Tan 28 Şubat 1937 sayfa 10 | Gaste Arşivi

28 Şubat 1937 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10

28 Şubat 1937 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SETANM. Cöcuk” İlfveei Amcanın Köşesi Cici Yavrularım, Epey zamandır. mecmuanıza her Mı “Bulmaca Müsabakası” diye bir mum koyuyorum, Size de bu resimde hıuıuıın yanlışları bulup bize yazma- nızı söylüyorum. Bu müsabaka da Bizi hem eğlendirmek, hem de dikka- tinizi arttırmak içindir. Bunun için hepinizin uğraşmasını isterim. : Size bunun için bir, iki şey söylü- yeceğim.. Ben her bulmacada “şu kadar yan- vır, arayınız. Bulunca bana ya- nız” diyorum. İhtimal bazılarınız Llı yanlışların hepsini -bulamadıkları in kendilerini bulmacayı hallettim aymıyorlar. Halbuki, benim söyle- diğim kadar yanlış bulmak şart de. Bildir. Belki de bütün yanlışları bu- lan olmıyacaktır. Çünkü her yınlış hemen göze çarpmaz. Bunun — için dikkat edin, uğraşın. Ne kadar yan- h bulursanız o kadarını bana yazı- nız. Belki de en çok bulan siz olur- sunuz. Meselâ bu sefer “24” yanlış var, dedim. Resimde bu kâdar yanlış Vvar, amma bundan birkaç tane eksik Flıkâye Vapur rıhtımdan ayrılmak Üüzere, Herkes heyecan içinde. Gemi Çu— çao limanından ayrılmaya hazırla. son uğrak. — Vapurda yolcu fazla değil. Fakat rıhtimda — kalabalık fazla. Kaptan boyuna kol saatine bakıyor. Bu kap- tan hep dakikası dakikasına yola çıkmakla tanılan bir adam. Göğertenin bir köşesinde biri kız biri erkek iki kardaş rıhtımı seyre- diyorlar. Birden kız ağabeyisine: — Bak ağabey... Zavallı vapuüra yetişemiyecek diye birini gösteriyor. Bu,küçük, çelimsiz, sarı yüzlü bir Çinli çocuğu. Kendi dilinde bir şey- ler bağırıp vapura binmiye uğraşı- yor. Kim bilir zavalı vapuru kaçı- rırsa annesine, babasına mı gecike. cek nedir? Yolcu vapuru ancak haftada bir kerre bu limana uğru- yor. Bir hafta böyle küçük bir ço- cuk yalnız başına bekletilir mi hiç? Ağabey kardeşine — Sen üzülme im ben şimdi onu bindiririm h diye sakm halle- ka. darını bize yollayınız. | Bir şey daha var, yavrularım. Bu yanlışları filân, falân yerde di- Şıe yazmayınız. Pek anlaşılmaz. Her Befer resmi kesip yanlış yerlerin üs- tünü kırmızı kalemle işaretleyiniz. Böyle daha iyi görünür. — Bu resmi ayrıca göndermiye lüzum iyok. O sayıdaki bilmecelerle bir zar- fa koyar, yollarsınız. Eğer bilmece- leri halledemezseniz, hulmacı musı- büumı tek başma İ diyip koşuyor. Arka- sından kaptan bağırıyor. — Dön “C,, dön diyorum sana, Nafile “C” merdivenlerden yere atlıyor. Vapurda bir curcuna, Şim- diye kadar bu yolcu vapurunda böy- le bir telâş gören olmamış. Düdük. ler çalınıyor, kaptan, köprüsüne niyor. Buna Panohay — yolunda Çin Denizlerinde bir korsanlık Çin memleketinde ne olur. Onu s0- yarlar mı, öldürürler mi kim bilir. Belki de bir hafta aç kalıp teye atlıyan ilk korsanların yüzüne müthış bir su fışkırttı. Karanlıkta ne Bunun için, vapur durduruluyor. “C” le Çinli çocuğu göğerteye çıkıyorlar. Kaptan “C"” yi çağırıyor: — Seni haşarı çocuk, diyor. Baba- na ben ne cevap verecektim. Bu ka- labalıktan korkmadın mı. Çu— Çao gibi bir yere ben bile silâhsız adım atamam. Ceza olsun diye seni maki- koşuyor. Vapür yeniden rıhtrma halatlanıyor. Çünkü “C” le kardeşi babaları tarafından kaptana emanet bn—akılmışlar Şmghaya kadar onla- lâzım. Va- AMCA pur durdurulmazsa “C” bu yabanm ?DENızıN DİBİNDE — ZEHİRLİYEN BALlKLAR F Geçen hafta size zehirliyen yılan- Tarı anlatmıştım. Bu hafta da zehir- liyen balıkları söyliyeceğim. Zehir- llyen yılan şaşılacak şey değil. Yıla- nın zehirlememösine şaşılır. Fakat yı zehirliyen balıklara ne dersiniz. Balık zehirler mi? Evet, bazıları... Hem de tıpkı yılan gibi... Bunlar pek büyük ve korkunç ta değildir. Aksi- z Renkleri Çök güzeldir. Resimde ;oldz gördüğünüz bunlardan biridir. (Adı “Zargana balığı” dır. Kafasının Âki yanlariyle sırtınm iki yanlarında birer sıra dikenleri vardır. Bu diken- lere bir âdese ile bakılırsa içlerinin nyuk olduğu görülür. Bu oyukların ı&mdı zehir çıkaran guddeler var- gn- Zargana zehirini buradan döker, ;?“ zehiri kaynar sularla yıkayıp a- monyakla çıkarmıya çalışırlar am- ma, pek çok ıstırap verir. Bu zehirli balık denizin ortasından çok kumluk sahilleri sever. Başını kumlara sokup gizlenir. Şaşı gözle- riyle, tepesinin üstünden geçecek kü- cük balıkları bekler. Gördü mü he- men dışarı sıçrar ve yutar. Kendisi büyük değildir. Ancak al- tı parmak boyundadır. Amma, silâhı çok fena.., Zehir akıttığı için korkunç bir hayvan olur. Zarganadan başka zehirli balıklar- dan bir de “Ejder balığı” vardır. Bu balık ta kotaman bir şey değildir. A- dıma bakmayınız. Derisi çok güzel, fakat biçimi tuhaftır. Başının — iki yanında iki ağızlı birer bıçak — gibi dikenleri — vardır. bunlarla yaralar. Ve bütün balıkların açtığı * nelerin yak -kapa. yacağım, Yarın bu zamana kadar 0o- rada sıcaktan biraz 'bunal da âklın başına gelsin. Bu küçük kamara sahiden pek sı- cak. Pençeresi denizi bile görmiyor. O gece sıcaktan “C” nin gözlerine |* uyku girmedi, Gece yarısı bindenbire pençeresine tık, tık, tık.. diye vurul- duğunu duydu. Ne oluyordu, bu kim di? Pençereden küçük bir el uzandı yarı karanlıkta biri telâşla: — Bunları al, giyin dedi. “C” bu- nun kim olduğunu tanıdı. Sabahki Çinli çocuktu. Bir kat Çinli elbisesi getirmişti. Geceyarısı Çinli kıyafeti- ne girmek niçinti, aceba... “C" çok zeki idi. Bunu da anladı, O denizlerde yolcu vapurlarına hep çinli korsan- lar musallat olurlar. Hele bir Ame- rikalıyı bulurlarsa vay haline... Çocuğun getirdiği elbiseleri acele acele giydi. Onu bu halile bir Çinli sanacaklardı. canmı kurtarabilecek- ti.. Fakat ya kardeşi.. Ya yolcular. Onları da kurtarmak lâzımdı. Kah- raman “C” hemen kamarasından çıktı.. Kız kardeşine koşmak istedi... Birdenbire aklına daha şeytanca bir çare geldi. Alaca karanlıkta çinli kor- sanlardan bir ikisinin yavağ$ça güver- teye atladığını gördü. Birdenbire ba- ğırsa onu muhakkak öldürüverirler- di. “C" nin bulduğu,çare bağırmaktan çok daha iyiydi. O, her sabah güverte nin hortumla sulanıp temizlendiğini görmüştü.Hortumun takılı olduğu yer pek yakindi. Ayaklarının ucuna basa- rak oraya vardı. Sesşiz sessiz göğer- yaralar gibi bu yara da güç iyi olur. Başka hastalıklara yol açar, haydutlar şaş kına dönmüşlerdi. İşte o zaman “C” bu şaşkınlıktan fırsat buldu, var kuv- vetile: *“İmdat, korsanlar! İmdat” diye ba ğırmağa başladı. Ve her gelen korsa- nı bu soğuk su ile tepelemiye çalıştı, Bu arada vapurdakiler uyanmışlard.ı Korsanlardan bir kısmı korkudan kaçtılar. Bir kısmı-da esir oldular. Artık şafak söküyordu.. Kaptan bu kahraman çocuğu vapurun en gü- zel kamarasını açtı. — Babanâa anlatacağım şeyler ço- ğaldı. Senin gibi bir evlât yetiştirdiği için ne kadar öğünse yeri var, dedi. Fakat “C” buna itiraz etti. Sizi kurtaran ben değilim. Sabah- leyin vapura almak istemediğiniz kü- çük Çinlidir. Hepimiz asıl ona teşek- kür etmeliyiz dedi. Bununla da yüre- ğinin büyüklüğünü göstermiş oldu. Zavallı küçük kız kadreşi bir yan- dan korkudan titriyerek onun kalu- nun dibine sokuluyor, bir yandan da — Ağabeyciğim, benim şeker a- ğabeyciğim. Bizi kurtaran sensin, sen diye sevincinden ağlıyordu . Issız Bir Adada Çocuk (babasına) — Bil ba- kayım, ben kimim? v Kırmızı Derititerle Karşı karşıya.. 1 — Kırmızı derili yerliler “R,, yi kovalıyorlardı. Nerde ise — yetişip yakalıyacaklardı. Çünkü — atı yorul. müuş, soluyordu. 2 — Fakat (R) dereyi görünce aklına şeytanca bir çare geldi. Bat- taniyesini -yuvarladı. Bir vücut yap- tı. Üstüne kendi ceketini, şapkasını giydirdi. 3 — Bu yalandan adamı kucngınn 4 — Yapma adamı suya attı. Ken. alıp atıyla dereye girdi. Hatırına ge-| disi atından atlayıp yüze yüze geri len plânı muvaffakıyetle tatbik miye çalışıyordu. et.| döndü. Derenin kenarına çıktı. Gö. rünmemek için hemen giılendi 5 — Yerliler oraya varınca dere.| lıp uzaklaştılar. deki yapma adamı (R) nin kendisi 6 — (R) nin atı geri döndü. Sa. sandılar. Onun arkasından suya da-| hibine kavuştu. lkisi de kurtuldular. Gölge oyunu 6 numaralı oyun: Beresi başında, piposu ağzında yaman bir bay. Ne kadar düşünürse düşünsün dünyada bir tatlı kaşığı ile bir kibrit kutusun: dan pipo yapabileceği insanın aklına gelmez, değil mi? Halbuki ne güzel bir pipo, bakmız. Ya mandarina kabuğundan bere- ye, kibrit çöpünden bere tepeliğine ne dersiniz. Bayın burnuna biçim ver mek elinizde... İşaret parmağınızı istediğiniz ka- dar uzatınızı bayın burnu büyüsün. Beğenmediniz mi, parmağınızı geri- ye çekiniz. Küçücük bumnlu bir bay olsun. Hele 7 numaralı zo!gm dünyada akla gelmiyen ne kolay oyun, Bir RESİMLE EGLENCE Kaleminizi ellniıe almız. Resmin karalayınız. Beyaz kalan - kısımlarda Kahkaha Köşemiz İnkâr Edeyim Derken Hem Eğlence Hem Bilmece Hâkim (suçluya) — Söyle baka- lım saati nasıl çaldın? Suçlu — Çalmadım, bay hâkim. Ben suçlu değilim. Hâkim — Nasıl suçlu değilsin. Bu saati sen çalmışsın. Bu muhakkak.. Ya geçen defa ne çalmıştın. — Niçin hapiste idin. Suçlu — Geçen defa mı? Ben da- ha hapse girmedim ki.. Bu benim ilk hırsızlığım, bay hâkim, j e ç — Şu adamı görüyor musunuz. Şu boyu iki metreyi bulan adamı... Dünyanın en budala adamıdır o... — Desene iki rekor birden kirmış. Bu herkese kısmet olmaz. e İki'kadın artist arasında: — Benim sesim o kadar gürdür ki fazla çıkmasın diye kısmıya mecbur kalıyorum. — Ya benimki.. O kadar incedir, © kadar yüksek perdelere çıkar ki ar- kasından bakarken başım döner. b Bay “D” yi bay “L” nin köpeği - sırmıştı. Mahkemeye verdi. Davayı akybedip, döndü. Yolda bir dostu: — Hem köpek ısırdı. Hem de da- yayı kaybettin. Bu nasıl iş böyle! di- ye şaşırdı. Bay “D” : — Şaşma dostum, dedi, “L” nin öyle bir avukatı var ki, onu dinler- ken ben bile mahkemede köpek beni ısırmadi da ben köpeği isırdım, san- dim. . Bir köyde iki kurbağa biribiriyle pek iyi arkadaş olmuşlardı. Nereye gitseler biribirlerinden ayrılmazlar - dı, hiç kavga ettiklerini hiç gören bir tavşan y çıka. (A cak. Fakat karalıyacağınız yerlere iyice dikkat etmelisiniz. Düşünüp ta- şınıp öyle çizmelisiniz ki ortaya tav- şan çıkabilsin, , | zemezdi. ı, huyları ine ben- Biri ne bulsa, ne görse hoş- lanır, hiç şikâyet etmezdi. Öbürü ak- sine her şeyden sinirlenir, bir yeri beğenmez, hep değişiklik isterdi. Bir gün ikisi birden bir çiftliğin av- lusundaki süt kazanma düştüler. Hiç bir şeyden şikâyet etmiyen kurbağa: — İşte ölüyorum, dedi, çırpınmı- ya ne lüzum var. Nasıl olsa boğula- cağım. Bari ses çıkarmadan ölüve- reyim, dedi. Kendini büsbütün bırak- tı ve hemen öldü. : Öteki kurbağa: — O, dedi, bu ne fena yer böyle. Neredeyse boğulacağım. Ben başka bir yere gitmek isterim, dur bakalım hele, bir çırpınalım. Ve döndü, dön- dü, döndü.. Çırpındı, çırpındı, o ka- dar çırpındı ki.. Nihayet süt denizi- nin içinde, üstüne çıkabileceği kati- €a bir ada buldu. Bu ada nereden tabakla bir de küçücük bir elma bu oyunu yapmıya kâfi. Yeter ki elleri- nizi reşimdeki gibi tutmayı bilesiniz, —O d çıkmıştı, bilir misiniz, ço- cuklar... Hırçın kurbağa o0 kadar dönmüş- tü ki süt, nihayet yağ olmuştur. » No:1 Yukarıdan aşağıya: 1 — Böcek. 2 — Parlak bir şey. 3 — Hak yemez va isim, 5 — Ateş üstünde durur. 6 — bir şehrimiz. 10 — Çıplak, 12 — Sürtmek. 15 — Zahmet, Soldan sağa: 4 — Daima dönen bir şey. T — Gizlenen şey. 8 — hay. vanların yer altındaki yuvası, 9 — Bir insanın malı. 11 — Vadeder. 13 — Bir nota, 14 — Toprak. 16 — Hi: lekâr. No. 2 Bu resim size hangi “atasö: hatırlatıyor. Bulup, bize yazınız. No. 3 Bu arı yolunu kaybetmiş. Dışarı çıkamıyor. Ona siz yol gösterir mi- siniz? Gösterdiğiniz yolu kırmızı bir kalemle çizip bize yollayınız. Resme dikkatli bakınız. Çıkılacak kapı alt taraftadır. Siz arıdan evvel oraya ka- dar giden yolu bulmalısınız! Akıllı İmiş Doğrusu — Niçin ollanızı av - tüfeğinize takıyorsunuz? — Balıklar, kuş avliyacağım san- sınlar da içlerira emniyet gelsin diye.,

Bu sayıdan diğer sayfalar: