19 Ağustos 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

19 Ağustos 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İspanyada İspanyaya kim para veriyor? İspanyada Cümhuriyet Müddetü- mumiliği ve Emniyet müdürlüğü yapmış olan Angel Galaya, isyahın içyüzü hakkında mühim ifşaatta bu- lunmaktadır. Ehemmiyetine binaen bu ifşaatı naklediyoruz: Her kes, bu günkü isyanm ve baş- İlca âsilerin mazileri hakında şu ma» lümatı bilmelidir 1915. senesinde idi, B | Fransız dostu olan Madri sitesi ruhiyat profesörü doktor $ İmarro, Madritin en büyük enstitüsü İ olan Ateneo'da Fransa lehine bir ha-| İreket uyandırmak (istemişti. Ben o| İsamanlar enstitünün bir şübesinin kâtibi idim. Bana, münakaşalara © sas olabilecek bir muhtıra hi | mami söyledi. Ben de “Devletin " İelinde bir mektup No, 19 19.8. 936 Yazan: MİTHAT CEMAL Yalancı şahitlerin biri hacıydı; öteki hoca... Kâtip Salih bir topal adamla içe-| riye girdi. Adamın bacağından daha sakat denecek kadar beceriksiz olan vardı, Düştüğü gündenberi her şeyden felâket bekli- yen Adnan, sakat bacaktan teşe'üm etti, Mektubun imzası da fena alâ- metti: Vasfi!.. Fakat Adnan birden. bire sevindi. Servetini kaybettikten İsonra bu sakallı Vasfiden, o, müp- hem bir korku duyuyordu; şimdi bu Adnan 31 Martta asılması lüzmm gelen adamın tezkiyesini kâfi buldu. Bu iyi bir şahit ojabilirdi. Hafız Ts- mail Efendiyi de öğrenmek istedi. Bu Hafız Ismail de vaktile Sofu- larda tapu müdürü Sexih Efendinin evinin karşısmdaki bakkaldı. Dükü nının önünden Senih Efendi geçerken başını manalı manalı sallıyarak Ma» cidenin fahişeliğini mahalle haikma ihsas eden adam, tin ve Cermen telâkkileri" isimli bir lsrkadaşlarını ona hatırlatıyordu; ka sey hâzırladım. O tarihte enstitilde (til Ahmet işinde -bu mektuba göre - » İsakallı Vasfi Hukuk mektebindeki| Sakallı Vasfi: E — Hafız Ismail Efendi Asmaaltm- Â tin da tüctardırlar. Varlıklı adamdırlar. $ &rş Bombardımanlardan sonra harap olan bir Ispanyol şehrinin feci mansaras Kanlı ispanya Badajoz'daki ateşin yanında cehennem bir vaha Bir kilisenin içinde mahsur kalan 50 kadar kahraman teslim olmaktansa birbirlerini öldürmeyi tercih etmişlerdi Elvaş, 15 Ağustos — Sabahleyin erkenden âsi kuvvetler, Badajor'u bombardıman etmeye (başlamıştı. Bombardımana, tayyareler de | işti- rak ediyor ve en müessir olan bom- baları esasen bunlar atıyordu. Son günlere gelene kadar, âsi kuv- vetlerin elinde pek az tayyare o bu- lunması, İspanyol tayyarecilerinin büyük bir ekseriyetinin hükümete sadık olmaları, Badajoz müdafileri ve halkı için manevi bir tefeyyuk bu teşkil ediyordu. Fakat, âsilerin sâbah. ani olarak ve bilhassa taj relerle hücumu, maneviyatı bir o de- receye kadar sarsmıştı. Bununla be- Taber, asker ve milis, hükümete sadık kuvvetler, esir düştükleri takdirde derhal kurşuna dizileceklerini bildik- leri için, son raddeye kadar muka- vemete karar vermiş bulunuyorlar- di. Sabahm saat 7 sinde, âsiler, topçu ateşine başladılar, Ateş İki saat ka- dar sürdü. Sonra kaymakam Yague". nin kumandasında olan, ve İspanyol- ların meşhür Bandera yani Fastaki kuvvetlerinden ipten, kazıktan kurtul- muş haydutlardan mürekkep “legion trangen, sinden 1509 kisilik bir kuv- vet hücuma geçti. Bu, ölümü hiçe sa- yan ve hepsinin mazilerinde birkaç cinayet olan adamların saldırışı müt- biş idi. Fakat hükümet kuvvetleri ve bilhassa milisler ,bu hücumu püs- kürttüler. Saat 11 olmuştu. Âsiler, o zaman tayyareleri harekete getirdiler ve havadan bombardıman başladı. Hava müthiş srcaktı. Hararet de- Tecesi gölgede 38 idi. Fakat şehirde gölge verecek birşey kalmadığı için müdafiler, bir taraftan 50 dereceden farla bir güneş, bir taraftan da ha- raretini ölçmek imkânı olmıyan bir bombardıman altında dövüşüyorlar- dı. Manzara, tarifi İmkânsız bir vah-| şet arzediyordu. Muhakkak ki ceken hem, Badajoz'un yannda bir vaha gibi kalırdı. Dört müthiş saat Böylece dört müthiş saat daha geçti. Saat 16 da, sabahkinden daha müthiş bir topçu ateşi himayesinde, âsi Fas kuvvetleri, dehhaş bir hücum ma daha kalktılar, ve Trinidad kapi- sından şehrin diş mahallelerine gir- meye muvaffak oldular. Herkes artık muharebenin bitece- ceğini zannederken, bu sefer, fecaat ve dehşette sabahkini geride bırakan bir sokak dövüşü başlamıştı, Matin- ne kalesinin tarihi ve yıpranmış sur- ları içinde tiç bin milis ve 500 kadar asker vardı. Bunlar ezici âsi kuvvet- ler ve bombardıman karşısmda adım adim müdafaalarını yaptılar ve niha- yet, eski Şato mahallesine çekilerek erada barikatlar arkamda dövüşe | İ gibi kalır dı i bulunanların büyük bir ekseriyeti İ- | Vasfinin “bildiği şeyler,, vardı. “Ka- tilâf Devletleri taraftarı idi. Küçük | bul buyurulursa Adnana yardım ede- Kum torbaları arkasında vamlan muharebelerden bir sahne devam ettiler, duğu kadar, irtica membar olan pa- Bomba yağmuru paslardan temin ettiği için, kiliseyi ii bombardıman etmeden almak arzu- Saat 18 olmuştu. Asi tayyareler | sunda bulunuyordu. tekrar harekete geçtiler, ve bu ma: | i halleyi bir bomba yağmuru altma| , EuDUE İçin, kiliseyi, yukerda bah İbir ekseriyet Cermen taraftarı idi, bunların reisi, ben Yaşta olan bir | gençti. İsmi Jose Calvo Sotelo idi, İ Böylece Ispanya âsilerinin başlıca İ şeflerinden birisi ateşli bir Cermen İtaraftarı idi, ve isyandan bir kaç gün evvel öldürüldü, | Umumi Harp esnasında, Ispanya | ordusunun tanmmış harp taraftarla- FI arasında, Afrika kıtalarında hiz- met eden Cavalcanti Franko, Mola, Sanjurjo, Navarro vardı. Fevkalâde zengin ve kudretli bir adam da Almanların dostu idi. Bu Juan Marchdır. Balear adalarında o turan bu adam, Umumi Harpte, Al man denizaltı gemileri için bir leva- £im üssli temin etmişti. İngiltere ile de muamelesi olan bu iş adamı İn- giltereye ihanet etmişti, Çünkü, Iti- İâf Devletlerinin donanma hareket- lerini Almanlara ihbar ediyordu ve böylece bir çok defa, Itilâf donan- masını tehlikeye koymuştu. Juan March'ın muazzam serveti- nin başlangıcı tütün kaçakçılığı ol- muşta, İngiliz polisi Juan March İngiltere İle Fransanın düşmeni ola- rak kaydetmişti ve Ingiliz toprakla- rma ayak bastığı gün tevkifi için © mir vermişti. Bugün isyana para veren adam bu adamdir. w General Franko, Mola, Sanjurjo| Cavalcanti o askeri o hükümtlerini Fasta yapmışlardır. Umumi Harpte kaymakam olan General Mola, etra- fına birçok Almanları toplamış bu- lunuyordu, ve Fasta Fransız hududu Üzerinde bir mevkiin kumandanı idi General Mola, diktatör Primo de Ri- vera'nm sukutundan sonra Emniyet Umum Müdürü olduğu zaman, o 7a- | manki Alman ahbapları ile müna- ismini | bilirdi. Adnan topala dalarak düşündü: Sakallı Vasfinin yardımını kabul et- meli miydi? Bu eski hafiyenin? Bu İttihadı Terakkiden kovulanın? Bu yakalanmış kadar maruf hırsızın? Hepsinden fenası: Bu Hürriyet ve Itilâfçının? Düştindi Viktor Hügo'nun sözünü hatırladı: “Faziletle fezahat arasın- da kalın bir duvar varsa bu duvarda da bir insan geçecek kadar büyük bir delik var,, dı. En fena adam bu de- likten faziletle, en iyi adam da yine bu delikten fezahate geçebilirdi. Adnan, sakallı Vasfiye telefon et- ti: — "Lütfen biraz teşrif etmezler miydi? Ve Sakallı Vasfi ile Adnan Viktor | Hügo'nun deliğinden birbirlerine geç tiler: Yarım saat sonra döğüştüler; Vasfi Adnanım yazıhanesindeydi. Sakallı Vasfi Adnanı bahtiyar et- Katil Ahmedin 49 yaşında oldu- ğunu bilen şahitler vardı. Vasfi bun- ları tanıyordu. Fakir olduğu gündenberi, Adnan, tesadüfe yine inanıyordu. Şimdi bu tesadüf ona davayı kazandıracaktı, Allah rizası için şehadet edecekler. Mahkemeye gitmek için araba parasi bile kabul etmiyecektir sanırım. Za ten öteki de öyle. Demek ki bu şahitlere para filân verilmiyecekti. Demek ki Cevadın anasının şahitler için Kâtip Salihe bıraktığı ayakterinden artan kısın | Adnanındı. Adnan; hafif sevindi: — Vasfi Beyefendi, dedi; ikimizin de maksadımız Hakka hizmet... Emin olun, bu davayı bende ücretsiz al- dım gibi bir şey... Sırf adaletin, hak» kın ilâh... Lâkırdınım bundan aşağısı “hak ve adalet heyecanı” yd. Bu güzel he İkisi de £ biribirlerini temin ettiler, Fakat ikisi de başka gey düşünüyorlardı: Vasfi, bu dava dan Adnanm altı bin lira aldığın! farzediyordu. (600) liranın (6) sile başlıyan rivayetin başmı dinlemiş: aşağısını zannetmişti. 600 liraya O zamanki rakamlarla sıfır kadar hay“ siyetli bir mübalâğa bile değil, dah# sefi) bir gey ilâve etmişti; Bir nokta? Adnan da Sakallı Vasfinin bu hiz metini kendi kendine izah ediyordu: littihadü Terakki yakmda hükümete yecanlarma Sakallı Vasfi şahitlerin puslasmı | gelecekti. Vasfi, Adnana şimdiden, alkil “berveçhi peşin” dalkavukluk edi $ Beyaztta. Soğanağa mahallesik. | yordu? de eshabi emlâkten Hacı Mâhmut| Efendi. i $ Asmaltında tüccardan Yanyalı | Hafız Ismail Efendi, dinin uşağı Rıdvanı, tabanca kulla#* Yalancı şahitlerin biri “Hacı” ydı; |nabileceği anlaşıldıktan sonra Hürri" öteki Hoca!" Bu iki kelimeden Adnan, | yet ve Itilâfa aldılar: Hürriyet ve It“ başka zamanda, kaçardı. Fakat şim-|lâf, tüfekli azası oldukça Tttihadi & kelimenin ikisine de dört elle se-| Terakkiye benziyeceğini umuyordu. rıldı. Mahkemede bu iki kelime İki/Mütarekede Damat Ferit kabinesi mabet gibi duracaktı. Halbuki bu İk! zamanında onu Ankarada bir nah şahidin İkisini de Sakallı Vasfi kira- | yeye müdür yaptılar. Fırka o Rıdv#* lamıştı. Bir kadın birini öldürmeğe İnn ümmi olduğuna itiraz ettiği g8“ giderken ayak izi tanımmasın diye|man Sakallı Vasfi öfkeyle ayağf Bir şahit daha Tapu müdürü merhum Senih Efen* İralay Puigdendola ” müdafaanın tuttular. On beş dakika sonra, asır. lardan beri mevcut olan bu mahalle dünya yüzünden silinmişti, Hüküme- te sadık askerlerle kumandanları mis Hi. settiğimiz içlerinde memleketlerinde | sebetini devam ettiriyordu. Bu ah- |isledikleri cinayetlerin hesaplarını | baplar arasında, bilhassa Hilda Hog verinemek için kaçmış ve her müra | isimli bir Alman zabitinin karısı var- İcaat edeni, hattâ ismini bile sorma- İd; ki, bu kadın kocasını bırakarak dan kabul eden bu teşekküle deha - | Madrite, Generalin yanma gelmişti. erkek kundurası giydiği gibi bu iki şahit de “Hacı” ve “Hafız"dılar. Adnan: — Bendeniz bu Hacı Mahmut efen- diyi tanır mıyım? kalktı: İ — Efendiler, bilmelidir ki, değl İkitap başka, hayat başkadır. ve Ks” İvalalı Mehmet Aliyi hatırlamağa fir“ ka azalarini davet etti. Rıdvan, Daf olan Fas çeteleri ile muhasara ettir. mişti. Çetenin kumandanı, kilise - nin içindekileri, tahta kurusu bo- ğar gibi yakalamak üzere tertibat aldı ve efrattan gönüllü istedi. Bir Fransız, iki Alman, bir İspanyol çe- tecisi ortaya çıktılar. Kendilerine çuvallarla kükürt ve- rildi. Kilise müdafileri, ancak içer » zumsuzluğunu görerek ric'at etmiş, Portekiz hududunu geçerek Portekiz hükümetine dehalet etmiş ve teslim olmuştu. Fakat halk, ve milis Okuv- vetleri, müdafaadan vazgeçmiyordu, ve mücadeleye devam ediyordu. Ve nihayet kendi milletlerinden olan â- silerin kütle halinde onlara kıyamı caklarını düşündükleri için de artık | gen ateş edebiliyorlar, muayyen bir atacak tek kurşunları kalmayınca, | zaviyeden sokulacak olan tek tük ki teslim oldular. Ve sabahki, öğleden| şiye ateş edemiyecek vaziyette bulu sonraki faciayı unutturacak bir ü- | nuyorlardı. Onlara ateş için, muhak güncü facia o zaman oldu, esirleri| kak pencerelerde sarkıp ateş etmek Fas kıt'alarma'mensup efrada teslim | lâzımdı. Buna da, âsilerin mitralyöz j ettiler, üzerlerinde üniforma taşıyan | leri mâni oluyordu. Bunun için gö- efrat birer cellât vazifesi görmeye | nüllüler, sürüne sürüne kilisenin du başlıyarak müdafaasız bin beşyüz | varları dibine sokuldular ve kükürt- insanı ekin biçer gibi biçtiler. Kaleden silâh sesleri Şehrin haricinde bulunan San Kris tobal kalesi, müdafanda devam edi- yordu, gecenin karanlığı ile beraber, kaleden silâh sesleri kesildi. Çünkü, içerde diri bir tek canlı mahlük kaj-| mamış, ve bu eski kale düşmüştü. Bir destan! Fakat şimdi anlatacağımız vak'a yanında, bütün bu yazd'klarımız bir- gey değildir. Şehrin biraz ilerisinde, bir kilise vardir. Bu kilisenin içinde hükümete sadık milis kuvvetlerinden elli İspan- yol, elli kahraman, iki gündenberi, Frankonun kuvvetlerini tehdit et- mektedir. Yani elli kişi, bütün bir or- duyu durdurmaktadır. General Fran ko, bütün silâh ve mühimmatı, tay yarelerini, yabanet müdahalelerle ol. İleri ateşlediler. Şimdi kilise, sinsi ve katil bir sarımtrak duman içinde, | hailevi bir resim ve muazzam bir bu hurdanlık gibi tüterek görünüyordu Karşısında, çete efradı, kimisinin elinde bir Ispanyol yelpazesi tüten İ kiliseye bakarak yelpazeleniyor ve gülüyor, kimisi, bir şişeyi dikerek, İ sişenin ağzını dudaklarına değdirme den içiyor, kimisi, boynunda asılı du ran haç ile oyniyarak neticeyi bekli- İ yorlardı. Birisi de, arkadaşına gü- İ heşin gözlerini yaktığını, manzarayı iyi göremediğini söyliyerek, ondan, siyah gözlüğünü istiyordu. Şimdi, kiliseden artık ateş edilmi. yordu. Çete, yavaş yavaş bundan ce- saret alarak İlerismeye başlamıştı. Ses yok. Daha ilerlediler. Yine ses yok. Kiliseye bir ölüm sessizliği çök müştü ve içeri girdikleri vakit, fik hakka, ölümün, çoktan ve çeteden evvel, galebe çaldığı görüldü. Zira, içerdeki elli kahraman, tes- let etmiş olan birçok yabancılar da | İsyandan bir müddet evvel General Sanjurjo Almanyaya bir seyahat yapmıştı. Garip bir tesadüf olarak, İspanyanın Paris sefaret askeri &- taşesi olup bugün istifa etmiş olan Barroso da ayni zamanda Almanya- ya gitmişti. Her halde orada gene- e Emniyet Umum Müdür- | İlüğü makamlarını işgal etmiş olan ben bu yukarda söylediklerimin doğ- ruluğuna kefalet ediyorum. Angel Galarza İzmir - Denizli yolunda feci bir tren kazası izmir, 18 (Hususi muhabirimiz. den — İspartadan gelmekte olan 1300 numaralı katar, Denizli - İzmir yolunda 800 üncü kilometrede bir yolcu arabasına çarpmış, arabacı te- kerlekler arasında kalarak derhal öl- müş, hayvan paramparça olmus, yol- culardan birinin kolu kırılmıştır. Çekoslovak ordusu manevra yapıyor Prag, 18 (A.A.) — Ecnebi heyet - ler, Çek ordusunun 20-25 Ağustos ta yapacağı manevralarda hazır bu- lunmak üzere dün buraya gelmişler « dir. — — Um olmak veya kükürtle boğulma! tansa, biribirlerini öldürmeyi tercih etmişlerdi ve öylece yapmışlardı. Bu son sahne, İspanya ihtilâli hak kında kâfi bir fikir vermektedir. Jbula geldikten sonra Ittihadü Terak- Sakallı Vasfi: İhiye müdürlüğünden Istanbula dön” — Tanıyacaksınız. O da bizim gibi 'düğü gün Sillüklüde küçük bir e” Aksaraylıdır. Gençliğinde Arap Av-| aldı; Ankaranın merkezinde de bif nullah Paşaya bile gözdağı veren | srsa edinmişti. adam. Durunuz bakayım; o zaman bir lekabı vardı... Buldum: Çilli Mah- mut, Adnan düşündü, düşündü. Bu İs- mi hatırladı; Hareket Ordusu Istan- (Arkası var) Beşiktaş Birinci Sulh Hukuk Hö” kimliğinden: Vasiliki Avukatı Şerefin eski Kef ktik avı Nazım aleyhine Arna” inde birinci caddede 43 — #İ No. lu evdeki şuyuun izalesi talebif Açtığı davada: Müddeaaleyhin ik& * metgâhı olarak gösterilen Kadıkö ylinde Cafer ağa mahallesi 27 No. evden 1 sene evvel çıkıp hâlen ik# metgâhr meçhul bulunduğu mü rin Vermiş olduğu meşruhattan laşılmış ve mahkemece de bir #İ müddetle ilânen tebligat icrasm& kideki asılacakların listesinde bu İs- mi görmüştü. Adnan: — Bu adam 31 Martta idam edil- memiş miydi? Sakallı Vasfi; — O mesele bir tuhaftır efendim. Yüzü çilli, adı Mahmut bir başka kül- hanbeyiyi odur zannile 31 Martta as- v tılar. Çilli Mahmut OBulgaristana muhakemenin 28-9-936 tarihine : kaçtı; affı umumfda Istanbula geldi, |sadif Pazartesi günü esat 10 talik Sakallı Vasfi vak'anın alt tarafı. |na karar verilmiş olduğundan Yeti m söylemiyordu! Jenezkürda mahkemeye gelmediği — ra bir vekil veya mümessil gön Çilli Mahmut İstanbula gelince |” yö - ği taktirde gıyabında mu Hürriyet ve Itilâfa girmiş, zengin Ol- | meye bakılacağı tebliğ maka muş, hacce gitmiş, sakal koyuver-| kaim olmak üzere ilân olunur. mişti, (25058) —m amma işletmesi Müdür an” Denizyolları lüğünden: w İdaremizce istimal harici kalmış ve eskimiş bazı esy? : ve malzeme, bir kısmı gümrüklü ve bir kısmı gümrük it süz olarak pazarlıkla satışa çıkarılmıştır. Pazarlık 27-85 Vay 935 günü saat on dörtte idare levazım şefliğinde yap! e lacaktır. İstekliler şeraiti öğrenmek üzere her gün leV4” | vu zım şefliğimize müracaat etmelidirler. (490)

Bu sayıdan diğer sayfalar: