15 Eylül 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 11

15 Eylül 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No. 46 TAN — Yazan ; Kadircan Kajı — Yalnız Kristin hiç kımıldanmıyor, kolları ve başı sarkmış bir halde yolcunun gittiği yola bakıyordu Hakon Türk delikanlısı kucak. Tadı; — Yine gel. Burası senin kendi e- vindir. Biz rahatımızı ve hayatımızı sâna borçluyuz.Zorda kalırsan haber gönder, ben yardımma koşa» rım, unutma! Her geyin istediğin gi- bi olmasını dilerim, Dedi, Yanaklarndan öptü. Sonra elini cebine sokarak oradan kırmızı bir kese çıkardı: — Bunu da al. Ne olur ne olmaz, vermiyorum. Dostluk için veriyo- rum. Dertli Hasan almak istemiyordu. | Hakon onu zorladı: — Düşünecek bir şey yok. İster- Ben borç say. Dilediğin zaman öder- sin! — Sağ ol; param var, Bol bol ye- ter bana... — Olsun; bunu da al. Gok para ber zaman iyidir. — Olmaz, Sizin dostluğunuz be- nim için daha değerlidir. Boş yere zorlamayın. Alamam. Bizde, yapılan iyiliğe karşı para #lmak çok ayıptır. Dertli Hasanın bu hali Hakon'un daha çok hoşuna gidiyor, ona karşı olan hayranlığı artıyordu. Zorlamanm boş olduğunu o da an- lamış ve artık vaz geçmişti, Hakon'un karısı ve çocuklarile Kristin de onun elini sıktılar: vi açk olsun. Yine görüse- den Dediler. Hepsinin de yüzlerinde, yıllardan- ısanda manzaralarından: 1627 de Türklerin karaya çıktıkları yer — Bessestadir'e ne zaman vari- ri. i Diye sordu. — Yaya olaydık yedi saat sürerdi. Fakat şimdi üç dört saatte gideriz. — O halde çabuk olalım, Yola devam ettiler, . Tepeleri buzlu dağların yamaçla- rmdan, uçurum kenarlarından, yas- sı ve çıplak tepelerden, kısa boylu çam ve söğüt ormanlarından geçi yorlardı. Dertli Hasan denize yakm bir yer- den geçerken orada bir havuz kadar küçük bir gölden beyaz dumanlar çıktığımı gördü. Onun etrafında belki elli kadar kadın vardı. Yere ücek kütükler veya ağaçlarla çamaşır tek- neleri koymuşlardı. Duman tüten ha- vuzdan uzun saplı taslarla su alıyor- lar tekneye döküyorlardı. Sonra ora- daki çamaşırlardan bir ikisini kütük lere yahut kalaslara koyarak tahta. dan birer tokmakla dövüyorlardı. A- nâdoluda da dere kenarlarında böyle çümaşir yikadıklarmı görmüştü! Fa- kat orada dövlilen veya tekneye ko- nan çamaşırlardan duman çıkmazdı. Hele derenin veya bir göleliğlin, hat- t havuzun suyundan duman çıktığı ne görülmüş, ne de işitilmişti. Yaklaşınca sudan çikan dumanla- rm buğu olduğunu anladı. Suyun etrafıma, daha ilerlere ve İ | gerilere dikkatle baktı. Oralarda hiç Yasını, bıçağını ve tabancayı bir defa daha 'yokladı. Hepsi tamamdı. Kılıcı da kalın bir beze sarılı olduğu halda Atının eğerine bağlanmıştı. Görenler Onu bir silâh değil, herhangi bir pa £ Antbert, onu iyi kolle.. Türk bir başkalık yoktu. Yoksa Anadoludaki tandırlar gibi burada da toprağın altına fırmlar mı yapılıyordu? Böyle değilse, toprağa gömülen bu kadar büyük bir kazan. daki suyun sertrlabilmesi nasıl müm- kün oluyordu. Dertli Hasan sarı kızm düşünce- Alpulluda sile dolu olan kafasma başka hiç bir düşünceyi sokacak halde değildi. Bu. na rağmen gördüğü manzara Onu pek meraka düşürmüştü. Kilavuza sordu: — Bunlar çamaşır yıkıyorlar, de- gil mi? — Evet.., — O su, sicak mı? — Sıcaktır. — Nasıl ısıtıyorlar?. — Kendinden sıcaktır 0... — Anlamadım; Allahtan mı? — Evet... Yerin altından çıkıyor.. Dertli Hasanm kafası birdenbire aydınlandı ve durakladı. Autbert sordu: — Sizin memlekette böyle yok mu? Bu sözleri söylerken hayret te gös teriyordu. Herhalde bütün diğer memleketlerin de İzlanda gibi oldu- ğunu sanıyordu. Okuma yazma ve biraz da İngilizce bilmekle onun bik ün dünyayı, hele pek uzak olan Tür Kiyeyi tanımasma imkân yoktu. Hasan o zamana kadar kendisini ve hatıralarını toparlamıştı: — Anladım. Bizde bunlara Olca derler. Görmedim, fakat duydum. Yalnız bizimkiler böyle açıkta değil- dir. Romatizmaya, kısırlığa falan iyi gelirmiş. Anlaşılan siz bunlart bilmi- yorsunuz. Yazık değil mi çamaşıra harcıyorsunuz bunu?... Bunlar bir takım karışık işaretler, derme çatma bir kaç İngilizce kelime ile anlatılmıştır. Bunun için genç kr- lavuzun tam mânasile anlamış olma- dığı besbelliydi. Fakat Dertli Hasa- nım da bunları herhalde ona anlat- mak için uğraşacak vakti yoktu. TArkası var) yerler hafriyat ; Heyet araştırmalara başladı, tetkikat bir iki gün daha sürecek Alpulluda araştırmalar yapan hafriyat heyetine tahsis edilen beyas köşk Alpullu, (TAN) — Geçen sene, ilk defa olarak, Türk arkeologların bir Tranşe açılmıştır. Tumulus adı verilen bu uküçük höyüğün altında ta ona fenalık yap. | İdaresi altında Alaca Höyükte hafri»| Romalılara ait bir mezarın (bulun merak etmeyiniz. Böyle yat yapan heyet, Eylülün birinci gü- nü Alpulluya varmıştır. Arif Müfidin ması İhtimali vardır. Hafriyat esnasında elde edilen tuğ- olursa hemen haber veririm. | bâşkanlığındaki arkeolog heyeti Alİla, çanak parçalarlle kemik ve kö- kasabadan çıkmış ve ilk te-| pullu — Düğüncülü köyü arasmda: | mürler, bu ihtimali Ukuvvetlendir. Aşıyordu. Geriye baktı. Kılavuz | ki tarihi höyükte işe başlamıştır. geride kalmıştı. —a laviz v- İ Atmı yavaş-| Höyüğün üstünden itibaren za 55 metre derinliğine kadır mektedir. Vaziyetin bir iki güne ka- şarka |dar tamamen anlaşılacağı ümit olun- maktadır. Bandırmada liman faaliyeti Fuar dolayisile yolcu nakliyatı fazlalaştı Bandırma, (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — İzmir fuarı dolayısile Bandırma yolile yapılmakta olan yol- cu nakliyatı çok artmıştır. Devlet Demiryolları İdaresi, bu artışı naza- Tı dikkate alarak İzmir - Bandırma ekspres postalarma ilâveten ayrıca bir katar daha tahrik etmektedir. De nizyolları İdaresi, vapur seferlerinde değişiklik yapmamıştır. Gelen va- purlardan en büyüğü 285 yolcu al- maktadır! Bu miktar, vapurdaki tah- lisiye eşyası nisbetinde tesbit ve tah- dit edilmiştir. Hemen her posta va. puru, yolcülarm çoğunu Bandırmada ! bırakarak hareket ediyorlar. Bazı günler Bandırmada kalan yolcu o kadar fazla oluyor ki, kasabadaki otellerde yer bulamıyanlar geceyi kahve köşelerinde geçiriyorlar, Bütün bu muamelelerin en âcil ça- relerie önlenmesini icap ettiren za- ruret, vapurlar içerisinde İzmir pa - neyirini ziyaret etmek üzere Suriye- ii, Lübnanlı, Kibrtsl seyyahlarm bu- lunuşudur. Bu karışık vaziyet pa- payirin kapandığı ve ziyaretçilerin tekrar memleketlerine dönüşleri &i- rasmda daha ziyade hissedileceği i- çin Denlayolları İdaresinin şimdiden esaslı tedbirler alması herhalde fay- dalı olacaktır. Çiçekçiler cemiyeti Hamdi Aksoy, hami re s'iğe seçildi İstanbul Çiçek ve Fidan Bahçıvan. lari Cemiyeti fevkelâde bir toplantı yaparak, Türkiyede çiçek ve bahçe - ciliğin en büyük hâmilerinden olan İzmir Meb'usu Hamdi Aksoyu cemi- mn hâmi relsliğine seçmişl; İekete çiçek ve ağaç san'atı sit bir zevk meselesi halinden çı- karmak ve ona gerek dahilde ve ge rekse hariçte memleketimizin ve ık- limimizin kabiliyeti ile mülenasp ti-! cari çehre ve ehemmiyeti vermek Üü- zere kurulmuş olan cemiyetin bu ka- rarmdan çok mütehassis olan Ham- di Aksoy cemiyete gönderdiği mek - tupta demiştir ki: “ —Hayatta yegâne sevdiğim ağaç ve çiçektir. Ağacı ve çiçeği seven milletlere medeni derler, Çiçek ve a- Zaç zvki ve sevgisi en yüksek mede- niyet ölçüsü olmasma nazaran biz de milletimize bu zevki, bu sevgiyi vere. değiz.,, İzmir Meb'usu Hamdi Aksoyun, cemiyetin hâmi relaliğini kabulü çi- çek bahçıvanları arasında büyük &e vinç uyandırmıştır. Adanada bir kız enstitüsü açılıyor Adana, (TAN) — Şehrimizde a - çılacak kız enstitüsü için Maarif Ve- kâletinden beklenilen tahsisat © gek tahsisat © enstitünün Maarif müdürlüğü faaliyete geç miştir, Siraların yapılması için mü- nakasa açılmıştır. İşçiler hakkındaki tetkikler İşçiler sleyhine alman tedbirler hakkında tetkikat yapan iş bürosu şefi Halük, tetkikatmı bitirmiş, rapo runu hazırlamaya başlamıştır. ABONE VE ILAN ŞARTLARI Min için Mincdk Şirketlerine ei ricast edilmelidir. Küçük ilânlar doğrudan doğrüy» daremezce alabilir. Kücük Münlarm $ satırın bie defalık 30 kuruştur. $ satırdan fa» 1ası İcin satn basma 5 kuruş alınır Bir defsdan fsals için o yekündar 5 10 kuruş tndirilir. Günü <ecmis müshnlar 5 kermesten “> MARI ANTUVANET.. pomem Yazan: Stephan ZWEİG Çeviren: Rezzan 4. E. YALMAN Bu hal, tatlı bir münakaşadan : ..a ziyade samimi Yirmi birinci bap Fersen kraliçeye ne dereceye kadar yakındı Uzun zaman zannedildiği gibi Fer- sen Mari Antuanetin hayatında ikin- ci bir rol oynamış değildir. Kraliçe- nin his hayatında asıl kahraman o- larak yaşamıştır. Mari Antuanete olan hisleri alelâ- delikten çok uzaktı. Bu tatlı ve âlay- lı bir muaşakadan fazla derin ve sa- mimi bir rabıta idi. Öyle derin bir ra- mta ve kuvvetli bir aşk ki yirmi sene devam etmiş ve bu uzun zaman zar. fında bir çok tecriibeler geçirmiştir. Fersen'in kalbi kuvvetli bir aşk na-| mütenahi cösaret ve ateşli bir mu- habbet ile dolu idi. Fakat bu aşkın şekli hakkmda muhtelif rivayetler vardir. Bir kısım bunu (saf ve temiz) bir aşk olarak gösteriyorlar. Bu ge - çen asır edebiyatçılarınn aşka oVver- dikleri saçma mânadır, Yani çok sev- diği ve sevildiği bir erkeğe kadının| kendisini teslim etmemesi, Ve namus | lu kalmak için ondan kaçmasıdır. Bir kısım da bunu mücrim bir egk o- İ larak gösterirler ki buda bugünkü telâkkiye göre tabii olandır. Yam sevdiği ve sevildiği bir insana hiç bir telâkkiye bakmadan tamamile bağ - lanmaktır. İşte bu sual daima tarihte sorulu- bir rabıta idi yakılması onların bir sır sakladığını ifade etmiyor mu? Bu mektuplarm bir tanesi bir tarafta unutulduğu ve o mektupta de silik yerler olmadığı için ötekilerin de ne mealde olduğu anlaşılmıştır. Son cümle şu #ekilde idi. Allahaısmarladık, dünyada (Oen çok seven ve sevilen sevgili! Kraliçenin el yazısile yazılmış olan bu mektuptan ne dereceye kader bi- ribirlerini sevdikleri pek âlâ anlaşılı. yor. Sevdiği bir insana bu kadar te- miz ve bu kadar candan hitap edebi- len bir kadın velev ki Kraliçe olsun ona tamamile yaklaşmıştır. Bütün ö- teki mektuplardaki silik satırlarda da herhalde böyle candan ve derin mâ - nalı aşk kelimeleri vardı. Onları im- ha etmekle ne kazandılar? Kalan bir tek mektup bu yüksek hislerin tercümanı olmıya kâfi gelmedi mi? Bir ikinci vak'a olmuştur ki Fer- sen İle Kraliçenin münasebetini pek âlâ anlatmıştır. Bu da Kraliçenin ö- İümünden tam altı sene sonra Core- yan etmiştir. İsveç İle Fransanm akdedeceği bir muahede için İsveç hükümeti Ferseni memur etmişti, Fakat o zaman mevkii iktidarla olan Bonaparte, Fersen ile müzakere et mek istemediğini pek açık bir şekil- de ifade etmitşir. Sebep olarak ta Fersen'in kral tas raftarı olduğunu ve Kraliçe Mari An- yor. Fersen Kraliçeye ne dereceye ka dar yakındır? Aralarındaki münase- bete (saf ve temiz) bir aşk nazarile mi bakmak lâzım yoksa buna (müce rim aşk) mı demek lâzmm?. Müfrit Kral taraftarları daima Kraliçenin çok temiz ve namuslu kal- dığını ve Fersen ile aralarındş dosta- Be bir muhabbetten başka bir mü- nasebet olmadığını iddia ederler. Bu- na inanmak ve Fersen'in hakikaten Mari Antuanete uzak kaldığını mı zannetmek Wizım ?. Buna imkân yok. Çünkü bir çok tarihi vesikalar (var ki bu münasebetin daha derin ve da- ha şümullü olduğunu anlatıyor. Fakat bu tarihi vesikalar da İyice tetkik edilecek olursa tahrifata uğ- ramış oldukları görülür. Fersen çok hayalperest bir adamdı, bununla bera ber hergün baştndan geçenleri ak- şamları bir deftere kaydetmek adeti vardı. (Bu hâtıra defterinde tarihi vak'alar yazılı olduğu gibi kendi hu- sus hayatma ait olan hâdiseler de kayıtlıdır. Aldığı ve gönderdiği mek- tupları da bu deftere o kaydederdi. Kendisine gelen mektupları da dosya halinde saklamak âdeti idi. İşte mü. verrihler bu kıymetli evraktan tenev- vür etmişlerdir. 1816 tarihinde vefat ettiği zaman son derecede kıymetli olan bu dosyalar meydana çıkmamış- tır, Varisleri bunlardan ya haberdar değillerdi yahut ortaya çıkarmadılar. Fersen'in vefatmdan yarım asır son- ra ailesinden bir zat mektupları ve hatıra defterinin bir kısmını neşret- miştir, Fakat bu mektuplar natamam dır. Kra'içeye ait olanları yoktur. Ve asıl aşklarmın başladığı ve devam ettiği müddetçe olan hatıralar da or- tuanet ile ayni yatakta yatmış oldu- Zunu söylemiştir. Bunları aynen Fet sen'e anlattıkları zaman Bonaparte'm. yalan söylediğini ve böyle bir şey va- ki olmadığını söylememiş, İsyan et- memiş. Sevdiği bir kadma iftira et- tiklerini bağırıp (o haykırmamış, an. cak başını eğerek süküt etmiştir. Gazeteler bu meseleden bahsetme- ye başladıkları zaman acı acı gu söz“ leri söylemiştir. (Biçare Kraliçe ile benim hakkım» da bu gibi sözlerin söylenmesine çok canım sikilryor). Fersen'in bütün itirazı bundan İiba- ret kalmıştır. Bu sükütun ikrar ifa. de ettiğini anlamakta zahmet çekil- miyor. Kral taraftarları Mari Antu- anel'in namusunu müdafaa İçin para- lanırlarken onu asıl hürmetle seven adam vaziyeti inkâr etmiyor. Mari Antuanet'in ahlâk ve seciye- si tetkik edilecek olursa onun asıl ta- blatine kendisini sevdiği bir adama hiç düşünmeden ve hesap etmeden teslim etmesi mi yoksa korkak ve çe kingen kalması mı? Daha yakmdır. Bilâtereddüt birinci cihet hatıra ge- lir. Çünkü Mari Antuanetin bütün zâflarma rağmen çok kuvvetli taraf- ları vardır. Cür'et ve cesareti hiç bir engel önünde durmamıştır. Onda ri- yakârlıktan hiç eser yoktu. Hislerini derhal gösterirdi. En mühim anlarda bile umumi dünya kaidelerine ehem- miyet vermemiş âlemin dediğine ve diyeceğine kulak asmamıştır, Haya- tmda hiç bayağı ve korkak bir hare- keti yoktur. Daima çok cesur ve eür- etkârdır. Neden bu cesur kadın dln- yada sevdiği yegâne insana karşı korkak ve çekingen davransm? tadan kaldırılmıştır. Hattâ asıl şaya- nı hayret olan cihet mektupların ba- ularında bir çok satırlar silinmiş ve yerine noktalar konmuştur. Meçhul bir el esrarm ortaya çıkmasma mâni olmuş ve lâzım gelen kısımları orta - dün kaldırmıştır. Bunların evvelâ si- yasete ait kısımlar olduğu zannedil- misse de bilâhare kendilerinden, his- lerinden bahseden kisımlarım silinmiş İdmm sırları ortaya çıkmaması ip olduğu anlaşılmıştır. Buda ancak Versen tarafından yapılmış olabilir. di. Sevdiği kadma ne dereceye kadar hürmet ettiği de bu hareketinden belli oluyor. (1900) senesine kadar bu mektuplar Fersenin ahfadından Klin kowstrom tarafmdan muhafor edilmiştir. Fakat ecdadı Fersen bu derece sevdiği ve hürmet ettiği ka- için ölümü yaklaşınca Klin Kowstrom ta- rafmdan birer birer yak:lmıştır. Bu suretle bu mektupların asriları orta. dan kalkmış ve ancak kopyeleri mev. cut kalmıştır. İhtiyar İsveçli bü mek tupları yakarak Kraliçenin namusu. nu muhafaza etmek ve Fersenin ru- huna bir hizmet etmek istemiştir. Fakat bunların İmhasile mesele ka. olmuyor, Eldekisvesikalarn, Hiç bir zaman aşkla sevmediği ve sırf bir siyasi sebeple evlenmiş oldu- ğu kocasma hislerini feda etsin? Nr- mus ve ciddiyet telâkkilerinin gevge- diği bu ölüm ve kan devrinde neden o herkesten ciddi olsun? Hiç bir kuv- vetin durduramadığı arzu ve İradesi- ni neden aksi tarafa kullansm?. İs- tediğini yapmasm? Aile orabıtası o- nun için korkunç bir heyulâdan baş- ka bir gey değildi. Hiç bir zaman bir an İçin olsun sevmediği bir adama coşkun aşkımı feda eder miydi? Onu tanıyan onun hür ve serazat ruhunu bilenler buna nasıl inanır? Uzun 89- neler her türlü iztırabı çeken tücudu üzülen ruhu asıl aşkı bulunca bilâte- reddüt ona koşmuş ve kendisini ta- mamile vermiştir. Mari Antuanet togkun ve hudutsuz hislerile bundan başka türlü hareket edemezdi. Bütün bunlardan anlaşıldığına göre inkâr edenler inkâr ededürsunlar, Kraliçe Fersen'in metresi olmuştur. Kral bütün bu gürültüler arasında ne oluyor? On altmcı Lül aldatılmış bir koca vaziyetinde değildi. Karısı- nm Fersen ile olan münasebetini bi- Hiyordu, AT

Bu sayıdan diğer sayfalar: