Tan 24 Nisan 1938 sayfa 9 | Gaste Arşivi

24 Nisan 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

24 Nisan 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 24 - 4 - 938 SŞEYH ŞAMİL YAELARN £ ZİYA e NON <— ŞAKİR N* Bütün Askerler, Şamilin Arkasından Bakakaldılar ( O taş duvarlar arkasında hari- külâde bir kahramanlıkla çarpı - $an dağlılar, son vazifelerini ifa €ttikten sonra, mujiklerin ve ka - Zakların ellerine geçmemek için kendilerini oradaki derin uçuruma attılar.. En küçük bir ıstırap fer - Yyadı çıkarmadan parçalandılar... Oldukları yerde can veren dağlıla- Tin cesetleri ise, alay kumandanı kaymakam Boğdanoviçin ölümün- den müteessir olan askerleri tara- fiından tekmeler ve süngü uçlarile © derin uçurumun kenarına sürük- lendiler.. Son bir çizme darbesile aşağı fırlatılarak, bunlar da arka- daşlarının müthiş âkıbetlerine ka - Vuştular.) Anlaşılıyor ki, çarlığın ne ku - Mandanları ve ne de askerleri, kah Tamanlığa karşı zerre kadar hür - Met göstermemişlerdi. Nitekim a- Y kumandanı kaymakam Boğda- hoviçin cesedi, büyük bir merasim- le (Sura) şehrine nakledilerek en Parlak ruhani âyin ve fevkalâde askeri törenle defnedilirken, kah- Tamanlık meydanında emsalsiz ha- Tikalar göstermiş olan zavallı Ga- - #i Mohammedin mübarek nâşı da tahta bir sal üzerinde, bütün Çe- Sen köylerinde gezdirilmiş.. güya ö lece, çarlığın kudret, kuvvet ve Mehabeti halka gösterilmek istenil- (Kafkas ordusu başkumandanı Gazi Mohammedin nâşının, Dağıs- ve enistan topraklarında d!fnedılş.îme müsaaâe etmedi, şünkü o, *cek Colursa, halk ve mü- ritleri daima onü ziyaret edecek ler, çarlık aleyhinde heyecan ve galeyana geleceklerdi. Onun için ceset, kazak hattının €n mühim merkezlerinden olan Targo şehrine naklolunarak ora- da günlerce halka teşhir ettirildik- ten sonra, tenha bir yerde defne- dilmişti.) (İstitraden Şşunu da arzedelim ki, il, Gazi Mohammedin ölüsünü Orada bırakmamıştı. İmam olduk- tan bir müddet sonra, oraya iki yüz atlı göndermiş.. bu atlılar bir ge- ©e Gazi Mohammedin kabrini a- Çarak onun ölüsünü çıkarmışlar, *İmri civarında bilhassa yapılan türbeye nakletmişlerdi.) Gazi Mohammet, Hicretin 1248 Senesi cemaziyülâhırının 4 üncü - Ve, 1832 yılının teşrinievvel ayı- hin 17 inci - günü, arkasında ebe- Yen kendisini andıracak şerefli kahramanlık izi bıraktıktan son Fa, şahadet mertebesinin en nurlu TMerhalesine erişmişti. Gazi Mohammet 1242 - senesin- 124İnıamhk mevkiine — geçmişti. 5 senesinde de gazalara başla- Mışti.. . 1248 senesinde de şehit ol- ha nazaran, onun gaza ve ci- ".at hayatı üç sene devam etmiş- Doçuhğm evrak hazinesindeki ra- rlardan çıkarılan neticeye naza- Gazi M&hammet, bu üç sene inda çarlığın asker kuvvetle- ı,“:n' büyük ve küçük rütbeli za- Mak ;; © *frattan mürekkep ol - Üzere - tam 8,400 kişi telefat İtmişti, ECELİN SOĞUK PENÇESİ skerler Şaşırmışlar, araların- Yan Ş dan çelik bir yay gibi fırlı- m,âı:rdî'hn arkasından baka kal- bizz:lece Baka kalanlar arasında;, t gen dl_—*.. Faka €ral Veliamunof ta var- kend_üıi t en evvel bu general klxv'—“’met_“i:lladı. Sesinin bütün l ü A Diye yü ağımmhîdı. , “kasından bir yaylım :::dl.:w Bil'kaç atlı, ileri fır- j lıy.n' at, .:lı uîlinde kanlı kılıcı buralarda — defnedi-« Gazi Mohammed'in Gümrüdeki mezarı tıran Şamil, her tarafından çalılar fışkıran kayalıklar arasına sıçra- dı.. Oradan da kolayca ormana dal- dı. Ormanın içi de kayalıktı. Büyük küçük birtakım mağaralar vardı. Şamil, bu mağaralardan birine saklanmak için ileri atıldı. Fakat tam o anda, mağaranın methaline yakın bir yerde bir silâh patladı. Kurşun, Şamilin sağ kulağının üs- $ünde vızladı. Şamil*silâh sesinin geldiği tarafa baktı, Elindeki tü- vefekteti dumânlar tüten adami ta- nıdı. Bu, müritlerin en büyük düş- manlarından ve çarlığın casusla- rından Ulu Handı. o kanlı müdafaa mevkiinde mü- ritlere ve mücahitlere müezzinlik eden Mehmet Alinin verdiği ceva- bı işitmemişti. Oraya, yığılıvermiş- ti. Mehmet Ali, derhal Şamili ku - caklamıştı. Oradaki mağaraya so- karak yere yatırmıştı, Mağaranın serinliği, Şamilin ü- zerinde bir aksülâmel yapmıştı. Bir aralık gözlerini açarak: — Galiba, akşam oldu. İkindi na mazını kılabilir miyim? Diye mırıldanmıştı. Ondan son- Ta ağzından kan boşanmıya başla- mış, kendinden geçerek - gözlerini kapamıştı. M ehmet Ali, başındaki sarığı parçalıyarak, Şamilin yara- sını sarmış, kanı durdurmıya çalış- mıştı. Mağarada dondurucu bir so- ğuk vardı. Fakat Mehmet Ali, düş- manlar tarafından görülmesi ih- timaline binaen, ateş yakamamış- tı. O gece öylece geçmişti. Şamil, sa- baha karşı kendine gelmişti. O de- rin süngü yarasile, kırılmış olan kaburga kemiğinin ıstırabına ha- rikulâde mukavemet göstermişti. Mehmet Ali sormuştu: — Ne yapacağız, şimdi? Seni, Gimriye götüreyim mi? Şamil, derin derin içini çekerek cevap vermişti. — Çok yazık ki, şu anda Gimri, benden daha büyük tehlike içinde.. Düşmanlar, şimdi serbestçe köyü - müze girecekler.. orayı altüst ede- cekler. — © halde, nereye gidelim? * — Unsukul köyüne gidebilsek, çok iyi olur. (1) (Devamı var) Şamil, yarasına eh iyet ver- Medi. Bir sıçrayışta onunla burun buruna geldi. Ulu Han bu sefer de belindeki tabancayı çekerek ateş etti. Fakat Şamil, sırtındaki yam- çıyı birdenbire gerdi. Kurşun, yal- nız yamçıyı delip geçti. Şamil, acı acı gülümsedi: — Hakkına razı ol. Şimdi, sıra benim. Dedi... Talih ve tesadüfün, bir- denbire karşısına çıkardığı bu düşmana, - çektiği maddi ve mâne- vi acıların intikamını almak isti- yormuş gibi - miîthiş bir kılıç dar- besi indirdi... Ulu Han, en küçük bir şikâyet feryadı bile çık'armıyn müktedir olamıyarak, yıldırımla vurulmuş bir ağaç gibi yere dev « rildi. Söl omuzuna inen kılıç dar- besi, bu iri vücutlü adamın gövde- sini, sağ tarafınin kaburga kemik- lerine kadar ikiye ayırıvermişti. Şamil, anlaşılmaz bir tesadüfün, - hiç ümit etmediği bir da kar- (1) Mehazlerimizin bazıları, bu kö. yün İsmini, (Ensal) diye kaydediyorlar. TAN (Spordan Mabaat) Ankaradaki Maç (Başı 6 ıncıda) daha azimkâr bir oyun çıkararak Gü neş kalesini tazyike başladılar. Fakat muavin hattından lüzumu kadar yar- dım görmiyen muhacimler en basit müdahalelerle ayaklarındaki topu kaptırıyorlar ve bu suretle de bin müşkülâtla hazırlamış oldukları gol vaziyetlerinden istifade edemiyorlar dı. Oyun böylece heyecanlı bir şekilde devam ederken müessif bir hâdise ol du: Reşat yapmakta olduğu bir hücum esnasında bir Harbiyeli oyuncunun kazaen vurduğu bir tekme ile sakat- lanarak oyunu terke mecbur kaldı. Bu suretle on kişi kalan Güneşliler devrenin bitmesine 10 dakika kala te sisine muvaffak oldukları mutlak bir hâkimiyetle Harbiyeyi adam akıllı bir baskı altına aldılar. Harbiye mü- dafileri Güneşin bu hücumlarını dur- durabilmek için cid:,len müşkülât çe- kiyordu. 42 inci dakika olmuştu, Salâhattin den gelen bir pasla Melih, temiz bir vuruşla takımının ikinci golünü de yaptı. Ve biraz sonra da devre niha- yetlendi. Güneş 2, Harbiye 0. İkinci devre Bu devreye Harbiyeliler daha a- zimkâr ve atak bir oyunla başladılar, Fakat bu devre de Güneşin biraz da- ha durgun görünüşü şuna hamledile- bilirdi: Bugünkü maçı kısmen garan- ti etmiş vaziyete geçtiklerinden ya- rınki maç için lâzım gelen nefes kabi liyetini saklamak. Daha ilk dakikalarda ceza çizgisi üzerinde Güneş aleyhine verilen firi- kik de İzzetin vuruşu ile avuta gitti. Maç bu suretle ahğıkli bir tarzda devam ederken hakemin verdiği yer- siz kararlar oyuncuların asabı üze- rinde çok fena tesirler yapıyordu. 23 ve 34 üncü dakikalarda Güneşe ne için olduğu anlaşılamıyan bazı ce- zalardan sonra 35 inci dakikada bir de penaltı verildi. Fakat Harbiyenin genç ve heyecanlı oyuncuları bu gü- zel fırsatlardan da istifade edemedi- ler. Maç ta bu suretle birinci devre- deki neticeyi muhafaza ederek 2 — 0 Güneşin galibiyetiyle sona erdi. Güneş takımı ikinci karşılaşması- nı yarın şehir stadında Muhafızgücü ile yapacaktır. TRAŞTAN indi az çok acıtarak gidip gelmesi bitin ce şıemen yüzünüzü yıkıyarak bu işten kurtulmak istersiniz. Fakat acele etmeyiniz. Amerikalı müte- hassıs hekimlerin - tetkikleri asıl traştan sonra ehemmiyetlidir. Bu hekimler, traş olan adamla - rın, usturayla çıkan sakal kılları- nı ve deri parçalarını saymışlar- Traş edilen sakalın kıllarını - pös- teki sayar gibi - saydıklarından do- Tayı onlara belki akıllı demek iste- şısına çıkardığı bu mâniayı devir- miş.. yakasını, ecelin soğuk pençe- sinden buradâ da halâs etmişti. Fakat göğsündeki derin kurşun ya- rasından mütemadiyen sızan kan- lar, artık onun beşeri kudret ve tahammülünü kesmiş.. ayakta du- ramıyacak hale gelmişti. Tam o anda, arkasından bir a- yak sesi işitmişti. — Acaba bu sefer de hangi düş- man geliyor. Diye, söylenerek başını geri çe- virmişti. Lâkin o anda dudakların- da memnun bir tebessüm belirmiş- ti. Artık. kuvveti tamamile kesil- diğinden, düşmemek için sol elin- deki yalın ve kan sızan kılıca da- yanmıştı ve muhtazar bir sesle ba- ğırmıştı: — Sen misin, Mehmet Ali? — Evet.. Benim?.. — Nasıl kurtuldun? — Allah bilir. — Başka kurtulan var mı? , Şamil o kâdar halsiz kalmıştı şi, t İLa di YUAL İi SONRA... mışsa traş o kadar can acıtmış de- mektir: Ustura biçağı fazla keskin olur- sa, fazla dikine tutulursa, sabunun köpükleri fazla sıkı olursa, deri fazla gerilmiş olursa, tersine traş- la perdah yapılırsa, ustura deri ü- zerine fazla basılırsa, bir de ustura ayni yer üzerinde üst üste gez - dirilirse, bunlardan başka yüz iyi- ce sabunlanmamış olursa deri par- çaları pek çok olur, hem de trasın fenni olmadığına, yüzün hırpalan dığına alâmet sayılırlar. ama, usturanın k deri parçalarını saymaları pek isa- bettir. Çünkü traşın deriye zarar verip vermediği bu parçalardan bel li olur. Bunları saymak için kullandık - ları usulü bilmenin bize lüzumu yoktur. Yalnız, neticesini anlamak, yetişir. Usturanın kestiği sakal kıl larının sayısı da adamına ve yüzün yerine göre değişir. Köse sakalın traşından tabit daha az sayıda kıl kesilir. Çene üzerinde hir santime re bbar içinde yetmişten yüz yirmiye kadar sakal kılı bulundu- ğüu halde yanakların aşağı kısmın da ancak yirmiden kırka kadar vardır. Üst dudakta, bıyık — kılları daha sıktır. Eskiden sakallarını traş edenler çok bulunduğu halde bı- yıkları feda etmekte tereddüt e - dilmesi bundan ileri gelirdi. Kıl - lar nekadar çok olursa tras o ka- dar acıtır. Bu zamanda da Sarlo bı yığına rağbet edenlerin hâlâ çok- ça görülmesi üst dudağın ortasın da kılların en sık olmasından, bir de orasının çukur olmasından dola- yı traşın daha ziyade acıtmasından- Ust kazıdığı deri parçal, okumıya sabrınız olduysa, bizim üsleii rının sayısına gelince, bunlar tra- berberin, her traştan sonra söyle- kîken b: mlfş!mı lşte Istanbul or. şına göre bir ile dört nisbetinde de- — diği gibi, size de: ——— trası kendisine mükemmel — ve İki günde bir, yahut daha uzun fasılalarla traş olunursa, yüz par- lak görünmezse de, usturanın ka - zıdığı deri parçaları daha az olur. Traşta kullanılan krem biraz ka- tıca olursa perdah yine parlak ol- maz, fakat deri parçalarının sayısı azdır. Yüzlerinde deri çukurları çok, porsuk yüzlerin traşından da çok deri parçası çıkar, hem de traş çok acıtır. Zayif, kemikleri çıkık yüz- lerde de öyle. Fakat yüzün traştan sonra acı - d i hem adı gö- re, hem de mevsime göre başka - dır. Sinirli adamın traştan daha ça buk canı yanar. Bazılarında kışın traş olan yüz daha çok acı duyar. Traştan sonra, mikroplara karşı yüzü korumak icin 50 - 70 derece- de alkol iyi gelir. İçerisine yüzde dört nisbetinde asit salicilik konu- Tursa daha iyi olur... Ustura bıca yüzü kanatmış olursa “sous-gallate - de bismuthe,, tozu sürmek iyidir.. Ust kazıdığı deri parcaları nın, daha önce sabunun erittiği ya; ye terin yerini tutarak yüzü muha- faza için de bildiğiniz talk tozu... Bu, fenni traş yazılarını tekmil kân edilen mühacirler, tarlaları tamamen almışlardır ve ha- sat zamanını büyük ümitlerle bekle- mektedirler. * CANKIRIDA: ——— Tarihi Kaleyi Maarif Vekâleti Tamir Ettiriyor ğ > Çankırı kalesinde eğri minare İtalya- daki Piza kulesi gibidiri. Çankırı, (TAN) — Eşine ender te- sadüf edilen eserlerden olan Çankırı kalesinin tamiri için Maarif Vekâ- leti beş bin lira sarfına karar ver mişlır, Çıkılması kolay olmıyan bu sur- ların bilhassa şimal kısmı yıkılmış bulunuyor. gözcü yerleri de yıkılmıştır. Kalenin yeraltındaki kovukları görülecek şey olup bunların su ve yiyecek ambar- ları olduğu anlaşılmaktadır. Çankırı kalesinin en şayanı dikkat iki yeri, minaresi ve türbesidir. Minare, şaku- lumdan 20 derece kadar inhiraf et- miştir ve âdeta Italyadaki Piza ku- | lesi kadar eğridir. Türbeye gelince, burası cok defa sıva tamiri yörmüş. Osmanlı tarzı mimarisine benziyen bir binadır ki-1000 sene evvel Çan- kırıyı - fethetmiş olan “Karatekin,, ile ailesi içinde medfun bulunmak- tadır. SÖĞÜTTE : Göçmenler Müstahsil “Kızkuleleri,, denilen Hale Geliyor Söğüt, (TAN) — İskân komisyo- nu namına muhtelif pazarlardan çift hayvanları, araba ve diğer ziraat le- vazımı alınmaktadır. Bunlar, bir an evvel müstahsil hale getirilmeleri i- çin mühacirlere verilecektir. Geçen sene Behçetiye köyüne is- kendilerine * Söğüt, (TAN) — Yenişehire kadar uzanan şosenin iki tarafındaki çam ağaçlarına yuva böceklerinin ü- şüştüğü, ağaçların bu yüzden kuru- mıya başladığı görülmektedir. — Eski Çırağı Dövmüşler Hüsrev isminde 15 yaşlarında bir çocuk Kazancılarda Nevzat ve Mus- tafanın Saraç dükkânında çalışırken, bir müddet evvel yanlarından ayrıl- mıştır. Eski ustaları dün çocuğu çar- şıda görmüşler ve iddiaya göre ikisi birden dövmüşlerdir. Sultanahmet sulh birinci ceza mah kemesi, dün bu davayı tetkik etmiş, iki ustanın da suçlarını sabit gördü- ğü için yirmi beşer lira para cezası vermiştir. ——— Evvelki Akşamki Konser Parlak Oldu Meşhur Fransız sanatkârı Korto- ya refakat suretile İstanbul Konser- vatuvarı orkestrasının verdiği büyük konser, evvelki akşam Fransız - ti- ğıtrosundı büyük bir muvaff.akıyet Çi zanmıştır. Büyük piyanist, bu'de- fa Istanbulda şimdiye kadar verdi- ği konserlerin şüphesiz en güzel'ni dinletmiş ve bu musiki ziyafetinin parlaklığını orkestra refakatinde o- luşu hazırlamıştır. Evvelki akşam Korto Şuman ve Şopen'in konsertolerini fevkalâde ça Hukuk Talebesi Bayramı İzmitte Neşe Ile Geçirdi Hukuk ve İktiısat fakülteleri tale- besinden 400 kişilik bir kafile dün başlarında rektör Cemil Bilsel ve hukuk dekanı Ali Fuat Başgil olduğu halde 23 nisan bayramını geçirmek üzere trenle İzmite gitmişlerdir. Devlet Demiryolları gençlere Al- manyadan henüz getirtmiş olduğu yepyeni vagonlarını tahsis etmiş ve bu vagonlarla ilk defa olarak sefer yapılmıştır. 9.30 da Haydarpaşadan kalkan bu hususi tren saat 11,30 da İzmite varmıştır. Orada yüksek tah- sil gençliği, İzmit valisi Hâmit Os- kay, Tümgeneral Mürsel Bakü, do- nanma amiralleri, bando ve bütün İzmitliler tarafından hararetle karşı lanmıştır. İzmit sehri, 23 nisan bay- ramı —programını — Üniversitelile- rin gelmesine — tehir etmiş ol- duğundan bayrama gençler gel- dikten sonra — başlanmıştır. — U- niversiteliler kırmızı beyaz çiçekler den hazırladıkları çok güzel bir çe- lengi Atatürk heykeline koymuşlar- dır. Evvelce hazırlanmış olan mera- sim programı bittikten sonra hukuk fakültesinden bir genç bir söylev ver miş ve bunu da rektör Cemil Bilse- lin kısa bir hitabesi takip etmiştir. Bundan sonra vilâyet bahçesine gidil miş ve burada halkevi, gençlere bir kır ziyafeti vermiştir. Yemekten son ra küçük küçük gruplar halinde İzmit —Kâğıt — Fabrikası — gezil - miş ve futbol sahasına gidilerek burada evvelâ atletizm, sonra da gençlerden mürekkep bir takımla Izmit muhteliti arasında bir maç yapılmıştır.. Bu maç Izmitliler tarafından 3—1 kazanılmıştır. İzmit spor bölgesi başkanlığı adına hu- kukçu gençlere bu temasın bir hatı- rası olarak bir kupa hediye edilmiş- tir. Spor hareketlerinden sonra Ne- cati Bey ilk mektebi bahçesine gi- dilmiş burada bir tedansan verilmiş- tir. Burada son zelzelede felâkete uğrıyan vatandaşlara yardım olmak üzere bir yardım listesi açılmış ve Izmit Halkevi ile hukukçu ve iktı- satçı gençler 46 lira 65 kuruş topla- - Akşam üzeri, üniversiteliler başta — vali, kumandanlar, amiraller olduğu halde kesif bir halk tarafından ve bando ile coşkun tezahürat arasında uğurlanmışlardır. Universiteli genç- ler, kendilerine Izmit Halkevi tara- fından hediye edilmiş olan iki san- dık bisküviyi Dârülâcezedeki yetim yavrulara götürmiye karar vermiş- lerdir. Dönüldükten sonra bir heyet tarafından Atatürk'e bir tazim tel- grafı çekilmiştir. Gençler ayrıca ma- arif, adliye, dahiliye ve nafia bakan- larile Ankara hukuk fakültesi talebe- sine de birer telgraf çekmişlerdir. “BOR 23 — 4 — 938 ÇEKLER Acılış — Kapanısş Paris 25.425 — 25425 New - york 0.792460 — 0.792460 Milâno 15.0555 — 15,0555 Brüksel 4.6968 486968 Atina 86.7460 — 86.7460 Cenevre 3.443B 3.4438 Sofya 63.4920 — 634920 Amsterd. 14230 14230 Prag 22.7575 — 22.15715 | Madrit 12.6984 — 12.6084 Berlin 1.9686 1.9686 Varşova 4.1950 4.1950 Budapeşte 3.9682 3,9682 Bükreş 105.8730 — 105.8730 Belgrat 34.5238 — 34.5238 Yokohama 2.7210 2.7210 Stokholm 3.08 3.08 Londra 6380.— 630.— Moskova 23.81 — 2381 PARALAR Alış Satış Frank - Dolar . Liret ğ Belcika Fr. £ Drahmi B İsvicre Pr. ş Leva H Florin '& Kron Çek £ Mark c Zloti 5 Pengi E Ley â Dinar Kron Isveç : ğ » a t Bd ALMA yi N

Bu sayıdan diğer sayfalar: