—— 11.5. 939 11 Mayıs 1939 TAN | ASONE BEDELİ l | Türkiye Ecnebi 1400 Kr. 1 Sense 2800 Kr. 0 » Ay wo * “ ” 3 Ay m" o » 1Ay se ” | Mletlerarası posta ittihadına dahil “lrmiyan memleketler çin abane bedeli müddet sırasiyle 30, 16, ©: 35 Tiradır. Abone bedeli peşirdir. | Adres değiştirmek 25 kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk. Pol ilâvesi lâzımdır. Litvinof Niçin İstifa Etti? Şovet Rusya Hariciye Nazır - bin istifası etrafında hâlâ bir Sok rivayetler dolaşıyor. Hakiki se - bebi kimse bilmediği için, Avrupa Bzeteleri de dahil olduğu halde, herkes bir takım tahminler yürütü- Yor, Litvinofun istifasını her memle - ket başka türlü karşıladı. Alman mat buatı bu istifa hâdisesini, müşterek Sulh cephesinin bir yıkılması şeklin- de tefsir ettiler ve memnuniyet gös- terdiler, Halbuki Litvinofun İst Sindan sonra Rusyanın demokrasiler- le bir anlaşma yapmak siyasetinde hiç bir değişiklik olmayacağı anlaşıl- dr. Bilâkis Stalinin taarruzu durdur- mak için biran evvel bir anlaşmaya Varmakta istical ettiğini, hattâ bu İşi Uzatmağa sebep olduğu için Litvino- fu çekilmeğe mecbur ettiğini tahmin *denler vardır. Nitekim Litvinofun istifasından sonra İngiltere ile cere- Yan eden müzakerelere devam edil- miştir, Sovyet fevkalâde şürasının da bu ay içinde bir içtimaa davet e- dileceği haber verilmektedir. Bazıları da Litvinofun çekilme - sini, Sovyetlerle Almanlar arasında bir anlaşma ihtimaline atfetmekte - dirler. Bunlara göre Litvinof öte - denberi müşterek emniyet siyaseti gütmüştür. Halbuki Almanyada Kus Ya İle barışmayı tercih eden mühim bir cereyan vardır. Stalin bu cere d alakaya. a anlaşmayı tecrübe edecektir, Halbuki bu rivayet de pek varit değildir. Stalin ötedenberi o Faşist devletlerin aleyhinde bulunmuş ve daha son kongrede Sovyetlerin Fa - $izmi yıkmak için ellerinden geleni! Yapmaktan çekinmiyecekleri söylen- miştir. Bu sebeple demokrasileri yık. wak için Sovyetlerin Almanlarla an- pek varit değildir. ya efkârı umumi: Yesini asıl alâkadar eden mesele, İn- gilizlerle Sovyetler arasındaki mü - Zakerelerin bu istifa © bâdisesinden müteessir olup olmayacağı hâdisesi- dir, Son günlerin haberleri böyle bir ihtimal varit olmadığını gösterdiği için, Litvinofun İstifası hâdisesi e » hemmiyetini kaybetmiştir. * Gofenkonun Ankara Seyahati Romanya Hariciye Nazırı Ga - fenkonun yakında Ankaraya gelece- Ğİ, oradan da Sofya ve Atinaya geçe- “eği haber veriliyor. Bütün Avrupa payitahtlarını do- ak her memleketin | Balkanlar hakkındaki noktai nazarını öğrenmiş olan Gafenkonun şimdi de Balkan merkezlerini dolaşmak ihtiyacını duy Mas memnuniyetle kaydedilecek bir hâdisedir. Bu ziyaretin, Bomanyanın nihayet güvenilecek kuvvetin Bal - paktı olduğuna kanaat getirdiği #eklinde tefsiri de mümkündür. Ro- Mmanya'bu kanante varmışsa, Balkan Paktının büyük bir kuvvet halinde tecellisi gecikmiyecektir. Onun için manya Hariciye Nazirmın bu 3i - Yaretini alâka ile takip etmeliyiz. öğütlünün İhtiyaçları inn (UTAN) — 25 sene evvel Bahiye merkezi olan Söğütlüde bu- Gün 250 ev ve 1272 nüfus vrdır. Ka- sabamızın en büyük derdi, içecek si mahrum bulunmasıdır. Halk, buğday, mısır ve çavdar 2i- raatile meşgul olmaktadir. Son sene- lerde hükümetin teşvikile ipek bö cekçiliğine de başlanılmıştır. Nahiyemizin 16 köyünden yalnız i- kisinde köy kanunü tatbik edileme- mektedir. Suriyede çıkan "Elhadis TAN gazetesi muharriri Eşref Kâtip, bugünkü makalesini "Lübnan Cümhuriyeti,, ne tahsis etmiştir. Bu yazı, size bugünkü Suriye ve Lübnanı tanıtacaktır. o 9 Gü yk Ü LUB Jk yazımda, Fransız hü - kümetinin Suryeyi bir kaç parçaya taksim ettiğini, ve her parçaya bir başka hükü- met ismi verdiğini yazmış - tım. Bu hükümetlerin birin - cisi Lübnandır ki, bugün, o- kuyucularıma onu yakından ve içinden tanıtmak arzusun- dayım. Lübnanın, hükümet (merkezi Beruttur ve Lübnan hükümeti, Trablus Şam, Sayda, Baka, muta: sarrıflıklarından o müteşekkildi Nüfusu 850 bin kişidir. Son ista- tistiğe göre nüfusun yarısı Müslü- manlardan, yarısı da Hıristiyanlar» dan teşekkül eder. Hıristiyanları daha münevv dirler. Fransızlarla araları, Müsli manlardan iyidir. Bu yüzden, ik- tidar mevkilerinde bulunanların çoğu Hıristiyandır. Bir çok şekiller almış olan hü- kümet, şimdi “Cümhuriyet” tir. .Cümhurret; Katolik bir Hiristi- yandır. Reisi Müslüman olan “Mec Nisi Vükelâ” nın azaları ise başka, başka dinlere mensupturlar. Çünkü bu hükümet, son zaman- larda, Fransızlarla bir muahede yapmıştır. Vakıa, “Suriye munhe- desi” adını taşıyan bu anlaşmaya rağmen, bu cümhuriyet, tamamen Fransanın nüfuzu altındadır. Fa. kat bu yeni munhede mücibince, şimdi memuriyetler, ahalinin mez- hep ve dinleri nisbetinde tevzi 0- lanmaktadır ve Meclisi milli aza- ları bu. Bi 6 göre seçilmiştir. ve cümhuriyetinin en mühim mıntakası Lübnan dağlarıdır. Bu dağlarda yaşayan- lar, eskidenberi müsalt imkân ve fırsat buldukça Amerikaya hicret ederler. Nitekim, şimdi Amerikada, Lübnandan hleret etmiş 600 bin- den fazla muhacir vardır. Bunlar- dan bir çokları zengin olmuşlar, bazıları da, Amerikada yüksek va- zilelere yerleşmek imkânını bul- muşlardır. Bu hicretler yüzünden, şimdi Lübnanda yaşayan hemen her ai» lenin, Amerikâda mutlaka bir ak- rabası vardır. Harbı Umumiden sonra, Ameri- kada servet kazanmış olan Lüb. nanlılardan bazıları memleketleri- ne döndüler. Onların Amerikadan getirdikleri muazzam servot, Lüb- nanı ihya etti. Lübnan, bugün, ma- mur bir beldedir. Hükümet te belediyeler teşkil ettiği, ve köyleri bile biribirine asfalt yollarla bağladığı için, Lüb- nan dağları, birer cennetten fark- sız bulunmaktadır. Bu sayede, bütün dünya seyyah- larına cazip gelen bir şöhret kaza- nan Lübnan, Fransız hükümeti nin de gözünde büyüdü ve Fran- sız hükümeti, orada, muazzam, konforlu ve lüks oteller yaptırdı, Otellerine en fazla itina edecek 0- Jan oteleilere de mükâfatlar adadı? Şimdi, seyyahları en fazla mem- nun eden otelciler, Fransız hükü- metinden her sene 20 bin lira mü- kâfat alırlar! Bu tahsisatı, ötelci- lere, Turizm cemiyeti tevzi eder. Bu sayede, şimdi Lübsana her yi, Mısırdan, Filistinden, Iraktan ve Suriyeden en az on beş bin sey» yah koşar ve bu zengin seyyahlar her yılın en az beş ayını, cennete dönmüş olan Lübnan dağlarında geçirirler. Bu bakımdan Lübnana, hiç tereddütsüz, "Suriyenin Nisi” adını verebiliriz. übnan hükümeti, Lübnan a- halisi, kârdan mahrum kal. mamak için, seyyahlara fzami i&- ramı gösterirler. Oteller temiz ve ucuzdur. Meselâ, Lübnanın en lüks otelinde yirmi dört saat yemek, içe mek, yıkanmak, yatmak, Türk pa- e (Şu r enem Yazan: ; Eşref / K âtip “ Elhadis,, Gazetesi Muharriri .aaaaaseşekakasmeseseeeeeeseeeeerree Le rasile yalnız dört liraya imümkün- dür, Iki liralık otellerde de, rahat rahat yan gelmek mümkündür Lübnanda, eğlencenin her çeşi- di de vardır. Kadml'arı, güzellik- leri, sıcaklıkları ve serbest'ikleri- le 3- le meşhurdur. Kumar, her Yeri Tanan oynanan. LUBNANDAN GÜZEL BİR GÖRÜNÜŞ Vektile bir gazeteci: « — Biz, Lübnanı, mumhanesi” haline “Şarkın u- sokmalıyız!” diyordu. Bugün Lübnanda, 6 ga- zetecinin hulyası tamamen tahak- kuk etmiş bulunuyor. m şen İh ibnan- Dünyanın e lılardır. Onlar siyasetten anlamaz- ani Dünyada Neler Olmaz ki Yazan: Aka Gündüz Çekilen sünnet — düğüncüleri vardı, Yaz mevsimi geldi mi semt semt, mahalle mahalle, kapı kapı dolaşırlar, yu tempoda konuşurlardı: — Hanım teyze! (veya beybaba) Hamiyeti müselleme cemiyeti (ve- ya Rağbeti vatâniye encümeni) bir sünnet düğünü tertip etti, Zatını- za da mahsus selâmı kelâm var. Bu düğünde salkai hamiyet, bari- kaj şeriat mucibince zavallı fakir fıkaranın yavrucuklarını bedava- dan sünnet ettiriyor, Allah sizl cenneti kiramında da sünnet dü- günlerinden, hurilerden (haminne ke gilmanlardan) mahrum etme in. Perşembe günü akşamı sizin de Kırmızı bostan viranesini (yahut Asmalı çıkmazındaki boş arsay) teşrif huyurmanızı rica ediyor. Ce- miyeti kiramın bu sünneti şerife için bastırdığı biletlerden bir tane takdim ediyoruz. Ne verirseniz ©- Tinizle o gider sizinle. Hay berekât! Cenneti Muallâda yeriniz mekân olsun, Her biletin üstünde beş ku- Tuş yazar amma askı faslı bir be- yaz gümüş mecidiyedir. Bundan fazlası sizin salkai hamiyetiniz bü- #ikgi hakikatiniz... Falan filân ve- saire, Perşembe akşamı gelir, Bir da- Yul iki zurna, bir karagöz bozması, beş altı devşirme, sünnetlik çocuk, ala alahey... Hepsini hesap etseniz dört altın masraf ya tutar ya tutmaz, Topla” nanları hesap edebilseniz seksen altını aşmıştır. k Bu sünnet düğüncülerinin mo- dası geçti. Canı istiyen Şişli Ço- cuk hastanesine veya Cerrahpaşt- ya gitti mi, hem sevabından, hem bedayasından, hem de yataklı ye- meklisinden ağız tadı ile sünnet olu- veriyor, Sonra, sonra takvimciler türedi ve ax zamanda Bekri Mustafa merhumun medreselileri ww üre. di. e Blunlarda tempo, nola bir, güfte biraz başka idi. Yüz liradan tuttu rurlar, bir liraya fit olurlar, bir Ti- radan açarak elli lirada kapar. lardı, Tehdit silâhları da top, tüfek, mitralyöz, bomba deği Şunlar dı: Hamiyet, fazilet, mürüvvet, va- tan, millet, fedakârlık, feragat me- ragal falan filân vesaire... Bunlara papüç birakmıya nüz; biribirlerine de nasıl haber verirlerdi. O zaman telefonlar da pek o kadar bol değildi, doğru iş- örü. lemezdi. Artık takvim arkasından takvim gelir, takvim üstünden tak- vim uzatılırdı, Takvimciler de geldi geçti. Şimdilerde de tenezzühçüler dü reyip Üreyeceğe benziyor. Tenezzüh tertip etmek süphesiz ki hepimizin o hakkımızdır. Fakat buna iştirak tamamiyle ihtiyari» dir. Zorla tenezzüh olur mu? Ta- nınmış teşekküllerin' tertip ettik- leri tenezzühler ne kadar iyi, bar ve keyifli oluyor. Çünkü arzu: ya hirakılıyor, Saikal hamiyet ba- rikai mamiyet diye zeraki” bilet satılmıyor. Ne çare ki bize telefon ağn sa nıdık vatandaşlar aksine rastlâ- mışlar. Üç bayla hir bayan, iki ba- yanla bir bay bir araya geldi mi, gelsin dördüncü vakıf hanın oda- ları, gitsin beşinci çukur hanın ya» zihaneleri... Bilette yüz kuruş yazılı, bin ku- rüştan © tattururler, Vermezsin, tempo değişir, ağızlarına akılları na gelen adresleri, isimleri vere. rek hamiyet, fazilet, vatan, asi man filân ve falandır tuttururlar, İstersen “ver. İstemezsen ya say- dıkları isimlere ya polise mü atet. lar. İstiklâl kelimesinin mânası merak bile etmezler. Hangisile ko- nuşursanız, size vereceği cevap şü- dur: “— Benim rahatıma, "keyfime, dokunmasın da, başıma hangi millet, hangi hükümet, haogi bayrak dikilirse dikilsin!” Bu umumi zihniyet, Lübnanda, istiklâl mahrumiyetinin acısını his- settirmemektedir. Orada, istiklâl melküresi, çoktan iflâs etmiş'ir. Fakat buna rağmen, çok sevdikleri, inandıkları Fransızların mütemadi telkinlerile, Lübnanlılar, İtalyan- lara düşman kesilmişlerdir: Bir E- | alyan İstilâsının, Lübnandaki sa- adeti, refahı kökünden yıkaca; iyice inandırrinış bulunuyorlar! Meclisi millideki azaların işleri, güçleri, şahsi menfaatleri peşinden koşmaktır. Lübnan gazetelerinde, sık sık mebuslar tarafından yapıl- miş büyük suilstimallerden bah, solunur. Fakat hükümet, ortaya ko- nulan bu suüistimalleri derhal ört, bas eder, eclisi millideki, yegine mü- cadele, şahsi menfsat kav- gasıdır, Meselâ, bu meclisin son toplantısında vuku bulan bir hâdi- se, Lübnan hükümetinin ve Lüb- nan meclisinin mahiyeti hakkında açık bir fikir verebilir: Bu mecliste “Orient” gazetesi. nin sahibi olan bir mebus vardır. Bu mebus gazetesinin son çıkan nüshasında, Halil Ebucüda adında bir o mebusun sulistimallerinden bahsetmişti. Vâkın bu teşhir mec Visteki mebuslardan bir çoklarını haşr şti, Fakat, Halil E cuda, diğer gazetelerden birisinde başka mebusların foyalarını orta- ya çıkarınca, iş değişti. Içtimada, bu neşriyat mevzuubahis edildi. Halil Ebucuda: “— Orlent gazetesi sahibi, N: vekilliğinden © atılmalıdır: dedi, Bu söz üzerine, meelis iki gru- pa ayrıldı: Bir grup Orient gaze- tesi sahibinin, diğer grup ta Halil Ebucudanın tarafını tuttu. Küfür- ler, tokata dayandı. Güçlü kuv - vetli mebuslardan birisi orta; kıp Halil Ebucuda grupundaki me- buslara meydan okudu ve: “— Eğer, dedi, içinizde hana ka- fa tutacak adam varsa, çıksın ortay Bu daveti, grupu namına Halil Ebucuda kabul etti, Onun cesare- t, meydan okuyan güçlü, kuvvetli fakat tabansız mebusu korkuttuğu için, herkesin merakla beklediği boks müsabakası yapılamadı ve meclis reisi çanlarını çalarak, cel- seyi kapayacağını söyledi: “— Halil Ebucuda, hükümete, ve meclise hakaret etti: Ya tarzi- ye verecek, yahut ta meclisten çi- kacak!” dedi. Fakat Halil Ebucu- da, tarziye vermedi ve onun ta- raftarları, reise hücum ettiler: “.— Eğer, dediler. Hükümet na- muslu ise, bü meclisin azalarmı hırsızlıkla ithama kalkışan gazete- eri kapatmalıdır, Bunu yapmadığı için, kabahat bükümettedir. Böy- Je olduğu için, Halil Ebucuda mec- listen çıkarılamaz!” Iş böylece çıkmaza saplanınca, rels celseyi tatil etmekten başka çare bulamadı ve içtima da (1) böy- lece dağıldı! u içtima tafsilâtı Lübnan hükümetini, Lübnan mec- lisini anlamanıza bol bol yetmiş- tir kanaatindeyim. Maalesef itiraf etmek mecbüri- yetindeyim ki, bu hükümetin ve bu meclisin, halkı tamamen ve 3- lenen soyup soğana çevirmesine, Fransız müsteşarlarının muraka- besi mâni olmaktadır! e Bu haki- kat, biçare Lübhanlılar hesabına, çok hazin bir faciadır! ve ahalinin cennete çevirdiği Lübnanı, hükü- met cehennem» döndürmektedir — ra ÖPÜSLEPİ Esaret İçinde Refah, Hürriyet İçinde Kuru Ekmek. Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel rtaya yeni bir iddin çıktı. İsti- lâ siyaseti güden © devletler, gittikleri yere refah (götürüyorlar - mış, Daha henüz bütün © gelirlerini mühimmata sarfedenlerin ülkesinde bu refahın eserini değil, en basit gi- * da olan tereyağını dahi görmüyo - ruz, Bu yağsız refahın geleceğini ds, insanları kurtarmak için bir Mesih geleceğini beklemek kadar aptallık olur. Bu refahın esaret içinde gele - ceğini kabul etsek bile, kadife kol « tuklarla döşeli muhteşem bir salon- da, ayaklari zincirli (o oturmaktansa, dağlarda meyva ile geçinmeyi tercih etmiyecek insan tasavvuru biraz güç tür. Ortaya daha bir iddin çıktı. Hür- iyetçiler, bütün insanları geniş hür- riyet prensipleriyle aldatarak, milli. ortadan kaldırıyorlarmış.. çiler, hürriyeti biraz dizgin altına alarak. ırkların, milliyet bağ larının sağlamlığını temin ediyorla. mış. Evvel yok idi, işbu rivayet yi çıktı, Milletlerine büyük hürriyet ve- ren İngiltere, Amerika, Fransa gibi memleketlerde, şimdiye kadar milli- yetçilik yok muydu? Hâlâ yok mu « dur? Hürriyet aşkı bu © milletlerin milli hislerini öldürdü diye bir iddia yapabilmek için demagojinin en ha yasızına sahip olmak lâzım. Hürri < yetçilik İle milliyetçilik birbirine zıt bağlar mıdır ki, vasıflar taşısı Bu iddiayı güdenlerin milliyetgi- liği, istilâ siyasetlerini yürütmek i - çin, milliyetçiliği kalkan gibi kullan- mak, emperyalizmin üzerine sırmalı bir milliyetçilik elbisesi giydirmek « ten ibarettir, Hürriyetçilerin, milli « yetçiliği, Kendi topraklarında bütüm insanlara hürriyetin bütün feyizleri- ni vermek, ancak kendi hududuna ve topraklarını, milletini, ve istiklâlini muhafaza etmektir. İstilâcinin milli. yetçilik bayrağı emperyalizmin ar - 1, hürriyetçiliğin o milliyetçilik ğı istiklâli muhafaza armasını fedaya artık bu insanlık müteham - mil değildir. Bu iki iddia da bana Ezopun bir hikâyesini hatırlattı; “Kurdun biri ormanda aç kalmış. Günlerce eski bir avın kemikleriyle geçinmiş. Canına tak demiş, yiyecek bulmak üzere bir gece yarısı şehre inmiş. Şehirde herkes uyuyor. Her taraf karanlık... Büyük bir köşkün bahçesinde gür sesle (havlayan bir. köpeğe rastlamış. Köpek iki kurt bir arada denecek kadar semizmiş, Kurt, köpeğe yaklaşmış: — Ne hüğrıyorsun, demiş... Her - kes uyuyor. ; — Benim vazifem bu... Efendim. beni bunun için besliyor, Bu eve hır- sız girmesine mani olmak için uzun gece gezer, bağırırım... — Bol da lâf mı? Efendim beni kendi eliyle besler... Et, kemik, yağ, he istersem her şey var. — Bana da böyle bir kapı bula- maz musın? — Bu © sana yer yok amma, belki yandaki köşklerde bir iş bulur. sun, da kalin bir çizgi görür. ki çizgi nedir? — Bir şey değil... Zincirimin izi olacak. — Ne, sana zincir de mi vururlar? — Gündüzleri geleni geçeni ra - hatsız etmiyeyim diye, boynuma sin «ir vurur, beni bağlarlar, Kurt, ormana doğru koşmağa lamış. Köpek seslenmiş ; — Ne o, kurt kardeş, ne kaçıyor. sun? 4 — Zincirli refahın senin olsun..... Hür ormandaki kuru © kemiklerim benim neme yetmez? Esaret içinde refaha kavuşarak, milletlerin de hürriyet içinde kuru ekmekleri nelerine yetmez? istiklâllne göz koyan düşmana karşi, Kanlı istilâ peşinde hürriyetini — Ne de iyi semizlemişsin... Yi - yecek bol galiba... di Bu sırada kurt, köpeğin boynum — Bu tüylerini ezen boynunda - | a b.000— 104,23 ei 923.87 138 085.30 136 bir ış 2) ve pt .