Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
a mr ee T Kt ği MT AT NŞN TT YA T AT 17T » 5 - 936 Olacak eyler 1940 Harbi Yazan: H. G. Wells diye kendi kendine söylendi. Gordon lâfa karıştı: — Çok güzel bir makinanız var e- fendim. Biz burada artık uçmak im- nınım ortadan kalktığını zannedi - Yorduk. Altı aydır şurada birkaç es- 1 tayyare tamire çalışıyorum bir türlü muvaffak olamıyorum. Tel yok duçuk yok, alât yok... Yapsak da in yok — harp her şeyi bitirdi... akat şimdi sizi görünce pek.müste- Tih oldum. Demek el'an daha mede- hi diyarlar var? Yabancı: — Evet ! demekle iktifa ederek yürüdü, ilâ- Ve etti: H— Haydi bana yolu — gösterin. ardingin evine gidelim, orada görü- türüz : İlerlediler. Kalabalık arkalarından Beliyordu. İki yol ağzına geldikleri taman Gordon: — Sağa sapacağız, dedi. Muhafız öne geçerek itiraz etti. — Hayır olmaz. Hükümet kona- ü gideceğiz. Strong öyle emir ver- Fakat yabancı: .— Sen Strong mu ne, ona selâm töyle, Hardingle görüştükten sonra mdilerini rahatsız edeceğim. Son üç kelimeyi teker teker ve ihfaf olduğunu ince bir tebessüm ihsas ettirerek telâffuz etmişti. Muüuhafız bozulur gibi oldu: DN —Hayır olmaz. Mevkufsunuz. rebeyinin emrirlerine itaat — lâ- Zindır. İle — Üdi. Yabanemm kaşları kalktı, hclnlarlan dikleşti. Arkasını dönerek tdona: — Buyurun yol gösterin, dedi. ı_Sağdaııi sokağa saptılar. Esasen bidayetten yeni gelenin pek tekin Şadığmı hisseden, muhafız tered- â 2 Pügtüi Dorebeyinin emir a i böyle kaşlarını kaldırarak bo- ba bu adamın hareketi karşısında h'.:l'ete düşen halktan tasvipkârane %Oğultu yükseldi. Bu mühim ada- arkasını bırakmadılar onlar da uî."lediler, muhafız ortada kala kal- * ınîlrding lâboratuarında bir eski A“ğa kurulmuş uyuklayordu. Ve, Şak altında gıcırdayan — merdi- t.kîinngülrğiltülünü işitmedi. An- €eri elini yavaşça okşıyarak: £ Babal yavaşç ŞIYİ Yince gözlerini açtı. — Ne o kızım, dedi. %Iğktorun nazarları gelen yaban- Üen hazarlariyle karşılaştı. Yerin- fırlıyarak: Ei John Cabal! “ing.ye bağırdı. Kucaklaştılar. Har- 'qo; Biraz geri çekil de seni doya %. Böreyim. O kadar özledim ki.. h.m;l ihtiyarlamışsın! Saçların a- » yYüzün buruşmuş. Sade göz- onu takip etti, muhafı — Öü - Halkk bu mühim adamın arkasını bırakmadı, z kala kaldı Çok güzel bir makineniz lerinin parlaklığı ayni.. — Asıl sen kendi haline bak! İki büklüm olmuşsun. Nerede o genç Doktor Harding. Rüya olmuş!.. — Boş lâfı bırak da nasıl geldiği- ni, muvaffak olup olmadığınızı an- lat,. Yoksa burada bizim halimiz berbat... — Sen nereden biliyorsun bunla- rı ,kimden öğrendin?. — Passvorthy'den. — Ha az kaldı unutuyordum. Passvorthy nerede? Harding başını vermekten çekindi. yaşararak ilâve etti: — Öldü. Sizin kuracağınız yeni medeniyeti gece gündüz tahayyül e- derek öldü. Cabal bü fena hgbçıgç “Gök mütees- sir olmuştu. Bütün yorgunluğunu o an hissederek bir iskemleye çöktü. Derin derin nefes almaya başladı. Muhafız kapııyı usulca açıp başını içeri sokunca bütün hıncımnı ondan almak istercesine bağırdı. — Sen hâlâ burada mısın? Çek a- rabayı , bir daha gözüme gözükme, — Emirlerim... — Ben emir memir dinlemem. Çek arabayı, kapat kapıyı. Harding muhaverenin değişmesin den Cesaret alarak: — Amafi dikkat, dedi. Bu derebe- yinin muhafızı. Ondan aldığı emir- lere muhalefet pek iyi netice doğur- maz. — Bu derebeyi de kim ? — Kim olacak. Harp, her şeyi tahrip, bütün hükümetleri yıktık- tan sonra azılı birisi “Bir - şehir,, idaresini etrafına topladığı birkaç çapulcu vasıtasiyle ele geçirdi. Şim- di istediği gibi har vurup harman çevirdi. Cevab Sonra gözleri savuruyor. Çeviren: Nuri Mahmut var, Halbuki bizim .... — Peki, siz bir şey yapmıyor mu- sunuz ? Harding acı acı gülümsiyerek ilâ- ve etti: — Biz, ne yapabiliriz ki.. Biz ki- miz. “Bir - şehir, ,in çaresiz yegâne doktoru. Bu harap diyarda elimden geleni yapmağa çalışıyorum. Ama, ilâçsız, âletsiz ne yapılabilir ki, Ha- tırlıyor musun, harpten evvel bu lâ- boratuvarda araştırmalar yaparken ne hulyalara dalmıştık. Ne mükem- mel çalışabiliyorduk. — Maziden bahsetme, istikbale bak. Burada vaziyet o kadar fena mı? Makinist yok mu? Teknik işçi kalmadı mı? — İşte damadım! Gordon ileriye doğru birkaç adım attı, Yabancı tepeden tırnağa kadar makinisti gözden geçirdi. Nazarları- nı nazarlarıma dikerek sordu: — Siz ne yapabilirsiniz? — Sabık bir tayyare makinistiyim efendim, fakat şimdi her türlü ma- kina işi yapıyorum. “Bir - şehir,, de mühendis denilebilecek yegâne adü- mım, — Peki pilotluk ? — Pilotluk da yaparım. Ama o kadar mahirane değil. Fakat keşki bunları bilmeseydim de başıma bir belâ almasaydım. Altı aydır birkaç hurda tayyare var, onları tamire ça- lışıyorum, bir türlü muvaffak ola- mıyorum, Ne âlât var, ne de tamir aksamı. Muhafız kapıyı aradı, fakat na- zarları Cabalin gözlerine tesadüf e- dince derhal kapadı. Cabal gülerek: — Gel, gel, dedi. Anlaşıldı, sen- den kurtuluş yok. Gel gidip âmirini ziyaret edelim. Bakalım ne biçim adamdır, (Arkası var) Z BuLuyYoORrR! —ii e) İ 4 Na ge uane DİVANIŞSİZİ MÂASUM, YENİ y ——— ——— MIS MONTAGÜYE TELEFON ET, BANA ELBİSE CI ' / PEKİ, Bu V) GÖNDERSİN! İSTEĞİNİZ. | MA OKN | İngiliz bütçesi esrarı Bu bir cinai film, veya bir polis tefrikası değildir. Bu, birkaç gündür gazetelerde ifşa edilmekle beraber esrarmı hâlâ muhafaza eden bir hâ- disedir. Geliniz, şu hâdiseyi sizinle gözden geçirelim. Bu sırrı çözebileceğimiz iddiasın- da değilim. Fakat hiç olmazsa ne ol- duğunu anlarız. Ingilterede bir Loyd sigorta şirke- ti vardır. Bu sigorta şirketi, dünya- nın en büyük müesseselerinden biri- dir. Akla gelmedik şeyleri sigorta eder, Meselâ, zaman zaman gazete- lerde, filân artistin baş parmağını, meşhur bir tenorun sesini, garip ta - biatli Amerikalı bir milyarderin kö- peğinin kuyruğunu sigorta ettiğini okur, güleriz. Bunları sigorta eden Loyd şirketidir . ğ Ingilterede at koşuları, futbol, boks maçları, tayyare rekorları, inti- haplarda hangi partinin kazanacağı veya ne nisbette rey alacağı, daha buna benzer bir sürü şeyler üzerinde para ile iddialar yapılır. Loyd şirke- ti bu iddiaları da sigorta eder, Hattâ, bir adam, varidatı üzerin- den verdiği verginin artmak tehlike- sini bile sigorta ettirebilir. Meselâ benim 100,000 İngiliz lirası varida- tım var. Yok ya. Sizin var diyelim. Sizin de mi yok? O halde bir İngili- zin var diyelim. Bu İngiliz, pek tabii olarak varidatı üzerinden bir vergi verecektir. Malüm olduğu üzere ver- gi her sene almır ve her sene de yeni bir bütçe yapılır. İşte vergi üzerine muamele yapan sigortacılar bu aralık faaliyete ge- çerler, siyasi havadislere, dünyanın gidişatına göre tahminler yaparlar, primlerini tesbit ederler. Bu iş sene- lerdir yapılagelmektedir. Ve bu sene de bütçe çıkmadan evvel birçok mua- mele yanılmıştır, ve bir sigortacı ©- lan, İngiliz müstemlekeler nazırımın oğlu Leslie Thomas'da birçok kimse- leri, vergi artması ihtimaline karşı sigorta etmiştir. Yalnız, sigorta olan- lar verginin altı şiling nisbetinde art mak tehlikesine karşı sigorta olmuş lar ve garip bir tesadüf veya tali e- seri olarak, büyük Britanya bütçesi neşrolununca verginin tam bu nisbet- te arttığı görülmüş, sigorta şirketi de mühim meblâğlar ödemeğe mec - İşte işin esası, Şimdi, İngilterede büyük bir heyecan var. Acaba müs- temleke nazırının oğlu verginin tam bu nisbette artacağını mı öğrenmiş? Hem şimdiye kadar, vergi artması tehlikesine karşı ancak 1 giling üze- rine muamele yapılırmış. 6 şiling ü- zerine iş, ilk defa yapılmış. Bütçede yapılacak bu zammı, na- zırlardan başka kimse bilmediğine göre, bu hâdiseye İngiliz bütçesi es- rarı ismini vermek çok doğru bir ha- rekettir. Fakat eminim ki, Şerlok Holms'in vatanında bu esrarı çözecek birisi bulunur. Fikret ADİL Elektrik kontağı Şehzadebaşında, talebe yurdu ol- mak üzere hazırlanan binada bir yan gin çıkmış ve derhal söndürülmüştür. Yangınm bir elektrik kontağından ileri geldiği anlaşılmıştır. 5 z Güneş - Dil ] Teorisine . göre Türk dilindeki Ek - Zamirlerin analizi VI. İK Deskriptif gramerde bu ek zamir yalnız “düz sigalar,, dediğimiz “şu- hudi mazi,, ve “temenni” sıygalarının birinci şahıslarının cemi eki gibi kul lanılmaktadır. “Katışık sıygalar” da bunun yerine kullanılan ek - zamir,- yalnız “iltizam sıygası” nda “lim” şeklini almak üzere “iz” dir. İsimler- de ise mülkiyet ve izafet anlamile “imiz” ek - zamiri bu şahsı ifade e- der. Orhon yazıtlarında “ik” yerine kul lanılan ek - zamir işte bu “imiz,, dir. Örnek olarak şu ibareyi alalım: “Eçim Kağan birle ilgerü Yaşil,, “oğüz yazıkateği süledimiz; koriga-” “ru Temirkapığgateği süledimiz;” “Kökmen aşa Kırgız yiringeteği sü-” “ledimiz. Kamığı biş otuz süledi-” #miz; üç yiğirmi süngüştümüz.Illi-” *“Zig ilsirettimiz, Kağanlığığ Kağan-” “sırrattımız, tizliğiğ sökürtümüz,” “başlığığ yükündürtümüz.., Bu parçanın aynen tercümesi şu- dur: “Amucam Hakan ile ileri Yeşil” “nehri (Şantung) yaylasıma kadar” “dar sefer ettik. Kökmeni aşarak” “kızgız diyarina kadar sefer et-” "tikk Cem'an yirmi beş” “gefer yaptık, on üç kere vuruştuk.” “Ülke sahiplerini — ülkesizleştirdik,” “Hakanlıkları — Hakansızlaştırdık,” #“dizleri kvvetli olanları çöktür-” “dük, başları yukarda olanlara sec-” “de ettirdik.” İşte buradaki mazi sıygalarının hepsinde ek - zamirler (imiz) şeklin- dedir: “Süledimiz, süngüştüğümüz, ilsirettimiz, Kağansırattımız, sökür- tümüz, yükündürtümüz”. Halbuki şimdiki şiveye göre bu sözleri “sule- dik, süngüştük...” şekillerinde söyle- Tiz. Şunu da unutmıyalım ki bizim “iz” ile söylediğimiz sözler, Anadolunun yerli konuşma şivelerinde “k” ve “h” olmaktadır. “Yaparız” yerine “yapa- ruk” ve “yaparuh” ”keselim” yerine “kesek”; “gidiyoruz” yerine “gidiyo- ruk”... V. 8. gibi. ; Nakli mazi sıygalarında “gitmişiz” yerine “gitmiştik” diyenler, yalnız okumamış halka hile münhasır de- ğildir. Bütün bu izahlardan anlaşılır ki, yazı dili gramerinde yalnız iki sıy- gada kullanılan bu “ik” ek - zamiri, hakikatte “iz” in bir değişiminden başka bir şey değildir. Yukardanberi örnek olarak aldığı- mız “gel” fiilinden “geldik” ve “gel- sek” sözlerinin analizi, bu hakikati derhal ortaya çıkarır: (15. . )— G3 ) Geldik: eğ 4- el 4 id 4 ik (z) Gelsek: eğ 4- el &- es 4 ek (z) Bu iki sözde bundan evvel de izah edildiği üzere, (1) Eg: Hareket anlamıma birinci derece prensipal kök; (2) El: Kök anlamınım alelıtlak a- lındığını gösteren ektir. (3) L İd: “Gelme” dediğimiz ale- Irtlak hareketin yapılmış olduğunu; I. Es: Bu hareketin uzakta kal- mış, henüz yapılmamış olduğunu Edgar Wallace'in Resimli romanı İÜTYERİF FARKINDE fDEĞİL,BU ELBİSE. BANA BİR MAYMUNCUKTAN DAHA Ş TrEİRN Yi iŞ Göns.cau". CİŞTE YENİ! İ LBISEN , ÇABUK. | BAY VEODİ SENI RŞa y GÖRMEK isTİYOR! VED! BAK NE , | GÜZEL ELBİSESİ VAR, DÜĞMELERİDE GİYİN, MÜCEVHER- Â LERDEN BAH SETMEYECE- Do ÜĞ b” KAPLAN ! KURŞUNUN SENİN TABAN- CANDAN ÇIKTIĞINI EDERSEM O ZAMAN İŞİN İŞDİR .. İSBAT gösteren sıyga eklerdir (1). (4) İk, ek: İşte asıl mevzuumuz olan bu ekleri, eğer olduğu gibi (k) li olarak alırsak, (k — ğ) olduğun- dan, bu kelimeler (geldi — geldiğ) ve (gelse — gelseğ) sözlerinin aynı olmak lâzımgelir. Burada ise, (gel- me) işini yapanın veya yapması is- tenenin bu sözü söyliyenle arkadasş- ları olması lâzımdır. bu halde bu- rada (biz — miz) şahıs zamirinin ye- rini tutacak bir ek bulunması zaru- ridir. Halbuki (k) nin (z) yerine gelmiş olduğunu kabul edince bütün bu güç- lük ortadan kalkar. (İz) ek - zamiri- nin analizinde izah edileceği üzere, (imiz — iğiz — iz) şekliyle kısal-- mış olan (iz — ik), işin sözü söyli- yenle ona oldukça uzak sahada bu- lunanlar tarafından yapıldığını ko - laylıkla ifade eder. Not: 1 — Farsçada bu ikinci şahıs cemi sıygaları (im) sonekiyle yapt- lır ki, bunlar da: () 3) (iğ (z) 4 im) demektir.Baş taraftaki (iğ),uzak sa- hayı gösteren (iz) den değişmedir. Bu halde (iz 4- im) bizim (im -- iz) in elemanlarının yerlerini değiştir - mesiyle vücut bulmuş demektir. Not: 2 — Arapçada isimlerde ve mazi sıygalarında sona gelen (nâ) ve müzari sıygalarında başa gelen (ne) bu şahsa delâlet eder. Bu ekleri iki türlü izah etmek mümkündür: I. Uzak saha yerine yakın muhit alarak (0 3) (an &- ağ) (en - eğ) şeklinde: (1) An, en: Yakın muhitteki mü- şarikleri, (2) Ağ, eğ: (Ego) nun kendisini gösterir. I. Bu sözlerdeki (n) 1leri (ğ) ve (ğ) leri de (z) değişimi gibi alarak: " GNMK Ki (ağ -- az) (eğ * ez) şeklinde: (1) Ağ, eğ: (Ego) yu gösterir. (2) Az, ez: Onun uzak sahadaki müşariklerini anlatır. Not: 3. — Fransızcada fiil sonla- rında bu şahsı gösteren (ons) eki de: () (2) (on (ğ) —- 08) tur ki burada da (ğ) den değişme ©- lan (on), (ego) yu ve (08) onun ol- dukça uzak sahadaki arkadaşlarını göstermektedir. (Ons) un bu izahı, yukarda arap ekleri için gösterilen iki izah tarzından ikincinin daha doğru olacağını da belli etmektedir. L N. DILMEN (1) Fil sıygalarımı teşkile yarıyan ekler, ileride ayrıca analiz edilecektir. Poliste Kafasına demirle vurarak yaralamış Kızıltoprakta Zühtü Paşa mahalle- sinde Kalamış caddesinde 45 numa- rada oturan avukat Talâtın bahçiva- nı Hüseyin, bir kavga neticesinde Ro manyalı Mustafa tarafından kafası- na bir demir Gvurulmak suretile ya- ralanmıştır. Mustafa yakalanmış ve hakkında tahkikata başlanmıştır. Elini makineye kaptırmış Balıkpazarında Mehmet Remzinin marangoz fabrikasında çalışan Niko, dikkatsizlik yüzünden elini makineye kaptırmış ve eli parçalanmıştır. Niko baygın bir halde hastaneye kaldırıl- mıştır. ( DİKKATI Gazetemiz mensupları- nın hepsinin hüviyet cüz- danı vardır. Bundan ötürü her ne İş için olunıî olsun gazetemiz namma müraca- * at edeceklerden hüviyet cüzdan- larınım İstenilmesi iş sahiplerinin | L tasileri İkakasmdenü İ B