— 10. 5-198 TAN Gündelik Gazete ——— TAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, her Beyde temiz, dürüst, samimi olmak, karlin o gazetesi Oolmıya (çalışmaktır. —— ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr, 1 Sine mw Er, 780 Kr, GAY, 1600 Er, «00 Ke, SAY 000. Er, 10 Kr, JAr e EE Milletlerarası posta ittihadına dahil ol- mıyan memleketler için 30, 16, 8. 3.5 Lira dır. Abone bedeli peçindir: Adres değiş- #irmek 25 kuruştur. Cevap için mektup lara 16 kuruşluk pulülâvesi Lâzmdır. | GUNUN MESELELERİ mmm Bire Karşı Yarım Milyon Gazetemizin idare odası her gün küçük yavrularla doludur. Bir ilk mektebin bütün bir sınıfının beşer, onar kuruş şeklinde kendi araların- da topladıkları birer, kaçar lirayı Kırşehirde zelzeleden zarar gören va tandaşlar için getirmiye gelmişler- dir. Bu beşer, onar kuruş, ihtiyaç ha- inde bir ailenin ekmeğinden, katı- ğından kestiği bir paradır. Fakat ta- bil bir âfetten aç ve yurtsuz kalan vatandaşlara küçücük bir yardım ol- sun, diye bu fedakârlığı seve seve yapmışlardır. İngilterede tahsilde bulunan kü- çük bir Türk Musevi kızı bize bir mektup yazıyor: “Beyoğlu İş Banka- sı şubesine emir verdim. Orada kum- baramda bulunan kırk liranın hepsi. ni size verecek,, diyor, 1920 senesinde Yozgatta Cirit Mü- minli köyünde birkaç saat kalan ve misafir sıfatile köylünün ekmek ve tuzunu yiyen bir Amerikalı gazeteci, yelzele haberini alinca telâş ve me- Taka düşüyor, bu köy halkının zelse- leden yarası varsa sarmak maksadi- le bize on dolar gönderiyor. Buna karşı kendi muhitimize ait acı bir şey duyduk. Beşiktaşta bir ha- vi varım milveniwir bir bir vatandaşı Kırşehir: de, felüket gören atandaşlar hesâbi? na merhamete getirmek istemiş, yar- dıma teşvik etmiş. Bu vatandaşın gönlünden kopan yardımın ne kadar Yani maddi varlığının yarım milyon- da biri... Türkiyede tasarruf hakki imukad. destir, Bir adam babasından kalan paraya da, kendi çalışmasının veya talihinin sevkile ele geçirdiği paraya da istediği şekilde tasarruf eder, Ku- tultayın vergi diye vatandaşları üde- miye mecbur etmediği bir parayı ö- demek için kimsenin kimseye tariz etmiyo hakkı yoktur. Bununla beraber dünyanın her memleketindeki zenginler, içtimai mallarının zekâtını öderler ve ken- dilerini zengin eden yurda alâkala. Yını bu suretle gösterirler. Amerika» da milyarderlerin, milyonerlerin kı Zandıklarını kendi hayatları zama- nında hayırlı işlere dağıtması ve ço- cuklarına ancak bolluk içinde yaşı- Yacak bir sermaye bırakması, içtimai bir kanun hükmünü almıştır. Kom- fumuz Yunanlılar, bu yolda Ameri- kalılardan bile ileri gidiyorlar. Mem- m de cetlerimizin bu ruhta larını, çeşit çeşit vakıflardan alıyoruz. z İiçbir isim zikretmiyoruz. Fakat Yurdun bir tarafında büyük bir ihti. 735 dururken, içtimai tesanüdün ic bana Yapmıyan ve yardıma koşmıyan her Türk zengini, kendi vicdanı kar- id fena bir imtihan geçirdiğini rik etmelidir. Bu imtihan, paraca ie pelmesi için türlü türlü şekiller- ve kendisine omuz veren vatandaşla” du,“ Yurda karşı nankörlük ve vur- vm duymazlık imtihanıdır. AYDINDA; A Sehi- Tiyatrosu Aydına Gidecek 4, Aydın. (FAN) — Halkevi, si İzmirde bulunan ed sanatkârlarını buraya da - *tmiştir. Davet kabul olunmuş - olduğunu biliyor musunuz: Bir lira... | yardım fırsatı bulunca seve seve| TAN Bugün, yeryüzünün biribirinden uzak iki köşesinde harp var: Çinde ve İspanyada. Bu harpler, niçin bu kadar uzuyor? Şimdiye kadar kati netice ınamayışının sebepleri nelerdir? Muharrir aşağıdaki yazısında bunları tetkike çalışıyor ve harp vaziyetlerini anlatıyor: İspanyada Ve Çinde Harp Nasıl Bitecek? — YAZAN: ERAL H. EMİR arp Çinde de, İspanya- dada sürükleniyor. Es- kiden kralların açtığı ve yap- tığı hârpler, ekseriya çabuk bi- terdi; elbet, iki tarafın profes- yonel orduları birkaç haftada karşılaşacak ve nihayet, bir meydan savaşında biri yenile- rek, sulbü galibin arzusu dai- resinde imzalıyacaktı. Böyle harplerin sebepleri de ekseri- ya sathi olurdu. Fakat kaynaklarını milletlerin derin duygu ve heyecanlarından, kin, hırs, menfaat veya ıstırapla- rından âlan milli harplerin, oi hassa bayat memat harpierinin. ka Takterleri bambaşkadır ve onla- rın heticelenmesi yalnız orduların galibiyet veya mağlübiyetine bağ- Mi değildir; bir milleti yenmek, bir orduya galebe çalmak kadar ko- lay olmaz. Bugün İspanya veya Çinde ce reyan eden silâhlı muhasamaları i ancak bu noktadan tetkik eder- sek, harp iki tarafta" başlıyalı hayli zaman olmasına rağmen, hâ lâ kati bir netice alınamamasının sebeplerini anlıyabiliriz. Gerçi, Çin de, Japon ordusunun giriştiği isti lâ hareketi, Japon milletinin ira- de ve tasvibine makrun olmuş sa- yılmüz; “fakat, taafruz ve istilânm Bükği ağğıkilkimamı, ISUrap ve he enletlerini hisseden Çin milleti hür riyet “ve istiklâlini müdafaaya, hem de sonunu kadar, olduğu için'bu ülkede harp, ân- cak, ya Japon ordusunun mağlüp olması ve hiç olmazsa Orta Çin topraklarını bırakması veyahut Çin milletinin külliyen yere seril mesi ile biter. Japonların asl aldandıkları ve yanıldıkları cihet te budur; onlar, Çinde, karşılarına çıkacak kuvve ti, sadece kıymetsiz Çiri ordusun- dan ve iktidar ve karakterleri dü şük Çin genrallerinden ibaret sa- nıyor ve, çoktan uyanmağa baş- lıyan Çin milletini ve onun muh- temel milli başbuğunu hiçe sayı- yorlardı; Japonya hükümeti, bu- günkü gibi, yalnız 5 - 6 yüzbin ki şilik bir ordu ile ne Çini zapt ve istilâ ve ne de milletini yere se remez, bunun birkaç misli kuv- vet, çok emek, zaman ve azım fe dakârlıklar ister ki bunlar bizzat Japonya için tehlikelidirler. J sranvaya gelince, burada gerçi ne bir yabancı müs- tevli ve ne de yabancı istilüya uğ- ramış bir millet yoktur; bu top- rakta dövüşerek kanlarını sel gi- bi akıtanlar, esas itiharile, ayni milletin, muhtelif yaşama akidele rine sapmış, evlâtlarıdır. Franko ordusundaki yabancı gönüllülerin sayısı, onda birden (fazla değil miş. Diğer taraftaki yabancılar da herhalde bundan artık olmıya | caktır. Görüyoruz ki burada dö- | vüşen bizzat millettir: O halde İs- panyada harp, şu veya bu tarafın yarma taarruzları ile veya mühim bir semt veya şehrin zaptı ile bitmiyecektir. Nitekim Gene- ral Franko dönize inip İspanya cümhuriyetini ikiye böldüğü hal de harp, ve hem de bütün şidde- #ile devam ediyor, Eskiden, azami müdafaa ve mu- kavemet azmini ifade için “son ne- fere kadar” denirdi, şimdi “son adama kadar" demek icap ediyor; çünkü, milletler harbinde, zayiat, bazan, seferber ordunun mevcu- dunu aştığı, yani sayı itibarile son nefer de sarfolunduğu halde harp yine devam eder. İspana dahili harbinin, Nisana kadar, 21 aylık korkunç bilânço GEN 7 | Paavinie e Edo » Belehiri BZiy “iyim # GösPe yi * Alcanizg Şi ; Çasteilşğ 'del4 plâna Aragon ve Katalonya taarruzları ile İspanyadaki son harp vaziyetini gösterir kroki suna bir göz gezdirirsek, evvelâ memleketin gerek tahribat ve ge rek toprakların işlenememesi, al tınların azalması ve ilâh yüzünden maddi zaylatın 48 müyar altın pe- çeta tahmin edildiğini görürüz. İn- $an zayiatı için resmi bir İstatistik olmamakla beraber, her iki taraf- tan, 21 ayda, harpte ölenlerin yısı 440 - 460 bin takdir olunu- yor. O halde İspanyada harbin bitmesi için bir tarafın, diğerinin bütün topraklarını harbederek zap tetmesi ve bütün insanlarına hük- metmesinden başka çare yoktur; fakat bunun devamlı bir barış temin edeceği şüphelidir; çünkü kuvvetli taraf için, insanlara, mu vakkat bir zaman için, maddeten hükmetmek mümkündür, fakat fi kir ve akideler zorla değişmez. iliyoruz ki, General Fran- ko bir sürü kanlı mukabil taarruzlar neticesinde Teruel şeh- rini bir harabe halinde geri aldık tan sonra, 2 ay evvel, 9 Mart 938 sabahı, hükümetçilerin, Ebro neh ri ile Montalben arasındaki, tak- riben 80 km. lik cephesine, 14 fır ka (Türen) ile ansızın hücum €- dreek bu cepheyi muhtelif yerle- rinden yarmış ve kıtaları süratle ilerlemeğe başlamışlardı. Bu hare ketin hedefi şüphesiz denizâi ve bununla Cümhuriyetin elindeki topraklar ikiye bölünmek isteni- yordu. Düşman galil avlanmıştı, çün- kü, Frankonun taarruzu bütün cep hede yalnız 3 cümhuriyet fırkasına çarpmış ve 28 fırka bunların ge- risinde ihtiyatta bulunmuştu. De- mek Cümhuriyetçiler, Frankonun Aragon'da yapmak istediği, bu mühim ve büyükçe taarruzun ha arlıklarını haber alamamışlar ki, Arazi, Ebro nehri boyunca düz lük olduğundan Frankonun taar- “ Tuz cephesinin sol cenahı, nisbe- ten kolay ve çabuk ilerliyerek 7 günde Caspe » Alcaniz - Calanda hattına varmış ve Ebrodan Montal- banâ gelindikçe arazi gittikçe yük- selip sarplaştığından ve bu mevki civarında nihayet en yüksek dağ- lık arazi karakterini aldığından sağ cenah tabiatile ağır surette yer kazanarak bu zaman zarfında an cak Castellate - Montalban hattı- nı alabilmişti. Bu suretle, 16 Mart ta her taraftan Guadalope suyuna varılmış ve fakat ayni zamanda git tikçe artan ve şiddetlenen bir düş man mukavemetine de tesadüf o- lunmuş İdi; çünkü. hükümetçiler bu bir hafta zarfında sağdan ve soldan takviye kıtaları getirdikle ri gibi Guadalope ile deniz arasın da, bir sed gibi yükselen, sarp ve çıplak dağlar müdafaayı kuvvet. lendriyordu. Bu 7 günlük Aragon yarma ve ilerileme muharebelerinin netice- sinde, hükümetçilerin dört fırka- sı ezilmiş ve Frankocuların eline birçok esir ve harp malzemesi geç miş ise de taarruzun kuvveti Gus- dalopede sona ermiş ve denize de varılamamış idi F akat millicilerin bu Aragon taarruzu daha büyük mik- yasta tertip edilmiş bir taarruzun ancak bir parçası idi. Çünkü Fran ko 23 Martta, Ebronun şiralinde, Hüesca'nın iki tarafından, yeni bir #sarruz yaptığı gibi bunu Guinto- dan, Ebro üzerinden, şimale doğ- ru diğer bir taarruzla da terkip et miş idi, birer kolordu ile General Mascar- do ve Lulchaga korlarile, taarruz ettiğinden ve piyadenin hücumu- na şiddetli hava ve topçu bombar- dımanları takaddüm ettirildiği den hükümet kuvvetleri süratle e- zilmişlerdi. Ayni günde General Yagut kol- ordusu (2 piyade ve bir süvari fır kasından mürekkep) Guinto yaki- ninde, bir gece evvel kurdürduğu köprülerden nehri geçmeye başla» dığından Huesca mıntakasında har beden hükümet kuvvetlerinin ge- rilerine müteveccih olan bu hare- ket hayli tesir ve heyecan vücu- de getirmiş idi. Ebro nehri şima- İlindeki harekâtın neticesinde, ev velâ Pina civarında ricat hatları kesilen hükümete mensup 2 kır. mızı uçak kademesi İle ceman 300 kadar parçadan mürekkep motör- “lü kıtalar esir edilmiş ve daha şi malde, düşmanın yukarda sözü ge çen iki fırkasının bakiyeleri Fran sa hududuna ilticaya mecbur ol- muştu. Ispanya cümhuriyet hükümetinin Ebro şimalindeki kumandanı, Ge- neral Pozası vazifesinden kaldı rarak yerine kaymakam (Yarbay) Yuan Perayı tayin ettiği gibi bu mıntakaya birçok takviye kıtaları da yetiştirerek, evvelâ Cinca su- yu ve badehu Segre irmakları hat larını tutmaya muvaffak olan Fran ko taarruz gruplarını durdurma- ya çalıştı. u esnada Franko, Ebro cenu bundaki kolorduları, eski hedefleri olan, denize doğru yü- rütmeğe başladı ve Gandesa, Ni- sanın 2, günü, General Garcia Va- linonun Iki fırkası ile Legion kü- runun solunda ilerliyen İtalyan. 23 Mart fırkasının iş birliği ile, zaptolundu. Bundan sonra her iki kolordu Turtoza harekâtına başla- dılar ve çok çetin muharebelere rağmen bugüne kadar burasını &- lamadılar. Fakat General Aranda kolordu- su denize doğru hareketinde mu- vaffak oldu. Ebro şimalinde, Ge- neral Yague 4 Nisanda Leridu'yı alırken o da Morellayı aldi. Ve Akdeniz sahilindeki Vinarozu ni- hayet 15 Nisanda zaptetti. Alca- narda, âyni zamanda, General Garcia Valinonun kumandasındaki birinci Navar fırkası tarafından iş gal olundu. 6 Nisanda Benicarle zaplolünarak cenuba Castellan de “la Plana 'istikametine, yürümeye başlandı. Bu suretle 9 - 3 Aragon taarru- zile elde edilmesi istenen hede- fe varılmış ve Cümbhuriyet cephe si ikiye bölünmüş idi. Bu, Gene ral Franko için parlak bir zafer idi. amma yine harbi bitiremiyor- du. Hükümetçiler 16 Nisanda Ge neral Miajayı, ayrı düşen mınta- kanın kumandanı tayin ettiler ve Castellan de la Plana şimalinde yeni kıtalarla yeni bir cephe teş- kiline muvaffak oldular, Bu esnada Franko Ebro conu- bundaki kıtaatı, bir taraftan Tor tozayı ihata ederek etrafını temiz lerken diğer taraftan sahil mmta- kasında Cenuba doğru harekette devam ediyorlardı: Maksat Torto zayı zaptetmek ve ellerindeki sâ- hil mintakasını genişletmek idi. Nihayet 21 Nisanda sahilde Alcala de Chivert hizalarına gelnimiş idi. Bu suretle Teruel şarkından baş- liyan ve Montalban, Castellate ve Morella'dan geçerek sahile inen büyük bir kavis hâsıl olmuş idi ki bunun içinde Cümhuriyetçiler bulunuyordu. unun için 23 Nisanda, Mon- talban mıntakasında bulu- nan General Valera kolordusu ce nuba doğru taarruza başlıyarak kavsi küçültmeğe başladı ve Alia- gayı aldı. Fakat hava bozduğun- dan ve bilhassa dağlık mıntakalar da mütemadi sis, bora ve yağmur- lar devam ettiğinden bu hareket fazla ilerileyemediği gibi sahilden Castellan istikametinde ileri ha- reket te nihayet Segarra hattına gelip dayandı. Hükümet kıtaatı, bugün (7 Ma- yıs 1938) Pireneden Ebro ağzına kadar bir cephe kurmaya ve Torto zade şiddetli bir mukavemet te- sisine muvaffak oldukları gibi Castellan mıntakasında da keza kuvvetli bir ha tesis edebilmiş. lerdir, Buna rağmen umumi vaziyet umumiyetle, kıtalarını bir taraf- tan diğerine istediği ve lüzum gör düğü veçhile hareket ettirebilmek mevkiinde bulunan Nasyonalistle- re pek müsaittir. Şimdiye kadar bozuk havaların harekâta mani olduğu bildiriliyordu. Bundan son Fa, Teruel cenubundan Valencin is 5 sne Zİ Milli İstikiği Kavgası si yk; Sabiha Zekeriya Sertel Avrupanın siyasi tarihi, müstem- lekeler, iktisadi ve siyasi nüfuz min- takaları elde etmek, yakın komşula- rı istilâ etmek mücadelelerile dolu- dur. Bu mücadelenin bir tarafında tecavüze geçenler, öteki tarafında te- cavüze uğrıyanlar vardır. Eskiden bu harplerin taktiği doğ- rudan doğruya askeri bir hücumla, mili ve siyasi İstiklâlleri ortadan kaldırmaktı. On sekizinci asrın spn- larında, on dokuzuncu asrın başların: da bu mücadelenin taktiği değişti. Tecavüz edecek milletler, askeri hü. den feth için yeni taktikler kullan. mıya başladı İstilâ etmeyi siyasi plânlarına ge girdikleri milletleri, evvelâ bir mü- fuz mıntakası haline getirmek lâ zımdır. Bunun şartları da, her mille. tin Siyasi hudutlarla ayrılan ve as kerin beklediği hudutlara ilişmeden evvel, o milletin iç kalelerini zaptet- mektir. Bu sebeple evvelâ © millet- başlıyan bu münasebetlerde ilk yıkı- lacak kale, iktisadi kaledir. Bu dost milletin bütün ticaret ve iktısadiya- tını, diğer pazarlara rekabet ederek, hattâ zararına dahi olsa elde etmek, memleketin şah damarını ele geçir- İdikten sonru kültür kalesine hücum etmek, Bunun da usulleri vardır. Kendi yüksek kültürünü o memlekete sok» mak, nisbeten daha geri olan mem» leketin gençlerini kendi kültürüne hayran ve âşık bir hale getirmek, lisanile tedrisaf yapan mektepler aç- mak, gençleri içine çeken teşkilâtlar kurmak, vâsi mikyasta tercüme neş- tiyatı yaptırmak, propagandaya kuv paralar sarfetmek, gizli teşkilâtları hissettirmeden idame etmek. Kültür ra bu nöbetçiler, bir gün piştar vazi- fesi rolünü oynıyan taraftarlar ordu- sunu teşkil ederler. Üçüncü hücumu da o milletin fik- riyatına tevcih etmektir. O mem- leketin geriliğine, gençleri, halkın bir kısmını kandırdıktan sonra, ken- di fikir mekanizmasını, hayat ve ce- hükümet rejim- jisimi yerleştirmek. Bir taraftan ken- di edebiyat, felsefe, fikir telâkkileri halk arasında yerleşirken, öteki ta- rafta da bu büyük devletin haşmeti, teknik yüksekliği, medeniyeti propa- ganda edilir. Geri memleketi kültür ve fikir hayatında, teknik sahada, ik- sat sahasında yükseltmek gibi insa» niyet maskesi altında yapılan bu hiz- metletde, kendi kültür ve ideolojisi. le yetiştirdiği hayran ve âşıklar züm- resi en büyük yardımer rolünü oy. narlar. Bir filler sürüsü, Frankofil. ler, Cermanofiller, Anglo - Filler di- ye bir taraftarlar sürüsü türer, : İktisat kalesini, kültür kalesini, fikriyat kalesini bu suretle elde ettik ten, nöbetçilerini içinde bıraktıktan sonra iş milli hudutları geçp siyasi istiklâlleri devirmiye gelir, Şimdiye kadar Asyada, Avrupada, Afrikada birçok milletler milli istik- lâllerini böylece kaybettiler, O Son devirlerde bütün geri milletlerde bu dini müdafaa edemiyenler de çoktur. | Mimi istiklâlini bilerek, istiyerek hiç bir millet feda etmez. Müsavi kuv- vetlerle çarpışmıyan bir millet mağ- lüp dahi olsa, içinde milli istiklâl a- teşi sönmez. Bu nteş bir gin muhak- kak bir zaferin ilk toplarım kendi döker, Türk istiklâl harbi bu müca- delenin cn canlı bir nümunesi, en şa- heser bir delilidir. Böyle muazzam bir mücadeleden geçen bir milletin, milli ve siyasi istikliline karşı çok hassas ve kıskanç olması tabij oldu- gu kadar, herhangi bir milletin nü- fuz mıntakası olmak gibi bir söze bi- le tahammül edememesi o kadar ta- bildir. Bu toprak, sadece onu kurta. ran ve koruyanların yurdu ve nüfuz mıntakasıdır. tikametinde yeni bir taarruz me- mul olduğu gibi başka yerlerden de yeni bir hareket beklenebilir Fakat Tortoza ulınmadan Harun la uğraşan 2 kolordu serbest ola» mıyacak ilkim bir cuma geçmezden evvel, kaleleri için le dest olurlar, Dostluk namı altında Bunu temin için bir taraftan kendi vet vermek. Hattâ bunun için büyük | kalesini bu şekilde zaptettikten son- m