31 Ağustos 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3

31 Ağustos 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TA N ABCNE BEDELİ Türki Ecnebi vaoo er, 1 sene DE 7 Ay 06 we SA 8 O Ay 300 adres değletirmek 25 kurustur Mülâkatının Hedefleri JAitlerle Mussolini arasında 4 gün devam eden bir mülükatm) len noktalar hal zafere kadar harbe devam edilecektir, Zaferden doğacak olan yeni Avrupa nizammda eski harp bepleri imkân nisbetinde kaldırıla cakter, Balşovizm ve plütokrasi istis- marınm ortadan kalkması, Avrupa kıtası milletlerine sulh ve ahenk İ- ginde işbirliği imkânını verecektir. Diğer bir habere görede Hitler pek yakmda Atlantik deklârasyonuna cevap teşitil edecek mahiyette bir nu- tuk söyliyecektir. Hemen dalma Hitler - Mussolini mülükatmı, mühim mahiyette askeri harekât takip ettiği için, bu sefer de mihver devletlerinin hargi istiksmet- te taarruza gecekleri merak edilmek- tedir, Alman ordusunun büyük Sovyet o mukavemeti o karşımda yeni bir cephe sçması pek muhtemel görülmediği için, bu mültkatta: İtal. yan ordusunu Saha faa) bir surette Sovyet harbine İştirak ettirmek ve eğer yeni bir cephe açmıya lüzum görülmüşse, bu vazifeyi endece İşgal altmdaki memleketlerde şandarmalık yapan İtalyan ordusuna vermek me- eelelerinin görüşülmüş olması müm- kündür, Bugün mihver İçin muhtemel tasr- ruz iştikametleri — İngiltere adala- rmin istilâsmi mümkün görmediğimiz için — şunlardır: Mer, Cebelitarık ve İran istikamellerinde, Şimsli Afrikada askeri harekât İ- çin mürit mevsim gelmek üzeredir, Fakat sen aylar içinde İngilizlerin Libya ordusu İngiltermden ve Ameri- kadan gelen mühim miktarda tank ve töyyârelerle ve o İmparatorluğun her tarafından gelen aşkerlerle o ka- dur takviye edilmiştir ki, bu cephede mihverin değii, İngilterenin yakında bir #sarruzuna intizar edilebilir, Cebelitarık istikametinde bir tamr- ruz İse, İpanyanm ve bilhassa Pran- sanın Almanya ile müsbet iş birliği- nl, yani datanmasını ve © Afrikmde ki üslerini ve kuvvetlerini Almanya- pin hizmetine koymasını icap ettir. mektedir, Alman saferine itimadı, İngiliz a- leyhtarlığı ve Hür Fransanın zaferi- nin şahsi felâketi olacağı bakkında- ki kanaati dolayısiyle Almanya ie) en tam münasmda işbirliği yapıya çoktan hazır olduğu anlaşılan 'Ami- rol Darlana mukabil, elindeki kuv- vetli ötüler sayesinde Almanyaya Karge oyalama ve uzsrma siyaseti. ta- kip etmekte'çlan Mareşal Petaln'nin, kimen Arerikünin tazyiki altında, kumen de Sovyet mukevemeti ve İ- yan hâdisesi neticesi Fransanın hali ve #tisi için çok tehlikeli olabilecek böyle bir kombinezona girmek iste- memesi muhtemeldir, Almanya ve İran; Ae İrana hâkim olması meselesine gelince; bunun için #ki yol vardır; Türkiye yolu, Suriye olu, ”“Türkiyenin bitaraflığını ve istiklâ- Hini müdufaaya katiyetle azmetmiş ol duğu ve herhangi bir tecavüze derhal silâhla mukabele - edeceği herkesin malümu bulunduğuna ve esasen Tür- kiye ile Almanya arasında bir dost- Yuk muahedesi mevcut olduğuna na- zaran, bu ihtimsli bir tarafa bırak- mak lâzundır, Suriye veya Filistin yolu ile“İrena gitmek için de mihverin evvelâ Ak - denize hökim olması icap etmektedir. Fakat bugün İngiliz donanması, Yu- nan seferindeki kayıpları dolayısiyle, biraz zayıflamış olmasına rağmen, hâli Akdenizde İtalyan donanmasına isik bir vaziyette bulunmaktadır. Giritten veya Rodostan Suriyeye hava yolu le asiker nakletmek İse, Alrtm hava kuvvetlerinin şark cep- hesinde gen derece meşgul olmaları dolayısiyle hiç mevzuu bahsolamaz. Hitlerle Müssolininin, işgal altırıdaz ki memleketlerde tehdit edici bir şe- kil ve vüsat peyda eden, mahalli is- yan hareketlerine karşı atmacak €- saslı tedbirleri Kararlaştırmış olma - ları, İtalyan - Harvetistan ihtilâf gi- bi meseleleri de görüşmüş olmaları akis gelebilir. Fakat şarkia bir yıldırım harbi ya- pamıyan ve kismen bu: metresi olarak Jsponyadan beklediği yardımı göremiyer, Titlerin, Mussolini ile bü- yük bir sulh tanrruzunun esaslarını bazmlamış olması daha ziyade muh- teme! görülmektedir. Hitlerin, pek yakımöa söyllyeceği haber verilen mutkund , has talık, ölüm gibi en büyok feliketleri getireceği muhakkak olun kışı titri. yer Jetlerini kazanı Kkadaki infiraiçi mi keskini” irmak ayanın Sovyatlere karşı harpte hedefine vardığını ve Fransa sayesiyle, açtığı ele #eçir- lerine karışmaması şartiyle derhal sulh Muya taraftar olduğunu İlân etmeni, bir sürpriz teşkil etmiyecektir. M. ANTEN Hitler-Mussolini! AZİZ DEVRİNDE Bois borlu. faka narin, im ce belli sarişin bir halâ - yık, bir Kafkas kızı ayakta dur- muş; elinde kalın, kabartma işle- meli, som gümüşten bir yuvarlak -|ayna, kımıldamadan duruyor. Ha nım, köşe minderine bağdaş kur- müş, önünde tuvalet İevazımı, yüzünü yapmaktadır. Bu levazım neden İbarettir? Düzgün, rastık ve sürme... Düz - gün denilen beyazlatıcı boya üs- tübeç ve cıva ile yapılmış zarar- Mi bir terkiptir; sürünfeden evvel şişeyi iyice çalkalamalı ki dibine durulan tortulu kısım, üstünde kalan berrak su ile karışsın ve i, kirlensa beyaz ayakkabi- uz aklaştırmak için kullan - dığımız yarı mayi keten iskarpin boyalarına benzesin, Onu cil yumuşacık, ufacık bir sünger par çasile içirilir; bir nevi badanadır; terleyince de su sızmış badana gibi yol yol olur; bilhassa geç - kin, buruşuk derjler üzerinde yaşlılığın tahribatmı pek belli e- der, Düzgünü, he mahellede, o işle şöhret kazanmış fakir kocakarılar yaparlar; yalniz düzgüncülükle geçinenler de vardır ve aslen Rumelili olanlar bu sanatta yer- lilerden daha ustadırlar. Düzgün zararlı bir tuvalet suyudur; cilt mmesamatını kapatır, yüzün çabuk pörsümesine sebep olur; ayrıca, terkibinde mevcut cıva ve kur - şun mahlülundan dolayı dişleri de vakitsiz çürütür Rastık, “ra- suht,, şeklinde aslen farsi bir ke- limedir.; “antimuvan denilen ma deni maddeden yapılır. tamianın Tnodisı bembeyaz, kireç aklığındaki çehredir; Ak çehre üzerinde kapkara göz ve kapkara kaş! Işte rastık ile sürme, düzgünlü yüzde bu tezadı yapmak, kirpikleri ve kaşları sim Siyah hale getirmek için kullanı lan boyalara denir, Birincisi ha- mur şeklindedir, öbürü incecik, yağlı bir toz. Rastık, kına ve “zer deçal,, ile karı: beyaz saç- ların boyannamasında, kizil veya zeytuni renge çevrilmesinde de müstameldir. Yaşlı müslüman ha- mm aksaçlı gezemez, “raaya, yani ermeni ve rum kadınlarına benziyemez. Meselâ kadınlar ha- mamında saçları ak, kınasız biri- ne rastladınız rm dinini öğrenme ğe lüzum kalmadan ona: “Hu, kokana, şöyle geri çekil baka yım!,, diye bed muamele edebi - İirsiniz; saçına kır basmış olan kınasızlar yüzde yüz müslüman değildir. hamamda sürünür. .|, Saç boyası Dediğim gibi kına ile zerdeçal, bazan de küçük miktarda rastığı bir tasda ezerler, sulu bir hamur hâline getirip başa iyice sıvarlar; sonra bir tülbentle sıkıca sarar - lar; muayyen vakti gelince ılık su dökünerek fazlasını atarlar, Her kadının kendi zevkine, alış dığına göre bir terkibi vardır: şu kadar dirhem veya şu kadar paralık zerdeçala şu kadarlık kı- Bn. © suretle ya çok kı- zıl, ya fazla siyah, yahut ta ala - calr olur, Yalnız, tekrar edelim, saç bo- aldatmak yanmasında kendi saçının tabii rengi imiş gö- rünmek maksadı gözetilmez; ga- ye, yaşlılıkta hiristiyan karısına benzememektir. Binaenaleyh, di- ni bir mecburiyet mahiyeti alan bu adetten dolayı hamam civa - rındaki aktar dükkânnm ©sas satışlarından ikisi zerdeçal ile kı- na, üçüncüsü de - yine ayni en- dişe ile kullanılan - taharet ter - kibi, *izmık,, dir. KU adın vücudunda hafif tüy bile ayıp sayılır. Bu devir- de bilhassa çehreler, “ağda,, de- diğimiz şekerden mamül tutka- lumsı madde ile yoluna yoluna pırıl piril yanar, cilâlı ve dam- gün bu güzel renkli, karemelâ gi bi yanmış güzel şeker kokulu ve lâstik hassasiyle uzayıp. kısalan, ağızda güçlükle eriyen, yari act, iç bayıltıcı, hoş tatlıdan evvelâ çocuklara da bir miktar verirler. Verirken de ayırması kolan ol - büke büke, incelte incelte koparırlar. Fakat yeni bir talep karşısmda kalınca, elde çe kiştirirken içine tükürür gibi yâr parlar. - Hatta çürütmek için tü- kürmek lâzımdır - çocuğu tiksin- dirirler. Ibrişim ile de büküp fis- ke vurarak ince yüz tüylerinden kurtulmak mümkün ve hattâ mü reccahtır. Zira bu usul partı yapmaz. dazlaktır. Evlerde ağda yapıldığı! TAN ÜÇ NESİL - ÜÇ HAYAT 15-YÜzlüiuvaleti Yazan: Refik Halid Ağdanın ateşte limon kokusu Vererek fikir fıkır kaynaması, in- dirince birdenbire yatışması, son ra ıslak ve soğuk mermere dökü- lüp donması, daha sonra da keh- libar renkli ışıklarla sarışın bir saç büklümü gibi elde çekilip ok şanması seyrine doyum olmayan manzara ve ameliyelerdendir. Artık, içine ancak bir yüksük sığabilecek, mini mini, yuvarlak kutularda satılır, bu kutular, ü- i inn yazı dil gezdirilin- silinen ve kaymak kâ- ğıdı denilen parlak renkli kâğıt- İarla kaplıdır. Sulandırılıp bir çöple kaşlar boyanır. Hattâ mi - #afirliğe, sabah kahvesi içmeğe giden kenar mahalle kadınlarının fincan dibinde kalmış telveyi de ekseriya kaşlarına sürmeleri Ââ - detti, Kaşın kalın, siysh, gür ol il zamanın estetiği icabından- ir. Sürmenin Mekkeden gelenine itibar fazla idi, Sanki Mekke sür- mesi, zemzem gibi, o beldenin öz malı, mahsulü idi, Halbuki A - raplar bunu, elmanın içine Avru- padan gelme “antimuvan,, kırın tiları koyup #teşte okavururlar, havanda döverler, gayet iptida! şekilde yaparlardı. Yağlısına bi- raz hintyağı karıştırırlardı. Haki katen zarif, madeni sürmedanlık lar içinde satılanları ise pek mak buldü. Bu sürmedanların vidalı başına yine madenden bir çubuk bağlı olduğundan toz gözlere bu- nünla çekilirdi; sürmedanlığı ol- miyanlar süpürge çöpü kullanır- lardı, Kibrit henüz taammüm et- mediğinden çöpü de, bittabi, an- cak sonradan süpürgenin yerini, tutmuştur. Sürme iki türlü idi: yağlı ve yağsız... Evlerde "gün - İük,, isine kahve fincanı tutarak da sürme yapılabilirdi. Sabunlar hep yerli, Edirneninkiler ise pek makbul. Halep kili, saçla sinen nefis ve ince rayihaların en tesirlisidir, ına dahi ilce rağrodatın.| dandır ve yarı kudsi sayı- ler; Hacı hediyeleri arasında ka- dınlar bunu ve sürmeyi bekler - lerdi, Kınanın akşamdan yuğuru- Tup ellere ve ayaklara taşırma - dan, çizgileri aşmadan sürülmesi lâzımdır. Sürülen kısımlar bezle, tire ile iyice sarılır ve o halde uykuya varılır. Ertesi sabah ban dajlar helecanla kaklırılır: Gü- zel tutmuş mu, tutmamış rol di- ye... Bazıları bütün ele, avuçlara değil yalnız bir tek parmağın baş, kısmına kına koyarlardı ki buna “yüksük kına, tabir olunurdu. Tile sıcak tuğla rengi bağlamışları çok hoşa gideri ve başkalarının hasedini çekerdi. Diş fırçası yerine misvak... Ya ni yine sıcak memleketler mahsu- latından, uçları fırça telleri gibi ayrılan bir kuru dal parçası. Diş macunu vazifesini “sakız, tutu - yor. Sakız çiğnemenin bir fayda- $ı da minesini bozmadan dişe ci- lâ vermesi ve diş etlerini temiz- leyip: kuvvetleşdirmesi... Aikollü ıtriyat henüz meçhul dür; koku olarak gülyağı revaçta, Fakat devir sonlarına doğru Av» rupadan gelme birkaç parfön ki- bar ailelerce kullanılmağa başlı yor. Meselâ Lüben suyu... Bu, kırmızı renkte, lâvanta çiçeği ve karanfil kokan, temizlik hissi ve rip iç açıcı lâtif bir losyondur; ama bir kusuru vardır: Damladı- ğı kumaşta, çamaşırlarda İeke bi- raktr, Çok sonradan fabrika bu kusurun önüne geçmişse de malın da modası geçmiş, revacı kalma- mıştır. İlk Avrupa kokularından biri, ilk lâvanta adıda “opopo- naks,, dır, Acaba bunu hatırliyan kald mm:? Bu devirde tarak müptezel bir sey değildir; saça fazla itibar e- dildiğinden iyi tarağa, bilhassa fildişinden yapılmışlarına rağbet çok. Henüz kâkül ve perçem dev rindeyiz. Erkekler için de sakal larağı ehemmiyetli bir mevki tu tar; kılları zedelemeden, kopar - İdan bu en muhteşem erkeklik alâmetine icap eden intizamı ver- melidir. Tarakcılık da fevkalâde itibarda bir yerli sanat Şubesidir. Ustura makas, cımbız Sanati de öyle... Bilhassa usturacılığımız bü tün şarkta nam almıştır. Şehzade camii avlusundaki mütevan, ustu e atelyeleri durmamacasına iş- ler. * * suğyudra, yı bilen var mi? Zannetmem. Onun zu - huru dügünü körleştirecektir 8- ma heniiz zamanı gelmemiştir. Se def kırıntılarını döğüp toz haline getirdikten sonra mahlül yaparak düzgün yerine yüzlerine süren bazı koketlere iyor. Allık! kullanılmakta ri kırmızıya boyamak henüz âdet değil. Hepsinden makbulü Allah- tan ebru ebru yanaklı penbe gül dudaklu duru beyaz püskürme benli yaratılmış olmak... Yapma ben de modadır; ama sonraki ve şimdiki gibi cehennem Laşı iler cilt yakılarak yapılmazdı; yapış” tırılırdı. Zamane modasına rağ - men Sultan Aziz, benden haz et- mediği için birgün, püskürme benli genç bir ibriktarının yüzü- ne gazubane bakmış: “Nedir o su ratındakiler? Çıkart onları da son ra karşıma çık ve elime su dök!,, demişti. İbriktar. cerrahlara baş vurmuş, İşi becerememişler, çeh- resini delik deşik emişlerdi. Za- vallı güzel delikanlı da derdin - den, kahrından verem olup öl - ka ad ştırmak ağa “laden,, yapı da modadir. Daima timi üstüne si- yah! Işte göze hoş gelen budur. İlle beyazlık... Ay gibi, kâğıt gi bi, sütlaç ve yoğurt gibi beyazlık baş mazhariyet! “Beyazın adı var, esmerin be- dı var, sözü bir teselliden ibaret- tir; esmerlik kusurdur; hususile şimdiki durumdaki gibi hem ya- nık esmer, hem de zayıf olursa- nız felâket! “Çingene masası,, ta- bir ve tavsifine hak kazanırsınız, ir ve hieabmızdan yerlere geçer- siniz. Büylelerinin görücüye ken- dilerini beğendirmeleri, koca bul maları ne güç, ne şans... Kuvveti düzgüne de verirseniz başka bir tavsif hazır: Yoğurtlu patlıcan kızartması! HAMİT DEVRİNDE Me hanımın karşısında ay Da tutan halayık tarihe k. rışmak üzeredir... Hanım, aynayı! pençere önüne, ot mindere koyup yasdığa dayamakta, kendisi de ye re diz çöküp bu minderi tuvalet masasi yerine kullanmaktadır. ün iyi mevkideki gençler yavaş yavaş revaçından kaybediyor, bilhassa yeniler pud- raya merak salmışlardır. Lâkin ; ha tırdan bile geçmiyor. Hattâ (Sara Bernar) ın Tokatliyan lokanta - sında ve herkesin gözü önünde pudralanması dünyayı hayrete düşürmüştür: “Ne olacak? Oyun cu değil mi? Hayâ damarı patla- mıştır!,, Piyasada “gelinsuyu,, is- mile bir nevi düzgün mevcut ama “mevaddi muzirreden âri ol duğuna,, dair etiketinde sarahat mevcut; hatta sonradan bu cins sular, sihhate zararli olmadıkla- rma dair “emiyeti Tıbbiye, den şahadetnamelidir bile! Rastık kenar mahallelerin süsü ve âdilik damgası ise de sürme modası artmıştır; hatta kuyruklu su alıp yürümüştür. Avrupa mahı tuvalet levazımı gittikçe çoğalı- yor. Evvelâ lâvantalar, büken Mikado lâvamtası... Yani üzerinde 6 zamanki Japon imparatorunun entarili ve şemsiyeli resmi bulu- nan, Gelle biraderler markalı, bü tün şark memleketlerini istilâ et miş agır, kaba parfön' Kibar evlerde Atkenson fabri- kasının kolonyası bulunur; hatta ferahlık versin diye suya damla- &ılır, içilir ibile.. Beyoğlundaki (Bormarşe) mağazasının bir kis - mına tamamile ıtriyat camekân- ları sıralanmış: Pirs sabunu, (tu- valet sabunları adı alelumum misk sabunudur) Çeri diş macu- nu vediş fırçaları, Kuloderma kremleri ve pudraları, Violet mar kalı allıklar, daha sonra piyasayı, Piver fabrikası dört türlü lâvan- ta, losyon ve pudrasiyle doldurur yor, Florami, Pompeia, Vivitz ve Safranor... * aamafih mürebbiyelerden frenk tahsili görenler na- zarında bunlar âdi ve dikişçi kız ıtriyatıdır. “Guerlin,, in pahak çeşitleri, hususile pudrası rağbet- te. Makbul olan sade kokular, Parm menekşesi, leylak, elyot- ropdur. Derken İsimleri bugüne | v7” kadar ehemmiyetini kaybetmiyen yeni lâvantalar başlıyor: Origan ve şipr! Umumi harpte Alman mamulâtından "divinia,, ve “aka- zina,, dan başkası tükenmiştir. Artık benin püskürmesi değil, münasip bir yerde, meselâ dudak kenarile göğüste simsiyah, iri, tek tanelisi araniyor ve nitrat darjan kalemile sabtesi yapılıyor. Dudak boyası da kendini göster- miştir. Yanak allığı kulaklara doğ ru yürümekte... Pudralar, başlan- gıçta yalnız penbe ve beyaz, iki renkte iker' buna bir üçüncüsü de ilâve edilmiştir: Raşel. Esmerlik büyük bir özür ol - maktan çıkıyor ve buğday deni- len renk göze hoş görünüyor. Dİ ğer taraftan oksijenli su ile saçı sarıya boyamak, o zamanki tabi- rile “Sarı papa,, ya dönmek, pe- çe kenarılarından sarışm “turre,, İer göstermek hoşa gitmektedir. Muhmutpaşa başındaki iki dük - kân - rastık ve gelinsuyu ile be- raber - üzerinde lepiska saçlı bir kadın resmi bulunan “saç su,yü yani oksijene su sattığı gibi €c- zahanelerde de birer ıtriyat ve tuvalet camekânı teesüs etmiştir. Mi 'erli kolonyalar, kremler, diş tozları, meşhur “şebboy Irası,, çil ve leke Suları, hatta ivantalar mebzul. Allık bulami- yan mahalle kızları güllaç deste- İerini tutan kırmızı gaz boyamala rından istifade edebilirler. Kına âdeti kalkmış olmakla be raber henüz tırnak boyası da yok; lâkin güderi (e saatlerce uğraşı larak parlatıları bir cins toz, tır- naklara yarı pembe, hoş bir se- Iktisadi Hafta Fiyat Mürakabe Komisyonunun Verdiği Kararlar Komisyonun Daha Verimli Bir Şekilde Çalışması İçin Esaslı Bazı Tedbirler Alınmalıdır Çivi Mürükabe Komisyonunun İnaliyeti henüz matlüp fayda ve neticeyi vermedi. Komisyon, haftada iki defa toplandığı Belde çıkan işler, sarfedilen zaman ve yorgunluk mu- kayese edilirse, neticeden pek mem- Bun olmak kabil değildir, Mürskabe Komisyonu, günün ve zarı çok süratle geçen höâdiseleri karşında geri kararlar verlimesini itâp ettiren iktndi iş bölümükün nâzım olmak mevkiindedir. Bu, komisyonu; meşhur olan ve Napoleon'un dediği “ko- misyona, teşbih etmek (istemiyoruz. Mürakabe Komisyonu, halkımızm ha yatma, İktasadi varlığına hâdim ol- mak için teşkil edilmiştir. Yani açık- çası balkı ve yurdu hasis menfnstle- riyle kemirmek istiyenlere karşı hü- kümeti otoriter icraata sevkedecek e- #neli kararlar verebilmelidir. Tered- dütlü, noksan ve kırtasiye munmele- leriyle her gün biraz daha uzayan ve geciken kararlar halkı bu mücadele» den uzaklaştırır. Bir taraftan halk ih- ükârin mücadele etmelidir, hükümet bu mücadelede nâzım rolünü ifa e- der, deniliyor, Diğer taraftan daha mühim meselelerden evvel bie incir çekirdeği doldurmıyacak kadar ehem def cilâsı veriyorsa da bu, zengin) miyetsiz işlerle uğraşıyor. Meselâ; ve işsiz olmağa vabestedir. Onü- ne gelenin, satıcı ve dikişçi kızı- nın kârı değil! Saç kesilmez, örülür veya to- puz yapılır. Saçları kesilmiş, kısal miş olanlara rastlanırsa bunların “tifo,, ya tutulduklarma, humma tesirile saçları dökülüp yeni sür- düğüne hükmedilir. Erkeklerde bıyık meraki son haddine varmıştır: Maşa ile kıvrı- lir, briyantin ile yağlanır, cende- rey konup kalıplanır; bir tek kılı kazaya uğrasa matemi tutulur. Bu devirde halâ “seni tutar, bi- yıklarını traş ederim!,, tehdidi tesirlidir; “Eğer dediğim çıkmaz- sa bıyıklarımı traş eder, halkın içinde gezerim!, sözü de en bü - yük şartlardan ve teyitlerden bir tanesidir. Insan kendisini rüyada bıyıkları traş edilmiş olarak gör se haykıra haykıra uyanır ve o korkunun. hicabın tesiri altında günlerce heyecanlı ve sersem do- İaşır. 'Matruş bir Ingilize benzemek, böyle bir çehre ile gezmege yüz, surat ister! , ŞİMDİKİ DURUM BUWüz yapma, nın İsmi artık “makyaj, dır. Pudra renklerinin adlarını tam sayabile ne aşkolsun: Beyaz, pembe ve ra şelden başka, naturel, ser, peş bir dükkünci bir Mimba şişesini 3 —4 kurüş fazlaya satmış, diğer biri kun- dura çivisini 15 kuruş fezlarma ver- miş, bir diğeri toplu iğnenin paketi ni beş kuruşa satmış,, Bunlar hal- kın umumi ve hayati menfaatleriyla ölçülecek ve Mürakabe Komiryonunu #aatlerce işgal edecek işler değildir. Beri tarafta odunsu 560 kuruş narh konuluyor, Malbuki odun kayıkçıları daha ucuza Boğezda odun satıyorlar, Fasulyelere o âzami fiyat konulması haftalarca sürdü, Peynir perakende- çileri 85 kuruştan peynir satıyorlar, Mereimeğin bir de kırmızı cisi oldu- ğu tahattur edilemedi de, yalnız ye- $il mercimeğe fiyat konuldu. Piyasa- da 8 — 5 kuruşluk yüksek fiyrta be- kan kim? Yüzlerce kuruşluk yüksek fiyatlar o kadar çok ki, insan bu azim merlik; kalın ve gür yerine kıl zayıflık; uzun yerine kesik saç... Saçların çektiği çile itibarile yen duruma “Enkizisyon., ismini vere biliriz: Moda, bir "“Torkemeda,, dır; berberler cellat ondulasyon makineleri işkence aletleri, boya lar kızgm yağ, zavallı saçlar ve zavallı başlar taassup kurbandır lar, Yarın, beşeriyet - bugün En- kizisyona nasıl steş püskürüyorsa - XX ici asır baş zulmüne karşı da öylece isyan hisleri duyacak heba edilen güzelim saçlara aciya cak, o vekalardan dram ve tra - jedi çıkaracaktır, moresk, raşel fonse, kler, okr, okr roze... Ayrica beyazın penbenin ve diğerlerinin normalleri! Daha neler neler.. Sokakta, cemaat arasında pudralanmak, yüz ve du dak boyamak bir nevi koketri ca kası! Ya tırnak cilâları? Elinize bir boyacı mostraşı tutuşturuyorlar; hayran hayran bakakalıyorsunuz. Hem de rerk isimleri öyle acalp ki... Meselâ cinai romanlarda bir katil adina benziyen “Roben Red,,. En mühim değişiklikler) o Yalnız seni seveyim ama. Yav*| gnesi için başka bir güne talik © şunlardır: dilmiştir, » Beyaz yerine yanık es * * ürme, tuvalet levazımı ara- sından tmamen sürülmüş” erine kirpik hâkim; ismi de rimel, Artık , Piver, hatta Guerlin markalarına iltifat yok, Bir bayana “ne r- sunuz?,, denince, aslı olmasa da, edalı bir tavırla şu cevabi veri- yor: “Elizabet Arden!,, Pudralar- dan meşhuru “Garron,, dur; kutu larında şu cümle yazılı: “Yalnız beni seviniz!,, rum, pek pahaliya mal olursun! farklar karşısında Komisyonun kas Farlarına hayretlen kendini alamı- yar, Müraksbe Komisyonundan çıkan işler sz ve bazıları da basit geyler- dir. Bu gibi işlerle Komisyonu işgal etmek doğru değildir. Komisyondan beklenilen iş için, zaman Xâfi gelmi- Yuru, her gün toplanmalı, veya bü Komisyondan tali bir Komisyon sylp- malı ve orada hazırlanacak eaai ler kati şeklini aldıktan sonra, unla Fiyat Mürakbe Komisyobu meşgul olmalıdır. * * tiraf etmeli ki, Komisyonda bir zirasiçinin o bulundurulmaması büyük bir noksandır, Bu noksan, sulye, nohut, meretmek (fiyatlarının tesbitinde © kendini hissettirtmişi Yarın birçok toprak ve hayvan mi sullerinin daha fiyutları tesbit edil tektir, Halbuki, Komisyonda bu mah suller Üzerinde salâhiyetle münakaşa, edecek âza yoktur, Unutmamak lâzem gelir ki, Kamis- yon yalnız tüccarın ve müstehlikin hukukiyle değil, #yni zamanda müs- #sbsilin hukukunu da müdafan vel siyanet etmek vuzilesiyle mükelleftir, Memleketin ve halkım iktmadi hayati üzerinde çok hassas olmalıyız, Piya- sa hareketleri Komisyon kararların) beklemez. Alış veriş durmaz, Komlise yon ruznamesi hezırisnırken, o gün için icap eden mütehassısları müşas vir olarek davet ederex, mütulânsımı, almalıdır. Orman müdürü, zirast müs dürü, veteriner ve hal müdürü gibi salâhiyetle söz söyliyecek zevatın da fikirlerinden istifade edilmelidir. Her hangi bir kararda aksaklık olmam bdır, Verilen bir karar selâhiyetle tibaz edilmemişse, ondan rücu kol: dır, fakat böyle bir rücüun alâkadar- lara yükliyeceği zararları kim tazmin edecektir? Kanaatimizce Fiyat Dürüm kabe Bürmu da yığınlarcn ig altında bunalmıştır. Bunu da syrı bir yezda tebaröz etlireceğiz, LA.K. Mayo İle İlâç Almıya Giden Bir Doktor Polislere Hakaretten Adliyeye Verild. Nihat Erölce İsminde bir doktor, Florya plâjından o mayo İle caddeye sıkmış ve polislerden bir taksi fstex miştir, Polisler sokağa mayo ile çiz kılamıyacığnı e elbiselerini — giymesi Mizrm geldiğini söylemişlerdir. Bu pun üzerine Nihat polislere hakaret etmiş ve itmiştir Bu yüzden adliyeye verilen Nihat, daruşmada: »— Arkadaşlarımın yanımda bir kı£ çocuğu vardı, birdenbire | hastalandı, plâğin bu yıl mezun olmuş bir bayan doktoru var, geldi. Tentirdiyot, pa muk ve lokman ruhundan başka hiç bir şeyin bulunmadığını söyledi, Orax da eczahane de yoktu, ben de bu ktz- cağısa acil tedaviyi yapabilmek için evimden ampal almak için polislerden taksi istedim, Hakaret etmedim, Bes nim de şahitlerim var... Demliştir, Duruşma müdafaa şahitlerinin Yazan: H. 6. Dwight PATRİK EFENDİ HAZRETLERİ İbtiyar, mağazanın bü- yük camekânını parıl liyan — ve kendisi için hiçbir mâna ifsde etmiyen — arma ile altmdaki görmemişti, Araba kapısını açan biz- metçiye geliscm o Ol şimdiye kadar, le kibar arabalarını çok görmüş bunların içinden, — hürem ağalarının yanında, yarı şeffaf yaşmaklar altar. da güzellik demetleri gibi çıkaraklaamyan Efendi Hazretlerinin maiyet- | mağazaya giren müşterileri selâmle- bir müşteriyi selkılıyacağıu anlıyor. du, Kavas arabanm kapısını açıp da — Çeviren; M. ABAŞ Tefrika No. 33 Mağazalarının kapı önünde ce-|yaretlerinin sebebini anlatmıya ko» reyan eden bu halden Khristaki bire-| yaldu, derlerin geti kaldıkları zannedilme- "Siparişi vermeden evvel, dedi melidir, Bunlardan o sırada mağszada | “bilhassa şunu rica edeceğim ki siz- bulunun biri hemen dışarıya fırlaya-|den istiyeceğimiz şeyden hiç kimsenigi rak bu'kerli ferli zatları karşıladı ve | haberi olmamalı, bu Iş size emanet derhal önlerine düşüp hepsini mk Çakir al br ie kaplanmış| yı tercih etmemizin olan küçük kabi bir mücevher "Zati Hazreti Şehriyarinin kuyumcu | putasomu esdermenie işer, möamemenizin başımı Kürirtaki Biraderler, yazısı ka | mecanimle, z melçiye gelince o, şimdiye kadar, Bal âdeta | dikkatin, işlerinin sanat ve zarafet büyük bir koltuğa oturtul-İne gösterdiği itina derecesinde oldur Levon bir maiyot adamı tevazau |ğunn emin bulunmamızdır.,, kendi) edilmiş bir sr olarak kalmalıdır. Şu parıl KaD-| hususi kabinesine götürdü, Duvarları ciheti de sörliyeyim ki sizin mağuzas yesine sebebi mahremiyete atteti Me kapı önünde o beklerken, Minas,| Kiristaki efendi mağazasına verilen mahrem bir eda İle, Klristaki elendi-| bu şereften son derece iftihar duydum ye yaklaştı ve kendisine mutattan bü» | ğunu söyledi; yük kıtada bir ziyaret karlı uzstir “Yeni Ermeni Patriği Birinei Ma- kazandığı bu itimad sarsacak bir hareket irtikâbından İs& bin defa iflâs etmeye razı olduğumu bildirdi, Arakel sözlerine devam eti aya alişaşı; şimdi ise bumbaşka| denim, dedi iftihar edenler-| wtendi hazretleri Patriklik makas mına geçince pek elim bir sırra vâkıf Khristaki efendi, bu sözü işitince,| oldu, Patrikhane hazinesinin yağma Arakel ihtiyarı koluna girince, hiz-|ö7ie bir eğilişle eğildi ki, az kaldı metçi, misli balâğalı bir terimle arabaya yaklaştı, | 8. Patriğin elini öpmeye olduğunu gördü: Yüksek de- görülmemiş derecede mi. | alrimın perçemleri halıyı süpürecek-|ğerli bazı eşya kaybolmuş. pek kay- - ei kalkıştı, | metli antika ve tarihi mücevherlerin, İhtiyarın başkalariyle temas etmeme. | Baska bir mezhep relsine karşı hür-| — Arakel sesini alçaltı — “taşları sine dikkat eden Mirasın, soğuk bir met himsi beslemesine itimal veril. | çalınmış! tavırla, kendisini geri çevirmesi sa-|meyen bir Rumun Ermeni Patriğine| Bu huruzlık eski Patrik zamanını dece bu tazimi bir kat daha derinleş- | bu Gerece tazim göstermesi hakikaten) da mı yapıldı, yoksa onun vefatı a- tirmiye yaradı, Devon geriden bir) şaşılacak bir haldi, Bunun üzerine A-| kabindeki günlerin telâşı içi rekel kendisini bir tarafa çekerek xi-'oldu? kille mahiyeti ie ordu mi bArması var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: