10 Kasım 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B 10-11- 937 -— — Üniversitede kız ve e rkek talebe yanyana, başbaşa kardeş gibi çalışırlar.. Kızlarımız Ne Alemdeler? Evlilikte Saadet Yok Sanan Bir Kızla Konuştum irini bir duvara dayanmış gördüm. Elinde birtakım notlar.... birşeyler okuyor, bir- şeyler tashih ediyordu. Yanma yak laştım, kendimi tanıtarak onunla konuşmak istediğimi söyledim. Gü- zel iri gözlerine biraz korku doldu, “acaba konuşabilir miyim? Bir mahzur var mı?” gibilerden... Son ra kararını vermiş olacak: — Peki, dedi. Sorunuz anlamak İstediğiniz şeyleri. — Haâyattâ Sizi meşgul öden en mühim şey nedir? diye sordum. — Şimdiki halde tahsilim, — Tahsil saatleriniz haricinde ne yaparsmız? — Tahsil saatleri haricinde en çok ev işi ve temizlikle uğraşmıya çalışırım, — Ne tahsil ediyorsunuz? — Fen şubesindeyim. — Tahsilinizi bitirdikten sonra ne yapmak niyetindesiniz?? — Tahsilimi bitirdikten sonra muallim olarak hayatımı kazan- mak istiyorum. Vazifelerim var. Ablamın çocuklarmı yetiştirece- ğim. — Tuhaf bir vazife, diyorum.. Ablanızın çocuklarını yetiştirmek Bize mi düştü? Balaları yok mu? 'Anneleri yok mu? Siz evlenirseniz kocanız buna razı olur mu?, 9 Katf bir çehre ile: — Ben evlenmek istemiyorum, diyor. — Neden? — Ablam evlendi, mesut olmadı. — Ablanız başka, siz başka. — Annem, ablamı pek genç ev- lendirdi, bedbaht olmasına sebebi- 'yet verdi. Şimdi benim evlendiğimi istemiyor. Ablam çocuklarla kaldı. Tahsili de kâfi leğildir. Şimdi on- ları büyütmek için ben okuyorum. Onları ben yetiştireceğim. Ben de hayatta bunu kendime bir gaye e- dindim. Onlara bağlı kalacağım, — Ya birini severseniz! O zaman da evlenmiyecek misiniz? — Henüz karsıma sevebileceğim bir adam çıkmadı. Sevgi filân ne- dir. daha bilmiyorum. Fakat öy- le birsey olursa, şimdiden ne yapa- cağımı kestiremem. Herhalde evle hirim galiba. Gönül işine birşey de- nemez, — Tahsil hayatınız miinasebetile da'ma erkeklerle temastasınız. Te- Mas ettiğiniz erkekler size karşı, yahut diğer kız arkadaşlarmıza kar &! sizi kadım olarak gördüklerini İhsas eden şevler yapmazlar mı? — Katiyen ben hiçbir erkekten ne kend'me karsı ne de diğer arkadaş lara karşı böyle bir hal gösterildi- Z // Yazan: Suat Derviş A A A S r . aar ğini görmedim. Kadım ve erkeğin birlikte yaşaması bizim gibi genç- ler arasında pek tabii görünmektir. Kim kadındır, kim erkektir?, Ara- mızdan seçilememektedir, Burada tam bir arkadaşlık içinde yaşanılır, Kadın erkek farkı.. Böyle bir zih- niyet, bugün yalnız eskilerde kaldı. Bunun böyle oluşu, meselâ, Ankara ve İstanbula nisbeten daha anane perest olması icap eden, yani göre- neği daha az olan taşra şehirlerin- den de Istanbüla Kiz talebe aâkinı yapılmasile'sabittir. — Eğlenmek istediğiniz zaman nasıl eğlenirsiniz.. En çok sevdiği- niz eğlence nedir? — En büyük eğlencem - sinema- dır. Eğlenmek istediğim zaman si- nemaya giderim. — : — Sinemayı niçin seversiniz? — Sinemayı; hayatta hergün gör miye alışık olmadığım başka bir ha yatı bana gösterdiği için severim, Değişiklik için... Sonra sinemada moda resimler gördüğüm 'zaman pek hoşlanırım. Müzik parçaları din lemek te ayrıca bana zevk verir, — Sinemayı sevdiğinize göre, iç. lerinden tercih ettiğiniz artistler de vardır. Artistlerin hususi Hayatla- rile filân meşgul olur musunuz? — Artistlerin hususi hayatlarile filân hiç meşgul olmam. Tnlîü Sey- rettiğim yıldızlarda bazısı diğerle- rinden daha ziyade hoşuma gider, O kadar. İiŞ Sınıfta da öyle.. — İstanbullu musunuz? — Hayır Adanalıyım, — İstanbulda herede yaşıyorsu- nuz? — — Gedikpaşada bir pansiyonda, Ortahalli bir ailenin kızıyım. Ayda otuz beş liram var. Şehzadebaşında bir ahçı var, orada sabah, akşam yemeklerini yiyorum., Kahvaltımı evde yapıyorum. Odamı da kendim topluyorum. — Spor sever misiniz? — Çok severim. En çok sevdiğim tenisti. Fakat burada oynryamıyo- rum, Üniversitede galiba bir spor tertibatı yok. Olsa aramızda bir spor klübü ne iyi idi. — Hayatta en büyük saadet siz- ce nedir? — Zenginliğe, refaha malik ol- mak, Bilmiyorum ya!.. Hayatımı kazanmca mesut olabileceğim ve refahım arttıkça saadetim artacak zanned'yorum. Gülüyor: - — Fakat size şunu söyliyeyim ki, diyor, hayatta hazıra konmak istemiyorum, Bunun için hiç kim- seden birşey beklemiyorum. Hayat ta saadeti ve refahı yalnız kendim- den bekliyorum. Bir Mihracenin Kızı Pehlivana Gönül Vermiş Epeydir Londrada oturmakta olan Hindistanın Sarawak Mihracesi Ba- ba'nın küçük kızı, Bob Gregori adın- daki serbest güreş pehlivanlarından birine âşık olmuştur. Aralarında evlenmek üzere anla- şan iki genç, kararlarını, Mihraceden habersiz olarak çoktan vermişlerdi. Mihracenin kızına vereceği büyük servetle serbest güreşçiye çok lüks bir salon açılacaktı. Güreşçi orada pehlivanlık hevesini amatörce geçive cek ve kibar muhitlere girebilecek bir meslek edinecekti, Kızının bu kararından haberdar 0- lan zengin Mihrace gazetelere ver- diği beyanatta: — Böyle bir iş yaparsa kızımı he- men mirasımdan çıkaracağım, demiş tir. Mihracenin bu tehdidine rağmen Pehlivan Bob pehlivan yakaladığı avı brrakmak niyetinde olmadığını söylemiştir. TAN Fransada Halli Müşkül Bir Mesele! ransız adaleti, gelinini na- F hak yere öldüren Josephin Mary adındaki ihtiyar cadıyı ida- ma mahküm etti. Ortada cana kı- yacak hiçbir sebep yokken gelinini öldüren kadın şimdi tirtir titriyerek idam saatini bekliyor. Fakat adaletin kesmiye karar verdiği Mary'nin başını gövdesin- den ayıracak giyotini işletecek cel- lâdı bulmak kabil olabilecek mi? Vâkıa Parisin bir cellâtbaşısı var dır. İsmi Deibbr olan bu adam, i- dam mahkümlarını, âdeti veçhile soymıya, kafalarmı traş ettirmiye ve nihayet başları gövdeden ayıran bıçağın altına yatırmıya memur - dur. Fakat cellâtbaşı, babası gibi kadın kafası kesmemiye ahdetmiş- tir. Fransız - ihtilâ- linde ve onu takip eden kanlı günler de Fransız giyo- tinleri pek çok kâ d başt doğradı. O zamanki cellât- lar mahkümların kadın, erkek ob duklarmı tefrik © decek ne - vakte, ne de ayrıca bir hakka maliktiler. arıl harıl insan kesildiği de- H virler biraz sükünet bulup idam mahkümları seyrekleşince muhtelif vehimler ve pek çok ina- nişlar meydana çıktı. Paris cellât- larmdan ikisi birer kadın idam et- tikten birkaç gün sonra anlaşıla - mıyan sebeplerle arka arkaya öl- düler. Cellâtlarm kadın kestikten sonra sebepsiz ölümleri, Paris cel- lâtları arasında bir evham salgını *yapmıştır. Kadın kesmenin uğursuz geldiği-kanaati halk. tabakası ara- sında yavaş yavaş yerleşti. O ta- rihlerden sonra idum mahkümu bir kadını giyotin altına sürükliyen cel lât bulunamadı. Kadın idamlarından halkın da tik sinmesi pek fazla olduğuna dikkat eden hükümet adamları, elli sene- dir idama mahküm edilmiş kadm- ların cezalarını kürek mahkümiye- tine çevirmeyi âdet edinmişlerdir. Fakat bu sefer bir nümune olsün diye Josephin Mary'nin başmın be- hemehal kesilmesini adalet ısrarla talep edecek gibi görünüyor. Bu vaka dolayısile Fransada elli sene evvel son olarak idam edilen iki kadınm giyotin altına nasıl sü- rüklendiklerini tasvir eden kanlı sa tırları alıyoruz. Franda idam mahkümu ola- rak ilk defa başı kesilen ka dının ismi, Anne Le Clere'di. 1793 senesi teşrinievvelinin Ü- çüncü günü Carrousel meydanında idam hükmü icra olunmuştu. Anne Le Clere, asil bir ailenin kızı değildi. Fransada yalnız asil ol dukları için kafaları kesilmiş ka- dınlardan olmadığı halde Anne Le Clere'le kadmların giyotin altında can verdikleri devir açılmış oldu. 1793 te yapılan bu idamdan 1803 senesine kadar geçen müddet zar- fında Fransada başları kesilen ka- dmların adedi iki bin yüz altı ta- nedir. Fransanm her vilâyetinde ka dm idamlarının biribirini takip ettiği o kanlı senelerde Paris mıntakasmın hissesine pek az ka- dım başı düşmüştür. Paris havza- smda idama mahküm edilen dört yüz otuz bir kadından yalnız altı ta nesinin başı kesilmişti. Müfebaki mahküm kadmların'cezaları küre- ğe veya hapse çevrilmiştir. Bunun sebebi; Fransa kralı On Altımcı Lu- inin başmı giyotin altına eğen meş- hür Paris cellâtlarıdan Charles - Henry Sanson'un 6 mayıs 1802 ta- rihinde Birinci Consul'e hitaben çok cesaretli ve ağır bir lisanla yazdığı şikâyet mektubundan sonra vilâ- yetlerde mütemadi yapıldığı halde İhtilâl zamanında giyotine götürülen bir kadın.. Katil Kadının Başını Kesecek Cellât Yok! Gelinini öldürdüğü için idama mahküm olan ihtiyar Mary Pariste fazla kadın kafası kesilmez olmuştu. Paris mıntakasındaki idam mah- kümu kadınların mühim bir kısmı başlarmı kurtarırken vilâyetlerde müthiş bir gayretle kadın idamları devam etmişti. 1826 senesinden Konturatla Öldürülen Bir Adam Greta Garbonun Kardeşi Kendisini Yok Etmiş Emsalsiz sinema yıldızı İsveçli Gre- ta Garbonun bir erkek kardeşi oldu- ğunu bugün bilenler pek azdır. Garbonun evvelce aktörlük eden bu kardeşi hâlâ yaşıyor. Fakat Am_e- rikan film şirketlerine imzaladığı bir kunturatla kendini dünya işlerinden yik etmiştir. Greta Garboyu sinemaya bağlıyan şirketler, onun bir de Sven Garbo adlı hem aktör bir erkek kardeşi olduğunu izitince hemen İsveçe koş- muşlar, Hemşiresile beraber çifte yıl dızlar şeklinde film çevirtmek heve- sine düşmüşler Fakat filmcilerin ümitleri boşa çıkmış, Gretanın biraderi aktör Sven Garbo Amerikan filmcilerine göre a- haliye gösterilmekten ziyade gizlen- 1846 senesine kadar Fransa vilâ- yetlerinde başları uçurulan kadın- lar adedinin bin üç yüz on sekiz ol- duğunu yazmakla işin dehşetini an latmış olabiliriz. aristen uzak yerlerde kadın idamlarının mütemadi art- tığını görenler ceza kanununun hiç nazarı itibara almmıyan 27 inci maddesini 0 zaman hatırlatmışlar- dı. O maddede “idam mahkümu bir kadın gebe olduğunu bildirir ve ge beliği de anlaşılırsa idam hükmü doğuruncaya kadar tehir olunur.,, kaydi vardı. Bu kayitten istifade etmiye kal- kan bazi kadınlar birkaç ay daha hayatta kalabilmek imkânlarını bu labilmişlerdi. Paris cellâtlarını kadın kesmemi- ye ahdettiren iki mühim idam var- dır: 27 şubat 1872 de Catherin Ger- boud'un kafasını kesen cellâdın bir hafta içinde sehehi bir tiirlii anla- şılamıyan bir hastalıkla öldüğü gö rülmüştü. O cellâttan sonra Parisin başcel- lâdı olarak Roch tayin olunmuştu. O da 3 knunevvel 1876 da Sophi Bonyon ismindeki kadını giyotine sürüklemişti, akat birkaç gün sonra cel- lât Roch ta anlaşılamıyan bir hastalıkla ölüvermişti. Roch'tan sonra cellâtlık vazife« sini alan Louis Deibbr, kadın idam larını yapamıyacağını bildirmişti. Bugünkü cellât kadın idamları- nı yapamıyacağını resmen bildiren Louis Deibbr'in oğludur. O da babası gibi kadın kafası kesmek niyetinde değildir. Gelinini haince ve sebepsiz öldür- düğü için geçen gün idama .mah « küm edilen Joseuhin Mary, dolayı- sile Fransızlar biribirlerine şunu soruyorlar: Kanun ve adalet bu cadının ida- mını istiyor. Fakat acaba cellât ne diyecek?. —) ——— Aksarayda Buzhane Konya Aksarayı (TAN) — Un fab rikasında elektrik kuvvetinden istifa. de edilerek tahta imal etmek üzere küçük bir atelye açıldığı gibi bir buz- hane de vücude getirilmiştir. Buzha- neden tacirler ve halk istifade et- mekte, birçok maddeler orada muha»- faza olunmaktadır. meğe müstahak bir artistmiş. Bin- lerce dolarlık bir başka şekilde bir mışlardır. Erkek kardeşinin o kadar berbat kunturat imzala- bir vaziyette ortaya çıktığı taktirde Greta Garbonun şöhretini mahvede- ceğini düşünen Amerikalılar Sven'e mühim bir para vererek aktörlükten çekilmeğe ve dünya üstünde yaşadı- ğını belli etmemeğe razı etmişlerdir. Bu kunturat Greta Garbonun Ameri- kan şirketlerile kunturatı devam &t tikçe muteberdir. Aktör Sven imzaladığı kunturata bugüne kadar riayet etmektedir ve asıl ismini değiştirip Gustafsson is- mini almıştır. kunturat imzala.- mağa gitmiş olanlar Sven Garbo ile

Bu sayıdan diğer sayfalar: