Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
— —— ” TAN Gündelik Gazete — TYAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, her- peyde temiz, dürüst, samimi olmak, karlin olmıya —— ABONE BEDELİ Türkiye Echebi 1400 Kr, 1 Sene 2800 Kr, 750 » 6 Ay 1500 » 400 » 3 Ay 800 » 150 » 1 Ay 300 » Milletlerarası posta ittihadma dahil ol- mıyan memleketler için 30, 16, 9, 3,5 lira dır, Abone bedeli peşindir: Adres değiş tirmek 25 kuruştur. Cevap için mektup lara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. — GÜNÜN MESELELERİ Et Meselesinin Halle Muhtaç Tarafları IYazan: M. ZEKERİYA| Et meselesinin bir safhası halledil- miştir. Fiyatlar ucuzlatılmış, tatbika- tına da başl Bu münasebet le halle muhtaç olan birtakım saâfha- ları daha vardır ki, ancak belediye- nin ve halkın dikkat ve itinasile hal- ledilebilir. Bu safha daha ziyade mes- lek ahlâkına taallük eder. İdari ted- birlerle tamamen önünü almak müm- kün değildir. Fakat ucuzluk tedbiri- tır. * nin beklenen müspet neticeyi ver - Mesi için bu meseleleri de dikkate al- mak lâzımdır. Kasaplar birtakım hilelere başvu- rurlar. Halk bu hilelerin farkına var- madığı için et kendisine pahalıya mal olmaktadır. Bu hilelerin önüne geç - mek için şu yolda birtakım tedbirler alınabilir: 1 — Mezbahada etlerin üzerlerine ve hayvanın muhtelif yerlerine etin i gösterir d lar vurmalı - dır. Hayvanın yalnız bir yerine dam- ga vurmak hileye yol açar. 2 — Mezbahada her gün kesilen hayvanların cinsi ve miktarları her gün yazılmalı ve gazetelerle neşredil melidir. Bu ilân, o gün kasaplarda sa tılan hâyvanların cinslerini bilmiye | yaŞardım edebİ İ yt sayük Khi 'e'l“îlnmuk ismini verdikleri küçük Parçalardır. Bu parça etler tez- gâh y d Tartı da noksanlar bu parçalarla t lanır. Ve halbuki bu parçalar ekse- riya keçi etidir. Yahut keçinin budu, kolu, küreği ve sairesi ayrılır. Parça halinde Karaman fiyatına - satılır. Halk bu kabil parçaları almaktan iç- tinap ederse, kasapların hilesine kur- ban olmaktan kurtulmus olur. * Diğer Ucuzluk Tedbirleri Hükümet hayatı ucuzlatmak - için tedbirlerini almakta devam ediyor. Meseleyi bir taraftan ilmi cephe - sinden tetkik ettiriyor. İktısat Fakül- tesi İstanbulda vasat Türk ailesinin bir aylık geçim masrafını tetkik ile Meşguldür. Bu tetkikat memleketin nıııhtelıf köşelerinde tekrar edilecek, üteh bir İızyetın tetkikine arzedilecek ve bu heyetin varacağı neticeye göre tat- bikata geçilecektir. Fakat hükümet bir taraftan da müs tacel tedbirler almakta devam etmek- tedir. ça ral | 1 — Fabrikalarda yapılan eşya - nın ucuzlatılması için ilk tedbir ol- Mmak üzere ham madde muafiyetleri- ni arttırmıştır. Şimdiye kadar dışar- dan getirilen yalnız yirmi madde için ıınuıfıye( kıbul edjlnııştı. Şimdi bu 2 — İktısıt Fakül(eıî fıbrikı'luda Maliyet fiyatını indirmek için rasyo- nel çalışma usullerini tetkik etmekte- dir. Bu usuller fabrikalarda tatbik e- dildikten sonra eşyanın maliyet fi- Yatı hayli inecektir. 3 — Dahilden tedarik edilen ham Maddelerin fiyatlarını indirmek için İstihsal nıulleriniu rasyonel bir şek- sokul l ktadır. 4 — Vergilerden bazılınmıı indi - rilmesi düşünülmektedir. Hülâsa hükümet halkı refaha eriş- tirmek ve hayatı ucuzlatmak için e- saslı bir surette ve bir program dahi- Hinde çalışmaktadır. Londranın meşhur TAN "City,, si dar muhiti içinde dünyanın en geniş İmparatorlu- ğudur.' City taçsız bir İmparatorluktur, fakat krallıklar kurar, krallara taç giy- dirir. En kudretli diplomatlar bile "City,, nin daima nüfuzu altındadır. Şimdi anlatalım: Cit Nedir K imdir o0? A — Haşmetlü İngiltere Kralınım mü- nadileri... Efendilerinin City'ye girebilmesi için yüksek müsaadenizi istirham ediyorlar. Dünyanım en büyük İmparatorluğuna hük- “meden en kuvvetli Kralı City'ye girmek ar- zusunu izhar ettiği vakit daima böyle bir müsaadeye muhtaçtır. Lord Perault gibi giyinen ler tarafından rica edilen bu müsaade, Krallık i- çindeki Krallığın Burjuva Hü- kümdarı tarafından bittabi ve- rilir ve bu kabul resmi için icap eden bütün teşrifat yapı- lır. Amma bütün bunlar, City- nin istiklâlini muhafaza etme- sine mâni değildir. Şöhretini dünyanın her tarafına salmış olan ve içinde yüzbin tür- lü hareketler cereyan eden City hakkında herkes bir fikir ve mü- talea yürüttüğü ve herkes haya- linde City'yi herhangi bir şekil- de tecessüm ettirdiği halde burası asıl mahiyeti meçhul olan bir â- lemdir. Dünyanın hetrhangi bir nokta- sında iktısadi veya siyasi bir hâ- dise olunca bütün akişlerini Bri- tanya İmparatorluğunun muaz- zam pâyitahtında hükümran olan Gi Tçmae”aARCAK oK DAKÜŞİRİR ehemmiyetsiz kesafetini barındı- ran bu şehirde hakikatte neler ce- reyan ediyor? centil D ük de Normandie 1066 sene sinde İngiltereyi zaptettiği zaman Times nehri ağzında An- glo Sakson, Lombard, Grek, Ya- hudi, Flaman, Hollandalı ve İskan dinavyalılardan mürekkep karışık bir halk kitlesinin kaynaştığı kü- çük bir ticaret şehri bulmuştu. Bu garip insan grupu her ne ka- dar Sakson Kralının hükümranlı- ği altında bulunduysa da hakikat- te kendi vesaitiyle yaşıyor, kendi kendini geçindiriyordu. Birçok defalar Vikings'ler tara- fından yağmaya uğradı, hüküm- darlar tarafından fidyeye bağlan- dı: Fakat her fırtınaya baş eğerek herşeye tahammül gösterdi. Coğ- rafi vaziyetin müsaadesi halkının faaliyet ve çalışkanlığı sayesinde - daima Şimali Avrupanın mübade- * le merkezi olarak kaldı. Norman- lara hâs olan zekâsile hükümdar, altın yumurtlıyan bu tavuğun ke- silmemesi lâzımgeldiğini idrâk et- ti ve senyörlerin, şövalyelerin şa- tolarını yıkıp imtiyalarını hiçe sa- yarken, sırf tavuğu beslemek mak- sadile City'nin tüccarlarını toplı- yarak onları kendine bağlı kılmak, minnettar etmek üzere bazı müsa- adelerde bulundu. City tüccarları hükümetin tara- fi olmıya başladıkları tarih bura- dan başlar. Ve bu zamandanberi Londranın meşhur City'si şayanı hayret bir faaliyet göstermiştir. T üccarlar tarafından inşa e- dilen ve sadece tüccarları barındıran bu yer, tarihin her dev rinde ayni faaliyet ve ehemmiye- tin merkezi olacak istidadı göste- riyor. Asilzadeler City'den nefret ederler ve burada oturmak onla- rın en nefret ettikleri şeydir. Bu- nunla beraber bu asilzadelerin Ci- ty üzerinde hiç bir nüfuz ve tesir- leri yoktur. City kumpanyaları dedikleri mu azzam teşekküller, öyle kudretli tuecarlar tarafından vücude geti- , iy Delkilükida z Y Londrada, meşhur City'nin methali Rergün böyledir. rilmiştir ki bunlara herhangi bir nüfuzun tesiri değil, bilâkis kendi nüfuzlarile krallardan imtiyaz al- mak ve payitahtın Belediye Reisi- ni intihap etmek salâhiyeti düşü- nülebilir. Asırlar sonra, City'nin salâhi- yetlerini çoğaltarak Kralın asker- lerini bile kapılarından sokmamak gibi bir istiklâle sahip olacağını tahmin etmek akla aykırı gelen bir keyfiyet sayılamaz. XVI ncı asırdanberi İngiltere Bankasının temellerini kuran her cins tacir burada şayanı dikkat maliyeci şahsiyetini temsil ettiler. Meselâ şarap tüccarları korpo- rasyonununun zati bir ticaret filo- su vardır ve Portekizin bütün bağ- ları bunlarındır. İngiltere Kralı- nın City tacirlerine karşı nüfuzu iki türlü tezahür gösterir. Birisi her sene merasimle saraya takdim edilen hediye, ikincisi devletîn bu raz edecek parayı kendisine veren olmuyordu. Bir zamanlar Ed. Slayd isminde bir tuhafiyeci, dükkânına gelen gemicilere yardım olmak üzere ge- milerin hareket ve muvasalat ta- rihlerini kaydediyordu. Bundan Lloyd Register dedikleri büyük te- şebbüs doğdu. City'nin bugünkü hali eskilikle yeniliğin biribirine karıştığı bir çorbadır. Londraya yeni gelenler paşitahtın başka köşelerinde eğer hiç bir değişikliğe tesadüf etmez- lerse City hudutlarına girer gir- mez büsbütün başka bir âlemde ol duklarını hissederler. Burada dev cüsseli polis memurlarının bile ü- niformaları başkadır ve denebilir ki adalet burada hükmünü İngi- liz mahkemelerinin içtihadınca de ğil, City hâkimlerinin iradesi mu- cibince infaz eder. Kral buraya Lord Maire - Belediye Reisinin mü hür ve sadık teb istikraz.., lqâıkrazlu k&w âk hip kıranlarının arzu ve iradeleri dahil olmak gerektir. ity kumpanyalarınır! arka- C sında yavaş yavaş büyüyen ve bütün dünyanın mali ve iktısa- di hareketlerine parmağını sokan bir mübadele ve sarrafiye merke- zinin çekirdeği intiaş eder. Üçüncü Giyum bir zamanlar bir kuyumcu kumpanyasını eski imti- yazlarından mahrum etmek iste- mişti. Fakat çok geçmeden ayni kumpanyaya İngiltere Bankasını açmak imtiyazını vermek mecburi- yetinde kaldı. Aksi takdirde istik- l -", giremez. Ve as- eceleri tamamen boşalan bu esrarengiz para payitahtı sabah olunca yüzlerce metro ağ- * zından çıkan ve binlerce otobüsten inen insan mahşeri ile dolar. Me- mur, daktilograf, simsar, komis- yoncu kalabalığı buraya bir karın- ca yuvasının kaynaşmasını verir. Ve arada yakalarında taze çiçek ek sik olmıyan yüksek silindirli cen- tilmenlerin gidip geldiği görülür. City'de çalışan mütevazi memur- larda bile köklü bir itiyat olarak yakada çiçek taşıma buranın bir hususiyetidir. Yabancı bir ziyaret- KMUVAFFAK #x, *OLMANİPLSIRRI* 1 A ldığ kuy Neden Korkuyorsanız, Onu Yapınız $ mektupların çoğu korku - ya dayanıyor. * Kimisi halka çıkmaktan, her- kes önünde söz söyl kten kor- kuyor; kimisi babasından, yahut ailesinden korkuyor; kimisi âmi- rinden korkuyor; kimi şundan, ki- mi bundan korkuyor. Hepsinin de şikâyeti ayni noktada toplanıyor; korku karşısında aciz ve zaaf duyu- yorlar, nefislerine itimatlarını kay- bediyorlar ve benliklerine sahip o- lamıyorlar. Korkudan kurtulmanın yegâne ıllcı korkuya karşı gelmek ve kork t şeyi y ktır. Yüzmek bilmiyen ad deni l ikolojik temeli budur. Mıltomıdıyen hayatın içine atıla- cağız. Bir gün bu, ertesi gün şu korkuyu yeneceğiz. Ve korkuları böylece yene yene hayata ve korku ya hâkim olacağız. Korktuğunuz şeyi yapınız, korkuyu ancak bu öl- dürür. Korku i,le mücadelede en mühim nokta ilk yapılacak harekettedir. İlk hamle hayli karar ve iradeye ihti- yaç gösterir. Uzun müddet korku- ya karşı mukavemete alışmamış kimeselerin birdenbire karar ve- Tip icraata geçmeleri hayli kuvvet ister. Fakat yılmamak ve çekinme mek lâzımdı düşününüz. Su kenarına kadıı- ge- lir. Hazırlanır, tam atlıyacağı sıra- da korku galip gelir, yine geri çe- kilir. Bir iki tereddütten sonra ni- hayet bütün iradesini toplar ve su- ya atılır. Eğer sudan çıktıktan son- ra korku galebe eder de bir daha suya girmezsiniz. ondan — son- ra bir daha yüzme öğrenemezsiniz. Fakat ısrar ve inat ederek suya gir mekte devam ederseniz nihayet yüzmeyi öğrenir ve korkuyu ye- Bizde gençler ekseriyetle mah - cup ve korkak yetişirler. Bu sıkıl- ganlık onları bütün hayatlarında ra hatsız eder. Bununla nasıl müca- dele edeceklerini bilmedikleri için çok defa mağlüp olurlar. Bunun için genç yaşta korku ile, sıkılganlıkla mücadeleye girişilir- se muvaffakıyet kolay olur. İnsan gençken yüzmeyi daha kolay öğre- çinin gözü her adımda bir gara- bete tesadüf eder. İşte kadife elbi- OPÜUŞLER Mücrim Ana 3.3-35 Yazan: SABİHA ZEKERİYA Hâkimin karşısında suçlu mevkiin- de oturan 16 yaşındaki ana, dokuz günlük lohusadır. Cürmü doğurmak değil, doğıu'duğu çocuğu sokaga at - k 16 yaş romanı on altı yaşın içine sığmıya- cak kadar acıklı, günahı yaşının saf- fetini gölgede bırakacak kadar bü - yüktür. Tabiatin ve cemiyetin kadına verdiği analık hakkını ve vazifesini inkâr eden, dokuz ğgün evvel doğur- '|duğu, dokuz gün memesinde emzir- diği yavrusunu kedi enciği gibi soka- ğa bırakan anayı affedecek bir kanun yoktur. Fakat ayni cürmü beraber işliyen diğer mücrimden birini ceza- landırıp, ötekisini sorgudan uzak tut- mak ta adaletin muhtevasına, ve mâ- nasına uygun olmasa gerek, Bartınlı Haticenin hikâyesi budur: Kara toprağın üstünde, mavi göğün kubbesi altında hiç kimsesi yoktur. Günlerden bir gün evli, beş çocuklu bir adam karşısına çıkıyor, onu kan- dırıyor, 16 yaşında olmasına rağmen altıncı çocuğuna ana olmak felâketi- ni bu minimini çocuğa yüklüyor. Ha- sesile bir klâsik komedinin başl sahnelerinden fırlamış tuhaf kıya- fetli bir adam... Bu, İngiltere Ban kasının tahsildarıdır. Pembe ce- ketli, parlak düğmeli şu kostümlü genç te bir yazıhanenin ayak iş- lerini gören hizmetçi... Phrogmorton Street'te tesadüf ettiğiniz şu silindirli ve tabii ya- kası çiçekli iki çentilmen de yüz bin sterlinlik bir işi bitirmekten geliyorlar. Bu karınca yuvasında bir metre — murabbaı yerin kıy- meti — nedir bilir misiniz?. On bin lira!... Buna rağmen için- de hiç birşey yapılmıyan, fakat dik katle muhafaza edilen dükkânlar görürsünüz. Bunlar satılmaz ve kullanılmaz. Sebebi, meselâ bun- dan dört asır evvel ölen sahiple- rinin vasiyetnameleri böyle emre- diyor... Bu taassubun yanıbaşında Fâ’ilîâ& yem %W%WM kalar, ticaret evleri, müesseseler vardır. Dünyanın bütün telefon ve tel- graf hatlarının üçü buraya bağlı- dır. Ve burada en kiymetsizinden en kıymetlisine kadar her metaa alıcı veya satıcı bulmak muhak- kaktır. ş City'nin zihniyeti ve siyasi te- mayülü hakkında bir fikir edinebil mek için Palmerston söylediği şu Jsözü gözönünde bulundurmak lâ- zımdır: “City'nin hiç kimseye karşı dost luğu veya düşmanlığı yoktur. Ye- ter ki menfaatlerine halel gelme- sin.,, Asırlardanberi eğer City hükü- met ücerinde müessir olmak kay- gusunu güttüyse bu. sadece men- faatlerini siyanet etmek maksadile idi. | T arihin gerilerine kadar git- miye lüzum görmeden ha- tırlıyabiliriz ki Hindistan şirketi Hüdson körfezi şirketi içindeki ma li gruplar, Fransızları Hindistan- dan ve Kanadadan kovmak için İn giltere devletini kışkırtarak mü- cadelelere sokmuşlardı. Napolyona karşı yapılan muha- rebelerin parasını İngiltere City ta cirlerinden temin etmişti. Boer muharebelerinden Avrupa harbi- ne kadar İngilterenin giriştiği bü- tün mücadelelerde Citynin parma- ği vardır. Harpten sonra City Almanların ezilmesine taraftar değildi. Alman miletinde iştira kabiliyeti bıirakarak Reich'in güzel bir pazar halini al- masını istiyordu. Bilhassa Alman şirketlerinin elinde City Bankala- rının mütekâsif sermayesi bulunu yordu. Bunun için İngiltere hükü- metine Almanyaya karşı müsama- hakâr davranması işaret edildi. Bu hükümranlık böyle sürüp gide- cek mi?. Bu sualin cevabını bize a- şağıdaki birkaç misal verebilir: City Mak Donaldla ve onun na- zırlarından Snowden ile bir türlü anlaşamamıştı. Ve onun için ikti- dara Baldwin'i getirdi. Onun hale- fi Chamberlain geçen sene yanılıp tiçe, anlaşıldığına göre, k , Or- tağının tazyiki altında çocuğunu so- kağa bıraktığı için adaletin eline dü- şüyor. Dokuz günlük lohusa, sarı be- nizli, kansız dudakları, titrek bacak- larile hâkimin önünde bir cürmün he- sabını veriyor. Hâkimin, çocuğunu Da rülâcezeye niçin vermedin, sualine verdiği cevap, halli icap eden ıçtımaî bir l bir kördü ü — Aklıma gelmedi. Gelse de orası analı çocukları almıyor. Çocuğunu sokağa atan ana müc- rimdir, kanun cürmünün cezası ola- rak onu tevkif ediyor. Hatiçe hâkimin karşısına gelinciye kadar bir vakalar silsilesi var, üzerin de duralım. 1 — 16 yaşında bir çocuğu aldat - amak ta bir cürümdür. Evli, beş ço- cuklu, Hatiçeyi nikâhlaması imkânı PoTmYyan-btr adam, bu cürmü işler, onu cemiyet örflerinin mahküm etti- ği metres hayatı yaşamıya sevkeder- se, kanunen cezası yok mudur? Vaor- sa, onu da suçlu sandalyesinde göre- Tim. Eğer yoksa, hukukçuları, kanun yapanları düşündürecek bir mesele değil midir? 2 — Hatiçe çocuğunu bir hastane- de doğurmuştur. Galip olan ihtimale göre bir hastanede. Dok cu günü çocuğunu sokağa attığına göre, hastanede bir hafta, belki on « dan da az bir müddet kalmıştır. Do- ğuran bir kadının 15 günlük bir isti- rahat, sıhhi ve vicdani bir hakkı de- ğil midir? Hastanenin biraz daha cö- mert davranması daha ııısnııî bir iş olmaz mı? 3 —Darülâcezeye analı çocukları al maz. Bu sebeple sık sık sokağa bıra- kılmış yavruları, Türktür, müslüman dır diye göğüslerine yapıştırlmış bir yafta ile, bekçinin, polisin, bu mües- seseye taşıdığını görürürz. Netice iti- barile yine bu müesseseye gidecek ol- duktan sonra, yavruyu sokağa, anayı hâkim karşısına çıkmıya mahküm e- den bir memnuiyet kaldırmak daha mantıki, bir hareket değil midir? Da- rülâceze kapılarını analı çocuklara a- çar, bu anneleri çocuklarına faydalı olacak şekilde kullanmayı istihlaf e- derse, bu cürümlerin de önüne geçil- miş olur. Bartınlı Hatiçeyi hâkimin önüne ge linciye kadar takip eden bu vakalar silsilesi ölçülürse, Hatiçenin günahı- nı derece derece bunlara da taksim e- debiliriz. Ve bu adalete daha uygun gelmez mi? hususi bir vergi tarheden bir ka- nun neşretti. Fakat City'nin açık müdahalesi Parlâmentoyu hareke- te getirdi ve kanun, efkârı umumi- yenin tesir ve teşvikiyle yapılmış olmasına rağmen ilga edildi. Bugün City İtalya gerginliğini gevşetmek için — Chamberlain'in müzahiri görünüyor. Bunun iki se bebi vardır; Biri İspanyada işletilen madenle ri tehlikeden kurtarmak üzere bu radaki ihtilâfa bir son vermek, ö- teki yine tehlikeye düşen Uzak