Sa TRABZONDA : Boztepeye Yeni- den 10 Bin Çam ve Akasya dikildi Trabzon (TAN) — Şehrimizin ar- kasında bulunan 300 metre irtifaın- daki Boztepe çıplaklıktan kurtarıl - mıştır. Geçen senedenberi buraya 10 bin çam ve Akasyu fidanı dikilmiş- tir. X Trabzon (TAN) — C. H. Parti. si binası yeniden boyattırılmıştır. İç duvarlarına yağlı boya ile sanat-| kârane tarihi levhalar ve resimler yaptırılmıştır. Böylelikle bina, bir mevi tarihi müze hissini de vermiye başlamıştır. Turfanda Sebze Yetiştirilecek Trabzon, (TAN) — Vilâyetimiz zi raat müdürlüğü Amasyadan misket elması fidanları, İstanbuldan Okalip- ts, top Akasya, Yedikule yağlı ma- rulu tohumları, Tekirdağından kar- puz, Kırkağaçtan kavun çekirdekle- ri ve diğer sebze tohumlari getirt - miş, bunları bahçe ve bostan sahip - lerine dağıtmıştır. Şehrimizde turfanda sebze yetişti- rilmiye çalışılmaktadır. TRAKYA ESER! ERİNDEN: bölgesinin güzel eserlerinin fotoğraf larını taşıyan kartpostallar yaptır - ESİM İstanbul gazetecileri geçenlerde Rrr: yurdunu da ziyaret etmişlerdir. Bu MALATYADA: Balaban Kömür Damarlarını Iş'etmek Lâzım Malatya, (TAN) Darendeye bağlı 2400 nüfuslu Balaban nahiye - sinde oraya bağlı 16 köyde iyi çalış-! malar vardır. Nahiyede okuma he - vesi çoktur, merkezde okuma yaz bilmiyen hemen yok gibidir. Balı banda beş sınıflı bir ilkmektep, aşa- ğı Setrek köyünde de üç sınıflı bir mektep mevcut bulunuyor. Halk ça- lışkan ve zeki, muhit umumiyetle gü zel ve şairanedir. Bütün köy yolları yapılmış gibi - dir. Bu yıl, noksan kalan yollar ve Kaleköyü yolundaki köprüler yapı- lacak, evler beyaz badana ile bada - nalanacak, telefon tesi mesine çalışılacaktır. Nahiye kezinde bir park fapılmıştır. Cuma. günleri her köyün iştiraki. le büyük bir pszar kurulmakta, bu - raya Gürün, Elbistan, Darende köy lerindân de gelinerek geniş mikyasta her nevi alışveriş yapılmaktadır. A- şağı Setrek köyünde kömür damar- larına rastgelinmiş, fakat henüz esas li bir araştırma yapılamamıştır. Ba- labanlılar, nahiyelerinin kaza mer - bu takdirde inkişafa kavuşacaklarını kezi ittihazını istiyor, bir söylüyorlar. — ——— BORÇKADA : seri Iki İhtilâs Burçka (TAN) — Maliye tahsilda- ri Ahmet ve icra işlerine bakan sulh mahkemesi kâtibi Falk, zimmetleri- miştir. Bu resimde Mimar Sinanın| EMLEKETTE SE rss TA N -İklübü menfaa saya gittikleri zaman Acar idman resim, İstanbul gazetecilerini klübün bahçesinde toplu bir halde göst SIVASTA:. Kiremitlide Açıkgöz Bir Hırsız Tutuldu Sıvas, (TAN) — Yıldızelinin Çiz ünden Ömer oğlu Nuri, düğün işi için Kiremitli köyüne git Kayanın kendi elbiselerini, *parasın: tabancasını, yamçısını ve abırdaki a tını alıp savuştuğunu anlamıştır. Kaya bilâhare tutulmuştur. ilk mektebin temel stma merasim icra edilr »in liraya çıkacaktır. * e 22 may st yarışları yapılacaktır bir miştir. Orada indiği evde, Sıvaslı Re cep oğlu Kaya isminde diğer bir mi- safirle tanışmış, ikisi bir odada yat- mışlardır. Nuri sabahleyin kalkınca, Şarkişla, (TAN) — Burada bir ştir. Mektep çok asri ola- | İ, (TAN) — Atlı spor ta burada TAN rez JGIRESUNDA : Köylerdesıhhatin Korunması İçin Tedbirler Alındı Giresun (TAN) — Alucra kazası hıfzıssıhha meclisi fevkalâde bir top lantı yapmıştır. Köylerde sıhhatin korunması için bu içtimada aşağı daki kararlar verilmiştir. 1 — Su birikintilerini kurutmak, 2 — Her eve helâ, umuma mahsus belâ ve helâ çukurları yapılması, mevcutların ıslahı, 3 — Çamaşırların dere kenarlarında yıkanmaması, de- re kenarlarından uzakça mahaller - de İçme sularının kapalı mecralardan geçirilmesi ve © subaşlarınin temiz tutulması. de çamaşırhaneler yapılması, Bunları azami, süratle yapmak için yollatılmıştır. Ayni zamanda hükü. met tabibi tarafindan bu hüsüsta iza hat verilmesi için köy mühtarları ka « İza merkezine çağırılmıştır. -| KARABÜKTE : Hayvan Sergisi Açıldı Karabük (TAN) — Burada bir hay 1 İvan sergisi açılmıştır. Sergiye geti- » İrilen at, katır ve eşeklerden temiz- likleri, umümi dururlar, nal ve tırnakları gözönüne slınarak derece kazanacakların. sahiplerine para mü kâfatı verilecektir. Karabük (TAN) — Bu havali- de yeniden taş, tuğla ve kireç ocak- ları açılacaktır. Bunun yerleri tes- le aim e ARPAÇ SAKARLAR KÖYÜNDE: kararın çıkarılan suretleri “köylere| 21-4-930 (HİKAYEDEN MABAAT)| Tambov'lu Kız ve Muharrirler (Başı 6 weıdaj detle alâkadar etmişti. Eski fikir- lerini müdafaaya devam etti. Daz- lak kafalı ve ağır başlı bir muhar- rire dönerek: — Peki, meselâ siz, Studenev yol daşa niçin yardım etmiyorsunuz? Kılığınıza kıyafetinize ve yaşınıza bakılırsa, herhalde siz “Yazıcılar birliği” nin eski szalarından ola- caksınız!, Sizin soyadınız nedir?, — Porokov. — İvan Porokov mu?. Hani şu yazılarını mecmualarda ve gazete- lerde sık sık okuduğum Porokov, değil mi?. — Evet, ta kendisi... — Siz herhalde “Yazıcılar birli- ği” azasısınız?. — Maalesef, hayır. — Demek ki siz de yedek aza- sınız?. — Ben yedek aza da değilim. — Peki, şu halde siz nesiniz?. İvan Porokov hazin hazin güldü Ve Kiplingden şu cümleyi naklet- ti: — “Ben bir vahşi kodiyim, ken- di kendime dolaşırım”. Sizin anlıya cağınız, kızım, ben ne Âzayım, ne de yedek azayım. Ben “İstida veren ler” denim. — Nasıl?, “İstida verenler”, “Yazıcılar birliği” ne girmek için müracaat 6- denlere bu İsim veriliyor. Bunlar da derece derecedir. Kimisi bir se- re evvel, kimisi iki sene evvel, ki- misi üç sene evvel istida vermiştir. Ss onya, Porokovun haline acı- dı: — Vah zavallı, vah, dedi. De- mek sizi kabul etmiyorlar... — Hayır Sonuçka, bizi “kabul etmiyorlar” demek doğru değil... F kat mesele şu: “Yazıcılar birlij münekkitler bizim hakkımızda şu veya bu'şekilde birşeyler yazdık- tan sonra bizi kabul etmek istiyor. Münekkitler ise, bizim Hakkımızda ki fikirlerini yazmayı, bizim “Ya cılar birliği” ne aza oluşumuza ta- lik ediyorlar. Biz bunlardan birisi Din kanaatinden caymasını, yani şeytanın ayağını kırmasını bekli- şoruz, Sonya büyük bir saffetle: — Siz “Yancılar birliği" a2 değilsiniz, dedi; Studenev de değil; şu beyaz sakalk da değil, içinizde bu birliğe aza olan bir tek kişi de yok mu?. Hikâyeci Gerasimkonski: — Meselâ ben azayım, dedi. Son ra: Şolohov, Gi Fadeyev fi- nihayet içinizde bir tane olsun “Yazıcılar birliği” azası varmış.. Sizin isminiz ne yol- daş?, — Konski, Gerasim Konski, — Tuhaf şey. Ben bu isimde bir Yazıcı duymadım. Şolokovu, Tols- toyu, Fadeyevi filân işittim ama, sizi işitmedim.. Demek Gerasin Konski bizim Tambov'a kadar he- nüz gelememiş. Sizin ne gibi kitap larınız var, Konski Yoldaş?. Konski biraz bozularak: — Benim mi, dedi?. Vesikala- rim var... Ve ceplerini karıştırarak “Yazı- cılar birliği” azalarına mahsus hü- viyet varakâsırii çıkardı. Genç kız: — Yani, ne gibi eserleriniz var demek istedim, dedi. Gefasim Konski çok müşkül bir valzyete düştü. Sonyanın, bu taş ralı genç kızın, bütün mukaddes i- deallerini, adalet ve doğruluk hak kındaki bütün telâkkilerini alt üst etmeden kimsenin bilmediği ve kimsenin okumadığı bir tek “ro mancık” sahibi olduğunu nasıl an- latabilirdi?. Bereket versin bu sırada kapı çalındı. Evsahibesi misafirleri ye- meğe davet etti. “İnsan ruhunun mühendisleri” gürültü ile ayağa kalktılar. Sonyayı da beraberlerine alarak yemek odasına doğru yürü. düler, Eskişehir Nafıa Müdürlüğünden: Eskişehir — Söğüt yolunun 9 -4- 500 — 15 -- 300 kilometre arasında yapılacak 12837.90 lira keşif bedelli şose esaslı tamiratı ve imalâtı sınaiye inşası 23/4/938 tarihinden 9/5/938 Pazartesi günü saat 15,20 ye kadar kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konulmuştur. Eksiltme Vilâyet Daimi En- cümeninde kapalı zarf usuliyle icra edilecektir. Muvakkat teminat 962.84 liradır. Bu işe alt evrak: Şose tafsilât ve me şartnameleri, genel şartname, mı ülâsa keşifleri grafik, fenni ve eksilt- avele projeleri ve imalâti sınalye projeleri her zaman Eskişöhir Nafıa Müdürlüğünde görülebilir. İsteklilerin Nafia Vekâletinden alınmış müteahhitlik vesikası ile senesi içinde Ticaret odasından alacakları vesikayı 2490 No. lu kanunun tarifi veçhile teklif mektuplarına eklemeleri lâzımdır. Mektuplar 9/5/938 tarihinde saat 14,20 ye kadar makbuz mukabilinde «seri olan Edirne Selimiye Camii |5* Para geçirmekle zan altına alın - görülüyor İmışlardır. Ay çıktığı zaman ilk çelik taburu, erkânı harbiye köşkünün arkasında toplandı. Marguez gözlerini &- layların üzerinden geçirdi. Taburdan yedi kişi noksan dı. Bunların arasında ilk düşman tüfengini gören ar- kadaş ta vardı. Dört grupun üçüncüsünü teşkil eden, önümüzdeki gruppta epeyce temizlenmişti. Bunları sü ve içki ile takviye lâzımdı. Erkânı harbiyenin duvarları arkasında hepimiz, kendimizi selâmette hissettik. Hodgâm bir düşünce ile “bir defalık, dedik. Fakat taburların hepsi aşağı inmişti. Birliğin yarısı yukarıda kalmış olacaktı, Yedinci tabur erkânı harbiye köşküne girdi. Aldık Tari emirleri takip ederek zabitler bunları muayene ettiler, haritaları mükayese ettiler, ayni zamanda ba- taryalara da emir gönderdiler. Herşey şimdiye kadar noksan olan mesuliyet havasının yerleştiğini göste- riyordu. Kumandanlar dahi, arkadaşların sıhhi vazi- yetile alâkadar oluyorlardı: — Üç gündenberi su içmediniz mi?, Sualler de, cevsplar da mekanikti. Herkes nezaket ve terbiyenin lüzumsuzluğunu ve ehemmiyeti olmadı Eni anlamıştı. Yaralı asker, önümüzdeki grupa hâlâ gömleklerini yine suya sokmadıklarım soruyordu. Bir tanesi h#lâ elinde tuttuğu gömleği sallıyarak ce- vap verdi. Bu gömleğin üzerinde mavi Şeritler, bir çok adetler, ve işaretli noktalar vardı, Yaralı nefer: — Mesele buymuş, dedi. Diğer bir arkadaşı işaret ederek: “Bu da bir haritadir.,, dedi. Bu insanlar birer harita idiler. Düşmanın vaziyeti iki mil uzaktan bunların üzerinde okunabilirdi. Bun- lar iki hafif topu da keşfetmişlerdi. — Bu Paolonun fikridir. — Paolo nerede?. Hiç kimse cevap vermedi. Fakat herkes anladı. Ya ral adam bu mevzuun üzerinde durdu. Harita ada- mın arkadaşlarına sordu; — Ya sizin gömlekleriniz yok muydu? Siz niye bellemek ml İlel ndci Mia la MA Mersinin Arpaç Sakarlar köyünde töreni yapılmıştır. Resim, bu geçen gün Atatürk heykelinin açılış törendeki kalabalığı gösteriyor. Daimi Encümen Riyasetine verilmelidir. Postadaki vaki olacak gecikmeler nazarı itibara alınmaz. “2258,, Bunlar da haritanın üç kopyası olduklarını, kendi gömleklerinin de işaretli olduğunu, içlerinden biri öldüğü takdirde ötekisinin gömleğini kumandana gö- türeceğini söylediler. Yaralı adam artık söyliyecek söz bulamadı, fakat o kadar hararetle elini salladı ki, yaralı kolundan taşan kan üzerindeki sargının üstün den dışarıya aktı, O gece mıntakaların takviyesi başladı. Misafirleri hesapladılar, kirli gömleklerin üzerinden kıyaslar yaptılar, Gömleğin canlı haritası bunları tasdik etti, Sıçan yolunu açanlar gecenin karanlığında tahta lar ve demirlerle kahramancasına çalıştılar. İlk çelik taburunu karargâhın arkasında bir otelin bahçesine yerleştirdiler. Margüez burada herkese nu» mara verdi. Son adama verdiği numara 73 tü. Herkes eskisinden daha kuvvetsiz olmakla beraber yumruğunu sıktı, harp şarkısı tekrar başladı: — Ral Ra! Ra! Bugün martın 14 ü. Bu mânevi kuvvetlenme ve bu harp şarkısı hâlâ hatlarımızda yükseliyor. Düşman bir adım bile ilerliyemedi. Ne tankları, ne humbars- ları ne en mükemmel Alman topları, ne Junker ve Caproni tayyareleri bu maneviyeti bozmadı, Her gün, her saat, bizim askerlerimiz; halkımız düşmam bu hatlardan uzaklaştırrmya çalışıyorlar. Muhasaradan Evvel Madrit Madrit, Montana Yarabanchel, Pacifico; Atocha 1s- yanlarını bastırmak suretile kazandığı zaferin şere- fi içinde yüzüyor. Atocha yirmi dört-saat içinde tabya haline getirilmişti. Bu tabyalar, Madrit hü- cuma uğradığı için değil, fakat hücum merkezleri o- larak kurulmuştu. Milis askerleri Manastırlara hü- cum ettiği zaman, iki gün, iki gecedenberi papaz- lar, manastırın damından aşağıya ateş ediyorlardı, Bunlar, Madritte ve bütün İspanyada zaferi kazan- manın iki üç günlük bir iş olduğuna inanıyorlardı. Azana o zamana kadar hiçbir hükümetin temsil edemediği bir müşterek cephe ruhunu ve şahsiyetini nefsinde topluyordu ki, bu şimdiye kadar görülmüş bir sey değildi. Buna ben şaşmıyordum. Bu ayni in- sanlar 1931 de, krala karşı da ayni şekilde birleş- mişlerdi. Krallığı ne Zamora no de diğer siyasi li- derler değil, bu birleşmiş olan cümhuriyet gençleri ve silâhsız halk yıkmıştı. Madritte bulunduğum günler bunu düşünüyor, ki- me rastlasam, onunla bunu konuşuyordum. Çok uzak olmıyan bir gün İspanyolların isimsiz iradesi kendini gösterecektir, diyordum. Bizim göstereceği- miz fevkalbeşer kuvvetin karşısında kimse şaşırma» malıdır, çünkü cebreden hâdiselerin karşısında yeni kuvvetler doğar, ve meydana çıkar. Bu bahsettiğim kuvvetlerin fışkıracağını anlamak için görüşü kuv- vetli bir adamın; antifaşist kütlelerin neler konuş- tuklarını duyması, dinlemesi kâfi idi. Bu fışkırma ne şekilde olacaktı? Bunu kimse keşfedemezdi. Fakat komünistlerin esas prensiplerinden bir çoğunu feda ederek cümhuriyetçilerle anlaşmıya yaklaştıklarını görüyorduk. Anarşistlerin, müsamaha etmedikleri iktidar ve otorite fikrini kabul ettiklerini görüyor» duk. Günler geçtikçe bütün fırkaların, geçen birkaç senenin sentezlerinden ve tecrübelerinden aldıkları derslerle yeni hareketlere gebe oldukları anlaşılıyor. du. Herhalde bu garp medeniyetinin kalbini işletes cek, had çarelerine doğru bir adımdı. İçtinabı müm- kün olmıyan şekilde demokratik olan bu hal şekli, medeniyete kendini muhafaza etmek ve devam et- mek fırsatını verecekti. Birçok arkadaşlarımı telefonda aradım. Hepsi nor- mal hayatlarını kaybetmişlerdi. Telefon ettiğim bir evden, aradığım adamı ancak Cultura Popular mü- essesesinde bulacağımı söylediler, Bir diğerinin “Ali- anza'ya gittiğini bildirdiler. Bu müesseseleri aradım, bunların da yerlerini değiştirdiklerini öğrendim. Madritin en zengin kısımlarından, Sacramento 50- kağında asri bir handa bir oda tuttum. Burası kültü- rel ve siyasi müesseselerin çalıştığı bir yerdi. Bun- dan sonra üç katlı, bahçeli Büyükpalasları işgal et- tik. Bunların müteaddit telefonları, lüks mobilyaları vardı. Cultura Popular'daki arkadaşlar bana kendi evlerinde bir oda verdiler, bu suretle Madritte yer- leştim. Cultura Popular'da çalışan müuharrirler, “amele, Üniversiteden çıkmış genç kadın ve erkek talebeydi Bunların arasında, her yeni teşkilâtta olduğu gibi. müşterek cepheye mensup her fırkadan delegeler vardı. Komünist mümessili Aragon'dan gelmiş bir kitapçı idi, muhtelif lisanlar biliyor, gayet munts” zam tıpkı bir makine gibi çalışıyordu. Bu adami gayet tuhaf bir köylü telâffuzu vardı. Diğer müme” sillerle, muhtelif yerlerden gelmiş olmalarına 188" men, bâdiseleri ayni şekilde muhakeme ettiğimiz görüyordum. Muhtelif mevzular üzerinde yürüttü” #ümüz münakaşalarda daima ittifak ediyorduk. (Devamı var)