haaa 4 SİRRİİYERE 21-4-038 T AN Gündelik Gazete .—.—.... TAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, har- şeyda temiz dürüst, samimi olmak, karlin olmıya — çalışmaktır. —— ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi Mo0 Kr, 1 Sene 2800 Er, 750 Kr, GAY 1400 Kr, 400 Kr, SAY 800 Kr, 150 Er, Ay 800 Kr, Milletlerarası posta ittihadına dahil ol- mıyan memleketler için 30, 16, 9, 3,5 lira dir. Abone bedeli peşindir: Adres değiş- tirmek 25 kuruştur. Cevap için mektup Tera 10 kuruşluk palilâvesi lâzımdır. ——— — ——X————— gazetesi GÜNÜN MESELELERİ Amerikadaki Türk İşçileri “Dün Amerikada Wuster şehrin - deki Türklerden 11 nisan tarihli bir mektup aldık. Bu şehirde 30, 35 se- nedenberi yaşıyan Türkler vardır. Çoğu tel fabrikalarında usta işçi si- fatile çalışıyorlar, Bu sayede epeyce para toplamışlardır. Bir taraftan Amerikadaki işsizlik, diğer taraftan memleketimizde sı - nai faaliyet imkânları açılması, bu işçiler arasında memlekete avdet ar| zularını uyandırmıştır. Birçokları pa | sapeft için izin istemişlerdir. Mek - tupta iddin edildiğine göre neden sonra yalnız bir kişi için izin gelmiş- tir. Diğerleri aylardanberi bekliyor- larmış ve hazırdan yişorlarmış. El - lerinde dolar olarak bulunan toplu para boşuboşuna heba oluyormuş. Amerikadaki Türklerin mühacere ti, memlekete yük olacak bir muha- &eret değildir. Bunların ellerinde Para vardır. Çoğu; eski köyünde yer, Yurt sahibidir. Sonra yine birçoğu, Yüksek tekniğe alışmış usta işçiler - dir, Bu vatandaşlardan memlekete gel Mek istiyenlerin bu emelini zorlaş- irmak şöyle dursun, Wuster, Provi - dence, Salem, Bufalo, Şikago gibi şe hirlerde yaşıyanları memlekete gel- Miye teşvik etmek Teap eder. - Büuüle mepexiimisin sittiksesâhiiz Amerikadaki Türkler arasından te- derik etmek mümkündür. 30, 35 sene bir ecnebi yurtta ya- #amanın bu Türkleri memlekete ya- bancı bir hale getirdiğinden ürkmi- Ye sebep yoktur. Bu a Amerikada yerleşmeyi ve ölmeyi İemen hiç kimse aklını koymamış- tır. Pek çoğu; Amerika hayatına çok Yabancı kalmışlardır. Orada Ameri- alı kadınlarla evlenenler bile çocuk | larıma türkçe öğretmenin kolayını ulmuşlardır. Amerikadaki Türkler meselesini, alnız bu vatandaşların biran evvel Yurda kavuşmaları bakımından de-| » sanayiimizin usta işçiye ihtiyacı | umından da ele almak ve tetkik #imek zahmete değer bir şeydi BALIKESİRDE: Elbise Verilen Fakir Çocuklar Balikesir, (TAN) — Balıkesir Ço- Yund, sirgeme kurumu çocuk bayra- Seç & 507 fakir yavru giydirmiştir. kag» Şocuk bayramından bügüne By di rum tarafından bir yılda Büng Wen çocukların sayısı 1015 dir. kimgeşi başka her yıl olduğu gibi 150 tak “İZ okul talebesine her gün si- #n g, mek verilmektedir. 500 çocu- Cak, Bs levazımı verilmiş, 1200 ço- İliç, Yayene edilmiştir. Fakirlerin Atasız Verilmiştir. balosu, müsamereler ter- gürbüz çocuk müsabaka- i talebeleri arasında güzel piş Büzel resim müsabakası ya- biye Kazananlara hediyeler da- SA —— — e Se NBOLUDA ; Pl : sı, Değişmeleri Ça kimyon (TAN) — Karemız we iraat V. ustafa Refet Bulut ter- O iğne: Vekâleti zat işleri mua-| ayal Atay mahkeme başkâtibi | k kaüde sevkedilmişler- Sorgu hiy kimi Alheşti JA, Ni kabuj dileyin 2 Bilgen'in T eknik vasıtalarla harbet- menin asıl gayesi, ken- dini mümkün mertebe koru- makla beraber düşmana üstün gelmek, diğer ifade ile kendi- mize az zarar verdirerek düş- manı fazla mutazarrır etmek- İ tir. İnsan ilk defa yumruğile ve yer üstünde bulabildiği taş veya bir odun parçası ile kav- ga etmişken, bugüne gelinciye kadar, bu hususta neler icat et- miştir?. Hepimiz biliriz. Son yarım asrın en mühim tek- nik harp İcatları şüphesiz uçak (tayyare) ile savaş arabası (tank) tır. Ve bunlar durmadan ilerliyor- lar. Bütün silâhlarda, bilhassa top- Jarla atımlarında, bomba, mayn (torpil) ve torpitolarda, bulâsa her türlü harp vasıtalarında ve bunla- rın teknik teferrüatında mütema- di bir yenileşme vardır. İki, üç s6- nedir, dünya kurulalıberi görül - memiş bir hızla başlıyan ve de- vam eden silâhlanma yarışı, kara, hava ve denizde teknik harp için, sonsuz tecrübe ve çalışma meyda- nı olmuşlardır, İspanya harbi ile Japon - Çin harbi d& en yeni harp vasıtalarının tecrübelerinde fsyda- b olmaktan geri kalmamışlardır. Tayyare, insan için evvelâ bir uçma âleti olmaktan başlıyarak sağlamlık, sürat ve manavre kabi- liyeti itibarile o derece büyük bir terakki göstermiştir ki, bugün baş- lı başına bir harp unsuru olmuş * tur, Uçaklar, bir saatte 330 km. ye kadar sürat gösterebiliyor, 12300 metreye kadar yükselebiliyor, 3000 kilo grama kadar bomba yükleni - yor ve bir uçuşta 4200 km. lik bir mesafe alıyorlar, keza, havada bi- ribirlerile (o cenkleşirler, Yerdeki canlı hedeflere makineli tüfek a- teşi ve bomba ile hücum ederler, cansız hedefleri ağır bombalarla yakıp, yıkarlar, büyük savaş ge - milerine torpito atarlar, denizlere mayn (torpil) salarlar, icabında gemilerimizi sisle saklar veya düş- man gemilerini kör etmek için si- se boğarlar, en mükemmel deniz- altı muakkipliği yaparlar, keşif, muhabere ve muvasala hizmetleri zim ederler, yiyecek, mühimmat, kumanda heyetleri, asker ve hattâ tank dahi taşırlar, hulâsa o kadar mühim işler görürler ki, bugün, küçük veya büyük hiçbir devlet, mevcudiyetini tehlikeye sokmadan, onları ihmal edemez. çağın en mühim ve eh ca- zip hassası, şüphesiz sürati- dir ve bugün av uçaklarının eriş- tikleri, saatte 405 ilâ 530 km. lik hız az değildir. Fakat insan gözü doymuyor ve elde ettiği ile kan- mıyor, onun için, daima daha çok sürat ve daha büyük hız isteniyor. Motörün uçağa verdiği ve daha ve- rebileceği sürat nihayet dönüş sa- yısına (adedi devire) tâbi olduğu için, tabistile mahdut kalmakta ve sonsuz hızlara ancak başka yollar. İ dan varılmak icap etmektedir. Bu- İ mun için, endüstriyel devletlerin, mehrem hava tecrübe lâboratuvar- larını Yüşek Üçak meselesi çoktan- beri, ehemmiyetle, işgal ediyor ve hattâ esasların hallolundukları bi- le temin olunuyor. Meramın elinden bir şey kurtul. maz derler, eğer bu füşek (raket) işinin teferrüatı da hallolunarak, i- cat pratik sahaya intikal ederse, u- gakların, yerden bir kurşun hızı ile yükseldiklerini, küremizin yüksek hava tabakalaımda ve hattâ daha üstteki boşluklarda bir yıldırım süratile giderek en büyük mesafe- leri bir lâhzada aldıklarım görece- giz, demektir, Füşek uçak, satıh ve biçim iti- barile en az bir hava mukavemeti yapan ve en büyük hava tazyikle- rine dayanabilen, yine motörlü bir tayyaredir amma buhün gövdesin- de, icabında biri diğerinin peşin- den ateşlenebilen, füşekler (raket- ler) bulunacak ve işte aeroplan'a asıl büyük hızı verecek olan vasıta bunlar olacaktır. Motör. ise, uçuş meydanlarında harekete, kalkıp in- miye ve ayni zamanda havada ale- lusul seyretmiye yaramak üzere i- kinci derecede bir vasıta olarak ka- lacaktır. Raketler, esas itibarile, bildiği- miz havai füşekler gibidir, ve içi kömürle karışık barutla dolu bir Bir Fransız mecmuasına göre, yakın bir istikbalde hava ejder lerini bu halde göreceğiz. TEKNİK MA RP YAZAN Tayyareler artık tankları da nakletmiye başlıyorlar.. füşek, ateşlenince, barutun tedri- cen yanmasile hâsıl olan ve yalnız bir taraftan boşanan gazin tazyiki ile nasıl süratle havalanıyorsa fü- şek uçak ta gövdesindeki raketle- rin ateşlenmelerile vücut bulan ga- zin ayni tazyikile büyük bir hız a- labilecektir. nsanlarda, pek fena olmi - yan, bir huy vardır, bir şe- yi tutturdular mı, tuttururlar? Ve işte uçağa, yalnız aklın alamıya- cağı büyük süratler vermek çare- 1 — Bay Şemsettin C ye: “Babalık davası,, hakkında mülem mim malümat İstiyorsunuz, Sualini- xin cevabi kanunu medeninin 311 in- ci maddesinde yazılıdır: Bakınız mad de ne diyor: “Evlilik haricindeki doğumda ana- sına kalan çocuk, anasının aile ismi" ni taşıdığı ve onun vatandaşlık hak- kını iktisap ettiği gibi gerek anasına gerek anasının hısımlarına karşı sa- OKUYUCULARA lerini aramakla kalmazlar, ayni 7a- manda, ona tank taşıtırlar ve tan- ka da meselâ yük kldırtırlar. Ger- çi bunlar bir şey değil amma, bir Fransız. vakitli mecmuasının res- mini neşrettiği şu hava zırhlısına ne dersiniz? İstikbalin, belki de tahakkuk ©- decek olan, bu devâsa uçağının, dört motörlü olması görülmemiş bir şey değil, Fakat resme dikkat ederseniz onun ön ve arka üst vertelerinde ikişer veya üçer ağır topla, dört döner zırhlı kulesi ol- hih olmıyan nesep üzerine terettüp den hak ve vazitelere dahi sahipti Ananın vecibeleri ise tıpkı nesebi sa | hih çocuğa karşı olan vecibeleri gibi dir, Mahkeme, velâyeti anaya vere- bilir.,, 2 — Bay Mustafa: Bu işi siz yalnız başınıza hallede- miyeceksiz, Kanundan anlıyan birine müracaat edin. Her halde evinizden kiracıyı çıkartabilirsiniz. Fakat bu. nun şekilleri uzundur. Buraya taf- duğunu, arka güvertesinde müret- tebatın bir kısmının saf kurdukle- rını ve normal büyüklükte şakuli | pervaneli bir tayyarenin ön üst gü- vertesinden kalkarak henüz uçağın üstünde uçtuğunu görürsünüz. Ha- varzırhlısının gövdesi, taşıma ve dü- men kanatları, tabiidir ki, kuvvetli surette zırhlanmışlardır. Gövde- nin ön ucunda ve kuyruk düme » ninin üstünde, kumandan ile rasi- 'da mahsus zırhlı kuleler vardır. Ke- za bütün uçlara, makineli tüfekler- lerle mücehhez kulecikler yapılmış- tır. Bu suretle, uçağın malik oldu- Eu mekanizma ve teslihata göre bir deniz zırhlısınınkine yakın olacak ve böyle bir uçağın ağırlığı bir zırh- lınınkinden çok aşağı kalmıyacak- tr. Yalnız, yazık ki, havanın ağır- lığı suyunkinden 800 defa daha az- dır ve bu sebeple daha birçok za- man, bü kadar, fazla bir ağırlığı ha- vaya kaldıracak ve havada durdu- racur Kadar bir sürmti ve çekiş kuv vetini haiz bir motör olmıyacak- tır. Böyle bir hava zırhlısının vücut bulduğunu bir lâhza kabul eder- sek o zaman, hava müdafaa topları bu gibi pahalı ve devâsâ hedeflere ölüm dârbeleri göndermek için, A) lah bilir nekadar iştahlanacaklar - diri B ütün bunlar mühim şeyler. dir, fakat insanın bütün dü- şüncelerini bir anda durduran di- ger buluşlar da vardır. Meselâ şu içinde bir sdamın yüzü koyun u- zandığını gördüğümüz torpito mak- tama bakınız! Bu birkaç sene ev- vel, “kendinden bahsettiren bir Japon torpitosudur. Ön tarafında takriben 1000 kg. mevaddı infilâ- kiye ve arka kısmında, torpitoyu bir periskop vasıtasile hedefe sev- keden ve infilâk anında torpito i- le parçalanacak olan bir adam var- dır ve bu da tam Japonlara yakışır bir şeydir. Fekat tek adamlı torpi- to meselesi öyle muhayyel hava arhlısına benzemez ve şakadan bir iş değildir. Bir torpito, bir zırhlıyı batırabilir ve Japonyada ve her mil lette her vakit fedailer bulunmuş- tur ve bulunuyor Ondan sonra ta savvur ediniz, bir deniz muharebe- sinde meselâ 100 kadar defaisi ile | 100 böyle torpitosu bulunan taraf- gemi sayısı ve tonajı cihetile neka- dar azlık teşkil etse de, meler ya- GÖNÜL İŞLERİ IKOCANIZI BIKTIRMAYINIZ (Yazan: Gönül Doktoru) Geçen gün size Napoleon'un ka- rısı yüzünden çektiklerini anlat- mıştım. Hayattaki hakiki vakalar kadar kuvvetli ders nümuneleri 0- lamaz. Kadının bazan kendi elile evini nasıl bozduğunu anlatmak İ- çin bu vakalar birer canlı misal teşkil ederler. Bugün de meşhur Rus edibi Kont Leo Tolsti'nin karısından bahsedeceğim. Kont Leo Tolstoi, evlilik haya- tında çok betbaht olmuş bir damdır. Bu betbahtlığın sebebi de karısıdır. Hattâ Tolstoi, öldükten sonra, » karısı kizına şu itirafta bulunmuştur: “Babanın betbaht olmasına ben sebep olmuştum.,, Halbuki bu karı kocanın mesut olması için birçok sebepler vardı. İ Zolstoi, dünyanın sayılı ediplerin- den biri idi. Eserleri dün de, bu- gün de en çok beğenilen ve oku- nan eserlerdir. Tolstol, o kadar meşhurdu ki, hayranları gece, gün- düz etrafından ayrılmaz. Her söy- lediği kelimeyi Kaçırmamak not ederlerdi. Şimdi de Rusya hü- kümeti onun bütün yazılarını ye- niden neşretmektedir. Eserlerinin yekünu yüz cildi geçer. Şöhretten manda, Tolstoi, karı. sıha servet, yüksek bir içtimai mevki ve birkaç çocuk getirmişti. İlk zamanlarda evlilik hayatı sandetle başladı. O derece ki, iki ta- raf ta bu saadetin, devamını di- ler, ikide bir Allaha şükrederler- di. Sonra, garip bir şey oldu. Tols- toi, tedricen değişti. Yazdığı bü - yük eserlerden hicap duymıya baş- ladı ve ondan sonra hayatını sulh lehinde ve barp aleyhinde neşriyata hasretti. Bütün topraklarını köylü» ye dağıttı. Kendisi bir fakir hayatı yaşamıya başladı. Tarlada çalışır, ormanda odun keser, kendi kundu- rasını kendi. yapar, kendi odasını kendisi temizlerdi. Leo Tolstoi'nin hayatı bir facia olmuştu. Bu facianın sebebi de ka- rısı İdi, Karısı lüksü severdi, © İ- #6 lüksten nefret ederdi. Karısı, cakayı, e etlerde görünmeyi severdi, Tolstol ise bundan kaçar- dı. Kadın paraya düşkündü, hal buki kocası fakirden hoşlanırdı. Kadın senelerce kocasının başi- nı yedi, Onu tashih etmiye, aklın» ca yola getirmiye çalıştı. Kocası muhalefet ettiği zaman kadın ken- disini yerlere atar, elinde bir yon parçası intihar edeceğini söy- liyerek kocasını tehdit ederdi, Büna rağmen 45 sehe beraber ya İ şadılar, Nihayet Tolstoi, 2 yaşına geldiği zaman Tolstoi, karısının ev hayatının bu faciasına tahammül edemedi. 910 tarihinde karlı bir ge cede evini terketti. Kendi s0 ğuk ve karanlık sokaklara attı, On bir gün sonra onu bir şi - mendifer istasyonunda zatürree- den ölmüş buldular, Ölürken bı - raktığı vasiyeti şu idiz — Karımı cenazeme getirmeyi - niz. İşte Kontes Tolstoi'nin mükâfat bu oldu. Okuyucular kadını titizlenmek- te haklı bulabilirler. Olabilir, Fa- kat siz neticeye bakınız. Nitekim kadın da sonra hatasını anladı, — Ne yapayım. deli oluyordum, diye günahını f etti Kıssadan hisse: Kocanızı bıktır- aldığı pebilir!, mayınız. PLARI CEVA isilâlı ile yazmama imkân yoktur. B- .iğer adresinizi bana bildirirseniz, hu- susi mektupla tarafınıza bütün yapıl- ması icap edenleri bildiririm. 3 — BayanN. K. ya: Kocanızın başka bir kadınla karı, koca gibi yaşadığını ve evini terket- tiğini yazıyor ve eürmü meşhut ya- pabilir im? diyorsunuz. Cürmü meşhut yapabilirsiniz. Kadını da, ko- canızı da Ceza kanunu mucibince MIZ hapse attırabilirsiniz. Sonra boşanm. davası da, İsterseniz, açabilirsiniz. 4 — Bay Ahmet Lc. ya: Bir veya mütenddit müellif nâşiri tayin eylediği plân dairesinde bir 6 ser telif eylemeyi taahhüt ederler ancak mukavele edilen bedele müsta| hak olurlar, bu takdirde hakkı telif nâşire ait olur. İsmail Kemal ELBİR Istanbul Barosunda avukat