iu vira bi TN No, 45 Büyüklü AcıHakikatler Yazan : Ziya Şakir küçüklü birçok çeteler her tarafı haraca kesmişlerdi Bu gizli cemiyet hakkında, hükü- Mmetçe takibata girişilmişti. Bursa « dan ve İzmirden kuvvetler gönde - rilmişti. Fakat; bu gizli ateşi sön- dürebilmek hususunda hiçbir mu - vatfakıyet elde edilememişti. Hükümet bu aciz içinde kıvranıp dururken; bu teşekküle mensup ol - dukları rivayet edilen Reşit ve Etem Beyler; on bir kişilik bir çe- te ile cür'etkârane bir maceraya gi- rişmişler, o tarihte en nüfuzlu vali- lerden sayılan (Izmir Valisi Rahmi Bey) İn oğlunu dağa kaçırarak hü » kümetin “kudret, şeref ve haysiyeti ile adeta istihza eylemişlerdi. Bu cesurane hareket, birçokları- nın takdirini celbetmişti. Bilhassa, İttihat ve Terakki hükümetinin ida. resinden hoşmut olmıyanlar, Etem Beyle arkadaşlarına karşı takdirle - rini izhardan çekinmemişlerdi. Fa- kat Reşit ve Etem Beyler; Rahmi Beyden mühimce bir para alarsk ço cuğu inde etmekle, bu hareketlerini adi bir şakavet derecesine İndirmiş « İer; kendileri hakkmda bir nefret uyanmasına sebebiyet vermişlerdi. Bu meseleden en çok mitecasir 0- Tan Tevfik Beydi. Ve bu tetaslir do- layısile, kardeşlerile olan münasebe- tini derhal kesmişti. Aradan çok zaman geçmeden, harp felâketle neticelenmişti. Itti- hatçılar, iktidar mevkiinden çekil - mişlerdi. Reşit ve Etem Beyler de hareketlerine (siyasi şakavet) süsü vererek bütün çete efradile beraber hükümete istiman eylemişlerdi. Fa- kat bu istiman zahiri olup, silâhla- rmı teslim etmemişlerdi. Bu sırada, mütarekenin ağır gera- #ti baş göstermişti. Ayni zamanda; Bandırma, Gönen, Karacabey, Kir - masti, Balıkesir, Susığırlık ve hava- Tisi tam bir anarşi içinde idi. Büyük- Tü küçüklü 'Türk ve Çerkez eşkiya çeteleri, her tarafı haraca kesmiş - lerdi. Hükümetin kudret ve nüfuzu, tamamile hiçe inmişti. Zabıta kuv- veti, adeta inhilâl eylemişti. Bu anarşi arasmda; eski eşkiya - lar adeta köylerde birer derebeyi ke- silmişler; kendilerine birer nüfuz mmtakası tesis etmişlerdi. Bu cüm- Teden olmak üzere, Reşit ve Etem Beylerle arkadaşları da Gönen civa- rna yerleşmişlerdi. Fakat birdenbire bu kuvvet ara- sinda bir ayrılık husule gelmişti. Kuvvetin bir kısmı, Etem Beyin re- fakatinde kalmış; diğer kısımı da (Muratlarlı Şevket Bey)in maiyetint geçmişti. Reşit Bey ise, bir müddet istirahat için Bandırmaya çekilmiş - ti, Bu esnada Gönen kazası kayma- kamı, (Hacim Muhittin Bey) idi (1) Hacim Bey, memleketin aldığı bu şekilden büyük endişeler içindeydi. — Reşit ve Etemin kardeşi olan — Binbaşı Tevfik Bey de Gönene ahzı- asker şube reisi tayin edilmiş, ve 0 raya gelmişti. Hacim Bey; o havalideki Çerkez beyleri ve halk tarafından tanınan Gece No, 42 — Hakikati bilemeyiz... Böyle ga- lalarda, menfsatlerde, elden nekadar bilet satılır; nekadar hasılat yapılır, bilinmez... Parayı alan da, yiyen de, veren de, harcıyan da, kimse, doğru- sunu bilmez, İelâl, şaşarak baktı: — Nasıl olur? Fofo, omuzlarmı kaldırmıştı? — Bu, bir sırdır. Söylenmez... — Neden sır oluyor? — Bir kere, doğrusunu bilmek ka- bil değildir; kontrol etmenin de im- kânı yoktur. Jelâl, büsbütün şaşırıyordu: — Peki, neden Fofocuğum? Fofo, yürüdükleri sokağa dikkatle “baktı: — Şimdi terziye gideceğim... Şu köşe başma kadar gidelim, oradan ayrılırız. Ve genç kadmm koluna girdi, kö- #e başma kadar yürüdüler. Fofo, kö- se başmda durdu: Tevfik Beyden “istifade etmek iste - mişti, Tevfik Bey, tanıdıkları üze - rinde tesir icra edecek; Çerkez bey- lerine ve köylülere memleketin va- ziyeti izah olunarak nasihatler veri- lecek, şakavet ve anarşinin önüne geçilecekti. Tevfik Bey, bu vazifeyi memnuni- yetle kabul etmişti, Gönen eşrafın-| dan — olup, Umumi Harpte muhte- Uf cephelerde mühim hizmetler ifa eden ve mütarekeden sonra da yine birçok yararlıklarile (£ vatanperver. liğini ispat eyliyen :askeri baytar binbaşılığından mütekait — Hüseyin Beyin yardımı ile memleketin men- faati lehine giddetli bir propaganda- ya girişmişti, Bu propaganda, mu - hitte az çok İyi tesirler husule getir- mişti. Bu sırada, İzmir işgal edilmişti. | Artık; vaziyetin şekli, büsbütün de- Zişmişti. Gönan kaymakamı Hacim Bey, propaganda kuvvetinin başma bizzat geçmişti. İzmirde başgösteren bu felâketin, yarın buraları da kan ve ateşe boğacağını ileri slirerek bl- tün fikirleri ve nazarları cepheye çevirmişti, Fakat; Gönen ve havalisi; hemen kâmilen Hürriyet ve İtilâf fırkası mensuplarının nüfuzu altında idi. O- nun için bursda memleket lehine fazla bir şey yapmak, imkân dahi linde değildi. Bu sebepten Hacim Bey, ik Milli Müdafaa fikirlerinin uyandığı (Balıkesir) ile birleşmeye karar vermişti. Ve, Bandırmada da ayni fikrin husulünü temin için bay- tar Hasan Beyi Bandırmaya gön dermişti. Baytar Hasan Bey Bandırmaya gitmiş; eskidenberi tanıdığı Çerkez Beylerinden Yusuf, Esat, Aziz, Bey- lere (2) haber göndermiş; bunları bir içtimaa davet etmişti, Bu içtimada memleketin Yaziyeti ve Yunan işgalinin tehdidi müzakere edildikten sonra; bir kuvvet hazır. lanarak cepheye gönderilmeye karar verilmişti. Fakat.. Bu kuvvetin başına kim geçirilecekti?.. Aziz Bey; — Etem, beceriklidir. Kuvveti, o- nun emrine verelim; demişti, İçlerinden biri, buna itiraz etmiş; — Ben; Şevket Beyi, Eteme ter- cih ederim. Dedikten sonra; bunun sebebini de gu suretle izah eylemişti: — Çünkü... Etem, ağabeyisi Regi- din tesiri altındadış, Onut ondan a - yırmak mümktn değildir.. Bilirsiniz ki Reşit ter haris ve menfaatperest- tir. Şimdiye kadar Etemi bir takım işlere sürliklemiştir. Bu sebebe bina- en, eğer Eteme böyle bir vazife ve- rilirse, bunun sonu çok fena gelir. (Arkası var) (1) Büyük Millet Meclisinde, (Giresun) meb'usu olan Hicim Bey. (2) Bu zatlardan Yusuf Bey, sonraları meshur eşkiya Şah İsmail tarafından kat, ledilmişti. Esat Bey, eski mutasarrıflard: olup vefat etmiştir. Aziz Bey de Bahri; Miralay mütekaitlerindendi. Esbak MAM Yarısı Mahmut YESARI — İcâl hanımcığım, bunları me- rak etmekte haklısın. Yazık değil mi canım, o Kâdar paran gitti! Sesini yavaşlatmıştı: — Şunu bil ki, gala işinde, ziyan yoktur. Programa filin bakma... Sen kaç yüz lira, yahut kaç bin lira para masraf ettin, onu bilmiyorum. Ama, birçok paran gitti, orası muhakkak. Celil Mahir, bu paranm kaçta kaçını sarfetti, artık orasmı da Allahla kendi bilir. Yalnız, iki yüz, üç yüz lira koyunca, en şatafatlı gala, ve- rilebilir. İş, göz boyamayı bilmekte- dir. Eh, Celil Mahir de, (Allah için söylerim, neme lâzım, bönun ustası- dır. Bıyık altmdan gülüyordu: — Sun'ullahı da pek yabana âtma- malıdır. Ne hikmettir, bu sanata gi- renler, ilkönce işin bu nazik tarafla- rmı öğreniyorlar... Celil Mahir, yal- dız tarafmı, kusursuz yaptı. Elden biletler, tamamiyle satıldı. 1 Sağlık TA Öğütler! Bugün de dört öğüt Dün yazmaya başladığım öğütlere bugün de devam ederek bitiriyo- rum: 79 — Bir çok hastalıklardaı mese- I& hazım cihazmın, teneffüs cihazi- nın ve sinirler cümlesinin hastalıkla- rında iztırap bir aralık geçtikten sonra tekrar gelir, Onun için herhan gi bir hastalıkta rahatsızlık geçince hemen iyi oldunuz diye sanmayınız. Rahatsızlığın tekrar gelmesinden ko- runmak için hekiminizin tavsiyeleri nİ yerine getirmekte kusur etmeyi niz. l 89 — Hemen hiç bir hastalık yal- nız ilâçla iyi olmaz. Bir çok hasta- liklarda ilâçlardan başka daha ted- birler lâzım/”olur. Meselâ hazım has- talıklarında da istirahat (tedavinin esasını teşkil ederler, Onun için he kimizin ilâçlarla birlikte tertip ettiği | tedavi usulünün yarısını yapıp yöri- İsini unutursanız kendi kendinizi 8'-| İ dalmış olursunuz. Hekiminizin Size verdiği nasihatlerde fazlalık yoktur. Onların hepsini tutmalısmız. Bundan başka, hekiminiz size perhiz yabut istirahat tavsiye ederken, bunları ta- mami tamamma yerine getirmek güçtür, diye hekiminizden tenzilât istemeye kalkışmaymız. Hekiminizin Söylediklerini tamamı tamamma ye- rine getiremeyip hastalığmızdan kur| tulamazsanız, kabahati hekimin ikti- darsızlığına değil, kendi ihmelinize veriniz. İ — İyice biliniz ki hastalıkların | pek çoğu vücudun teşekkülünde bir bozukluktan, bünyede bir zayıflık- tan, atalardan gelme yahut sağlık kaldelerine riayetsizlikten hâsıl olma bir istidattan ileri gelir. Meselâ vü- cut temizliğine, ağız temizliğine İti - na etmemek, havasız yerde yaşa- mak, gündüzleri ve geceleri (o kapalı odalarda kalmakı bozuk yahut İyi pişmemiş yemekler yemek, fazla ye- mek, çok çalışarak &z dinlenmek, lilzumundan yani sekiz saatten az u- yumak yavaş yavaş hastalık — sebebi olurlar. Fena huylar, fena tabiatler, kumar belâsı, çok düşünce, fazla ih- tiras, birçok işleri birden kavramak istiyerek hayatı tahammülünden faz la karışık yapmak gibi haller de has- taliğa sebep olurlar. o Bu sebeplerin hasıl ettikleri hastalıkların tedavisi de kolay olmaz, uzun sürer. Onun için bazı hastalıkların iyi olması ge cikince bunu yine hemen hekiminizin kudretsizliğine vermeyiniz. o Sabırlı olunuz. Hekiminizin de sabrını tüket- memeye çalışmız. 109 — Müzmin ve blnye bozuklu- Zundan ileri gelen hastalıkların iyi olması için sabır ve sebat —tekrar ediyorum — en lüzumlu şarttır. Has- talıkta sabırlı olmak vakıâ pek güç bir geydir. Fakat düşününüz ki bu sabrmızın mükâfatı büyük olacaktir. Çünkü dedikleri gibi: “Sağlam ve sıhhatte olmak hoş bir şeydir, fakat hastalıktan kurtulmak, yeniden sıh- hat kazanmak daha hostur..' LOKMAN HEKİM Bay Yakup — Hekiminize inanr- nız, yazdığı ilâcı hastanıza içirmekte tereddüt etmeyiniz. LO. iye | kıymetli hizmetleri an ba zat, geçem sene fücecten vefat etmiştir. İelâl, Celil Mahirin söylediklerini de düşünmekteydi: — Fakat paraların çoğunu ale mamıs! Fofo jelâlin saflığma, bönlüğüne açık açık gülmekten kendini alama - mıştı: — Aman İclâl hanımcığım, çok safsmız... Celil Mahir, adama para kaptırır mı?... Hem bu işlerde, çok burda olmaz. Biletleri elden satıla - caklar, hep malüm adamlardır. On- lar, kendilerinden olmtyanlara, dün- yanın oyununu oynarlar; gel gele- lim, biribirlerine, kat'iyyen dalavere yapıyorlar, fiat yzılmaz amma, Merelere ve kim- lerle gönderilecekleri ve oradan ne kâdar koparılacağı, sızdırılacağı da bellidir. Bileti satan. paranm içinden yüzdesini alır, gerisini getirir, ve- ir. Biribirlerile bir defalık iş yap mıyorlar ki... İki taraf ta ne zaman olsa, biribirine muhtaç... Onun için. bu işte' dalavere olmaz... Arada, üç beş lira kaynamışı artık, ona bakıl maz... İelâl, kekeliyordu: ” — Demek ziyan yok” — Çocuk musunuz, İclâl Hanım. arkasında bir dükkân açan ve piya- dır. Sade bir tilecarın kendisinden 26 N Mevsim başlarken: Büyük ve tarihi bir fim: Kraliçe Mari “Kraliçe Hari, Sinema âleminde birdenbire par- lıyan ve Greta Garboya rukip olarak | gösterilen yıldız Katherine Hen- burn, Frederic Marsh ile birlikte, “İskoçya Kraliçesi Mari” isimli tari- hi büyük bir film yapmıştır. Şimdi. ye kadar oynadığı filmlerde çok de gişik ve muhtelif tipler yaratmış o- lan K. Hepburn, Mari Stuart rolün. de, çok mühim ve ağır, belki de kendisi ve şöhreti için kat'i ve nihat bir karar verdirecek olan bir rol| yüklenmiş oluyor. Frederic Marsh ise, rolünü haki kate çok yakm yapabilmek için cilt- lerle kitaplar okumuş, o zamana ait kostümleri dikkatle tetkik etmişti! den bir sahne On beşinci asrm başlarmda gecen bu tarihi vak'ada, İngiltere Kraliçesi ! Elisabet'in de tolü vardır. Bu rol içn, Hollyvood'da büyük bir müsa - baka açılmış ve binlerce kız arasın- dan, Kraliçe Elisabet'in mevcut re - simlerine en benziyen bir kız seçil - miştir. İsmi Florence Eldrid olan bu kızım Kraliçe Elisabet ile benzer- liği şayanı hayrettir. Bu film bu mevsim İstanbulda gösterilecektir. Bakalım ne derece- l İ Bükreş: Ori 4.-9.006 az RE Bugünkü program #stanbul neşriyatı — Saat, 12.30 - 12.50: Plâkla Türk musikisi; 12.50 - 13,05: Hava» is; 18,05 - 13,25: Pilkla hafif müzik; 1325. 14: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı — Sant 18,30 - 19.30: Çay saati, dans musikisi; 19,30 » 20: Ilo- bmolok (Pişkin - Teyze tarafmdan); 20 - 20,30: Türk musiki heyeti tarafından klâ. sik eserler; 20,30 « 21: Safiye ve arkadaş” ları taralından Türk musikisi ve halk sar kıları; 2i - 21,30 Solo keman: (Hubar - man, Krayrler ve Kazals) m birer plâğı; 21,50 - 2230: Stüdyo orkestrası; Fetras: Lustiğe Braden (Valze Schebek: Seranata İtalienne; Peer Gynt (suite); a) Branı Yine dandı e) Halik; Lehar: Liebe e wieke); ones: Geli Jar)i 2230 - 23: Anadolu Ajansı vini Ni aieeaemamerenaaeemen Günün program özü “#NFONİLER: 42 Varşova: Fitelberg'in idaresinde sen fonit. 24 Budapeşte, | MAFİF MUSİKİ: 21,30 Istanbul: Çetras, Sehbek, Grieg, Bertrand. vs.) 19 Bükreş: Orkestra, 22.45: sira. 18: Varşova: Küçük or- kestra, 20.40: Varşova: Piyano ve çift ke man 1545 Moskova: Rüs halk şarkıları 22; Viyana; Piyano - Keman sonatları OPERALAR; 21.40: Prag: Opera parçaları. OPERETLER: 21: Şarkı radyo piyasi, ODA MUSİKİSİ; 2130: Bükreş: Mozart. 22.30: Budapeşte Fransız oda musikisi, MONOLGLAR 20: Istanbul: Pişkin teyze (monolog). 21: İstanbul: Selo keman plâkları (Hu- bermann, Kreisler, Kazalz.) 21,15: Tanmmış seslerle plâklar. 22. ye kadar muvaffak olunmuştur. Bu | Sy suali sormaktan kendimizi alamıyo- ruz. Zira, hakikaten çokağır ve mes'uliyetli bir mevzu. ja, Piyasayı 'dolan- .dırıp kaçmış Onbinlerce lira borç bıraktı Bundan iki ay evvel Yenipostane sadan krediyle büyük mikyasta mal toplayan bir Ermeni, bu malları de ğerinden çok aşağı fiyatlarla elden çıkarmış, mühim bir borç birakarak Parise kaçmıştır. Ermeninin dolandır dığt para mühim bir yekün tutmakta bin lira alacağı vardır. Adliye, taki- bat yapmaktadır. E âziz güzelleşiyor Elâziz, (TAN) — Düz bir ovada kötulmuş olan şehri ağaçlandırmak için bu sene de büyük bir gayret sar- fedilmiştir. Bahçe sayısı, geçen sene- lere nisbetle çok artmıştır. Hükümet bahçesi tanzim olunmuştur. Belediye parkı düzeltilmiştir. Halkevi güzel bir çocuk bahçesi ile bir ile parkı yaptırmıştır. Bu eserler, şebri güzel. leştirmektedir. ; cığım, ne ziyanı!.. Yüzde yüz kârdır. Tekrar, İelâle eğilmişti: — Size, ne diyorum, elden satılan- lardan başka, gişeden de satıldı. Celil, bu işte, dehşetli vurdu. İşte, bunun için, galayı vermeye mecbur- dur, Ve başını sallıyarak gülüyordu: — Galayı verecek. İş, perdeyi açmakta... Fazla ince düşünmedik. ten sonra, o da, çok güç bir iş değil dir, Galayı verince, pılısmi pırtisıni toplayıp Şehzadebaşın; Telâlin ağıt açık kalmıştı: — Şehzadebaşına mr?... Neye Be- yoğlunda kalmıyor ?. — Beyoğlunda nasıl kalsın? Tiyat ro binası, nerede? İclâl, anlıyamamış gibiydi: — Tiyatronun kirasım vermemiş mi? Fofo, acıyarak güldü: — Vermemiş... Kirayı verdim, di ye, sizi de aldattı mı? İelâl, başımı salladı: — Galndan, tiyatronun senelik ki- rasınm ilk taksitlerini çıkaracağını hattâ mahsuben verdiğini, kontura- *İtoyu yapmak Üzere olduğunu, tiyat- ro sahibiyle anlaştığı söyleyip du- Buğday “müba- yaası başlıyor Ziraat bankası fiatleri ilan edecek Ziraat Bankası, gelecek hafta İçin- de buğday mübayaasma başlayacak- tır. Mübayan fiyatları, gazetelerle ilân edilecektir. Fiyatlarm, geçen se neye nazaran farklr olacağı anlaşıl - maktad Geçen sene müstahsilin banka mübayaa merkezlerine kadnr buğday götürmek hususunda çektiği zorlukları nazarı dikkate alan-keskd, bu sene yeniden 52-vefde mübayas merkezi vücude gelirmiştir. İlâç tarifesi Sıhhat Vekâleti fiatleri tesbit edecek Uzun zamandanberi hem halkın, hem eczacılırm şikâyetini mucip 0- lan ecza ve ilâç fiyatları Sıhhiye Ve- kâletince tetkik edilmiş ve bir ecza tarifesi tanzimine karar verilmiştir. Ankarada sezacılardan müteşekkil DANS MUSİKİSİ; 19,30: İstanbul: Çay saati (dans). 24: Varşova, 23,20: Budapeşte: IE YEMEK LİSTESİ Hafif yemekler — Pirzola patates li Şalı fasulyası, şeitali kompos- mmm Patlıcanlı kebap, © zeytimyağlı fasulya, irmik helvası, # HALK OPERETİ: Kadıköy Süreyya» da bu akşam 21,45 de (Deniz havası) Yarın akşam: Beylerbeyi İskele tiyat- rosunda (Halime). Teşekkür Maras Sesi Mitat Alamı yas atmak için başı ucunda sabahlara kadar canla başla didinen değerli doktorlara, çok acı ölümü dolayısile mektup ve telgrafla baş sağısında bulunanlara ve kendisine son hür - met ve tazimi ifa eden arkadaş ve dostlara, kederli kaymbiraderi Ga » ziantep Saylavı Ali Kılıç minnetle teşekkür eder. ——— > dığı için reddedilmiştir. Yeni tarife- nin hazırlanması için icap eden tet- kiklere başlanmıştır, Yeni tarifenin esaslarını Avrupa ilâç fiyatları teşkil edecek ve para farkı zam veyahut tar holunarak her ilâcm fiyatı kestirile- bir komisyonun evvelce hazırlamış | cektir. Avrupadan gelen ilâçlara güm olduğu tarife, bugünkü rayice uyma: İrlik resmi ilâve edilecektir. ruyordu. Fofo, boynunu bükmüştü: — Hep yalan... Bu yalanlarla, bizi Sizin hesabınıza, ne kadar üzüldüğü mü bilemezsiniz... Teselli eden bir tavırla başmı sal de kandırmak istiyordu... Fakat Sun | yordu: ullah, tiyatro sahibi ile anlaştı... Ce- lil Mahire söyledim, tevile kalktı... Zaten Sunullahla anlaşmıya niyetim | du: vardı. Bunu da öğrenince, hemen © — Oldu bir kere. Hovardaca göz kırparak gülüyor” —'Aldırmaymız.. Daha gençsiniz- tarafa geçtim. Ne yapayım? Bu ka- | Hem genç, hem de güzelsiniz... Eb- dar yalana dolana can dayanır mı?.| Allaha şükür, paranız dâ var, G& Tiyatro sahibini de gördüm, konuş. | zin, eğlenin, keyfinize bakın.. Düny# tum. Celil Mahirin yalanları çıktı... | bu... Biraz paranız gitti amma, b Galadan sonra, mecburen Şehzade -| âlemi de öğrenmiş oldunuz... Tiyst” başma geçecek... Orada, tulüatçılarta | ro da, bir âlemdir... Öbür ölemlerde” birleşir mi, yoksa, ayrı başına mı iş| büsbütün başka bir âlemdir... part yapar, artık onun orasmı, kendi bi-| verip locada seyretmeye benzeme” lir! Ielâl, bir şey söğlemiyordu; dişle- ri kenetlenmiş, sırtı soğuk soğuk ür.| sonra periyordü. Fofo, İelâlin yüzüne bakıyordu: — İşte böyle, İelâl Hanrmcığım. Dışı başka, İçi başkadır. İclâlin elini uzun uzun si — Bana müsaade, Ielâl Hanımö" Zımı dedi, Köne basmdan yukarıya | doğ Canmızı kurtardığınıza şükredin. | yürürken döndü, eliyle selâm Akacak kan, damarda durmazmış.... | yordu: Ayrılacaktı; genç kadınm tuttu, birden ürkerek, geri çekildi: — Oh! Eliniz buz gibi... Ve yaklaştı, iki eliyle İclâlin elini | gün sonra, provalara Bağlıyorut tutmuştu: — Hakkınız var, elim müteessirsiniz... — Görüşelim, Teli Hanımcıfı" Bir boş vaktinizde benim apartımf” na uğramaz mısınız ?.. Bir hafta ie yatroya geliniz... Hep | tanıdık” rastlıyacaksmız.... Carter va)