10 Mart 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

10 Mart 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kem tevehhü hhüme ne hacet, Acil ariret Vk ve Ve ihtiyaçlar, kati çuresiz- bi de, kinsızlıklar karşısında, yir tay > çık vagonu birer, ikişer San Üzerinde yürütmek şöyle dur- ağar leri yerlerinden sökmek, ring dan daha çetin düşman yığın hiz, KİP çiğnemek ve sürüp de benze, eek gibi tarihte eşi ve Tam, Börülmiyen harikalar yarat ali dar milletimiz? Mübalâğa len VW €dilen ve olmaz gibi görü- #ylar, EDİ küçük ve ehemmiyetsiz lerin, Türkün büyük kuvvet ve ak İyeti karşısındaki mevkii, an- Yeki, aki sıfırlar kadar ehemmi- kür, , ve Kiymetsizdir. Bence, Tür- Azim Ve iradesi karşısında, eri- yerek kudret, eğilmiyecek kuv- ğı gibi olmıyacak ve ola- © günleri yaşsmıyan, Yen alişlıdığını yakından görmü- Ye bilmiyenlerin böyle müba- ding Sayacakları, olmaz sandıkları “ve durgunluk verecek hâdi- Mem vâkıalarla doludur ve bun- di AYFI âyrı kahramanları da si- li bizim gibi insanlardır. ki iie bu vagonlar, müfrezemde- Seli, Man ve fedakâr aslanların kadar kuvvetli kolları, demir Aka Mukavemetli omuzları, yol Geyyç larımızın da yardımları ile Mk ye onuna getirilmiş, si- testim, Sepha neler Ali Fuat paşaya Sdilmişti, Aris Geyvede kalmıştım. Ve- Uiyogg, Tilecek yeni vazifemi bek- kay am. Tam bu sırada, kayma- Sey Malimut Beyle &tküni harp Mind öyerinin çehit, fırka efra dey, PİF kısnamın esir edilmesin. dai an Abazalar büsbütün ge- tal almışlardı. Bu hâdiseyi Takıy at lehine büyük bir muvaf- © Sayan Vahdettin de şımar- ük Yarı körüklemek, alevlen- için bendelerinden İzmit ıfı Çerkes İbrahimi hemen tahı, Zirına göndermişti. Hain İb- * Adapazarında önüne gelene an Selâm * şahane, elleri ile Nana dağıtmıya başladı. Padişah ig, , vadettiği yüz elli lira ma- tobiag, ma bir hayli de serseri ina, tasarrıf İbrahim Ada- v bu işlerle uğraşırken maş tinin bendelerinden Süley- Retiy ik ile erköni harp miralayı İzmitte ve erkânı harp bin- Hn ayet ile yüzbaşı Ali, mülâ- Mekin, vel Şerafettin, Hayrettin, İlay, li tüfek mülâzimi Mehmet Caeyaj adr kâtibi Hasan LAtfi, rahim Ethemler de Bolu- kuvvetleri ile teşkiline ça- Mürüle “hilâfet ordusu,, adındaki kuvvetlendirmek için ek Adamlar topluyorlar, ortalı T saçiyorlardı. du € vardığımızın onuncu gü 1 İml “rautasarırır Çerkes “en "İN Adapazarı ve civarın - İda dığı âsileri Geyve Boğa- mey, Kuvvetlerimize taarrız et- Vay « Üzere harekete geçirdiği ha- May O gün akşam üzeri de, bay Göynük Taraklı üzerin- bu bir âsi kuvvetin ilerlediği e dj, vvetin Geyvenin gerileri- ulm milli kuvvetlerimiz! ar- 'racakları, iki ateş arasına klar öğrenildi. Ali Fuat Pa- ere Geyveye gelen Eşref i- Ve öni Taraklıya gidip bu kuv- | geti memizi emretti, Ben de, " “iğiy, 48 beraber çalışmak isteme- Bn, Pa, “ei ileri sürerek özür beyan et- İN Özrümü kabul etti ve beni arkadaşımla beraber © İ | Mm akl edilen, idare ve ku- binbaşı Çalak İbrahim ve | Hacı Vasfi Boylere verilen İ “Siki, *Y€ kattı, İki makineli tüfek | ei topu ile üç yüz tüfekli ia izle Taraklıya vardık. A- ame #ser yoktu. Çok bek | » sabırsızlık içinde çir- ilâr bizi, Üçüncü günü Ke Bulgar Sadığın en son resmi sabahleyin saat altıda, Taraklı bah- çeleri ile kayalıkların arasında karşılaştık. Beş saat kadar süren bir musademe ile âsileri zorladık ve kaçırdık. Peşlerini bırakmadık, koyaladık. Ertesi gün Göynük bo- ğazında yetiştik, Günün kahrama- nı kesilen bu yobaz bozuntularına mükemmel bir satır attık. Bu defa tamamile dağılmış, her biri birer tarafa savuşmuşlardı. Bu sırada Eşref de maiyeti ile beraber milfre- zemize iltihak etmişti. Detttiğmz &silerin bir da- ha toplanamıyacak bir hale lmalar çin, İbrahim etfafına toplanmış, tedbir düşünü- yorduk. Soluk soluğa yanımıza ge- len Tsraklı telgraf memuru, yanla- rında bir de makineli tüfek bulu- nan yüz elli kişilik bir Abaza kuv- vetinin Bolulu celep Talât adında bir hainin kumandası altında Mu- durnu üzerine ilerledikleri haberi- ni getirdi. Korku ve telâş nedir bil- miyen kumundanım İbrahim Bey, çok mâna ifade eden bir bakişla: — Haydi Sadık Baba, dedi. Sen gideceksin bu işe, İki günlük yürüyüş ve boğuşma- nın yorgunluğu ile turşu gibi gev- şiyen vücudüm, o bakışların tesiri ile birden katılaştı. Oturduğum yerden, boşanmış bir zenberek ya- yı gibi, hızla fırladım. Haldentan- yan tecrübeli kumandanım güldü. Ve: — Yaya değil baba. Hayvanla gi- deceksiniz. Elimizde on sekiz tane eğerli hayvan var. Arksdaşlerin ona göre seç ve hemen yola çik. Arkadaşlarımı istediğim gibi seç» tim, bazırlığımı bitirdim. O gün meydana getirilen bu küçücük si vari kıtası yavaş yavaş büyümüş, efradı ve hayvanları çoğalmış, bö- lük ve sonra alay olmüş ve az bir zaman sonra müstakil üçüncü sü- vari fırkası namını alan ve İbrahim Beyin kumandası altında Milli Mü- cadelenin devamı müddetince çok büyük işler başaran teşekkülün ilk ve mütevazı takımı olmuştu. Hereketimden evvel Taraklı tel- grafhanesine gittim, Mudurnu tel graf memuru İbrahim Beyi makine başına çağırdım. Benim, dört yüz atlı ile Göynükten Mudurnu üzeri- ne yürüdüğümü münasip şekilde kasaba halkına duyurmasını rica ettim. Ayrıca da, yer ve isim tayin ede- rek bana iltihaklarmı katiyetle bil. diğim on dört kişiye silâh ve hay- vanları ile birlikte kimseye sezdir- meden kasaba dışında beni bekle - melerini bildirmesini de ilâve ot- tim, On sekiz meveudile yüz elli kişilik bir âsi kuvvetini tepelemek vazifesini alan takımıma, at bin! emrini verdim. Altı saat sonra ortalık kararır. ken Mudurnu sırtlarmda idim. Ha- ber gönderdiğim arkadaşlarla, ta- Yakın Tarihin En Esrarlı Çehresi: 111 Teleraf Memuru Haber Getirdi: Yüz Elli Kişilik Bir Abaza Kuvveti, Bolulu Talât'ın Kumandasında Mudurnu Üzerine İlerliyor,, yin ettiğim yerde buluşmuştum. A- silerin biraz evvel, Mudurnuya gir. diklerini, yağmaya girişmek için geceyi beklediklerini de öğrenmiş- tim. Mudurnu telgraf memuru İb- rahim Bey vazifesini, cidden güzel yapmıştı. Asiler tam şehre girdik- leri sırsda karşılamış, kendini milli Kuvvetlere aleyhtar gibi göstermiş- ti. Benİm dört yüz atlı He Mudur- nuya gelmek üzere olduğunu ha- ber vermek suretile de kulaklarına kar suyunu kaçırmıştı Mem karşı çıkan arkâ- daşlarla mevcudüm kirk ki- şi olmuştu. Bu mevcutla ve bilhas- sa gecenin karanlığında kusabaya | girmeği uygun bulmadım. Bir ateş baskını ile âsileri korkutmağı, ka- saba harleine çıkmıya mecbur ct- meyi düşündüm. Kasabaya hâkim bir srrta çıktım, ışıklı yerleri şid- detli bir ateş sağnağına tuttum. Mu kabele görmeyişim cüretimi arttır- dı. Ateşi deha şiddetlendirdim ve bunu yer değiştirerek bir kaç defa tekrar ettim. Muhtelif iştikametlerden yaptı- ğım ateş baskınları, telgraf memu- Tu İbrshim Beyin propagandasını teyit etmiş ve âsileri gerçekten ür- kütmüştü. O esnada, biraz evvel giz lice kasabaya gönderdiğim fedakâr da yanima gelmişti. Asilerin kaç- mak Üzere hazırlandıkları haberini getirmiş, kaçacakları istikameti de söylemişti. Durulur mu hiç? Onla- rın bozulan maneviyatlarımı kafa- ları ile beraber kırmak zaman ve fırsatı geçmişti elimize. Hemen bir yıldırım hızı ile kaçacakları isti- kamete koştuk. Geçecekleri yol ü- zerinde bir pusu kurduk. Haberi ge tiren açık göz arkadaşımın dediği doğru çıkmıştı, Yarım saat sonra, Âsi sürüsü tam pusumun içinde, â- teşimin öldürücü tesiri altında idi. (Devamı var/ BULMACA Dünkü bulmaenmızın halledilmiş şekli 123 456 189 10 BUGÜNKÜ BULMACA 123 48671568919 SOLDAN SAĞA VE YUKARDAN AŞAĞI; 1 — Yemek © Bir kıta, 3 — Bir işaret zamiri g Hüner. 3 — Dava eden © Şimali Afrikada” dır, 4 —bBir vüüyet g Masallarda adı geçer. 5 — Etraf, O bendegin g Eritmekten emir. 8 — Erkek © Bir hayvan 9 Bir z- mir g Bir hart. 7 — Şimali Afrikada bulunur © Şura- da değil burada değil, 4 — Beyan © İstiha. 9 — Bir murangoz âleti © Hububatın teki, 10 — Bir hayvan g Kazanın büyüğü Erzurumda Çocuklara Yardım Erzurum, (TAN) — Çocuk Esirge- me Kurumu şubesi, yeniden 192 fa- kir çocuğu giydirmiştir. Ayrıca her ilkmektepte tesi rumları da, muhtaç talebey yardım hususunda gayret (o #arfetmektedir- ler, Gazi İlkokulu himaye heyeti, 148 çocuğu tamamen giydirmiş, bir çoğuna da sicak öğle yemeği temin etmiştir, aye ku- LOKMAN HEKİMİN OĞUTLER Davetsiz misafirlerin en saygısız- ları o kücük kurtlardır. Ötekiler! İlâçlarla kovuldukları vakit daha çabuk çıkıp gittikleri halde bun - ları cıkarmak cok güç olur. Bunlarm da, insan karnımda be- ğendikleri yer ince barsakla ka- lm barsaktır. Daha olgun hale gel- mezden önce o gençliklerinde er- kekli dişili orada kalırlar, . Fakat bazılarının karnında bunlardan © kadar çok bulunur ki kalın bar- sağın İç yüzü acılmen âdeta kürk gibi tüylü görünür. İnce barsakta dişileri erkekleriyle | hirlestikten sonra, dişisi gebe kalınca kalın bar- sağa İner, orada yumurtasının bü- yümesni bekler. Fakat orada yu- murtlamaz, yumurtasını çıkarmak | için açık havalı yer arar, onun icin cocuğun —yahut çocuk olmayan kimsenin— kalın barsağından çe karak orasma yapişir. İnsanı taciz etmesi de o vakit baslar: Şiddetli, sıkmtılı kaşıntı verir, fakat bütün gün değil, nk- şam Üzeri, gecenin ilk saatlerinde, çocuk, kurtların analarının verdi- ği sıkıntıdan kurtulmak İcin ora- sını kaşır, kaşır ve tırnaklarinm arasma kurt yumurtalarını top- . Sonra parmakları herhangi bir sebeple ağzıma götürünce kurt yumurtaları hazım cihazma girer ve İnce barsağa girince orada tey- zelerini ve amcaların bulur, on- ların arasmda kendi babasını da ayırt edebilime ne mutlu ona. Orasında kurtları bulunan ço- cuk onlarm yumurtaları elleriy- le kendi ağzına götürdüğü gihi ço- cuğa bakanlar da dikkat etmez lerse onlar da yumurtaları, hattâ çocuğun tırnakları arasinda yü murtaların anaları olan disi kurt- lar varsa onları da, cocuğun par- maklarından alarak kendi ağızla- rma götürebilirler, EN YAPIŞKAN MİSAFİRLER Bu kurtlar barsaklarm içinde kaldıkça hiç bir zahmet vermedik- leri de olur. Fakat bir cok defa türlü türlü sıkıntılar verirler: Bu sıkıntılarım en büyüğü çocuklar- da havale, bazılarının bayılması, baş dönmesi, kimisinde huysuz- luk, meraklı haldir.. Büyücek erkek çocuklarda bu kurtlar, ço- cukluk âdetinin sık sık tekerrü- rüne hem de geceleri, çocuğun rüya görmesine sebep olurlar, Kücük kurdun büyük bir fena- ğı da apandis İçine girmesidir. Bir İstatistiğe göre, operatörlerin ameliyatla çıkardıkları apandisle- rin icerisinde bu küçük kurtlar- dan sık sık görülür. Ancak bun- dan dolayı apandisit hastalığına küçük kurdun sebep olduğuna hükmedilemez. o Apandis içerisin- de kurt vardır amma, iltihabı ya- pan miktoptur. Kurtları düşürmek için de tür- Tü türlü ilâçlar vardır. Fakat ka- Im barsağın sonunda bulunan he- le barsaktan dışarı yapışmış olan kurtlara o ilâçlar tesir etmediğin- den sekiz gün sırayla, 80 gram balık yağı ile şırımga yaparlar. Dışarı yapışan kurtların sebep oldukları siddetli kasınmıya karşı tuzlu su ile yahut sekerli su ile yi- kanmak yahut tenkiye yapmak iyi gelir. Tuzlu su kurtların yu- murtalarını patlatır. Fakat tuz! suyu dört hafta sırayla haftada bir gün tekrar etmelidir. Kurtları düşürecek olan ve hep si de az çok zehirli ilâçları hekim reçetesi olmadan kendi kendinize alamazsınız. Fakat o mevsiminde on bes gün sirayla karpuz çekir- değinden hiç olmazsa bir çorha kasığı kadar yemenin kurtları dü- şürmiye faydası olur, Şeritlere kabak çekirdeği, kurt- lara da karpuz çekirdeği, amm — .... HIKAYE Hapi Yazan : shanede Ölüm Dostovevski Hstnede rastladığım yüzler arasında vuzuhla hatırla - dığım bir simâdan bahsetmek is- terim. Mikailof'tan bahsediyorum. Benim yatağımdan iki yatak öte- de yatardı. Hastaneye Birdiğimin dördüncü günü öldü. Kendisi ve. remliydi. Ben Mikailofu uz tanır. dim. Yirmi beş yaşlarındaydı. Güzel yüzlü kısa boylu ve ince yapılı bir adamdı, Kendisinin hazin ve munis bir sessizliği vardı. Gözlerini hatırlı- yorum. Ne güzel gözlerdi onlar, Bulutsuz ve açık bir gündü. Ak - şamın saat üçünde öldü. Güneş göz kamaştırıcı huzmelerini ye - şilimtrak camlardan geçirip, za - vallınm yüzüne bir ışık tufanı yağdırıyordu. Adamcağız kendin- den geçmişti. Bir kaç saattenberi can çekişiyordu. Sabahtanberi göz- leri bulanmış, kimseyi artık tanı- mıyordu. Hapisler ona yardım et- meyi, ona hizmet etmeyi istiyor. Jardı. Çünkü çok fena sıkıntı çe- kiyordu. Güçlükle soluyordu. Nefesi derin ve harıltılıydı. San- ki havasızlıktan boğuluyor ve ha- va arıyormuş gibi göğsü şid - detle kabarıyordu. İlkönee örtü - lerini ve elbiselerini bir tarafa fır- latıp attı. Sonra ezen bir ağır yük- müş gibi gömleği parçalamağa kalkıştı. Gö; çıkardılar, Bir ni, bir deri, bir kemik kalmış kol ve bacakları dolayısile hatten u- Zun görünen gövdesini, pörsümüş karnını görmek, görenlere dehşet veriyordu. Bu İskeletin üstünde, yalnız ayak bileklerine takıl du- ran bir demir halka ve bir de göğ sünde bir haçı vardı. Ölümüden bir çeyrek saat ev - vel, koğuşta ses kesildi. Mahpus- lar gürültü O etmemek için ayak uçları üzerinde yürüyorlardı. Ancak fısıldıyarak konuşuyor - lardı. Konuştukları mevzular ko - ğuşa yayılan matemengiz hüzne yabancı olmakla (oberaber, yine mahpuslar arasıra dönüp sekerat halindeki adama kaçamaktan bir yan bakiş kaydırıyordu O vazallı ise gitgide artan bir güçlükle hırlı - yor ve soluyordu. Titrek eliyle göğsündeki haçı aradı. Onu söküp atmasını anlatan bu hareketi üze- rine, hapisler haçı boğazından $ö- küp aldılar. O haç bile ona ağır geliyordu, öldü. ahpuslar o nöbetçiye haber vermek üzere kapıyı vur - dular. Bir gardiyan geldi. Ölüye şaşkın şaşkın baktı, Ve mafevki Feldscher'i bulmağa çıktı. Felds - cher hemen yetişti. Ölünün baş ucuna vardı. Dil - sizmiş gibi susan koğuşta adıml ri gürültülü akisler uyandırdı. | lünün nabzına baktı. Kat'iyetle tefsir (o edilemiyec: bir hareketle elini salladı, çık gitti, Müdüriyete o haber vere Çünkü ölen mahpus, ehemmiye K bir cürüm işlemişti. Onu resmen ölmüş saymak iç bazı muamelelerin yapılması lâ zımdı. Muameleyi yapacak olan ların gelmelerini beklerken, m: puslardan biri: — Ölünün gözünü kapasak fe na olmuyacak, dedi. Orada dur: lardan biri, bu tavsiyeyi kabul ti. Çıt etmeden ölüye yanaştı * gözlerini kapadı. Ölünün yüzü ; riliyordu. Yüzünü beyaz bir 1 aydınlatıyordu. Ve diş etlerine ) Pışmış. ince dudaklarının arasın dan, gepegenç dişleri, iki sıra ol rak, pırl pini parlıyordu. Akıbet nöbetçilerin zabiti gel di. Başında miğfer vardı, ve mi sellâhtı. Ardı sıra İki nefer yürü yordu. Adımlarını yavaşlata ya vaşlata ilerledi. Durdukları yer den kara kara bakan ve hiç se çıkarmıyan o mahpusları göz uc ile süzdü. o Ölüye bir adım kalı birdenbire dimdik durakaldı. Sar ki apansızın yerine mıhh kalmış tı. emir ve zincirlerle yükli cıpcılız insan gövdesini manzarası ona bir acı verdi. Ciç di, dik, ve sakalına kır düşmüş b adamdı. Uzun zamandanberi hiz met etmiş bir askerdi. İyice ha tırlıyorum. Çekunof yanı başınd. duruyordu. O da gün görmüş ge çirmiş, sakalı ağarmış bir asker di. Gözlerini zabitten ve zabitin her hareketi; tengiz bir dikkatle takip ediyor du. İkisinin de bakışları karşılaş tı. Çerkunofun alt dudağının titre mekte olduğunu gördüm. Dudağını ısırdı. Ve başının küçük bir hareketiyle sanki rastgele bir söz söylüyor - muş gibi, ölüyü göstererek: — İyi ama. Bu da bir ana ku zusuydu, dedi. Bu sözler içime İşledi. Bu sör- leri acaba neden söylemişti? Ve bu fikir ona neden gelmişti? Ka- davrayı şiltesiyle kaldırdılar. Tıs yoktu. Şiltenin kuru otları, hışıl- dadı, Zincirler, tannan bir gürül- tüyle yerlerde sürüklendi. Onla - rı kaldırdılar. Ölü gövdeyi dışarı- ya taşıdılar. Birdenbire koğuşta - kiler yüksek sesle harıl harıl ko- nüşmağa koyuldular. & Dışarıdan zabitin sesi duyuluyordu. Birisine gidip demirciyi çağırmasını bağı- riyordu. Ölüden demirleri kesip çıkarmak lâzımdı. Belediye Sular İdaresinden: Açık Pazarlık ilân İdaremiz ihtiyacı için (800) kilo halis külçe kalay açık pazarlıkla satın alınacaktır. 1 — Bu husus için tanzim edilen şartname idaremiz levazım servi- sinden parasız olarak alınabilir, 2 — Taliplerin şartnamede gösterilen teminat akçelerini idaremi- ze yatırarak makbuzlariyle ihale günü olan 15 mart çarşamba günü Taksin.deki müdüriyete müracaatları. (1587) Zonguldak Liman Reisliğinden 19.1.931 tarihinde Zonguldak limanında fırtına yüzünden batan (Hacızade) vapurunun ankazının çıkarılması ve bu vapurdan çıkarılan iki vinçle bir ırgatanın da gümrük resmi ödenerek alınması limanlar kanununun 7 inci maddesini değiştiren 2829 numaralı kanunun hükmü ne tevfikan muamele ifa olunmak üzere sahiplerinin tarihi ilândan iti- baren 30 gün zarfında liman Tiyasetine müracaatları ilân olunur. (1478)

Bu sayıdan diğer sayfalar: