EĞİTMEN KURSLARI Edirnedeki Kurs Bu Yıl 97 Mezun Verdi Mezunlara Merasimle Diplomaları Verildi, Derhal Vazifeleri Başına Gittiler Birinci kurs devresini bitiren Edirne Eğitmenleri birarada. Edirne, (Ten muhabirinden) Yedi aydenberi kurs gören 97 eğit - men şehadetnamelerini almışlardır. Bu münasebetle yapılan merasimde General Kâzım Dirik, Edirne ve Kırk lareli valileri bulunmuşlardır. Diplo malar, Gazi yatı okulunda verilmiştir. General Kâzım Dirik burada, bir nu- tuk söylemiş, buna Eğitmen şefi Fe rit Oğuz cevap vermiştir. Köy Eğitmenlerini Şekliyen köy - ler beli olduğundan mezunlar derhal vazifeleri başını gitmişlerdir. General Kâzım Dirik, köy bürosu yayım serisinden hazırlanan 125 ta - ım kitabı hem Eğitmenlere, hem öğ retmenlere armağan olarik vermiş- tir. Gelecek 938 yıl kursu için şimdi- den ve Tekirdağ ile Çanakkale de he- saba katılarak 200 kişinin okutulma #i, maksadile hazırlık yapılmaktadır. Kursun (Eğitmenler okulu) adm a- lacağı sanılıyor, Nalbant ustalari kursu Öumhuriyet Bayramında Trakya nalbant ustaları kursu İstanbulda Se I oiye mektebinde açılacaktır. Ziraat Vekâleti bu kararı pek beğenmiş ve kursun programmı vermiştir. Kur#- ar üçer ay devam edecektir, Umumi müfettişlik köy büroları kazalardaki cahil, bilgisiz nalbantları kurstan ge- girecektir, Kursun devamı müddetin ce her ay nalbandm evine on ve ken- disine beş lira verilecektir. Nalbant- Jar ayrıca Selimiyede beslenecektir. Yetaklarmı vekâlet vermiştir. | Aşçılık ve meyvacılık kursu ” Köy gençlerinden kırk kişi Cum - huriyet Bayramında Edirnede açıla - cak ziraat usta kursuna gireceklerdir. 'Bir buçuk yıl sürecek olan bu kurs YL ML için Trakya vilâyetleri onar genç ayır muş, bütçe ve kadroları ile öğretmen- leri de gelmiştir. Bunlar ağaç fidanı, aşr, meyva, hayvancılık, tavuk, ve tavşancılık, arıcılık, sütçüllik ve pey- nireilik Otatbikatmı (göreceklerdir. Köy kalkınmasında bu kursların ro- Wi pek büyük olacaktır. Tay ve boğa yetiştirme çiftliği Çorlunun Köprüce ve Şerefli çift. liği bu sene de umumi müfettişlik. çe kiralanmıştır. Buralarda 250-500 tay ve boğa yetiştirilecektir. 937 de yetiştirilenler vilâyet köylerine dağı. tılmıştır. Boğular daha ziyade örnek köylerde teksif edilecektir. Boz irk saf kan bir boğa köylüye 40—50 li- raya mal edilecektir. Eneme grupla- rı da bir yandan çalışmaktadır. U- mumi müfettişlik baytar müşaviri Şevki Ozer bu işler için bir aydan. beri kazaları dolaşıyor. GEM ER Beyoğlu Halkevinde Bir Konser Verildi Beyoğlu Halkevi müzik kolu, dün, evin müsamere salonunda çok güzel bir konser vermiştir. Konseri, Konservatuar Profesiirle- rinden B. Seyfettin Asal idare etmiş ve çok kalabalık bir kütle tarafmdan zevkle dinlenmiştir. Konseri veren gençler çok alkışlanmışlardır. pla eş Beşiktaş Halkevinde Güzel Bir Balo Cümhuriyet bayramı şerefine ©v- velki akşam Beşiktaş Halkevinde bü- yük bir balo verilmiştir. Yüzlerce da- vetlinin iştirak ettiği balo nezih bir sekilde ve #amimi bir ahenk ve neşe içerisnde geç vakte kadar devam et- miştir. Urfada Kaçakçılığa Karşı Tedbir Urfa, (TAN) — Şehrimizde ümran eserleri çoğalmakta ve göze çarpmak tadır, Asri binalar ve dükânlar git- tikçe çoğalmaktadır. Yeni yapılan caddeler ve park pek güzeldir. Bele- diye Reisi Omer Alay, Urfayı turis- tik bir gehir haline getirmeğe çalış- makta, her hususta çok gayret gös- termektedir. Urfanın ve Urfalıların mühim bir dertleri vardır ki o da her gün biraz daha fakirjeşmeleridir. Bunun sebep leri arasında ziraat tarzının eskiliği- ni, banakların matlüp derecede kre- 4 vermtemelerini, umumi nakilyatm bugünkü iktısadi şartlara uymadığı ni da saymak mümktinse de en esaslı âmilin kaçakçılık olduğuna süphe yok tur. Yalnız Urfayı değil, maslesef bitin cenup vilâyetlerimiz! kemiren kaçakçılık merkezleri Urfanm karşı. sındaki Cerebius, Arappınar, 'Teleb. yaz ve Resülayn hudut kasabalarıdır. Vatanrmızn kapısı dibindeki bu ka- sahalarda kaçakçılık le mesgul bü- yük mağazalarm sermayesi iki mik yon İfrayr bulmaktadır. Bu muazzam gervetle yapılan kaçakçılık ise cemup vilâyetlerimizi ve bilhassa Urfayı mü teessir etmektedir. Mücadelenin tesirleri Muhafaza teşikilâtı hudut boyun- da çok güzel çalışarak kaçakçılık ile mücadele halinde bulunmakta ve bu. hun iyi tesirleri görülmektedir. Pa- kat, derdin kökü maalesef henüz ta- mamen kesilememiştir. Urfa valisi Kâzım Demirer, açilan mücadeleyi şiddetlendirmiye Karar vermiştir. Bunun İyi tesirleri derhal kendisini göstermiştir. Kaçakçılık derdi imha edildikten son ra Urfanm ve Urfalıların zenginliğe doğru kogacağı muhakkaktır. ah Tarih Sergisi Büyük Rağbet Karşısında Dolmabahçe sarayında açılan Ta- rih sergisi, gün geçtikçe artan rağ- bet görmektedir. Bunu nazarı dikka- te alan alâkadar makamlar serginin kapanmasını bir ay sonraya birak- muşlardır. : Müzeler Umum Müdürlüğü de, Sa- raym bayramlaşma salonunda vücü- ğe getirilen beykel galerisinin yanm- da bir araba sergisi meydana getir- mek için faaliyete geçmiştir. Bu galeride, eski devirde kullanılan ara” balar tekâmül sırasma göre tertip ve teşhir olunacaktır. Maarif Vekâleti, Tarih sergisini de daimi bir sergi haline getirmek tasav vurundadır. Bunun için tetkikat yap” tırmaktadır. TAN ' Sinema Garbo Öyle şöhretler vardır ve biz onle- rı öyle yüksek görmiye alışmısızdır ki, biç bir zaman onlarında bizler gibi bir ana baba evlâdı olduklarını, onların da yemek yediklerini, onların da uyuduklarmı ve nihayet sonlarn da yıllarca'çocuk adını taşıdıklarını hatırlamaz veya hatırlamak isteme - Bir iki gün evvej gelen, Fransız g9 zetelerinin birinin muhabiri, İsveçe gitmiş ve orada, Greta Garbonun kim olduğunu, yüksek bir sanat zirvesine çıkmadan evvel nasıl yaşadığını Öğ- renmek istemiş. Öğrendiği şeyler, hakikaten herke- sin hatırma yukarıda söylediğimiz şeyleri getirecek mahiyettedir. Şimdi sözü ona birukalm:. “Gretayı tanıyan iki genç kız var- dı, Bunların ikisi de benim suzlim ü- zerine: “— A, elbette, dediler, Biz Grets- Yı iyi tanırız. Bu mağazaya geldiği zaman ufacık bir kızdı. Daha on iki yaşında idi. Kimse ona ehemmiyet vermez, onu çocuk addederdi. Greta burada tam beş sene çalıştı. “— Beş sene sonra ne oldu? Bu- Tadan çıktı mı? — Hayır, yine burada çalışıyordu. Bir gün bir film kumpanyasına men sup bazı artistler geldi. Öteberi sla- caklarmış. Gretayı görünce, içimizde en iyi giyinen, en güzel onu buldular. Bir tanesi filmde ona, terzihane man keni rolü yaptıracaklarını söyledi Greta böylece filme girdi. Hemen bu rolünden sonra da kendisi baş artist olarak bir filme angaje edildi. “— Onun hakiki adı Greta Garbo mudur? “— Haym, biz onu Greta Gustaff- san diye tanırız.” © İşte size sanat şöhretinin içyüzü.. Ertuğrul Sadi Tek TİYATROSU (Bu gece) KADIKÖY SÜREYYA Sinemasında (Çamurda Zambak) N Aleminde DUY Büyük Yıldız Greta Kimdi ? Garbo beyaz perdeye ilk çıktığı günlerde “ÖLÜM Beyoğlunda Tepebaşında Asri Sinema Sabık Direktörü YANI TERZOGLU vefat etmiştir. Cenaze merasimi bu- günkü Pazartesi 1 Tegrinisani 1987 de saat 16 da Beyoğlunda İstiklâl cad desindeki Rum Panayia Kilisesinde icra olunacağı teessürle ilân olunur. Validesi Anastasya Terzoğlu Kardeşi Anastas Terzoğlu İİ Lİ ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Krş. 1 Sene (2800 Krş 750 GAy 1500 400 SA 000 - By Ap e. Milletlersram Posta ittihadına dahil olmıyan memleketler için 0.16.9.35 3 İl.os Radyo Bugünkü program: Öğle Neşriyatı:, Saat 1230 Plâkla Türk musikisi 12,50 Havadis, 13,05 Mabtelif plâk neşriyatı 14 SON. Akşam Neşriyatı: Bant 18.30 Plâkin dans musikisi 19 Kon- ferans: Ali Kâmi Akyiiz (Çocuk terbiyesi) 190 Çocuklara masal: Bayan Nine taras fından 20 Rafat ve arkadaşları tarafımdan Türk musikisi ve hali şarkıları 20,30 Örer Rıza tarafından arapça söyler 20,45 Belma ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları (saat syarı) 21,15 Radyo fo nik opera, (Karmen) 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı 2240 Plâkla sololar, opera ve operet parçaları 23 SON. 21,50 Prag: Senfonik konser (Seha- bert), MAFİF KONSERLER 7,10 Berlin kısa dalgası: Sabah konse- fi (8,15: Devamı) 9,20 Paris ka dalçasır Plik konseri, 9,45: Keza. 10,30: Keza, : Keza. 13: Keza, 13 Berlin kısa dal musiki (115: Devamı). 13. 10 Bükreş: Marş, vals, uvertürler (opera lardan), 14,15 Paris kısa dalgası: Nisten konser nakli. 15 Paris kısa dalgası Gre- sobleden konser, 1745 Berlin K. D. Eğ lenceli musiki 18,02 Bükreş: Plâk konse- ri. 18,435 Prag: Koro ve orkestra, konaş malar, 18,50 Berlin kısa dalgası: Hafif masiki. 20 Berlin kısa dalgası; Halk dans ları ve şarkıları. 20,10 Breslaa Lâipsig, masikili köylü programı 20,10 Prag * Halk konseri. 20,30 Peşte: Plâk konseri, 20,35 Bükreş: Plikla karakteristik dans. lar, 21,1$ Kolonya: Haendel, Bach, Vival- di, Haydn vs. 2115 Prag: Mözart'n eserlerinden mürekkep musikili süit, 21,30 Peşte: Orkestra (Gluck, Mozart, Sikloş, Locatelli, Lisrt.) 21,30 Stokholm; Orkes tra ve keman konseri. 22.45 Bükreş; Ha- Gif musiki nakli, OPERALAR, OPERETLER 18,55 Viyana: Richard Vagner'in (Par. silal) operası. . ODA MUSİKİSİ - 18,45 Peşte: Salon kemteti. 19,45 Bük. reg: Theodoresco kuarteti (Beethoven), RESİTALLER di 16,30 Paris ksa dalgası: Şarkı resitali SEA herk en Eğ Sopran şarkıları 21,30 Bökreşi konseri, 22.05 Bükreş: Şarkı DANS MUSİKİSİ 33,30 Lüypzig. FRANSIZ SİNEMACILIĞININ Bu Aksam SAK ARY A Sinemasında Şimdiye kadar hiçbir filmde beraber oynadıklarmı görmediğimiz mua zzam bir temsil heyeti, HARRY BAUR . MARİE BELL». RAİMU - P. RİCHARD WİLLM - PİERRE BLAN- CHAR - FERNANDEL - FRANÇOİSE ROSAY - LOUİS JOUVET gibi en büyük Fransız artistleri tarafından oynanmış BiR BALO HATIRASI SUPERFILMININ ilk irsesi miin asebetile BUYUK GALA Bu film, VENEDİK MÜSABAKASINDA EN BÜYÜK MUKAFATI KAZANMIŞTIR. BIR ZAFER! — GÖRÜLMEMİŞ Localar satılmıştır. Kalan birkaç numaralı koltuktan istifade ediniz Telefon: 41341, Fiyatlarda hiçbir zam yoktur. BİR MEVZU Bütün varlığımı bu yanış kaplamakla bere- ber, yüreğinin bir tarafında eline çocuk gelen bu genç kadının uğrayacağı felâkete karşı bir merhamet ve bir esef içinde belki bir yer kalmıştı. Evlerinin kapıma kadar giden yokuşun önünde, başka bir yola sapacak bir adam edasile Halit durun ca, Seniha yavaşça sordu: — Kapuza gideceksiniz, değil mi? O, kısaca ve bıçak gibi sert bir sesle: — Evet, dedi, — Oradaki beş on evin en büyüğü imiş. Bahçe or- tasında iki katlı bir bina dediler. Bir söz söylemeden yürümiye başlamıştı. Seniha: — Biz eve gidelim, değil mi ? diye sordu. Xine o kısa ve bıçak gibi cevap: — Evet Ve Halit iki kadma da ayni derecgde lâkayıt, ken- dilerini bırakıp geçti. Onun nekadar kendi canmdan başka bir şey düşün- mez bir adam olduğunu Seniha bu hareketinde bir kere daha görüp anlamıştı. Duyduğu büyük acı, da- marlarnda gyni kan dolaşan kızkardeşine kendisini biraz olsun, bir dakika olsun yaklaştırmıyordu. Bir- den bu hal, sanki muhabbetli bir kardeşmiş gibi Se- nihanın içine dokundu. Ve ylireği öyle kırıldı ki, Ha- Hide: “Ne yapacaksm? Metin ol, aman elinden bir ka“ za çıkmasın!,, gibi bir şey söylemeyi fazla buldu. E- vin yokuşunu çılkmıya başladıktan sonra birden , durdu, aşuğınm karanlığmda gittikçe uzaklaşan, ufa lan adama görülmez oluncıya kadar, yok oluncıya ka dar baktı. Acaba ölmiye mi, yoksa öldürmiye mi gi- diyordı Ölmek, öldilrmek.. Ölmenim ıstırnbı varsa bile bu ıstırap ancak bir Jâhza sürer, sonra ulü yoklu- Hun büyük huzuruna erişirdi. Hadin bedbaht olma- sı ve sürünmesi için gittiği yerde vurulmasını de- ğil vurmasını, katil olması istemek daha doğru idi. Sonra Seniha birden acı acı gülümsiyerek omuz- Tarımı sikti. Kadmlarım her suçuna göz yuman er- YAZAN : NAHİD SIRR/ sekler sanki az mıydı? Bunlarm bir kısmi fazla üşik oldukları için aldatılmıya katlanıyor, hiç birşey bil- memiş gibi görünüyorlar, bazıları da karılarını sev- medikleri için onları kıskanmayı bir tenezzül sayı yorlardı. Karılarmın bir suçunu öğrenince ilerisi için teminat slarak affetmeyi tercih edenler de oluyor- du. Ve Halidin şişman göbeği, yorgun vücudile bü son kısma katılması pek mürkündü, O takdirde ka- rı ile koca boşanmazlardı bile, Hattâ belki geçireceği korku ve göreceği af Mükerremi kocasına bağlıya- cak, belki artık Mükerrem muti ve muhabbetli bir kadın olacaktı, Ölmek ve öldürmek hülyalarile, Halidin öldürüle- ceğini veya öldüreceğini tahayyül ederek zavallı Se niha galiba kendi kendine gelin güvey oluyordu. Bir- den, omuz başmda duyduğu bir sesle bu düşüncele- rinden ayrıldı. Şerife kadın, elleri yüzünde, boğuk genler çıkarmaya başlamıştı. Öksürüyor mu, hiçki- rıyor du, belli değildi. Seniha dik yokuşu çıkmakta devam etti, Ve sonra! evin kapısında, hatır ve hayslinden geçmiyen bir manzara gördü. Kapının eşiğinde, bir dilenci kadar zelil ve bir dilenci kadar sakin çömelmiş bir kadın gölgesi vardı. Bu gölge tam kapının önüne geldikle- ri zaman birden kalkıp yükseldi ve ancak o zaman Seniha tanıdı: Mükerremdi, Mükerrem. Halbuki onu bir yabancı delikanlmm koynunda eliyle yakalaması için Halidi Kapuza göndermişti! Ve Halit daha Kapuza varmamıştı bile. Şu halde, Mahmut Kaptanın evinde karısını bul mıyâcak, memnun dönecek ve “iftiracı!” diye belki kendisine hakaretler edecekti. Şu halde yalniz bir çare, çikar tek yol var demekti, Yapılması icap eden hareket şekli beyninde bir şimşek giratile canlandı. Bağırmak ve bir gürültü, bir rezalet çıkarmak, Kom şu evlerden hep duyulacak gibi bağırarak Mükerre- min gece Yarısı tek başma sokaktan geldiğini, içeri giremiyerek kapı eşiklerinde beklediğini mahalleye ilân etmek. Ozaman, Halidin hakaretlerine karsı Seniha lâzımçeldiği gibi mukabele edebilirdi. “Evet, doğru. Kapuzda yoktu, onu Kapuzda bula- madın, Çünkü yanlış haber alınışız. Demek ki sevgi- lisi Nüzhet değişmiş, Fakat hanım karma sor: Nete- de imiş, nereden geliyormuş! Bu saatte evde bulun- mayışının pek tabii sebeplerden ileri geldiğini isbat etsin!” dediği takdirde her şeyi kurtarabilirdi. Oyna mak istediği oyunu oynamış olur ve hiç değse âdi bir müfteri sayılmaktan kurtulurdu. Lâkin, bütün bu plân, kafasında bir saniye içinde doğdu ve söndü. Hayır, âdi bir mahalle karısı gibi buna tenezzül €- demezdi. Mağlüp oluyorsa, tamamen yeniliyorsa, bü- nu gururla kabul edecekti. Karşımda şimdi tirtir titriyen Mükerreme gözlerinde istihkarla bakarken en tabii sesiyle dedi ki: — Misafirliğe mi gitmiştin? Niye anahtar alma- dın gözüm? Aksi gibi benim de misafirliğe gidece- Zim tuttu. Haberim olsaydı yalnız gider, Şerifeyi sa- na birakırdım, Ve çantasından çıkardığı anahtarla kapıyı açtık- tan sonra artık Mükerremle hizmetçisinin ne yap- tıklarmı, ne olduklarmı, neler söyleştiklerini öğren- miye İlizum görmedi: Sanki tek başma eve girmişti ve bü eve kendi arkasından hiç kimse girmiyecekti. Ağır ağır, hiç bir tarafa bakmadan ve kulaklarma hiç hir ses te gelmiyerek en üst kattaki odasına kas dar dik merdivenleri çıktı. Ve odasmda elektrik düğmesini çevirdi, Kanape- Ye oturarak Halidin dönüşünü beklemiye koyuldu. Mart sabahmın kirli aydınlığı camlarda belirme- Ye, camların ardındaki gece ağarmaya başlamıştı ki, daha bekliyordu. Halit hâlâ gelmemişti. Şirkete dönmüş olabilirdi. Kendisinden şüphe ede- rek Kilimliye gidiyorum diye yalan uydurduğunu bel ki Mükerreme göylemiyecek ve evini yıkmak isteyen kardeşini karısından belki habersiz cezalandıracaktı. XXV1 Kapuzun ağaçlıklar ortasında Karadenizin nirmi- sile uyuyan birkaç eski evinden ancak birinin pence- relerinde ışık vardı, Sağ eli pantalonunun arkasında ki rüvelveri tutarak, Halit oruya doğru yürüdü. Fa» kat bu rüvelveri mahsus almış ta değildi. Zongulda- ğa geleli kasabadan bir saat süren ocağa sik sik ve gece gündüz gidip döndüğü için, silih taşımayı esa- Sen âdet edinmişti. Mükerremin yüzüne tükürdükten Sonra kendisini orada bırakıp dönecekti, Ve ondan kaçıp gece yarısı dostuna giden bu namussuz kadına karşı hemen yarın açmıya mecbur olduğu boşanma davasını da daha düşünmüyordu. Fakat sanki karşısı na her adımda büyük tehlikeler çıkacakmış gibi eli hep rüvelverini, esasen cebinde bulunmasa mahsus almak hatırma gelmiyecek olan rovelverini tutu- yordu. (Arkası var)