11 Şubat 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

T opır ikticartuurr. , Kütahyanın Nevyorka Kütahya (TAN) — — Beynelmilel 'Nevyork sergisindeki Türk pavyo - nunda vücude getirilecek tesisat için Türk pavyonu komiserliğince şehri- mizdeki çini fabrikalarından birine ısmarlanmış olan çiniler tamamen Te NN N W y gönderilecek çinileri hazırlanmıştır. Bu fabrikanın sahibi Mehmet Çini, Nevyork sergisine ken di namına da iştirake karar ver - miştir. Çok zengin, mükemmel çe - şitler hazırlamaktadır. Lise Tahsilindeki MESELELER ” (Başı5 ncide) Diğer cihetten, bugün lügatlar, An- siklopediler ve muhtelif mevzula- ra ait neşriyat, kitap ve mecmua - lar o kadar çoktur ki, insan het - hangi bir meselenin tetkik ve hal- li için muhtaç olduğu — malümatı bunlardan arayıp bulabilir. Elve - rir ki bu iktidarı mektepte kazan- mış olsun. Halbuki maalesef lise - lerimiz gençlere, herhangi bir mev zuu, bir meseleyi de kitaplara, mecmualara, vesikalara müracaat ederek, şahsi tefekkür ve mütalea faaliyetleriyle tetkik etmek tekni - ği kazandırmıyor. Halbuki, (fikrt mesainin Tras - yonel bir surette tanzimi) yani, ki- tapları seçmek, en faydalı bir şe - kilde okumak, not almak, vesika toplamak, notlari ve vesikaları « ihtiyaç halinde derhal bulabile - cek tarzda - tasnifli olarak sakla - mak - tekniği, liselerde gençlere ka- zandırılması lâzım gelen en mühim - ». Işte, gençlere tam ve hakiki .£ bir kültür vermek istersek, lise programını ve tedris metod - larını bu esaslara göre yeniden tan zim etmek, ayni zamanda — Güzel sanatlara da büyük bir yer vermek mecburiyetindeyiz. Bir milletin, hiç güzidelerinin, Bethoven, Şeks - pir, Mikel Anj, - Göte, Ro - den.... gibi büyük sanatkârlarının olmazsa - eserlerini tanımaları, bunlardan be dii zevk ve heyecan duymaları za- ruridir, Bunun için liselerimize, güzel sanatlar tarihi dersinin konması İ- cabetmektedir. Fakat bu dersin karikatür ha - line gelmemesi ve kendinden bek- lenen bütün faydaları temin et - mesi, bu dersin müstakbel mual - limlerinin çok esaslı bir surette ha- zırlanmasiyle mümkündür. Her lisede muhakkak surette, büyük ressam ve heykeltraşların en mühim eserlerinin reprodüksi - yonlarının ve büyük konpozitör - lerin başlıca konpozisyonlarına ait plâkların bulunması, bu dersi can- landırmağa hizmet edecektir. 5 — Dilimizin bugünkü vazi « yetinin, lise tahsili verimi üzerine menfi bir surette tesir yapan se - beblerden olduğunu söyliyebiliriz. Lisan, tefekküre mantıki kati- yet, vuzuh ve sarahat kazandır - mak hususunda, riyaziye kadar mü him bir rol oynar. Mazbut ve zen- gin bir lisan olmaksızın yüksek fik , ıgîîfâü_l'ivnün hulunmak mümkiün de Binaenaleyh,-lişanımızı, içinde bulunduğu istikrarsızlık vaziyetin- den kurtarmak için alınacak bütün tedbirler, lise tahsilinin verimi ü- zerinde müsbet tesirler yapacak - tır. YENİ NEŞRİYAT : Esrarlı Ada Kanaat Kitabevi tarafından neşredil - mekte olan Ankara Kütüpanesi serisinin 18 numarasını teşkil eden Esrarlı Ada Üçüncü kısmı çıkmıştır. Fen harikalarını cazip bir surette ve seyahat romanları şeklinde güzel bir üs- Okuyucu Mektuplari Ortamektepten Mezun Olmıyan Memurlar Yeni barem kanununun mMmevzuu- bahis olduğu şu günlerde memur ma- aşlarının tayin ve tesbiti ve ne şekil- de memur olunabileceği düşünülüp konuşuluyor,. Şimdiye kadar devlet teşkilâtında ,| salışmış ve Muvaffak olmuş nice or- ta mektep tahsili görmiyen memur- darımiz vardır. İşlerinde muvaffakı- yet gösterip zam almış, terlfi görmüş, takdir edilmiş ve mensup olduğu da- ireye yararlı bir uzuv olmuş bu me- murların vaziyeti cidden şayanı tet- kiktir. Bu gibilerin uzun tecrübeler- le orta mektep mezunu arkadaşların- dan hiç de aşağı kalmadıkları mu - hakkak olduğu halde bunlrın barem- deki (yeni) yerlerinin tayini hakkın- da şimdiden bir şey kestirilemezse de bahsedilmemesi ihmal değil bir noktai nazar meselesidir. Bunların içinde icraatçı âmirler de mevcuttur. Müli Mücadelede cüm- huriyet devrindeki inkılâplarda ön safta bulunmuş olanlar mühim bir yekün tutar. Bunların gördükleri tecrübeye aldık- ları notlara, muvaffakıyet dereceleri- ne göre memurluk hakkını kazanmış olmaları, bundan sonra da orta tahsil görmiyenlerin memur olamıyacakla- rı için mesleklerinden ayrılmamak ü- zere orta tahsil görmüş sayılmaları ve bundan mahrum edilmemeleri â- dilâne bir karar olur. Bu olmadığı tak dirde meslekten imtihan etmek, ya- hut da orta dereceyi haiz meslek kurs ları açıp veya gece dersleri ihdas e- dip orta mektep tahsili gördürülme- leri ve buna mecbur edilmeleri de pekâlâ mümkündür. Adana: Cemil Görgün * i Babamı Arıyorum 914 harbinde askerliğe giden ba- bam, Görele kazasından Acem oğlu Bilâl, oğlu Şakirle 307 tevellütlü amcam Osmah. Çanakkale harbinde yaralanarak Çanakkale hast'nneslne_ '_yln-dmış ve 'harbe gitmiştir. Askerlik şubesinde ve kütükte aradımsa da, öldü kaydı bulunmadığı için sağlığından haher yoktur. Bilen varsa lütfen adresime bildirsin! Gölcükte Yavuz gemisi Sıhhiye başçavuşu Fethi Güreş (11-2-0939 BULMACA halledilmiş şekli 12345 6789 10 A (BİAİT RİİTİMİE L İRİAİKİML IMMANMslA M Slol b KİA İRİA BUĞGÜNKÜ BULMACA Ü H a KDA N L KARMEN Prospere Merimenin Bütün dünya lisanlarına geçen bu şaheseri ilk defa olarak Bu kadar temiz, canlı bir lisanla Halikarnas balıkçısı tarafından türkçeye çevril - miştir. Bugün KARMEN'in ikinci ve son sayısı çıktı. Cep Kitaplarının © ©CN ga W M - gö SOLDAN SAĞA: 1 — Koyunun — boynuziyle — yaytığı. eski kadınların kocalarına hitap ederken söyledikleri bir tabir. Duyulur, 2 — Aı'ı-W dığı takdirde, 3 — Çok büyük ev. Asker | topluluğu, 4 — Fakat. Çingenelerin işi Kasapta bulunur, 5 — Bir meyva, Avcının | aylık abone 4 $ edilir. CEP KİTAPLARI Serisi fasılasız neşriyatına devam ediyor. Senelik abone 8 İira, altı liradır. Senelik abonelere küçük bir kütüphane hediye Adres: Ankara caddesi Reşit Efendi Hanı, birinci kat. Posta kutusu 97 İstanbul Satış Yeri: Ankara caddesi, (Çığır Kütüphanesi) bugün çıkan 14 “ numaralı kitabını kitapçılardan ve 1 ; a müvezzilerden arayınız. yaptığı, 6 — Zaman. İş adamı, 7 — Ce- reyan eden, 8 — Mail değil. Amel, 9 — Bir 10 — orta değil. İçilir. Ansızın olan. YUKARDAN AŞSAĞI: 1 — Ehndişe, çok değil, gökte bulunur, 2 — Şu değil, o değil, Canımız yanınca söyleriz, 3 — Çok büyük ev, dua ederken söyleriz, 4 — Siz. Vekarlı, 5 — Bir şe- hir. Atmamaktan emir, 6 — Çıkıntı. Bir sayı Ayının evi, 7 — Sağ değil. Bir sayı 8 — Sarmaktan emir endaht, 9 — Çare; ilâç. İskambilde birli, 10 — Yükselmek, havf. L HALKEVLERİNDE | Konferans Bakırköy Halkevinden: 1 — 11.2.1939 Cumartesi günü akşamı RADYOLİN İle SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalaymız. saat 21 de Evimiz salonunda Bay Galip Bahtiyar tarafından (İstanbulda Esnaf Ha- yatı ve Teşkilâtı) mevzulu bir konferans ve onu takübet/.Halkevi orkestrası iara- findan hir. kansar varilaraktin luğundan alınmalıdır. t Fransızca Dersleri Fatih Halkevinden: Evimizde fransızca dersleri verilecek - tir. Bu derslere yazılmak istiyenlerin her gün saat 10 dan 21 e kadar 3 adet fotoğ- raf ve nüfus hüviyet varakalarile Evimiz lüğüne müracaatları. 28 Kânunusani 939 tarihli "Çocuk — TMaei Si Y ilmmana Hartmanan AnAemı tesi: Birer kutu Kurşunkalemi kazannalar: Haydarpaşa lisesi 1054 Kasım Özer, Fatih Askerlik şubesinde Halil oğlu Ha - sip, Beyoğlu orta okul 649 Fikriye Getik. Birer Mürekkepli kalem Kazananlar: Erenköy 4 üncü ilk okul 291 Melek, Pertevniyal lisesi C - 4 de 319 Talha, İstanbul Ticaret lisesi 2263 Reşat. ı;lan Jul Verne'nin bütün_eeerlerl her dile sırrını ihtiva etmektedir. Her kısmın fi - Birer Albüm Kazananlar: Derslere 20 şubat 939 tarihinde başla Uşak Yeni okul 129 İsmail Minareci, tercüme edilmiştir. Bu güzel romanların | nacaktır. İ Gemlik Armutlu ilk okulunda Melâhat en tanınmışı ve en cazibi de Esrarlı Ada- x : Özmen, Adana kız lisesi 748 Taciser Böl- dır. Beyoğlu Halkevinden: gen. Kitap üç kısımdır. Birinci kısmı, Hava Beyoğlu Halkevi spor l ları Birer Resim Modell Kazananlar: Kahramanlarını, ikinci kısmı, Yalnız yaşı- | yalnız Evimizin Tepebaşındaki —merkez Samsun Çarşamba tapu m_emurumm yan adam'ı ve üçüncü kısmı da A4lanın spor sal da yapılmaktadır. |oğlu Yüksekkaradaş, Gerede Misakı Milli Başka yerlerde şubemiz olmadığı gibi hiç |ilk okulu 347 Hatice Talü, Zile orta okul lüp ile tasvir eylemekte şöhret kazanmış yatı 50, üç kısmı birden 150 kuruştur. bir suretle alâkamız da yoktur. 8 Recai Saraç. Bilmecemizde Kazananlar Birer Sulüboya Kazananlar: vefta - ÜBürküğ? mmayatrı s—nceyaza okülü 290 Nihat Taşçı,"Konya erktek orta okulu 316 Hikmet. Birer Kalem Boyası Kazananlar. Bözöyük ikinci ilk okul 29 Mehmet, Akşehir Gazi M. Kemal okulu 112 Hayri Uzun, İzmit orta okulu 815 Yaşar. Birer Pergel Kazananlar: Rumelihisarı 27 inci ilk okul £2 Nezih Çapa, Erenköy Hat boyu 9 numarada Kad- ri, Üsküdar Doğancılar caddesi 101 nu - marada Hamit İmer. Birer Kart Kazananlar: Dörtyol kışla caddesi 1 numarada mer- hum yüzbaşı Kâmil oğlu Nerat, Mudanyı HHman memuru kızı Mihver Sönmez, Diyar- bakır Ergani kazası bakkal Hüseyin Ka- rakoç, Çerkesköy ilk okulu 338 Fikret, <im AKA GÜNDÜZ # Beyefendim, düşündüklerini anlıyorum. San- dığın gibi değil. Mamasının (kızım) dediği bu kadın her yolun yolcusudur biliyorsun? Geçen akşam sen yok iken geç vakit geldi ise bir polis ilen beraber geldi. Dışarda bır müşterisi ile.. Darılma, polis, dedi, kavga çıkarmışlar da senin adresanı verip kurtulmuş, buraya getirdiler. Kızmıyasın diye söylemedim. — Desene mevlâsını bulmuş. — Mevlâsı kim ise karışmam, seni de bulmuş ne çıkar? © O günden sonra yazlığa çıktılar ve Perihan Soydangelin küçük yalının bir mevsimlik misafiri ol- mak üzere kalmasına karar verildi. Vurgun ilk ayı sakin ve avungan geçirdi. Kim- seyi unutmadı. Fakat kimseye adresi vermediği için kimse onu bulamadı. Akşam gazetesinin küçük ilânları Vurgunu_ı"ı pe_k hoşuna gider. O ilânların her birinden bir küçu?: hi- kâye veya bir büyük roman mevzuu çıkarır. Birkaç güzel eserini bile bu küçük ilânlara borçludür. H::ıfr tâ geçen sene yazıp bitirdiği ve henüz neşretmediği (küçük ilân) adındaki son romanı da bunların sa- nuncusudur. Vurgun denize karşı tenbe! tenbel otu- rürken yine küçük ilânlara göz gezdircîı. “(Aramyor) başlığı altında şu kelimeleri okudu: (Küçük dost ho- easını arıyor, mühimdir.) TEFRİKA No. 36 Kalbi sertçe hop etmedi amma, yüzü epeyce k- zardı. Ayıp ettiğini anladı. Hatırladı ki bir buçuk ay önce küçük dostuna söz vermişti, on gün içinde misafir gidecek ve gideceği günü küçük dosta bildi- recek. Bildireceği güne kadar da Nazlı eve uğramı- yacak. Bunların hiçbirini yapmamıştı. Bir buçuk ay bekliyen Nazlı her yerde arayıp bulamamış ola- cak ki gazeteye bu ilânı verdi.Hocasının ilân merak- lhsı olduğunu bildiği için. Hemen şu kısa mektubu yazıp gönderdi: (Ben, yerle gök arasında | nefes alı- yorum. Sığır bifteği yiyorum ve saçma sapan lâflar içiyorum, Beni aradığını okudum. Bundaki suçumu inkâr etmem. “Mühim,, kaydını koymasaydın daha da aldırmıyacaktım. Mühim olan şey sana aitse ba- na yaz. Bana aitse şu bütün yaz bir şey yazma. Ye- rimi bulamıyasın diye sana şu yalan adresi veriyo- rum; Fatih postanesi, post restan, biftek, Ben ora- dan alırım. Eğer “mühimdir,, dediğin şey pek acele bir şeyse şüraya telgraf çek: Taksimde eski evim. Geleyim deme, adresimi vermemeleri için sadakat- lerinden yemin aldım. Senin nasıl olduğunu ne yap- tığını münasip bir günde soracağıma emin ol, Bana iyi bakan gözlerini öperim küçük dost.) Telgraf yerine şu mektubu aldı: (O kadar acele değil hocam. Sözünü tutmadığına ve beni ihmal ettiğine darılmıya hakkım yok. Alış- madığın vaziyetlere sürüklemek teklifi benden gel- mişti. Geri aldım. İhmal senden geldi, sen de bu ih- mali geri alırsan tabii çok sevineceğim. Benim seni tâciz etmekteki bütün maksadım ve küstahlığım, arkadaşımın ablası içindi. Onu sana tanıtmak ve se- nin hayatına karıştırmak ihtiyacını o kadar derinden hissediyorum ki buna muvaffak olamazsam dünya- nin en bahtı kara küçük dostu olacağım. Sana iyi bakan gözlerimi öpmeseydin daha iyi ederdin. Çün- kü bir buçuk'aylık unutulmuşluk bu samimiliği şüpheli kılıyor. Darılma bana. Ben “herkesli kimse- siz,, hocamın gider ayak bahtiyar olmasını istiyo- rum. Sen yaşta ve sen başta bir adam için çok bif- tek zararlıdır, tansiyonu arttırır. Sonra hastaneler- de değil, skandallar içinde nafaka mahkemelerinde dolaşırsın. Hocam! Bilirsin ki küçük dostun kapalı tarafı yoktur. Sana haber vermek mecburiyetinde- yim: Bir Holivut macerasından ziyade bir eski ko- cakarı oyununa gelmek üzeresin. Çok sürmiyecek, yemekte olduğun bifteğin içinden bir böcek çıka- cak, Daha açık olayım, oku: Bir gün Perihan sana babalık isnat edecek, Ve, sen, onu, almak, mecburi- yetinde, kalmış, olacak, imişsin! Bu açıklık yetmezse dahası var: Bunu haminne- sinden, annesinden, mahallesindekilerden ben, ku- laklarımla işittim. Bana şunu sormak hakkındır: — Bücür kız! Sen benim hayatıma neden bu ka- dar küstahlıkla karışıyorsun? , Bunu da açıkça söyliyebilirim: Şöhretler, hürri- yetler gibidir: Verilmez, alınır. Alınan şöhretler si- zin gibilerin şöhretleridir. Verilen, dağıtılan, pay edilen şöhretler de politika şöhretleridir. Politika şöhretleri sabah vardır öğle yok. İkindi vardır ak- şam yok. Bu şöhretler, iktidarda bulundukları Za- man çok var olurlar, düşer düşmez o kadar unutu- lurlar ki kendileri bile bu işe şaşa şaşa hasta - olur- lar. Sizin şöhretlerinize gelince, onlar alın teri ve şahsi liyakatlarle iltimassız alınmış haklardır, sizi belki yerin dibine gömerler, fakat şöhretinizi parça- layıp unutturamazlar. Çünkü onu size veren politik kaygular değildir, halkın sevgisidir. Sizin gibiler bir şeyden korkmalıdırlar: Kendi kendilerinizi imha etmekten. j Sen, kendi kendini henüz imha etmedin, fakat et- mek yoluna girmek Üüzeresin! Bunu böylece bil! Bu- nu sana söyliyen, kitaplar yazmış ve hayatın ne ol- duğundan haberi olmıyan davul kafalı bir filozof değildir. Hayatı bilen yirmi bir yaşında bir Atatürk devrinin kızıdır. Neyzen Tevfiğin sanat şöhretini kim elinden ala- bilir ve onu kim unutturabilir? Diplomat Yahya Kemal o kadar çabuk unutuldu ki bugün, aziz dostu On Üçüncü Alfonsa sorsak (kimdir 0?) diyecek. Fakat Şair Yayha Kemalin şöhretini hangi Tanrı veya Yarıtanrı elinden alabilir? Politikanın Refik Halidi unutulalı on sekiz yıl ol- du. Fakat edebi çelengini kendi pençesiyle halkın gönlünden alıp başına geçiren Refik Halidi kimse unutamaz. Nâzım Hikmeti kuşbaşı, kuşbaşı doğruyabiliriz. Sifir nümara makinede iki çekilmiş kıyma yapabi- liriz. Bundan kolay ne var? Fakat Nazım Hikmet, Nazım Hikmettir; vardır. İster ardak diyelim ister öndek, bir Mehmet Aki- fi hiç kimse yok edemiyecektir. Biliyorum: Soysuz, mayasız ve babasiz kuru kafa- lar vardır; bugün, yarın ve öbür gün Atatürk'ü yok etmeğe yelteneceklerdir. Medrese kübbesine benzi- yen o kafaların içinde belki Atatürk yok sanılacak, fakat iki insanlık kubbesinin birbirine aplike - olu- şundan hasıl olan şu yuvarlak dünyada Atatürk ebe- didir. Otomatikman — Ebedi Şef denilmesinin sırrı bu değil midir? Hocam! Görüyorsun ki, her fikir sınıfından birer eksik örnek aldım. Haklı mıyım, haksız mı? Politi- kadan örnek almak istemem, çünkü... Vazgeç aziz hocam! Bu küçük, yirmi birlik dostun duygularını incitme. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: