| Sündelik Gazete , BAŞMUHARRIRI Met Emin YALMAN edefi: Haberde, fi- - !_eyde temiz, dü- olmak, kariin Mıya çalışmaktır. W Ulda hamallık ta Vpi &y İürgu tGİ'Gddü lin , “de t ve tetkik İ an q;:"" Dahiliye Vekâleti. b yi Başlanığı ” İtibaren. tatbik e. V Yecoğe Utmga © Artık köprü üzerin- Me, €zilen insanlar görmi. ': 'lı::iu"dn yalnız insanların ı SN N | gördüğü işi bile j î—h"'dürîıynrlar. Istanbul 4 Urağ Medeni şehri olduğu _ h')'l'luılıların işini insan- Y ha ğa göz yummak - Wma cevaz ver. bi *.%.ltq— hn;':skımrtıcı sahne. , yurtdaşların | n h:lulığmı iade edecektir. haj v%k""!_l'ıiyen cemiyet hak- ÖY aj hüküm ağırdır. Ha. Öi bir a Türk cemiyeti ' Ünay, :ka Maruz kalmaktan 4 5 tar, e Bua, | Gocuk 'bıl:ıdh_!mekeün büyük dertlerin- Üma ” İki Çlaki t%înîi:wel matbaamıza a f“'nı &rzu adam da 13 yaşın. İ0 edet“ıerden birine ev. Betirm emişti. Dünyaya “Bütip yöttirmek şti. Dünyay ) hhyutmek k()lay_ bu çocuğu ya- Oarka, YAtnı göçüerdir. Bizde fakir ö) 'B“lıı-nk Meden çocuk ya- armn AVrula, Sefalet üzerlerine Ş Fint bij M!'rla',_. rer birer elden Ş a A e. S ge gea üüüt bu çecük *tmek ihtiyacında, | %";ıü. ar vardır, sokak- d, bi ; u:ı“inî;:e Ukları vardır, şurada &y €r, yahut - satılık P d li ı,h'“lüıı.,,_b““l Para mukabilin- Bi İ .ddllele buson vaka, Nha, Vdi hş:um kadar mü. Si nüşme:“qiil' çocuğun u. SI bip i, havsala, B '—'îttiıqadır. DB A Si 0"__:&"%*, belediyeler , b“deme ma cemiyeti elele ü bir A, kurtarmak- bir nüfus meselesidir. N Konan / qııqd"’ll Kendi _İ ";):g,;ıfâmya sahillerini kon. h Tlap 'lr“înunnk”—'âl ededursun. , İspanyada hükü- Stiye pndi dap Niyo Halletn ç alarmı kendi ken- Mu::,i g| V katar Vermiş ğ; n b.'"&dıgı tu':ükümetçı kuv. h kl-netl%'*ldlz Tuz hareketi bu . pi Ralip olm P Va t n:"(n bizi ak içini bir sene ki, bugün bizim K alarmız, taburla- e. Sölyemiz taarruza Mühimmat ve si. İ taarruz sırası Ca ve Burgos Lizbon da bu. YAN —— ——— —< — Mekteplerde imtihan... Her sene bu mevsim, münakaşalara yol açan mevzuların başında imtihanlar gelir. Busene de öyle oldu.Hele Üniversite imtihanlarında muvaffak olanların yüzde yirmiden bile az olması, yine söz gelişi edildi. İşte bu yazıda imtihanlar hakkında mütalealar bulacaksınız. İMTİHAN NETİCELERİNİ MUKA YESELİ on günlerde Üniversite hakkında şurada bl_ll'l- da bazan makul gemennılfr, bazan da doğru olmıyan s0Z- ler okuyoruz. Bilhassa ımtıhl.n neticeleri münasebetile bir sü- rü yazı yazıldı. Birçok ulebe— nin smıfta kalması gibi ga- rip görünen vaziyetler yalnız Üniversitede vukubulmadıkları için, bu mesele hakkında muh- telif tahsil müesseselerine bir göz gezdirelim. Bir çok orta mekteplerde ve liselerde talebenin smıfta veya ikmale kalan kısmı iyi karşılana- mıyacak miktardadır. Bunun han- gi sebeplerden ileri geldiğini araş- tırmadan önce, başka memleket- lerdeki imtihan neticelerine bir baâ- kalım: Prusyada (1910—1911-) de sekiz sınıflı ilkokulun — Al- manyada ilk tahsil sekiz senedir — sekizinci — sınıfından - yalnız (e 45) miktarı çıkmıştır. Keza- Hamburg'da (1912) de talebenin “e 50 den fazlası sınıfta kalmıştır. 1921 de Viyanadaki bütün mektep talebesinden yalnız (96 41) buçu- ğu muvaffak olmuştur. Belçikada yalnız (90 15) kişi tedrisattan tam manasile istifade — edebilmiştir. (1) Bu vaziyetler karşısında muh- telif terbiyeciler tedris ve imtihan şekillerinden şikâyet etmişler ve muhtelif çareler aramışlardır. Ba- zıları, bugünkü. (yıllık sınıflar sis- CCKMA JIT AYĞN Gurrgllu, — BOYLulure lar. mumiyetle orta tedrisat mekteplerimiz ve muallim- lerimiz en iyi esaslara göre faali- yette bulunacak fikrinde olma- dıkları halde, en yeni tedris ve ter- biye esaslarının tatbikini istiyoruz. Gerçektir ki, tahsilin verimsiz ol- masının en mühim sebeplerinden biri de, mekteplerimizin gayri ta- bit bir şekilde dolmuş olmaları ve bilhasa orta tedrisat mektepleri- nin sınıflarında seksen, doksan ta- lebe okutmak Mmecburiyetinde kal- mamızdır. İstanbulda Kadıköyün- deki bir orta mektebin bir sınıfın- da iki üç yıl önce (125) yüzyirmi- beş çocuk okuümuştur! Terbiyecile- rin çoğu bir sınıf mevecudunun yir- mibeşi geçmesini muvafık bulmaz- lar, Şu halde bu sımıf için beş mu- allime ihtiyaç vardı! | Yeni Orta mektepler ve liseler açacak tahsisat ve acılması iste- nen mekteplerde tam manasile ted- risat yapacak kimseler bulunamı- yor. Bazı vilâyet ve kazalarda öte- denberi eczacılardan — dişcilerden tabiiye ve fizik kimya muallimliği yapanlar vardır! Tahrirat kâtiple- rinden Türkçe ve edebiyat mual- limliği yapmış olanlar mevcuttur! Biraz yukarda da SÖ.yledjğı'm'ız Bgi- bi, bugün mekteplerimiz kışlalara benzeyecek bir hale gelmiştir, Yet. miş seksen belki de daha fazla mevcutlu bir gsınıfta muallimin ta- lebenin her birile; âYTI ayrı uğraş- TaRama, ONlATIZ. hususi vaziyetleri- ni gözönüne alarak ğers Vermesi- ne imkân yoktur. Vcrılen_ders mev- zularma tekrar avdet edilmedikce talebenik düşünmesine imkân bı- rakılmadıkça şüphe yok ki, tedri. sattan istenilen netice elde edile, mez. Orta tedrisat mektebı?ltîrinde xx enler programı - bitirmek :)rıg;îıl:ıriyetindî olduklarını düşü. nüyorlar ve mütemadiyen ders ve- riyorlar. Bazı derslerin Programı çok yüklü olduğundan verilen|darı leri müzakereye zaman Ve imkân kalmıyor. ules Payot (irade terbiyesi) 'aîl. lı kitabında Fransız gençlermı.n vaziyetlerinden şikâyet ederken di- (1) “yüzyılımızın alman peda- gokları,, s. 60-61 EDELİM YAZAN : vecmecuccu Münir Raşit Öymen ğ VA AAA AAA V P SA / şar ki: “Zaten hiçbir - imtbilanda talebenin ne olduğu ve ne olması lâzım geldiği meselesile hiç meş- gul olunmadığı ve bu suretle ha- fızanın doldurulmasından başka bir şey düşünülmediği için, çocu- ğun fikri seviyesi öğrendiği malü- matla yükselecek yerde alçalıyor. Yazık ki bizim tedris sistemimiz böyle bir vaziyeti arttırmağa gay- ret ediyor. Orta tedrisat program- ları bütün çocukları adeta zihnen birer perişan adam yapmağı istih- daf ediyormuş gibi görünüyor. Mektep zavallı gençleri her şeye temas etmeğe ve bütün program mevaddını öğrenmeğe mecbur et- mekle onların hiçbir şeyin esasına nüfuz edememelerine sebep olu- yor.,, Tabı san'atının hayli jlerle- miş olduğu bu asırda malümat ka- faya tıkmak zarureti kalmıştır. Malümata ihtiyaç olduğunu inkâr etmiyoruz. Fakat birçok şeyleri kafaya doldurmak lâzım gelmedi- ğini söylemek istiyoruz. Bazı ze- vat, üniversite profesörlerinin ta- lebeyi malümatsız bulduklarını ya- zıyorlar. Profesörlerin istedikleri malümatı liseler vermektedirler. Fakat lisenin verdiği malüimat da- ha ziyade hafızaya dayanıyor. Ta- İebe umumiyetle imtihan için çalı- şıyor. İmtihandan az zaman sonra, hemen hemen bütün öğrendikleri- ni unutuyor. Eğer imtihanda ayni dersin geçen sene okutulan bahis- lerine taallük eden bir sual sorar- sanız, cevap alamazsımız, çünkü talebe onu çoktan unutmuştur! Biz üniversitede şöyle bir vaziyete şahid olduk: Profesör Seminerde telefonu misal aldı ve telefon nasıl işliyor? sualini sordu. Buna otuz- dan fazla talebeden biri cevap verdi! Bu misal ve daha birçok misaller gösteriyor ki, mektepler- de talebeye fazla şey öğretilmek isteniyor. Fakat iyi öğretilmiyor. Böyle mekteplerde, psikolojik ifa- de ile, entellektüalizm hâkimdir denir. B uısözlerimizi izah için (yüz yı Imızın almak pedi adlı türkçe bir kitaptaîeb;îîl;ı:ît)!r okuyalım: “Eski mektebin — ya- hut bugünkü mekteplerin — za- rarları; talebenin Öğrenmesinde değil. lâkin “ne” ve “nasıl” öğren- (malümat kuvvettir) sözü (ileri sürüldü ve mektep bu suretle talebesine çok bilgi vermeğe çalıştı. Ve filhakika arzetme, kafada hakketme ve tek- rarlama yolu ile kitap malümatı her şeye hâkim oldu. Eski mektep devamlı bir surette kıymeti olan bilgi ile muvakkat ehemmiyeti o- lan bilgiyi biribirinden ayırmadı. Bu eski mektep tedrisatta, önüne gelen bütün malümatı kafaya tık- tı. Eski mektebin verdiği bilgi da- gınıktı ve biribirine bağlı değildi. Bundan ötürü bu bilgi çabuk unu- tulurdu. Bilhassa vazifesine bağlı ve ttalışkan Muallim, bütün mek- tep zamanınm her ders Ssaatini meş'ur bir surette istifade etmeğe, talebelere mümkün olduğu kadar çok bilgi vermeye gayret ederdi. Çünkü mektep zamanı çok kısa- dır ve öğrenilecek bilgi okadar çok ve sonsuzdur ki, bu tahsil ve ter- biye daha ziyade hafızayı doldur- mağa çalışmak mecburiyetinde kalmıştı. Ve filhakika mihaniki hafıza isteniyordu.- Bu suretle #“malümatça tok insan” yetiştirili yordu. Talebenin çoğu mektebi ter- kettikten sonra yorgun, bitkin ve bazıları malümat düşmanı olmuş- lardı. Mektep kitapları, onları tek- rar görmemek için bir yana atılır- dı. Fakat biz mekteplerde malü- matça tok değil, daha doğrusu malümata, tahsil ve terbiyeye su- sayan insan yetiştirmeliyiz. O su- rette ki, mektep tahsili zamanın- dan sonra devamlı olarak çalış- maktan başka bir şey yapmayan, daima tahlil ve terbiye kaynakları ve vasıtaları arayan insanlar ol- sunlar. Eğer mektep buna muvaf- fak olursa, kendi vazifesini yap- mış demektir. Fakat eğer bilş'ice tok, yorgun, sersem kafalı insan- lar umumi hayata çıkarıp atarsa, onların hayatta muvaffak olama- malarından hayrette kalmamalı- dır.,, (Kerşenştayner) ayni mana- da diyor ki: “Bizim talebeye vereceğimiz en kıymetli şey; bilgi değildir, lâ- kin salim bir bilgi kazanma yolu ve müştakil bir hareket tarzıdır.” diklerinde görünürler. aarif sahasında esaslı bir su- rette çalışmağa yeni başlamış sayılırız. Bu kadar az bir zamanda TETKIK cumuriyet maarifinin meyvelerinin tamamen olgunlaşması ve toplan- ması mümkün değildir. Esasen gençliğin tahsil ve terbiyesi mem- lektin en mühim ve çetin bir işi ol- duğundan bu hususta yalnız öğ- retmenleri ve Kültür Bakanlığını mes'ul göstermek ve muahaze et- mek doğru değildir. Aile ve cemi- yet hayatını da göz önüne getirin- ce mes'uliyetten öğretmenlerde ve bakanlıkta pek azı kalır. Biz Kültür Bakanlığının çıkar- dığı “Kültür Bakanlığı Dergisi,, ni gözden geçirdiğimizden, yapılan işleri oldukça yakımdan takibetti- gimizden, bakanlığın şimdiye ka- dar hayli mühim işler yaptığını memnuniyetle gördük. Şunu kay- dedelim ki, bugünkü bütçesile on- dan çok fazla iş yapılacağını iddia etmek güçtür. Şüphesiz, mevcut paramızı iyi sarfetmekle bir par- çacık daha faydalı neticeler elde edebiliriz deyenler olabilir. Fakat memleket maarifi mevzuubahis 0- lunca, çok paraya ihtiyacımız ol- duğu da kabul edilmelidir. Maarif sahasında bir çok Avrupa memle- ketlerinden hayli ileride bulunan Almanyanım yalnız Prusya kıs- mında (1928) yılmdaki Mmaarif bütçesi (150) yüzelli milyon Türk lirası idi! Ve orada (196) binden fazla muallim vardı. Bizim maa- rif bütcemiz de elli milyona çı- kınca tamamen düzelebilecektir. Ötedenberi “bir mektep açılınca, bir hapisane kapanır,, sözünü işi- tirdik. Bu sözün iyi düşünülerek söylendiğinde şüphe etmiyoruz. Biz de diyebiliriz ki, bugün bir /— mektep açılınca birkaç hastane ka- panacaktır! Geçen yıl İstanbul te- lefon şirketinden alman (200) bin liranın nereye sarfedilmesi icabet- tiği hakkında bir akşam gazetesi anket açmıştı. Doktorlar bir has- taneye pavyon yapılmasmı ileri sürdüler, Bize sorsalardı, derdik ki, bu parayı hastaneye değil, mek teplere verin, çünkü doktorlar hastaları tedavi ederler, halbuki muallimler insânlara hasta olma- mak için nasıl yaşamak lâzımgel- diğini öğretirler. Muallimlerin işi doktorların işinden daha büyük ve ehemmiyetlidir! rzetmek istiyoruz kı, Du 1ş- ler çok mudildir ve bir memleket meselesidir. İlkokul sahasında çok ve faydalı çalışılıyor. İlk mektep öğretmenle- ri umumiyetle kendi mesleklerine ait olan eserleri okuyorlar, verilen konferanslara gidiyorlar. En yeni esasları iyi kavrıyorlar ve muvaf- fakiyetle tatbik ediyorlar .Gösteri- len istikametlerden ayrılmıyorlar. Mektep haricinde Halkevlerinde, memleket işlerinde büyük gayret- ler ve emekler sarfediyorlar. Bu iyi neticeleri halk yakından görü- yor ve beğeniyor. Bunları görmi- yen ve birkaç fena neticeyi der- hal tamim eden vatandaşları ve yüksek mevkilerde bulunan kim- selere mekteplere münasip fırsat- larda davet etmek suretile, muhar rirlere maarif işlerimize ait mec- mua ve kitaplar göndererek bu iş- lerin mahiyetlerini ve kıymetlerini tanıtmak lâzımdır; tâ ki ilk mek- tep sahasındaki mütevazi ve fakat çok müsbet faaliyetin takdire ve teşvika lâyik olduğunu, ilkmek- tep hocalarının hiç olmazsa iftira- ya ve hakarete müstahak olmadık larımı herkes kabul etsin. Orta mek tep hocaları, kendi kabahatlerini veya başka sebepleri unutarak, talebenin ilkmektepten zayıf gel- diğini ileri sürüyorlar. Bundan ilk okul öğretmenlerini mesul gösteri- yorlar. İlkokul hocaları içinde za- yıf olanları da bulunabilir. (X) Fakat umumiyetle ilkokullarımı- zın verdiği ilk tahsil iyidir. Biz birçok ilkmektep muallimlerinin ——<u0<X< — Okuyucu 4 mektubu ; ..I ... Plâjlar Neden Pahalı ? Fatihte oturan kariimiz F. F. Ya- zıyor: Gazetenizde, İstanbul sahillerine ait röportajlarınızı okudum, Fikir- lerinizde ve iddialarmızda sizi çok haklı bulurum. Buralarda denize girmek hakikaten çok gayri sıhhi- dir. Fakat İstanbulun plâjlarının nekadar pahalı olduğunu hepimiz biliriz. Orta halli kimselerin plâja gitmek ve denize girmek için ne- kadar büyük fedakârlık ihtiyar et- mek mecburiyetinde olduğunu dü- şününüz. Plâjların halktan bu ka- dar çok para almalarmın önüne geç mek için alâkadar makamların nazarı dikkatini celbetmeniz çok faydalı olacaktır. TAN: Çok haklısmız. Bu me- seleyi biz de tetkik ettiriyoruz. Alâkadarların nazarı dikkatini çe- leceğiz. e Bir Müşküle Cevap “G.” imzası ile mektup gönderen okuyucumuza: “Evli olduğunuza göre, her şey- den evvel ayrılmamak çarelerini ara- manız lâzımdır. Sonra kocanızın sizi çok sevdiğini söylüyorsunuz. Bu tak- dirde kocanız da arzu etmezse kanu- nen ayrılmanıza imkân yoktur, Böy- le sonu meçhul bir macera için yu- vanızı bozmağa — kalkışmamanız en doğru hareket tarzıdır. Kararinızı verirken çok isabetli olmağa çalışı- nIZ.;, derslerini dinledik. Onların karşı- larında sadece hürmet ve hayran-« lık duyduk. Yurda ve vazifesine çok bağlı, faaliyetlerinde çok şu- urlu ve faydalı olan öğretmenler gördük. Bu söylediklerimize şahit olmasaydık bu yazıyı yazmaz ve bu gözleri söylemezdik., Onların Cümhuriyetin hakiki işçileri ve koruyucuları olduklarını, çocukla» rımızı Cümhuriyete uygun bir şe- kilde yetiştirdiklerini görmekle 50 vinç duyduk. rtamektep ve Jlise hocalarıs. na gelince, çok yakından tanıdığımız birçok ortamektep ve lise öğretmeni biliriz ki, onlar o- kuttukları derslere hakikaten vâ«s kıf, ciddi ve değerlidirler. Bu ho- calarımn bir kısmı mesleklerinde u- zun yıllar içinde mümareselerine ve hattâ Üniversite doçentliğine geçenler daha iyi muvaffak olu- yorlar. Birkaç yıl önce mühim bir - mevki işgâl etmiş olan bir zatın *“bir tek lisemiz vardır” dediğini işittik. Biz bunu biraz garip bul- duğumuzu söylemekten kendimizi alamıyoruz. Bu sözler hakikate uy madığından hocaları pek mütees- sir ettiğini görüyoruz. Fakat de« nilebilir ki, ortamekteplerde umu- Miyetle tahsil ve terbiye işleri ilk okula nazaran çok noksandır. Bu- nun en mühim sebeplerinden biri ortaokul öğretmenlerinin tahsil ve terbiyenin psikolojik ve pedago- jik esaslarını bilmemeleri ve hoca- lık sanatının inceliklerini öğrenme miş olmalarıdır. Muallimlikte bil. gi mühim olmakla beraber, mual. limlik sanati hakkındaki * bilgiler daha ehemmiyetlidir. İkincisi nok- san olunca birincisi işe yaramaz. Büyük bir memnuniyetle ve ümit- le görüyoruz ki, Kültür Bakanlı- ğt orta tedrisat hocalarının meg- leki bilgilere çok mühtaç oldukla- rını büyük bir vukuf ile tesbit et- miştir. Ve bu hususta çok cezri ve kuvvetli tedbirler almıştır. Üni- versitenin muühtelif sahalarında tahsillerini bitirdikten sonra orta mekteplerde ve liselerde muallim olmak isteyenler için, Edebiyat Fa kütlesine bağlı bir Pedagoji Ensti- tüsü meydana getirmiştir. Yedi se kiz yıl kadar evvel de Ankarada ortamekteplere muhtelif sahalar için muallim yetiştirmek ve ilk ted risat müfettişi hazırlamak maksa- îyıı; bir ortamuallim mektebi ve Ti ye enstitüsü açmış idi. Bu şlnsî.ıtule_r_in birkaç yıl içinde ye- sîî;î gençler orta tedrisat B dara çgk iyi çahşaea!:lardır. Bd lkhro, u Sğyededır ki, orta IZ yeniden ve temelden k““_fımUŞ olacaktır. Hepimiz, » günü hazırlayanları daima şükran ve minnetle anacağız. | n