Mahkemelerde GT LISELI N :. Ayni saatten işliyorlarmış Sultanahmet üçüncü sulh ceza mahkemesinde dün bir elektrik hırsızlığı ve dövme davasına bakıl: dr; Fatihte Ferhat sokağmda Ihsanın evinde oturan davacı Fatma Konyalıgilin şikâyeti şu idi: “— Bay hâkim oğlum, biz fakir bir aileyiz. Ça- | İeşmakla geçiniriz. Suçlu Ihsanm evinin üst katında oturuyoruz. Şimdiye kadar bizim yaktığımız elek- trik kilovatı en çok yediyi geçmemişti, Son zaman- larda bu miktar 11 1 buldu. Şirket memurlarınm niçin fazla para istediklerini merak ettim, Saati mu. ayene ettirdim, Doğru çıktı. Nihayet bize dediler ki? “Onlar lâmbayı yakarlarken siz siçortayı çikarır- sız. Eğer onların limbaları da sönerse anlarsınız « Ki onların lâmbaları da cereyanı sizin hattan alıyor... Dün gece onlar, lâmbalarını yaktılar. Bu sırada oğ- # lum sigortayı çıkardı. Bizim lâmbalaria beraber on. larmki de söndü. Oğlum hemen polise koştu. Bu sr- rada İhsan odadan çıktı, Benim kollarımdan tuta- rak yere çarptı. Sonra polis elektrik memuru ça. gırttı ve hırsızlığı tesbit etti.,, Şahitler dinlendi. Hâkim, yerinde tetkikat yap- mak için muhakemeyi talik etti, MR AA Ea 3 , , A , , bi , , , . a , , , N , , , , | k , Zavallı İhtiyarın Yarını, Yoğu- nu Almışlar Dün sabah Asliye İkinci Ceza mahkemesin- de çok tuhaf bir dolandırıcılık davasına baş- landı, Davacı yerinde yetmiş beş yaşında oldu” ğunu söyliyen uzun sakallı, Mustafa adlı Ana- dolulu bir ihtiyar vardı. Suçlu yerine de Mah- mut Celâlettinle karısı Maide ve arkadaşı Ah- Jizet geçmişlerdi, Mustafa şikâyetini şöyle Janlattı: Bir gün bir işimi görmek için Emniyet Sandığına İ gitmiştim. Orada Mahmut Celâlettinle tanıştım. Yanı. ma sokuldu. Hemşehriliğinden ve sıkmtı içinde yaşa- dığından bahsetti, Ben de bir ev tutacaktım. Kendisi- MARE ime) Amerikan Vapurunda Ge- çen Facianın Muhakemesi Bir ay evvel Amerikan bandıralı Eslibitor vapurunda geçen bir tianın muhakemesine dün Asliye Dördüncü Ceza mahkemesin- landı. Mahkeme salonu çok kalabalıktı. Dinleyiciler arasın- i Amerika Konsolosu Mister Latimer de kavasile beraber bulu- ordu. Davacı yerinde Siirdin Bitillu köyünden Fatma ile 9 ya- İbrahim adlı bir çocuk vardı. Bunları avukat Bayan Beraet leki ile Bay Salâhattin temsil ediyorlardı. Suçlu yerinde de Esli. vapurunun kaptanı Amerika tebeasından Nevyorklu Mister dof bulunuyordu. Sadi Rıza da kaptanın avukatı idi. Şimdi yı yazalım: 'kuf bir gündüz vapurda tetkikat yap- mış, hem ambar kapağının tahtaları. : : "nu... olnın kısa olduğu ve hem de gece ça- demirlemiş ve yükünü| varken vapurda yanan lâmba ziya a başlamıştır. Saat 20,5 | yarmın arbâr kapağını iyice aydım- man İdaresinin tahmil ve|Jatamadığı neticesine vararak rupo- iye amelesinden Siirtli İsma- | runu yerme Başkanla. i çalışır. ami ami pa; arm gla “İkısa olduğunun farkında değilim. ı anbarm kapağı açılmış ve), tarı tetkik etmek te ikinci kap- ya düşerek feci bir şekilde| tanın vazifesidir. Ikinci kaptan bir ir. gün evvel İş gördüğü için ambar ka- lis ve müğdelumumilik tahkika- | paklarının da iyi ve fenni bir surette el koymuş ve kaptan Condof tev- J yapılmış olacağından eminim, dedi. edilmiştir. Bundan sonra kaptan | Varis davacıların avukatı Bayan Jira nakdi kefalet vererek | Berat Zeki, kaptanın bu ifadelerin- e edilmiş ve mahkemenin seç-'den kendi davalarına uygun netice- ehli vukuf ta vapurda tetki. İler çıkardı ve zapta geçirilmesini is- ap . Davacı yerinde bulu- | tedi. . atma ile Torahim çocuk işte Is.) Ayni zamanda da: varisleridir. Hem kaptanın ce- Hem rapora, hem imasını, hem de beş bin lira ehli vukufa itiraz it istiyorlardı. — Kaptan, ehli vukufun raporls- 11 nin evi olduğunu ve bana kiralıyabileceğini söyledi. Beraber evine gittik, Biz yukarı atı gezerken, Celâleddin aşağı kata jindi. Kömürlüğü kazmıya başladı. Ben sordum: — Hayrola, bu nedir, arkadaş? Mahmut Celâleddin parmağımı ağ- xna götürdü: “Sus baha sus!,, dedi. Bu ey şimdi Mısırda bulunan zengin ve firari bir ermeniye aitmiş. Kaçar- ken buraya yüz bin liralık bir define gömmüş, Işte onu ariyorum. Nene lâzım, sen oğaları beğendin mi ona bak... Mahmut Celâleddin, kazarken yar- den bazi kutular çıkarıyor ve bana göstererek: *“— Bunlar hep bonodur Para de- mektir.,, Diyordu. Bu sırada şu suçlu Ah- paklarınm kisa olduğunu ve rapora itirazı bulunmadığını söylemiş değil dir. Tercüme noksanlığı vardır. Bir daha sorulsun, hem de suçlu bu izle- Tin iKiwotKipha Mir olduğun * dar söylüyor, dedi ve ilâve etti: — Rapor hakkmda bir çök diye- eeklerimiz vardır. Siz bunu ister iti raz kabul buyurunuz, ister izah de- yiniz, rapor bir çok noktalardan 8a- kattır. Biz hem rapora, hem elili vu- kufun şahıslarına itiraz edeceğiz. Tetkikat, müekkilim mevkuf iken ya- İ pılmıştır. Sonra, lâmbaların hüzme. lerinden ve azlığından bahsedilmiş. Halbuki tam ambarın üstündeki bin mumluk kocaman yuvarlak lümba» dan bahsedilmemiştir. Eğer müsaa- | de ederseniz bu itirazlarımı tahriren de bildireyim. Yalnız milekkilimin sorgusu yapılmıştır. Huzurdan Va- Teste tutulmasını isterim. yalnız, İngilizceden başka bir Irma itiraz etmiyor, dedi. onuşamıyan kaptanın tercüman | Suçlunun avukatı söz aldı: tasile sorgusu yapıldı, Ehli vu-! — Müekkilim katiyyen ambar ka Mahkeme, suçlu bulunmadan da- vaya bakılmasına karar verdi ve mu- TAN geen için yola çıkacak ve 14 Temmuz şenliklerini sabaha kadar göre- cek grubun Son Kolektifi Perşembeye kapatılıyor, ecele ediniz e > 30 Temmuz ile Beraber Londra, Berlin, Biikreş, o Venediğide gezecek grupda 11 boş yer kalmıştır. Müracaat: Beyoğlu NATTA Telefon: 44914 TEŞEKKÜR 19 Haziran cumartesi günü Kadı köy vapurunda annemin uğradığı ka- zada onu otomobile bindirerek has- taneye götürmek ve ilk tedavisini yaptırmak suretile hayatın kurta- ran Hahctoğlu Topçu Mektebinde As- teğmen Tevfik Zorlu, bütün gilemizi müteşekkir *e minnettar bırakmış - tır. Kendisine bu minnet ve şükrüni- mızı alenen izhar etmek bizim için bir minnet borcudur. Türk Kitapçılığı Şirketi Müdürü Osman Müeyyet Binzet YENİ NEŞRİYAT Demiryolları Dergisi — Devlet de. miryolları ve limanlar idaresince neg- rolunan derginin haziran nüshası da gikmiştir. — > m a met peyda oldu, “Siz burada define arıyorsunuz. Ben hükümete haber vereceğim, hem ceza görürsünüz, kem de define elden gider, deği. Mahmut Celâleddin defineyi be- raber taksim öylememiz için bana teklifte bulündu ve Ahmetle pazar- /hğa tutuştu. Bu sırada Mahmut Ce- Jâleddinin karısı da yanmızda idi, Mahmut Celâleddin, Ahmede 300 lira teklif etti, Ben hükümetten kork- tuğum için bu parayı verdim. Sonra paraya dahi razı olmuyordu. Nihayet 1200 lirada karar kfldık. Ben bin B- vals VET Matumur Ozladcğui Me den muhtelif zamanlarda tam 3 bin lira dolandırdılar. Ayrıca para yetiş- miyormuş gibi Maideye bir ahırımın ferağını verdim. Sonra, define dedik- lerinin alelâde kâğıt parçaları olduğu anlaşıldı. Ben de uyandım Ve dava açtım, bunlardan hem pâralarımı a- lınız, hem de ceza veriniz, Temmuzda Adanada Yeni Bir Hastane Adana, (TAN) — Eski istasyon. da, inhisar sigara fabrikası karşısm- da milli mensucat fabrizasınm Yap- Urmakta olduğu hastane bitmiş gibi- | ları ara. | lacak bulunan hastane elli y İ Bahçesinde banyo havuzları, tenis sa haları ve eğlence yerleri de buluna- cak, 150 bin Ilraya mal olacaktır. | Hastanenin kazancı kendi inkişafı- na sarfedilecektir. Adanada Çocuklara Yardım Adana (TAN) — Milli mensucat fabrikası sahipleriren Seyit 'Tekin, Çocuk Esirgeme Kurumu bura şube- sine 250 lira vermiştir. Adanada Karpuz ve Kavun Adana, (TAN) — Burada karpuz ve kavun çıkmıştır. Karpuzun kilosu 20, kavunun kilosu 15 kuruştan sa - tılmaktadır. Zilede İki Tahrir Komisyonu Daha Zile (TAN) — Geçen sene ilçemiz- de işe başlıyan tahrir komisyonunun 22.6 -037 'E Günün Program Özü Öğle Neşriyatı İstanbul: 12,30 Plâkla Türk musikisi 1250 Havadis 13.05 Muhtelif plâk neşri- yatı. 14 Son. auğilu seşriyatız i 15,30 Kohferans Beyoğlu Halke- vinden naklen Reşat Kaynak tarafın- idan (Türk PFilozoflarmdan Farabi hakkında) 19,30 Plâkla dans musiki- “İsi 20 Belma ve arkadaşları tarafin- dan Türk musikisi ve halk şarkıları. 20,30 Ömer Rıza tarafından arapça söylev 20,45 Cemal Kâmil ve arka- daşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları (Saat ayarı) 21.15 Radyo fonik dram (Labohem) 22,15 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi pa programı 2230 Plâkla solo- » Opera ve operet parçaları 23 Son SENFONİK KONSERLER 21,30 Bükreş! Senfonik konser. HAFİF KONSERLER > a0 1:10 Berlin kısa dalgası: Plâk. 7,80: Orkestra konseri. 9,20 Paris kısa dalgası: Plük. 10,30 : Keza. 11.50: Keza. 1130 Holanda kısa dalgası: Filips stüdyosundan eğlen celi program. 13,10 Bükreş: Kris- tal Klas ayi 14,15 Paris kısa dal pası: Konser, 15 Prag kısa dalga- 81: Askeri musiki (Şarkılı) 1580 Roma kısa dalgası: Orkestra, sop- ran e b 16,25 Prag kısa dal- gası: Karışık program. 18 Varı Va: Orkestra (D'Albert, emel Goünad), 18,30 Moskova: Konser nakli. 18,30 Roma: Orkestra ve Şarkı 19 Bükreş: Plâk konseri. 20 Peşte: Radyo orkestrası, 20,10 Kolonya: Eğlenceli program (plâk) yetişmiyeceği anlaşıldığı için yeniden iki tahrir komisyonu daha kurulmuş- tur. Bunlardan biri kasabada, diğeri de köylerde çalışacaktır, Reis ve 878» lar gelip işe başlamışlardır. Dostunu Öldüren Kadının Davası Valide hanında dostu İsmaili be 200 Tir buldu. Hulâsa böylece ben- | çakla öldürdüğü için tevkif edilen jasçr Nedirhe Eminenin muhakemesi- bana vereceklerdi, Ahmet bu kadar |ne dün ağır ceza mühkemesinde de- yam edildi. Mahkeme, şehitlerden berber Tbrahimle berber Mehmedi| vünlaetini “Bam sahitlari #Minladi va gelmiyen' şahitlerin çağırılması için | muhakemeyi talik etti. Avcılık Tezkereleri Istanbul Avcılar Kurumundan: Büyük Millet Meclisinin tasdikine iktiran eden 3167 sayılı kara avcılığı İkanununun İl inel maddesinin “A, İfikrası buyuruğunca Aycı Kurumls- rında kayıtlı Üyelere verilen haklar- Suçlular, poliste BÂdiseyİ olduğu |dan istifade ve kanımun 12 inel mad- gibi itiraf etmişler ve Mustafanm pa- | gesi mucibince hükmü kalmıyan av ralarını nasıl dolandırdıklarını anlat. | ozkerelerini yenilerile değiştirebilme- mışlardı. Bu defa mahkemede her.| niz için kurumumuz üyelerinin elle şeyi inkâr ettiler, “Bize dayak tazyik! | rindeki hüviyet cüzdanlarının tebdili altmda mahiyetlerini bilmediğimiz İne lüzum görüldüğünden çarşamba seyler imza ettirildi. Hepsi Yalandır, | ve cuma günleri saat 15 ten 18 e ka- hakemeyi 2 temmuza talik etti. dediler. $ dar Eminönünde Hüseyin Ef. hanm- Muhakeme, şahitlerin Sağırılması |da 9 numarada kurumun merkez bü- icin talik edildi, rosuna müracaatları. 20,30 Holanda kısa dalgası: Filips stüdyosundan karık program. 2045 Bükreş: Mandolin orkestra- 8: refakatile Napoli şarkıları, Zi Moskova: Konser nakli, 21,30 Stok holm: Hafif musiki, 2140 Prag kısa dalgası: Varyete, 22 Milâno, Florans: Bando muzika. 23,30 Ko- lonya: 'İn, eğlenceleri. 23,40 Peşte; Orkestra konseri. OPERALAR, OPERETLER 22 Roma: İki ksa opera piyesi- ni nakil, 22.30 Rennes; İki birer perdelik operet piyesi. ODA MUSİKİSİ 16,05 Prog &ısa dalgası: Bando kuaytet, 23,20 Stokholm: Piy: keman triyosu. 23,20 Varşov Yaylı âletler kuarteti, MUHTELİF e sa, , Türkçe program. ANS MUSİKİSİ“ 99 21: Varşova. 23,50: Hamburg, Kolonya. 24,30 Roma, Milâno ve ire, TRUFLEX “MARK Traş bıçaklarının KİMDİ ir sesle Öyle ya, diye ilâve etti. Etrafımızı saran kurt kuyularından kurtulmak için.. , — E..y! — Gönül bu. Bir terkilik iş. Çok şilklir evde a Hacı, bu ihtimali düşünememişti. Sıtma nöbetine tutulmuş gibi titremeğe başla. ftr. Gençlik, delilik, at, terki,. Bü kelimeler bir şim- bk süratile zihninden geçti. Gözleri bulandı, Güneri rdenin terkisinde dört nala kaçırılırken görüyorum Sofanın ortasında bir Jâhza donakaldı. Kadı. in hemen sklma geliveren bu ihtimali, kararlaştırıl. fikir sandı. Demek kaçırmak kararı araların. erilmiş. Kaçırır mi kaçırır? diye içini bir ateş Ir. Bir adım attı, merdiven başma gelmeden, güç kendini topladı ve derhal kurnaz bir erkânı plânı çizdi. Gülümsiyerek: öyle bir işe meydan verir miyim ?. Hele bir beni ice dinlemediniz ki.. Ne mucip bu iş olsun, ha! O- F amenna, fakat başka babalara olur. Sizden zi; b a İşin olmasını arzu eden bâna olmaz.. Hadi, , gürlenip durmaym! Allah iyi yapar. Onlara mey- en kalmıyacağına emin ol. Ikisi de benim evlâdım. ıl mürüvvet görmek isterseniz, hen de isetrim, diden sonra benim bir başka çocuğum olacağı ne wlüm ? Siz kadmea lâfı dinliyorsunuz, anlıyorsu- iz, Mukadderet bu, ister misin bir hafta derken iki in sürmesin ? Hadi hadi, ağlamayın! Sizinle bir iki ta edeyim dedim, ciddiye aldmız. erdivenden indi. Sofayı geçti. Avlunun taşları Ü- rinde kundurasının nalça sadası gelince Hâfız Ha- mın boynuna sarılan hemşiresi kulağına eğildi, Ve gibi: İnanma! dedi, Bu da bir dubara! kek ürkek buldızına baktı, kadın titriyen Şu söylediğine bak! Siz çocuk musunuz? Ben © —No.41 — Hacının Fendi Kadını Yendi Hacı kendisini sokağa attığı zaman geniş bir nefes aldı. Allak bullak olan zihnini toplamak için yalnız. lığa ihtiyacı vardı. İrmağa doğru yürüdü. Bir sürü küçük çocuk, tepeden inen kizgm güneşe rağmen çi rılçıplak suda yüzüyorlar. Birtakımı da ıslak tslak, stoş gibi kumlarm üzerine yatmışlar, yemiş yiyorlar ve şakalaşıyorlar. Ekini kalkmış tarlaların üzerinde hava, parlak nokta ve şeffaf harelerle kaynaşmada; uzaklarda patlıyan bir avcı çiftesi., Kavaklardaki kar ga sürüleri ürküp öteye beriye uçuşuyor. İrmağm çamurlu bir kışmma gömülmüş iki manda, geviş ge- tire getire gözlerinin çiy beyaz halkalarını deviriyor. Ve frenk değirmeninin muttarit sesi, bitmez tüken- mez bir mırütı içinde., Söğütlerin altında bir alay çıplak çocuk oynaştığı için Hacı, İyi bir gölge ve serin bir yalnızlık bulama. dı; Köprüyü geçmeden &ola, şubenin yoluna sap- tı. Kudretten açılmış yolun kenarmdan, kerpiç du- varların, ve iğde dallarınm serptiği gölgelere #oku. larak yürüyordu. Ömründe böyle bir vaziyete düşme. diğini hatırladı. Gözünün üstünde kaşın var diyen olmamıştı. Halbuki bugün bir kadın, hem kimseyi. incitmiyen, kalbinde hakiki bir melek hasleti taşı- yan, halim ve sakin bir kadın kendisini çaputa dön- dürmüştü. Vaziyet gayet nâzik olmasaydı, buna tahammül etmenin imkânı yoktu. Herseyi altüst etmeğe müsta- it olan mesele başka cihette başgösteriyordu. Baldızmın bütün sözlerinden hişgettiğine göre ku- Tulan plânlardan noktasi ncktasma haberleri vardı. Bunu kim haber veriyordu? İşin, Hâfız Müderristen evvel kardeşinde olduğunu, Yalnız ikisi bilirdi: — Şöytan işi mi ne ki? Diye kaşlarını kaldırarak, kendi kendine hayret etti, Fakat nereden geldiğini, kimin söylediğini düşü- uüp aramıya vakit yoktu. Bir taraf bir haftaya ka. dar geliyor, diğer taraf daha kısa müddet içinde işi bitirip kesmek istiyor. Bir defa da, kendi başma ve yalnızca bir mükayeseye lüzum gördü. Erdene ve- rirse ne olurdu, Yeğenine verirse ne?.. Kıyasina önce iki tarafın servetinden başladı. Gerçi Erden takımı Dünbeleklerden çok zengindi. Fakat yeğeninin de kıs meti, nasibi açılmıştı. Muharebe bir yıl daha sürer. se Erdenleri geçeceğine şüphe yoktu, Bâhusus biri mevcudu işletiyor, diğeri mevcudun birine bin katı- yordu. Hâfız Hanım ektirecek, biçtirecek te satabil- diğini sandığma yörleştirecek.. Halbuki öteki ekme- den, terlemeden, ortakçılar, mortekçılarla yıl on iki ay didişmeğe lüzum görmeden yalnız biçiyordu. Boş vagonun tanesi üçyüz elli liradan dört yüz liraya fır- lamış. Ayda iki tane alsa evvelâ vagon fiyatından sekiz yüz altmış lira bir kâr var, yükliyeceği şeyle- rin kârı da caba.. Muharebenin bir sene süreceği ih- timali tahakkuk ederse. Bu hesap Hacınm başmı ke- Gi > yifle döndürdü.. Demek seneye varmadan Erğengil, geride kalıyor. Bu cihetten Erden, partiyi kaybetti. Diğer kısma gecti, hayalen ikisini de karşi karşıya getirerek muhakemesine devam etti, Erden, yirmi beşini bulmamış bir genç, belki bir delikanlı bile den- mez, Mektep çocuğu, tabip muayini imiş te, yıl sonun da halis hekim olacakmış. Eni de hekim, boyu da, sonu da, Nah silleli Vasil de hükümet hekimi! İşte o kadar. Başım ağrıyor gel Vasil! Bilmem nerem 84“ lıyor git Vasil! Kimsenin ehemmiyet verdiği yok. Bir mahkeme azası kadar ehemmiyeti olmıyan bir İş. Belki memurluk bile değil, Dünbelekzadeye gelince, ne olursa olsun, kimin himmetile olmuşsa olmuş, bugüne bugün bir mebus. İstediği zaman İstediği nâzırı kürsüye çekip siygaya çekiyor ya.. Sadrâzam dostu, Şeyhislim medrese ar- kadaşı, nâzirle senli benli. Yarm Şeyhislâmın yerine gelmiyeceği ne malüm? Geçende bile çok Göz dön- müştü. Amme arkadaşlık hatırı onu bu işte daha hek lemeye mecbur elmiş.. Hattâ, hattâ. Haydi farzede- lim, hekimlik daha İyi! Fakat buraya tayini için bile Dünbeleğin iltimasma muhtaç.. A.. hem &ellik, hem fodulluk, Arada Gökçedağ kadar kocaman bir fark var. Erden, bu imtihanda da sıfır aldı. Hacı, bu mü- köyesenin vicdanma verdiği bir kanaatle kendisini haklı, her cihetten haklı bulmaya başladı. Kadınlar tarafımı, kızını düşünmek bile istemiyordu. Tabii kız kardaş, kız kardeşinin kızımı almak, o da oğluna vermek ister. Zaten 6 takim hep içli dışh değil miy diler? Olea olsa bir aşiretlerle münasebet peyda €- deceğti, Ne olsalar yine Yörüğe çalıyorlar, yine Ku- bat... Hele Günerin rüyada bile olsun dudaklarını ki» pırdatmıya hakkı yok. İnsa:n, ölçülü, biçili koca ver mezler ya, İkisi de genç imişlermiş te ne imiş? İki deli bir zincire bağlanmaz. Hiç olmazsa birinin ak'r idraki başmda olmalı, Hem Güner mi beğenecek?! O hak erkektedir. Erkek avradı b z