B O R S A İhtiyar Zangoç ME EL SA Yazan: Vladimir Korelenko Çeviren: İbrahim Heyi Paralar nı Öö8f... Şimdi bu merdivenleri bir | simleri de şahit oldukları bu beşeri İdaha kim inecekti. Hem yorulmuştu |zalimgile ve kedere kaşlarmı çâtıyor da... Sıraya oturdu ve madenin eri-|lardr, Bütün bunlar, Hepsi arkada yen, uzaklaşan sesini dinliyerek dü- | kalan mazi idi. Onca, bütün dünya #üinmeye koyuldu. Neyi düşünüyor. | şimdi rüzgürm uğuldadığı, inlediği du?,, Bilemiyor, farkında du değildi. | ve iplerini salladığı bu çan kulesi Fenerinin sönük ışığı kuleyi 20r20-|ile başlıyor ve bitiyordu... Gözlerin- runa aydınlatıyordu. İhtzazlarmı|den yaşlar yuvarlanirken, kırçıl saç- daha hâlâ kaybetmemiş olan çan ses|li başmı eğen ihtiyar zangoç, Allah leri, karanlıkta gitgide hafifliyor, | adaletçin olsun.. dedi gönüyordu. Arasıra aşağıdan, kilise-| Aşağıdan biri haykırdı: de oXunan ilâhilerin mırtitı, oğultu-| — Heyyy.. Miheyiç, Miheyiç. Ne su kendisine kadar geliyor; gece) oldun?. Ölüm uykusuna mı yatlın?.. rüzgürr da, çanların halkalarma bağ| İhtiyar adam ayağa sıçrayarak: lı olary ipleri sallıyordu. — Ne 0?.. Ne var.. dedi, Allahım! Ibtiyar adam, elini göğsüne koy-| Sahiden uyumuş mıyım?.. Hiç de ba- du ve kendi kendine düşündü. Kafa-|şıma gelmemişti yahu! İsmda binbir türlü hayaller hora te-| Çevik ve tecrübe görmüş ellerile piyordu: ipleri yakaladı. Aşağıda muazzam ve İşte bir ilâhi okuyorlar, dedi, ve| mahgerlik bir köylü kalabalığı, kı - cemaatle şarkı söyliyen mıldanıyor, Yaldız işlemeli bayraklar Sterlin i Dolar 20 Çek kuronu 20 Belçika Er. 20 Drahmi 20 Ley 20 Dinar Fransız ir. Liret Isviçre fr, Florin Avusturya şilin Mi Romanyalı boksörün maçına ait münakaşalar Hakem “Maçı durdurmasaydım Ro- manyalı hasmını öldürebilirdi..divor Bu pazar Melihle döğüşecek olan a - Romanyalı boksörün geçen pazar) İTİ günkü hasmını nekadar ağır bir mağ lübiyete uğrattığını okuyucularımız | henliz unutmamışlardır. İlk rakip o-! larak ta önline verilen Kiryakoyu! hastaneye kaldırılacak hale koyan! Romanyalı boksörün maçının sonj devresinde saat hakemi Şakir maçı| tatil etmişti. Hakem heyeti Şakirin | öyle bir müdahaleye hakkı olmadı -| İsveç kurona Altin Banknot iÇekler Londra üzerine Paris üzerine Nevyork Liret Belga Cenevre — « Sofia çocukların ğını, vazifesinin yalnız devrelerin müddetini işaret etmekten ibaret bu lunduğunu İleri sürmüşlerdi. Hakem heyetinin nizamname mucibince yap tığı bu yoldaki itirazları gazeteler Ge aynen kabul ederek Şakirin hata işlediğini ileri sürmüşlerdi. Hakem neler anlatıyor Dün Romanyalınm maçında Saat hakemliği yapan Şakiri gördük. Ken disi hâdiseyi ve maçı neden tatil et- tiğini bize şöyle anlattı: “— Evet biliyorum, nizsmname saat hakemine maçı yarıda tatil et- mek hakkını vermemiştir. Bu hak orta hakemine aitti, Fakat spor ni- zamnamelerinin bir mantığı vardır. Ölecek hale gelmiş ve yabut gençli- ğini sakat geçirecek şekilde yumruk lar almakta olan bir boksörün orta hakemi tarafmdan döğüşe devam ot tirilebileceğini nizamnameyi yapan - lar akıllarından geçirmedikleri için maçı durdurmak hekkmı orta hake- mine bırakmışlardır. Ben okuduğum feci maçlarm ha - yallerini, burada gördüğüm hazin bir maçın bütün acılarmı o gün gö- #ümün önüne getirdim. Ve insani bir hisle maçı tatil etmek Üzere ça- tu çaldım. Bakın size anlatayım: Eski cihan şampiyonu (meşhur Dempseyle Brenon isminde pek genç, fevkalâde istidatiı bir boksö - rü döğüştürmtüşlerdi. O genç boksör Dempseyin karşımda on devre dur- muştu. O devreler içinde müthiş yumruklar yediği halde bazan Demp geye faik döğüştüğü de görülmüş - tü. Boksörün maneceri ve orta ha - kemi gencin yediği müthiş yumruk- larla pek sarsıldığını kabul edip ma- çi braktırmamışlardı. Onuncu dev « reden sonra esasen epey sarsılmış 0- lan Brenon başma müthiş bir yum - ruk daha alınca put gibi yere yuvar Yandı. Hastaneye kaldırdılar. Bir kaç gün sonra hastanede öldü. Faz- la dayaktan müdahalesi çok gevşe - miş bir adamın hasmı yumruklarını rahatça ve olanca hızı İle vurabilece inden böyle feci kazaler her 74 - man olur. Pakratın ölümü hâdisesi Bir defa daha anlatayım ki, İstan bulda geçmiştir: Mütareke senelerinde Ermeni bok sörlerinden çok nefesli ve harikülâ - de cesür bir Pakrat vardı. Onu bir gün Batling Kelley ismindeki bir A- Geçen haftari dö ğüşten bir intiba m ikelı boksörle karşılaştırdılar. A- merikalı Pakratı hayli dövdüğü hal- de yere yuvarlayamamıştı. Fakat Pakralın harikülüde cesareti ve ina- dile, takatinin haricinde bir enerjile ayakta durmak istediği hissolunu - yordu. Orta hakemliği yapan Rum boksörlerinden Mazlümides Pakratm o haline rağmen müsabakayı durdur mıyordu. Zavallı boksörün yardımcı ları da arkadaş'arma pes ettirmiyor lardı. Amerikan boksörü bu hal kar gısmda şaşırmış kalmıştı. İşi bitir - mek üzere sıkı bir yumruk daha yer leştirdiği sırada Pakrat ringin ipleri arasına takıldı, kaldı. Takati, hattâ intikali tamamen bitmişti. Ringin ip- lerinden kendini kurtarıp doğrula - mıyordu. Buna rağmen düşmediğihi gören hakem Ririgin iplerinden Pak- ratı kendi kurtardı. Ve mecalsiz, göz leri ölü gibi dönmüş, kolları sark — mış duran Ermeni boksörüne hücum etmeye gönlü razı olamıyan Ameri- kalıya hakem maçın devam ettiğini ihtar etmişti. O sıra vaziyeti kavrı - yan birkaç kişi hakeme bağırıyorlar dı. Fakat gecikmişlerdi. Amerikalı hakemin ihtarı üzerine müdafaasız duran hasmının çenesine bir yum - ruk daha vurdu. O yumruk Pakra - tın yediği son yumruk oldu. Yukavı da da işaret ettiğim gibi müdafaa - sız bir hasma rahatça ve olanca kuv vetile yumruğunu yapıştıran Ameri- kalr hasmını öldürdüğünün farkına varamamıştı. Baygın yuvarlanan Pakratı hasta- heye kaldırmışlardı. Fakat Ringin ü- zerinde gözlerini kapıyan zavallı genç bir daha o gözlerini dünyaya a- çamadan bir gün içinde öbür dünya ya göçetmişti. Ben bu vakayı gözlerimle görmüş- tüm. Buna benzerleri de okumak su- retile dimağımda yaşıyordu. Pazar günkü döğüş Pazar günkü maçta Kiryako bir boksörün tahammül etmesine imkân olamıyacak kadar ağır döğülüyor - du. Mütemadi yere düşüyor ve ber defasmâa kendi kalkamadığı için dr şardan muavenet suretile ayağa İti- - Ankarada Çanakkale kupası maçları vi b Ankara, 14 (Hususi muhabirimiz. den) — Ankara mıntakası futbol he- yeti, Çanakkale kupam maçlar, tertip etmişim Pazar güdü bunlatdan ilk kısmı karşılaşmıştır. Bu maçlarda Gençler Birliği 2-0 Altmorduyu, Çankaya da 3 - 2 Ankara şampiyonu Ankara gücünü yenmiştir. Resmimiz Ankara gücüne ikinci golün oluşunu göstermektedir. l liyordü. Dört, beş kere dokuzar saniye şerde kalmıştı. Takatsizlikten müdefaasi tamamen düşmüştü. Ayağa kalktığı zaman sarhoş gibi sallanıyordu. O» nun bu haline mukabil Romanyalı maça henüz başlamış kadar taze İdi, Kiryakonun kazanabilmesi için bir milyonda bir ihtimal kalmamıştı. Bu na rağmen ne orta hakemi ne de kendi yardımcıları maçı kestirmiyor ları. Hele son defa yere düştüğü zaman ölü gibi idi. Hasmı da başu - cunda bekliyordu. Yardımcıları dı - şardan kaldırmak istiyorlardı. Hottâ bir aralık kalkar gibi de oldu. O se- niye hatırıma Pakratı öldüren yum- ruk geldi. İnsani bir hisle orta hake minin geciktiği kararı ben verdim. Bilâ ihtiyar yaptığım bu hareketin Ya Namece Yane ouz UYU sof radan farkettim, Fakat size bir mi- eaile o dakikadaki haleti ruhiyemi anlatayım: Müdafansız bir adama bir silâhlı Insanın hücum ettiğini gördüğünüzü farzedin. İlk yapacağınız hareket hilcum eden adamın silâhım patlata maması İçin olan bir irkilme ve mü- dahale hareketidir. Yoksa silâh taşı manın memnu olduğunu © dakika düşünemezsiniz. Ben de ayni hisle evvelâ patlıya -| cak silâh çekmek arzusuna kapıl - dım fakat sonradan nizami tarafını düşündüm. Maamafih hissimde ne - kadar isabet ettiğimi bir saniye son- ra Kiryakohun aldığı veziyet göster di. Çocuk sandalyesinde oturmuş va ziyette bile duramıyarak boylu bo - yuna yere düştü ve bayıldı. Kendisi- ni dakikalarca tedaviden sonra ayıl- tabildiler. Hattâ hastaneye gitmesi- ne ve orada tedavisine de lüzum gö- rüldü, "Tekrar ediyorum. Bir hizamname- nin tatbiki için nizamnameyi tatbik ettirmeye memur hakemlerin kifa - yetleri şarttır. Aksi takdirde senede binlerce maç yapılan Amerika ve Avrupa meydanlarmda yüzlerce kur ban görebilirdik. Bizde şimdiye ka - dar yapılan büyük maçların adedi iki yüzü geçmez bir ölü ile yaşından evvel sakatlanmış bir alil kurbaa verdik, Bu adet yüzde bir nisbetinde kaza demektir. Başka yerlerde bu nisbette kaza olsa bu sporu bırakır. lsrdi. i İşte Pazar günü yapılan maçın bâ na göre hikâyesi... Önümüzdeki pa - zar günkü Romanyalı - Melih ma - çında saat hakemliğini ısrar edildi - ği halde yapmamaya karar verdim. Temenni edelim ki, hasımlardan bi - rinden biri feci vaziyete düşerse ay- ni hata tekrarlanmasın... 'TAN — Şakir nizamname tara - findan haksız fakat bir mücadele sporu nizamnamesinin ruhu ve insa niyet tarafından haklı olan beyanın- da vak'ayı olduğu gibi anlatıyor. Sporcu arkadaşlarımızın ve ha - kem heyetinin buna vereceği cevap-|rekkep bir grup, Ankaraya gelmişler | tetürk heykelin: tara sütunlarımız açıktır. Tahvilât Florin Avusturya, Çekoslovak Mark İsveç kuronu İspanya pezeta Esham İş Bankası Mü 7 N, Hamiline Anadolu İ5 60 Mi Sirketi Hayriye Tramvay Bomonti Nektar Terkos Aslan Çimento Merkez Bankası Osmanlı Bankası Şark Merkez Eczanesi Mısır tahvilleri 16 1 1903 11 191 ME İstikrazlar Türk yk 101— 94,50 102,— 95.50 123.52,0 Ergani A. B. C. İstikrarı Dahil Sivas — Errurum 1 Bitirim Ansdelü 1 ve 1 — Mümessil YENİ NEŞRİYAT Balkanlar ve Türklük Yaşar Nabi, Balkan memleketle- rinde yapmış olduğu bir seyahatin intıbalarmı Balkanlar ve Türklük isimli bir ciltte toplamıştır. Rumeliyi kaybedişimizin sebeplerini tahlile başlıyan müellif bugün Balkan mem- leketlerinde yaşıyan Türk kitleleri - hin içinde bulundukları hayat şart- ları hakkında etraflı malâmat ver- mekte ve bilhassa henüz memleketi- mizde pek az tanılan Gagauz Türkle- rinin etnolojik hususiyetlerini ayrı| bir itina İle tetkik emektedir. Sonunda toplu ve organize bir göş hareketinin lüzumu kadar icap ettir- diği şartları da inceden inceye ÖZ den geçiren bu 260 sayfalık eser, Balkanlardaki Türklük (o hakkında Türk münevverlerine etraflı bir fikir verecek mahiyettedir. Fiyatı 100 ku- ruş, tevzi yeri Ahmet Halit kütüp- hanesidir. Lokman Hekim Bu isim altında intişar eden sıh- hat mecmuasının üçüncü sayısı inti- şar etmiştir. M.T.A. Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü bulunduğu kilisede sandı rının rahmetine gibi oldu. dılar, gert yüzile babası duruyor, yordu. ümidi ile sıhhatli ve kuvvetli, âyini seyrediyordu.. Ah bu sandet.. Nere- de kalmıştı bu sandet?.. Birden ihti- yarın beyninde yepyeni bir işık yan- dı ve geçen ömrünün çeşitli safhala- rını gösterdi, yaydı. Bütün ömrü tasa ile, köpek gibi çalışma İle, Kederle geçmişti. Kör talih, ağabeyisinde misalini göster- diği gibi, genç bir adamın belini bi- ker, yüzünde derin yas çizgilerini perçinler ve iç çekmesini pek kolay- e Işte şurada, sol tarafta köy kadın- larının arasında, sevgili karısı, engin bir tevâzu ile başı eğik olduğu hal- de duruyordu. Allah rahmet eyle- sin, toprağı bol olsun, çok iyi bir ka- dındı o. Nekadar da çok çekmişti zavallı.. Hiç şüphe yok ki, mütema- di yoksulluk, didinme ve tabiatile kaçmılamıyan, savuşturulamıyan ke- der, yas bir genç kızın, kadınm gü- gelliğini soldurur, gözlerindeki par- laklığı giderir, ve netice itibarila yü- yine her zamanki sükünet yerine, Ü- mit edilmeyen felâketlerin pusuda bekleyen korkusu ebediyen silinmez. Şu halde, bu kızın mes'ut oluşu ne- Biricik neş'e ve Ü- mitlerinin mahsulü olan tek bir o - ğulları kalmıştı. Fakat oda nazara rede kalmıştı?.. dayanamamış gürlemiş gitmişti. Şurada da gözyaşı döktülrerek, birçok yetimlerin ahını aldığından pişman olan zengin düşmanı diz çökmüş, günahlarının bağışlanma - 81 için dua ediyordu. Vira istavroz çıkarıyor, başını yerlere vuruyordu. Miheyiç'in içi bir tuhaf oluyor, tarafından il yazılarla intişar etmiştir. Kocaeli muallimlerinin seyahati Kocaeli muallimleri Hâkimiyeti Müliye heykeline çelenk koyarlarken Ankara, 14 (Hususi muhabirimiz - | ğer yerlerini gezmişler ve evvelki gün — Kocaeli muallimlerinden mü | Hâkimiyeti Milliye meydanmdaki A- e çelenk koymuşlar- den) görülmeğe de dir. Muallimler, şehrin dır. kendini.. Ve âyini idare eden, çoktandır Tan-| kavuşmuş olan Naum babayı, rüzgürda sallanan ol- gun başakları andıran yüzlerce köy- Tü kafasının, inip kalktığını görür Köylüler istavroz çıkar- Bunlar hepsi tanıdığı, ama çoktan ölmüş insanlardı. Işte şurada ötede, İ kardeşi dindar bir huşula dun edi- İşte bizzat, kendisi de şurü- da bilemediği, anlayamadığı saadet ve duvarda asılı bulunan azizlerin re- yda bir çikarılan mecmuanm Ağustos sayısı da dolgun havada dalgalanıyordu. Alay Kkilise- nin etrafını dolanırken, Miheyiç se- vinçli sevinçli? “Hazreti lag dirliği, dirildi. ses- lerini duydu. İhtiyarın kalbi, kopacakmış gibi atarak bu sese makes oldü. Kandil ler daha parlak yanıyor, halk daha fazla heyecanlanmış; bayraklar sans ki canlanmış, ve uyanan rüzgâr da bu ses dalgacıklarını kanatlarında toplıyarak, çanların ahenkli ve hızlı seslerile karıştırıyormüş * gibi geldi ona... Ihtiyar Miheyiç şimdiye kadar, hiç de böyle hevesle, kuvvetle çan çal mamıştı. Ihtiyar adamın kalbi, cansız made- ne akmış, geçmiş, ona yeniden can vermişti. Çanlarm sesi, harikulâde bir abenkle çağlayarak, çinlayarak söylüyor, gülüyor, ağlıyor; ve mil- yarlarca yıldızlarla bezenmiş göğe kadar yükseliyor, yükseliyor. Son « ra, oradan titrek bir eda ile yere, toprağa akıvardu... Kuvvetli ve kalın sesli bir çan: “Hazreti Isa dirildi!.,, diye ilân etti ve iki tenor sesli çan demirden dillerinin birbirine uygun ahengi ile, neş'esile tekrarladılar: — “Hazreti Isa dirildi!... İki küçük suprano sesli (o çan ds arkada kalmaktan okorkarmış gibi acele &cele ahenkle daha kuvvetli ve tiz sesile katılarak, sevinçle: — “Hazreti Isa dirildi! diye tes vennüm ettiler. Köhne çan kulesi sanki titriyor, sallanıyordu. Rüzgür da, kanatlarını ihtiyar zangoçun yüzüne çarparaki Hazreti Isa dirildi!. diye tekrarla- dı. Koca gönül, tasa, kederle dolu ha- yatını unuttu. İhtiyar zanguç, ömrü. nün, bu kupkuru çan kulesinin dört duvarı arasmda hapsedilmiş olduğu- nü; ve, me bileyim, eski kırık bir e$- ya gibi'dünyada yapayalnız kalmış bulunduğunu unuttu. Ihtiyar zanguç, terennüm (eden, ağlayan seslerin göğe yükseldiğini İve oradan tekrar yere aktığını duy- du. Ve, kendisini oğullarile torun « larmm arasında görür; onların neş'e W seslerini işitir gibi oldu. Yaşlı ve genç hânçerelerden çıkan bu sesler, ona, hayatında asla tatmadığı saade- tin şarkısını söylüyordu sanki... Göz- lerinden yaşlar boşanır, ve kalbi 88- adet hulyası ile şiddetle çarparken ihtiyar o zanguç çan iplerini çekti, çekti... Aşağıda, halk bu çan seslerini din- liyor ve Mibeyiç'in şimdiye kadar böyle ahenkle, ustalıkla çalmadığın! biribirlerine anlatıyorlardı. Birden büyük çandan tuhaf, anla” şılmıyan bir ses çıktı ve Kesildi. Kir çilk çanlar da sanki nefesleri tüken miş veya büyük çanm havada yava$ yavaş dağılarak giden matemli sesi" ni dinleyip utanmışlar gibi susuver” diler... İhtiyar zanguç tamamile bit“ gin bir halde sıradan arka üstü yer? yuvarlandı ve son iki damla gözyai da soluk yanaklarmdan aşağıya sü güldü... — Heyyy... Büraya bakm cemaat Bir muavin koşturun yukarıya... 18” tiyar zanguç son çanını çaldı...