çerçeve içinde idi; deniz vasıtası yelkenliler, kara va. sıtaları attı. Bu kısa, dar götürücü vası. talar içerisinde geniş ticaret ve büyük fabrika ürünlerini bir taraftan bir tara- fa nakletmek çok güçtü. Bundan ötürü fabrikaların mamulatı da kısa vasıtaların götürdüğü mikdardan ileri geçemiyordu. Buna rağmen gün geçtikçe bir çok tez- gühlarıa bir arada çalışmasının verdiği muvaffakiyetle fabriksedık hevesi ilerle. imekte, işçiler artmoakta idi. Bu vaziyet işçiler aleyhine ilk hali doğurdu. Çok işçi karşısında küçük fabrikacılar kul . landıkları işçilerin gündeliğini her gün (Sonu 9 uncu sayıfada) Ökonomi bakanımızla B. Karahan Kayseri'de İki uluş adamı, ve rilen akşam yeme- ğinde Türk - Sov yet dostluğunun manasını anlattılar Ökoenomi Bakanı Bay Celal Bayar, Sovyet Büyük Elçisi Bay Karahan ve Kayseriye beraberlerinde gidenler dün . akşam Ankaraya dönmüşlerdir. Ajansın Kayseriden verdiği şu haberleri değerli ,olduğu için koyuyoruz. Kayseri, 16 (A.A) — Ökonomi Ba. kanı Bay Celal Bayar ve özel konuk ola- Kayseri dokuma rak kendisiyle boraber dün şehrimizı gelen Sovyet Büyük Elçisi Bay Kara- han, bugün belediyenin verdiği öğle ye. meğinden sonra vilayeti, kolorduyu ve C.H. F. sını ziyaret etmişlerdir. Bundan sonra Ökonomi Bakanı Bay Celal Ba- yar, Bay Karahanla birlikte müzeyi (Sayıfayı çeviriniz)