MEMLEKETTE Samsunun En Çok Göze Çarpan Samsun parkındaki Atatürk heykeli amsun, 2I (Tan muhabirin. den) — Samsun, çalışma hayatı bakımından göze çarpan bir bususiyet arzediyor. Bellibaşlı bir ihraç iskelesi oluşu ve hinterlan - dında yetişen muhtelif mahsullerin idrakinden ihracına kadar geçen devreler içinde bütün ticari ve 81- nai hareketler, Samsuna büyük is- tifadeler temin ediyor. Srvas halısı, Amasya meyvaları, Çarşamba sebzeleri için hemen he- men yegâne istihlâk ve ihraç yolu hep Samsun iskelesidir. Bu sene tütün, herkesin bildiği gibi bol olmuştür. Amerikan kum- panyaları ile Inhisar idaresinin bu meta üzerindeki faaliyetleri hara- retlidir. Tütün işçiliği ile geçinen yevmiyeli smıf, sıkı bir faaliyetin ateşi altmda çalışarak ekmeğini şıkartıyor. Ss amsunun dsr ve sıkışık ya- pılışma rağmen, her şey gözönlindedir. Şehri bir uçtan bir uca kateden cadde, belkemiğidir. Onun üzerinde hükümet konağın - dan tutunuz, bütün resmi daireler bulunduğu gibi, vali evinden en mütevazi şekline kadar hususi meskenler var, Oteller, lokantalar, kahveler, bilhassa kahveler bu cad | denin Wzerindedir. Samsunun parkı, kendisinden bahsettirecek kadar güzeldir. Şehirle deniz arasına ku- Yazan : her fırsatta | rulan bu güzel bahçe, halkın en sevdiği bir mesire Yerini teşkil e. diyor. Titiz bir dikkatle kurulmuş olan bu yeşillik kümesi, ihtimamla besleniyor. Daimi bir bakım faali. yeti ile budanan ağaçlar, temizle- nen yollar ve açılan tarhlar, muh- telif iklimlere mahsus ağaçları bi. le istikballerinden endişe edilemi- yecek bir gürbüzlüğe Kavuştur - muştur. Umumi bahçelerde gördüğümüz “Yerleri kirletmek yasaktır”, “Çi. çeklere dokunmayınız, gibi ihtar. ları burada göremiyoruz. Bu ya- saklar: Koparma! Gülleri kırmak bahar i- çin sızıdır Koparma! Çünkü çiçek, tabiatin kızıdır, Şeklinde" zarif" ve 'Tâkik “cümle lerle ifade edilmiş. Bahçede kaç levha varsa o kadar beyit, nasihat ve espri var. amsunda garip bir şey var. Kömür geceleri satılıyor. Bir eşeğin sırtına yükledikleri iki torbanın peşinde gece yarısı: — Kömür, kömür verelim, kö- mür! Diye mahalle aralarında bağır bağıra gezen köylülerin sesi, bazan sizi derin uykunuzdan uyandırabi- lir, Elektrik ziyası altında bile mahi- .. Çorluda Bir Hapisane Yapılacak Edirne, (TAN Muhabi- rinden) — Adliye Vekâleti, 938 yılı içinde Çorluda bir umumi hapisane yaptırmıya karar verdiğini bildirmiştir. Hapisanenin yeri hazırlan- mak üzeredir. Edirne umumi hapisane. sinin kadrosu günden güne artmaktadır. Buradaki mah- kümların Ziraat hayatı ve terbiyesi ileridir. Vilöyet çiftliği bu yıl, Dertli Musta- fa Bey çiftliği de 938 yılın. da Vekâletçe satın alınacak tır. Ayrıca Ispartada staj görmekte olan 36 halıcı da tezgöhlariyle Cezaevine g€ tirileceklerdir. saaaaaasesamamaameşeeaeeee İra mi Lİ: > Çanakkale Ile Biga Biga (TAN) — Yenialmanson sistem iki lüks otoblis, kasabamızla Çanakkale arasnda akşam sabahı muntazam servisler yapmıya başla- mıştır, 120 kilometreden fazla olan Çanakkale yolunu bu yeni arsbalar a- zami üç buçuk saatte katetmekte, be- her yolcudan 70 kuruş Geret almak- tadır. Köylü sigaraları Burada şimdiye kadar el altından gizli satılmakta olan altı buçukluk garaları her tütüncüde serbest satii- mıya başlamıştır. Bu sigaralara halk gok rağbet göstermektedir. Mut Bir Kaza S'lifke (TAN) — Mut yolunun Kis İköyü civarmda bir kamyon kazası o) muştur, Şoför Kırımlı Hasanın idare sindeki yilk kamyonu devrilmiş, üç kişi pek hafif yaralar almak suretile tesadüfen kazadan kurtulmuşlardır. yeti seçilemiyecek olan bu madde, İstanbulun bozası, dondurması, mr ALI RIZA SEYFİ : Ea oni Bu sırada Tanrıyar da kilimi çekmiş bulunuyordu; lâkin bu ker. gaşalıkta yerde yatan zavallının bileğini kesip şişirmiş olan kanlı ipin düğümünü kesmeyi unutmamıştı. Yarı ayağa kalkmış ve başlan aşağı titriyen takatsiz mahlüka pek güzel arapçasile: — Kendini topla, ardımızdan ayrılma! diye gürlemişti. Ateşli silâh o zaman Avrupada, Türkiyede pek âlâ kullanılıyorsa da Faslilar, Berberiler arasında daha yer bulmutmıştı, Şimali Afrika hal kı tülek ve tabancanın korkunç tesirini, şöhreti Avrupayı tutmuş olan 'Türk leventlerinden öğrenmekte idiler, Şimdi bu Türklerin ellerinde tuttukları ateşli silâhlar yerliler için AkKDENIZ sır buğdayı gibi acaba niçin gece yarısı satılıyor? Yeni orman kanununun tatbika- ti dolayisie, bazı kimselerde hâstl olan telâştan istifade etmek İsti - yen açıkgözlerin kurnazca bir plâ- nt mı? Yoksa âdet mi? Müşahedeme göre, bunların ber ikisi de varit, Ağaç kömürü dev - rinden taş kömür devrine intikal eden cemiyetin bu İstihalesi esna- smda nadirleşmiye başlıyan ağaç kömürü; gelen kışa karşı kendile- rini vaktinde hazırlıyamıyanlar İ- çin aranır bir cevher mesabesine girmiştir. Şimdi Samsunda odun piyasası da hararetlidir, Çarşamba orman- larından yüklenen kağnılarn 'gi - cırdıyan tekerlekleri üstünde ma. | halle arılarmda gezdirilen uzun boylu ağaçlar, iştahlı müşterilerin evleri önüne yatırılıyor ve yarıcıla rın gelişlerine kadar orada bırakı- iyor, Yarıcıların gelmesi tıpkı “Ame- denlâklak,, mevsimi gibi muayyen mevsime bağlı bir geliş. Bunlar, sirtlarman asılı baltaları ile grup halinde civar köylerden iniyorlar... Bütün bir kış mevsimini yarıcılıkla geçirip geçinen bu behadırlar, yazın #âyfiyeye giden zenginler gibi ce- bi dolu bir refah ile köylerine dö * Ancak, odunların gelmesi ile ya- ncıların şehre inmesine kadar ge çen mevsim zarfında odun alıp ta Kapılarının önünde sokakların orta Yerlerine kadar yığdıranların ra - hatı hemen hemen kaçmıştır. Bir- çokları, bir mütecavizin küstah ellerinden kurtarmak kaygusile 0- | dunlarını biribirlerine çivilerle mıh- ladıktan sonra ancak rahat bir uy kuya varabiliyorlar. ulâsı, mütevekkil, mütesa - nit, gayretli bir iş hayatı Samsunun en çok göze çarpan hu- susiyetidir. İşsiz yoktur. Gayesiz - liği kendilerine iş edinenler müstes na olmak üzere herkes çalışır. Kah- | velerde, tavla gürültüleri arasmda herhangi bir ticaret işini hâlledive- renler ekseriyeti teşkil eder, Kahve dedim de aklıma” geldi. Geçen gün belediye civarmdaki kah velerin önünden geçerken içerde domino oyniyan bir kadın gözüme ilişti, İnanamadım. İçeri girip bak- tım, Evet, bir kadın.. Karsısmdaki erkeklerle karşı karşıya enerjik bir oyuncunun mehsretlerini göstere- rek domino taşlarmı mermer ma- saya diziyor. Bu kahvede bir kaç köylü kadm da çaylarını yudum yudum içerek rejimin okadmlara verdiği geniş hürriyet hakkından Arasında otobüs kalın ve beğ buçukluk ince köylü si-/ Yolunda | istifadenin lezzetini tadıyorlar, Gr Herkesin üzerinde ittifak ettiği bir hakikat şam her yemekten sonra günde 3 de- fa kullanmak şartile AADYOLIN Dişlerinizi tertemiz, bembeyaz ve sapsağ- lam yapar. Ona yir- minci asr kimyasının harikalarından biridir, denilebilir, Kokusu gü- zel, lezzeti hoş, mik- roblara karşı tesiri yüz- de yüzdür. ADYOLI Kullananlar, dişlerini en ucuz şeraitle sigorta ettirmiş sayılırlar Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra günde 3 defa Vitamin « Gıda - Kalori - Sıhhat Pirinç - Yulaf - Mercimek - Buğday - İrmik - Palateş Mısır - Arpa - Bezelya * Çavdar « Türlü < Badem. HASAN ÖZLÜ UNLARİLE Çocuklarmızı besleyiniz ve büyütünüz. x Yüksek evsafa malik Hasan özlü unları yavrularm gürbüz, tombul ve canlı ve sıhhatli olmasını temin eder, Beynelmilel sergilerde kazandığı altm madalyalar ve zafer nişanlarile ve birincilikle ihraz ettiği diploma» larla cihanşilmul göbret kazanmıştır. Yalnız ve musirren Hasan dnarka- sın: İsteyiniz. Bütün bakkaliye ve eczânelerde bulunuz. LANLARI KAP amansız birer ölüm ferman: idi, Herkes yabancıların üzerine atılmak için biribirini kışkırtırıyorsa da bu görünür belâyı göze alıp ta öne düşen yoktu. Tanrıyarın tabancası sapile kafası yarılmış olan zenci herif öfke- sinden ağzı köpürerek ve kanlı gözlerini açarak: — Ne duruyoruz?.. İki Türkten mi korkuyorsunuz? diye ilerile- mek İstedi, ona bakan balk kümesinde de her taraftan bir dalgalanma göründü: — Vurun, öldürün Türkleri! gürültüsü yükselmeğe, o canlı deniz git. tikçe daralmağa başladı. Bu sefer Salman tabancasını kaldırdı; * Delikanlı boş yere adam öldürmek istemediği halde, bu zebellâ zenei- Ressamı : MÜNİF FEHİM nin canmı yakmaktan başka şimdilik kurtuluş yolu olmadığını Anla. mıştı. Yavaşça yanmdaki Tanrıyara dedi ki: — Tanrıyar, ben şimdi bu kara şeytanı bir bacağını kursunla kı. racağım; 8en öfkene kapılma da o düştüğü sırada deniz kıyısına, yol. daşların yanına doğru çekilmeğe bakalım... Tanrıyar dişleri arasından; — Bu çıplak heriflerden mi kaçacağız Salman?.. Lâkin artık vakit kalmamıştı. Salmanm tabancası alev saçarak güm- ledi, uzun boylu zenci ikinci defa olarak yere kapandı,lâkin bu düşü. şü öyle sessiz olmamış, kalm dudaklarından acı bir inilti çıkmıştı. (Arkası vari