ERZİNCANDA: Kayık Devrildi Bir Amele Firatta Boğuldu Erzincan, (TAN) — Buradan yir- mi kilometre uzakta, Kemah yolu -| nun Mağara mevkiinde, 17 inci k-| #ım demiryolu inşaatında çalışan a- meleden beşi, bir tünele gitmek için Fırat nehrini kayıkla geçmek İste - mişlerdir, kayık devrilmiş, dört a - mele bitkin bir halde kurtarılmışsa da başları Merzifonlü Ali boğul - muş ve kaybolmuştur. Sokaklara Köprü Kuruldu Erzincan (TAN) — Nisan sonunda Vaskert deresi taşmış. şehrimizin bir kısmı su altında kalmıştır. Seller, Horan mahallesi önünden posta yo- unu takip ederek şehre inmiş, çar-| şıyı İkiye bölerek ortasından akmı- ya başlamıştır. Belediye, muvakkat! köprüler kurdurarak karşıdan kar. şıya geçilmesini temin etmiştir. Se- lin bir kolu da şehrin gün batısına gelen Ulalar, Harabedi köyleri ara- zisini basmıştır. Zarar tamamile ma- lüm değilse de epeyce olduğu tah - min ediliyor. Şehrimizin şimalinde ve askeri ortaokul yanındaki köy yolları üzer lerine demiryolu inşaat şirketi ta - rafından yaptırılacak olan köprüler için temellere seller girmiş ve suyol larını bozmuştur. Belediye hemen işe | başlayıp altı saat zarfında yirmi çeş- meye tekrar su vermiye muvaffak ol müş ve halkı susuzluktan kurtar - miştir, Vastkert deresinin yatağı kumlar- Ja dolmuş bulunmaktadır. Eğer bu dere ıslah olunmazsa Erzincan her #kı yağmurda su basma tehlikesi altında kalacaktır. EİMEML EKE TT KİŞİ Boluda yeni hastanenin temelatma merasimi (yapılmıştır. resim bu merasimden bir sahneyi canlandırıyor Muğla kazı heyeti tetkikat yerinde , Toprak Altı Serveti Ege Havzasında TarihiEserler Bulundu Bir Isveç Aliminin Yaptığı Tetkikler Mühim Neticelr Verdi telif seramikler, mabet taşları, Yu - nan kitabeleri ele geçirilmiştir. Haf riyattan maksat, Karya medeniyeti- ne alt eserler bulmak ve bu mede - niyet hakkında bir fikir edinmektir. Şimdiye kadar Karyalılara ait bir mezar bulunmuştur. Bu mezar, İçi toprak dolu bir nevi küpten ibaret- tir, Küpün içiride . kafatası, - dişler, Muğla (TAN) — Milâsın Genci mevkiinde, İsveç veliahdinin baş - İkanlığı altında bulunan bir heyet Bâ mına marttanberi yapılmakta olan hafriyat devam ediyor. Küçük ve yeşilliklerle çevrilmiş bir sırt, haf. riyat sahası olup burada bir mabet- le bir kilise enkaza tesadüf edil - miş, birçok ta mezar bulunmuştur. Mezarların hususiyeti, herbirinin 'kol ve bacak kemikleri bir iskelet içinde İkişer ölü bulunmasıdır. Ay -| halinde durmaktadır. İskeletin. bir rıca bir heykel, vazolar, bakır veleli, küçük bir kabın içine sokulu ola- muh | rak bulunmuştur. —— | Bulunan oşya Milâsa gönderilmiştir. İskölet te Milâsa naklolunacaktır. Hafriyatı idare eden, İsveç lerin den Üpsala üniversitesi profesörü Aksel Person bana demiştir ki: “« Şimdiye kadar Karyahlara sit bir mezar bulunmuştur. Mezar Mi- lâttan önce 1200 yılına aittir. Kemik- ler toprak içinde olduğu gibi dur - maktadır. Kazdığımız yer. küçük bir sitedir. Burada bir kilise ve Milât- tan evvel 300 üncü yıla ait bir ma - bet çıkmıştır. Kilisenin içinde bir - çok mezarlar vardır. Bu mezarlar Mi İlâttan sonra 500 üzüncü yıla alttir. Ve hristiyan mezarıdır. Maksadımız, Karya medeniyetinin diğer medeni- yetlerle olan münasebatını aramak- tır. Biz bunun için çalışıyoruz. Bir - çok şeyler daha bulduk. Fakat bun - İar bizi alâkadar etmez. Bulunan e- serlerin ekserisi, eski Yunanlılara aittir, Yukarıdaki Demir ve Petrol Madenleri Bulundu Konya, 'TAN) — Beyşehir kaza- sında demir damarlarına tesadüf ©-| dilmiştir. Petrol kokusu veren bir taş ta bulunmuştur. Bu taş ve demir nümuneleri, maden tetkik ve arâ - ma enstitüsüne gönderilmiştir. Yapılan tetkikat neticesinde, de- mir madeninin çok zengin olduğu anlaşılmıştır. O havalide ve Hoyran köyünde, eskiden işletilmiş demir ocaklarına da tesadüf edilmiştir. Ereğli kazasında maden kömürü keşfedilmiştir. Beyşehir, Ilgın ve Akşehir havzalarında değerli diğer madenler de bulunacağı anlaşıl - maktadır. —— o — BOLUDA: Yeni Hastane Yapılıyor Bolu (TAN) — Mevcut hastane ihtiyacı karşılamadığı için vali Sa » lim Gündoğan, 50 yataklı ve her tür- lü fenni tertibatı haiz bir hastane yapılması imkânlarını hazırlamış - tır. Hastanenin temelatma resmi İe- ra edilmiş, temele ilk harcı vali koy- muştur. Vali, sıhhiye müdürü ve hastane sertabibi birer nutuk söyle- mişler ve alkışlanmışlardır. Merasimde kurbanlar kesilmiş, da vetlilere çay ikram olunmuştur. BAFRADA: Felâketzedelere Yardım Ediliyor Bafra (TAN) — Orta Anadolu zel zelesi felâketzedelerine yardım için bir komisyon teşekkül etmiştir. ML Ji müesseseler, memurlar, bütün halk teberrüatta bulunmaktadır. Şimdi - den mühim bir yeküna varılmıştır. Belediye. meclisi, zelzele felâket- zedelerine karşı slâkasını ve felâ - ketten mütevellit tesssürlerini izhar etmiş, yüz lira teberrü eylemiştir. da hissedilmiştir. am madıklarını anlamak için tetkikat yapıyoruz. Karya medeniyetini İyi - en sonra buna dair karar vereceğiz. Daha birçok sondaj lar yapacağız. Kazıyı yakında bıra- kacağız. Gelecek yıl tekrar gelece - ğiz. Bu kazı için şimdiye kadar 7000 lira sarfedilmiştir.,, | kimse kalmamıştı. Yeni nesil üre Zelzele, gayet hafif olarak burada | Muğladan bir heyet gidere! € k hafri- Bir de Karyalıların Türk olup ol yat sahasını gezmiştir. (Hikâyeden Mabaat) © | Ölmek İstemiyen Adam.. (Bağı 6 cida) Evet kâhya ölmedi. Günden gü De iyileşti. Ve yine ayağa kalktı; | ve kasaba yollarında mağrur mağ | rur dolaşmıya başladı. Kasabada eskilerden hemen hemen | GRİPİN Vücudünüzde ağrı, sancı, sizi, kırgınlık, ürperme hisseder et- mez hemen bir kaşe GRİPİN ahnız; o rahatsızlığınız hemen miş ve kâhyanın menkıbesi ağız dan ağıza yayılmıştı. Yeniler önü göstererek: — Ölmek istemiyen adamı gö- rün!diyorlardı... ' Daima yaşıyor, dalma ayak! > Acaba hakikaten ölmiyecek miy di?. Yavaş yavaş şüphelenmiye başladılar. Dalma dik ve sağlam- dı; ve dudaklarındaki o müstehzi ve muzaffer gülüşü muhafaza edi yordu. Rahip te yaşıyordu... Fakat a öl miyeceğini İlân etmiyordu. Her iki si şimdi âdeta rakip gibiydiler. Bi ribirlerini gördükleri vakit başlari- le selâmlıyorlar ve acele acele yü rüyorlardı... Yine günler, aylar yıllar geçti, Kâhya hayattaydı?. Acaba bu hep böylemi gide cekti? F akat bir gün kâhyanın da Akıbeti geldi. Çiftlikte bir ağacın altında otururken başı önü ne düştü ve son soluğunu ağzın- dan çıkardı. Evet, oda ölmüştü, Bu haber bütün kasabaya bir yıldırım gibi yayıldı. Onu kabristana götürürlerken rahip yanındakilere: — Acaip şey değil mi?. dedi. Za vallıcık kendini aldatıyordu.. Gö- rüyorsunuz, öldüğünü bilmeden, ölmiyecek kanaatile öldü. Sonra müşfik ve affeden bir te- | bessümle gülerek ilâve etti: İ — Ve hepimiz böyle gideceğiz. GRİPİN Baş ve diş ağrılarına, gripe, 80- ğuk algınlığına, tTomatizmaya karşı en tesirli ve hiç zararsız Mâtçir. GRİPİN Icabında günde 3 kaşe alina- bilir.. Ismine dikkat. Taklitle- rinden sakınınız ve Gripin ye- rine başka bir marka verirler- se şiddetle reddediniz. O LL EL GN esi ilânları Sirkecide tahmil ve tahliye ücretlerinde tenilât. 15 Mayıs 938 tarihinden itibaren Sirkeci İstasyonu hududu dahilin- deki tahmil ve tahliye işleri, idare teşkilâtı tarafından yapılacaktır. Yüz metredân farla mesafelerde iki misli alınmak üzere beher ame- Yiyeden "ton başina 20 ve 'ambarlarda teslim veya tesellüm edilen'ha- mulenin ambardan arabalara tahmili veya arabalardan ambara tahliyesi için ton başına 25 kuruş ücret alınacaktır. Vinçle- yapılan işlerin ücreti, vinç tarifelerine göre hesap edilir. Vinçlerin yetişmediği mahallerde hususi alât-ve edevat ile yapilacak işlerin ücreti iki tarafın rızasile tesbit edilir. Vağonlar içinde nakledilerek yapılması lâzım gelen işlerde kullanı- lan vagonun beher dingili için maktuan 60 kuruş alınır. Fazla tafsilât için istasyonlara müracaat edilmelidir. (2668) Jandarma Genel Ko. Ankara Sa. Al. Komisyonundan: 1 — Bir metresine yirmi beş kuruş flat tahmin edilen iki yüz dokuz bin metre vasıf ve örneğine uygun çamaşırlık ve astarlık bez 22—5— 1938 Pazartesi günü saat 10 da kapalı zarf usuliyle satıh alınacaktır. 2 — Şartnamesi (İki yüz altmış iki) kuruş karşılığında Komisyondan alınabilir. 3 — Eksiltmesine girmek isteyenlerin (3862) lira (50) kuruşluk ilk teminat makbuz veya Banka mektubu ve şartnamede yazılı vesikaları muhtevi teklif mektuplarını belli gün saat 9 za kadar Komisyona ver - miş olmaları. (1270) (2559) Arkadaşın bu mütaleası biraz garipti. Asilerin Na varre'da on dört bin, Badajoz'da otuz bin, Girnada - da dahi 27 bin İspanyolu öldürmelerinin, halka verdiği nefrete bu da biniyor. Bu kinin düşmamı te- pelemelerine kâfi geleceğini sanıyordu. bun- lar ona müthiş destanlar gibi görünüyor, bu hâdise- lerde mutlak zaferin vaitlerini buluyordu. Bu hâdi- selerin halktaki aksi tesirini düşünüyor, ve bunun insiyaki olarak oynayacağı rolü bekliyor ve ona da- yanıyordu. Bütün ötekiler, mühimmat, iyi İlderler, vesaire ona ikinci derecede ehemmiyetli görünüyor, bu hâdiseleri halli mümkün meseleler telâkki edi- yor, realitede halkın intikam hırsına fazla güveni- yordu. Ona göre, harpte iktisadi ve teknik meselelerden ziyade psikolojinin rolü vardı. Uzun münakaşalar. dan sonra, nihayet bu âmillerin hiç birinin ötekisin- den ayrılamıyacağımı, kabul etti. Biz arkadaşlarla beraber günün hâdiselerini mü- nakaşa ediyorduk ki, iki düşman tayyaresi başımı- zın üzerinde vızıldamağa başladı ve yere matbu be- yannameler atmıya başladılar, Askerler bunları yerden topladılar, küçük grup- lar halinde gülerek okudular. Bu beyannamelerde Frankonun imzası vardı, ve askerlere teslim olurlar sa hayatlarının emniyette olduğunu bildiriyordu Askerlerden biri bir Portekiz darbı meselini mırıl- dandı: “Eğör beni kuyudan çıkarırsan, evvelâ senin canım alırım.” Tur Kovich şüpheyle göğe baktı. Biz beyanname attıklarını görünce, bomba atmıyacaklarını anladık. Fernando de Rosa, tayyare bataryasının küman - dam mavi gömleğiyle yanımıza geldi. Bu adam kısa boylu, kıvırcık saçları rüzgârda vçan bir çocuğa ben ziyordu. Bir tayyare taburuna hazırlık kumandası verirken sesinde sanki bütün kamptakileri tayyare- lere dolduracakmış edası vardı. Üzerinde ne bir rü- velveri, ne de kurşun kemeri vardı. Elinde sadece bir baston gibi taşıdığı bir meşe dalı vardı. Gülerek bana elinde meşe sopasını gösterdi ve alay ederek; — Bu tayyarelere karşı en mükemmel silâhtır. dedi. FASIL: 12 Gabeza Lijar Peguerinos'a giden kötü yol kampta nihayet bu < luyordu. Önümüzdeki ova, şimalle şarkı biribirin den ayıran 4,000 kadem yükseklikte dağların eteğin de, Albay P nin mevkii de, bu dağların arasında idi. Tur Kovich : — Telefon tellerini takip ediniz, bü yol sizi doğru karargâha götürür. dedi. Çam ağaçlarının ve alçak söğütlerin arasından iki mil kadar yürüdük. Albay P toplarını bu dağların a- rasından, uçurum kenarlarında yürüyen dağ katırla rının sırtında parça parça geçirmişti. Karargâha vardığımız zaman Albay P yi çayuşlarile beraber bulduk. Taburun yüzbaşısı kampa, diğer zabitler de Madride gitmişlerdi. Albay P, dağın biraz gerisine kurulan karargâhın önünde duruyordu. Buradan San Rafael ve Alto de Leon görünüyordu. Mevki çok tehlikelyidi. Karargâ hın arkasından Guadarrama görünüyor, biz düşma- nı yandan, biraz da arkasından ve onlardan çok yük sek bir mevkiden görebiliyorduk. Mevkiin sevkul- ceyşi vaziyetteki ehemmiyeti çok büyüktü. Albay P bizi elinde yeni açılmış bir şişe Brandy ile karşı- ladı, selâm vermezden evvel: — Umit ederim ki burada bizimle kalacaksınız, değil mi?. dedi. Toplar biribirlerine az fasılalarla çınar ağaçları- nın arasına yerleştirilmiş, üzerleri yeşil dallarla ör- tülmüştü, Dalların arasından çelik ve bakır pırıltı ları görünüyordu. Bunların yüz metre gerisinde top arabaları siralanmış, bunlar da dallarla örtülmüştü. Biraz ötede yarı saklı, kuytu bir yerde katırlar ağaç lara bağlanmıştı. Yüz kadar asker ağaç dallarından siperler yapmışlar, birkaç daklka gözden saklana « biliyorlardı. Herşey basit ve tabii harp nizamile tan zim edilmişti. Albay P ile dolaşıyorduk, o bize düşman mevki- lerini gösteriyordu. Albay heyecanla anlatıyordu: — Birkaç gün içinde ağır toplarını iptal etmek işten bile değil, dedi. Elli defa top patlaması bunları parça parça etmiye kâfidir. Biz sadece on beş top görüyorduk. Albay üç gün üç gecelik müşahededen sonra yaptığı işlerden mem nundu, Albaya sordum: ne zaman ateş açacağız?. Albay ayağını bir çınar ağacına dayamıştı, eliyle dizine vurdu: — Bu pis bir hiledir, dedi. Ateş açmıya mezun deği- liz. — Peki amma niye?. — Dört gündenberidir düşman Guadarrama hat- Yarından bizim hatlarımızı dövmektedir. Dört gün- dür bu ateşe sinirlerimizle mukavemet ediyoruz. Te lefon hattımızı tesis ettiğimiz gündenberi, Pegueri- nos'dan, Escorlal'dan, hattâ Madridden aldığımız e mirler sadece “ateş etmeyiniz, ekspres emirlerimizi almadıkça ateş açmayınız.” dan ibarettir. Gelirken düşman mevzilerini görmüştük. Faşist- ler için arkadan hücuma uğramak ne hayret verici, ne sarsıcı birşey olacaktı. Aşağıda, sola doğru kendi evimi görüyordum. Evime gitmiye ne kadar üzeni- yordum. Cesur arkadaşım Bodin'i aramak üzere Al baydan ayrıldım. — Aşağı inelim mi Bodin?. Bodin hemen atlıyarak yanıma geldi. tüfeğini ye- re bıraktı. Aptallık, delilikten daha beterdir. Yollar dan faşistlere mühimmat. erzak taşıyan kamyonlar geçiyordu. Bunların üzerine ateş edememek kalple- rimize ne derin bir acı veriyordu. Bodin yavaşça mı rıldandı: — Harbiye Vekâletinde hâlâ vatan hainleri var, dedi. Zannederim burasını bir süzgeçten geçirmek lâzım. Arkadaşıma ateş açmağı, sordukları zaman da hücuma uğradığımız için mukavemet ettiğimizi söy lemeği, teklif ettim. Bunu Albaya söylediğim za- man: — Harpte itaat etmek lâzım. Dedi. Zabitlerin itaati ni, sadakatini münakaşa ederek kendimizi epeyce Üz- dük. Bize gelecek emirlerin, umumi erkâniharbiyenin plânlarile münasebette olması mümkündü. Aşağıda- ki küçük kampa baktım. Her şey iyi saklanmış ve muntazamdı. Dallar arasındaki küçük kulübelerine girip çıkan arkadaşlar da bir Robenson Krozoe havası vardı. Nöbetteki çavuşun günlerdenberi kesilmiyen sakalı uzamıştı. ayağında dolakları yoktu, dizleri ça- lardan çizilmiş göğsündeki uzun kıllar yırtık göm- leğinden dişarı fırlamıştı. Albay. bize Negus'lin iki gün evvel orada olduğunu söyledi. Ve ilâve etti: (Devamı var)