11 Mayıs 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

11 Mayıs 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

11-5- 1938 İstanbuldan Röportajlar : — Batan Ertuğrul Gemisi Kahramanlarından Sağ Kalan Çavuş Anlatıyor Kmmpaşıda, yeni ismile Ge- dikli Erbaş Mektebinin parmaklıkları önünde, bugün saçı sakalı biribirine karışmış sefil bir ihtiyar dileniyor. Bu adam, öte « denberi bu yerin gediklisi... Yaşı seksen var, fakat hâlâ kuvvetini mu hafaza ettiği hissini veriyor. Akşama kadar dileniyor ve toplı yabildiği beş on kuruşu da mavi renkli ispirtoya veriyormuş. Bize bu ihtiyarın bundan yarım asır evvel Japon sularında parça - lanan Ertuğrul fırkateyninde bu - Junanlardan biri olduğunu haber verdiler. Kendisini Kasımpaşanın Bitpa - zarında, bir yer odasında, 13 yaşın daki oğlu Bahtiyarla beraber bul- dum ve konuştum. İsmail çavuşun seksen yıl - lık alkolik dimağı, elli sene evvelki faciayı vuzuhla hatırlıyabilmekte- — 1304 senesinde beş yıllık bah riye askeri idim ve Ertuğrul fırka- teyninde çavuş rütbesi ile çalışıyor dum, Bir gün Japonyaya gideceksi niz, dediler. Tahta gemi ile Japon- yaya gidilir mi, gidilmez mi? Kim düşünür. Emir büyük yerdendi. Ab dülhamit, gemi kumandanı Osman Paşaya: — Gidebilir misin? Demiş, o da: — Sayei Şâhanede Çin Maçine bile giderim Efendimiz!. Cevabını basmış ve kılıcını şıkırdata şıkır - data huzurdan çıkmış. Japonyaya gidişimiz bir âlem- di. İçinde mum ve petrol lâmbası yanan, ağır bir şey düştüğü zaman güvertesinin tahtaları biribirine ge çen;'tahta bir (zifhli!) ile nasil gi- dilebilirse biz de öylece gittik. Ge- mide emirler, kumandalar yolun- da idi. Fakat tekheyi, yelkenleri ve Makineleri ile 6 milden fazla gö- | türmek kabil olamıyordu. indistanı, Çini filân geçtik ve aylarca sonra Japonyaya vardık. Havaların tatsız gittiği bir mev- simde Osman Paşa hareket emrini verdi. Biz emri aldığımız akşam Japon meyhanelerinde otururken Japon bahriyelileri burnumuza gülmüş - ler ve “tahta gemi ile bu havada Ja pon sularından bir adım öteye ge - çemezsiniz!,, demişlerdi. Adamların haklı olduklarını son- radan pekâlâ anladık, amma, olan bir defa olmuştu. Kumandan Ferik Osman Paşaya da, Japon bahriyelileri söylemiş - ler ve “bir müddet daha bekleyi - niz, şimdi gitmiye kalkarsanız ted birsizlik olur,, demişler. Ben görmedim. Görenler anlatı- yor; Osman Paşa, Japon Amirali- nin karşısında küplere binmiş: — Bize bu sırmaları analarımız takmadı. Biz onları sayei şâhane- de, denizlerle dövüşe dövüşe al - dık! Diye bağırmış. Bir sabah gün doğmadan hare - ket ettik. B oğaziçinde, denize — biraz dikkatli bakarsanız, dipte- ki yosunları görürsünüz. Japon de hizinde ise sular simsiyahtır. Gemi nin kıçında köpüren dalgalar bile siyah köpüklü ve korkunçtur. Biz bu hafif dalgalı denizde 28 parça Yelken açtık ve makineyi de bütün hızile çalıştırdık. 6 mil yolla gidi- Yorduk. Denizde güneşsiz bir gün b'îşıamıştı. Japon adaları sağ geri- Mizde kalmışlardı. Akşama kadar günümüz hâdise- Siz geçti. Akşam üstü, deniz, bizim $lü deniz dediğimiz, çırpıntısız, fakat büyük dalgalı bir vaziyet aldı. Fırkateyn bir iniyor, bir çıkı- Yordu. Havada, bunaltıcı bir dur- :“nlulî vardı ve nefes alışlarımız ile güçleşmişti. Dümende vardi- Yada duruyordum. Geminin rota - sını bozmadan, dalgaları baştan şılıyacak şekilde dümen kulla- hiyorduk. Hava o kadar Tütubet- N YAZAN: A. MÜNTEKİM P. .. ..I IA ğ WM Ertuğrul faciasından sağ kalan Kasımpaşalı İsmail Çavuş H ve ağırdı ki, şakaklarımızdan zı- rıl zırıl ter boşanıyordu. Evvelâ dış caketimi, sonra mintanımı ve niha- yet iç fanilâmı da çıkardım. Yarı çıplak bir halde ve güçlükle nefes alarak vazife görüyordum. Akşam namazından sonra dal - galar büsbütün büyüdü ve Tüzgâr gittikçe kuvvetlenmiye başladı. O kadar ki, gemide yatsı ezanı okun- duğu zaman, Osman Paşa da dahil olduğu halde, geminin 784 kişilik zabit ve mürettebatında âdeta he- yecan derecesinde bir korku başla- mıştı. Gemide emir ve kumanda kal - mamıştı. Vapur istikametsiz bir şekilde, ve zifiri bir gece içerisinde alabildiğine gidiyordu. Hepimiz bir kuyuya dalarcasına atıldığımız bu karanlığın seonundan ne çıkacağını bekliyorduk. İşte bu sırada, ömrümde duy - duğum en büyük gürültü koptu. Koca gemi, önümüzde birdenbire büyüyüveren simsiyah bir kayanın önünde parça parça olmuştu. Osman Paşa, en baştaki prova direğinin dibinde cansız yatıyordu. Direk, düşmüş ve altında Osman paşayı da ezmişti. G özlerimi açtığım zaman bir Japon hastanesinde yatı - yordum. 784 kişiden 60 kişi canlı olarak kurtulabilmiş, 724 kişi sula- ra kaynayıp gitmişti. Kurtulanlar- dan altısı da hastanede öldü ve biz 54 kişi kaldık. İçimizde zabit ola- rak kurtulan iki kişi vardı: Gemi- nin imamı olan Kasımpaşalı hoca Mehmet Efendi ile kazancı za - biti Hayri Efendi. Üst tarafı ben de dahil olduğum halde çavuş ve ne - ferdi. Bizi bir Japon gemisine yükledi- ler ve İstanbula yola çıkardılar. Çanakkalede muazzam merasimle karşılandık. Dualar edildi, nutuk- lar söylendi, namazlar kılındı ve ilâhiler okundu. Geçmiş gün, iyi hatırlıyamıyorum. İstanbula geldiğimizin ertesi gü- nü bizi Yıldıza götürdüler. Bah - çede merasim köşkünün karşısına dizildik. Bir tarafımızda paşalar, ö- bür tarafımızda müşirler duruyor- du. Karşımızdaki kapı açıldı ve Ab dülhamit göründü. Biz hemen: — Padişahım çok yaşa! yı bas - tırdık. Abdülhamidin emrile göğüsleri- mize birer nişan takıldı, mükâfa- ten müddetimi dolduranlara tez- kere verildi, doldurmıyanlar da bir derece terfi ettirildi ve ben de bu arada başçavuş oldum. Başçavuş olduktan sonra ikinci bir seyahat te Ferik Emin Paşa ma iyetinde olarak Basraya yaptım. Sonra da terhis olundum. — Aldığın nişanlar, tezkereler ne oldu İsmail çavuş? B u kadar sözü bir otomat ha- linde ve hiçbir heyecan e- maresi göstermeden söyliyen İs - mail çavuşun gözleri sulanır gibi oldu: — Sorma, bayım, dedi, on üç se- ne evvel İzmirde bir zelzele felâ- keti olduydu ya; dört odalı evim- le beraber her şeyimi o felâkette kaybettim. Karımı, kayinpederimi ve kayinbiraderimi ve üç çocuğu- mu, enkaz altından ölü olarak çı- kardılar. 6 aylık çocuğum Bahti- yarla ben, eşya olarak bir kahve fincanından başka bir şey kurtara- madım. İzmirdeki evim; Topaltında Ki - reçlikayada bir numaralı evdi, Ha- rap oldu. Otuz sene İzmirde kayık- çılık yapmıştım, Sonra 6 aylık ço- cuğumla İstanbula»geldim. O za - mandanberi boyacılık ve sıvacılık yapıyordum. Çocuğumu kendi ken dime büyüttüm. Geçen sene par - mağım sakatlandı. Bir senedenbe- ri işte böyle dileniyorum. Zavallı çocuğum da benim gibidir. Zavallı ne de bahtiyar oldu ya!,, İsmail çavuşun hikâyesi bundan ibarettir. Şimdiye kadar, Ertuğrul faciasından sağ olarak kalan Bar - tinli iki kişi olduğu zannediliyor- du. Hattâ, bunlara geçenlerde Bar tında madalya da verilmişti. İs - mail çavuş şimdi bunların üçüncü sü oluyor. Ertuğrul faciasının sağ kalan üçüncü kahramanını dün bu lup görüştükten sonra, bir dördün- OTAN “|Şu Garip Dünyada: Deliler de İsyan Etmişler Macaristanda, Budapeşte civarın- daki kasabalardan biri geçenlerde delilerin hücumuna uğramıştır. Va - ka hayli gülünç ve hazindir: Şehir civarındaki tımarhanede bu lunan deliler, aralarında bir plân ku rarak isyana karar vermişler ve bu- nun için de hemen faaliyete geçmiş lerdir. Ilk iş olarak isyan günü tes- pit edilmiş ve 360 kadar deli sopa, taş, demir kabilinden birer silâh te- darik ederek o gün hepsi birden çı- kış hücumu yapmışlardır. Plân mu- vaffakiyetle başarıldığı için, her ko ğuşta evvelâ gardiyanlar karyolala- ra iplerle bağlanmış, avlulardaki nö betçiler bodruma tıkılmış, karşı koy mak istiyenler de derhal temizlen - miştir. Bütün koğuşlardaki deliler, serbestçe temas imkânını kazandık - tan sonra hep birden dış kapıyı boy lamışlar ve muhafız gardiyanları da kıskıvrak bağlıyarak yandaki kulü- belerde hapsetmişlerdir. Fakat, hâdise derhal civarda şayi olmuş, ve şehirden imdat kuvvetle- ri istenmiştir. Deliler, bunu da he - saba katmışlar ve koğuşlarda ne bul- dularsa dışarı çıkararak hastanenin |önünde barikatlar kurmuşlardır. Mo |törlü polis kuvvetleri geldiği zaman, | delilerle aralarında şiddetli bir çar- îpışma olmuştur. Bu sırada hastane- |ye ateş verilmiş ve yüzlerce deli bir saat mesafedeki kasabalara dağıl - mak imkânını bulmuşlardır. Zabıta, bütün kuvvetini sarfede - rek kaçanları birer birer toplamış ve büu iş tam bir hafta sürmüştür. Ve - rilen habere göre, bu azgın delileri muhafaza için şimdi daha muhkem bir hastane inşası maksadile hazır - lik yapılıyormuş! Garip bir hayvan Cenubi Afrikada gezen bir İngi - liz seyyahı, şimdiye kadar görülme miş garip bir hayvana rastlamıştır. Kurbağa büyüklüğünde olan bu aca- yip mahlük, sıçrıyarak yürüyormuş. Fakat, cüssesine nazaran cıçrama ka biliyeti © kadar fazlaymış ki, her at- layışında 9 metre kadar ilerliyebili - yormuş. Ingiliz seyyahı, bu hayva - nı yakalamak için gecesini gündü - ze katmış, orman içlerine pusu kur- muş, nihayet emeline muvaffak ol - muş. Hayvanat âlimleri, şimdi Londra - ya getirilen bu garip mahlük üze - rinde tetkikler yapıyorlarmış. BİR MODEL YENİ Yaza girerken işte size bir yeni kos tüm nü İnce yünlüden yapı lan bu kostümüntrois guart'a ya - kın bir de caketi vardır. İcabında caket kolda taşınabilir. cüsünün de sağ olduğunu haber al dım, Bu zat ta geminin ateşçisi ve Hacı Ateş isminde bir v daş - MUAZZAM BİR HAVA cak ve bir uçuşta iki GEMİSİ : Dünyanın en büyük yolcu tayyaresi Kaliforniyada Santermonika tez - gâhlarında inşa edilmektedir. Resmini yukarıda gördüğünüz bu muaz - zam hava gemisi, 42 yolcu taşıyacaktır. Sürati saatte 240 - 290 mil ola- bin mil yapabilecektir. Haile Selâsiye Cenevreye Geliyor (Başı 1 incide) yet vermek üzere, müspet tedbirler le tatbik edilmesini talep etmiştir. Çin murahhası ilâveten demiştir ki: — Bu veçhile hareket etmek su- retile konsey, Milletler Cemiyetinin dünyada devamlı bir sulh temini i- çin elzem olan prensiplerini tatbik etmiş olacaktır. B. Vellington Ku, Japonyayı pek yakında geniş mikyasta zehirli gaz - lar istimal etmek niyetinde olmakla itham etmiş ve böyle bir canilik vu- kuuna mâni olmak için âcil tedbir- ler ittihaz edilmesini istemiştir. Çin murahhası heyeti Milletler Cemiyeti umumi kâtibi Avenol'e bir nota tevdi ederek Şantung eyale - tinde faaliyette bulunan Japon kuv vetlerinin zehirli gazlar kullandık - larını ve yakında yapacakları hare- ketler esnasında bu gazı geniş mik- yasta kullanmak için hazırlklarda bu lunduklarını bildirmiştir. İngiltere - İtalya anlaşması Ingiltere hariciye nazırı Lord Ha - lifaks Ingiliz — Italyan itilâfının beynelmilel akıl ve hikmet ve hüs- nü niyet esasına dayanmak şartile, bütün ihtilâfların halledileceğine da yanmak şartiyle, bütün ihtilâfların halledileceğine inananları teşvik et- tiğini söylemiş ve itilâfın bütün dün yanın umumi emniyet hissi üzerin- de müsait bir tesir bıraktığını ve v- mumi sulh için bir iştirak hissesi ol- duğunu tebarüz ettirmiştir. Lord Halifaks demiştir ki: — Ingiltere hükümeti bir çok hü- kümetlerle ve ezcümle Fransız hü - kümetiyle samimi münasebetler ida- me etmektedir.,, Hatip Ingiliz — Italyan itilâfının beynelmilel sulha hizmet etmekle beraber Milletler Cemiyetinin takip ettiği gayeyi yani — dünyada hakiki bir sulh tesis etmek ve bu sulhü uz- laşmak yolu ile temin etmekten iba- ret olan gayeyi takviye etmiş oldu - ğunu ilâve etmiştir. Şili devletinin vaziyeti Siyasi mahfiller Şilinin büyük bir ihtimalle yakında Milletler Cemiye- tinden çekileceğini beyan etmekte - dirler. Ayni mahfiller Şilinin Cenev re ili Augustino Edvards'ın miş,. Bugün Bursada Babasultanda oturuyormuş.. Kasımpaşalı İsmail çavuşun, sır- tındaki sefil gömleğinden başka hiçbir şeye malik olamadan, sokak ortalarında avuç açmasına gönül razı olamıyor. aşağıdaki iki şart yerine getirilme - diği takdirde memleketinin Milletler Cemiyetinden çekileceğini bu içtima devresinde bildirilmesi için hüküme tinden talimat aldığını tasrih etmek tedirler. Hdeeektirini ahAe di M.Cemiyeti Dün Habeş Meselesini Geri Bıraktı Bu şartlar şunlardır: 1 — Milletler Cemiyetinin âlem - şümul olmasını temin edecek suret- te mukavelenamede tadilât yapılma- sı, 2 — Zeçri ması. Siyasi mahfiller şimdiki ahval i - çinde Şilinin bu iki şartının - kabu- lüne imkân olmadığını kaydetmek - tedirler, Bununla berabere taleple - ri iki senelik bir mühlet içinde ter- viç edildiği takdirde Şili Milletler Cemiyetine avdet edecektir. Çünkü bu memleket sureti katiyede cemi - yetten çekilmeden evvel iki senelik bir mühlet verecektir. tedbirlerin - kaldırıl - Haile Selâsiyenin karısı Fransada Marsilya, 10 (A.A.) — Haile Selâ siyenin zevcesi, bu sabah Mariyet Paşa vapurile buraya gelmiştir. Ne- caşinin zevcesi, Londraya gitmekte olduğunu ve orada zevcine mülâki o- lacağını beyan ve şu sözleri ilâve et- miştir: — Cenevreye gidip gitmiyeceğimi - zi bilmiyorum. Herhalde kati ola - rak İngilterede yerleşeceğiz.., Gönüllülerin geri çekilmesi Cenevre, 10 (A.A.) — Havas ajan- sı bildiriyor: Ispanyadaki gönüllüle- rin geri alınmasına dair Fransanın hattı hareketi hakkında enternas - yonal matbuatta bir takım haberler çıkmaktadır. Hakikat şudur ki, gö - nüllülerin geri alınmasını hem de - nizde hem de karada kontrolün tek rar tesisine mütevakkıf tutan eski Fransız hükümetlerinin hattı hare - ketini aynen şimdiki Fransız hükü- meti de takip eylemektedir. Bu hat- tı harekette hiçbir değişiklik olma - mıştır. Binaenaleyh bu bapta çıkan bütün haberler ya yanlıştır. yahut ta kasten yapılmaktadır. Selâsiye gelecek mi? Nevyork, 10 United Pres'in Cenevre mühabiri bildiriyor: Haile Selâsiye, Perşembeye Londra- dan Cenevreye gelmesi beklenmek- tedir. Haile Selâsiye geliyor Cenevre, 10 (A.A.) — Konseyin bu akşamki gizli toplantısında, Habeşis tan meselesinin perşembe günü mü- zakere edilmesine karar verilmiştir. Sanıldığına göre, Lord Halifaks perşembe günü bu mesele etrafında müzakereyi açacağı zaman bizzat Negüs cevap verecektir. (Hususi) — a VHN

Bu sayıdan diğer sayfalar: