— 24-4 - 938 ŞEYH rr Nİ — Ne: 3 Bütün Askerler, Şamilin Arkasından Bakakaldılar (O taş düvarlar arkasında hari- külâde bir kahramanlıkla çarpı - $an dağlılar, son vazifelerini ifa #ttikten sonra, mujiklerin ve ka - Zâkların ellerine geçmemek için ıdilerini oradaki derin uçuruma Attılar.. En küçük bir ıtirap fer - Yadı çıksrmadan parçalandılar... Oldukları yerde can veren dağlıla- Tın cesetleri ise, alay kumandanı kaymakam Boğdanoviçin ölümün- den müteessir olan askerleri tara- fından tekmeler ve süngü uçlarile © derin uçurumun kenarına sürük- lendiler.. Son bir çizme darbesile Aşağı fırlatılarak, bunlar da ârka- daşlarının müthiş üikıbetlerine ka - Vuştular.) Anlaşılıyor ki, çarlığın ne ku - Mandanları ve ne de askerleri, kah Famanlığa karşı zerre kadar hür - met. göstermemişlerdi. Nitekim a- lay kumandanı kaymakam Boğda- Roviçin cesedi, büyük bir merasim- ie (Sura) şehrine nakledilerek en Parlak ruhani âyin ve fevkalâde #skeri törenle defnedilirken, kah- Tamanlık meydanında emsalsiz ha- Tikalar göstermiş olan zavallı Ga- “5 3 Mohammedin mübarek nâş da tahta bir sal üzerinde, bütün Çe- Şen köylerinde gezdirilmiş.. güya “ylece, çarlığın kudret, kuvvet ve Mehabeti halka gösterilmek istenil- Mişti, (Kafkas ordusu başkumandanı zi Mohammedin nâşının, Dağıs- ve Çeçenistan topraklarında Meinedilmesine müsaade etmedi, Çünkü 0, buralarda — defnedi- ölürsa balk ve mü- ritleri ler, çarlik aleyhinde heyecan ve Baleyana geleceklerdi, Onun için ceset, kazak haftin şi mühim merkezlerinden olan Targo şehrine nakloluriarak ora- günlerce halka teşhir ettirildik- ten sonra, tenha bir yerde defne- dilmişti) (stitraden şunu da arzedelim ki, İ, Gezi Mohammedin ölüsünü Orada bırakmamıştı. İmam olduk- tan bir müddet sonra, oraya iki yüz Atlı göndermiş. bu atklar bir ge ©€ Gazi Mohammedin kabrini - gerak onun ölüsünü çıkarmışlar, Gimri civarında bilhassa yapılan türbeye nakletmişlerdi) Gazi Mohammet, Hicretin 1248 Senesi cemaziyülâhırının 4 üncü > VE, 1832 yılının teşrinievvel ayı- Bin 17 inci. günü, arkasında &be- diyen kendisini andıracak şerefli ir kahramanlık izi bıraktıktan son P& Şahadet mertebesinin en nurlu alesine erişmişti. i Mohammet 1242 senesin- Şa İmamlık mevkiine geçmişti. 245 senesinde de gazalara başla MüŞtI... 1248 senesinde de şehit ol. iasına nazaran, onun gaza ve ci 4 Mayatı üç sene devam etmiş Çarlığın evrak hazinesindeki ra- an çıkarılan neticeye naza- an Seti Mahammet, bu üç sere onda çarlığın asker kuvvetle- > büyük ve küçük rütbeli za- | Ve efrattan mürekkep ol - Yengi Zere - tam 8,400 kişi telefat ECE; K | İN SOĞUK PENÇESİ di ler şaşırmışlar, araların- Yan an Çelik bir yay gibi fırlı- Maşa arkasından baka kal- inleme baka kalanlar arasında, dı. Fak ral Veliamunof ta var- ten evvel bu general ati, OPlAdı, * Sesinin bütün Dişli, Seniyye. alaz Pan Kadından Bir yaylım Pakg, © Birkaç atlı, ileri fır ç ÖMliyap, sağl linde kanlı kılıcı 'de yarasını bas- : zi he e Gazi Mohammed'in Gümrüdeki mezarı tıran Şamil, her tarafından çalılar fışkıran kayalıklar arasına sıçra- dı.. Oradan da kolayca ormana dal- dı, Ormanın içi de kayalıktı, Büyük küçük birtakım mağaralar vardı, Şamil, bu mağaralardan birine saklanmak için ileri atıldı. Fakat tam © anda, mağaranın methaline yakın bir yerde bir silâh patladı. Kurşun, Şamilin sağ kulağının üs- #ünde vızladı., Şarglikşilâh sesinin geldiği tarafa baktı, Elindeki tü. ima onü ziyâret ddödek: 7 Tekteh dumünrar türen adayi” taz nıdı. Bu, müritlerin en büyük düş- manlarından ve çarlığın câsusla- rından Ulu Handı. Şamil, yarasına ehemmiyet ver- medi. Bir sıçrayışta onunla burun buruna geldi. Ulu Han bu sefer de belindeki tabancayı çekerek ateş etti. Fakat Şamil, sırtındaki yam» şıyı birdenbire gerdi. Kurşun, yal- niz yamçıyı delip geçti. Şamil, acı acı gülümsedi: — Hakkına razı ol. Şimdi, sıra benim, Dedi... Talih ve tesadüfün, bir- denbire karşısına çıkardığı bu düşmana, - çektiği maddi ve mâne- vi acıların intikamını almak isti. yormuş gibi - müthiş bir kılıç dar- besi indirdi... Ulu Han, en küçük bir şikâyet feryadı bile çıkarmıya müktedir olamıyarak, yıldırımla vurulmuş bir ağaç gibi yere dev - rildi. Sol omuzuna inen kılıç dar- besi, bu iri vücutlü adamın gövde» sini, sağ tarafınin kaburga kemik- lerine kadar ikiye ayırıvermişti. Şamil, anlaşılmaz bir tesadüfün, hiç ümit etmediği bir zamanda kar- #isina çıkardığı bu mâniayı devir miş. yakasını, ecelin soğuk pençe- sinden buradâ da helâs etmişti. Fakat göğsürideki derin kurşun ya- Tasındân mütemadiyen sızan kan- lar, artık onun beşeri kudret ve tahammülünü kesmiş. ayakta du- rTamıyacak hale gelmişti, Tem o anda, arkasından bir a- yak sesi işitmişti, — Acaba bu sefer de hangi düş- man geliyor. Diye, söylenerek başını geri çe- virmişti, Lâkin o anda dudakların. da memnun bir tebessüm belirriiş- ti. Artık. kuvveti tamamile kesil- diğinden, düşmemek için sol elin- deki yalın ve kan sızan kılıca da- yanmıştı ve muhtazar bir sesle ba- Hırmıştı — Sen misin, Mehmet Ali? — Evet.. Benim?.. — Nasıl kurtuldun? — Allah bilir. — Başka kurtulan var mı? Şamil o kâdar halsiz kalmıştı şi, © kanlı müdafsa mevkiinde mü- ritlere ve mücahitlere müezzinlik eden Mehmet Alinin verdiği ceva- bı işitmemişti. Oraya, yığılıvermiş- ti. Mehmet Ali, derhal Şamili ku - | caklamıştı. Oradaki mağaraya 80 karak yere yatırmıştı. Mağaranın serinliği, Şamilin ü- zerinde bir aksilâmel yapmıştı. Bir aralık gözlerini açarak: — Galiba, akşam oldu. İkindi na mazını kılabilir miyim? Diye mırıldanmıştı. Ondan son- Ta ağzından kan boşanmıya başla- mış, kendinden geçerek gözlerini kapamıştı. Mr Ali, başındaki sarığı parçalıyarak, Şamilin yara- $ını sarmış, kanı durdurmıya çalış- mıştı. Mağarada dondurucu bir s0- Zuk vardı. Fakat Mehmet Ali, düş- manlar tarafından görülmesi ih. timaline binaen, ateş yakamamış- tı, O gece öylece geçmişti. Şamil, sa- baha karşı kendine gelmişti. O de- rin süngü yarasile, kırılrnış olan kaburga kemiğinin istırabına ha- rikulâde mukavemet göstermişti. Mehmet Ali sormuştu; — Ne yapacağız, şimdi? Seni, Gimriye götüreyim mi? Şamil, derin derin içini çekerek cevap vermişti. — Çok yazık ki, şu anda Gimri, benden daha büyük tehlike içinde... Düşmanlar, şimdi serbestçe köyü - müze girecekler. orayı altüst ede- Gekler, — O halde, nereye gidelim? * l — Unsukul köyüne gidebilsek, (Spordan Mabant) Ankaradaki Maç (Başı 6 incida) daha azimkâr bir oyun çıkararak Gü neş kalesini tazyike başladılar. Fakat muavin hattından lüzumu kadar yar. dım görmiyen muhacimler en basit müdahalelerle ayaklarındaki topu kaptırıyorlar ve bu suretlede bin müşkülâtla hazırlamış oldukları gol vaziyetlerinden istifade edemiyorlar dı. Oyu böylece heyecanlı bir şekilde devam ederken müessif bir hâdise ol du: Reşat yapmakta olduğu bir hücum esnasında bir Harbiyeli oyuncunun kazaen vurduğu bir tekme ile sakat- lanarak oyunu terke mecbur kaldı. Bu suretle on kişi kalan Güneşliler devrenin bitmesine 10 dakika kala te İsisine muvaffak oldukları mutlak bir hâkimiyetle Harbiyeyi adam akıllı bir baskı altına aldılar. Harbiye mü- dafileri Güneşin bu hücumlarını dur- durabilmek için cidden müşkülât e) kiyordu. 42 inci dakika olmuştu, Salâhattin den gelen bir paslâ Melih, temiz bir vuruşla takımının ikinci golünü de yaptı. Ve biraz sonra da devre niha- yetlendi. Güneş 2, Harbiye 0. İkinci devre Bu devreye Harbiyeliler daha a- zimkâr ve atak bir oyunla başladılar. Fakat bu devre de Güneşin biraz da- ha durgun görünüşü şuna hamledile- bilirdi: Bugünkü maçı kısmen garan- ti etmiş vaziyete geçtiklerinden ya- rınki maç için lâzım gelen nefes kabi liyetini saklamak. Daha ilk dakikalarda ceza çizgisi üzerinde Güneş aleyhine verilen firi- kik de İzzetin vuruşu ile avuta gitti, Maç bu süretle ahenkli bir tarzda devam ederken hakemin verdiği yer- $iz kararlar oyuncuların asabı üze rinde çok fena tesirler yapıyordu. 23 ve 84 üncü dakikalarda Güneşe ne için olduğu arlaşılamıyan bazı ce- zalardan sonra 35 inci dakikada bir de penaltı verildi. Fakat Harbiyenin gerç ve heyecanlı oyuncuları bu gü- zel fırsatlardan da istifade edemedi. ler. Maç ta bu suretle birinci devro- İdeki neticeyi muhafaza ederek 2 — Ojile atlesi içinde medfun bulunmak- çok iyi olur, (1) (Devamı var) (1) Mehazlerimizin bazıları, bu kö. yün lemini, (Ensal) diye kaydediyorlar, ii kurtulmak istersiniz. Fakat esi etmeyiniz. Anverikah müte- hassıs hekimlerin tetkikleri asıl traştan sonra ehemmiyetlidir. Bu hekimler, traş olan adamla - rın, ustürayla çıkan sakal kılları- nı ve deri parçalarını saymışlar. 'Traş edilen sakalın kıllarını - pös- teki sayar gibi - saydıklarından do- layı onlara belki akıllı demek iste- mezsiniz ama, usturanın kazıdığı deri parçalarını saymaları pek isa- bettir. Çünkü traşı deriye zarar verip vermediği hu parçalardan bel li olur. Bunları saymak için kullandık « ları usulü bilmenin bize lüzumu yoktur. Yalnız, neticesini anlamak, yetişir, Usturanın kestiği sakal kıl larının sayısı da adamına ve yüzün yerine göre değişir. Köse sakalın traşından tabii daha az sayıda kıl kesilir. Çene üzerinde bir santimet re murabbaı içinde yetmişten yiz yirmiye kadar sakal kılı bulundu- ğu halde yanakların aşağı kısmın da ancak yirmiden kırka kadar vardır. Üst dadakta, biyik kılları daha sıktır. Eskiden sakallarını traş edenler çok bulunduğu halde bı- yıkları feda etmekte tereddüt e - dilmesi handan ileri gelirdi. Kıl - lar nekadar cok olursa traş o ka- dar acıtır. Bu zamanda da Sarlo bı yığına rağbet edenlerin hâlâ çok- ça görülmesi üst dudağın ortasın ılların en sık olmasından, bir orasının çukur olmasından dola- yı traşın daha ziyade acıtmasından- dır. Usturanın kazıdığı deri parçala Tının sayısına gelince, bunlar tra- sına göre bir ile dört nisbetinde de- Güneşin galibiyetiyle sona erdi. Güneş takımı ikinci karşılaşması- nı yarın şehir stadında Muhafızgücü ile yapacaktır, SONRA... mışsa traş o kadar can acıtmış de- mektir: Ustura bicağı fazla keskin olur. sa, fazla dikine tutulursa, sabunun köpükleri fazla sıkı olursa, deri fazla gerilmiş olursa, tersine traş- İn perdah yapılırsa, ustura deri ü- zerine fazla hasılırsa, bir de ustura ayni yer üzerinde üst üste gez - dirilirse, bunlardan başka yüz iyi- ce sabunlunmamış olursa deri par- çaları pök çok olur, hem de trasın fenni olmadığına, yüzün hırpalan dığına alâmet sayılırlar, İki günde bir, yahut daha uzun fasılalarla traş olunursa, yüz par. lak görünmezse de, usturanın ka - zıdığı deri parçaları daha az olur. Traşta kullanılan krem biraz ka- Uca olursa perdah yine parlak ol- maz, fakat deri parçalarının sayısı azdır, Yüzlerinde deri çukurları çok, porsuk yüzlerin traşından da çok deri parçası çıkar, hem de traş acıtır. Zayif, kemikleri çıkık yüz- lerde de . Fakat yüzün traştan sonra acı - masının derecesi hem adamına gö- re, hem de mevsime göre başka - dır. Sinirli adamın traştan daha ça buk canı yanar. Bazılarında kışın traş olan yüz daha çok acı duyar, Traştan sonra, mikroplara karşı yüzü korumak icin 50 - 70 derece- de alkol iyi gelir. İçerisine yüzde ört nisbetinde asit salicilik konu- lursa daha iyi olur... Ustura bien, yüzü kanatmış olursa “sots-ga)late de bismuthe,. tozu sürmek İyidir. Usturanın kazıdığı deri parcaları. nin, daha önee sabunun erittiği yağ ye terin yerini tutarak yüzü muha- faza için de bildiğiniz talk tozm... Bu, fenni traş yazılarını tekmil okumıya sabrınız olduysa, bizim GR gibi her traştan sonra söyle. 'ÇANKIRIDA: Tarihi Kaleyi Maarif Vekâleti Tamir Ettiriyor Çankırı kalesinde eğri minare İtalya- daki Piza kulesi gibidiri, Çankırı, (TAN) — Eşine ender te- sadif edilen eserlerden olan Çanktrı kalesinin tamiri için Maarif Vekâ- leti beş bin lira sarfına karar ver mıştır. Çıkılması kolay olmıyan bü sur- ların bilhassa şimal kısmı yıkılmış bulunuyor. o “Kızkuleleri, denilen püzcü yerleri de yıkılmıştır. Kalenin yeraltındaki kovukları görülecek şey olup bunların su ve yiyecek ambar- ları olduğu anlaşılmaktadır. Çankırı kalesinin en şayamı dikkat iki yeri, minaresi ve türbesidir. Minare, şuku- lundan 20 derece kadar inhiraf et- miştir ve âdeta Italyadaki Piza ku- leri kadar eğridir. Türbeye gelince, burası cok defa sıva tamiri görmüş | Osmanlı tarzı mimarisine benziyen! bir binadır ki-1000 sene evvel Çan- kırıyı - fethetmiş olan “Karatekin, tatır. SÖĞÜTTE : Göçmenler Müstahsil Hale Geliyor Söğüt, (TAN) — İskân komisyo- nu namına muhtelif pazarlardan çift hsyvanları, araba ve diğer ziraat le- vazımı alınmaktadır. Bunlar, bir an evvel müstahsil hale getirilmeleri 5- çin mühacirlere verilecektir. Geçen sene Behçetiye köyüne is- kân edilen mühacirler, kendilerine |” tarlaları tamamen almışlardır ve ha- sat zamanını büyük ümitlerle bekle- mektedirler. , # Söğüt, (TAN) — Yenişehire kadar uzanan şosenin iki tarafındaki çam ağaçlarına yuva böceklerinin ü- Şüştüğü, ağaçların bu yüzden kuru- mıya başladığı görülmektedir. e ER Eski Çırağı Dövmüşler Hüsrev isminde 15 yaşlarında bir çocuk Kazancılarda Nevzat ve Mus tafanın Saraç dükkânında çalışırken, bir müddet evvel yanlarından ayrıl. mıştır. Eski ustaları dün çocuğu çar- şıda görmüşler ve iddiaya göre Ikisi birden dövmüşlerdir. Sultanahmet sulh birinci ceza mah kemesi, dün bu davayı tetkik etmiş, iki ustanın da suçlarını sabit gördü. Bü için yirmi beşer lira para cevası vermiştir. Evvelki Akşamki Konser Parlak Oldu Meşhur Fransız sanatkârı Korto- ya refakat suretile Istanbul Konser- vatuvarı orkestrasının verdiği büyük konser, evvelki akşam Fransız ti- trosunda büyük bir muvaffakıyet azanmıştır, Büyük piyanist, bu'de fa Istanbulda şimdiye kadar verdi- ği konserlerin şüphesiz en güzelini dinletmiş ve bu musiki ziyafetinin parlaklığını orkestra refakatinde o- luşu hazırlamıştır. Evvelki akşam Korto Şuman ve Şopen'in konsertolerini fevkalâde ça larken bu müşkül işte Istanbul or. /kestrası kendisine mükemmel ve Hukuk Talebesi; Bayramı İzmitte Neşe Ile Geçirdi Hukuk ve İktisat fakülteleri tele- besinden 400 kişilik bir kafile dün başlarında rektör Cemil Bilsel ve hukuk dekanı Alt Fuat Başgil olduğu halde 23 nisan bayramını geçirmek üzere trenle İzmite gitmişlerdir. Devlet Demiryolları gençlere AL manyadan henüz getirtmiş olduğu yepyeni vagonların tahsis etmiş ve bu vagonlarla ilk defa olarak sefer yapılmıştır. 9.30 da Haydarpaşadan kalkan bu hususi tren saat 11,30 da İzmite varmıştır. Orada yüksek tah- sil gençliği, İzmit valisi Hâmlt Os kay, Tümgeneral Mürsel Bakü, do- nanma amiralleri, bando ve bütün İzmitliler tarafından hararetle karşı lanmıştır. İzmit sehri, 23 nisan bay- ramı programını oÜUniversitelile rin gelmesine tehir etmiş ol- duğundan bayrama gönçler gel dikten sonra (o başlanmıştır. o U- niversiteliler kırmızı beyaz çiçekler den hazırladıkları çok güzel bir çe- lengi Atatürk heykeline koymuşlar- dir. Evvelce hazırlanmış olan mera- sim programı bittikten sonra hukuk fakültesinden bir genç bir söylev ver miş ve bunu dâ rektör Cemil Bilse- lin kısa bir hitabesi takip etmiştir. Bundan sonra vilâyet bahçesine gidil miş ve burada halkevi, gençlere bir kır ziyafeti vermiştir. Yemekten son ra küçük küçük gruplar halinde İzmit Kâğıt Fabrikası o gezil - miş ve futbol sahasına gidilerek burada evvelâ atletizm, sonra da gençlerden mürekkep bir takımla Izmit muhteliti arasında bir maç yapılmıştır. Bu maç İzmitliler tarafından 3—i kazanılmıştır. İzmit spor bölgesi başkanlığı adına hu- kukçu gençlere bu temasın bir hatı- rası olarak bir kupa hediye ediliniş- tir. Spor hareketlerinden sonra Ne- cati Bey ilk mektebi bahçesine gi- dilmiş burada bir tedansan verilmiş- tir. Burada son zelzelede felâkete uğrıyan vatandaşlara yardım olmak üzere bir yardım listesi açılmış ve Izmit Halkevi ile hukukçu ve iktı- satçı gençler 46 lira 65 kuruş topl&- maşlardır. z Akşam üzeri, üniversiteliler başta yali, kumandanlar, amiraller olduğu halde kesif bir halk tarafından ve bando ile coşkun tezahürat arasında uğurlanmışlardır. Üniversiteli genç- ler, kendilerine Izmit Halkevi tara- fından kediye edilmiş olan iki san- dık bisküviyi Dârülâcezedeki yetim yavrulara götürmiye karar vermiş- lerdir. Dönüldükten sonra bir beyet tarafından Atatürk'e bir tazim tel- grafı çekilmiştir. Gençler ayrıca ma- arif, adliye, dahiliye ve nafia bakan- larile Ankara hukuk fakültesi talebe- sing de birer telgraf çekmişlerdir. Sofya Amsterd, Prox Madrit Berlin Varşova Budapeşte Bükreş Belgrat Yokohama Milâno Brüksel Atina Cenevre 345038 27210 3.08 610— 2381 zag PARALAR ? 5 Borsadan paralar verilmemiştir.