N Nel Ra AN ELLA ALL $ b er e tL X pi çif gi * a di ——— 2-6-939 2 Haziran 939 ç TAN ABONE BEDELİ | Türkiye Senebi 1400 Kr, 1 öene 2800 Kn a » say 1800 “o » $ 3Ay 0 * | 0 » 1Ay 30 * | e een çe ei Milletlerarası posta ittibadına dahil olmıyan memleketler için sbone Bedeli müddet sırasiyle 30, 16, 9, 35 Ylradır. Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 28 kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk ul dâvesi İlyırmdir. KDA Almanyadaki Talebemize Yapılan Muamele G eçen gün arkadaşımız Aka Gün- düz Almanyada tahsilde bu - lünan talebemize fena muamele edil- mesinden dolayı şikâyet | ederek bu hareket devam ederse mukabele- Ye mecbur kalacağımızı yazdıydı. Bu yazı üzerine Alman büyük el- Sİliği bu haberi tekzip ederek, Al Manyadaki Türk talebesine imtiyazlı misafir muamelesi yapıldığını bildir- Almanyadan gelen Berlin büyük elçiliği müsteşarı Galip Evcen de İn- Siliz - Türk © anlaşmasından sonra Türk talebe ile profesörler veya Al- Man talebe arasaıda şakalaşma ka- bilinden hazı söz atışmaları olduğu - hu, fakat hentiz kendilerine hiç bir şikâyet vaki olmadığımı söyledi Bizim de İstediğimiz, tahsilini ta- Mamlamak izere Almanyaya giden, “Siyasetle hiç bir alâkaları olmıyan, ve bütün gayeleri | bulundukları memleketin ilim ve İrfanından isti- İsdeden ibaret bulunan masum Türk kaan İyi muamele edilmesi - a Fakat sefarotin tekzibine ve Türk #elaret müsteşarının işi küçük gös - termek istemesine rağmen, Alman » edildiği, uvarıara Sokulma dığı muhakkaktır, Belki o hâdiseler, anlaşmanın Almanyada tevlit ettiği hayal sukutunun ilk akisleridir. Bel- ki şimdi vaziyet normale avdet et - ir, Fakat hâdise vâkidir, . Biz, Türkiyede tahsil eden değil, izim paramızla getirttiğimiz ve hiz- Metini satın aldığımız Alman profe- “örlerinin Nazizm propagandası yap- Ması karşısında bile hakaret etme » © İcnezzül etmemişizdir. Almanlar» dan da beklediğimiz muamele bu - Mun aynidir, Masum Türk çocuğuna hakaret etmek o talebe için, o haka- Pedi yapan millet ve profesör için küçüklüktür. Umarız ki artık bu hâdiseler ka- Panmış, ve normal vaziyet avdet et- miştir. Alman büyük eleiliğinin iza- hin, ilerisi için teminat addede - tek, kâfi görmeyi tereih ediyoruz. * İtalyan Elçisinin e Tekzibine İnanamayız İl e Dün Romadan şehrimize dönen İtalyanın Ankara büyük elçisi, istas- Yonda kendisine tesadüf eden gaze - tecilere, İtalyan mekteplerinde Ta - Min İki gün evvel haber verdiği şar - nin öğretilmediğini söylemiş. İtalyan büyük elçisinin bu tekzi- M Yaparken, İtalyan mekteplerinde Heler okutulduğumu bilip bilmediğini örenmek isterdik. Hayatmın çoğu - Bu memleketinden uzak diplomasi lerine hasredeni bir zatın ilkmektep plarının muhteviyatı o hakkında £ fikir sahibi olmaması bir noksan *gildir. Sefirin bunu derhal tekzip çönesi, iki memleket arasındaki mü: Asebatı bozacak bir hâdisenin zuhu- Yunu önlemek kaygusu ile olsa ge - tir. Onun bu kaygusu da hürme- lâyıktır, Fakat bizce İtalyan sefirine dü - Ye vazife, bunu tekzipten ziyade hü- metine ilkmektep kitaplarına ko- 10 bü şarkının Türkiyede yaptığı NA tesiri bildirmek, ve mümkünse “ hatanm tashihini istemektir. Bizi '“Mnun ve tatmin edecek olan yegâ © hareket budur, Yoksa İtalyanın ni kteplerinde okutulan kitapları si erek TAN'ın bu Aldlasını tev » *tmek dalma mümkündür. TAN Muharrir, bu yazıda Berlinin bütün arzularını İtalyaya dikte ettiğini ve Romanın hayati men- 1 935 ağustosunun ilk haftası idi, Kızgın bir güneş bütün meydanlığa alevler saçıyor ve bu alevler, erimiş bir maden gibi ge- niş ve serin bir salona ışık seliyor- du. Başvekil Mussolini, misafir kabul ettiği zaman oturduğu kol - duktan kalkarak, ışık sütunları a- rasından geçti ve iki pencere &ra- sindaki yazıhanenin önünde dur - du, Masanın üzerine bir harita 6- rilmişti ve bu harita şimali İtal - ya, Avusturya ve Bavyerayı gös * termekteydi. Sinyor Mussolini, (o parmağını haritanın üzerine koyarak Verma- yı gösterdi ve bombardıman tay - yarelerimiz burada! dedi. Daha sonra Brenner geçidini göstererek Münih üzerinde durdu ve: — Buradan buraya kadar kırk dakikalık bir uçuştur! dedi. Şimdi, bir kere bu iki cümleye bakınız, sonra İtalyayı Almanyaya tâbi bir devlet haline getiren vazi- yete dikkat ediniz. İtalya, Ştreza- da İngiltere ve Fransa ile birlikte Almanyaya mukavemet için müş - terek bir cephe teşkili noktasında İ hareket ederek uzun bir seyahat İ neticesinde Berlin - Roma mihve - rine muvasalat etmiştir: Bu mih- vere iştirak eden iki devletin ha- kiki münasebetini tayin için “Ber- lin” kelimesini büyük harflerle, ve Romayı onun yanıbaşında kü - çük harflerle yazmak lâzımdır. Gayrimüsavi ortaklık : B' vaziyetin neden ve masl hasıl olduğu meselesi uzun izahlara muhtaçtır. Fakat bu ya - sının hedefi, mağrur (o faşistliğin Nazi Rayhına giren bir vaziyette olduğunu göstermektir. Her Hitler, 1934 te Sinyor Mus solini ile Venedikte ilk mülâkâtı sırasında kendisine tahmil olunan vaziyeti halâ hatırladığı için Sin - yor Musselininin, Alman üstünlü- günü hissetmesine dikkat etmek - tedir. Hakikat halde bugün Avru- pada harple sulhün mukadderatı- nı tayin etmek yalnız Her Hitle - rin elindedir. Ve İtalya, kendi ha- yati menfaatlerine muhalif te ol- sa, onun dediğini yapmak mecbu- riyetindedir, Benim gibi yirmi senedenberi İtalyanın vaziyeti ile yakından a- Jâkadar olan müşahitler için mih- verin icadı sebepleri gayet sarih - tir. Sinyor Mussoliniyi Alman men İaatine sımsıkı sarılmağa sevke - den sebepler de ayni derecede a - çıktır. Fakat şunu itiraf etmek is- terim ki, Almanyanın İtalyan da- hili siyasetine bugünkü hulülüne tahammül göstermenin sebeplerini anlıyamıyorum. Bu nokta henüz bir sırdır ve bu sırrım düğümü henüz çözülme- miştir. Alman hulâlünün Sinyor Gazetelerde okuduğuma göre dün Ahmet adında bir genç yakalanmış. Bu genç, sokaklarda, Şarlonun takli- dini yaparak para topluyormuş, Şim- di, Ahmedi, dileneilik yapmak suçu ile mahkemeye vermişler. Mahke - mede İse Ahmet, hâkimin sorguları na şu cevaplarla mukabele etmiş: “— Ben dilenci değilim, sanatkâ- rım: Aldığım para, sanatimin muka- bilidir!” Bence, Şarlo mukallidi Ahmet hakikaten sanatkârsa, © dilenmesine şaşmadım: Çünkü mukallit bir sanat- kâr; şöhret dilenmiye, alâka dilen - miye, para dilenmiye, hulâsa, her mazhariyetin dilencisi kalmağa müs- tahak ve mahkümdur. Bu havadisi yazan gözetelerin bildiklerine göre, şimdi © mahkeme, Yazan: (Nevyork Taymisin Augur Londra Muhabiri, "Akdenizin en mühim geçit yeri: Cebelitarığın tayyareden Mussolini ile alâkadar en yakın ze- vat tarafından müsait bir şekilde telükki olunduğu malâmdur. İtal- yan halkı, Alman müttefiklerin - den memnun olmadıkları ve Al - manların dahili siyasete hulül et- mmelerinden. tedehhüş ettikleri Için, bu sır büsbütün kapalı bir mahiyet ilemalakadikn İtalya anlıyor: Giyer Mussolininin, mihver £- çinde kalmaktaki tehlikele- Hi anlamadığını söylemeğe imkân yoktur. Bilâkis kendisi, her ne 0- tursa olsun, İtalyanın zarar göre - ceğini de bilmektedir. Umumi bir harp vukubülür da Almanya za - fer kuranırsa, İtalyaya da meftuh bir memleket muamelesi yapacak- tır. Muharebede mihverciler kay - bederlerse, İtalya, Almanyanın ha- feketi yüzünden zarar çekecektir. İtalyan halkı, yapılan bütün pro - pagandalara rağmen sulhü, şan ze şeref davalarına tercih ediyor. İtalyanın iktisadi kaynakları düş - kün bir halde olduğu için Sinyor Mussolini, bütün kuvvetiyle barp fikrine mukavemet ediyor. Fakat Her Hitler, harbi önüne geçilmez bir hale getiren bir vaziyete doğru ilerilemektedir. Sinyor Mussolininin, hâkim va- ziyette olan Almanyanın harp pro jelerine mukavemet etmesi, Cibu- ti, Süveyş ve Tunustaki İtalyanlar meselelerinin halli için Fransaya yapılan mütemadi yaklaşmaların sebebini izah ediyor. Paket, Al - manyanın Romadaki ajanları, bir Ahmedin dilenci mi, yoksa sanı mı olduğunu anlamak için şahitleri dinleyecekmiş: İşin en hazin tarafını görüyor musunuz? Demek artik, sanatkârla dilenciyi, mahkemeler bile kolay ko- lay birbirinden ayırt edemiyor! . Gazetelerimizin garip havadisleri arasında okuduk; Şimdi, | İngiltere postanelerinde yeni bir nizamname çıkarılmış. Bu nİzamnameye göre, herhangi bir şahıs, alelide bir mek- tup gibi, kendi kendisini postaya ve- rebiliyormuş. Posta idaresi de, bu sivri akılları, tıpkı diğer mektuplar gibi pullayıp, damgalayıp, menzili maksuda gönderiyormuş! Bu nizamname, bizim postane lerde de cari olursa, halimiz harap - görünüşü kaç defa müzakereleri inkıtaa uğ - ratmağa sebep olmuştur. Yeni bir sürpriz mi? B- muharrir, İtalyan mebusa- nında Nis, Korsika ve saire hakkında yapılan © mümayişlerin Sinyor Mussolini tarafından bek - lenmeyen şeyler olduğuna kani - dir. Bu nümayiş, İtalya payitahtın da Almannüfuzu altında çalışan ajanlar tarafından tertip olunmuş tu Diğer taraftan Sinyor Mussoli- ni, mihver formülünün tahrir şek- Tini değiştirmek için bütün kuvve- tiyle sarfımesal etmekte ve hiç ol- mazsa Romayı da Berlin gibi bü- yük harflerle yazdırmak istemek- tedir. Bu yüzden İtalya, Balkan - larda ve Tuna boyunda kendine, Almanyadan apayrı bir nüfuz mın takası vücude getirmeğe çalışı yor. Onun için Macaristan ve Yu- goslavya ile müzakereler yaparak, mihverin İtalyan müshasına ait siyaseti yürütecek bir blok vücu- İtalyanın Arnavutluğu işgali, yalnız Balkanlarda mihveri takvi- ye için değil, İtalyanın bu tarafta” ki mevklini takviye için ihtiyar e- dilmiş bir hareketti. Londra, İtak yanın mihverden ayrılmak, yahut daha fazla nüfuz kazanmak İçin yaptığı teşebbüsleri en derin dik - katle, hattâ sempati İle takip edi- yor. Diğer taraftan İtalyanın, Her Hitlerin hâkimiyeti altındaki mih- vere telâfi edilmez bir surette bağ- Pİ tır: Zi, tuplar, posta kutularında, - veya ka- salarında - unutup açlıktan ölürler. Hem içimizde bu usulden istifade edemiyecek olun bir çok vatandaş - lar vw Meselâ, fazla “damgalı” olan ma- lüm eşhası, posta kabul etmeyecek, ve: “— Sizin hoş yeriniz cektir, Kendi kendisini bir mektup gibi mıyacak olanlar arasında Hüseyin Cahit Yalçmı da hatırlıyo - postaya rum: Zira -ağzını mühürleyemeye eskleri için - üstadı kabul elmiyecek- lerdir. Bu usulden Bay Halil Lütfi de müstefit olamaz: Zira üstadımız “ok- Pe NUM kalmamış. Biz nerenize damga vuralım!” diye - faatlerine muhalif de olsa, onun dediğini yapmak mecburiyetinde olduğunu tebarüz ettiriyor talyanın Mukadderatı Almanyanın Elinde! Ir olduğuna hükmetmek lâzım ge- liyor. Alman © erkânıharbiyesinin Romada kazandığı nüfuz, bu nok- tai nazarı takviyeye kâfidir. Mi - lân mülâkatında İtalyanlar sulh zamanında teknik bakımından teş rikimesalyi ve harp (zamanında kumanda birliğini kabul etmişler ve baş kumandanlığı da Almanlara bırakmışlardır. Alman plânı: B' yüzden İtalyanın Akdeniz- deki stratejisini milli men - faatler değil, belki Berlin müte - hassıslarının mülâhazaları tayin e- decektir ve Almanlar İtalyayı Ha- beşistan ile Libyadan Mısıra karşı hazırlık yapmağa sevketmişlerdir. Çünkü Almanlar kısa bir harp te- raftarı oldukları için Süveyş ka - nalını doğrudan doğruya ele ge - çirerek İngiltereyi en mühim mu- vasala hattından mahrum etmek istemektedir. Yâni hede! kanala taarruzdur. Libyadaki kuvvetler o Mısırlılar meşgul edecek, Habeşistandaki İ - talyan kuvvetleri de Gondardan hareitet ederek Kassola ve Hartu- ma karşı yürüyecekler. o Mareşal Balbo ile mareşal Bodogliyo bu plânlar aleyhindedirler, Fakat Al manlar ısrar ediyor ve Tunus hu- dudundaki Fransız o mevkilerinin çok kuvvetli olduğunu, fakat Mi - sır ile Südanm kolaylıkla fethedi- lebileceğini söylüyorlar. Selâniğe taarruz” A Iman erkâniharbiyesinin İ - talyanlara yaptırmak iste - dikleri diğer bir hareket Arnavut- , luktan başlayarak Selâniğe yürü - mek ve-bu limanı Yugoslavya; vererek Yugoslavyanın da Yuna - nistan aleyhinde hareket etmesini temin etmektir. İtalyan mütehas - sısları bu fikrin de aleyhindedir. Çünkü kuvvetli Türk ordusunun Trakyadan hareket ederek İtalyan ların ricat hattını kesmesinden en- dişe edilmektedir. Hulâsa İtalyanlar, Almanlar ta rafından kullanılmaktan katiyen hoşnut değildirler. Bu o yüzden, mihvere sadakat vaat eden bütün nutuklara rağmen İtalyanın Al - manyaya mukavemet göstermesi beklenir. Avrupada sulhü tehlike- ye koyan da budur. Her Hitler, gecikmenin İngiltere ve Fransa le hinde olduğunu, ve mihverin ki - rılmasına da sebep olacağını bili yor. İngiliz - Fransız diplomasisi - nin Roma İle temasta göstereceği büner ve Frankistlerin Fransaya karşı zıddiyetlerini tâdil hususun - da kâzanacakları o muvaffakıyet pek büyük bir kıymeti haiz ola - caktır. Çünkü geçen her ay, Fran- ko İspanyasının umumi bir harbe iştirak etmek istemiyeceğini göste- riyor. HANEDAN DADA SİMA DERA GRE EAA BEKA GA GARA EDA BOA TOON ONA BERA DARA DATA AGER DANA ADAN O BOA DAA DAA EAA BESA EA DUA A BAA DANA BOA DUYA KU DEA DARA DOE LARADANYI GAZETELERLE ŞAKALAR , © takdirde, bence canlı mek-| kaya atayım!” diye kendisine yapış » tırılan pulu koparacağı İçin zaten ya- rı yolda kalır. Bizim Nizamettin Nazif de, linceye kadar, okumayan Bu itibarla, da bir tebrik kartı olabilir! Bizim diğer meslektaşlara gelin €e, - canlı mektupların tarifesi hayli ağır olduğu için - onlar, kendi kendi- lerini postaya verirlerken, üzerleri ne daima şu damgayı vurduracak lardır; “— Takseliy hiç bir zaman bir “mahrem mektup” ola- mıyacaktır: Zira mübareği Üsküdar. dan postaya verseniz, İstanbula ge- maz: , ancak, içinde hiç bir sır taşımayan açık bir mektup, vâni ya bir taziyet, ya bir davetiye, yahut 5 eo AYI İsrafları Men Kanununun Tatbiki Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel ahiliye Vekâleti israfları men kanununu tatbik için, kayma - kamlara gönderdiği bir tamimle, dü- #ünlerde cihazm naklinde yapıl: merasimi, askı, nişan, çevre gibi â - detleri, umumi salonlarda balo veril mesini, lohusa ziyafetlerini, sünnet düğünlerinde ziyafetler o verilmesini menetmiştir. Aileler arasında bir haysiyet do - İayısiyle rekabet şeklini alan bu lü - zumsuz masrafların meni, iktisadi bakımdan olduğu kadar içtimai ba - dan da çok faydalıdır. Bilhassa düğünlerde yepilan lüzumsuz mas - raflar, bir çok gençleri evlenmekten ürkütecek kadar ırdır. Nüfusumu- zu çoğaltmak bakımından izdivaçla- rın çoğalması içtimai bir zarurettir. Bugün Avrupa cemiyetlerinde olduğu kadar değilse bile, bizde de bilhassa şehirlerde gençleri evlenmekten me- neden âmiller arasında evlenebil - mek için göze alınması icabeden bu masraflar büyük bir yer tutar. Nüfusu çoğaltmak şüphesiz yal - »ız aileleri ve çok nüfuslu aileleri çoğaltmak değildir. Dünyaya gelen nüfustan asgari zayiat o vermektir. Doğan mıktarı muhafaza edemedik- ten, çocuk vefiyatını asgariye indir - medikten sonra, evlenmeyi teşvik büyük bir rol oynamaz. Hele içtimai meselelerde cebir ve tazyikın hiç bir faydası yoktur. Ne mükâfatla, ne de kanuni mecburiyetle kimseyi evlen- dirmek, pe de fazla çocuk yapmasını temin mümkün değildir. Aylık geliri az bir adamın zidivaç tan sakınması, fazla çocuk yetiştire- memesi de içtimai bir | zarurettir. Nüfusu çoğaltmak için, fazla çocu - ğun aileye yaptığı yıkımı, içtimai muavenet kanaliyle tâmir etmek lâ- zımdır, Fazla çocuklu ailelere, çe - cuklarını büyütmek, yaşatmak husu- sunda yapılacak maddi manevi yar - dım, sıhhat teşkilâtlarının çocukları sıhhi kontrol altına alması, nüfusu arturmada medeni milletlerin kabı ettiği ve en çok fayda gördüğü bir u- suldür. Dahiliye Vekâletinin bu israfları men hususunda aldığı tedbir izdivacı kolaylaştırmak, dolayısıyle nüfusu arttırmak noktasiyle de alâkadardır. Fakat, İzdivacı kolaylaştırınak için, yalnız nikâh masraflarını azaltmak, bu israfları menetmek kâfi değildir. İzdivaçta kız ailesiyle, erkek | ailesi arasında yapılan pazarlıkları, erke - gin evlenebilmek için kıza pazarlık mukabili bedeller ödemesi de mene dilmelidir. Bilhassa köylerde bu pa zarlık yüzünden bir çok izdivaçların geri kaldığı, hattâ bu yüzden cina « İyetler olduğu dahi o görülmektedir. Ailenin kurulmasında, erkeğe müni- kün olduğu kadar az o mükellefiyet yüklemek lâzım. Aile para mukabi - li, pazarlık mukabili kurulan ticari bir şirket değildir, Ailenin en biiyük fonksiyonu o çocuk © yetiştirmektir. Bunu temin için de evlenecek genç * leri yükten kurtarmak, yetişen çocuk ları, sıhhi ve içtimai müesseseler vas sıtasıyle himaye ve kontrol altına als mak lâzımdır. Nüfus meselesi bir kes miyet dâvası değil, keyfiyet düvas- dır. Dahiliye Vekâletinin o israfları men hususunda aldığı bu tedbirler, bu davanın A ve B sidir. İçtimai Mu- avenet Vekâletinin de bu hususta tedbirler almasını temenni ederiz. Romanyaya Hava Postası Türkiye ile Romanya arasında te- sis edilecek hava seferleri hakkında lâzım gelen müzakeratta bulunmak üzere L'aren Rumen şirketine men- sup üç zat dün sabahki ekspresle şeh- rimize gelmişlerdir. Şirket mümessil- leri iki güne kadar Ankaraya gide ceklerdir. Dr) 10 İlkmektep Binası Vali ve Bolediye reisi Lütfi Kırdar, dün, maarif müdürü Tevfik Kut, Nu fa müdürü Bedri İle bersber şehir sahilinde gezerek, bu seneki beledi -İye bütçesine konulan 600 bin hira i- le yapılacak 10 adet ilk mektep bina sının yerlerini tesbit etmistir.