24 Nisan 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

24 - 4 - 938 -— Taamar — Bugünkü Hindistan: Gandinin Delhideki Evinde Gördüklerim M 2424 Mahatma Gandi, senede bir defa Delhiye gelir. (Hari- jan) lara ait bir evde misafir olur. Civar köylerle meşgul olur, sonra şimdi daima yaşadığı Wardha ka- sabasına döner. 1935 te resmen si- İ yasetten çekilmişti. i Delhideki evine büyük bir cad- | deden gidiliyor. Biz giderken ak- şam yakındı. Gökyüzünün bir ta- rafı Acem mozayıklarındaki altın yaldızla örtülü, öbür tarafı mas- Mavi, yandaki ağaçlıkta yarı çıplak beş on adam, omuzlarında kefene | sarılı bir ölü götürüyorlar, Fakir | bir Hintlinin cenaze alayı. | Arabamız boş bir tarlaya saptiı 1 ve durdu. Ortasında tuğladan ya- pılmış bir ev üstünde kongre bay- rağı sallanıyar. Evin yüzü tarlanın öbür târafında, engin bir boşluğa bakıyor. Öbek öbek beyazlı insan- lar ateş yakıyorlar. Aralarından duman sütunları kıvrıla kıvrıla yükseliyor. Ev, teraslı ve bir katlı, bütün o- dalar oraya açılıyor. Mahatma Gandinin odası çimen. to döşeli. Ortada bir hasır, köşede bir yer minderi, üstünde üstü ki- tap dolu bir rahle var. Minderde j Mahatma Gandi oturuyor. İlk bakişta yüzünü herhangi bir Hindudan farketmek mümkün 'de- ğil. Geniş alınlı, ince, sivri çeneli, ağzında bir tek dişi var. Dudaklar sımsıkı biribirine geçmiş, uzun bur nu dudakların üstüne kıvrılmış. Çok zayıf bir ihtiyar, Fakat ihti- yarlardaki aksi mânadan yüzünde eser yok. O gün çok yorgun görün- mesine rağmen dikkat edince şaka- yı çok seven bir adam ifadesini derhal seziyorsunuz. Gözleri kü - çük ve parlak. Büyük bağa gözlük takıyor. Şakaklarına doğru çekilen gözlerinde Mongol vari bir ifade var. Bu, ve tepesindeki bir tutam saç, bana Cengiz Hanın resimle - rinden birini hatırlattı. | Mahatma Gandiyi ziyarete gitmeden birçok dostlar, bil hassa İngilizler bana: “Bu adamın çok kuvvetli bir şahsiyeti var - dır. Ona temas eden en serin kafa- lar bile ekseri muhakemelerini kaybedecek kadar tesiri altına gi- rerler,,, dedi. Bana hiç öyle gelmedi. Ecnebi matbuatı onu bazan insanlarda di- ni heyecanlar uyandırark kendisi- ne bağlıyan bir nevi tekke şeyhi gi- bi gösterirler Mahatma dindardır. Fakat hiç (mystic) değildir. Kafa- sı nadir tesadüf edilecek kadar ay- dınlık, muhakemesi berrak bir a- damdır. Biz konuşurken kâtibi Ma- hadev mütemadiyen not aldı. Kapı bir düziye açılıyor, birçok âadam içeriye giriyor. Yüzlerini â- deta hasıra sürerek selâm veriyor- lar, Aralarında kongre İiderleri- hin bir haylisi var. Müslümnlara bu hoş gelmiyor, çünkü bu vazi - Yette secdeye benzer bir şey gö- rü_'y'orlaı', Garplılara da hoş gelmi- Yor. Fakat bunda Mahatmanın hiç- bir tesiri yok. Bu yere kapanışı, indu ruhunun tapınmak ihtiya - Sinin köklerinde aramalı. Bunun dalkavukluk ile de hiç münasebeti Yoktur. İlk göze çarpan bu Asyai selâ - Ma rağmen bu muhit zihniyet iti- b.ariıe çok Garplıdır. Her şey saa- inde yapılır. HDİYebiIirim ki, bilâistisna — bu r:;du Muhiti (metot) ve hattı ha- €t itibarile en çok Garplılaş - İŞ bir şark dünyasıdır. Hî'v!'ke—sll'ı Mahatma Gandi ile ko $mak istemesi, bu konuşmanın ğ’îaımz siyaset değil, içtimai ve şah- €seleler üzerine olması tabii o- larak zavallı ihtiyarı çok yoruyor. Mahatma, az söylemekle meşhur - dur. Haftada bir gün de hiç konuş- maz. Burada ve daha sonra (Var- dha) daki evinde Hindistanın dört bucağından boşalıp gelen ziyaret- çileri görünce kendi.kendime: “A- caba bu az söylemek bir nevi kuv- vetini israf etmemek arzusu mu?” diye düşündüm. N evyork Times muhabirini kabul etmek saati gelince biz çıktık. Terasta durdum. Etrafı- ma baktım. Dr. Huer isminde genç bir Çeh (heyet ülemasından) terasta dur- muş, gözlerini yıldızlara çevirmiş konuşuyordu. Aşağıda birkaç be- yazlı Hindu durmuş dinliyor, bir kısım halk ta gelip geçiyordu. Karanlık basmıştı. Uzaktaki be- yazlı kümeler arasında uzun alev diller çıkmış, Hindistan akşamının yumuşak esmerliğini yalıyor. Dr. Huer heyecanla, kesik kesik anla- tıyor: “ Milyonlar.. Milyonlar... Hayale sığmaz mesafe boşlu - ğu,.. Ölçüsü olmıyan sayılar...,, An- ladım ki, zaman ve mekânın ölçü almaz azameti bakımından ruhun kudretini izaha çalişıyor. Biraz öteye hasırlar serildi, ka- din, erkek, çocuk bir cemaat top- lanmıya başladı ve at nalı şeklin- de bir kalabalık hasırların üstüne yerleşti. Kalabalık fısıldaşıyor, çocuklar konüşuyor, analar susturmıya ça - lışıyor. Bilhassa çocuklar, bu ipti- dai ve sade toplanıştan çok sevin- mişler gibi. Bir çıngırak çalındı, Mahatma Gandi, arkasında beyaz bir örtü geldi, halkın arasına otur- du. Bir pandit (Brahmen, yahut â- lim Hindu) sazını akort etti. Dua- başladı. Bu duada hiç resmi bir hu- susiyet yok. Cemaat her dine men- sup. Pandit “Raghuwar Tuwko Weri- laj,, diye başladı Kalabalığın kaynaşması dur- du, ses kesildi. Bu ilâhinin musikisini daima hatırlıyacağım. Musiki umumiyetle heyecan verir, bu heyecanı dindiriyor, sükün ve- riyor. Bu müsiki kalbe, âsaba de- ğil, fikre hitap ediyor. Her halde bu havayı yazan adam Bach ve Bethoven gibi sanatları fikri olan bir dahi. , Yazan: Halide Edip : Gandi mesai höcresinde Güfte, on beşinci asır mystic şa- irlerden (Twesidas) ın meşhur bir ilâhisidir. Bana, Mahadev, bunu tercüme ettiği zaman hiç yabancı gelmedi. Yunus Emre tarzında ne- cat diliyen bir halk şairi. “Raghuwara, benim ayıbım senin ayıbın! Senin zayıfları koruduğu- nu söylediler... Şefaatine sığınmı- ya geldim. Günahkârları kurtardı- ğını söylediler... Ben eski bir gü- nahkârım... Gemimi sen selâmete erdir.,, Bu kelimeleri bu havaya hiç ya- kıştırmadım. Bunlarda bir dilek, bir emel var, Bir günah hissi, bir necat arzusu var. Halbuki bu mu- sikinin fikri bütün emelden ve geç- miş şeylerden halâs eden, dinlen- diren bir tesiri var. Bu insana en eski Hindu mukaddes kitabının bahsettiği fikir sulhünü veriyor: “(Ben) ve (benim) kayguların- dan kurtulup hür yaşıyan insan ancak sulhe vâsıl olur..,, TOPLANTILAR e DAVETLER © Kızılayın teşekkürü Şişli Kızılay Başkanlığından: Kurumumuz tarafından yardıma muhtaç çocuklara dağıtılmak üzere Nişantaşı Işık Lisesi ile Pangaltı Lisesinden 300 parçadan | fazla müstamel elbise ve ayakkabı, Dam] Dösyön Kız Lisesi tarafından da bir sandik | dolusu müstamel ve bir sandık dolusu ken- | dilerinin hazırladıkları yeni muhtelif elbi-: seler gönderilmek suretiyle gösterilen bü- yük insaniyete sevindirdiğimiz yavrularl namına teşekkür ederiz. | ay-| bir kumbara Işık Lisesi ilk üçüncü sınıf talebesi rıca aralarında topladıkları doluüsu parayı da getirmişler ve içerisinden çıkan 505 kuruşu teslim etmişlerdir. Bu yavrulara da bilhassa teşekkür ederiz. * Hafta icinde: Salı günü saat 18,30 da Beyoğlu Halke- vVinde Profesör Vehbi Sarıdal tarafından Ekonomi bakımındar bir konferans verile- | cektir. : * Yunan Otomobil Klübü tarafından ; tertip olunan Balkanlararası — Otomobil | Rallye'sine iştirak etmek istiyen otomoblli sahiplerinin Türkiye Turing ve Otomobil Klübüne müracaat etmeleri bildirilmekte- dir. İştirak edecekler Mayısın beşine kadar kabul edilecektir. İştirak için klüpte âza olmak şart değildir. İstanbuldan Haziranın ikisinde hareket edilecektir, l SK ll bü. ? e a u BU YIL ORDUYA KATILAN GENÇ YARSUBAYLARDAN BİR GRUP işeüi e ia SÜİi Ar ei düdisn İi ! ü dddi el eli

Bu sayıdan diğer sayfalar: