Güstav Frolihle başbaşa Gazetecilik, aktörlük yaparak si- nema yıldızlığına çıkan ve İstan- bula gelmiş olan artist "Tan" muhabirine Boğaziçinin güzellikle- rinden bahsediyor eaesieasieeiee Frölih ayrıldığı karısına yüz bin mark tazminat verecek... Fakat o hesabını bilir Berlinin kışm en kibar, yazm ise W gürültülü yerleri olan Wannsee ini geçerek, ko- lih olmağa çabalıyan genç kız ve er- ke rin yanıbaşmda Adele an. bete yeltenen kocakarı- gölgeleri a Babelsberge indim. Bir n içinden, geniş bahçeler | Potsdam treni, gözleri ümit ile par- k villalar arasından dolaşa» | lıyan birçok kimseleri buraya geti- a stüdyolarına vardım. riyar. Akşam ya matbuat şefine haber|nin karanlık kögele ic kten sonra bekle- | müş, birçok hayal e | girdim. Salon talihini | ta Ehemek Bi istiyen kimselerle dolu... | Beni mesleki bir tebessümle kar- İrer Lilian Harvey ve Güstav Frö- | şılayan matbuat şefinin etrafını sar- Mae Westi n yeni bir rolü | Mae Vesti bir rahibe rollinde göre- ceğiz. İşte bu gösteriyor ki, hakika - ten artist olan bir insan, rol icabı şahsiyetini değiştirip, her rolde ayrı Mayelle Vest bir sürü roller temsil ney? “Lady Lou” filminde, 1900 “ing DİN güzel ve şık bir kadm ro- Maş, YAPıyordu. Başka filmlerde, de eğ Mesum kadın ve sair roller- gördük ayrı ve başka başka muvaffak ola - ilmi ise bize hiç beklenilmi » | bilir. Mae Veste ile beraber bu film-| ag, 30 Vest göstermekte de; kuvvetli artist Victor Mac Lag - k& Amie” isimli bu filmi de İ len oynamaktadır. re Önümüzdeki mevsim gelecek olan filmlerde göreceğimiz Eleanore Witney bizzat yaptığı bir ev elbisesile dılar. Adamcağız, artist angaje et- mekle alâkası olmadığını anlatarak güç ardı. Sadece, mat- buata mensup zannile, kerklik tergiz giyinmiş sevimli bir zata ne bekle- diğini sordu. Çok büyük bir zevkle 400 bin yemiş. bittiği için bir kibar sef 1 Şef, he ından uzaklaş- mak aldı, bu hayal dün; tık. Biçare san'atkârla; oğunun semayı yeni yıldızlarla süsleme ar- zuları kapıcı smırlarından ileri ge- çemiyor... Tik önce dilenci talebe için yapı - lan bir mahalleden geçti Kimse- cikler yok... Sokak, Boğaziçinin Ana- dolu sahili gibi metruk... Buradan da “Kongre Eğleniyor” için yapıl- mış bir salondan dolaştık... Bu mu- azzam S&ray salonunda baykuslar, ötmüyorlarsa da, örümcekler perde- darlık yapıyor. Memlekette yegine eğlencemizi sinemanm teşkil ettiği sessiz, hare- ketsiz günlerde bu güzel filmi nasıl üç kere seyrettiğimi hatırladım... O da eskiydi. Bugün stüdyoda ket yok... Dahu »iyade konuşma baları filme almıyor. Nihay cognito” nuri hazırlandığı bir kısma girdik... Karşımda Güstav Prölih duruyordu. Bize bir de Macar gaze- teci takıldı... Her taraf sessiz, Frö- Uh “> ecznhanede meslektaşları ile bazar günü ne yapacaklarını konu- şuyorlar. Üzerine çevrilmiş 20 - 30 projektör ve titiz mikrofon karşısın- da ayni cümleleri büyük bir sökün ile 3, 4, 5 kere tekrar ediyorlar... Bir bir daha, bir daha... Rahat koltukla- ra gömülerek seve seve gördüğü- müz filmler nekadar zorlukla hazır- lanıyormuş meğer! Film artletliği çok feci. Sağır sultana müsahiplik gibi bir meslek. İşin yoksa bozuk plâk gibi ayni sah- beleri yüksek sesle tekrar et dur. Sabırsızlanmağa başladığım bir sırada odada “Oldu” sedası çınladı. Prölih dudağında ufak bir tebessüm ile matbuat şefine doğru ilerledi takdim edildiği zaman, kıymetli ar- tist İstanbula gelip bizi oldukça ta- ormağa fırsat bulduğundan, bir Türk ile ilk tanışan Almanların gösterdi- ği hayreti, mutat birtakım garip su- allerle karıştırmadı ve dı — Boğaziçinin sihirli gecelerini unutamıyacağım. “Ne güzel tabiat... Yeni peçe altından çıkmış gibi taze ve berrak... Bir fırsat bularak tek- rar gelmek isterim. Bu Avrupanm en güzel şehrinde günlerim nekadar çabuk geçti.” Kendisine: — İstanbul halkı sizi çok sever. büyük bir hare IAN Hepsi birer Okuyucularıma (biraz hayatınızdan bahsetmek isterim. Dedim. Macar gazeteci de ısrar etti. İyi bir zamanma rastgelmişiz — Bir gazete için uzun bir tefri- ka hazırlıyorum. Fakat size kısa an- atayım, dedi... Çocukken hayalpe - rest ve hassastım, Şiiri, edebiyatı severdim. Lise tahsilim harp dölü - yısile yarım kaldı... 15 yaşında harbe izel olarak iltihak ettim. Türkler ve Macarlarla silâh arkadaşlığı yaptım. | yürekten hararetli bir müdafaada bu lundum ve üste yeni bir makale yaz- dım, pek duyarak yaptığım için nu- tuk ve makale birer şaheser, olmuş» tu. Nihayet lokantayı açtirdim ve ucuz tabildota kavuştum. Akşamları açıktan para kazanayım diye filmler den evvel izahat verdiğim bir sinema | dün aktörtüğe atladım, gündüz güze- tesi, akşam aktör olduğum halde vaziyetim düzelmeruişt. Nihayet bir gün çok ince, hassas bir tefrikayı Bir aralık Brükselde matbuat büro- | gürültülü, esrarengiz bir romanla ka sunda çalıştım. Harpten sonra tah- | rıştırdım ve zaruri olarak gazetecili- sile devama imkân olmadı. Kücük) ğe veda ettim. bir gazetede vazife aldım. Bir müd-| Bu aralık saatini çıkardı, lafa dal- det sonra bütün işleri üzerimde kal- | mış, bazı mühim işlerini unutmuş ola dı. Romanını yazar, bavadislerini | çak, önümüzdeki kahvs İle vermud- toplar, arasıra da mülükat yapar- dım. Türkiye, Çin, Amerika, Paris| muhabiri ve tiyatro kritiği hepsi be nimdi. Akşamleyin de musahhihli ğini yapar, bütün hizmetime muka- bil ayda 25 lira kazanırdım. Hava - gazi şirketinde bir amele ile beraber yatıyor ve tabldotta yemek yiyor- dum... Güzel bir gazeteci değil mi” O bunları söylerken rolti bittiği ve ya fasrla verdiği için beraber yav. Ufanm karanlık ve sessiz lokantası- as doğru ilerliyerek haşmetli otomo bilinin yanından geçtik. O anlatıyor du: Günün birinde lokantayı idare et- miyor diye kapadılar, yemekler ha- kikaten ucuzdu. Amelenin himayesi hükümetin en büyük vazifesidir, di- ye yüksekten bir makale donattım. Şirketten telefon ettiler. Böyle İşle re neye karısıyorsunuz? dediler |“ ameleyi korumak için. Bu işin pe İşini bırakmayacağız ları süratle içerek: — Nihayet bir gün kendimi film stüdyosunda buldum, Metropulis fil minde ufak birrol aldım, rejisör Fritz Langı çok memnun etmiş ola- cağım ki birden baş rolü bana verdi. Fakat aynı ücretle Musevi diye ayrıldığı karısı, çocu- ğu ve kazancı hakkında malumat ala caktım. at, artistte artık telaş başlamıştı, birden ayağa kalktı ve bize veda ederek ayrıldı. Mütemadi bir sayi ve gayret ve nihayetsiz bir sabır, kolay iş değil Macar gazeteci ile konüşarak: “pe- ynirli Macar kolasma ve Trakaya şa rabı Üzerinden Chianti ve makarna. ya, oradan Mussolini ve Habeşista- na, Vebip Paşadan ittihatçılara, ora dan büyük inkilâbımıza geçtik, son- ra döne dolaşa tekrar Fröhliche gel- dik, arkadaşmi: — Kazancı ayda binlerde mark, Carole Lombard Lilyan Harvey olmağa çalişan figüran dansörler... fazla tazminat verecek, hesabın: bi- len bir insan olduğu için zorluk çek- mez, yeni bir ev aldı, mütemadi zi retlerden kurtulmak için uzak, ses- siz bir odada... Diye anlatıyordu. Yi Zoo İstasyonuna gelmişiz. Pex çene an arkadaşım gazeteci ile akşamla yin, büyük iro ve film artistle- rinin devam ettiği bir lokal da buluğ- mağı kararlaştırarak ayrildiz. Önü- mden otomobiller içinde bir çok, mu- vaffak olmuşlar ve yanımdan da bir kaç gaz şirketi amelesi geçiyordu. KIR Necati Salih Ç Bir motosiklet satın almak istiyorum.. Holivuttaki artistler fevkalde a- caip mektuplar alırlar. Bazıları ar - tistlerden para İster, bir sürü saçma Gary sapan isteklerde bulunur! Coopere b bir mektup bir ha Bu, genç bir Ro: yordu. Bu adam Cooperden, sadece 40.000 ley ktedir. Ve bu para ile bir motosiklet alacağını söylüyor: '— Bir motosiklete müthiş ihti « yacım var. Onun İçin size müraca » at ediyorum. İstediğim bu para be - nim için mühimdir. Fakat sizin İ- çin nedir? 40.000 ley pek az dolar tutar ve sizin için hiçbir gey değil, Gary Cooper bu mektubu birkaç arkadaşma gösterdi. Fakat istenen parayı gönderip ( göndermiyeceğine ist " Dedin, ve canı| fakat ayrıldığı karısına yüz binden | dair hiçbir şey söylemedi,