Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
BÜYÜK #TRÜRK AcıHakikatler İNKİLAB) No. 45 Yazan : Ziya Şakir Büyüklü küçüklü birçok çeteler her tarafı haraca kesmişlerdi ' Bu gizli cemiyet hakkında, hükü- metçe takibata girişilmişti. Bursa - dan ve İzmirden kuvvetler gönde - rilmişti. Fakat; bu gizli ateşi sön- dürebilmek hususunda hiçbir mu - vaffakıyet elde edilememişti. Hükümet bu aciz içinde kıvranıp dururken; bu teşekküle mensup ol - dukları Trivayet edilen Reşit ve Etem Beyler; on bir kişilik bir çe- te ile cür'etkârane bir maceraya gi- rişmişler, o tarihte en nüfuzlu vali- lerden sayılan (İzmir Valisi Rahmi Bey) in oğlunu dağa kaçırarak hü - kümetin -kudret, şeref ve haysiyeti ile adeta istihza eylemişlerdi. Bu cesurane hareket, birçokları- nın takdirini celbetmişti. Bilhassa, lttihat ve Terakki hükümetinin ida- resinden hoşnut olmıyanlar, Etem Beyle arkadaşlarıma karşı takdirle - 'rini izhardan çekinmemişlerdi. Fa- kat Reşit ve Etem Beyler; Rahmi Beyden mühimce bir para alarak ço cuğu iade etmekle, bu hareketlerini adi bir şakavet derecesine indirmiş - ler; kendileri hakkında bir nefret uyanmasına sebebiyet vermişlerdi. Bu meseleden en çok müteessir 0o- lan Tevfik Beydi. Ve bu teessür do- layısile, kardeşlerile olan münasebe- tini derhal kesmişti. Aradan çok zaman geçmeden, harp felâketle neticelenmişti. Itti- hatçılar, iktidar mevkiinden çekil - mişlerdi. Reşit ve Etem Beyler de hareketlerine (siyasi şakavet) süsü vererek bütün çete efradile beraber hükümete istiman eylemişlerdi. Fa- kat bu istiman zahiri olup, silâhla- rmı teslim etmemişlerdi. Bu sırada, mütarekenin ağır şera- Hti baş göstermişti. Ayni zamanda; Bandırma, Gönen, Karacabey, Kir - masti, Balıkesir, Susığırlık ve hava- lisi tam bir anarşi içinde idi. Büyük- lü küçüklü Türk ve Çerkez eşkiya geteleri, her tarafı haraca kesmiş - lerdi. Hükümetin kudret ve nüfuzu, tamamile hiçe inmişti. Zabıta kuv- veti, adeta inhilâl eylemişti. Bu anarşi arasımda; eski eşkiya - lar adeta köylerde birer derebeyi ke- silmişler; kendilerine birer nüfuz mıntakası tesis etmişlerdi. Bu cüm- leden olmak üzere, Reşit ve Etem Beylerle arkadaşları da Gönen civa- rına yerleşmî_şlerdi. Fakat birdenbire bu kuvvet, ara- sında bir ayrılık husule gelmişti. Kuvvetin bir kısmı, Etem Beyin re- fakatinde kalmış; diğer kısımı da (Muratlarlı Şevket Bey)in maiyetint geçmişti. Reşit Bey ise, bir müddet istirahat için Bandırmaya çekilmiş - ti. Bu esnada Gönen kazası kayma- kamı, (Hacim Muhittin Bey) idi (1) Hacim Bey, memleketin aldığı — bu gekilden büyük endişeler içindeydi. — Reşit ve Etemin kardeşi olan — Binbaşı Tevfik Bey de Gönene ahzı- asker şube reisi tayin edilmiş, ve o- raya gelmişti. Hacim Bey; o havalideki Çerkez beyleri ve halk tarafından tanman Gece Tevfik Beyden istifade etmek iste - mişti. Tevfik Bey, tanıdıkları üze - rinde tesir icra edecek; Çerkez bey- lerine ve köylülere memleketin va- ziyeti izah olunarak nasihatler veri- lecek, şakavet ve anarşinin önüne geçilecekti. Tevfik Bey, bu vazifeyi memnuni- yetle kabul etmişti. Gönen eşrafın- dan — olup, Umumi Harpte muhte- lif cephelerde mühim hizmetler ifa eden ve mütarekeden sonra da yine birçok yararlıklarile — vatanperver- liğini ispat eyliyen ;askeri baytar binbaşılığından mütekait — Hüseyin Beyin yardımı ile memleketin men- faati lehine şiddetli bir propaganda- ya girişmişti. Bu propaganda, mu - hitte az çok iyi tesirler husule getir- mişti. Bu sırada, İzmir işgal edilmişti. Artık; vaziyetin şekli, büsbütün de- gişmişti. Gönan kaymakamı Hacim Bey, propaganda kuvvetinin 'başına bizzat geçmişti. İzmirde başgösteren bu felâketin, yarın buraları da kan ve ateşe boğacağını ileri sürerek bü- tün fikirleri ve nazarları cepheye çevirmişti. Fakat; Gönan ve havalisi; hemen kâmilen Hürriyet ve İtilâf fırkası mensuplarının nüfuzu altında idi. O- nun için burada memleket lehine fazla bir şey yapmak, imkân dahi- linde değildi. Bu sebepten Hacim Bey, ilk Milli Müdafaa fikirlerinin uyandığı (Balıkesir) ile birleşmeye karar vermişti. Ve, Bandırmada da ayni fikrin husulünü temin için bay- tar Hasan Beyi Bandırmaya gön- dermişti. Baytar Hasan Bey Bandırmaya gitmiş; eskidenberi tanıdığı Çerkez Beylerinden Yusuf, Esat, Aziz, Bey- lere (2) haber göndermiş; bunları bir içtimaa davet etmişti. Bu içtimada memleketin vaziyeti ve Yunan işgallnin tehdidi müzakere edildikten sonra; bir kuvvet hazır- lanarak cepheye gönderilmeye karar verilmişti. Fakat.. Bu kuvvetin başıma — kim — Etem, beceriklidir. Kuvveti, o- nün emrine verelim; demişti. İçlerinden biri, buna itiraz etmiş; — Ben; Şevket Beyı, Eteme ter- cih ederim, Dedikten sonra; bunun sebebini de şu suretle izah eylemişti: — Çünkü... Etem, ağabeyisi Reşi- din tesiri altındadış, Onurı ondan a - yırmak mümkün değildir.. Bilirsiniz ki Reşit ter haris ve menfaatperest- tir. Şimdiye kadar Etemi bir takım işlere sürüklemiştir. Bu sebebe bina- en, eğer Eteme böyle bir vazife ve- rilirse, bunun sonu çok fena gelir. (Arkası var) () Büyük Millet Meclisinde, (Giresun) meb'usu olan Hâcim Bey, - (2) Bu zatlardan Yusuf Bey. wnn!k:n Sağlık OÖğütleri Bugün de dört öğüt Dün yazmaya başladığım öğütlere bugün de devam ederek bitiriyo- rum: 70 lâ hazım cihazmın, — Bir çok hastalıklardar mese- teneffüs cihazı- nın ve sinirler cümlesinin hastalıkla- | rında iztirap bir aralık geçtikten sonra tekrar gelir. Onun için herhan gi bir hastalıkta rahatsızlık geçince hemen iyi oldunuz diye sanmayınız. Rahatsızlığın tekrar gelmesinden ko- runmak için hekiminizin tavsiyeleri- ni yerine getirmekte kusur etmeyi- niz. 8? — Hemen hiç bir hastalık yal-| nız ilâçla iyi olmaz. Bir çok hasta- lıklarda ilâçlardan başka daha ted- birler lâzım”olur. Meselâ hazım has- | talıklarında da istirahat — tedavinin esasını teşkil ederler. Onun için he- kimizin ilâçlarla birlikte tertip ettiği tedavi usulünün yarısımı yapıp yarı- sını unutursanız kendi kendinizi al- datmış olursunuz. Hekiminizin size verdiği nasihatlerde fazlalık yoktur. Onların hepsini tutmalısınız. Bundan - başka, hekiminiz size perhiz yahut istirahat tavsiye ederken, bunları ta- mamı tamamma yerine getirmek güçtür, diye hekiminizden tenzilât istemeye kalkışmaymız. Hekiminizin söylediklerini tamamı tamamına ye- rine getiremeyip hastalığınızdan kur tulamazsanız, kabahati hekimin ikti- darsızlığına değil, kendi ihmalinize veriniz. 9*? — İyice biliniz ki hastalıkların pek çoğu vücudun teşekkülünde bir bozukluktan, bünyede bir zayıflık- tan, atalardan gelme yahut sağlık kaidelerine riayetsizlikten hâsıl olma bir istidattan ileri gelir. Meselâ vü- cut temizliğine, ağız temizliğine iti - na etmemek, havasız yerde yaşa- mak, gündüzleri ve geceleri — kapalı odalarda kalmakı bozuk yahut iyi pişmemiş yemekler yemek, fazla ye- mek, çok çalışarak az dinlenmek, lüzumundan yani sekiz saatten az ü- yumak yavaş yavaş hastalık sebebi olurlar. Fena huylar, fena tabiatler, kumar belâsı, çok düşünce, fazla ih- tiras, birçok işleri birden kavramak istiyerek hayatı tahammülünden faz la karışık yapmak gibi haller de has- talığa sebep olurlar. Bu sebeplerin hasıl ettikleri hastalıklarm tedavisi de kolay olmaz, uzun sürer. Onun için bazı hastalıkların iyi olması ge- cikince bunu yine hemen hekiminizin kudretsizliğine ,vermeyiniz. — Sabırlı olunuz. Hekiminizin de sabrmı tüket- memeye çalışımız. 10? — Müzmin ve bünye bozuklu- ğundan ileri gelen hastalıklarm — iyi olması için sabır ve sebat —tekrar ediyorum — en lüzumlu şarttır. Has- talıkta sabırlı olmak vakıâ pek güç bir şeydir. Fakat düşününüz ki bu sabrmızın mükâfatı büyük olacaktır. Çünkü dedikleri gibi: “Sağlam — ve sıhhatte olmak hoş bir şeydir, fakat hastalıktan kurtulmak, yeniden sıh- hat kazanmak daha hoştur.,' LOKMAN HEKİM Bay Yakup — Hekiminize inanı- nız, yazdığı ilâcı hastanıza içirmekte tereddüt etmeyiniz. LH meşhur eşkiya Şah Ismail t ledilmişti. Esat Bey, eski mutasarrıflardan olup vefat etmiştir. Aziz Bey de Bahriye Miralay mütekaitlerindendi. Esbak Başve- Yarısı No. 42 — Hakikati bilemeyiz... Böyle ga- lalarda, menfaatlerde, elden nekadar bilet satılır; nekadar hasılat yapılır, bilinmez... Parayı alan da, yiyen de, veren de, harcıyan da, kimse, doğru- sunu bilmez, İclâl, şaşarak baktı: — Nasıl olur? Fofo, omuzlarmı kaldırmıştı: — Bu, bir sırdır. Söylenmez... — Neden sır oluyor? — Bir kere, doğrusunu bilmek ka- bil değildir; kontrol etmenin de im- kânı yoktur. İclâl, büsbütün şaşırıyordu: — Peki, neden Fofocuğum? Fofo, yürüdükleri sokağa dikkatle “baktı: — Şimdi terziye gideceğim... Şu köşe başıma kadar gidelim, oradan ayrılırız. Ve genç kadınımn koluna girdi, kö- şe başma kadar yürüdüler. Fofo, kö- şe başmda durdu: Ş Mahmut YESARI — İcdâl hanımcığım, bunları me- rak etmekte haklısın... Yazık değil mi canım, o kadar paran gitti! Sesini yavaşlatmıştı: — Şunu bil ki, gala işinde, ziyan yoktur. Programa filân bakma... Sen kaç yüz lira, yahut kaç bin lira para masraf ettin, onu bilmiyorum. Ama, birçok paran gitti, orası muhakkak.. Celil Mahir, bu paranın kaçta kaçmını sarfetti, artık orasmı da Allahla kendi bilir. Yalnız, iki yüz, üç yüz lira koyunca, en şatafatlı gala, ve- rilebilir. İş, göz boyamayı bilmekte- dir. Eh, Celil Mahir de, — Allah için söylerim, neme lâzım, bısıun ustası- dır. Bıyık altımdan gülüyordu: — Sun'ullahı da pek yabana atma- malıdır. Ne hikmettir, bu sanata gi- renler, ilkönce işin bu nazik tarafla- rmı öğreniyorlar... Celil Mahir, yal- dız tarafmı, kusursuz yaptı. Elden biletler, tamamiyle satıldı. kil Rauf Beyin eniştesidir. Memlekete çok kıymetli hizmetleri dokunan bu zat, geçen sene fücceten vefat etmiştir. İclâl, Celil Mahirin soyledıkleı'ını de düşünmekteydi: — Fakat paraların çoğunu ala- mamış! Fofo ,İclâlin saflığına, bönlüğüne açık açık gülmekten kendini alama - mişti: — Aman İclâl hanrmcığım, çok safsınız... Celil Mahir, adama para kaptırır mı?... Hem bu işlerde, çok hurda olmaz. Biletleri elden satıla - caklar, hep malüm adamlardır. On- lar, kendilerinden olmıyanlara, dün- yanm oyununu oynarlar; gel gele- lim, biribirlerine, kat'iyyen dalavere yapıyorlar, fiat yzılmaz amma, nerelere ve kim - lerle gönderilecekleri ve oradan ne kadar koparılacağı, sızdırılacağı da bellidir. Bileti satan, paranm içinden yüzdesini alır, gerisini getirir, ve- rir. Biribirlerile bir defalık iş — yap- TAN Mevsim başlarken: Büyük ve fi'm: Kraliçe Mari tarihi bir “Kraliçe Mari,, Sinema âleminde birdenbire par- lıyan ve Greta Garboya rakip olarak gösterilen yıldız. Katherine Hep- burn, Frederic Marsh ile birlikte, “İskoçya Kraliçesi Mari” isimli tari- hi büyük bir film yapmıştır. Şimdi- ye kadar oynadığı filmlerde çok de- ğişik ve muhtelif tipler yaratmış o- lan K. Hepburn, Mari Stuart rolün- de, çok mühim ve ağır, belki de kendisi ve şöhreti için kat'i ve nihai bir karar verdirecek olan bir rol yüklenmiş oluyor. Frederic Marsh ise, rolünü haki- kate çok yakım yapabilmek için cilt- lerle kitaplar okumuş, o zamana ait kostümleri dikkatle tetkik etmiştir. den bir sahne On beşinci asrı başlarımda gecçen bu tarihi vak'ada, İngiltere Kraliçesi Elisabet'in de rolü vardır. Bu rol içn, Hollyvood'da büyük bir müsa - baka açılmış ve binlerce kız arasın- dan, Kraliçe Elisabet'in mevcut re - simlerine en benziyen bir kız seçil - miştir. İsmi Florence Eldrid olan bu kızın Kraliçe Elisabet ile benzer- liği şayanı hayrettir. Bu film bu mevsim İstanbulda | be; gösterilecektir. Bakalım ne derece- ye kadar muvaffak olunmuştur. Bu suali sormaktan kendimizi alamıryo- ruz. Zira, hakikaten çok ağır ve mes'uliyetli bir mevzu. fa. Piyasayı dolan- dırıp kaçmış Onbin'erce lira borç bıraktı Bundan iki ay evvel Yenipostane arkasında bir dükkân açan ve piya- sadan krediyle büyük mikyasta mal toplayan bir Ermeni, bu malları de- ğerinden çok aşağı fiyatlarla elden çıkarmış, mühim bir borç bırakarak Parise kaçmıştır. Ermeninin dolandır dığı para mühim bir yekün tutmakta dır. Sade bir tüccarım kendisinden 26 bin lira alacağı vardır. Adliye, taki- bat yapmaktadır. E âziz güzelleşiyor Elâziz, (TAN) — Düz bir ovada kıkulmuş olan şehri ağaçlandırmak için bu sene de büyük bir gayret sar- fedilmiştir. Bahçe sayısı, geçen sene- lere nisbetle çok artmıştır. Hükümet bahçesi tanzim olunmuştur. Belediye parkı düzeltilmiştir. Halkevi güzel bir çocuk bahçesi ile bir aile parkı yaptırmıştır. Bu eserler, şehri guzeı. leştirmektedir. cığım, ne ziyanı!.. Yüzde yüz ka.rdır Tekrar, İclâle eğilmişti: — Size, ne diyorum, elden satılan- lardan başka, gişeden de satıldı... Celil, bu işte, dehşetli vurdu. İşte, bunun için, galayı vermeye mecbur- dur. Ve başmı sallıyarak gülüyordu: — Galayı verecek... İş, perdeyi açmakta... Fazla ince düşünmedik- ten sonra, O da, çok güç bir iş değil- dir. Galayı verince, pılısmı — pırtısını toplayıp Şehzadebaşma... İclâlin ağzı açık kalmıştı: — Şehzadebaşma mı?... Neye Be- yoğlunda kalmıyor?. — Beyoğlunda nasıl kalsın? Tiyat ro binası, nerede? İclâl, anlryamamış gibiydi: — Tiyatronun kirasını vermemiş mi? Fofo, acıyarak güldü: mryorlar ki... İki taraf ta ne olsa, biribirine muhtaç... Onun için. bu işte" dalavere olmaz... Arada, üç beş lira kaynamışı artık, ona bakıl- İclâl, kekeliyordu: — Demek ziyan yok? — Cocuk , İdâl H — Ver ş... Kirayı verdim, di ye, sizi de aldattı mı? İclâl, başmı salladı: — Galadan, tiyatronun senelik ki- rasınım ilk taksitlerini çıkaracağını. hattâ mahsuben verdiğini, kontura- toyu yapmak üzere olduğunu, tiyat- ro sahibiyle anlaştığını söyleyip du- Buğday müba- yaası başlıyor Ziraat bankası fiatleri ilan edecek Ziraat Bankası, gelecek hafta İçin- de buğday mübayaasma başlayacak- tır. Mübayaa fiyatları, gazetelerle ilân edilecektir. Fiyatların, geçen se- neye nazaran farklı olacağı anlaşıl - maktadır. Geçen sene müstahsilin banka mübayaa merkezlerine kadar buğday götürmek hususunda çektiği zorlukları nazarı dikkate alan banKü, bu sene yeniden 52-yerde Mübayaâ merkezi vücude getlirmiştir. İlâç tarifesi Sıhhat Vekâleti fiatleri — tesbit edecek Uzun zamandanberi hem halkm, hem eczacılarım şikâyetini mucip o- lan ecza ve ilâç fiyatları Sıhhiye Ve- kâletince tetkik edilmiş ve bir ecza tarifesi tanzimine karar verilmiştir. Ankarada eczacılardan müteşekkil bir komisyonun evvelce hazırlamış olduğu tarife, bugünkü rayice uyma- ruyordu. Fofo, boynunu bükmüştü: — Hep yalan... Bu yalanlarla, bizi de kandırmak istiyordu... Fakat Sun ullah, tiyatro sahibi ile anlaştı... Ce- lil Mahire söyledim, tevile kalktı... Zaten Sunullahla anlaşmıya niyetim vardı. Bunu da öğrenince, hemen o tarafa geçtim. Ne yapayım? Bu ka- dar yalana dolana can dayanır mı?, Tiyatro sahibini de gördüm, konuş- tum. Celil Mahirin yalanları çıktı... Galadan sonra, mecburen Şehzade - başma geçecek... Orada, tulüatçılarla birleşir mi, yoksa, ayrı başına mı iş yapar, artık onun orasını, kendi bi- | lir! İclâl, bir şey söylemiyordu; dişle- ri kenetlenmiş, sırtı soğuk soğuk ür- periyordu. Fofo, Telâlin yüzüne bakıyordu: — İşte böyle, İclâl Hanımcığım. Canmızı kurtardığınıza şükredin.. Akacak kan, damarda durmazmış.... l Ayrılacaktı; genç kadınım — elim tuttu, birden ürkerek, geri çekildi: — Oh! Eliniz buz gibi.... Ve yaklaştı, iki eliyle İclâlin elini tutmuştu: 14.-9.936 Radyo Bugünkü program İstanbul Öğle neşriyatı — Saat, 12,30 - 12,50: Plâkla Türk musikisi; 12,50 - 13,05: Hava- dis; 13,05 - 13,25: Plâkla hafif müzik; 13,25 - 14: Muhtelif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı — Saat 18,30 - 19,30: Çay saati, dans musikisi; 19,30 - 20: Mo- molok (Pişkin * Teyze tarafından); 20 - 20,30: Türk musiki heyeti tarafından klâ- sik eserler; 20,30 - 21: Safiye ve arkadaş- ları tarafından Türk musikisi ve halk şar kıları; 21 - 21,30 Solo keman: (Hubar - man, Krayzler ve Kazals) ın birer plâğı; 21,30 - 22,30: Stüdyo orkestrası: 1 — Fetras; Lustige Bruden (Valzer); 2 — Schebek: Seranata İtalienne; 3 — Grieg: Peer Gynt (suite); a) Brantranb; b) Ara- bischer fanz; c) Henkehr; id) Solveiga lied; 4 — Lehar: Liebe seliger Fraun (Fridericke); 5 — İones: Geisha (parça- , lır) 22,30 <23: Anadolıı Ajansı haberle- ri. Günün program özü “ANFONİLER: 22 Varşova: Fitelberg'in idaresinde sen- fonit, 24 Budapeşte. HAFİF MUSİKİ: 21,30 İstanbul: (Fetras, Schbek, Grieg, Bertrand, vs.) 19 Bükreş: 0.keıtrı. 22.45: Bükreş: Orkestra. 18: Varşova: Küçük or- kestra, 20.40: Varşova: Piyano ve çift ke- man 19,45 Moskova: Rus halk şarkıları 22: Viyana: Piyano - Keman sonatları. OPERALAR: 21.40: Prag: Opera parçaları. OPERETLER: 21: Şarkılı radyo piyasi, ODA MUSİKİSİ: 21.30: Bükreş: Mozart. 22,30: Budapeşte Fransız oda musikisi. MONOLĞLAR 20: İstanbul: Pişkin teyze (monolog). SOLOLAR: 21: İstanbul: Solo keman plâkları (Hu- rmann, Kreisler, Kazalz.) 21,15: Bükreş:* Tanmmış seslerle plâklar, 2210. Bükreş: Sıırhiar (Grodutza) 18,35: Prag: Piyano solo. DANS M'USİ]İ[Sİ' 19,30: İstanbul: Çay saati (dans). 24: Varşova. 23,20: Budapeşte: Cazbant. ı&NE_MEB Öi ye LİSTES İ Hafif yemekler — Pirzola patates sote, çalı lııulyııı. şeftall kompo& ' HONHe siliskakatai f | Ağır yemeklu — Pı.tlmınlı kebıp, zeytinyağlı fasulya, irmik helvası. * HALK OPERETİ: Kadıköy Süreyya« da bu akşam 21,45 de (Deniz havası) Yarım akşam: Be!lerbeyı Iskele tiyat- rosunda (Halime). Teşekkür şatmak için başı ucunda sabalılara kadar canla başla didinen değerli doktorlara, çok acı ölümü dolayısile mektup ve telgrafla baş sağısında bulunanlara ve kendisine son hür - met ve tazimi ifa eden arkadaş ve dostlara, kederli kayınbiraderi Ga « ziantep Saylavı Ali Kılıç minnetle | teşekkür eder. | dığı için reddedilmiştir. Yeni larife- | nin hazırlanması için icap eden tete kiklere başlanmıştır. Yeni tarifenin esaslarımı Avrupa ilâç fiyatları teşkil edecek ve para farkı zam veyahut tar holunarak her ilâcm fiyatı kestirile- cektir. Avrupadan gelen ilâçlara güm rük resmi ilâve edilecektir. Sizin hesabmıza, ne kadar üzlildıigü- mü bilemezsiniz... Teselli eden bir tavırla başmı sal« lrıyordu: — Oldu bir kere.. Hovardaca göz kırparak gülüyor- du: — Aldırmaymız.. Daha gençsiniz« Hem genç, hem de güzelsiniz... Eh«e Allaha şükür, paranız dâ var.. Ge“ zin, eğlenin, keyfinize bakın.. Düny3 bu... Biraz paranız gitti amma, bü âlemi de öğrenmiş oldunuz... Tiyat” ro da, bir âlemdir... Öbür âlemlerde? büsbütün başka bir âlemdir... Par$ verip locada seyretmeye benzemeZ Dışı başka, içi başkadır. İclâlin elini uzun uzun sıktıktâf — sonra: — Bana müsaade, Iclâl Hanımt” ğımı dedi. j Köse basmdan yukarıya doğrl yürürken döndü, eliyle selâm Vef yordu: yi — Görüşelim, İclâl Hanımcığım” Bir boş vaktinizde benim apartım$ * ge na uğramaz mısmız?,. Bir hafta di gün sonra, provalara başlıyoruz. yatroya geliniz... Hep tı.mdıl::; —— Hakkmız var, müteessirsiniz... rastlıyacaksmız... (Arkası