Di Kurultayında tercüme kem — rarıh, dü, coğrafya Fakültesi Türkoloji talebeleri Dil Kurultayı için çalışıyorlar | muhtelif lisanlardak! şekli bhil kökü Insan medeniyetinin Neolitik ismi verilen bir devresini kurmuşlardır. Malümdur ki, umumiyetle insunla- rm İk içtimai inkişafında evvelâ pa» Jeolitik, sonra neolitik denilen devre- lere tesadüf edilir. Bunların birinci- ile tesbit olunmuştur, Alman âli nin buna verdiği mâna tanış, dost, a- İşina gibi şeylerdir. 'Türkçe, bilmek | maslarının “bil, kökü de bu değil| midir? Sanskrit te dahil olduğu hal- | | Bunlardan başka şehrimizde | nah Napoli Şark Hnstitüsli profesi rü doktor Bombaçi ile İstanbul Üni- | versitesinde Lâtince ve İtalyanca profesörü doktor Baltarini İtalyan dilelliğini ve Japonya Türk - İslâm! 5inde İnsanlar hayvan gibi mağara-!de bu kökler hiçbir lisanda muayyen | Enstitüsü Direktörü Profesör Okubo larda yaşarlar, Taş parçalarını hiç cilâlamadan, tabii halinde âlet diye kullanırlar, Aralarmda söz dili yok- tur. Ancak ya işaretlerle veya (o yarı hayvanca sadalarla biribirlerile Oan- Jaşirlar. Tam münasile insanlık medeniyeti, taşlar cilâlanarak maksada göre tür- Tü türlü &letler haline konulduğu, hayvanlar ehlileştirildiği, «öz dili ku- rulduğu, iptidai meskenler vücuda getirildiği zaman başlar. İnsanlığın tekâmülüne bu mühim merhaleyi 80- kan medeniyet devresine neolitik is- mi verilir. Orta Asya kurakları Eğer herşey tabi şekilde cereyan etseydi, Orta Asyada neolitik — dedi- gimiz medeniyeti kuran Türkler yurt larmda kalır, orada inkişaf ve teküâ- müls devam ederlerdi. Fakat araya Orta Asyanın kuraklıkları girdi. Ye- ni medeniyet safhası sayesinde mik- tarları, daha iptidal seviyedeki — ya- gayışlarda görülmemiş bir derecede çoğalan Türkler, dünyanm dört ta- rafma yayıldılar ve vardıkları yük- sek medeniyet seviyesini, ve ilerlet- tikleri söz dilini de yaydılar. Türklerin neolitik medeniyetini ne guretlâ dünyaya yaydıkları,” geriye kalan eserler ve bunlarla bir arada bulunan kafa tasları innesile takip ve tesbit edilmiştir. Her taraftaki ilk neolitik eserlerle beraber bulunan kafa tasları, biraki- sefal (yani antrepoloji ölçüsü ile ge- niş kafalı) Türklere âit kafa tasları- dir. Dünden kalan diller Bu eserleri yayan Türklerin ayni medeniyet devresinde tekâmül ettir. dikleri söz dilini de yaydıklarının en canlı delilini, şurada burada büyük medeniyet cereyanlarından uzak ka- larak ilk iptidai mahiyetini muhaf za eden dillerde buluruz. Meselâ Si- biryada Yakut dili diye bir dil var. Şifahi bir dil halinde kalmış, yazısı yok. Hâl Rus harflerile yazılıyor. Sonra Ural Volga nehirleri arasm- da, Urenburg ve Ufa taraflarındaki Çovaş lehçesini zikredebiliriz. Ame- rikada da İspanyol tesirinden âzade kalmış, dikkate değer eskidiller var: Meksikanın venubunda Maya dili, Peruda Geşun —Kuş dili... Sonra Av- rupada da Bask dili var ki hâlâ bu- gün bile âlimler menşeini arayıp du- ruyorlar. Sonra yeni yeni keşfedilen Sumer, Eti, ve Elan dillerine ai mahkük eserler filin gibidil yadi. gârları var. Bütün bu gibi iptidai unsur muha- faza eden diller tetkik edilince ove bahsettiğim eski dillere ait yadigâr- laria mukayese olununca derhal gö- rülüyor ki bütün bu dillerde bir ana dilinin izleri yaşıyor. Gerek tarih ma- Yimatı ve gerek dil mukayeseleri bu ana'dilin, ilk taş cilâlıyan, tunç ya- pan, maden işliyen kavme ait olması lâzım geleceğini gösteriyor. Kökler hep Türkçe Hindi Avrupai denilen dil zümresi- nin köklerini araştırmayı iş edinmiş âlimler vardır ki bunların en maru- fu, Holois Valde isminde bir Alman âlimidir. Bu zat koca iki ciltlik Obir kitap yazmış, muhtelif lisanlar ara- sında müşterek olan ana kökleri ve bunların her lisanda aldığı şekilleri tesbit etmiştir. Kitaptaki kökler hakkmda | nraş- tırmalar yaptık. Bunların büyük kıs- mi, ayni mânada veya pek yakm bir mânada Türkçede canlt kelime ola- tak yaşıyor. Meselâ feylesofi keli inesinin birinci unsuru olan “fil, i ele alalım. Walde'nin kitabında bunun bir mâna ifade etmiyor. Halbuki bi-| zim hâlâ konuştuğumuz lisanda canlı olarak mevcuttur. | Güneş . Dil Maziden bugüne doğru tarihi usul. | lerle intikal ede ede bu neticeye var- dıktan sonra ik Türk söz dilinin başlangıcı hakkında ortaya bir fara-| ziye konulmuştur. Faraziyeye şöyle- ce varılmıştır: İptidal insanlar bazı ecrama ve eşyaya mukaddes gözüyle bakıyorlardı. Mukaddes görüp tan. dıkları şeylere totem deniliyor, Gerek tarihi devirlere ve gerek tarihten ev- velki devirlere ait elde mevcut ma- lümat, bu devirlerdeki insanların en büyük totem, yani mabudu güneş olduğunu gösteriyor. Bu insanlarca hayatın en büyük kaynağı güneş âd- dedildiğini Sovyet âlimi Meşeaninof ta teyit ediyor. Buna dair delillerini Kurultaya bildirecektir. İptidai insanm, ğu hakkıyle farzedilebilir, Bu ilk hecayı hareket noktası ola- rak alırsak bir taraftan dilde heca- Hmumüi mefhumlara yayılışını takip e dersek bütün dillerin bir asıldan kz naşıp sonradan biribirinden ayrıldık- larını kolaylıkla istidlâl edebiliriz. Varılan netice Böylece gerek maziden tarihi de- iler yardimile bugüne gelelim, ge- rek halden bir faraziye ianesile ma- ziye doğru yürüyelim, vardığımız ne- İtice şudur: Türkçe öyle zannedildiği gibi Hindi Avrupai, ve Hami - Sami lisanlarından ayrı birdil değildir.| Bilâkis bunlar aranıp aranıp ta bu-| lanamıyan ana kâynağıdır. İşte bunün için son on aylık çalış- maların esası ve üçüncü Dil Kurulta- | yanın başlıca mihveri Güneş - Dil te-| / orisidir. Kurultaya misafir ecnebi dil o bil | ginlerinin de bu teoriyi lâyık olduğu! / ehemmiyetle mütalea ve takdir ede-| ceklerini ümit ederiz. Ecnebi dil bilginleri Şimdiye kadar gelen saym yahan- cr dil bilginlerile buluşmaktan ve bir- likte çalışmak fırsatını, velev kisa bir zaman için olsun, elde etmekten çok seviniyorum. Sovyet Birliği Ulüm A- İ kademisinden gelen üç delegeden iki- si, yani profesör Samolloviç O ve (Meşeaninof), ve Polonyada Var- göva Üniversitesi profesörü Zayonç- kovski, Fransadan gelen Mösyö Jean Döny, bundan evvel de görüşmüş ol- duğumuz değerli âlimlerdir. İlk üçü geçen Kurultayda dâ bulunmuşlardı. ! Prusya Akademisi âzasından olan | doktor Ziere ise daha 1906 da Istan- İbul Üniversitesinde birlikte çalışmak Ja zevk duyduğum bir üstattır. Ge- çen ve bu Kurultaylarda bulunması bize de sevinç vermektedir. İngiltereden gelen Sir Dennison Ross ile iki sene evvel Firdevsi ihti- falinden dönüşte mülâkat fırsatı # ramı, fakat bulamamıştım. Bu defa görüşmüş olmaktan çok sevindim. Profesörün ne kadr cazip bir şah- siyeti olduğunu” 'sizde gazetenizde söylüyorsunuz. Avusturyadan gelen doktor Kiver- ziç ile Üç sene evvel Ankarada. bir kere görüşmüştüm, Fakat son aylar- da epeyce mektuplaştık. Bu defa gelişi eski dostluğu canlandıracak bir vesile oldu. Profesör Nömeth! ilk defa şimdi yanınızda gördüm. Tavır ve muame- bukadar kıymet |dilimizin muhtaç olduğu kelimeleri verdiği güneşi ifade için kullandığı | kamusumuza alıyoruz, çünkü bunla- hecanm, söz dilinin ilk unsuru oldü-| rm Türkçe olduğuna kalliz ve Türk İnm tekâmülünti, diğer taraftan bu | Grek. Lâtin, ilâhire denilen dillerin güneş fikrinin genişliyerek birçok u-| ana Türk dilinin birer lehçesi hük- da Uzak Şark bilginliğini ,Kurultay- da temsil edeceklerdir. Fransadan gelecek olan Sumeroloğ Hilaire De Barenton'u Pazar sabahı bekliyoruz. i Bütün bu dünya dilcilik mümessil lerile Kurultayda buluşmak bizim için büyük bir zevk oluyor. Bu vesile ile dilimiz hakkında yüksek takdirle- rini gazetede mülâkat şeklinde bildi- ren misafirlerimize ve bilhassa Türk- çenin Lâtince gibi büyük ölçüde klâ- alk bir dil olduğunu ifade eden Sir Dennison Ross'a çok müteşekkirim Hakikaten Türkçe menşei bakımın- dan Lâtince gibi değil, hepsinden Üs” tün klâsik ve orijinel dildir. Teorimiz bunu ispat ediyor. Umit ederiz ki dünya dilciliği de bu noktaya o gele- cektir. Dilimizde kullanılan ve yabancı sa. | ndan kelimelere gelince bunlardan orijininden geldiğini ispat edebiliyo- ruz. Hattâ bu bakımdan Arap, Fars, münde kaldıklarını müşahede etmek teyiz. Dilimize sun'i kelime koymak yo- lunda bir teşebbüs asla bhatırımiza gelmemiştir. Sun'i bir dü yapılamı. yacağını ve yaşıyan bir millete sun'i olarak kelime kabul ettirilemiyeceği- ni herkes bilir. Az, çok sun'i denebi- lecek yegâne kelime yaralma işi, (Lâng Savant) denilen ilim termin- lerinde olabilir. Bunu da aşağı yuka- rı bütün dünya böyle yapmıştır. Bu- nun haricinde aldığımız ve kullandı. Zımız kelimeler hep dilimizin canlı İ varlıklarından alınmaktadır, — sun'i! değilâir.,, TAN | edilmiştir. Ali; Suçluları çabuk | götürmek için.. Para aldığı iddia edilen bir memur, Bir ay hap- se mahküm oldu Halil, Marken ve İhann adındaki Üç arkadaş kumlar oynarlarken Em- niyet İkinci Şube memurları tarafın- dan cürmümeşhut halinde yakala. nıyorlar. Bunlar müteferrikaya geti- rilip Beşiktaş merkezine götürülmek üzere Polis Osmana teslim ediliyor. Suçlulardan İhsan, polisin kendi- lerini Beşiktaşa çabuk götürmek için Yüz elli kuruş para aldığını iddia edi- yor, Osmanım duruşması dün Üçüncü Sulh Ceza Mahkemesinde mevkuf o - larak yapılmıştır. Şahitlerden Refet, hâdisenin kendi yanında geçtiğini, fakat böyle bir şey görmediğini söy- lemiştir, Müddeiumumi, rüşvet iddiasının sabit olmadığını, fakat sulistimalden dolayı suçlunun cezalandırılmasını iz- temiştir. Mahkeme, Osmanın bir ay hapsine ve Üç ay vazileden affine karar ver- miş, sabıkası olmadığından ceza tecil edilerek suçlu serbest bırakılmıştır. Bir mübaşirin muhakemesi Antalya Hukuk Mahkemesinden Yağ İskelesinde 25 numaralı evde o- turan Şevkete gösterilmek Üzere bir evrak gönderiliyor. Adliye tebligat müdürlüğünde çalışan mübagirlerden Ali, bu evrakı imzalatmak üzere hibine götürüyor ve evrakm altını “Bu adreste kimse yoktur.” kaydini koyarak iade ediyor. Halbuki yapı - lan tahkikatta bu adamm o tarihte orada bulunduğu iddia ediliyor. Bu suçtan mahkemeye verilen mü- | başir Alinin duruşmasına diin devam “.— Ben bu adreste kimseyi bula. madım, Esasen burası bir mağaza - dır ev falan değildir... demiştir. fade edilen evraka 1812 numaralı nolis me- | muru da imza Koyduğu için duruşma, | bu polisin celbi kararile başka güre bırakılmıştır. | Berast etti Kaçakçılıkla ve a) para faslından zimmetine 605 lira 26| kurüş geçirmekten suçlu İnhisarlar | kalemi mahsus âmiri Yusuf Ziyanın | duruşması dün Üçüncü Sulh Ceza Mahkemesinde yapılmış, suç sebit ol- | madığı için berastine karar verilmiş- | tir, | Ma) ve ayrılan Gümrük memurluğu imtihanı Münhal gümrük o memurluklarına yeniden alınacak 15 memur için dün müsabaka !mtihanı yapılmıştır. Mü- sabakalara 50 kişi iştirak etmiştir. İmtihan evrakı Vekâlete gönderilecek tir. cak kat için teferriata ait kısımlar iikmal edilmemiştir. Bu kısmın proje- Galata rıhtımının! tamirine başlandı Tamirat biter bitmez yeni inşaata geçilecek | Galata rıhtımlarnın esaalı tamira- tma başlanmıştır. Bu ameliyata mü- hendiş Dömayo nezaret etmektedir. Yapılan ameliyat, münhasıran tami- rata ait bulunmaktadır. Bu tamirat, rıhtımın bütün kısımlarında ayni za- | manda başlamıştır. Rıhtıma ilâve e- dilecek kısımlarm projesi tamamen hazırlanmış ve Vekâletçe tasvip edil- miştir. Bu kisımların inşasma baş - İsnmak İçin tamirlerin bitmesi bek- lenmektedir. Çinili Rıhtım Hanında tadilât Gümrük Başmüdürlüğünün taşına- cağı Çinili Rıhtım hanındaki tedilât projesi vekâletçe tasvip edilmiştir. Bu han tamamen gümrük teşkilâlına hasredilecektir. Zemin katı muamele bürolarına ve iş sahiplerinin müraca- at edeceği mercilere tahsis edilmiş- tir. Bu katta banka servislerine ben- | zeyecel şekilde tesisat yapılacaktır. Znel kat bâştanbaşa muhafaza teşkilâ tıma ait olacaktır, Üçüncü ve dördün- cü katlar Başmüdürlük kalemlerine tahsis edilecek, beşinci katta kimya hane tesisatı yapılacaktır. Yapılan projede kimyahane olarak kullanıla» Bi, modern bir kimyahane teşkilâtı- bin icap ettirdiği ehemmiyetle bilâ- hara yapılacaktır, Yapılan keşifte bi- nanm dahili esas tadilâtı, alt kattaki büro tesisatı da dahil olduğu halde 14 bin liraya mal edilecektir. Kimya» hane masrafları bu mikdara dahil değildir. Antrepoların devri işi Gümrük antrepolarımın devrine de- vam edilmektedir, Bir numaralı an- treponun devri bittiği için bugün iki numaralı antrepoya başlanacaktır. Liman umum müdürlüğü Liman Umum Müdürlüğü Birinci- teşrinde yeni binası olan Merkez Rih tım Hanma taşmmış bulunacaktır. Bu binada da: osaslı"tadiller icap-et- 1 Ke. GLA SN gr | için Çinili Rahtım-Hanıhdâ tadilâtla | kayıtı ihtireziyi koymuştur meşgul olan Nafia Fen Heyeti, bu işi ikmal eder etmez Merkez Rıhtım Ha- nındaki tadilâtı da yapacaktır. Bir eroinci mahküm oldu Şehzadebaşında eroin satarken ya- kalanan Akif oğlu Hasanın dün doku zuncu İhtisus mahkemesinde duruş ması yapıdmış ve suçu sabit görüldü ünden sabıkası nazarı dikkate alı « narak on dört ay hapsine, bir sene Kastamonuya sürgün edilmesine ve 200 lira para cezası ödemeğe mahküm edilmiştir. Bugünkü *hava Bugün, ağustosun üçüncü haftası başlıyor. Eaki rasat neticelerine gö- re bu hafta içerisinde hava, hafif yağmurlu, rüzgârlı ve sisli geçecek- tir. Bugün hava düne nazaran kismen kapalı ve varı bulutlu olacaktır. Ha- va vaziyetindeki devamlr tevakkuf yüzünden rutubeti nisbiyenin biraz daha artinası muhtemeldir. Maama- fib, hararet derecesinde birkaç gün- denberi görülmekte olan küçük dü- şüşler, ayni vaziyeti bugün de muha- |" faza edecektir. Barometrenin güste- receği rakama göre, hafif yağış ta ihtimal dahilindedir. Rüzgâr, müte - beddil istikametlerde vasati bir sür- atle esecektir. Dünkü hava Dün gölgede hararet en çok 28, en az 21,2 dereceydi. Güneşte azami ha- raret 58 dereceye inmiş, rüzgâr poy- razdan saniyede 11 metre sür'atle es- miştir. Rutubeti nisbiye yüzde 66,| palı geçmektedir. Hararet derecesin- tazyik 750.8 milimetre kaydedilmiş - tir. Hâva, açık ve normal geçmiştir. Memlekette hava Yurdun birçok köşelerinden gelen samara yl 8 inci ay Gün: 284 Hasır: 108 1356 Hieri 1352 Rumi Cemaziyelâhır Ağustos 5 8 Güneş: 8.16 — Oğle: 12,17 — ikindi: 10,04 Akşam: 1900 — Yatsı: 2041 — Imsak:3.24 —— Karadeniz sahil mıntakasında şi - mal rüzgârları esmekte ve hava ka- de şayanı kayit derecede tenezztiller | ie görülmüştür, Orta Anadoluda dereosi hararet sa- bit vaziyetini mubafaza etmektedir. haberlere göre, hava vaziyeti hemen lesi, bana yabancı yanında bulundu- Zum hissini vermiyor. her yerde normaldir. Şark mıntaka- sında hava yarı bulutludur Hava açık ve kuraktır. Bazı şehirler- * İlik kaydedilmemiştir. Akdeniz sahil mıntakasi, cenup Il İeri kavurucu sıcaklık içindedir. Ada- na ve Mersin civarında bava biraz! kapalıdır. Bu yüzden bunaltict bir 5i- cak hüküm sürmektedir. Marmarada hava bulutlu ve ratıp- tır, Sıcaklık derecesinde bir değişik- | Geçen sene bugün Geçen sene bugün sıcaklık, gölgede en çok 28,5, en az 21, güneşte azami| 58,6 derece olarak kaydedilmiştir. Rüzgâr saniyede vasati 5.1 metre &f- ratle esmiştir. Rutubeti nisbiye va- satisi yüzde 73 tür. Barometre 756.3 | milimetre olarak görülmüştür. Hava tabi ve açık geçmiştir. . 1 — Çanakkaleye giden Milli Türk Talebe Birliği azaları İstanbule dön- düler, 2 — Iktisat Vekili gece İzmire gitti. 3 — Bugün İstanbul - Yalova yo- lunda Pendik vapurunda bir kadın çocuk doğurdu. Akay ismini verdi. Celâl Bayar, 4 — Napolide çok şiddetli bir fır- tma. çıktı. Ekinler mahvoldu. 12 kişi | öldü, 6 kişi yaralandı” . 5 — Mülâyim Avrupaya gitti. 21.8 - 96 Sai Siyaset âlem İngiltere - Mısır anlaşması Mısır milliyetperverlerinin reisi Na- has Paşa, İngiltere ile yapılan anlas- mayı imza ötmek üzere Londra yo- Tuna çıkmış bulunuyor, Tam 54 senedenberi, İngillere ile Mısır arasında stirtip giden ve hazan çok kanlı vak'alara miincer olan ih- tilâfları bilenler için, bu anlaşmanın büylk bir ehemmiyeti vardır. Bu su- retle Iindistanm kapısmda ve Ak denizde sulhü zaman zaman tehlike- ye sokan mühim bir ihtilâf membaf ortadan kalkmış, onun yerine mes'ut bir devir açılmış oluyor. © Şimdi Büyük Britanya Hükümeti ile Mısır arasında geçen 2 Marttam- beri devam eden mlzakereler, çifte bir anlaşmaya müncer olmuştur. Bu anlaşmalardan biri, İngiltere kuvvete lerinin Mısırı adeta askeri işgal altı na almalarından doğan vaziyete, di eri de, Sudana müteallik İngiliz * Mısır minasebetlerinin düzeltilmesi- ne aittir. Filhakika, iki devlet arasmdaki $€ tin meselelerden birçokları 1929 ve 1980 senelerinde Londrada, maşruti- yet partisi reisi Muhammed Mahmod Paşa ve Nuhas Pasa tarafından va pılan müzakerelerde halledilmiş ol « masma rağmen, son konuşmalar iki devletin mütekabil menfaatlerini te lif bakımından büyük zorluklara ma ruz kalmış ve hattâ anlaşma ümitler ri çok'defa temelinden sarsılmıştır. Fakat buna rağmen her iki taraf t8 büyük hüsnü niyet göstermiş ve İn giltere Mısırm İstiklâl ateşini nihse yet anlıyarak, bütün pürüzlü mese leler bir samimiyet havası o içinde halledilmiştir. Malümidur ki, Mesırm istiklüli eski” den de İngiltere tarafından tanınmış fakat her şeye rağmen Mısır İngilit yesayetinden kurtulamamıştır. İngik tere son defa 22 Şubat 1922 de Me, sırın istiklâl hakkımı teyit ettiği hak de yine oradan ayağını çekmemiz w fili bir isgal uzun zamandanberi d vam edip durmuştur, Bunun seheb sudur: Çünkü İngiltere Misir is KANLAR AKİN yi e .— — I — İmparatorluk seyrüseferini emniyeti, 2 — Fenehilerin hayat ve nı himaye, 3 — Sudan meselesi, 4 — Ekalliyetler meselesi, İ İngiltereye Misırn dahili işlerin? mütemadiyen müdahale etmek hak kımı veren bu dört meseleye, poli ordu ve kanitülâsyonları da ilâve et mek lâzımdır. halil Mahmut Pasa tarafından 1929 sen& sinde esaslı bir surette nazarı itiba” alınmış, ve nihayet 1930 da Vefi heyeti mürahhasa evvelce hazırlan bu esasların üzerinde yürümüştür. © Askeri işgal, İngiliz müşavirle polisin slahı, kapitülsyonların ilga” ve dini ekalliyetlerin himayesi mes” leleri etrafında 1930 senesinde kil iktidarda bulunan İsgiliz el binesile Vefd Partisi'nrasında anlaşmaya varılmıştır. Fakat ba . ice elde ed lememiştir. Çimkü Sudan mesele özerindeki ihtilâf anlaşmanın İm” ya kadar yarnıasma mâni olmustu Fakat 1930 #enesindenberi, Mei daki dahili şerait, hassa şarkta, Sarki Afrikada, aki nizde, Kızıl denizdeki beynel ge « mallar” ahhtleri mühim değişikliklere uö Arap kütlesinin bilhassa Mısırın besler tarafım tutması, İngilte! Cenevrede faal bir vol oynamas zerinde ehemmiyetli bir amil ol9f” tur. / İste son defa varılan ol bütün bu yaziyetlerin büyük bİr. oynadığını gözönünden uzak t“' mak lâzımdır. Hiç şiiphe yok ki İngiltere Ne sr arasında imzalanacak yeni hede Akdeniz sulhü dolay sülhü için çok büyük bir kazanci”! Haft yemekler — Iskara patates püresi, kızılcık peltesi- de hararet nisbetinde ufak artışlar görülmüştür. 6 — Yugoslavyada hükümeti'tuta- sak siyasi bir parti kuruldu. Ağır yemekler — guğır dili su salçalı, etli kabak dolması, ii