7 | Gandinin Delhideki Evinde Gördüklerim MTA ; Yazan: Halide Edip ç Kame AN LR A PİRİ İş İyem Gandi, senede bir defa Delhiye gelir. (Hari- Jan) lara ait bir evde misafir olur. Civar köylerle meşgul olur, sonra şimdi dalma yaşadığı Wardha ka- sabasına döner. 1935 te resmen si- yasetten çekilmişti. Delhideki evine büyük bir cad- deden gidiliyor, Biz giderken ak- şam yakındı. Gökyüzünün bir ta- rafı Acem mozayıklarındaki altın valdızla örtülü, öbür tarafı mas- , yandaki ağaçlıkta yarı çıplak beş on adam, omuzlarında kefene sarılı bir ölü götürüyorlar. Fakir bir Hintlinin cenaze alayı Arabamız boş bir tarlaya saptı ve durdu. Ortasında tuğladan ya- pılmış bir ev üstünde kongre bay- rağı sallanıyar. Evin yüzü tarlanın öbür tarafında, engin bir boşluğa bakıyor. Öbek öbek beyazlı insan- lar ateş yakıyorlar. Aralarından duman sütunları kıvrıla kıvrıla yükseliyor. Ev, teraslı ve bir katlı, bütün o- dalar oraya açılıyor. Mahatma Gandinin odası çimen: to döşeli, Ortada bir hasır, köşede bir yer minderi, üstünde üstü ki- tap dolu bir rahle var. Minderde Mahatma Gandi oturuyor. İlk bakışta yüzünü herhangi biz Hindudan fârketmek mümkün 'de- Zil. Geniş alınlı, ince, sivri çeneli, Ağzında bir tek dişi var. Dudaklar Sirasıkı biribirine geçmiş, uzun bur nu,duda 1, üstüne , kıvrılmış. Çok zayıf bir ihtiyar. Fakat ibik yarlardaki aksi mânadan yüzünde eser yok. O gün çok yorgun görün- mesine rağmen dikkat edince şaka- yı çok seven bir .adam ifadesini derhal seziyorsunuz. Gözleri kü - çük ve parlak, Büyük bağa gözlük takıyor. Şakaklarına doğru çekilen gözlerinde Mongol vari bir ifade var. Bu, ve tepesindeki bir tutam saç, bana Cengiz Hanın resimle - rinden birini hatırlattı Mersini Gandiyi © ziyarete gitmeden birçok dostlar, bil hassa İngilizler bana: “Bu adamın çok kuvvetli bir şahsiyeti var - dır. Ona temas eden en serin ka lar bile ekseri o muhakemelerini kaybedecek kadar tesiri altına gi- rerler.,, dedi. Bana hiç öyle gelmedi. Ecnebi matbuatı onu bazan insanlarda di- ni heyecanlar uyandırark kendisi- ne bağlıyan bir nevi tekke şeyhi gi- bi gösterirler Mahatma dindardır. Fakat hiç (mystic) değildir. Kafa- $i nadir tesadüf edilecek kadar ay- dınlık, muhakemesi berrak bir a- damdır. Biz konuşurken kâtibi Ma- hadev mütemadiyen not aldı. Kapı bir düziye açılıyor, birçok Adam içeriye giriyor. Yüzlerini â- deta hasıra sürerek selâm veriyor- lar. Aralarında kongre liderleri hin bir haylisi var. Müslümnlara bu hoş gelmiyor, çünkü bu vazi - Yette secdeye benzer bir şey Bö Füyorlar, Garplılara da hoş gelmi- Yor. Fakat bunda Mahatmanın hiç- bir tesiri yok. Bu yere kapanışı, Hindu ruhunun tapınmak ihtiya - “nin köklerinde aramalı, Bunun dalkavukluk ile de hiç münasebeti Yoktur. İlk göze çarpan bu Asyai selâ - Ma rağmen bu muhit zihniyet iti- barile şok Garplıdır. Her şey san- inde yapılır, Diyebilirim ki, bilâistisma | bu mdu muhiti (metot) ve hattı ha- ket itibarile en çok Garplılaş - MUS bir şark dünyasıdır. Herkesin Mahatma Gandi ile ko yapak İstemesi, - bu konuşmanın si, 7 Siyaset değil, içtimai ve şah- Meseleler üzerine olması tabii ©- Hi tel Gandi mesai larak zavallı ihtiyarı çök yoruyor. Mahatma, az söylemekle meşhur - dur. Haftada bir gün de hiç konuş- müz. Burada ve daha sonra (Var- dha» daki evinde Hindistanın dört bucağından boşalıp gelen ziyaret- çileri görünce kendi kendime: “A- caba bu az söylemek bir nevi kuv- vetini israf etmemek arzusu mu?” âlye düşündüm. N evyork Times mubhabirini kabul etmek saati gelince biz çıktık. Terasta durdum. Etrafı- ma baktım Dr. Huer isminde genç bir Çeh (heyet ülemâsından) terasta dur- muş, gözlerini yıldızlara çevirmiş konuşuy: Aşağıda birkaç be yazlı Hindu durmuş dinliyor, bir kısım halk ta gelip geçiyordu. Karanlık basmıştı. Uzaktaki be- yazlı kümeler arasında uzun alev diller çıkmış, Hindistan akşamının yumuşak esmerliğini yalıyor. Dr. Huer heyecanla, kesik kesik anla- tıyor: “ Milyonlar. Milyonlar... Hayale sığmaz mesafe boşlu - ğu... Ölçüsü olmıyan sayılar... An- Iadım ki, zaman ve mekânın ölçü almaz azameti bakımından ruhun kudretini izaha çalişiyor. Biraz öteye hasırlar serildi, ka- dın, erkek, çocuk bir cemaat top- lanmıya başladı ve at nalı şeklin- de bir kalabalık hasırların üstüne yerleşti. Kalabalık fısıldaşıyor, çocuklar konüşuyor, analar susturmıya ça - ışıyor. Bilhassa çocuklar, bu ipti- dal ve sade toplanıştan çok sevin- mişler gibi. Bir çıngırak çalındı, Mahatma Gandi, arkasında beyaz bir örtü geldi, halkın arasına otur- du. Bir pandit (Brahmen, yahut â- lim Hindu) sazını akort etti, Dus- başladı. Bu duada hiç resmi bir hu- susiyet yok. Cemaat her dine men- sup. Pandit “Raghuwar Tuwko Weri- laj,, diye başladı K vibaliğn kaynaşması dur- du, ses kesildi. Bu ilâhinin musikisini dalma hatırlıyacağım. Musiki umumiyetle heyecan verir, bu heyecanı dindiriyor, sükün ve. riyor. Bu müsiki kalbe, âsaba de- gil, fikre hitap ediyor. Her halde bu havayı yazan adam Bach ve Bethoven gibi sanatları fikri olan bir dahi. İdilerinin hazırladık, höcresinde Güfte, on beşinci asır mystic şa- irlerden (Twesidas) ım meşhur bir ilâhisidir. Bana, Mahadev, bunu tercüme ettiği zaman hiç yabancı gelmedi. Yunus Emre tarzında ne- cat diliyen bir halk şairi. “Raghuwara, be im ayıbım senin ayıbın! Senin zayıfları koruduğu- | nu söylediler... Şefaatine sığınmı- ya geldim. Günahkârları kurtardı- ını söylediler... Ben eski bir gü nahkârım... Gemimi sen selâmete erdir.,, Bu kelimeleri bu havaya hiç ya- kıştırmadım. Bunlarda bir dilek, bir emel var, Bir günah hissi, bir necat arzusu var. Halbuki bu mu- sikinin fikri bütün emelden ve geç- miş şeylerden halâs eden, dinlen- diren bir tesiri var. Bu insana en eski Hindu mukaddes. kitabının bahsettiği fikir sulhünü veriyor: “(Ben) ve (benim) kayguların- dan kurtulup hür yaşıyan İnsan ancak sulhe vâsıl olur. TOPLANTILAR e DAVETLER e Kımlayın teşekkürü | 1 Kizilay Başkanlığından: lından yardıma muhtaç k ürere Nişantaşı Işık | Lisesinden 100 muz çocuklara dağıt elbise ve ayakkabı, Dam) i tarafından da bir sandık | ik dolumu Ken» | Mstamel ve bir sand seler gönderilmek sun yük insaniyete sevindirdiğimiz yavralar namına feşekkür ederiz. | esi ilk üçüncü sınıf talebesi ay» rında topladıkları bir kumbara dolüsü parayı da getirmişler ve i çıkan 505 kuruşu teslim etmişlerdir. Bu yavrulara da bilhassa teşekkür ederiz. * erisinden Hafta icinde: Seli günü saat 1,30 da Beyoğlu Halke- de Profesör Vehbi Sarıdal taratında TAN Bi cektir. oromi bakımında bir konferans ver ! il * Yunan Otomabil Klübü tarafından; tertip olunan Balkanlararası © Otomobil) Rallye'sine iştirak etmek istiyen otoinobil | sahiplerinin. Türkiye Turing ve Otomobil Klübüne müracaat etmeleri bildirilmekte- dir. İştirak edecekler Mayısın beşine kadar kabul edilecektir. İştiruk için kHipte Azaf olmak şart değildir. İstanbuldan Haziranın | İlkisinde hareket edilecektir. Dünkü Merasimden Resimler YEDEK SUBAY OKULUNU BU YIL ORDUYA KATILAN GENÇ YARSUBAYLARDAN BİR GRUP w ii i ğ