Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
D K t meselesi, hükümetin yerin- de ve sağlam müdahalesile artık halledilmiş demektir. Bun- , Gan sonra İstanbullular hilesiz ve Ucuz et yemek imkânını bol bol bulacaklar. | Fakat yağ meselesi, etten çok ' daha mühim olsa gerek... Bugün İstanbullular, şehirde bir dirhem halis ve temiz yağ bulunmadığı şeklinde bir kanaate sahiptirler. Yağ işinde vukuf ve ihtısas sa- hibi bir yağ taciri diyor ki: — Halk çok haklıdır. Fakat, İs- tanbulda sa$ yağ hiç bulunmadığı- nı iddia edecek kadar değil! — Demek ki hilesiz yağlar da M İ — Ona ne şüphe.. Ancak bir kı- sım halkın ihtiyaçlarını karşılıya- cak kadar az... 5 — Niçin az?.. » — Çünkü diğer ucuz ve kuvvet- sında bu yağlar rağbet bulamıyor da ondan!.. Bu rağbetsizlik; yağ- lar gibi yağcılığı da ikiye ayırdı. Hattâ mahlüt yağcılık karşısında biz yağ tüccarları yavaş yavaş işi terketmek vaziyeti karşısındayız. Nitekim işte görüyorsunuz.. Ben yağ işlerimi azalttım. Vaktiyle Urfa ve havalisinden senede dört ı bin teneke yağ alırken; çıkan se- ne ancak üç yüz teneke getirttim. Elimde de henüz yağ var. Muhatabımn soruyorum: — Bu rağbetsizlikte âmil olan mahlüt yağların mevcudiyeti mi?.. Yoksa başka sebepler de Vvar mı?.. - — Tabii var!,, Memleketimizde »Mardin, Erzurum, ZOn, Akdağ madeni, Sıvas ve hava Sindedir. Buralarda yağların is- tihsal tarzları gibi toplanması da , | hâlâ iptidai bir şekilde yapılmak- tadır. Köylerden, pazarlardan top lanılan yağlar, cins ve derece fark ları gözetilmeksizin gelişi güzel te neke ve tulumlara, basılarak gön- derilmektedir. Bu sebeple Urfanın bazı kısımları ile Trabzon ve Kars mMüstesna; diğer taraflardan gelen mallarda; ayni teneke içinde renk, koku, lezzet itibarile biribirinden ayrı yağlar çıkmaktadır.. Yahut te nekenin üst kısmı.iyi ve alt kısmı acı veya fena kokulu bulunmakta dır. Bu gibi hallere sebep topla- yıcıların yağcılara karşı göster- dikleri kayıtsızlıktır. — En kuvvetli yağlar memleke- timizin hangi havalisinden çıkar?. — Urfa ve Mardinin bir kısım yağları ekseriyetle tahlilde yirmi sekiz, Trabzon yağları da yirmi al- ları da yirmi iki ile yirmi altı'de- Tece arasındadır. Yalniz Halep yağları ve bilhassa Halebin çiçek ve Hadidi yağları otuz iki derece- yi bulur ki; bu havali yağcıları, bu yüksek dereceyi iklimin ve mera- nın büyük tesirleri ile beraber; en mühim olarak yağların yapılma ve eritilme usullerine gösterdikleri dikkat ve itinaya borçludurlar. Muhatabım. yağ fiyatlarının pahalılığı üzerinde de şöy- le duruyor: — Bugünkü piyasada yirmi se- kiz derecelik Urfa yağlarının par- ti fiyatı yüz kuruştur. Perakende olarak semtine göre bakkallarda 120 — 130 kuruş arasında satıl- maktadır. Antep, Mardin, Birecik Yağları da parti fiyatiyle 85 — 90, Perakende 100 — 110 kuruş ara- sında satılmaktadır. Diğer havali Yağları da bunlara yakındır. Muhatabım Istanbulda mahlüt - Çuluğun ne zaman başladığı ve hasıl devam ettiği hakkında da u- Zun malümat verdi. Mahlüt yağ bundan otuz sene kadar önce, te- Teyağının içine yüzde 30 nisbetin- de, gıda hassası çok kuvvetli bir Trab siz yağlarla mahlüt yağlar *karşı- * Yağcılık, bilhassa başta Urfa ol- * tı dereceyi tutar. Diğer havali yağ * İSTANBULUN İÇİNDEN | '| Halkın Yediği Mahlüt Yağlar Nasıl Yapılır ? > A Yazan:. Yalkın AAA AAA a Bu fıçının içindeki yağ, 65 kuruşa mal olur. Parti fiyatı 70 - 75 kuruştur. Bakkallar bu ya- ğı ikinci Urfa nâmile 90 - 95 kuru- şa satarlar. Yemeklerde kullanıla- bilir, pilâv ve tatlıya kullanılamaz. Uçüncü nevi mahlüt yağlar; yüz- de on beş tereyağı, yüzde otuz iç- yağı, yüzde otuz balıkyağı, yüzde yirmi vejetalin.. Bu yağlar 50 - 55 kuruşa mal olur. Parti fiyatı 60 45 kuruştur. Bu yağı bakkallar birin- ci yemek yağı nâmile 80 - 85 ku- ruşa satarlar. Dördüncü nevi mahlüt yağlar; yüzde altmış içyağı ve balıkya- ğL. yüzde otuz beş vejetalin, yüz- de beş pamukyağı. Fazla miktarda tereyağı esansı. Bu —yağ 40 — 45 kuruşa mal olur. Parti fiyatı 45 - 55 kuruştur. Bakkallar bu yağları ikinci yemek yağı nâmi- le 65 - 70 kuruşa satarlar. Bu yağ- larla pişirilen yemekler çok fena bir koku neşreder. — Bu mahlüt yağcılığın önüne mümkün ol mı aca - ba?.. — Niçin olmasın?.. Meselâ: mem leketimizin yağ çıkaran mintakala- rında büyük şirketler kurulur. Bu şirketler fenni vesait ile techiz edil miş büyük yağ fabrikaları açarlar. Köylüden topladıkları yağları cins cins ayırarak fenni bir tasfiyeye tâbi tutarlar. Bu şartlarla hazırla- nacak yağları temiz kutu ve tene- kelerle satışa çıkarırlar. ç Balıkpazarında bir yağcı dükbbü, A Trabzon yağı olarak satılıyor! Pa nevi etyağı karıştırılmak “suretile apılmış, fakat sonraları mahlütçu muş. A E ski mahlüt yağlar ile şim- dikiler arasındaki farkları da muhatabım şöyle anlatıyor: — Eskiden mahlüt yağlarda mik tar itibarile esası daima tereyağı teşkil ederdi. Tereyağına muayyen miktarda diğer yağlar karıştırılır- dı.. Imalâthane sahiplerinin fazla kazanç hırsları ziyadeleştikçe; mah lüt yağ formüllerindeki tereyağı miktarları azaldı. Nihayet buna da kanaat etmediler. Bu defa da tere- yağına karıştırılan maddeleri de - ğiştirdiler... Eskiden devamlı bir surette kullanılan gavratnyağı ye- rine kuyrukyağı, donyağı karıştır- mıya başladılar. Nihayet; insani yet, insaf. kanaat mefhumları i- malâthanelerin büyük kazanları i- çinde yağlarla beraber eridi gitti!.. O beğenilmiyen içyağları da son zamanlarda mevkilerini;; kimyevi bazı ameliyelerle katılaştırılan ve kokusualınan pis balık yağlarına terketti. Bu yağlar sanayide kulla- nılmak üzere hariçten getiriliyor. Bunu yağcılık nâmına hicap ve te- essür duyarak söylüyorum. imdi size; bugünkü piyasa - da mevcut olan ve bak- kal dükkânlarında halis tereyağ - larından daha fazla satılan mahlüt yağların terkiplerini birer birer an latayım: Birinci nevi mahlüt yağlar; yüz- de altmiş Kars veya Erzurum te- reyağı, yüzde yirmi beş gavram veya kuyrukyağı, yüzde on iki bu- * çuk vejetalin, yüzde iki buçuk iyi cins ve kokusuz susamyağı ve çok az miktarda tereyağı kokusu esans. Bu mahlüt yağcıya 70 - 75 kuruşa mal olur. Parti fiyatı (80 - 85) ku- ruşa satılır. Bakkallar bu mahlütu birinci Urfa nâmile 90 - 100 kuru- şa satarlar. Bu tarz mahlütlarda fena kokular ve acılık yoktur. U- mumiyetle yemeklerde, tatlı ve pi- lâvlarda kullanılabilir. Ikinci nevi mahlüt yağlar; yüz- de kırk Kars yağı, yüzde otuz ve; jetalin, yüzde yirmi beş içyağı, .!üıdebeşsımmyığı._nuyağso. BAŞMAKALEDEN MABAT 1938 Karsılarken | (Başı 1 incide/| milli müdafaamızı her şeyden üstün tutmak lüzumunu hâsıl ediyor. Bu - gün yurdumuzu her türlü tecavüze karşı müdafaa edecek bir kuvvette olduğumuza eminiz. Dünkü şartlar iJaltında mucizeler yaratan Türk ne- feri, bugün talim ve terbiyesile iki, üç misli derecesinde yüksek bir kud- ret sayılabilir. Ordumuzun sevk ve idaresinin techizatının, hareket kud retinin ne kadar ileri gittiği büyük ölçüde yapılan son iki manevra ile sabit olmuştur. akat tam bir emniyet içinde inkişaf işlerile meşgul olmak ihtiyacında bulunan bü memleket, her tecavüzü defedebilmek kudreti- le iktifa edi Gözümüz önünd! bulunması lâzım gelen ölçü, Türki - yeye tecavüzü hatıra getirmeğe im- kân bırakmıyacak bir seviyeye var- Maktır. Yeni bütçemiz işte bu gayeye doğ Tu yeni imkânları temin ediyor, sağ lik, kültür, ziraat işlerine 6,5 milyon lira derecesinde fazla para ayırıyor. Fazla olarak ta gerek şehirliye, ge- rek köylüye ait bazı vergileri azal - tıyor. v Halkın karşısına böyle bir bütçe ile çıkabilmek rejim hesabına güzel bir imtihandır. Bunu, memlekette tahakkukunu görmek istediğimiz ye- ni yeni iyiliklerin ve inkişafların u- zak olmadığına iyi bir müjde diye karşılıyabiliriz. : Ahmet Emin YALMAN Halkevi İçin Yeni Bina Yapılıyor . Ordu, (TAN) — Güzel San'atler Akademisi profesörlerinden Arif Hik met Haltayın yaptığı Halkevi plân ve makadi tasdik edilmiştir. Mevcut bi- ha yakında yıkılarak bu plâna göre yenisi yapılacaktır. Halkevinin sinema ve tiyatro, be - den terbiyesi ve içtima için üç salo- nu, denize nazır bir gazinosu da bu- lunacaktır. İnşaatın 80-100 bin liraya Şu Garip Dünya: Çardaş'ın I00 üncü Yıldönümü Macaristanda, geçen ay çingenele- rin Macaristana yerleştiklerinin 500 | üncü yıl dönümü kutlanmıştı. Şimdi de Macaristanda Çardaşın 100 üncü yıl dönümünün kutlanması- na hazırlanılıyor. j Bu oyunun menşei hakkında âlim- ler arasında ihtilâf vardır. Bazı âlim lere göre, Çardaş halis bir Macar ©- yunudur. Fakat Çek âlimlerinin id- dialarına göre ise Çardaş, Macar is- mi altında bir Romen oyunudur. * İngiliz tebaası doğuran Macar kadınları ç Macar gazeteleri, Son lardı Peştedeki bazı maruf ve zengin Ma- car ailelerine, kadınlarına şiddetli hü cumlar yapmaktadır. Çünkü, son zamanlarda bazı zen- gin Macar kadınları çocuklarını, gi- dip Ingilterede doğuruyorlarmış. Böy lelikle Ingiliz tebeasına geçmiş olan çocuklarına, istikbalde Ingilterede ya şamağı temin ediyorlarmış. Macar gazeteleri, zengin Macar kadınlarına, Macaristanda doğurmağı tavsiye et- mekte ve şiddetli yazılar yazmakta- dırlar. D * Erkekler için örgü klübü Bugünlerde Pragda erkekler için örme ve dikiş işleri için bir klüp a- çılmıştır. Azaları genç, dinç olan er- kekler haftada birkaç defa toplana- rak kadınların örme ve saire gibi iş- lerini öğreniyorlarmış. Klübün âzaları arasında berberler leklerden erkekler de vardır. mühendisler, avukatlar ve diğer mes- Bazı azalar yün örgüsü işine o ka- dar merak sarmışlar ki evlerinde boş zamanlarını örmekle geçiriyorlar- mış. * Bina iç'nde uçan tayyare Alman gazetelerinin yazdıklarına göre, tayyarecilik âleminde ilk defa olarak geçen hafta Berlinde bir tay- bi n Beia e ve Eski R Şimdi Ne Son gelen Fransız gazetelerinden birine Kahireden yazılıyor: Kahire civarındaki Almaza tayya- re istasyonunun iki adım sağında kü- çük, basit ve biraz da fakirane bir kahvecik var. Habeşistana giden bü- yük İtalyan tayyarelerinin her gün inip kalktıkları Almaza hava istas- | yonunun yegâne kahveciğini işleten adam, Habeşistanın sabık Nafıa Na- zırı Ekselâns Taffassa Mikhail'dir. Görünüşü enerji ve gençlik dolu olan sabık nazır, tayyarelerden inen müşterilerine birer kadeh buzlu bi- ra, birer fincan kahve satarak geçin- miye uğraşıyor. Küçük kahvenin bir duvarında Haheslerin betbaht imnaratoru Hai- le Selâsiyenin «büyük bir resmi a- sılmış... Hâlâ Negüs ! | Zavallı bir mülteci gibi, vatanına yakın dünya topraklarının bir köşe- ciğine sığınmış olan bu sabık nazırın Adisababadaki küdreti ile şimdiki ha li arasında ne büyük bir tezat var! Habeşistanda iken imparatorun en YE Bi irir aslar Yapıyor ? leketi bırakması üzerine hükümete şef olarak Habeşistanda kalmıştı. İ- talyanlar tarafından esir edildi, İtal- yaya sevkolundu. Akıbeti bizce meç- huldür. Harrar cephesi başkumandanı Ras Nassibou, gazlı bombalardan müzmin bir hastalığa uğramıştı. İsviçrede te- davi olurken öldü. İşte Habeşistanın diğer şeflerinin talihleri de böyle cilveler gösterdi. (Hikâyeden Mabaat) . . Mirasyedi (Başı 6 ıncıda) tası, elbiseleri uçmuştu... Kuliçev dişlerini biribirine vu- rarak ve çıplak ayaklarını - danse- der gibi - havaya kaldırarak: — Milisiyoner arkadaş, diyordu, onları bulmak o kadar güç bir iş değil ki... Bunların ikisi de artist.. Biri Opera Tiyatrosunda, diğeri de Sanat tiyatrosunun artisti... Nöbetçi Milisiyoner alaycı bir sesle: lin içerisinde uçurulmuştur. Profesör Fake tarafından inşa edi- len bu tayyare motörsüzmüş. Pilo - tu Bayan Hança Rayş bu tayyareyi binanın tavanına kadar çıkarmış ve geri döndükten sonra, hiçbir kazaya uğratmadan tayyaresile halin döşeme si üzerinde yere inmiştir. — B ——— Yeni Bir Yıldız 4 Avrupa, güzel ve cazin yıldız ye - tiştirmekte Amerikaya rekabete baş ladı. İşte, yeni bir Avrupalı yıldız: İmprerio Argentino! den biri olan Taffassa Mikhail, hâlâ Negüse tapıyor, ondan ve kudretin- den bahsederken gözleri doluyor . Sabık nazırlarla diğer Habeş na- zırlarının ve İtalyanlarla harbetmiş olan meşhur rasların âkıbetlerinden konuşmıya başladık. İmparatoruna sadık kalmış olan sabık nazır, başını önüne eğdi. Göz- lerini yerde bir noktaya dikti ve ha- zin bir sesle anlatmıya başladı: Memleketimizin mukadderatını im paratorumuzla beraber idare etmiye uğraşan, istiklâlimizi kurtarmıya ça- lışan on iki nazırdık. Şimdi ne yapıyorlar? “ Fitterari Achan Nafi ki, saray na- zırı idi, harp esnasında ölmüştür. Harbiye nazırı olan Ras Mulugetta da ayvni sekilde vefat etti. Haricive nazırı Gheta Heroui imparatorla be- raber Londradadır. Adliye nazırı At- tanfe Habeşistanda kayboldu. Ben ki Nafia nazırı idim, halimi görüyor- sunuz. Maarif Nazırı Belatur Ghetta Sahli İtalyanlara baş eğdi ve onların hiz- metine girdi. Posta, Telgraf nazırı da yaralı i- ken İtalyanların eline düştü. Sonra- dan onların itaatine girdi. Dahiliye nazırı, muharebe meyda- nında vurularak can verdi. İktısat na zırı, henüz Habeşistandadır. İtalyan- lara geçip geçmediğini bilmiyoruz. Başkâtip, Arabistanda bir hastane- de fena halde hasta yatıyor. Akıbet- lerini anlattığım bu on iki adam Ha- beşistanın en zengin ve müreffeh in- sanları idik. Koyun ve sair hayvanat sürülerimiz, Avrupa zenginlerini şa- şırtacak kadar büyüktü. Şimdi hepi- miz sefil ve fakiriz. Mukaddes dava- mız için çalışırken nemiz var, nemiz yoksa hepsini ortaya koymuştuk. Raslar ne oldular? İmparatorun bile çekindiği rasla- rın âkıbetleri bizden daha iyi değil- miş. Ras Kassa, Londradaki hayat pahalılığına dayanamıyarak Arabis- tana geçmiye mecbur kaldı. Ras Se- youm, İtalyanlara sadakatini bildir- diği icin İtalyada rütbeler ve nişan- lar içinde yaşıyor. Ras Desta, vata- nın istiklâlini silâhla müdafaa eder- ken esir düştü ve hemen kurşuna di- — Budala, dedi, sen ne kadar an tist isen, onlar da o kadar artist.. Oteline kadar - gidebilmesi için Kuliçeve şeritli, eski bir polis pan , talonu ile apoletli bir polis ceketi verdiler... ç gün sonra onu tekrar Po- lis Direktörlüğüne çağıra- rak elbiselerini, hattâ evrakını bi- le geri verdiler... Yalnız paralar bu lunamamıştı. ş Talih yine Kuliçeve gülmüştü.. Keyifli keyifli elbisesini giydi.. El- bisesini ve evrakını bulmak husu- sunda yararlık gösteren memurla- ra teşekkür ederek oteline döndü. Ayni günün akşamı da trene bindi. Fakat artık onda o “mirasyedilik” halinde eser kalmamıştı... Miras- yedi Kuliçev, basit, mütevazi, pi- sırık Kuliçev haline istihale etmiş- t Evine gelip yıkandıktan ve çay masası başına oturduktan sonra karısı Elena Serageyevna ona sor du: — Anlat bakalım seyahatin na- sıl geçti? Yediğin içtiğin senin ol- sun, gördüklerini bize söyle!. Kuliçev canlı canlı: — Mük! 1, dedi, mük ! Moskovada enteresan birkaç artist le tanıştım.. Onların sayesinde Mos kovanın bütün kültür yerlerini gezdim. Mükemmel bir kültür ziya fetine kondum... Karısı alaycı ve öfkeli bir kah- kaha atarak: — Ne çeşit artistlerle tanıştığı- nı, ne biçim bir kültür ziyafetine konduğunu gazetelerde okuduk, de di... Ve kocasının suratına buruş- muş bir gazete fırlattı. Karısı hıckıra hıçkıra ağlarken Kuliçev, dikkatle gazeteyi açtı. Kır mızı bir kalemle etrafı çizilmiş ©- lan ve “bir taşralı memurun başı- na gelenler” serlevhasını taşıyan küçük havadisi okudu. — zildi. Ras İmru LAĞ AK g, -İki eliyle bışım:,mtınk- ©o da Y ü İ ” e bzEaek a