27 Nisan 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

27 Nisan 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TRABZONDA : Boztepeye Yeni- den 10 Bin Çam ve Akasya dikildi Trabzon (TAN) — Şehrimizin ar- kasında bulunan 300 metre irtifaın- daki Boztepe çıplaklıktan kurtarıl - mıştır. Geçen senedenberi buraya 10 bin çam ve Akasya fidanı dikilmiş- tir. * Trabzon (TAN) — C. H. Parti- si binası yeniden boyaçtınlmıştır. İç duvarlarına yağlı boya ile sanat- kârane tarihi levhalar ve resimler yaptırılmıştır. Böylelikle bina, bir mevi tarihi müze hissini de vermiye başlamıştır. Turfanda Sebze Yetiştirilecek Trabzon, (TAN) — Vilâyetimiz zi raat müdürlüğü Amasyadan misket elması fidanları, İstanbuldan Okalip- tüs, top Akasya, Yedikule yağlı ma- rulu tohumları, Tekirdağından kar- puz, Kırkağaçtan kavun çekirdekle- ri ve diğer sebze tohumları getirt - miş, bunları bahçe ve bostan sahip - lerine dağıtmıştır. Şehrimizde turfanda sebze yetişti- rilmiye çalışılmaktadır. TRAKYA ESERLERİNDEN: Trakya Umümi Müfettişliği, Edirne bölg güzel eserl. in fotoğraf larını taşıyan kartpostallar yaptır - mıştır. Bu resimde Mimar Sinanın eseri olan Edirne Selimiye Camii İstanbul gazetecileri geçenlerde Bursaya gittikleri zaman Acar idman yurdunu da ziyaret etmişlerdir. Bu resim, İstanbul gazetecilerini klübün bahçesinde toplu bir halde gösteriyor. MALATYADA: Balaban Kömür Damarlarını Iş'etmek Lâzım Malatya, (TAN) Darendeye bağlı 2400 nüfuslu Balaban nahiye - sinde oraya bağlı 16 köyde iyi çalış- malar vardır. Nahiyede okuma he - vesi çoktur, merkezde okuma yazma bilmiyen hemen yok gibidir. Bala- banda beş sınıflı bir ilkmektep, aşa- ği Setrek köyünde de üç sınıflı bir mektep mevcut bulunuyor. Halk ça- lışkan ve zeki, muhit umumiyetle gü zel ve şairanedir. Bütün köy yolları yapılmış gibi - dir. Bu yıl, noksan kalan yollar ve Kaleköyü yolundaki köprüler yapı- lacak, evler beyaz badana ile bada - nalanacak, telefon tesisatının bitiril mesine çalışılacaktır. Nahiye mer - kezinde bir park Şapılmıştır. Cuma. günleri her köyün iştiraki- le büyük bir pazar kurulmakta, bu - raya Gürün, Elbistan, Darende köy lerinden de gelınerek geniş mikyasta her nevi alışveriş yapılmaktadlt A- şağı Setrek kovunde kömür damar- larına rastgelinmiş, fakat henüz esas lı bir araştırma yapılamamıştır. Ba- labanlılar, nahiyelerinin kaza mer - kezi ittihazını istiyor, bu takdirde seri bir inkişafa kavuşacaklarını söylüyorlar. ——— BORÇKADA : İki İhtilâs Burçka (TAN) — Maliye tahsilda- rı Ahmet ve icra işlerine bakan sulh mahkemesi kâtibi Faik, zimmetleri- ne para geçirmekle zan altına alın - görülüyor mışlardır. SIVASTA: Kiremitlide Açıkgöz Bir Hırsız Tutuldu Sıvas, (TAN) — Yıldızelinin Çiz- özü köyünden Ömer oğlu Nuri, bir düğün işi için Kiremitli köyüne git- miştir. Orada indiği evde, Sıvaslı Re cep oğlu Kaya isminde diğer bir mi- safirle tanışmış, ikisi bir odada yat- mışlardır. Nuri sabahleyin kalkınca, Kayanın kendi elbiselerini, #parasını tabancasını, yamçısını ve ahırdaki a- tını alıp savuştuğunu anlamıştır. Kaya bilâhare tutulmuştur. »x Şarkışla, (TAN) — Burada bir ilk mektebin temel atma merasimi icra edilmiştir. Mektep çok asri ola- cak, 40 bin liraya çıkacaktır. * Kangal, (TAN ) — Atlı spor klübü menfaatine 22 mayısta burada at yarışları' yapılacaktır. YAT FT YAT ğylerde sıhhatin Korunması İçin Tedbirler Alındı Giresun (TAN) — Alucra kazası hıfzıssıhha meclisi fevkalâde bir top lantı yapmıştır. Köylerde sıhhatin korunması için bu içtimada aşağı- daki kararlar verilmiştir. 1 — Su birikintilerini kurutmak, 2 — Her eve helâ, umuma mahsus helâ ve helâ çukurları yapılması, mevcutların islahı, 3 — Çamaşırların dere kenarlarında yıkanmaması, de- re kenarlarından uzakça mahaller - de çamaşırhaneler yapılması, 4 — İçme sularının kapalı mecralardan geçirilmesi ve subaşlarının temiz tutulması. Bunları azami süratle yapmak için kararın çıkarılan suretleri - köylere yollatılmıştır. Ayni zamanda hükü- met tabibi tarafından bu hususta iza hat verilmesi için köy muühtarlari ka za merkezine çağırılmıştır. BFEE ŞT e PNEMELİR Y KARABÜKTE : Hayvan Sergisi Açıldı Karabük (TAN) — Burada bir hay van sergisi açılmıştır. Sergiye geti- rilen at, katır ve eşeklerden temiz- likleri, umumi durumları, nal ve tırnakları gözönüne alınarak derece kazanacakların sahiplerine para mü kâfatı verilecektir. * Karabük (TAN) — Bu havali- de yeniden taş, tuğla ve kireç ocak- ları açılacaktır. Bunun yerleri tes- bit olunmuştur. ARPAÇ SAKARLAR KÖYÜNDE: n ç SŞi g Mersinin Arpaç Sakarlar köyünde geçen gün Atatürk heykelinin açılış töreni yapılmıştır. Resim, bu törendeki kalabalığı gösteriyor. (Başı 6 ıncıdaj detle alâkadar etmişti. Eski fikir- lerini müdafaaya devam etti. Daz- lak kafalı ve ağır başlı bir muhar- rire dönerek: — Peki, meselâ siz, Studenev yol daşa niçin yardım etmiyorsunuz? Kılığınıza kıyafetinize ve yaşınıza bakılırsa, herhalde siz “Yazıcılar birliği” nin eski azalarından ola- caksınız!. Sizin soyadınız nedir?. — Porokov. — İvan Porokov mu?. Hani şu yazılarını mecmualarda ve gazete- lerde sık sık okuduğum Porokov, değil mi?. — Evet, ta kendisi... — Siz herhalde “Yazıcılar birli- ği” azasısınız?. : — Maalesef, hayır. — Demek ki siz de yedek aza- sınız?. — Ben yedek aza da degıhm. — Peki, şu halde siz nesiniz?. İvan Porokov hazin hazin güldü. Ve Kiplingden şu cümleyi naklet- Ü — “Ben bir vahşi kediyim, ken- di kendime dolaşırım”. Sizin anlıya cağınız, kızım, ben ne âzayım, ne de yedek azayım. Ben “istida veren ler” denim. — Nasıl?, — “İstida verenler”, “Yazıcılar birliği” ne girmek için müracaat e- denlere bu isim veriliyor. Bunlar da derece derecedir. Kimisi bir se- ne evvel, kimisi iki sene evyel, ki- mMisi üç sene evvel istida vermiştir. onya, Porokovun haline acı- SŞ — Vah zavallı, vah, dedi. mek sizi kabul etmiyorlar... — Hayır Sonuçka, bizi “kabul etmiyorlar” demek doğru değil.. Fa kat mesele şu: “Yazıcılar birliği”, münekkitler bizim hakkımızda şu veya bu şekilde birşeyler yazdık- tan sonra bizi kabul etmek istiyor. Münekkitler ise, bizim Hakkımızda ki fikirlerini yazmayı, bizim “Ya De- KL S Di üi 27-4-938 IHİKAYEDEN MABAAT|) Tambov'lu Kız ve Muharrirler zıcılar birliği” ne aza oluşumuza ta-, lik ediyorlar. Biz bunlardan birisi nin kanaatinden caymasını, yani şeytanın ayağını kırmasını bekli- şgoruz. Sonya büyük bir saffetle: — Siz “Yazıcılar birliği” azma değilsiniz, dedi; Studenev de değil; şu beyaz sakallı da değil, içinizde bu birliğe aza olan bir tek kişi de yok mu?. Hikâyeci Gerasimkonski: — Meselâ ben azayım, dedi. Son ra: Şolohov, Tolstoy, Fadeyev fi- lân da azadırlar... — Çok şükür, nihayet içinizde bir tane olsun “Yazıcılar birliği” azası varmış.. Sizin isminiz ne yol- daş?, — Konski, Gerasim Konski, — Tuhaf şey. Ben bu isimde bir yazıcı duymadım. Şolokovu, Tols- toyu, Fadeyevi filân işittim ama, sizi işittmedim.. Demek Gerasin Konski bizim Tambov'a kadar he- nüz gelememiş.. Sizin ne gibi kitap larınız var, Konski Yoldaş?. Konski biraz bozularak: — Benim mi, dedi?. Vesikala- rım var... Ve ceplerini karıştırarak “Yazı- cılar birliği” azalarına mahsus hü- viyet varakasını çıkardı. Genç kız: — Yani, ne gibi eserleriniz var demek istedim, dedi. Gefasim Konski çok müşkül bir vaizyete düştü. Sonyanın, bu taş- ralı genç kızın, bütün mukaddes i- deallerini, adalet ve doğruluk hak kındaki bütün telâkkilerini alt üst etmeden kimsenin bilmediği ve kimsenin okumadığı bir tek “ro- mancık” sahibi olduğunu nasıl an- latabilirdi?. Bereket versin bu sırada kapı çalındı. Evsahibesi misafirleri ye- meğe davet etti.. “İnsan ruhunun mühendisleri” gürültü ile ayağa kalktılar. Sonyayı da beraberlerine alarak yemek odasına doğru yürü- düler. Muvakkat teminat 962.84 liradır. Eskişehir Nafıa Müdürlüğünden: Eskişehir — Söğüt yolunun 9 4- 500 — 15 -- 300 kilometre arasında yapılacak 12837.90 lira keşif bedelli şose esaslı tamiratı ve imalâtı sınaiye inşası 23/4/938 tarihinden 9/5/938 Pazartesi günü saat 15,20 ye kadar kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konulmuştur. Eksiltme Vilâyet Daimi En- cümeninde kapalı zarf usuliyle icra edilecektir. Bu işe ait evrak: Şose tafsilât ve hülâsa keşifleri grafik, fenni ve eksilt- me şartnameleri, genel şartname, mukavele projeleri ve imalâtı sınaiye projeleri her zaman Eskişehir Nafıa Mudurluğunde görülebilir. İsteklilerin Nafia Vekâletinden al ile senesi içinde Ticaret odasından alacakları vesıkıyı 2490 No.lu kanunun tarifi veçhile teklif mektuplarına eklemeleri lâzımdır. Mektuplar 9/5/938 tarihinde saat 14,20 ye kadar makbuz mukabilinde Daimi Encümen Riyasetine verilmelidir. Postadaki vaki olacak gecikmeler nazarı itibara alınmaz. *2256,, Ay çıktığı zaman ilk çelik taburu, erkânı harbiye köşkünün arkasında toplandı. Marguez gözlerini a- layların üzerinden geçirdi. Taburdan yedi kişi noksan dı. Bunların arasında ilk düşman tüfengini gören ar- kadaş ta vardı. Dört grupun üçüncüsünü teşkil eden, önümüzdeki gruppta epeyce temizlenmişti. Bunları su ve içki ile takviye lâzımdı. Erkânı harbiyenin duvarları: arkasında hepimiz, kendimizi selâmette hissettik. Hodgâm bir düşünce ile “bir defalık,, dedik. Fakat taburların hepsi aşağı inmişti. Birliğin yarısı yukarıda kalmış olacaktı. Yedinci tabur erkânı harbiye köşküne girdi. Aldık ları emirleri takip ederek zabitler bunları muayene ettiler, haritaları mükayese ettiler, ayni zamanda ba- taryalara da emir gönderdiler. Herşey şimdiye kadar noksan olan mesuliyet havasının yerleştiğini göste- riyordu. Kumandanlar dahi, arkadaşların sıhhi vazi- yetile alâkadar oluyorlardı: — Üç gündenberi su içmediniz mi?. Sualler de, cevaplar da mekanikti. Herkes nezaket ve terbiyenin lüzumsuzluğunu ve ehemmiyeti olmadı ğını anlamıştı. Yaralı asker, önümüzdeki grupa hâlâ gömleklerini yine suya sokmadıklarını soruyordu. Bir tanesi hâlâ elinde tuttuğu gömleği sallıyarak ce- vap verdi. Bu gömleğin üzerinde mavi şeritler, bir çok adetler, ve işaretli noktalar vardı. Yaralı nefer: — Mesele buymuş, dedi. Diğer bir arkadaşı işaret ederek: “Bu da bir haritadır.,, dedi. Bu insanlar birer harita idiler. Düşmanın vaziyeti iki mil uzaktan bunların üzerinde okunabilirdi. Bun- lar iki hafif topu da keşfetmişlerdi. — Bu Paolonun fikridir, — Paolo nerede?. Hiç kimse cevap vermedi. Fakat herkes anladı. Ya ralı adamm bu mevzuun üzerinde durdu. Harita ada- mıin arkadaşlarına sordu: — Yn zîıin gömlekleriniz yok ınuydu g rinizi a ıtmıdınu" . w—w..'w— yi Siz niye Szlüdiği » Bunlar da haritanın üç kopyası olduklarını, kendi gömleklerinin de işaretli olduğunu, içlerinden biri öldüğü takdirde ötekisinin gömleğini kumandana gö- türeceğini söylediler. Yaralı adam artık söyliyecek söz bulamadı, fakat o kadar hararetle elini salladı ki, yaralı kolundan taşan kan üzerindeki sargının üstün den dışarıya aktı. O gece mıntakaların takviyesi başladı. Misafirleri hesapladılar, kirli gömleklerin üzerinden kıyaslar yaptılar, Gömleğin canlı haritası bunları tasdik etti. Sıçan yolunu açanlar gecenin karanlığında tahta lar ve demirlerle kahramancasına çalıştılar. İlk çelik taburunu karargâhın arkasında bir otelin bahçesine yerleştirdiler. Marguez burada herkese nu- mara verdi. Son adama verdiği numara 73 tü. Herkes eskisinden daha küvvetsiz olmakla beraber yumruğunu sıktı, harp şarkısı tekrar başladı; — Ra! Ra! Ra!. Bugün martın 14 ü. Bu mânevi kuvvetlenme ve bu harp şarkısı hâlâ hatlarımızda yükseliyor. Düşman bir adım bile ilerliyemedi. Ne tankları, ne humbara- ları ne en mükemmel Alman topları, ne Junker ve Caproni tayyareleri bu maneviyeti bozmadı. Her gün, her saat, bizim askerlerimiz, halkımız düşmanı bu hatlardan uzaklaştırmıya çalışıyorlar. Muhasaradan Evvel Madrit Madrit, Montana Yarabanchel, Pacifico, Atocha is- yanlarını bastırmak suretile kazandığı zaferin şere- fi içinde yüzüyordu. Atocha yirmi dört saat içinde Düi aeit ll el BN ÜĞ tabya haline getirilmişti. Bu tabyalar, Madrit hü- cuma uğradığı için değil, fakat hücum merkezleri o- larak kurulmuştu. Milis askerleri Manastırlara hü- cüm ettiği zaman, iki gün, iki gecedenberi papaz- lar, manastırın damından aşağıya ateş ediyorlardı. Bunlar, Madritte ve bütün İspanyada zaferi kazan- manin iki üç günlük bir iş olduğuna inanıyorlardı. Azana o0 zamana kadar hiçbir hükümetin temsil edemediği bir müşterek cephe ruhunu ve şahsiyetini nefsinde topluyordu ki, bu şimdiye kadar görülmüş bir şey değildi. Buna ben şaşmıyordum. Bu ayni in- sanlar 1931 de, krala karşı da ayni şekilde birleş- mişlerdi. Krallığı ne Zamora ne de diğer siyasi li- derler değil, bu birleşmiş olan cümhuriyet gençleri ve silâhsız halk yıkmıştı, Madritte bulunduğum günler bunu düşünüyor, ki- me rastlasam, onunla bunu konuşuyordum. Çok uzak olmiyan bir gün İspanyolların isimsiz iradesi kendini gösterecektir, diyordum. Bizim göstereceği- miz fevkalbeşer kuvvetin karşısında kimse şaşırma- malıdır, çünkü cebreden hâdiselerin karşısında yeni kuvvetler doğar, ve meydana çıkar. Bu bahsettiğim küvvetlerin fışkıracağını anlamak için görüşü kuv- vetli bir adamın, antifaşist kütlelerin neler konuş- tuklarını duyması, dinlemesi kâfi idi. Bu fışkırma ne şekilde olacaktı? Bunu kimse keşfedemezdi. Fakat komünistlerin esas prensiplerinden bir çoğunu feda ederek cumhuriyetçılerle anlaşmıya yaklaştıklarını görüyorduk. Anarşistlerin, müsamaha etmedikleri iktidar ve otorite fikrini kabul ettiklerini görüyor- duk. Günler geçtikçe bütün fırkaların, geçen birkaç lerinden ve tecrübel aldıkları lerle yeni hareketlere gebe oldukları anlaşılıyor« du. Herhalde bu garp medeniyetinin kalbini işlete- cek, had çarelerine doğru bir adımdı. İçtinabı müm- kün olmıyan şekilde demokratik olan bu hal şekli, medeniyete kendini muhafaza etmek ve devam et- mek fırsatını verecekti. Birçok arkadaşlarımı telefonda aradım. Hepsi nor- mal hayatlarını kaybetmişlerdi. Telefon ettiğim bir evden, aradığım adamı ancak Cultura Popular mü- essesesinde bulacağımı söylediler. Bir diğerinin “Ali- anza'ya gittiğini bildirdiler. Bu müesseseleri aradım, bunların da yerlerini değiştirdiklerini öğrendim. Madritin en zengin kısımlarından, Sacramento so- kağında asri bir handa bir oda tuttum. Burası kültü- rel ve siyasi müesseselerin çalıştığı bir yerdi. Bun- dan sonra üç katlı, bahçeli Büyükpalasları işgal et- tik. Bunların müteaddit telefonları, lüks mobilyaları vardı. Cultura Popular'daki arkadaşlar bana kendi evlerinde bir oda verdiler, bu suretle Madritte yer- leştim. Cultura Popular'da çalışan muharrirler, “amele, üniversiteden çıkmış genç kadın ve erkek talebeydi- Bunların arasında, her yeni teşkilâtta olduğu gibi. müşterek cepheye mensup her fırkadan delegeler vardı. Komünist mümessili Aragon'dan gelmiş biF kitapçı idi, muhtelif lisanlar biliyor, gayet munta> zam tıpkı bir makine gibi çalışıyordu. Bu adamın gayet tuhaf bir köylü telâffuzu vardı. Diğer mümes” sillerle, muhtelif yerlerden gelmiş olmalarına rağı men, hâdiseleri ayni şekilde muhakeme ettiğimizi eai görüyordum. Muhtelif mevzular üzerinde yürüttü” — ğümüz münakaşalarda daima ittifak ediyorduk. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: