M AcıHakik atler İNKILÂB) No. 58 Uşak - Bursa hattı tutulduktan sonra ileri harekâtına T Cafer Tayyar Bey, bu teminata tam bir itimat gösterememişti. Ve bu emniyetsizlikte de nekadar haklı olduğunu, hâdisat göstermişti. İşte, bu bocalama devresinde, Garbi Anadoludaki Yunan ordusu umumi taarruza geçmiş; Alaşehir ve Bursaya kadar ilerlemişti. Ve bu hengâme Aarasında da, Cafer Tayyar Bey, Edirneye avdet etmişti. Fakat; Cafer Tayyar Beyin vazi- yeti, biraz garabet kesbetmişti. Çün- kü o İstanbulda iken kolordusunun kumandanlığı — İstanbul hükümeti tarafından — (55 inci Fırka Ku- mandanı Muhittin Bey) e verilmiş- ti. Şu hale nazaran Cafer Tayyar Beyin uhdesinden, kumandanlık neze- İstanbulun böyle bir vaziyet ih - das etmesi, başlıca iki maksadı ih- tiva etmekteydi: 1 — Trakyayı Istanbulun hakimi- yeti altına almak, ' — Kumandanlar arasm nifak ve teşettüt çıkarmak, Maamafih, Cafer Tayyar Bey, E- dirneye avdet eder etmez, Muhittin Bey kolordunun kumandasını ken - disine teklif etmiş ise de, Cafer Tayyar Bey, artık kolordunun ku - mandasını deruhde eylememişti. Yunanlılar, Anadoluda Uşak — Bursa hattını tuttuktan sonra, ileri hareketlerine fasıla vermişler; (Trak ya işgali) programının tatbikine gec- mişlerdi.. Ve, işgal hazırlıklarını da çarçabuk bitirmişlerdi.. Işgal ordusu- nuün başınma, General Zemirakis geçi- rilmişti. Bu ordu, 4 üncü, 9uncu, 14 üncü firkalarla Iskeçe ve Serez fır- kalarından mürekkepti. Yunanlılar; ilk harekete geçer geç- mez, bilâ hâdise (Dedeağaç) ile (Gü milcine) yi işgal eylemişler; Bulgar- ların mımtakasma doğru ilerlemişler- di. Bulgarlar, Karaca Ali civarmda kısa bir müsademeden sonra, çekili- vermişlerdi. Ondan sonra da Trakya nın işgaline sureti kat'iyyede müda- halede bulunmıyacakllarına dair, Sof- yada- bir beyanname neşretmişlerdi. Artık; Trakyanın hayat ve mukad- deratı, sadece Türk süngülerine da- yanmıştı. Ve bu Türk süngüleri -bü- tün ana vatanda olduğu gibi- bura- da da son vazifelerini yapmış olacak- fardı... Fakat, idaresizlik yüzünden, buradan buna muvaffak olamamış- lardı. Yunanlılar umumi harekete — geç- meden evvel (20 Temmuz-336 günü) sekiz nakliye gemisine doldurdukları bir fırka askeri (Tekirdağ) karşıst- na getirmişler; ihraç hareketine gi- rişmişlerdi... Bu hareketi, Yunan filo su himaye etmekte idi. Kral Birinci Aleksandr da, Averof zırhlısına hine- rek; ordu ve donanmanım harekâtı- nı temaşa etmek için Tekirdağ önle- rine gelmişti. Şehir; altısı 15 santımetrelık ol- mak Üzere 18 top ile müdafaa edil- mekte idi. Şehir civarında da müstah a Dir Yazan : Ziya Şakir fasıla verilmişti kem mevkiler ve siperler vücude ge- tirilmişti. Yunanlılar evvelâ (Ereğli )ye bir miktar asker çıkarmışlar; — bun - ları Karadan Tekirdağ üzerine sevket mişlerdi. Şehir, hem karadan ve hem denizden sıkıştırılarak teslime icbar edilecekti. Yunanlılar bu plânlarını, muvaf- fakıyetle tatbik etmişlerdi. Çünkü bu mıntakaya memur olan (55 inci fır- ka) nın kıt'aları çok dağınık bir vazi- yette olduğu için bunları toplamak ve kuüvvetli bir mukavemette bulun- mak imkânı elde edilememişti. Yunan donanması; tahkim edilmiş olan mevkiler üzerine, müessir bir a- teş açmıştı. İlk Yunan müfrezesi, sa- bahın saat 3 ünde karaya ayak bas- mıştı. Öğleden sonra, saat birde de hükümet dairesinin üstünde, büyük bir Yunan bayrağı dalgalanmıştı. Yunan fırkasmın ihraç hareketi, muvaffakıyetle İkmal edilmiş; ve der hal şimale doğru harekete geçilmişti. Bu sırada da, Garbi Trakyada bulu- nan Yunan fırkaları da Meriç nehrini atlıyarak Uzunköprüye doğru ilerle- mişti, Bu müşterek küvvetler, Edirne üzerine yürüyeceklerdi... Fakat, Ca- fer Tayyar Bey kolordusunun erkânı harbiye reisi olan (Binbaşı Cemil Bey) (1) kumanda ettiği (60 mcr fırka), birdenbire bu müşterek düş- man fırkalarının karşısına gerilmiş- ti. Ayni zamanda —— Kırkkilisede— Şükrü Naili Beyin (2) kumandasında bulunan 49 uncu fırka da, sür'atle E- dirneye gelmişti. Bu iki Türk fırka- sının cidden kahramanca — mukaye- meti sayesinde düşman kuvvetlerinin taarruz kabiliyetleri kırılmış; biribi- rini takip eden ciddi muharebelerden sonra; Yunan hücum kuvvetleri, E- dirne ile Karaağaç arasında tevkif e- dilmişti. Yunanlılar, cebri hücüum ile Edir- neye giremiyeceklerini anlar —anla- maz, Edirneyi muhasara etmek ve bu suretle de, Bulgarlar tarafından gön- derilmesi muhtemel olan “yardımcı kuvvetlerin önünü kesmek istemişier di: Ayni zamanda, ağır toplarile o- büslerini de, şehre çevirmişler, fası- lasız ateş yağdırarak Türk müdafaa hatlarını bu suretle parçalamıya te- şebbüs eylemişlerdi. Fakat bu — mu- vaffakıyeti, kolayca elde edememiş- lerdi. z Bürada bu kanlı mücadeleler cere- yan ederken, —müdafaadan tamami- le mahrum bulunan— Cenupuı ve Marmara sahillerinde d€ muhtelif Yuhan kuvvetleri, istilâ hareketleri- ne devam eylemektelerdi. Silivri ve Uzunköprü işgal — edil- mişti.... Mülâzım, Grigoryus)- un ku- mandasında bir bölük asker, (Mar - mara) adasına çıkarak; — Adanın, (Haşmetlü, Kral Birinci Aleksandr) namına işgal edildiğini halka bildir- mişti. (Arkası var) () Esbak Dahiliye Vekili. (2) $ükrü Naili Paşa. No. 58 Sabaha kadar, odada, tek başmma, uykusuz ne yapacaktı? Haydi, ken- dini zorliyarak bu geceyi geçirebi- lirdi. Fakat bir geceyle, iki geceyle iş bitmiyordu, bitmiyecekti ki... Bunun yarmı, öbür günü, birçok yarınları, birçok öbür günleri vardı... Annesi- nin yüzü gülecek, dili çözülecek miydi?.. İclâl, etrafma baktıkça, şaşırı- yordu. Bu oda, odadaki eşyalâr, yıl- lardanberi alıştığı şeylerdi. Peki, şimdi, neden yadırgıyordu? Bunları yadırgıyacak kadar aradan uzun zaman geçmemişti ki... Demek ki, kendi değişmişti... An- nesinin durgunluğu ve donukluğu da ihtimal ondandı... Tclâl, bunu Gdüşünürken titredi. Demek, tekrar değişmek lâzımgeli - yordu? Bu ecciye dönüşe, bu 'yeni deği- şikliğe alışabilecek miydi?.. Yarısı Mahmut YESARI Evin, sokağın sessizliği, genç ka- dının içine dokunuyordu; kendini, uzak, garip ,yabancı bir yerde; atıl- mış, unutulmuş sandı. Duramıyacaktı; — duramıyarağını anlamıştı... Saate baktı: On iki.... Gece yarısı... Az zamanda alışıverdiği hayat, baş lıyordu. Daha, gecenin, yaşanılavak, yarısı vardı. Bir hummaya tutulmuş gibi vücu- du ürpere ürpere titriyor; dişleri ça- tırdıyordu. Evdekilerin uyanacağmı, annes' tin şaşıracağını, hiç bir şeyi düşünmedi; bir çırpıda giyinivermişti, Kol saatini bileğine takarken, göz pınarları ya- nıyordu. Odanm elektriğini söndürmeyi u- nuttu; Mmerdivenlerden uçar gibi in- di, sokak kapısının sürgüsünü açtı, bir hamlede sokağa fırladı... llk Ööğütleri Nezleyi başlangıcında kurutmak için Nezle başlayınca, hemen hiç vakit geçirmeden, tedbir alınırsa onu geçir mek mümkün ve oldukça kolaydır, hem de hiç iz brirakmadan geçer. Bu tedbirler nekadar erkenden, nekadar çabuk yapılabilirse nezleyi kurutmak ihtimali de o kadar çok olur. Fakat nezlenin ilk alâmetleri olan, hafif titreme, kırıklık, biribiri arka- sindan aksırmak, burunda ve boğaz- da kuruluk kendi hallerine birakılır- sa, nezlenin tedavisi daha sonraya geciktirilirse kıymetli zaman kaybe- dilmiş olur, daha sonra yapılacak ted birler de tesirsiz kalır. Önun için daha ilk alâmetler baş- laymca nezleyi kurutmayı düşünmeli- | $ dir. Bünyesi esasen kuvvetli olan bir adamın nezle başladığını anlayınca ilk hatırma gelecek şey uzunca — bir yol yürümektir. Bisiklete binmeye meraklı ise bu alâ bir şey olur. Bah - çeyle uğraşmayı sevenler toprak ka- zarlar, biraz yoruluncıya kadar çi- çek sularlar. Böyle biraz yorucu mümareseden sonra, sicak su dökünmek iyi olur. Bunun arkasmdan da acele iki üç tas soğuk su dökünmek daha iyidir. Böy- le sıcağm arkasından soğuk sudan İa san hoşlanmasa bile, yalnız sıcak Su dökünüp iyice kurulandıktan sonra kurü friksiyon yapmayı, hele sıcak sıcak ıhlamur içmeyi unutmamalıdır. Ihlamur içemiyenler sıcak limonata içerler. Çay bu işte iyi değildir. Burunda kaşınmaya, aksırmaya karşı kolonya suyu çekmek çok defa iyi gelir. Yalnız sıcak suyu bir tas içerisine koyup onun buharını tenef- füs etmek te iyidir. İlâç meraklısı o- lanlar 50 gram vazelin içerisine ya- rımşar gram mantol ile Kâfur ve on damla ökaliptüs yağı koydurarak, ondan bir kibrit çöpünün ucuna sa- racakları pamukla bir parça alarak arada sırada burun deliklerine koyar lar. O vakit başı biraz arkaya doğru yatırarak kuvvetlice çekmeyi unut- mamalıdır, Nezle olan kimse biraz zayif olur. sa yahut nezle de biraz eskimiş olur- sa ayakları sıcak su banyosuna sok- mak yahut bavaklar üzerinde sıcak suya batırılmış bezler sarmak lâzım- dır. Daha iyisi, evde banyo varsa sı- cak suyla banyo yapmaktır. Daha sonra da yine friksiyon yapmayı u- nutmamalıdır. Ertesi gün nezle geçmemişse, ayni tedbirler tekrar edilir. Nezle geçmiş bulunursa, — sabah kahvaltısından sonra, kısa bir gezinti yapmak yeti- şir. Herhalde nezlenin ertesi günü hafif şeyler yemelidir: Süt ve Bsütlü şeyler, yoğurt, tereyağı, püre halin- de kuru sebzeler, meyva koömpösto- su. Sütün içerisine biraz maden suyu katmak iyi olur. Su yahut az şekerli Hmonata istenildiği kadar içilebilir Baharli, yağlı ve pek tatlı yemeklerle Sağ her türlü et yemeğinden o gün için vazgeçmelidir. Bir de, nezle varken müzshil ilâç içmekten sakınmalıdır. Meğer ki he- kiminiz, gördüğü bir lüzum üzerine, söylenmiş olsun..., LOKMAN HEKİM Annesi, kızının odasında, pıtırtılar, ayak sesleri duymuş, kendi kendine: — İclâl uyanmış olmalı! demişti. Bu pıtırtilar, bir müddet kesildik- ten sonra tekrar başlamış ve topuklu ayak sesleri, odadan taşarak sofanın boşluklarını da doldurmuştu. İhtiyar kadın, buna bir mana verememişti; yatağmda, oturmuş, merakla kulak kabartarak, sancılanmış birte iye sallanıyordu. Birdenbire, aklına geldi: — Acaba kız, hastalandı miı? Fakat, tok tok gezinişlerden, — bu merakının boşuna olduğunu anlamış- tr. İclâl, neye geziniyordu? Neye uyu muyordu ? İhtiyar kadın, bunu düsü- nürken, içini çekti; demek, söyle.:en- ler doğru idi? Telâl, içkiye alışmıstı; içki ile uyuyordu. Bu gece, içmediği için, uyku tutmamıştı: — Vah, vah!., Akşamları, rakı top- sisi mi çıkarmalı? Yaşlı kadm, başucundan tesbihini almıştı: gözlerini tavana kaldırdı ve içi yana ygna inledi: — Ne diyeyim? Sebep olanlar, sebepsiz kalsın, Allahtan bulsun!lar! Başını önüne eğdi, tesbihini ceki- yordu; hirden sıçrayarak doğruldu. X v iE AŞ AĞ V GA Ze D el Bugün iPEK Sinemasında Haftanın muazzam muvaffakiyeti 27-9-90386 —a VOLG MAHKU MLARI Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine quyo Bugünkü program İstanbul Öğle neşriyatı — Saat 12,30: Plâkla Türk musikisi; 12,50: Havadis; 13,05: Plâkla hafif müzik; 13,25 - 14: Muhtelif plâk neşriyatı. Ahnm neşriyatı — Saât: 18,30 Çay sâaa- dans musikisi; 19: Tepebaşı MELEK SİNEMASINDA KIRIK GARY COOPER “Aşk Hüzünleri,, “KADIN ASLA UNUTMAZ,, filmleri gibi hatırasını hiçbir vakit unutamıyacağınız bir şaheser gösteriliyor. | Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine RÜYA ANN HARDİNG dan varytte programı; 20; Rifat ve arka- daşları tarafından Türk — musikisi; 20,30: Müzeyyeh vearkadaşları tarafından Türk musikisi; 21: Plâkla sololar; 21,30: Or - kestra: 1 — Sehubertin Süvari Marşı; 2 Straussun Sulh Dalı valsi; 3 — Chopinin Beşinci Nocturne'ü; 4 — Rimski Korsa - koff'un Şehrazadı;5 — Delibes'in Otomat valsi; 6 — Lehariın Prens Çocuğu opere- ti; 7 — Spendiarovin Kazak marşı; 22,30 2: Ajans haberleri. BÜKREŞ 7,30: Sabah neşriyatı; 12,10: Koro; 12, 45: Örkestra; 15: Köylüye; 19,1$: Dans musikisi; 20: Konferans; 20,20 vamı; 20,45: Viyana müusikisi; (erans 22,05: Koro musıukm 22,30: Ha- berler; 2240 Spor; 22,55: Plâk VARŞOVA 17,45: Örkestra bandosu;. 18,30: Ko - nuşmalar; 22: Eğlenceli neşriyat; 22,30: Piyano konseri (Claud Debussy); 23:; Kon ferans; 23,20: Küçük radyö oörkestrası; 24: Dans plâkları. BUDAPEŞTE 17,25: “Avusturya - Macar futbol maçı- nın ikinci ahftaymmı nakil; 18,25: Piyano şarkı; 19,30: Senfonik konser; 20,40: Rad- yo piyesi; 21,45: Spor; 22,15: Radyo sa- lon orkestrası; 23,30: Çiğan musikisi; 24, 20: Cazbant. BELGRAT 20; Plâk; 20,30: Konuşmalar; 20,50: Plâk ile konser; 21: Milli Yugoslav şarkı- larile halk dansları; 23: Haberler; 23,20: Radyo orkestrası. EINDHOVEN (PHOHI) (19,71 m.) 14: Konuşmalar; plâk, könfe- rtans; (16,88 metre) 15: Haberler, konfe- tans; 16,15: Plâk; 16,45: Konferans; 31,28 metre: 21: Plâk, konuşmalar, plâk ROMA - NAPOLİ - BARİ 40 15 DeLastrey İme y Royoe DA kaamaçeren! 20,30: Spor, plâk; 21,05: Haberler, plâk; 21,45: Richard Vagünerin Der- Meistersin- ger von Nürnberg operası. PRAG 18,35: Şarap mahzeninden reporta!; 20,05: Dans havaları; 21: Eğlenceli revü; 21,5$: Radyo örkestrası; 23,25: Almanca haberler; 23,30: Plâk; 23,35: Sonradan bil dirilecektir. PARİS (P: T: T:) 21,30: Plâk; 22: Akordeon (plâk ile); 22,15: Spor haberleti; 22,30: Operada ve- trlecek piyesi nakil; 24,30: Haberler. NİCE - CAUDE D'AZUR 21,30: Spor; 22: Plâk; 22,10: Konuşma- lar; 22,25: Plâk; 22,30: Tiyatro: Les af- faires sont les ıf(ııru. 24,30: Son haber- ler. VİYANA 20,10: Eğlenceli musiki; 21: Köylüden milyoner isimli piyes; 23: Haberler; 23,20 Viyana senfonik heyetinin konseri; 24,45: Çigan musikisi (Budapeşteden). Merkez Bankası Genel Direktörü Bir müddettenberi Almanya, İs- viçre ve Fransada bulunan Türkiye Merköz Bankası Genel Direktörü Sa- lâhattin Cam evvelki gün İstaabula gelmiş ve dünkü trenle Ankaraya gitmiştir. Iclâlin oda kapısı açılmıştı; sofala, topuklu ayak sesleri yükseldi. , İhtiyar kadın; acaba? diye düşü- nürken, ayak s&sleri, hizla merdive- ne doğru uzanmıştı. Yaşlı kadın, bağıracaktı; kızına g0- racaktı; fakat, sesi, boğazında düğüm leniverdi: —— Gidiyor galiba? Dizlerine tutunarak kalktı, titriye titriye kapıya kadar gitti, elek'riği yaktı, etrafı dinledi; ayak sesleri, or ta kattan geliyordu. Yaşlı kadın, so- faya çıktı: — Deli mi oldu. Bu vakit nereye gider? Dizleri tutmuyordu, yıkılacak' gibi oldü, Tclâlin ayak seslerini, aşağı taş- lıkta duyunca, tekrar canlandı, — to- pallıya topallıya merdiven ba:'ıa koştu: — Vakit, gece yarısını geçiyar... Bu vakit sokağa çıkılır mı? Kızını gücendirmeyi, kırmayı unut- tu: ne olursa olsun, bağırarak, onu, yanma çağıracaktı; merdivenden sar kımdı. Tam sesleneceği sırada sokak kapisı, gicirdiyarak açılmış ve hızla çekilip kapanmştı. Yaşlı kadın, bağramadı; ağzı açık *|den bir taksiyi çevirdi: güzeli tarafından temsil edilmiş emsalsiz Fiyatlarda mühim tenzilât - revüsünün veda SUMER SiNEMASININ Fevkalâde küşad proğramını gidip görünüz Montekarlo Kıralı RONALDOCOLMAN ve güzeller JOAN BENNET bir film. HNâveten: Fox Jurnal. Bugün saat l1 de matine ' FRANSIZ TiYATROSU Bugün matine saat 18 de suvare 21 de TAMARABEK mMmüsameresi TAMAMİLE YENİ NUMARALAR Paris için hazırlanan programlar Fiyatlar: 75 - 50 - 25 kuruş localar 2 ve 3 lira AMERİKA Oynıyanlar : Bugün saat 11 de Bugün SARAY Sinemasında 3 büyük yıldız, büyük bir filimde JAMES CAGNEY - LİLY DAMİTA - RİCHAR CORTEZ Amerika ihtilâli ıstırab, heyecan, ihtilâ! ve isyan arnumrîa parlayan bir aşkın teranesidir.” iHTiİLALi KU hend . he tenzilâtlı matine Kabataş Lisesi mezunları Kabataş Lisesi Mezunları Birliği senelik kongresi Eminönü Halkevin- de Kimsesizler Kurumu Müdürü Kâ zım Zaferin başkanlığında toplanmış, yeni sene idare heyeti reisliğine Dok- tor Süreyya Kadri Gür, genel sekre- terliğine Mitat Kunter, muhasipliğe Hüseyin Kırbaş, azalıklara Rüknet - tin Akbulut, Talât Güreli, Cezmi Ka- zancıgğil, avukat Muzaffer seçilmiş - lerdir . Kadıköy Halkevinde kurslar Kadıköy Halkevinden: Fransızca, Ingilizce, Almanca, 1 - talyanca ve Rusça kursları geçen se ne olduğu gibi bu senede 15 ilkteşrin 936 tarihinde açılacağından devam etmek istiyenlerin idareye müracaat ları. kaldı, sanki ağzını kapamak istivor- muş gibi, elini çenesine götürmüştü; eli de havada kaldı; dizleri üstünde duramadı, trabzanların yanına, oldu- ğu yere çöküverdi: — Rüya görüyorum galiba... Allah hayırlara tebdil etsin... Zaten, kâç gündür, sol gözüm seyiriyordu... * M L İclâl, evden çıkar çıkmaz, kendini caddeye atmıştı, tramvay — bulmayı aklımdan bile geçirmedi... Hızlı hızlı yürüdü; yolda, ağır gi- .— Taksim! dedi. Ne yapacağını, nereye gideceğini, taksimde kırırlıştıracıktı. Onm, &- partımana gitmeyi düşi ü RONALD COLMAN ELİZABETH ALLAN iHTİLÂLİiİ Zührevi ve cilt hastalıkları mütehassısı Dr.Hayri Ömer Öğleden sonra Beyoğlu Ağacamli karşısında 133 No Tel 43586 benim, annemin evine gittiğimi, oras da kalacağımı, söylemiştir. Şimdi, gece yarısından sonra —apartımana gelişim, büsbütün söz olur. Doğrusu- nu da söylesem, dünyada inandıra- mam, Arıtk türlü manalara çekerler.. İclâl, söyl lere ve söyl re pek aldırış etmiyordu, yalnız apar tımandan çıkarken, “hiç yoktan, boşu na, kötü kişi olmak,, istemiyordu: — Yanıma, her ihtimali düşünmeli, apartımanın bir anahtarmı — almalı idim.. Bana, bir şey lâzım olsa, Ma- dam Zaruyi apartımanda olmasa, ben ne yapacağım?.. O, bir yere gitse de hastalansa, ben, günlerce bekliye- cek miyim? Yoksa, çilingir mi geti- receğim ?... le- — Kapter uyumuştur... Kapıyı güç açtırırım... Sonra, Madam evde mi a- caba? Bu gece, benim geleceğim, ak- Imdan bile geçmez... Ya, misafirliğe filân gitti ise... Gitmez ama, ak$ilik bu, gideceği tutuverir... Kapıyı ça- lacağım, komşulat duyacaklar?.. Geç vakit apartımana gitmeyi, iyi bulmadı: — Komşular, kaptcı, zaten mırılda nıp duruyorlar.. Ben gittikten aonra, madam, kapıcıya da, komşulara da, K0 Iclll Taksimde otomobilden inince, apartımana uğramaktan tama nile vaz geçti: — —Fofoyu ararım, diyordu. On- lar, tiyatrodan çıkmışlardrı. Onları ibulurum.... Bu ümit, İclâli, neşelendirmişti. Gecenin serinliği onu Üüşütmüyordu. Bir muziplik yapmış gibi, kendi ken- dine, kıskıs gülüyordu: — Onların düşecekleri yerler ma- lüm... (Arkası var) M ge p KK "'ıır_ v AM