Gündelik Gazete EZ gg TAN'ın hedefi Haber” de, Mikirda, herşeyde temiz, — dürüst, samimi olmak, karlin gazetesi elmıya çalışmaktır. ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 2300 Er. 1500 » 3 Ay 800 » 1 Ay 300 » lerarası posta fitihadına dahil memleketler için abone bedeli ralddet gırasiyle $0. 16. 9- 3,5 liradır. Abone bedeli peşindir Adres değiştirmek 25 Kuru Cevap için mektuplar 19 kurus lk pul ilâvesi Mizımdır. 1400 Er. 750 401 1 Sene . GAy ıyan gemamemememam GUNUN MESELELERİ ; : Ümeaman se as anama Kırtasiyeciliğe Karşı Mücadele | — Bundan dört sene evvel, b€- »i devlet hazinesine horçlu göstere” rek, borcum olmıyan bir meblâğı| ödemeye davet ettiler, Kendilerine, bu parayı vermeye mecbur olmadi- imi söyledim, Benden o parayı Ak- dıkları takdirde, büyük bir haksız- lık yapmış olacaklarını izah ettim. Ve ortada mevcut evrak üzerindeki bariz yanlışlığın, bana zarar veril - meden tashih olunmasını istedim £ Bana; “.— Siz, dediler, belki haklı ola- bilirsiniz. Fakat bizim vazifemiz, bu- gün sizden bu borcu tahsil etmek * tire, Neticede, benim bütün mn - hik itirazlarım fayda vermedi. Ve ben, İstenilen parayı, boren girerek ödemek mecburiyetinde kaldım. Şimdi, aradan tam dört sene geç“ ti; Ben, birçok zahmetlere ve mat raflara girerek takip ettiğim bu da- vayı kazandım. Neticede; «.. Evet... Bir yanlışlık olduğu anlaşıldı: Paranız İnde edilecektir!,, dediler, zarfında karşılaştığım zahmet ler, ve harcadığım masraflar ne ola- cak? Bu İşte, bu yanlışlığı yapanlara terettüp edecek hiçbir mesuliyet yok mu?,, sene * Bu hâdiseyi bize anlatan, bir va tandaştır. Cebindeki vesaikle de, sözlerinin doğruluğunu isbat edebil. mektedir. Biz, tek bir vatandaşın geçmiş bir davasını taze bir mesele halinde tutmamak prensihile, onun mağduru olduğu hâdiseyi tafsile gi- Tişmiyoruz. Fakat dinlediklerimiz!, ve başımızdan geçenleri hatırlıya - Tak biliyoruz ki, bu kabil yanlışlık” lar yüzünden manen, maddeten mn- tararrır olan vatandaşlar maalesef ax değildir. Bu vatandaşm parası iade oluna- caktır. Bu itibarla, bu li iğ nelerce uğraştıran yani biyet we memurların suiniyetle- rine hükmetmek mümkün değildir. Fakat hüsnüniyet kâfi mi? Kü- çük bir yanlışlığın vatandaşları ne büyük ve haksız zararlara mahküm ettiğini görüyoruz. Bizce, böyle bir yanlışlığa sebebiyet veren memur, hösnüniyet sahibi de olsa, mazur gö- rülmemelidir. Çünkü onun bu dikkatsizliği, va tandaşları, sufistimaller ve sulmak- satla suiniyetle yapılan sulhareketler kadar mutazarrır etmektedir. Bu itibarla, memurlara, dikkat- lerini arttırıcı cezai bir mesuliyet tahmil etmek, almak mecburiyetin-| de bulunduğumuz tedbirler arasin - dadır. Zaten, bu kabil haksızlıkları ha- arıyan sebeplerin köküne kadar uzanırsak, karşılaşacağımız mikrop: Kırtasiyeciliktir! Vatandaş haklarımı tehdit eden bütün tehlikelere karşı mücadeleyi arttırdığımız bugünlerde, kırtasiye» eiliğe karşı da cephe almak vazife- mizdir: Çünkü mânasız, lüzumsuz kâğıt yığınları arasında kaybolan şey, ve- tandaşların hakları, paraları, ve Va” kitleridir! TA Geçen yazısında liselerin hakiki bir kültür tahsili vermesine mâni olan sebepleri gözden geçiren muharrir, aşağıdaki yazısında da bunların izalesi için alınması lâzım gelen başlıca tedbirleri anlatıyor Lise Tahsilindeki eçen makalemizde, lise- lerimizin hakiki bir kül Ğ İ gür tahsili vermelerine mani İ olan sebeblerden birini. orta- mekteplerden lise sınıflarına gecen talebenin seviye düşük- Tüğünü tetkik ettik ve bunun önüne gecebilecek tedbirleri gözden gecirdik. Diğer sebeb- leri ve bunların izalesi icin a- lınması icabeden tedbirleri bu makalemizde göstermeğe ca- ışacağız. — Bunısrdan bırı nıflarının kalabalığıdır. Sınıflarda telebe mıktarını va» sati olarak altmış olarak kabul e- debiliriz. İstanbul liselerinde 110 talebesi olan sınıflara tesadüf et - nse s1 » "Hiç şüphesiz bu vaziyette nor - mal bir tedrisat yapılmasına imkân yoktur. Diğer cihetten, orta mek - teplerden gelen talebenin zekâ ve fikir seviyesi itibariyle gayri mü- tecanis ve umu! eile düşük ol - ması neticesi muallim, sınıfın he- yeti umumiyesine hitap edebilmek için, tedrisatın seviyesini çok dü- şürmek yahut, beş on kabiliyetli gençle meşgul olarak, talebenin ek geriyetini ihmal etmekten başka bir şey yapamaz. Muallimler, umu miyetle birinci şekilde hareket et- mektedirler. Bundan başka muallimler böyle ka labalık sınıflarda talebeyle şahsen meşgul olmak, onların inkişaf ve tekâmüllerini takip, sevk ve idare etmek imkânım tabiatiyle bulama- kalemizd: miz gibi, Seç lerek talebe alındığı takdirde “bu izdiham, seviyesizlik ve tecanus - süzlük meselesi kendiliğinden hal- edilecek ve lise sınıflarında 35 der fazla talebenin bulunmaması İm » kânı temin olunacaktır. 3 Liselerin tahsf) seviyeleri ve verimleri üzerinde tesir icra e- den unsurların en mühimmi, Şüp- hesiz, bizzat muallimlerdir. Fran- sız liselerinin bütün dünyaca ta - nınmış şöhretleri, üniversite tah - silini muvaffakıyetle bitirmiş genç- lerin en kuvvetlilerini (Agregas - yon) müsabaka imtihanı ile seçe - Tek bu müesseselere muallim yap- maktan ileri gelmektedir. Muallimlerin vaziyeti bakımın- dan kendi liselerimizi tetkik etme den ve bu hususta hüküm verme - den evvel şunu söylemeyi bir vic- dan borcu biliyoruz ki, bütün tah- sil derecelerinde olduğu gibi li - selerde de müajlimler - diğer mes- leklere nazaran çok az para aldık- ları halde - canla başla çalışmakta dırlar. imdi, lise muallimlerimizin menşeleri ve ilmi seviyeleri hakkındaki vaziyetlerini en salâ » hiyettar bir ağızdan dinliyelim: (1) “Bugün liye, orta ve öğretmen 0- kullarında vazife almış bulunan öğretmenlerin menşei muhtelif - tir. Bu hususta bir fikir vermek Üzere 10.11.1936 tarihinde yapı- lan İncelemeğe göre vaziyet şu- dur: 960 Yüksek tahsil görmüş olan - Jar, 1.129 Orta tahsil görmüş olanlar, 21 Mususi tahsil görmüş olanlar. Bu vaziyete göre, orta öğretim teşkilâtında okutmak vazifesi- ni üstüne almış olanların sevi - yelerini yüikseltmeğe olan ihti- yaç açık bir surette görünmek - tedir. Bu, sadece, mesleğe Yeni öğretmenleri hazırla - mük suretile değil, mevcudun bilgisini arttıracak tedhirlere baş vurmakla olacaktır. Şimdi « ye kadar yapılan tedbirler için- de muallim kursları vardır. . Diğer taraftan, orta öğretmen Mese İeler Yazan: Sadrettin Celâl Antel Sınıfların Kalabalığı - Dil İşi - Program ve Metod - Muallimlerim lerin © menşelerine, meslekte gösterdikleri muvaffakıyetle - re göre orta ve Jise müallimli - ğini ayırmak zamanı gelmiştir. Bizde ve yabancı memleketler- de, üniversite ve yüksek mek « tep tahsili görmüş olanlarla, menşei bu tahsil derecesi du » nunda bulunanların, ayni ter - fi baremine tabi olmaları ve ni vazifeleri deruhte doğru görülmez... etmeleri ksek tahsil gör- kak surette il ted rİs unsuru olması icabetmediği gi bi, her yüksek tahsil yapmayanın da zaruri bir surette, ilmi kudreti eksik fena bir muallim olması 1. saflarında tedrisatta bulunnesie"eh- İiyete ve ilmi seviyeye malik de - ğildirler. Bn mukabil, otodidakt, ken- di kendini yetiştirmiş olan öyle muallimlere tesadüf edilir ki insan, bir çok liselerde böyle mu- allimlerin bulunmasını temenni et- mekten kendini alamaz. Bununla beraber gayet tabildir ki, umumi- yet itibariyle, normal bir üniver - site tahsili görmüş olan unsurlar, sadece lise tahsili yapmış olanla - ra muraccahtır. Yukarıda kaydettiğimiz istatis- tikten, orta tahsil yapmış olan mu- alimlerin liselerimizde ekseriyet- te oldukları anlaşılıyor. £ Yüksek tahsil yapmış olanlara gelince, bun ların mühim bir kısmının, esasi bir üniversite tahsili yapmayıp zi- raat, orman ve dişçi.. meklepleri gibi yüksek meslek mekteplerin - den çıkmış olduklarını unutmama- lıdır. pe esaslı bir nokta da yük- sek tahsil görmüş olan ve olmayan lise muallimlerinin - bü- yük bir ekseriyeti itibariyle - pe - dagojik bir teşekkül almamış ok maları keyfiyetidir, Gayet tabiidir ki, tedris ettiği ilim zümresinde kuvvetli olmayan bir muallime, pedagoji bilgisi çok bir şey ilâve etmez. Lise muallim- liğinde, bütün muallimlikte asıl o- lan, en mühim olan, kuvvetli bilgi ve kültürdür. Ancak o kültürleri ve ilmi seviyeleri müsavi olan müslilim - lerden pedagojik teşekkülü olan olmayandan herhalde daha © çok muvaffak olacaktır. Hiç kimse - ne kadar zeki kabiliyetli olursa olsun - En İyi ve verimli terbiye ve tedris tekniğini, muallimin hayatında - ki şahsi tecrübeleri Ole bu lup çıkaramaz; muhtelif memle - ketlerde, binlerce muallim ve ter- biyecinin tetkik ve tecrübe faali- yetleri neticesi bulunan ve verim- leri, #lmi kontrol metodlarıyla tah- kik edilen terbiye ve tedris teknik- lerini yalnız başına bulmak imkâ- ve izin Vaziyeti nına malik değildir. Şüphesiz, çok zeki ve kabiliyetli bir muallimin beş on senelik tecrübeden sonra, kendine sz çok doğru bir yol, ve » dür, Fakat, bu neticeyi, binlerce ta- lebenin zararına yaptığı tecrübe - lerden sonra elde edeceğini de w- nutmamalıdır. Liselerde tedrisatın seviyesini dü- şüren sebeblerden biri de muallimle rin talebeleriyle yakından ve dai- mi temaslarını mümkün kılacak derecede mekteplerine bağlı ola - mamalarıdır, Bugün lise müallim- lerinin esas mekteplerinden baş - ka ve diğer mektoplerde, hususi, ekalliyet ve ecnebi mekteplerinin birinde veva. bir. kaçında dersleri attan fazla dersi olan muallimler »z değildir. Bu vaziyet neticesi mu- allim,, liselerde sadece dersini ver- mekle iktifa ederek (| talebesi ile meşgul olmak, onların fikri inki - şaflarına İstikamet vermek, müta- lealarını tanzim etmek, bir kelime ile, ders saatleri haricinde talebesi ile alâkadar olmak imkânını bu « lamamaktadır. B” hareketlerinaen aotayı n - #6 muallimlerini itham et - mek hakkını hiç kimse kendinde bulamaz. 2.132 orta tahsil mual limlerinden 1.160 tanesinin, yani yarısının asli maaşlarının (25-40) lira arasında bulunduğunu hatır - latmak isteriz. Ancak, muallimlerin - esasen refahtan uzak olan maddi vaziyet lerine zarar vermemek şartiyle - buna çare bulacak esaslı tedbirler almak da bir zarurettir. Bu tedbirlerden biri, mevcut muailimler arasından bir seçme yapmak suretiyle bunların bir kıs- mını orta mekteplere meletmek, diğerlerini liselerde bırakmaktan ibarettir. Bu seçme neticesinde ka- lacak musllimlerle bugün mevcut olan 36 Dseyi idare etmek imkân olmıyacağına göre liselerin mıktarı ni azaltmak, belki de yarıya indir. mek lüzumu hasıl olacaktır, bu su- retle, sınıfları altmış, yetmiş mev- cutlu 2000 talebelik liselerin ye - rine, sınıflarında 35 talebe bulu - nan beş altı yüz mevcutlu normal liseler teşekkül sdecektir. İkinei bir tedbir olarak, lise mu- alimlerinin maaşlarını, vazifele - rinin ehemmiyeti ile mütenasip bir seviyeye çıkarmak ve bu su - retle lise muallimliğini cazip bir hale getirmek lâzımdır. John De- wey de Maarif Vekâletine vermiş olduğu raporlarda, bu nokta üze - rinde ehemmiyetle ısrar etmişti. Her sene yüksek muallim mek- tebine girme müsabakasına iştirak eden namzedlerin, umumiyetle, mühendis ve mülkiye mektepleri gibi muallimlikten çok ziyade pa“ ra ve istikbal temin eden meslek- Jere yetiştiren mekteplerin müsa- bakalarına iştirak etmek iktida - rn kendilerinde görmeyen yahut bu müsabakaları (kazanamayan gençler olması, bu meselenin €- hemmiyetini kâfi derecede teba - rüz ettirmektedir. En nihayet, Fransada olduğu gibi, Agregasyon imtihanında ka - zenanları lise muallimi istec miz evsafta lise muallimi temin etmek hususunda alınacak ir tedbir olarak göslere- ütün bu tedbirler alındıktan sonra mualimleri mekteple- u suretle, mual - talebeleriyle - bilhassa leyli mekteplerde - ders zaman - larında olduğu kadar diğer boş sa- atlerde, mütaleaalarda meşgul ol » maları imkânı temin edilecektir. Lise müdürlerinin bugünkü va ziyetleri de, bu müesseselerde 1s - tediğimiz terbiyevi muhitin tees - süsüne mani olan en mühim bir â- mildir. Bilhassa leyli lise müdür- leri, bir taraftan kırtasiye, diğer ci- hetten yağ, pirinç ve süpürge iş « meşgul olmaları dolayısıy- le, ülelâde bir kırtasiyeci ve bir vekilharç mevkline düşmekte ve mektebin manevi hayatı İle alâka- dar ve meşgul olmak imkânını bu- lamamaktadırlar. Bütün bu maddi işleri liselerde ihdas edilecek (ekon: dürmek suretiyle müdürlerin, yu- karıdı im tarzda mekte- be bağlanacak olan musilimlerle beraber, hakiki terbiyevi vazifele - riyle uğraşmalarına imkân Ver * mek, yapılacak en hayırlı işler - den biri olacaktır. Çünkü bu suret güzideler sınıfını yetiştirmek leriyle n) lara gör - yapmayı, | —— 5 4 Zİ St. James Sarayı Yazan; Sabiha Zekeriya Sertel ondrada St. James (sarayı, Ken'an ilinde, mev'ut topra « fin hayalini yaşayanlarla, Arap me- deniyetinin hâlâ haşmetle yaşayan abideleri üzerinde hükümranlık id - eden milletlerini bir araya getir- , Fakat Sen James sarayının bu - günkü manzarası, ne hoş bir manza- radır, Filistin Arapları Müftü fırkasile, mu- tediller anlaşamadıkları için kon - grede temsil hakkını birbirlerine ve- remiyorlar. Sen James sarayının ko* sidorlarında, uzun çubuklu entarile- İri, iâcivert maşlahları, safi ipek kefi- yelerile dolaşan arap murahhasları Fi listinin, bütün Arap milletlerinin is öldâl davasını şimdilik kenara ko- yarak bu davanın halliyle meşgul... Filistin Arapları, kendi öz top - raklarında, gökten kudret (helvası seklinde yağan, mev'ut toprakta kendilerine vatan kuran İsrailin ç0- cuklarına hışımla bakıyor. Bir ma - sa etrafında yan yana oturmamak - la, bu toprakta ebede kadar yan yana oturmuyacaklarını bağırıyorlar. Arap milletlerini konfederas - yon şeklinde birleştirip, Mısırın — lifeliği altında toplamağa çalışan fel 1âh, tükürüklerini yuta yuta, mefesi kısıla kısıla bü; abistan hayali- ni, binbir gece masallarındaki zen - gin, renkli, ateşli heyetanlarla kızış- tırmağa uğarşıyor. Ev sahibi, İngiliz hakemi, top raklarında ayırdığı, şimdi burada birleştiremediği bu davacıları bir masanın etrafına toplamak için .. - ray koridorlarında fırıl fırıl dönü - yor, bir odada Ken'an ilinden gelen- lere mayi boncuğu verirken, öteki ©- dada Kur'an okuyan Arabın kulağı: na, mavi honcuk sendedir. Diyor. Filistindeki istiklâl davasını, Av rupadaki istilâ emellerine bir silâh yapmak, Sen James (sarayının sa » biplerini korkutmak isteyen, Filis » #rine slmış olan İse - nçlerin ahlâki ve İçtimat (in isvanlarını körükleyen o ecnebi propagandacılar, Filistin davası, bir teşekkülleri, buğün olduğu gibi, ih- mal edilmiyecektir, 4 — Liselerin tahsil seviyesi üzerine müessir olan prog » ram ve metod meselesini de tetkik edelim; Lise programları, fikrimce, çok yüklüdür; muallimler, bütün gay- retlerine ve hülsnüniyetlerine rağ - men, ders müfredatını bitirmekte daima güçlük çekmektedirler. Programın bu yüklülüğü. genç- lere bütün ilimlerden, omümkün olduğu kadar fazla şey öğretmek arzusundan ileri geliyor. / İlmin, herkesin öğrenebileceği kadar mah dut malümata inhisar ettiği za - manlarda tahakkuku mümkün o- lan bü arzu bugün, malümatın nas mütenahi çokluğu, tenevvüü, ge « nişliği karşısında, tahakkuku im - kânsız, lüzumsuz, hattâ zararlı o- lan bir arzudur. Bunun mümkün olmadığını iş- bata lüzum yoktur, Zararlı olma- sının sebebi açıktır; çünkü bu su. retle talebe, çok ve (mütenevvi mevzulara ancak pek sathi bir su- rette temas edebiliyor; sona da ta. mamiyle unutacağı bir yığın ma - lümatı, formülleri ve kanunları zihnine yığmaktan başka bir şey yapamıyor. Bir mevzu (üzerinde durup düşünmek, ve onu, şahsi mü şahede, tetkik, mütalea ve tecrübe faaliyetleriyle derinleştirmek im » kânını bulamıyor. Bunun faydası ve lüzumu da yoktur: çünkü, fikri inkişaf, ba « xim ve temsil edilmeksizin, benim senmeksizin, taszzi etmeksizin zih- ne yığılan ve bir müddet misafir gibi orada eğreti kalan bilgilerin mıktariyle mütenasip değildir. Sonradan lâzım olur endişesiy- Je her şeyi öğrenmeğe lüzum yok- tur; çünkü, bu suretle, bize anla - mak ve müessir olmak iktidarını kazandıran, tefekkürümüzü ve fa- aliyetimizi emniyet ve isabetle i - dare ve kontrol eden hakiki bilgi- ler kazanmak mümkün değildir. (Devamı 8 nede) (1) Türkiyede orta öğretim, Ha- san Âli Yücel, Sayfa 92 irk davasıdır diye haykırıyor, Yahu- dileri kıtır kıtır doğrayınız. Öğüdü- nü veriyorlar Bunun içindir ki Londradaki A < rap kongresi delegeleri yan yana ge- lip de bir türlü masanın etrafına o- turamıyorlar. Birleşemiyorlar, dost kim, düşman kim ayırd edemiyorlar, * Sen Inmes sarayının — bugünkü manzarasi bana Lafontenin İstridye hikâyesini hatırlattı; Bir deniz sahilinde giden iki yolcu, suların toprağa sıyırdığı bir istridye bulmuşlar. Yolculardan biri Jistridyeyi görmüş, göstermiş, ötekisi eğilip almış. Tek istridyeyi kim yiyecek, pay- laşamamışlar.. Birincisi ben gördüm, yemek benim hakkımdır, demiş, öte- kisi yerden ben aldım, yemek benim hukkımdır diye ayak diremiş... Kav- ga büyümüş, gürültüye gelen üçün - eli bir şahsı hakem yapmışlar. Ha » kem istridyenin kabuğunu kırmış, i sinden çıkardığı özünü ağzına attık - tan sonra, bu kabuğu senin, öteki ka» buğu da senin... Bu yediğim de be - nim hakemlik hakkım. Demiş, emmi e Bir Haftada Tutulan Kaçakçılar Ankara, 10 (AA.) — Geçen bir hafta içinde, Suriye hududunda: 90 kaçakçı, bin beş yüz kilo gümrük ve inhisar kaçak malı ile 236 Türk | lirası, iki altın Mra, iki silâh, beş mermi, yedi kaçakçı hayvanı, 349 kesim hayvanı. İran hududunda: yedi kaçakçı, üç yüz doksan kilo gümrük ve inhisar kaçak malı ile dört kaçak hayvan. İstanbulda: on bir kaçakçı, dokuz kle on bes amm uyuşturucu mad- e ile yüz an yedi şi M8 içki, ide Yunan hududunda: dört kaçakçı, dokuz kilo on dört parça gümrük kaçağı ile dört at. Ege denizinde: kara sularımızda avlanan ecnebi iki kaçakçı ile bir balıkçı kayığı ele geçirilmiştir. |