Mücevher Hırsızı Altı Apartıman Soyan| Açıkgöz Adliyede İkinci Sorgu hâkimi Bay Mahir dün Hanri adlı bir İngiliz hak- kında tevkif kararı vermiştir.- Hanri, hudut haricine çıkarıldığı halde sahte pasaportla İstanbula dönmüş ve altı apartımandan mücevherat çaldığı için birkaç gün evvel yakalanmıştır. Bedava Para Çok Tatlı Gelmiş! Sultanahmet Sulh Birinci Ceza mahkemesi ,dün Osman oğlu İsmail Adlı bir genci tevkif etmiştir. İsmail, dün sabahleyin sırtına yüklendiği alt mış ün çuvalı ile Aksaraydan geçer- ken Aksaray karakolu polis memur- larından Şükrü ile Kâzım bundan şüphelenmişler ve kendisini karakola getirmişlerdir. Çuvalların hırsızlık ol duğu anlaşıldığı için İsmail mahke- meye verilmiştir. İsmail, hâkim Reşidin suallerine gu cevabı vermiştir: — Bay hâkim ben iyi adamım. Si- zi hiç yormadan hakikati söyliyeyim. Siz de bana acıyınız da hafif bir ce- za veriniz. Ben Şehremininde fırmcı — Mustafanm dükkânımın arkasındaki bir samanlıkta yatryorum. Daha ev- vel Mustafanın fırımımda - çalıştığım — için dükkâna serbestçe girip çıkıyor- dum, Bir gece şeytana uydum. Fırm- dan 20 kadar çuval çaldım. Bunları Gaffar Kuliye on beşer kuruştan sattım, Mustafa bunun farkma var- — madı. Bedava para da bana tatlı gel- /| di. Ertesi gün yine çaldım. Yine sat- — tım, Ben yaşamanın yolunu bulmuş- tum. Böylece hırsızlığa devam ettim. Şimdiye kadar tam 360 çuval çal - dım.,, : Hâkim bu açık itiraftan sonra tev- kif kararını vermiş ve Gaffar Kuliyi de çağırmak üzere muhakemeyi ta- lik etmiştir. Ö ime Hafta Tatili Kanununa Aykırı Hareket Etmişler Yeni Türkiye, Kırmızı Beyaz gaze- " te, Remzi Kitapevi ve Akba şubesi O yamem A ile Cümhuriyet otobüsleri idarehane- si hafta tatili kanununa muhalif ha- reket ettikleri için Sultanahmet Sulh Birinci Ceza Mahkemesi tarafındar beşer lira para cezasına mahküm e- dilmişlerdir. Hanrinin Istanbulda bulunuşu şüp || heli görüldüğü için daha ilk gelişinde hudut haricine çıkarılmıştır. Bulga- ristan Hanriyi kabul etmediği için iade etmiş, o da Edirnede nezaret al- || tında bulundurulmuş bu defa da Yu- nanistan yoluyla hudut harici edil- || miştir. Hanri, bu defa sahte bir pasaport Ia tekrar Istanbula gelmiş ve polis |. tarafından yakalanmıştır. Hanri, Istanbula döndükten sonra altı apartımandan mühim miktarda mücevherat ve para çalmıştır. Bun- lardan yalnız ikisini itiraf eden suç-|| lu, kendisile görüşen bir muharriri- | mize demiştir ki: — Ben Yeniköylüyüm., Hükümet beni hudut haricine çıkardı. Bulgaris tanm beni iade etti. Edirnede nezaret altımda bulunurken bir Avusturyalı bana (150) kuruşa sahte bir pasa- Adliyede / ve Koço ile Niko adlı iki sabıka. || 1 aptesanelerde esrar içerlerken | cürmü hut halinde yakal tar: | Ağırecza mahkemesine şahit | (olarak gelen yaşlı bir adam ap- I tesaneye girmiş, yanındaki ap- ti den — vapur b gihi esrar dumammı görünce bağır- mıştır. | Esrarkeşler bu ihtiyara çıkış- | mışlar, ağız kavgası devam eder. |ken adliyede vazife gören polis | Refik yetişmiş ve Koço ile Nika- | yu yakalamıştır. Sigaraların içinde esrar olduğu — anlaşılmış, birisinin cebinde de bir paket e- |ve yapılan bir zabıt varakasile Asliye Beşinci Ceza Mahkemesi- ne gönderilerek ikisi de tevkif | edilmiştir. Esrar İçen mışlardır. Hâdise şöyle olmuş- | YARIN AKŞAM MELEK Sinemasında Numaralı MEKTEPLİ KIZLAR filminin unutulmaz yıldızı ve Amerikanın Fransadan ayırdığı SEVİMLİ - GÜZEL SİMON SİMON ' ve JAMES STEWART Bir harika denebilecek kadar güzel veşahane Fransızca filmi takdim edecektir. Tel. 40868 M yerler şimdiden satılmaktadır. LA DAM O KAMELYA'dan sonra yeni bir muvaffakiyeti Yeni bir BÜYÜK FİLM BEYAZ ELEK Hâhi sesli güzel yıldız Diğer yıldızlar: MAX MICHEL, COLETTE DARFEUIL MARC€EL — SIMON, FELİX OUDART ilâh. Msinetö âr. BUAKŞAM TÜRK Sinemasında Gala Müsameresi Olarak MARTHA EGGERTA SARAYKONSERİ Emsalsiz müzik ve şarkılar, güzellik, görenleri hayran Fransızca olarak ilk çevirdiği en büyü kfilminde Bu film duble değildir,. Fransada Fransızca olarak çevrilmiştir. Topkapı Yoksullara Yardım Cemiyetinin Yardımı dar olmak üzere 300 kilo şeker teber- Tü etmiştir. Şirkete teşekkür ederken diğer ti- cari müesseselerimizle hayırsever zen yeceğe ait teberrülerinin Cümhuriyet port sattı. Ben Yunanistana çıkarıl. ldım, Orası da beni kabul etmedi, Bu- nun üzerine bir otobüsle Çorluya ka- dar ve oradan da trenle Istanbula gel dim, Burada yakalandım. Iki apartı- mandan para ve mücevherat çaldım. Onları da sattım.,, Sorgu hâkimi Hanrinin evrakını ağır ceza mahkemesine vermiştir. Çaldığı Muşambayı Götürüp satmış Tevfik Fikret adlı bir genç, dün sabah Yenicamide yeni cllistul Iapar talı Ihsşana müracçaat ederek bir er- kek muşambası getirerek sataca - ğını söylemiştir. Ihsan, muşambayı 4 liraya satın almış ve biraz sonra da 7 liraya Kâmile satmıştır. Ha!'bu- ki Tevfik Fikret bu muşambayı bir gazinodan çalmış ve satmıştır. Biraz sonra da polis kendisini yakalamış ve muşambayı sattığı yerden geri a- larak birisini hırsızlık, diğerlerini de hırsızlık malı satın alma suçuyla meşhüt suçlar müddeiumumiliğine vermiştir. Müddeimmumilik tahkikat yapmış, Kâmili serbest bırakmış, di- ğer ikisini nöbetçi mahkemeye ver - miştir. Mahkeme kararını bugün bil- direcektir. Bir Cinayet Davasına Başlandı Ölen İIsmailin iki' köyüh 'sinirf üye- rinde bir ağılı varmış. Yanaşması E- min öküzleri otlatıyormuş. Yanma ayni köyden Osman da gelmiş. Yat- larım yanma uğramiş ve: Dün ağırceza mahkemesinde bir katil davasına başlanmıştır. Hâdise 25 Mayısta Çatalcanım İzzettin köyü ile Nakkaş köyü çayır smırı üzerin- de olmuş, İzzettin köyü korucusu sı zamanında korucu Ekrem de bun- — Siz bizim köyün sınırma geçti- bayramma kadar aynen kabul edile- eeğini ve bu sayede de yoksullara ya- pılacak yardımın - genişletilebileceği ni bildiririz. KONFERANS Beyoğlu Halkevinden: 1 — 19.10.937 salı günü saat 18,30 da evimizin Tepehaşındaki merkez bi nasında Bay Kâzım Sevinç tarafından “Shakespeare,, hakkında konferans verilecektir. 2 — Bu konferansa herkes gelebi- Tapkapı Yoksullara Yardım Kuru- mundan: Trakya Şeker Fafrikaları Şirketi kurumumuzun her ay 14 ma- halle halkıma yaptığı yardımlara in- zimamen Cümhuriyet bayramında ya pacağı umumi ve geniş yardıma me- |ginlerimizin yiyecek, yakacak ve gi- Seneki Serbest Konferanslar Üniversitede bu gseneki serbest könfe- ranslar serisi, A vu sturya Milli Bankası reisi doktor Kienböck'ün konfe- ransı ile açılmıştır. Bu seri konferanslar, her hafta salı günnleri Ünversite konfe- rans salonunda verilecek, saat 18.10 dan 19,30 a kadar devam edecektir. Bunların tarihleri, mevzuları ve kimler — tarafırdan verileceği aşağıdadır: 19 teşrinievvelde, Zürich Üniversitesi medeni hukuk profesörü tarafından «Mo- dern medeni hükük geçirdiği 26 teşrinievvelde profesör Mazhar Osman tar fandiaı Ünpi e * - 2 teşrinisanidı fi A, B. $ tarafından «Mukayeseli hukuk ilminin ehem miyeti ve vazifeleri - bilhassa Türkiyeder, 9 teşrinisanide profesör Li tarafın- dan &Tütün içmenin biyolojisi», 16 teşrini- sanide- profesör Von Aster tarafından €Ni 23 öniraüde. gv Helbrotn tarafından «Ölüm ve ölmezlik», 30 teşrinisanide profesör Von Âster ta- rafından «Zi felsefi ve Ti SN , 1 kâ _dı Nissen tarafından «İnsanm eli», 14 kânu- nuevvelde Prof. Reichenbach tarafından «Tabiat k lesi», 21 velde Prof. Kantorowicz tarafından «Fizi- Nakkaş köyünden çiftçi Ismaili öl-| " Dün mahkemede okünan - iAAiava l—âtlşâüll geö öre hâdise şöyle olmuştur: y ' 21 perşembe saat 20,30 da HAMLET , İstanbul Belediyesi $ehir Tiyatroları lm saat 20,30 da n Size öyle geliyor dair», 28 .kânunuevvelde Prof. "Mustafa Reşit tarafmday.. sisrat. külletir. tımcı asırı A ada milli dillerin FWH& Tof. Prager tarâfından «Tayyareciliğin fiziki esasları», 8 şubatta Prof. Kemal Cenap tarafından «Organik beşert tabiatta istiklâl», 15 şubat- ta Prof. Honig tarafından «Mücrimiyet ve ceza», 22 şubatta Prof. Dember tarafından «atmosferde optik hâdiseler - tecrübelerle birlikte», 1 martta Prof. Neumark tara- fından «Maliye siyasetinin milli hususiyet- Üniversitede Bu | niz, Öküzlerinizi götüreceğim, demiş ve Osmanm öküzlerini brrakarak 5- T 3 perde lderi», 8 martta Prof, Liepmann tarafından mailin sekiz Öküzünü önüne katıp sürmiye başlamış, Sonra İsmail yetiş miş, öküzlerini geri almış. Dönerken birdenbire Ekrem gelmiş: — Kıpırdanma seni vuracağım! Demiş ve mavzerinin tetiğini çeke - rek Ismaili tam kalbinden vurarak öldürmüş, sonra da köye kaçmış ve kahvede oturmuştur. ra suçluya Ssöz vermiştir. O: — Ismaili ben değil onun- yanaş- ması Emin vurdu,- Bana iftira edi- yor. Demiştir. Bundan sonra mahkeme tam 17 hit dinlemiştir. Gelmiyen şahitlerin çağrılması için muhakeme talik edil. Reis iddianameyi okuttuktan Son- «Ginekoloji'nin içtimai 15 martta Prof. Peters tarafından «Zihni tekâmül - İçtimat tekâmül olarak», 22 martta Prof. Ali 'Fuat tarafından «Devlet - teşkilâtmda kuvvet bölümü ve kuvvet birliği sistemleri ve bugünkü teşkilât kanunumuz», 29 mart- ta Prof. İsaac tarafından «tİşletme iktısa- dınm terbiyevi müânası», 5 nisanda Prof. Helmann tarafından «Baş dönmesi», 12 ni- sanda: Prof. Braun&r tarafından &Nebat- lat dünyasmda periadrik neticeler», 12 ni- şa Günün programı — İstanbul ÖĞLE NEŞRIYATI : 12,30: Plâkla Türk musikisi. 12,50: Ha- vadis. 13,05: Muhtelif plâk neşriyatı. 14: Son. AKŞAM NEŞRIYATI : 18,30: Plâkla dans müsikisi, 19,30: Kon ferans: Eminönü Halkevi namına Dr. Et- hem Bakar (Verem tedavisi), 20: Nuri Halil ve arkadaşları: Klâsik Türk musi- kisi. 20,30: ÖOmer Rıza tarafından arapça söylev. 20,45: Vedia Rıza ve arkadaşları tarafımdan Türk musikisi ve halk şarkı- ları (Saat âyarı). 21,15: Örkestra. 22,15: Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı. 22.30: Plâkla sololar. opera ve Operet parçaları, 23.00: Son. e Günün Program Ozü SENFONİLER 22 Vargşova: Fitelberg'in idaresinde sen fonik könser. 22 Roma orta ve kısa dal- gası: — Senfoni (Geminiani, Salviutci, Frank). 22 Lâypzig: Senfoni (Anton Bru ekner), HAFİF KONSERLER 7,10 Berlin kısa dalgası: Karışık müsi- kir (18.15: Devamı):,9,20 Paris kısa dala Ünde bir gün). 10,30 Paris kısa dâlgâsı: Plâk. 1i Berlin kısa dalgası: Hafif musi- ki 11.50 Paris kısa dalgası: Plâk. 13: Plâk 13 Berlin kısa dalgası: Konser 15: Keza. 16,15 Roma kısa dalgası: Şarkı ve keman- h konser. 18,15 Bari: Karışık müsiki. 18 15 Bükreş: Plâk. 18,25 Varşova: Plâk , Erzurum Defterdarı Bir Ameliyat Geçirdi Tedavi için İstanbulda bulunan Et zurum defterdarı Naci Sirala dün sabah Cerrahpaşa hastanesinde pro fesör Nissen tarafından bir ameliyat yapılmış ve muvaffakıyetle neticelen sanda Prof. Bödendorf tarafından «Muh- telif devirlerde ilâçlar», 26 nisanda Prof. Kessler «Tarih felsefesinin meseleleri>. elde edil- meden birşey haber almasından ürküyor Ve ri- Sade Halidin henüz bir netice vayetlerin kulağına kadar gitmesi ihtimaline karşı o- nu şimdiden inanmamıya sevketmek arzusile: “Aman bu Ankara! Şişlinin dedikoduları burada yapılanların yanında yüz kere zemzemle yıkanmış! Herkes için her gün öyle kuyruklu yalanlar çıkarıyorlar ki insan niye ve kime inanacağına şaşırıp kalıyor! Hem öyle zahmetsiz icat edip ortaya atıyorlar ki; akılla- rında bile kalmıyor. Bir müddet geçip icatları olan yalanı başkalarından duyunca kendileri de şaşıp ka- lıyorlar!,, gibi sözleri sık sik tekrar edip duruyordu. Bir gece yarısı idi. Odasında Seniha yeni uykuya dalmıştı. Birden, yandaki odadan, ağabeysile Müker- remin odasından gelen seslerle uykudan uyandı. Ve yatağının içnide doğrularak, gittikçe artan ve yük- selen bu sesleri dinlemiye koyuldu. Sesler gittikçe yükseliyor, fakat sözler anlaşılmıyordu. Senihanım yüreği şiddetle çarpmıya başlamıştı. Ferit Kemalle Tmünasebetini Halit duymuş olacaktı. Belki Senihanın bilmediği şeyler de öğrenmişti. Belki artık bu yuva, zaten içinde soğuk rüzgârlar esen bu yuva artık ta- mamile yıkılıyordu. Geçkin kız yavaşça yatağından çıktı. Çıplak ve zayıf ayaklarna terliklerinir geçirerek odadan dışarıya süzüldü. Apartımanın dar sofası ka- ranlıktı. Gürültü gelen odanın kapısıma kulağını yak- laştırarak dinlemiye başladı. — Gidemem ben. Artık ne bu! Z Mânasız lâkırdı söyleme Mükerrem, — Ankaraya tahammül edemiyorum. Bir kasa- bada kabil değil yaşıyamam! — Öyleyse seni Parise göndereyim. Orada yaşa. Zonguldağa ben tek başıma giderim. — Parise gideyim diyen yok. Fakat şimdi bu Zon- guldağa razı olsam yarın baştma beterini çıkarmıya- cağın ne malüm YAZAN £ NAHİD SIRRI Kt H BİRANICIL —20 — — Mecbur olur ve daha fena bir yere gidersem, oraya da gelirsin. Zabit kıtılan_mn canları yok mu? Anlamıştı, dudaklarında acı bir gülümseme ile ha- şını kaldırdı. Herhalde, bu karanlık sofanın hir baş- ka köşesinde, beş on adım ileride hizmetçi Şerife kadın da böyle eğilmiş, nefes çıkarmaktan korkarak bü kavgayı dinlese gerekti. Beyhüude yere gösterdiği tecesstise hiddetlenerek ayni sessiz adımlarla Seniha odasma döndü. Yatağına girdi, yorganını çenesine kadar çekti. Belki bir iki saat uyanık kaldı ve düşün- dü. Kavga bir müddet daha devam etmiş, sonra ses- ler gittikçe yavaşlamış, nihayet apartımana tam bir süküt, eski mutlak süküt çökmüştü. Demek Zonguldağa gidilecekti ve Mükerrem Zon- guldağa gitmek istemediği için böyle bir müddet ba- ğırıp çağırmıştı. Belki bir kere daha, belki birkaç kere daha bağırıp çağıacağ, fakat neticede mutlaka mağlüp olacak ve Ankaradan ayrılacktı. Bu kvganın Ferit Kemalle hiç bir münasebeti yoktu. Mükerrem Ankaradan daha ufak ve sakin bir yere gideceğine hiddetlenip kavga etmişti. İtirazlarına bunu bahane et miş ve hakikatte Ferit Kemalden ayrılmayı isteme- miş olamaz mıydı? Böyle olsa bile yine Ankaradan gidilecekti ve Mükerrem Ferit Kemalin kollarma düş- miyecekti. Kollarına düşeceği bir erkek acaba Zon- guldakta karşısına çıkacak mıydı? Çıksa bile kimbi- ür ne zaman, ne kadar beklettikten sonra çıkacaktı. Seniha saatlerce yatağın içinde, sağıma soluna döne döne, gözlerine uyku girmeden sabahı bekledi. Sabahleyin Halit çıkıp gidinciye kadar odasında kaldı. O gider gitmez de Mükerrem yanına geldi. Ge- ceki riddeti hâlâ üstünde ve anlattıkça bu hiddet ar- tarak, kendisine olanı biteni hikâye etti. Halidin on iki on üç gün kadar evvel dairede müsteşarla kavga edeceği tutmuş, iş Vekile kadar gitmiş ve Vekil de müsteşarına hak verdiği için vaziyeti çok nazikles- mişti. Bunun üzerine kendisini Zonguldakta en büyük hissesi, Belçikalılar elinde bulunan bir kömür şirkeli- ne başmühendis tayin ettirmiş ve iş olup bitmeden O da bunun bahsini etmeyi lüzumsuz saymıştı. Şimdi, (filân gün hareketimiz lâzım!) cümlesile herşeyi hal- letmek istiyordu. Ve paraca eline orada ayda yüz İi- ra fazla geçeceği için verdiği haberin sevinçle karşı- lanacağını da ummuş, beklemişti. Bununla beraber, birkaç gün geçip te İstanbula ve oradan Zonguldağa gitmek üzere Ankaradan ayrıldık ları zaman Mükerrem tamamile sakin ve tabil idi. Ferit Kemalden ayrılmış olmaktan hiç te muztarip değildi. Henüz kollarına düşmemiş olduğu için ken- disine bağlanışı pek sathi kalmış ve bir yara açabile- cek mahiyet alamamıştı. Zonguldak deniz kenarı bir yerdi. İstanbula Ankaradakinden sık ve kolây gidip gelinebileceğini düşünerek Mükerrem hattâ memnuna bile benziyordu. Seniha ise hislerini cok ivi gizlediği icin bu havat değişmesinden memnun veya müteessir olup olmadı- Bi asla anlaşılmıyordu. XEV Zonguldağa yaz ortalarında gitmişlerdi. Sonbaher da Nüzhetle karşılaşıncaya kadar Mükerrem hiç kim seye karşı bir alâka ve temayül göstermedi. Acaba bir gün gazetede Prag maslahatgüzarlığına tayinini okudukları Ferit Kemalin yasını mı tutuyordu? Yok sa etraflarmdaki adamları beğenmediği için mi böy le ağır ve soğuk davranıyor, daha iyi birinin meyda- na çıkmasını mı bekliyordu ? İşte nihayet o biraz ata- ip balo gecesi Nüzhetle karşılaşmışlardı. Onun kollarında Mükerrem ilk defa dansettiği Za- man, kardeşinin karısı üzerinde bu gencin daha hiç bir erkeğin yapamadığı bir tesiri yaptığını Seniha derhal hissetmişti. Bu, Ferit Kemalin tesiri gibi ağir, yavaş değil, âdeta âni, âdeta elle tutulup gözle gös- terilecek birşey olmuştu. Ve ondan sonraki her bü- laşmada Mükerremin duyduğu zâfm gittikçe attı - ğmı, büyüdüğünü, herkesçe derhal farkedilecek bir hale geldiğini gördükçe, kendini mutlaka bu çöcüğa vereceğine Seniha katiyen hükmetmişti. Bunun bövie olmamasına ancak Nüzhetin toyluğu, pek toyca ha- reketleri sebebiyet verebilirdi. Halbuki, yirmi yaşın- “daki bu çocuk ayni zamanda da kırkını aşmış kurt- lar derecesinde kurnaz ve pişkin görünüyor, öyle öl- duğunu herkes te söylüyordu. Artık Mükerremin st- kutunu Seniha bir gün, hattâ bir saat meselesi ad- dediyor, hep bunu düşünüyordu. Ve sade yalnızkan değil, başkalarile beraberken de bütün dimağını bü düşünce, sevimiyen lbir koca olan ağabeyisin'n vakti- da aldatılan bir koca olacağı ve bu vaziyetin birta- kım musibeter doğurabileceği düsüncesi işgal ediyor du. Bundan, böyle düşünmekten de ince ve hep renk siz dudaklarına durup dürürken bir tebesslim, istih- .za ve sevinçle dolu ve çok canlı bir tebessüm geli- yordu. (Arkası var)