AnaVatana Yeni Gelenl Bari Radyosu , Bir G Derdini (Baştarafı 1 incide) — Bir tek öküzle tarla işlenir mi? Yabii nöbetleşe sürüyoruz. Zaten ö- küzler de zayıf. — Yani birer çift öküzünüz olursa ihtiyacınız karşılanır mı? — Hükümet 40 evli bir köye 40 şift öküz, 40 pulluk vereceği yerde bir tek traktör verse arazi daha iyi işlenir, ziraat makineleşmiş olur. Za- mandan kazunırız. Hem bu traklör- ler harman değirmeni işlerini de gö- rür. — Kaçar dönüm tarlanız var? — Daha tapusunu alamadık ama şimdilik nüfus hesabile, yirmişer dö- nüm gösterildi. Fakat tapusunu al- madan tarlamız var, diyemeyiz. — Neden? —Dört beş senedenberi gelen binlerce göçmen arasında tapu alan- lar pek azdır. Tapu alınmadığı için de gördüğümüz bay hâdiseler gözü- müzü yıldırdı. Toprak bizim olma- dıkça istediğimiz gibi işliyemiyoruz. Meselâ göçmene; “Al senindir, diye verilen bir araziyi bir kaç sene sonra bir adam çıkıyor. Benimdir, deyip çe- kip alıyor. — Feki hükümete, iskân datrele- rine şikâyet etmiyor musunuz” — Valilere, kaymakamlara isitida | veriyoruz. Evrakımız döne dolaşa İs” kâna geliyor. Bütün dertlerimiz İs- kündaki tomar tomar kâğıtlarda ya- zılı. İskân dairelerinden işleripiz bir türlü çıkmıyor. Hükümetin göçmen- lere gösterdiği büyük şefkatin yüzde birini bile bizim işlerimizle alâkalı olanlardan göremiyoruz. Beş sene- 'denberi burada bulunup ta daha nü- fus tezkeresi alamıyan göçmenler pek çoktur. Bütün günümüz iskân değrelerinin kapılarında geçiyor. Göçmen sevki işleri — Göçmen işlerinde ıslahını iste- âiğiniz başka şikâyet mevzuu işler | var mıdır? 4 — Şikâyet çok. Bu daha Roman- yada sevkişinden"-başlar, Göçmen sevkiyatı esasişi bir şekilde teşkilât- landırılışıdıkça önüne geçilmesi de mümkün değildir. — Sevk işlerine bakan bir teşkilât yok mu? — Var. Fakat lâyıkile meşgul ola- miyor. Meselâ göçmenler Romanya- öçmen Döküyor zama bile riayet edilmiyor. Burların evvelce defterleri tanzim edilip si- raya konmuyor. Komisyon ancak miktar üzerinde meşgul oluyor. Göç- menler, harp felâketzedeleri gibi va- purlara dolduruluyor. Bu komisyon- da oradaki vaziyeti yakından bilen | göçmenlerden hiç olmazsa müşavir aza bulundurulmalı — Buraya geldikten sonraki vazi- yetiniz? — Biz âna vatana kavuşmanın se- vinci içinde gerek orada gerek yol- larda çektiğimiz meşakkati duymu- yoruz bile. Buraya şelir gelmez sevk mıntakalarında uzun middet çodır- lar altında bekletiliyoruz. Bundan sonra köylere muvakkat iskânlar ya- pılıyor, Bir köy odasına bazan üç, dört aile yerleştiriliyor, odalar hasır bölmelerle ayrılıyor. Göçmen evleri yapılıp bitinciye kadar bu evlerde 0- turuluyor. Halbuki göçmenler gelme- den evvel evler yaptırılmış olsa bu sefalet ve perişanlık çekilmez. Tevzi işleri aksak — Mintakalarda tevzi işleri nasıl yapılıyor? — Burada göçmenlerin iş ve iktı- zi işlerinde isabet gösterilemiyor ve çok zaman şehirli köye, köylü şehre, çiftçi iş mıntakasına, İşçi ziraat mn- takasına gönderiliyor. Buradaki ko- misyonda da göçmenlerden vaziyeti | bilenler aza olarak bulundurulursa bu yanlışlıklara meydan kalmaz ber halde, — Yazılmasını istediğiniz başka bir dileğiniz var mi? — Memur ve muallim olarak gelen göçmenlere burada vazife verilmi- yor. Sonra göçmen olarak gelen Türk ialebeleri hepsi de mekteplere gire- bilmek için ayrı ayrı vekâlete müra- caat ederek tahsil derecelerini tayin ettirmek mecburiyetinde kalıyorlar. Bu İş bazan bir ay, iki ay sürüyor. Runun için de kolaylık gösterilmeli. Göçmenlerin bütln sıkıntı! tıran bir mesele daha. var: sevkiyat sonbaharda yapılıyor. Güç» wen buraya gelince bütün hir kışı çadır altında'muvakkst iskân mmta- kalarında perişanlık içinde geciriyor. Sevkiyata ilkbaharda ve vaz içinde başlanmasında hiç bir mahzur yok- dan sevkedilirken en ufak bir inti- Silâhlı Demkrasiler (Baştarafı 1 incide) fade yeni talepler dermeyan ede cektir. İtalyanın yeni talepleri Almanyanm bu hattı hareketi ta- kip edeceğine dalr bu malümata rağ men Roma ve Berlindeki İngiliz a- Janlarının İtalyan metalibi hakkın. daki istihbaratı | İtslyarın Fransa- tur. harp İevazımı fabrikaları imalâtmın mühim surette tesri edilmesi saya- sinde mümkün olmuştur. Bu fabri- kalar, bütün fırkaları son derecede asri harp malzemesi ile teçhiz etmiş- lerdir, Siyasi mahafil, parlâmentonun bu husustaki hüsnü kabulünü ebemmi- yetle kaydetmekte ve hükümetin si- dan arazi İstemekten va; izah ediyor. İtalyanlar yalnız şun- Jarı istiyeceklerdir; 1 — Tunustaki İtalyan kolonileri kin 1896 statüsünün iadesi, bu su- retle İtalyan ekalliyeti, Tunus dev- isti dahilinda bir nevi muhtariyele sahip olacaktır. 2—Djibouti'de Hambourgdaki ser best Çekoslovak limanına mümasil serbest bir liman ihdası, 3 — Dijibouli — Addis — Abeba demiryolunun Fransiz arazisinde Fransa İle İtalya tarafından müşte- zeken idaresi, 4 — İtalyanın Süveyş Kanalmın idaresine iştiraki ve kanaldan geçme resminin tenzili. İngilterenin yardımı Bir harp vukuu takdirinde İngil- terenin Fransaya yapacağı yardım günün en mühim meseleleri arasın. dadır. Mütehassıslar tarafından ve- rilen malümata göre, harp vukuu tekğirinde İngiltereninFransaya der hal motörlü dört fırka gönderilecek at ordusu fırkaları da talim- edildikçe sevkolunacak- dr. Teknisyenler, bunun muhase- mat halinde talimlere derhal başla” nılacağı mfnasını tazammun etmek- ie olduğunu ilâve eylemektedirler. , Bu mühim plânın ilân edilmesi, ve ihtiyi Yeri ikmael lâhlanma tedbirlerini tenkit etmek #asavvurunda bulunan Duff Coper'in izahatımı «dinledikten sonra söz ak aktan vazgeçmiş olduğuna işaret eylemektedirler. Diplomasi mahafili, Paris, Roma ve Berlinde bu plânın bâyük akisler tevlit etmesine intizar © etmektedir. Zira İngilterenin silâhlanma tedbir- leri İngilterenin kendisine zorla ka- bul ettirilecek olan bir harbe hazır- Janmak hususundaki azminin sulhu muhafaza etiwek arzusuna müsavi ol- duğunu göstermektedir. “Derokrasiler, sulhü zorla kabul ettirmek istiyorlar,, Berlin ve Roma, İngiltere Harbiye nazırının Avam kamarasındaki beya- natımı çok soğuk karşılamıstır. Al man mahafili, Almanyanın Fransaya karşı hiçbir tecavılz emeli besleme- diğini, Fransanın böyle bir şey dü- şünmesine imkân bulunmadığını söy- lüyorlar. İtalyada Sinyor Gayda, “demokra- silerin artık tecavüzi bir vaziyet al- dıklarmı ve sulhu zorla kabul ettir- mek istediklerini, yazıyor. Fransız gazeteleri, İngiliz harbiye pazırının beoyanatını memnuniyetle karşılamışlardır. (Hoare Belişanm be yanatma ait tafsilât üçüncü sayfa- mızdadır.) Niçin Türkçe Konuşuyor ? (Başı 1 inelde) Şimdi de bu istasyon en ziyade Tunus, Cezair ve bilhassa Suriye ile meşguldür. Her akşam bu memleketlere Arapça propaganda neşriyatı yapar. İtalyanın Fransa İle arası açık- tr. Fransız müştemlekelerinde Fransayı rahatsız edecek neşriyat yapması izah edilebilir. Bu bizi alâkadar etmez. Bizi alâkadar eden kısım, Bari radyosunun Türkçe neşriyatıdır. Bari radyosu niçin Türkçe ko- nuşur? Türkiyeden başka Türkçe konuşulan bir memleket yoktur. O halde bu neşriyatın hedefi Tür- kiye halki mıdır? Biz bir müstemleke değiliz; Biz İtalya ile muhasama halin. de değiliz; Biz İtalyanm Türkçe neşriyatı- na muhtaç değiliz; Biz Faşist İtalyanın dahili me- selelerini öğrenmiye de pek he | | vesli değiliz. 5 Kaldr ki İtslya Türkiyeye kar- şı dostluk teminatı yermiş bir memlekettir, O halde bu Türkçe nesrivat ni- çin?, * ün akşam radyonun düğme- sİ tesadüfen Roma üzerin- de durduğu zaman bozuk şiveli bir Türkçe İle Bari spikerinin ha- vadis verdiğini işittim. Biraz din- liyeyim, dedim. Spiker, şu haberi veriyordu: — Suriyede, HMaleple Türkiye hududu arasındaki sahada İs yan çıkmıştır. Bu isyanda o ha- vali Türkleri methaldardır. İs- yanı Türkiyenin teşvik ve tah- rik etmiş olması ihtimali çok- türe Bu haber, Bari radyo merkezi- nin niçin Türkçe konuştuğunu iza- ha kâfidir: Türkiye aleyhinde propaganda ve tahrik. Biz bu propaganda ve tahriki İtalyanm Türkiyeye verdiği dost- luk teminatı İle“ harıştıramıyoruz. İtalya Türkiyeye dostsa ve bu dostluk teminatında samimi ise Bari radyo İstesyonunun “Türkçe neşriyatına derhal nihayet over. melidir. Dost İtalyadan bunu bek- lemek bizim hakkımızdır. Peyami Safayı Üç, Beş Gün Okuyarak.. (Başı 7 incirde) hudilerin sigorta primlerini zaptet- medi mi? Faşizmin dünyası şu bizim kaba taslak dünyamıza © benzemezmiş, maddi dünya değilmiş. Böyle sakat bir dava Hegel ile Eflâtun ile nasıl isbat edilir? “Türk inkılâbinın felsefi vapıs- ni araşlırmak yolunda inkılâpçıla- rın sözleri veya partinin neşriyatı bizi aydırlatmaz,, mış. Neden? “Biz ilhamımızı gökten ve galp- ten değil doğrudan doğruya hayat- tan almış bulunuyoruz. diven Ata- türk bizi köfi derecede tenvir et- miyor mu? Faşizmde sanat varmış. Olsbilir, Sanattan mahrum ne bir ihtilâl, ne bir irtica tasavvur Olu- nabilir. Faşizmde ilim varmış. O halde ruhçuluk yoktur. İlim bu asırda sadece pozitivist değil midir? İ Faşizmde din varmış.Eh. O, se) lik kilisesine köle oladursun, Sen bize hürriyet ve istiklâl tavsiye etmiyor musun. Biz de bu kiy- metlerimizi korumak için Jâlk ol- duk işte, Herkes odasının ve kafasının $- çinde istediği kadar koyu klerikal olabilir. Fakat mistisizmin buhur. danını Türk devletinin burnuna u- zalmamak şattile, ürk inkılâbının “İstiklâl Sa- vaşındak! menşelerinde ta- mamile ruhcu olduğu. iddiası ise sadece çocukluk ve mugalatadır. İnkılâbın ilk vasfı, bilhassa köy- Tüyü harekete geçirmiş olan vasfı antiemperyalistliktir. Yani toprak korumak davasıdır. Yeryüzünde a- razi meselesinin bir din meselesi olduğunu ilk defa ortaya atan der- slam sen mi olacaksın dostum? TAN Kendini ölüme mahküm|lspanyada Sayan 4 Çocuklu Bir | Kıyamlar Ana “Yatak, Arıyor ? Hasta kadının yavruları; Bir Paşa konağının yüklüğü bü- yüklüğünde bir odada alı kişiyiz: Kırkına basamadan ölüme mahküm olmuş bir kadın; dört tane çocuk, ve| ben, : Çocukların en büyüğü 14 yaşında; İsmi de Hüsniye. Kasımpaşada ilk| okulun son sınıfında talebedir. Abla: | $ından iki yaş küçük olan Refik te, ayni mektebin dördüncü sınıfında. İki ay evvel dokuz yaşına basan Muzaffer de şimdi ikinci sınıftay-| mış. En küçükleri Nihat, daha mek| tebe başlıyacak yaşta değil. Onun hayatta ilk öğrendiği vazife, hasta bakıcılık, Kan tüküren biçare Emi ne, ciğerini yakan ateşe serpilen ye- güne ilâcı, yani bir bardak terkus suyunu, en küçük oğlunun elinden içiyor, İçinde bulunduğumuz odanın dö- şemeleri, çok yük taşımış ihtiyar bir hamal sırtı gibi kamburlaşmış. Üze- rinde bulunan altı insanı taşımıya, ıkına sıkına ve çok büyük bir zorluk- onun ömrü de, kan tüküren şu ka- dıncağızın ömründen dahâ uzun de- Bil: İkisi de ayni derecede harap. “Buna hayat derler, bayım,, Zaten, bulunduğumuz odada bulur nan canlı cansız her şeyi, hayat ayni | derecede harap etmiş. Bir bahâr daha göremiyecek olan Emineden evvel ölmüş bulunan şey, şu yavruların gözbebeklerindeki ha-| yat sevgisidir: Boş yaşındak! Nihat, insanın sura- tma doksanlık ihtiyar gibi bakıyor. Şu köşedeki kalaysız tencerenin, aylardanberi mangala sürülmediği belli. İçinde her gece yarım düzine insan yatan şu yatağın sefil manzarası, gözlere, ağzı kapatılmamış bir mezar gibi batıyor, İçinde kim bilir ne kadar zaman tek kömür parçası yakılamamış olan mangal, insanın içini, açık kalmış bir ölü gözü gibi ürpertiyor. Eelli ki, mart gecelerinin dişli a- yazı, bu müdafuasız odaya zebunkeş bir düşman insafsızliğile saldırdıkça, | bu biçareler, çatı altı bulamamış ke | di yavruları gibi birbirlerine sokula-! rak korunmuya çalışıyorlar. Yatağın | içinde oturan kadına, elimdeki mek- tubu gösteriyorum: — Bunu siz mi yazdınız bana? Ufalmış yüzünde, aslından d: görünen gözlerini gözlerime dikti: — Evet.. dedi... Sonra bir şeyler arıyormuş gibi et- rafına bakındı: O halile, ruhuna sal- dıran zanftan korunmak için çırpın. dığı belliydi. Fakat ıztırap, yenemis yeceği kadar kuvvetliydi. Gözleri »8- landı. Ve 6 zaman, kendisini, boğazı- na hücum eden hıçkırıklara teslim ederek ve kemikli ellerile, içinde yalnız bir yatak bulunan harap oda- sının her tarşfıhı, boyunları bükük çocuklarının. yürek deşici manzara- sını göstererek haykırdı: ri! — —— —— 2. Bu makalede iayanılan telâkki- ler 926 yılına kadar Türkiyede is- tiklâl mahkemelerinden beraet ka» | rarı almakta bir hayli güçlük çe. kerdi sanırım. o © * Dostum Peyami Safa, olgun bir münevver sayılmak için bir çok şartları nefsinde toplamıştır. He. | müz bu vasfı halz olamaması bun. lara bir kaç yenisini ilâve etme. mekte ısrar edişinden ileri : gelmek. Çok bilmeden çok bilir gini gö- Hüsniye, Refik, Muzaffer *— Bunun adına hayat derler ba- yım” “Artık ümidimi kestim,, Sonra, uzun bir yokuşa çıkan tık- nefes bir ihtiyar gibi dinlene dinlene anlattı; Bir senedir veremmiş. Vâkıâ ko- cası varmış. Fakat tersanede smele- lik eden biçsre Alinin eline geçen gündelik, seksen kuruştan ibaretmiş, Bu 80 kuruşla, 80 çeşit derdi karşı- lamak mecburiyetinde İmişler. Bu parayla, içlerindeki yaralar: değil, vücutlarını bile kapatamıyorlarhış. Kadıncağız, hastalandığını öğrenince kurtulmak ümidine düşmüş. Bunla- rı anlattıktan sonra, yastığının altın» dan bir tomar kâğıdı önüme attı; *“— İşte, dedi, bunlar, ümitlerime kefen oldu!” Eminenin ümitlerini öldüren bü kâğıtlar, kurtarılmak dileğile vilâye- te, belediyeye, kaymakamlığa, nahi- ye, sıhhiye müdürlüklerine verilmiş istidalarmış. İstidaların hepsi de, peşlerinden epey koşulduğunu isbat edebilecek derecede “derkenar” la dolmuş. Bu istidalara verilen “ce- vap” ların ilâç yerine geçmiyeceğini anlıyan kadıncağız, doğrudan doğru- ya hastanelere, dispanserlere başvur- muş. Oralarda da aradığını bulama- yınca, kurtulmaktan ümidi kesmiş: Çünkü sön müracaat ettiği hastane- eti çatar şim kürdüğü zaman, gözlerini yaşartan kırmız renk, kendisine imahkümiye- tini katiyetle tebliğ etmiş: — Ben, diyor, o zaman, her ümidimi kestim. İsteseler bile, ben kurtarılabilecek halde değilim. Fakat şimdiki endişem, beni, ciğerimdeki mikroplardan fazla yiyor: Yavrula- rm düşünüyorum. Hem sade kendi çocuklarımı değil, daha birçok yav- ruları düşünüyorum. Onların körpe ciğerleri benlm saç- tığım mikroplara ne kadar mukave- met edebilir?. Onları korumak için, kış göcele- rinde, yataktan fırlayıp sokağa fır- ladığım, ve ağama gelen kanlı bal- gamı toprağa gömdüğüm olmuştur. Fakat bu tedbirler, onların kurtul» malarına yeter mi? Emin olun ben yaşamak istemiyo- rum. Fakat beni, bir de vicdan yar rasile ölmekten kurtarın; Ben sade- ce, içinde hiç kimseye yarar verme- den ölünebilecek bir yatak istiyo- rum: Orada ölümü, kurtarıcı bir dost bekler gibi, müsterih bekliyeceğim. Uzun bir süküt.. Aksam ezan... Müezzin Tanrının ululuğundan bah- sediyor. Genç kadın öksürüyor, kü- çük Nihat ta tıpkı diğer kardeşleri Bibi sessiz sessiz ağlıyor. Ve ben, içinde diri insanlar bulunan bu me zardan, karnımın tokluğundan uta- narak çıkarken, onlara söylenebile- cek tek kelime bulamıyorum, Çamurlu Kasımpaşa “yollarından zehirli ispirto içmiş bir sarhoş gibi sallanarak geçerken, kulaklarıma mütemadiyen, sefaletin kör kuyusu dibinden yükselen öksürüklü, bitik bir kadın sesi geliyor: © “— Bunun adına hayat derler Ba- yim» İstanbul Birine mesinden; Nefi Sendikat müessesesi avukatı taralından Galatada Rıhtım Cadde- Ticaret Mahke- isinde 33 No, da Hüdai Emanet moto. Tü sahibi ve Kapjanı Ömer Yağcıoğ- Wu aleyhine dört bin teneke petrole ait müdahalenin men'i hakkında ika me eylediği davadan dolayı müdde- İrtifeleri bodur ölçü anleyhe iünen tebligat yapıldığıİmezkür gün ve saatte mahkef mia kalkışmamak. ığdır. İhalde gelmediğinden hakkmda gi-| gelmesi lüzumunu havi gıyap İİ “Âlemi kör, herkesi Yap kararı verilerek muhakemelr: mahkeme divanhanesine #8 mamak. #9rs€m san- |10—4—19a9 Pazartesi günü saat olduğundan keyfiyet işbu (9 14 de bırakılmıştır. Müddetaleyhin İtebliğ olunur. © (15838) (| . PA KE İNŞ e KN Mg e 10-3-939 Bastırık (Bazi 1 inelife ihtarsız vuku bulur ve mürettebi canlarını kurtarmalarına imkân rilmezse, İngiltere hükümeti bu! reketi âzami ciddiyetle karşılar! 'giltere hükümeti, Ingiliz zırhlılarf tcaret gemilerini kara suları İÇİ himaye etmesi için emirler veri ME Lord Halifaks, mele *lordli Franko hükümetini tanımak aley de verdikleri takrire cevap ver8 hiçbir İngilizin İspanyo! kanile © bulamadığını, İngilterenin İspaf nın acak müstakil yaşamasını İs Fini söylemiş ve sözlerini şu şekl bitirmiştir: “İspanya müstakil madığı takdirde ortalıkta çok bir vaziyet hâsıl olur.,, Fransa hükümeti, bu gün yol muhacirlere yardım için bir # yon İngiliz İirası tahsisat istemli Fransaya iltica eden (o muhacirif sayısı (440,000) dir. Fransâ hükümeti, İspanyol may ikinci reisi İbrariya ile Listaya Pariste iksmetlerine de etmiyeceğini bildirmiştir. * | Paris, 9 (A. A) — San Remöl Figaro gazetesine yazılıyor: / Yabancı lejyonerlerin kumanf İni general Gambera, kısa bir istfİ hat için Sanremoyu seçmiştir. disi dün akşam yemeğini B. Görü le yiyerek İspanyadaki mücadelf| şimdiki vaziyet hakkında izahat miştir, Köseivanof 16 Marff Şehrimizde (Baştarafı 1 il si gün, Bulgar elçisi bir yemek W cektir. Köse İvanofu şehrimizde ff dirmek için hususi bir progra al zırlanmaktadır. Dost memleket vekiline refikası, kerimesi, H Kalem Müdürü, siyasi, işler m Venus dürü, Hariciye Protokol şefi v# Bulgar gazetecisi refakat et . dir. Sofya elçimiz, Sevki Berkefi refikası da Köse İvanofla berab leceklerdir. Emvali Gayrimenkule ve İkrazat Bankası Türk Anonim Şirketinden? 30 İkincikânun 1939 tarihli kuriyet, Akşam, Tan ve Sicilli ret gazetelerinde neşir ve ilân len dâvetnsme mucibince 8 1939 tarihine müsadif Çarşambi nü Galatada Doyçe Oryent Dresdner Bank Şubesi binası ilindeki daireli mahsusamızda slelâde heyeti umumiyemiz top” tısında nisabı ekseriyet hâsıl © dığı cihetle Bankamız dahili nf jhamesi ahkâmına tevfikan, yin& ni Ruznamel müzekerst hakk mukarrerat ittihaz edilmek İkinci Toplantınm 11 Nisan tarihine müsadif Salı günü saat talik edildiği İlân ve hissedar! igün hazır bulunmaları rica olu! dan Be...