e 3.4.886 ankara YA LAJ ve TAN GÖR-GEÇ Hariçten ham zeytinyağı ithal edil Ankara, 7 (Tan) — Zecri tedbirler ebilecek dolayısile ihtiyaçları Italyadan te- min edemiyen memleketlerin bu hususta ülkemize. vâki olan taleplerini karşılayabilmek ve bu piyasalarda zeytinyağı mahsvlâtımızı tanıtabilmek için, memleketimizde mevcut zeytinyağı fabrikalarından tasfiye edildik. ten sonra tekrar ihraç edilmek üzere dışardan getirilecek olan PulpeD'olive ile ham zeytinyağının muvakkat kabul suretile memlekete ithaline Bâkan- lar Heyetince karar veri Başvekâlet teşkilâtın- da yapılacak değişiklik Ankara, 7 (Tan) — Başvekâlet, teşki ve vazifeleri hakkındaki ka- nunda değişiklik yapılmasma dair, hükümet bir kanun iâyihası hazırlı- yarak Kamutaya vermiştir. Bu lâyi hanm hazırlanmasından başka A seri risine dahil bütün devlet memurları si | cillerinin birer suretinin bundan böy- le Başbakanlığa verilmösi kanun ikti zasında bulunduğundan sicil işinin| Beşriyat direktörlüğünden ayrılması. | Da zaruret hâsıl olmuş bulunmakta -| dır. Başbakanlık, daire ve levazım di rektörlüğünün ünvanı sicil ve levazım | direktörlüğü olarak değişmekte ve bu suretle sicil işlerine bakacak olan bu | direktörlük kadrosu genişletilmekte- | Tahrir işleri için talimatname yapılıyor Ankara, 7 (Tan) — 1938 finans Yılı başında başlıyacak olan arazinin &cele tahriri için finans bakanlığı ha gırlıklarına devam etmektedir. Bakan lik tahrir işlerinin ne suretle yapıla- he hakkında geniş bir talimatname Azar) Küçük Ankara Haberleri li 7 4Tan), — Hüküme| rilmesine dair eri bir kanun lâyi - hasmı Kamutaya vermiştir. * Ankara, 7 (Tan) — Bazı beledi - yelerin vahıs verlerine tecavüz ettik- leri anlaşıldığından. hundan böyle bu gibi hallere meydan verime, bakanlık valiliklere bildirmiştir. * Ankara, 7 (Tan) — Görülen Tü. rum Üzerine Şavşat kaymakamı Hay-| ri Bakanlık emrine almmıştır, * Ankara, 7 (Tan) — Hazırlan - makta olan balıkçılık kanun projesi İçin mütaleası almmak üzere gehrimi Ze gelmiş bulunan balıkçılık enstitüsü mütehassısı doktor Litsnen bu akşam İstanbula dönmüştür. Ankarada gurun yeviet Upsrası mugannıyalerınden Madam Maria Muller Alman sefaretinde ilk konserini verdi. Konserde Başvekil Ismet Inönü, Vekiller, sefirler hazır bulunmuştur. Pazartesi akşamı ikinci konserini Halkevi salonunda halka verecektir. Yukarıdaki birinci ve ikinci resimler Madam Müller'i ve sefaretteki davet- Jileri göstermektedir. Sağdaki resimde: Ankarada yapılan maçlarda ves TAN Ankara, 7 (Tan) — Hükümet, ar- srulusal İzmir panayırının muhtaç ol- duğu rağbeti arttırmak maksadile ser giye iştirak eden firmaların panayır müddetince kullanacakları memur ve ileri kazar vilel f Liman nizamnesinde değişiklik yapıldı Ankârs; 7 (Tan) — Bakânlar He- yeti İstanbul limanı Mizemnamesinin 56 inci maddesini gu şekilde değiğtr. miştir, “Klâvuzlarm sıhhi pratika almadan evvel gemilere girmeleri caiz ise de bulaşık yerlerden geldiği anlaşılan gemilerin tabi olacakları sıhhi ted - birlere bu kılâvuzlar da tâbi olurtar,,, İzmir panayırı için hariçten geleceklere parasız pasaport Seçen seneki İzmir panayırından bir gör Obiektifi Buğday suiistimali tahkikatı neticeleniyor Ankara, 7 (Tan) — Buğday sulis- timali hakkındaki dosyayı tetkik et - mekte olan devlet şurası sulistimal işine ait bazı noktaların etraflı suret te tetkik edilmesini ziraat bakanlığın. dan istemişti. Tahkikatı İstanbulda yaparak şehrimize dönmüş bulunan Ziraat Bakanlığı müsteşarı Atıf, yeni tahkikat raporunu hazırlamaktadır. Raporu, bugünlerde devlet şurasma verecektir, Yeniçerileri kaldıran Mahmut Sul- | tan çağında gündelik gazete, hafta” lık mecmua, duvar bildiriği, mizah | gazetesi falan yoktu. Münadiler var- dı. Bu münadiler sesleri gümbür gümbür, lâfları anlaşılır adamlardan | seçilirdi. Bunlar ikide birde pazar| meydanlarına giderler, dört yol ağızlarındaki vakıf binek taşlarma| çıkarlar. Esnaf kahvelerine girerler, sağ el uzunca bir değnekle ilerinde boru edilmiş bir kâğıt — Ki bu o işin fermantdır — sol avucunu silâhlığı nın Soluna dayarlar ve öğürdüm deki babaç boğaların sıt- masız sesi ile bangırdarlardı; Cc. — Ey ahali! Yeni ferman çıktı! Kulak asan kurtulur, kulak asmıyan kulaklarından asılır hâââ! Ferman diyor ki: Havayici Ümmet- ten olan mevad ve meşrubatr gıdai- İveyi tağsiş edenler azim tkubata duçar olacaklardır. Tarhanadan bal İ surubuna, mantıdan papaz yahnisi- ne kadir yenecek, İçecek ne varsa İ hepsi temiz ,hilesiz, düzenbazlıksız, saf olacak. Defterdarı devlet, ases- başı, nizamı cedit müftüsü, Asitanei Aliyye mültezimi bütün etballe tet - vizesi verilecek kikat ve tafahhusata çıkacaktır heeey! Duyduk, duymadık demeyi niz heeey!) Fakat tarhana yine © katkılı tar- ıana, bal yine ol bal, papas yahnisi yine o marya koyun... Çünkü Kanı- ni Süleyman Sultandan sonra ilikle- re İşlemiştir ki, devlet yasağı en çok üç gün sürer, İ * Abâülmecidin Koca Reşit Paşası; gerilik cehennemi ile ilerilik eenneti- nin ortasındaki denksiz ârâfm en akıllısı idi. Garbın şimdiki motörlü | mengenelerini geçen sıkıştırmaları üzerine milletin sağılmaz yarasına gazsiz, tentürdiyotsuz. koton idrofil. siz bir sargı buldu: Tanzimat Hattı Hümayunu, cek elektrik cereyanı da muamele ver! Yara, çabuk elden dokunmuş bir gisinden istisna edilmiştir. Ekspozan | sargı bezi ile sarıldıktan sonra pat- veya ziyaretçi olarak dışardan gele - | lağı İrini, kokusu müstekrehliği gö- cek olanlara parâsız pasaport vizesi | KİnMez oldu. Görünmez olunca da ve panayiırın devanm müd . | zönüller. “basını kuma. sokan deve: ; den daha çok derah ünüş Z detinöe Turkiyede “ kalabilmeleri “28 | açış. silen bir kararname ile temin olunmuştur. | Koca Reşit Paşa bu işin sade si. yasal tarafımı slmıyordu. Cemiyet, | ii Se ticaret, mektep tanzimalı isterdi. Nizamname yi Hepsi alaymalay atbası beraber git- un! ——“İmezse yaranın iki günlük görünmez- R ç tiği üçüncü gün sızacak irinlerden neticeler veriyor (kose Ben vatanımda ve tarihimde ısla. Ankara, 7 (Tan) — Yumurta yi | hat lafına çok düşmanım. Can düş zamnamesi tatbikatı çök iyi neticeler | Manıyım. Çünkü ıslahat demek göz! vermeğe başlamıştır. Almanya ve İş. | boyamak demek, çürüğe çarığa çü-| Panyadan gelen haberlere göre, mu - | "Ü çarık yama demektir. Bunu ya- addel nizamnamenin temin ettiği, ka, | PABIS bir fikri vardır: Pala salladt- ite, tasnif ve ambalaj usullerinin du | 2! devri tatli tarafından geçip aş ha İyi kontrol edilmesi dolaymile yu. | Mak. murtalarımız bu piyasalarda diğer| Ve onun içindir ki radikal inkı İ memleket mallarma tercih edilmeğe | lâpçıyımdır. başlanmıştır, Çünkü inkılâp ihtilâl ile başlar. Yüz yıllık maya Yazan: Aka Gündüz . Ihtilâl kötüyü dümdüz eder. Arka- sından inkılâp gelir. İnkılâp o düm- düz Üzerinde yepyeniyi kurar. Dünkü Türk ibtilâli ve bugünkü Türk inkılâbı gibi . Ama o günkü Koca Reşit Paşa be ni nereden bulsun da akıl fikir danış sm. Daha bir Hattı hümayun mu, şeyhislim hattı fakaheti mi me çi- kardı: (Bu tanzimat Hattı Hümayu- nu Kemahiye hakkika muvaffakıyet pezir olabilmek için kadınların yaş- maklarmi yedi kat etmeleri ve fera- celerinin etekleri topuklarımı bile göstermiyecek kadar yerde, tozda toprakta, piste mikropta sürünmeli) imal? Bu bizim konumuz değil. Kendi konumuza gelelim: Derken bir fer- manı zişanı sultani daha çikiyor: (... — Mevad ve meşrubatı gıdai- yeye hile katanlar, kantarı bozuk olanlar terakkıyatı seria ve meşkü- re namına ceza görecekler!) Tanzimat yasağı da derlendi top- landı, alüminyondan portatif su bardağı gibi eski devlet yasağınım içine tıpatıp girip uydu. » Abdülâziz Sultan, padişahtan baş- » İka ber şeydi. Olimpiyatlarda rekor kırmağa sanki çağırmışlar gibi Bal- mumucu Çiftliğindeki öküzlerle gü- reşir; dolmuş bir kuzu İle bir tepsi. tepeleme irmik helvasını yarım otu- ruşta yer; Üstüne de (badidi yağlı, bol peynirli su böreği yok mu) diye haykırir; adliye mazırımın önünde bir tokatta adam öldürür; altı ay dinlencilikten sonra Avrupadan mil- let hesabına borç aldığı paraları al tr haftada kendi keyfine harcar Yusyuvarlak, Haymana ahlatma benzer, et kafalı bir adamdı. Ama her nasılsa o da bu yiyecek içecek şeflerin katkılısını, hil, sini akletti. Palavradan bir sü iradeler çıkardı. Asarım keserim de di, Rahmetli Ahmet Mithat Efendi anlatırdı. Abdülüziz bir gün Beykoz köşkünde iken bir sütçünün sütüne mı kattığını haber alır, Sütcüyü ça- Şırtır Süt hunisini ağzıma dayattı- rr ve güğümdeki bütün sütü heri- fin karnma boşalttırır. Ve ferman eder: — Hapsediniz mel'unu! Bir hafta her sabah böyle yapımız! Sonunu bana baber veriniz . Bir hafta böyle yaparlar. Herif ölüm haline dişer, Çıkarırlar. On| beşinci gün yine yakalanır. Yine Ab- Yülâzizin huzuruna çıkar, — Bre kalpazan! Yine mi süte &u kattm? Herif şiddetle reddeder; — Hâşâ! Kellâ! Sümmehâşâ! Sü- te su katmadım. — Ya ne yaptın hilekâr! — Bu sefer suya süt kattım sul- tanım! Bu cevap Abdillâzizin pek hoşuna gider, Herifi affettikten başka bir kırmızı torbacık ta çil altın verir. Ve sütçü o günden sonra fermanlı bilebaz olur, * İstanbul Şehremini Rıdvan Paşa- ya bir gün süte su katıldığından şi- küyet ederler, Rıdvan Paga sert, fa- kat zarif bir adammış. Kendine ya- Jkaştırdığı tatlı kamburunu kanape- nin yumuşak arkalığma yaslıyarak gülümser ve der ki: (... — Hakanı Mağfur Sultan Murada doksan üç günlük padişah- ğında bir süte iki su katılmış sütü içirdiler. Deliliği müddetince de üç suya bir süt katılmış süt içirildiği- ni mevsukan biliyorum.) Abdilhamidin padişah olduğu ak. lma gelince Murattan bahsettiğine kuşkulanır ve hemen ilâve eder: (... — Cenabı hak ve feyyaz mutlak hazretleri gevketmeabımız Abdülhamit Efendimize tükenmez ömürler ihsan buyursun. Zatı hüma- yunlarmın içecekleri Tıbbiyet Şahane Kimya Müderrisi meşhur Vasil Efendi muayene eder, Saf olduğuna imza verir, sonra bizzat sütü hergün padişahımız efendimiz Gençlerbirliğinin Fener kalesine yaptığı bir akını görüyorsunuz. Ankarada teşekkül eden “Hukuk ilmini yayma kurumu” senelik içtima mı Halkevi salonunda yaptı. Idare heyetinin raporu takdirle kabul edildi Dr idare heyeti intihabından vazgeçilerek bu idare heyetini aynen ipka ettiler. Solda birinci resimde kongrede bulunanları görüyorsunuz. içecekleri bir fincan sütlerine kendi ellerile yarım fincan da karakulak suyu katarlar.) Meşrutiyet gelinciye kadar ne ka- lemler, ne gazeteler, ne diller katkı lr süt aleyhinde öyle uluorta bir na- ne yazamadılar, * — Yaşasm, hürriyet. müsavat. ıdalet.. yaşasın, — Kim? — Daha belli değildir. — Nasıl belli değil. — Biliyorsan söyle! — Yaşasm İpekçi Kânl ile Atlı Rıza Tevfik! GELEK Öksürük Hiç öksürük oldunuz mu? Olmuş- sunuzdur inkâr etmeyin. Öksürük kâh sıcaktan gelir, kâh soğuktan. Lâ kin muhakkaktır ki mutlaka nefes borularından gelir. İnsan istiyerek, fakat kâh bilerek, kâh bilmiyerek zengin olur, amma muhakkak istemi- yerek öksürük olur. Öksürük fena şey değildir. Eğer insanı olur olmaz zamanda tedirgin etmese ve gırtlağını gıcıklamasa. Gel gelelim mübarek vakitli vakitsiz s- damı öksüirmeğe mecbur eder. İnsan herseyi tutabilir, öksürüğü tutamaz. Bazı fikirler vardır ki, öksü rük gibidir. Adamm gırtlağına takı- tır, gıcıklar durur, Tedbirli ve canmın kiymetini bilenler, bu gıcıklamaya al dırş etmezler, Bazıları bunu fizyolo- Ji zarureti zannederek fikirlerini ulu orta öksürürler. Bundan daha aykırı ve yanlış hareket olamaz. Çünkü fi- kir denilen sey en çok hilcuma uğra- yan ve onunla en çok hilcum edilen şeydir. Niceleri vardır ki fikirden korktuğu kadar silâhtan korkmaz. O- nun için böyle öksürük olmuş gibi in- sam kurcalayan fikirleri, en masum mevzulara dair bile olsa uluorta at - mak iki taraftan fenadır. Birisi dedli- dim gibi bundan çekinenler, hattâ iğ- renenler bulunur. Sonra da hazı fikir- ter vardır ki çabuk soğuk alır keyif sizlenir. İmdi, öksürük olduğumuz zaman nasıl sıcak şeyler içiyorsak, vilcudü- miizti soğuktan koruvorenk, öksürük “âhi bizi zorlayan fikirlerden kurtul - mak için de viicudumürü «teak ve rürsür selen yerlerden uzak tutmak çok faydahdır. BR. FETEK —————— Evet İstanbula meşrutiyet bi geldi. İpekçi Kâni on Üç bucuk tem- muzda Eminönündeki o mağazasını donattı ve yaya kaldırıma bir bando mızıka koyup çaldırdı. — Ne var, ne oluyor? dediler, — Meşrutiyet geldi, dedi. — Nefle geldi? Nasıl geldi? — İşte! Karşıya bakmız. Karştda filozof Rıza Tevfik var. dı. “ Kaburgaları » çıkmış, cidagosu bamutlaşmış bir beygire binmişti. Sağrısmda bir .beybe sarkıyordu. Heybenin içinde meşrutiyet getindi- #ini yine Rıza Tevfik yemini billâh söyledi. İstanbula mesrutiyet böyle geldi. Başka yerlere de başka türlü gitti, İşte bu meşrutiyet tastamam on yıl çalıştı. Fakat bir defa olsun bak- kalın firmecınm, sütçünün köylü tak- lidi yapanm. kumasçının. manifafu- racmin, tuha”İyecinin, şunun ve bu nun katİkısmm, taponunun, hilesinin, ibtikârmm, düzembazlığının önüne çecemedi. Bu şehremini poker hastası, o şeh- remini park hastası, şu şehremini kavgacı, öteki şehremini pısırık, be- riki şehremini hüsnü niyet sahibi ama aklı ermiyor. Diz dizebildiğin kadar... Bu belediye reisi beceriksiz, o be- lediye reisi kaldırımcı, şu belediye reisi mütegallibe, öteki belediye rei- si intihapta işe yarar, beriki beledi- veye reisinin ağzını kapayıp sustur- malı, Diz dizebildiğin kadar, Bu kadar kargaşalığın içinde iyi- eri, hattâ çok iyileri, en iyileri bile züme gitmez de ne olur? » Şimdi de ginümüze gelelim, İlk Samsuna çıkış gününden bu- gine kadar ihtilâl ve inkılâp hösa- bına neler yaptık? Bir defa gözönü- ce getirelim. Bunların hiçbir tane- si.. Bir tanesinin binde biri bile en radikal bir hamle olmadan yapılma» dı Ricalin usturuplusu dağlara tak- la attırırmış. Türk; on binlerce vilirk, granitleş- miş tarihleri tepetakla etti. Fakat bir yaygara var, haklı bir yaygara: Yüz dirhemlik inek yağı, bir avuç kumsuz un, bir metro hile- siz bez, yarım litre susuz süt, her nereye baksan katkısız, hilesiz bir çimcik sey bulamıyoruz! Bu hakli yaygaranın devamı doğ- ru mudur ya? Buna çare bulunduğu gün (İkinci Dumlupmar) ı veya (ikinci Lozan) t ilân edebiliriz. Ve, neden çare bu- lunmasın ? Kim demiş ki çare bulun- maz? İlk işe şuradan başlamalıyız. Bu işleri kıvıramıyacaklarını an- lıyan belediye reisleri ile sağlık di- vektörleri, kendiliklerinden, yerleri- Nİ Umut verenlere bırakıp çekilsin. ler. İntihap işlerini, tören nutuk- YA e ag eş larmı şaçılacak mevhum parkları biz idare ederiz. Hiç tama çekmesinler. Aka GÜNDÜZ