Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
—T T b T ! KST — UNYT H KAYAK SPORLARINDA BİRİNCİLİK Fransız Takımı bir dünya u kazandı Şampiyonluğ Emile Allais dört dakika üç saniyede 1 inci oldu Fransada Chamonixte yapılmakta olan kayak sporu dünya birinciliklerinin iniş müsabakasını Fransızların Emile Allais ismindeki şampiyonları kazanmıştır . Pek beklenmiyen bu muvaffakıyet Fransızları çok sevindirmiştir. İniş müsabakasının birincilik rekorları şöyle olmuş Sür ; Birinci Emile Allais 4 dakika 3 saniye 2—5. kere onar kilometrelik bayrak yarışında da Norveçli bir dakika farkla geride bırakarak bu müsabakanın Dört Bergend ândi kayak: Jalkanen'i , . p. . epese e 4 z gendhal, meşhur Finlândiya kayakçısı Jakanen * , e vi n ciliğini Fransaya kazandıran Allais sağda birinciliği Norveçe temin etmiştir. ferki mağlübiyetin acısını Finlândiyadan çıkarmıştır. Böyle, geçen se - Bulgar Slâvya takımı Buraya geliyor Sofya, 16 (TAN) — Bulgar Slav - iya futbol takımı, Türkiyeye giderek Ankara ve İstanbulda olmak üzere 'Türk futbol gruplariyle beş maç yapa- caktır . koştura tek davadır. Fransız boksörü Marcel'Thie ile raki - ki maçların Boksta orta sıklet şampiyonluğu Orta siklet dünya boks şampiyon- huğu Paristeki spor sarayında 20.000 kişiye yakm bir seyirci kalabalığı Ö- nünde yapılmıştır . Bir seneden fazla zamandanberi dövüşmiyen cihan şampiyonu Fran - sız Marcel Thie ile rakibi Kanadalı Brouillard'ın bu seferki çarpışmala - rına büyük bir ehemmiyet atfedilmek te idi , Talihin garip cilvesine bakmız ki, bu seferki maçın altıncı devresinde Kanadalmın aşağı vurduğu bir yum- tük yüzünden Fransız ünvanmı mu hafaza etmiştir . Kanadalımın müsabakadan ihracmı mucip olan yumruk vuruluncaya ka dar maçın hangi tarafın lehine netice- leneceği belli değildi . İki taraf ta galibiyeti temin ede - bilecek faikiyetler gösteriyorlardı. İspanya da Dünya Kupasına Yazıldı İhtilâl ve dahili harp içinde çal - kanan İspanyadan dünya kupasmı tertip edecek heyete bir iştirak tel - grafı gelmiştir . Fransız heyetinin hayret ve tak - İ y elgra İ bi Kanadalı Brouillard geçen sefer- da vuruşurken İtalyan Klüplerin tahdidi için neler düşünülüyor ? Ankara, (TAN muhabiri yazıyor) — TAN'ın yakından takip ettiği bir mesele, klüplerin tahdit edilmesi, ve tahdit şekilleri, son günlerde Ankaranın bu işlerle uğraşan mahfillerini peşinde milli takımı Müsabakalar İçin Program Yapıldı Romada toplanan İtalyan futbol fe. derasyonunun beynelmilel temaslar komitesi milli takımlarının mevsimlik maç takvimini aşağıdaki şekilde son defa olarak, değişmemek üzere tes - bit etmiştir : 21 Mart Viyanada; Avusturya - takımları, 23 mayısta Prağda İtalya novada; Avusturya - İtalya B. takım ları, İl nisan Pariste İtalya - Fransa A. takımları, 11 nisan Marsilyada Ce. nubi İtalya - Cenubi Fransa B. takım. ları, 25 nisan Torinoda İtalya - Ma- caristan A takımları, 25 nisan Lük - semburgta İtalya B. - Lüksemburg takımları, 23 mayısta Perağta İtalya - Çekoslovakya Â. takımları. Bu maçlardan sonra İtalyan A milli takımı Oslo şehrine giderek Nor veç milli takımiyle karşılaşacaktır . gazetelerle ilân edilerek İspanyollarm sporculuklarına yeni bir misal olarak kl var, denildi, bunlardan biri - hareket işaretini bekliyor Şu muhakkak ki, Ankara, Muhafız gücü çıktıktan sonra kalan, 9 klübün hepsini ayni ihtimamla besliyemez. Bu kuru bir söz değildir, - tatbikal sahasına geçildikten sonra müşkülâ- tı ilk adımda göze çarpan bir iştir. Mıntakanın yapabileceği para yar- dımından 9 klüpten her birine düşe cek pay küçük olacaktır; ve binnetice hiçbirini çırak çıkarmıyacaktır. Bu vaziyet karşısında akla gelen en mantiki tedbir de şu olmuştür. “Yardımlarımızı bütün klüplere sey yanen dağıtıp, değerini azaltmaktan sa, iki üç klübe indirelim de, istedi - ğimiz gibi çalıştırabilelim; randıman alalim.,, Fakat bu iş nasıl olacak? Bir yan- da tam dokuz klüp - Ankaragücü, Çankaya, Gençler birliği, Altmordu, Güvençspor, Kirikkale, Demirspor, Çankırıspor... - Var. Öbür yanda bu klüplerin teşekkülünü tasdik etmiş bir makam ve bugünkü mevcudiyet- lerini ahkâmma uygun bulan cemi - yetler kanunu, medeni kanun, eldeki nizamname... Aşağıda sakal, yukarıda bıyıp vazi- yeti... Başka bir yol arandı ve - dediğimiz gibi - Küçük klüplere verilecek para yı azaltmak veya kaldırmak suretile büyüklerin çalışmalarını kolaylaş - tırmak yolu bulundu. Eğer küçük klüpler, başka yerlerden gelir kaynak ları temin eder ve çalışma imkânla- rını temin ederlerse febiha... Hem bu herkesin arzu ettiği bir şey olur... Fa kat öbür yandan kendisinden birçok muvaffakiyetler beklenen klüpler de teşvik edilmiş olurlar, Büyük klüp, küçük klüp terkipleri belki Ankaranın yabancılarına ya - bancı gelir. Onları da şöyle ayırıyor lar: Çankaya, gençler birliği ve Anka- ragücü büyükler, öbürleri küçükler.. Muhafizgücü ayrı bir teşekkül oldu- ğu için onu bu arada saymıyoruz. Başta sporcuların çok iyi tanıdık- ları Halit Bayrak olduğu halde, örnek nizamnamenin hazırlanmasın- da emeği geçen birçok zevat, Örnek nizamnamenin tatbikatına geçileceği şu aylarda Ankarada bir “Örnek Klüp,, kurmak ve diğerlerine de: “ba kın işte, biz böyle klüp istiyoruz,, de mek arzusundadırlar. Bir zaman Ankarada yepyeni bir klüp kurarak önu örnek yapmak fi- kirleri serdedildi Fakat bundan ça - buk vaz geçildi. Çünkü bu hem güç ve masraflı hem de lüzumsuz bir İş olacaktı. İşte pekâlâ, ortada büyük aha pek küçükken küçük bir evlâtlığın sakar bir hareketi neticesinde kucağından düşerek bu hale gelmişti ve tam üç yaşından- beri şu kelimeyi suçlu bir insana vurulan kara damga gibi ona ya- pıştırmışlardı: Topal.. Eminönünde küçük bir dükânı o- lan kazancı az bir mahallebicinin kızı idi. Babası haşin aksi yüzlü bir adamdı. Daha o doğmadan ev- vel çocuğun hep erkek olmasını is. temiş ve karısının dünyaya bir kız getirdiğini haber vererek küçük beyaz kundağı kucağına uzatan e- beye ters bir bakış fırlatıp kapıyı çekip gitmişti. Ondan sonra da er- kek çocuk doğurmak elinde imiş gibi, günlerce yataktaki lohusa ka- rısının yüzüne bakmamış ve küçük kız bitişik odada sancılanıp ağla. dıkça sinirlenmiş beşik kıcırdadık- ça kızmış, çarşıda “çocuğun ol- muş” diye, yanma yaklaşan esnafa zehir gibi acı gözlerle bakarak şu cevabı vermişti: “ Benimle eğleni- yor musunuz be !.” Çocuk büyümiye başlamıştı. Ma- vi gözlü, duru beyaz tenli sevimli güzel bir kızdı. Durmadan ince ya- ramaz kahkahalarla güler, bu kah- kahalar aşağı mutbaktan çıkamı- yan, işten beli bükülmüş soluk yüzlü anası ile, akşamları eve e- linde çıkını, karanlık, düşünceli , bir yüzle gelen babasını hayretle sarsardı. Bu küçük kiız gün geç- tikçe bahara kavuşmuş bir serçe gibi neşesi ve sevimliliği ile siyah ahşap eve ziya, koku, renk doldu- ruyor, orasını ve içindekileri çok başka bir âleme götürüyordu. Bu güzel mavi gözler, daima bir şeye hayret eder gibi aralık müte- bessim penbe dudaklar, erkek ol- madığı için çocuğa ilk günler duş- man gibi bakan babayı bile yumu- şatmaya, onu teshire başlamıştı. Ana zaten için için kaynıyan de- rin bir şefkat ve sevgi ile kızın â. şıkı idi. Baba da artık sık sık çar- şidaki esnafa evdeki afacanın ya- samazliklaasudan bahosdiy var yapmadığı bir hareket olduğu hal- de arada sırada ona dükândan kâ- se yoğurtları, küçük tabaklarda mahallebiler taşıyordu. Emeklemeye başladığı gün evde büyük bir sevinç uyandı. “Hey.. Hey..” diye, sevinç sesleri çıkara- rak paytak paytak yürüdüğü za- man baba kollarını açıp, birkaç adımdan sonra göksüne düşen O küçüçük yumuşak çocuk vücudu- nu uzun uzun göğsünde sıktı. Xi Ü ç yaşına geldi. Ev işlerinden vakit bulup çocukla iyi meşgul olamıyacağını anlıyan ana- sı küçük bir evlâtlık getirdi. SekiZ dokuz yaşlarında bir kız.. Yalnız çocukla meşgul olacak, onu eğlen- dirip, uyutacak ve hiç ağlatmıya- caktı. Çocuk zaten huysuz değildi ve evlâtlık kız da uslu akıllı bir $e- ye benziyordu. € Babanın her zamanki gibi dü- kânda olduğu bir gündü. AnaS! aşağıda yemek pişirirken, birden- bire acı bir feryat duyarak KaFIf- tırdığı tencerenin başından in'lad'X. bir solukta kendini yukari attığı zaman çocuğu yerde, yüzü îde"ta. morarmış, nefes almaktâ güçlük çekerek inte inilti gibi bir. sesle ağlar buldu, y Hemen dükkâna haber gitti. Eve gelip te çocuğun minderin bir kö- şesine büzülmüş tutuk h'çkırı]'_(_ı&r' la ağladığını, kıvrandığını — 8öTen babanin yüzü biz anda Karmâ ka- rışık oldu. Bir çok muayeneden sonra yalnız sağ ayağına el'doku.n. durmadığını, başka bir yerinde in- cik olmadığını anıadıı"'. E vlâtlık kız da onu eğlendir!'_lek için ıf_“_c_“' ğında hoplatırken elinden düşür- düğünü göz yaşları isinde itiraf &£- mişti. İlk günü mahallenin meşhur in- cikçisini çağırıP: çocuğun büsbü - tün yükselen acıklı — feryatlarına karşı kulaklarım! tıkrğ'arak ayağı oğdurdular.. Bir kaç gün bu teda. vinin neticesi bekl'eneîek Beçti. Fakat çocuk iri mavi gözleri yaş içinde etrafına imdat arar gibi ba. karak hâlâ inlemekte ve uykusun- nin üzerinde gduralım, eksiklerini ta- mamlıyalım ve onu '.l'ürk klüplerine ümodel,, DİT hale getirelim. Son vaziyet budur; ve Halit Bay . rak bu işle meşgul olmaktadır, TOPAL îl 11 <2 <AT j Yazan: PERİDE CELÂL da sık sık sıçramakta devam edi - yordu. Bu sefer de bir kaç okuyu- cu kadın çağrıldı. Hasta ayak oku- nup, üflendi. Küçük sarışın başın üzerinde kurşun döküldü. Nihayet bunlar da fayda etmeyince iş kom- şu tavsiyelerine kaldı. Ayağa bir takım yağlar sürüldü, kirli yapağ- lar sarıldı. Bu tedaviler esnasında on beş gün-geçmiş Ve çuvun KOŞE minderinde gittikçe sararıp solmuş fakat iniltileri, ağlayıp, sızlama- ları da yavaş. yavaş geçmişti. Ni- hayet bir gün geldi ki ana, baba derin bir nefes aldılar. Küçük kız artık gülmüyor, — söylemiyordu. Pek te zayıflamış, sararıp solmuş- tu. Amma bacağının ağrısı SızısI geçmişti. Eskisi gibi inlemiyordu. Pek yakmda kendini toplar, eski halini bulurdu. Çocuk umdukları gibi kendini hemen topliyamamak- la beraber yavaş yavaş o eski pek biçare halinden kurtuldu. Ve niha yet bir gün ayağa kalktı. İşte o za man asıl felâket meydana çıktı. Ayak iyi olmuştu, fakat sakattı. Çocuk yürürken belli olacak ka- dar yana gidiyor, fena bir şekilde topallıyordu. Evvelâ bunu daha hemen üstüne basamaz yavrüu- cak..,, diye, tevil etmek istediler.” Fakat bir kaç gün içinde hakikat bütün acılığı ile hepsini gizli bir mateme düşürdü. Annenin yüzü büsbütün soldu sarardı. Baba kaş- ları çatılr gözleri elemli bir mâna ile karanlık uzun zaman sesini ÇF karmadan düşündü, durdu. Niha- yet bir kaç gün üstüste dükkânı kapalı kaldı. Küçüğü topallaması- ni görmemek için kucağında taşı- yarak doktorları dolaştı durdu, fakat doktorlar hep ayni şeyi söy- lediler: “İlk düştüğü zaman çocu- ğu getireydiniz tedavi kabildi. Fa- kat şimdi kemikler biribirine iyice kaynamış, kırıp yeniden — alçıya koymıya da bu parmak kadar ço- cuğun tahammülü yetmez.,, aA eneler geçti. Çocuklarımm bu haline evvelâ pek üzülen a- na, baba yavaş yavaş herşeye alış- tılar. Onun ismi mahallede topal kaldı. Anası artık “ne yapalım pek te baktırmıştık,, diye, teselli bulu- yor, babası eskiden güzel küçük bir şey olduğu için sevimli hareket leri, bir kuş gibi kahkahalarile kendisini cezbeden kızını bu epey büyümüş, durgun halinde o kadar sevmediğini hissediyor, onun artık hiç gülmiyen mavi gözlerine ve aksıyan bacağina bakarken içinde garip bir sıkmtı duyuyordu. Bir kaç kere kendi kendine şöyle dü. şünmüştü: “Hem erkek değil, hem de to- pal..,, ve kime olduğunu bilmeden için için hırslanmıştı ,HAKİKİ HAYATTAN Hikâyele! Çocuk on dört on beş yaşmdı bir kız oldu. Ensesine kadar inef sarı saçları, durgun mavi gözl ve solgun yüzü ile ayna kenarındi unutularak sararmış eski bir re * sim gibi cansız görünüyordu. Br raz gülse, biraz daha canlı harekti etse, tam o pek küçükken yap' gibi.. Muhakak ki pek daha güz? olacaktı. Fakat o bunların hiç bir# ni yapmıyordu. Küçük bir ki’_’ onun hayatının istikametini değif tirmiş ismi karışacağı zaman tek” rarlanan, arkasında söylenen;, V ada ae ee - - dy hitabi yüreğini ateşe gösterilen bi demir gibi iyice kızdırıp yakmlşğ Yalnız içerisi yanarken dışarıs buz gibi tutmayı, başını eğmede? ve gözlerini utançla kırpmadan bi menhus söze tahammül etmeyi yet iyi öğrenmişti. Mektepte de ni iyi bildiği zaman bahçede yan dan geçerken onu çekemiyen kadaşları fısıldaşırlardı: “Hele topala bak kendini bir şey zanned” yor,, hiç sesini çıkarmaz, vücudü” nun hiddetle titrediğini belli etmt” mek için acele yürüyüp oradan zaklaşırdı. Bazan hayırlı komşul# rın kendisinden bahsettiklerini yardı: “Yazık oldu kıza kardef Şu topallığı olmasa nur gibi )"üla var..,, okuduğu mektebin karşlâ”r da hususi bir erkek İlisesi vâ Akşamları dağıldıkları zaman önlerinden hiç etrafına bakmadi? gözleri ilerde, müvazenesini PU mıya ve kabil olduğu kadar az # samıya çalışarak geçerken erkt çocuklar alaycı yılışık kahkahal&” la gülerek arkasından bağıtırİ dı: “Hasbaya da bak yahu.. Aml ustalıklı yürüyor ha!..,, O bu sök lere aldırmaz görünürdü. Fld muhakkak ki bütün insanlara, F disinin kusurunu gören kusur""' herkese biraz düşmandı. Hattâ nasına, babasına bile.. « Ik mektebi bitirdiği zamff l annesine yardım etmek içi.’ evde kaldı, Pek az konuşur, İşİ ni bitirdikten sonra gelen misw lere filân çıkmadan hemen od’â na kaçardı. Akşam babası geld zaman onu ortalarda bulama' O bu yaşlı dürgun adamı da PJ sevmezdi. İçine öyle gelirdi ki )| ninda dolaşıp hizmet ederkel gözlerinde müstehzi bir ışık y*” rak kendisini tetkik ediyor. BaPi sı eskiden beri pek az konu$ bir adam olduğu halde o bunü | sırf kendisine hitap etmemek :fl" bulunmuş bir usul bir erkek & 4 dın yerini dolduramıyan topal.d’ kıza karşı duyduğu lâkaydi' doğma bir şey zannederdi. K Düşman gözlerle bakmadığI ı’ de bir annesiydi. Kendisine çoxdfî' la bir şefkat gösteren bu ks&, yalnız sinirleniyordu. O üZî * fazla düşüp, daima hatırını g0 # nü almakla farketmeden hef (Arkası 10 unci