J (ora Günlerdenberi piyasada çalkanan şa- yia nihayet tahakkuk etti ve üzüm mistahsilini doymak bilmiyön bazı kimselerin elinden kurtarmak için milli sermayeye dayanarak piyasaya çıkacağı ve nâzımlık vâzifesini yapa- tağı söylenen şirket (Üzüm Kurumu) bugün İzmir borsasında bilfiil müba- yaata başladı. Üzümü koruma unvanı ile üzüm piyasasında görünen ve kuvvetli bir sermaye ile beraber bilgili, görgülü tarafmdan idare edileceği mu- ak olan bu kurumun memleket müstabsili lehine temin edeceği fayda bugün için pek büyük ve çok kıy- metli olarak görülüyor ve öyle tah- min ediliyor ki- kurumun piyasada bulunması pek fazla görünen ve bu münasebetle fiatlarının bilhassa atisi için endişe edilen üzüm rekoltemizin değer Hatla satılmasını intaç ede» cektir. İzmirde ilk üzüm piyasasının açılışı sıralarında ihracata elverişli üzüm fiatları e.son üzüm. Jlatları arâsında görülen düşkünlükler cid- den yürekler acısı denecek derecede ehemmiyet atzetmekte olmasına kar- şı şirketin piyasaya çıkması ve ilk hamlede mühim miktarda mal müba- etmesi fiatlar üzerinde, derhal İyi tesirini göstermiş ve yukarda işa- ret eylediğim gibi ihraç kabiliyetini haiz olan mallarda yirmi para kadar bir yükselme kaydedilmiştir. Üzüm ihracatçıları gerçi mevsim başından bugüne kadar İzmirin üzüm piyasası tarihinde henüz misline ras- İanmamış olan miktarda fazla ve u- &yz fiatlarla mal mübayaa etmiş ve hatta bunlara bir kısmı mühimmi, de ihraç etmişlerse de bu mübayaa ve sevkiyatlarını mahsulün idrakin- den evvel alivre olarak yapılmış ta- ahhüdatı kapatmağa münhasır kaldı- ğa göre bundan sonra da alacakla- rı siparişler ve yapacaklam satışlar için mal mübayaa etmek mecburiye- tinde kalacakları şüphesizdir. Binaenaleyh piyasada nazımlık va- ” zifesini yapacağı tabi olan yeni üzüm kurumu ile karşılaşacak olan ihra- catçıların bundan sonra pek ince he- saplarla iş yapacakları derkârdır, Kaldı İki; müstahsili himaye mak- sadile evvelce piyasaya çıkmış olan inhisarlar idaresinin adi malları mü- İzmir Üzüm Piyasası Ve Yeni İzmir Kurumu Ne Halde ? Aytarımız Dünyanın bütün sofralarına İzmir üzümünü #unan eller... bildiriyor) bayaa hususunda bügüne kadar gös #erdiği teenniden biraz daha sıyrıla- rak adi mal fiatlarını biraz daha yük- seltmek için İhracat tipleri fiatları yüksöltmeye ve tutmağa çalışacağı a- şikâr olan şirketle” bir sırada yürü- mesi lâzımdır. Bu sene mahsulünün kuraklık ha- sebile kalite noktasından gösterdiği düşkünlük de üzüm fiatları üzerinde menfi tesir yapmakta olduğu nazarı dikkate alındığı takdirde £ inhisarca takip edilmesi İktıza eden hattı ha- reketin neden ibaret olması lâzım- geldiği kendiliğinden taayyün eder. Memleket tizüm müstahsilleri hü- kömetin kendilerine gösterdiği yük- sek müavenet ve müzahereti büyük bir sevinç ve şükranla karşılarken a- di üzümler için inhisarlar idaresinden de biraz daf fedakârlık gösterilme- İzmir, (Tan) — İnhisarlar genel direktörü bay Tahsin, inhisarlar ida- resi tarafından yapılan Üzüm müba- yaatmı idare etmek Üzere şehrimize gelmiştir. Fhber aldığıma göre inhi- sarlar idaresi, inhisarlar imalâtmda üzüm istihlâkini arttıracak bazı teğ- birler hakkında incelemeler yapmak- tadır. İncir sumasından imal edilen bir kısım rakıların üzüm sumatından yâ- pılması fikri şiddetle ileri sürülmek- tedir. Eğer bu şekil muvaffakıyetli bir sonuca bağlanırsa, inhisarlar ida- resi her yil 10.000 ton aşağı cins Üzüm istihlâk edebilecektir. İnhisarlar idaresi bu yıl Bornova- nın şarap yapmağa elverişli üzümle- rini keâmilen mübayaa etmiştir. Muh- telif cins üzümden imal edilecek şa- rap mümuneleri bu yıl tetkikten geçi- rilecek; almacak neticeye göre her yıl ayni cins üzümden şarap imal e- dilecektir, Memleket içinde şarap istihlâkinin arttırılması için, inhisarlar idaresi şa- rap fiatlarını indireceği gibi cinsle- rini de ıslah edecektir. Fındık piyasası yükseliyor Gireson, 7. A.A. — Fındık piyasa sı önemli surette yükselmekte de vam ediyor. Dün sabah 41 kuruş © lan findik içi fiyat akşama kadar 44 Çimi Merkez Bankası Osmanlı Bankası Telefon Ktihat Değirmencilik T.A.Ş. Şark Değirmenleri k Şark Merkez Eczanesi ISTIKRAZLAR "Türk Borcu T 2415 idi 2190 m Ergani İstikrarı TAHVİILAT Ritim 0 — Anadal X ye çi Kapan kesik. 030 1 41,80 Anadolu Mümessil ve bu sabah 45 kuruştan satılmıştır. Kabuklu tombul fındık 22, sivri 20 ve 21 kuruştan satılmıştır. Piyasanın genel durumu gok isteklidir, İtalyaya İhracatımız Artıyor Son ay içerisinde İstanbul gümrük- lerinde İtalyan menşeli ithalât eşya» sı oldukça azalmıştır. Alâkadarlar, it halât mikdarının normal sayılabilece- ğini söylemekle beraber, bu azalma- nın hakiki sebeplerini de kestireme- mektedirler, Diğer taraftan, Italyaya yaptığımız ihracat mikdar itibarile her gün biraz daha fazlalaşmaktadır. Geçenlerde “Tan, çın sütunlarında Nizamettin Nazif, (Müze ve müze. cilik) isimli güzel bir yazı neşretti. Daha evvel gene “Tan, m Gürel San'atlar sayıfasmda müzelerimizde- ki eserlerin lâzımgeldiği şekilde bir tasnif görmesi icap ettiğinden biz de bahsetmiştik. Gene bu sütunlarda bizde münnismatik adlı bir yazı çk- ti ve gene bu sütunlarda müzeleri. mizin halk tarafından rağbet gör. memesinden ac: acı şikâyet ederek hiç değilse haftanm muayyen bir ve ya birkaç gününde parasız ziyaret edilebilmesini temenni ettik. Ülkü mecmussnm 19 uncu sayı. sında Arkeolog Remzi Oğuz da mii- zelerimizin noksanlığına İşaret et- mişti. Bütün bu neşriyat, istekler, dilek» ler, ikazlar, noktai nazarlar hiçbir iz bırakmadan gelip! geştiler. Gönlü- müz bu nokta üzerinde biraz daha wrar etmek istedi ve bahsi yenile. meğe mecbur olduk. Bizim müzelerimiz eselerinin zen- ginliği itibarile Avrupa müzeleri içinde hatırı sayılır bir servete sa- hip olduğu halde istifade noktai zarından ne yank ki lâzimgeldiği değeri bulamamaktadır. İki türlü müze ziyaretçisi vardır. Biri eserlerin plâstik güzelliğini a: kyan, tanıyan, bilen ve tarih ceph sinden kıymöt ve ehemmiyetini tak- dir eden tarihçiler, arkeolojlar, â- Jimlerdir. Öteki de zevkini terbiye etmek, kültürünü artırmak için ge- İen halktır. Vesikalık mahiyetlerini araştırmak, üzerlerinde (tetkikler yapmak istiyen âlim, müze eşyasını bir depoda da bulsa onlardan gene edeceği istifadeye kavuşabilir. Fakat uzun bi? zaman zarfında ciltlerle ki- taplardan öğrenilebilecek (bilgileri kına bir müddet içinde hem de mü- şahhas bir şekilde öğrenmek, gör- mek ve anlamak, bu suretle hem be- dü terbiyesini almak, bem fikri ma- İümatını O ziyadeleştirmek (istiyen halktan bir müze ziyaretçisi vukuflu ellerin salâhiyetle tefrik ve tasnif et- tiği eşya üzerinde varmak istediği neticeye eri, . Yoksa dağınık ve perişan bir halde yerleştirilmiş müze eşyası riyaretçiye sersemlik ve baş ağrısından başka bir istifade temin edemez. Müzeler, biribiriyle alâkası olme- yan, başka başka devirlere ait birtâ- m a Arpa, Razbol ve nohut üzerinde yeni- den çok siparişler alınmıştır. Italya ile iş yapan firmalar, daha ziyade Türk ve Fransiz paraları ile muame- le yapmağı tercih etmektedirler. (Eti) salonu Zi kım kırık, dökük eski eşya parçala- rını bir a getirmek, kolleksiyon yapmak demek değildir. Müzeler bir memleket kültürünü yükseltmek için bir sistem dahilinde çalışılarak ziya- retçilerini bir mektep gibi yetiştir. mesini bilen ellerle tertip edilmiş bir mabet demektir. Müze bir “kül, bi- ribiriyle rabıtasız cüzülerin toplandı ğı yerin adına depo derler. Remzi Oğuz, bu nokta Üzerinde diyor ki: “Herbiri büyük bir heyeti mecmu- anın parçası olan, herbiri bir vücut gibi, sentezli bir yaradılışm uzvu olarak vazife gören, kiymet sahibi olan eserlerin teşhiri ancak ilk mü- hitlerindeki hallerine üygün bir hes yette olabilir. Güzel bir dramın yal- nız bir sahnesini söyliyen sayfa, ha- kikatte neyi ifade edebilirse, hazır- landığı yerden, muhitten, heyeti mecmuasından ayrı düşen bir san- at eseri o kadar eksik söyler. Elhasıl, müzelerin o Hiç değilse tarih sırasiyle dizilmiş ve beşeriye- tin zekâ, zevk ve hüner bakımından hangi devrelerden nasıl geçtiği hak- kında esaslı fikirler verecek şekilde ayıklanmış ve düzeltilmiş bir şekil. de tertibi lâzımdır. Müzelerimizin böyle hir mazhari- yete yakın zamanda kavuşmasını tek- rar temenni etmek bizim borcumuz, bunları nazarı dikkate almak husu- sunda gecikmemek de müzecilerimi- zin en birinci vazif Gündelik Siyasal Gazete TELEFON ( gazı leri 2s TELGRAF: “TAN, İstanbul İlânlar için Flineslik Şirketlerine mü- racaat edilmelidir. 30 kuruştur. $ satırdan fazlası için sa- ter başma $ kuruş alınır. Bir defadan farla için yekündan 610 kuruş indirilir Melek Celâli Sergisi G hafta Mısır aj birinci katında kaymetli bir mızın sergi açtığını haber Melek Celâl İhap Hulüsinin ai yanmda yağlı ve suluboyanın, ile füzenin güzel nümunelerini Evvelce Galatasaray sergilerinde köşeli bir imza taşıyan bu ressam dının eserleri sanki herbiri başka ka insanların ellerinden çıkmış kadar ayrı janr ve üslüp gösteriyi lar. Meselâ natürmortlarında if bir zevk, olgun bir teknik ile Melek Celâl nülerinde zayıf. ğından mı, yoksa canlı modelden la natürmort çalışmasından mı bir bilgi ve zevkle Melek Celâlin W zoları, çiçekleri, krizantem, ve menekşeleri daha -vakılane dığını görüyoruz. Manzaralar, boya ve desen saği ığından sarfınazar, çerçevesinin Dİ de harikulâde güzel kompoze edi şeylerdir. Ayni zamanda Melek Celâl insil da et ve form lezzetini alacak şeki de çalışmak fırsatını bulabilmiş ö saydı portrelerinde muhakkak ki di ha canlı işler meydana getirebilecei & Melek Celâlin sergisinde gördüğl müz portreler, klâsik çalışmak ars 84 ve kirpik saymak gibi zâflarma pılmış olmakla beraber fırçasını kıvrak sikan o tutkunluktan duğu gibi mükemmel bir portre Tef samı olacağını müjdeliyen işaretlsi dir. Meselâ boyasız olmasına rağınfi Fazıl Ahmedin krokisi ötekilerind daha farklı. else yek karakısı Alba olsun, gerek tenk itibarile olsn lek Celâlin portrelerinde “portre” anlamış bir hal var, i Melek Celâlin bilhassa bu sergisi de üç tane olort var ki üçü de Zaten Melek Celâl peyizajlarında gi itibarile harikulâde, Melek Celâlde resim ve boya kat liyeti o kadar geniş bir tecelli mazhardır ki, tabloları için birer Bİ yük san'at eseridir diyebilmemiz İçİ fırçasının bileğinden yakalayıp oi bir çıkmazda boğmak istiyen kö empresiyonizm inhimakinden keni ni kurtarması lâzımdır. Bununla 9 raber Melek Celâl Türkiyede resif çalışan beş kadmın en muvaffak © muşudur. 'Natürmortlarında ve ofortlarınd ki sadelikle çalışmakta devam edf se pek kısa bir zaman sonra Mel Celâlin, janrında büyük bir artist ol rak meydana çıktığını göreceğiz. Melek Celâl, Türkiyede yalnız B şma kendi - eserlerinden bir sefi açan ilk Türk kadınıdır. Kendisini £ rek bu teşebbüsünden, gerekse £ simlerindeki muvaffakıyetinden dol yı tebrik ederiz. No 147 a girdi. Julien İşte bu en aşağı ci ten hanın bir odasında, duc'e © dört sayfayı ezberden okumak şerefine Bail oldu. Bitirince duc: — Bir daha okuyun ama daba ya- vaş! dedi. Not aldı. Sonra: — İlik konak yerine kadar yaya gi din, Eşyanızı da, arabanızı da bura - da bırakın. Yolunu bülup Strashurga gidin ve ayın yirmi ikisinde (ayın'da ba onu idi), saat yarımda bu (Cafe- bauss'ta bulunun, Süküt! Julien'in bütün duyduğu söz bun dan İbaret kaldı. Ama bu kadarı da onu hayran etmeğe yetti. İçinden: “İşte iş böyle görülür, dedi; bu bü- yük devlet adamr, üç gün önceki ihti- Taslı gevezeleri duysa acaba ne der?,, Strasburg'a iri gtnde vardı, orada yapacak biç bir işi olmadığı fikrinde idi. Yolunu haylı uzattı. “Abbe Cas- tanede melunu benj tanıdı ise kolay kolay elinden kaçıracak adam değil- dir... Benimle alay etmek, İşini suya düşürmek onun için ne de keyifli o Yari, Ruhani beyetin bütün kuzey sr - KIRMIZI VE SiYAH STENDMHAL nırı polisinin başı olan abbe Castane de onu çök şükür tanımamıştı. Stras burg jesuitileri de, gayretkeş olma - larina rağmen, Jullen'i göz hapsine almağa akıllarma getirmediler; o, ya kasında nişanmm kurdelâsr, arkasım- da mavi redingotu ile, kendini pek beğenmiş bir genç askere benziyor * du. 4 Bölüm XXIV STRASBURG Ey gönül 1 sende aş- kın bütün kuvveti, üzüntüyü e mak kydreti var. Onlar var âşkın içe ferah veren zevkleri, tatlı harlarını vermek (elinden gelmiyor. Onun uyumasını seyre. diyor, seyrediyor da; “Meleklerin kine benzer güzelliği, tatlı zaaf ları ile hep benimdir! Tanrim fedip de onu, bir erkek Kalbini işte o bu emrimde,, diyemiyo SCHİLLER Strasburg'da sekiz gün kalmağa mecbur olan Julien süel şan, zafer, özünü vatana kurban etmek huyları ile gönül avuttu. Aşık mıydı? bunu açsın diye yaratmış; helile benim rum, emişme gm ağn İİİ yaam em bilmiyordu, ancak burkulan gönlünde Mathilde'in hüküm sürdüğünü, bah- tiyarlığının ancak onun elinde oldu- ğunu seziyor, hayalinde hep onu bu- luyordu, Kara bir umudsuzluğa düş- müyorsa bunu ancak, yaradılışındaki büyük enerjiye borçlu idi. Mlademoi- selle de La Mole ile bir il lum mıyan herkangi bir şeyi düşünmek, ona zihin yormak bir türlü elinden gelmiyordu. Vaktile yükselmek heve- si, elalem içinde koltuklarını kabar- tan ufak tefek muvaffakıyetler, kal- binde madame de Rönal'in uyandır- dığı hisleri avutabiliyordu. Mathilde ise ona her şeyi unutturmuştu; şim- di Julien, gelecek günlerini hayal ederken bile yine hep onunla, Mat- hilde ile karşılaşıyordu. Julien, gelecek günlerinde de, her ne İş tutarsa tutsun, başarabilmek ten umudu yoktu. Verriğres'de iken kendine mağrur, kibirli diye tanıdı ğımız bu delikanlı, #on dereceye var- mış, gülünç bir tevazu gösteriyordu. Daha üç gün önce abbâ Castand- de'i keyifle öldürebilirdi; Strasburg- da ise bir çocuk gelip onunla kavga çıkarmak istese, hakkın var diye ço- cuğa boyun eğecek bir hâlde idi. Hayatında karşılaştığı hasımları, düş- manları hatırladıkça her işte, her va- kit kendisini haksız çıkarıyordu. Çünkü, eskiden ileriyi daima par- lak muvaffakıyetler bezenmiş göste ren © kudretli hayali, şimdi onun aman bilmez bir düşmanı olmuştu. Yolculuk hayatımın o tam yalnızlı- ğu, bayalin her şeyi karartmak gücü- nü bir kat daha artırıyordu. Bir dost bir hazine bulmuş gibi ola- in çarpan bir yürek var mı. dır ki? Bir dostum olsa bile şerefim bana, ölünceyedek kimseye açılma- mağı emretmiyor mu? Ata binmiş, mahzun mahzun Kehi civarında dolaşıyordu; Kehl, Rhin ır- mağı boyunda, Desâix ile Gouvion Saint-Cyr (1) sayesinde adı tarihe geçmiş bir küçük kasabadır. Bir Al- man köylüsü ona Rhin ırmağınm, o büyük generallein yiğitliği yüzün- den nam almış adacıklarmnı, çayları" nı, yollarını gösteriyordu. Julien atm dizginini sol eline almış, sağ eli ile de mareşal Saint-Cyr'in Hatrralar'm- daki © güzel haritayı açmış, bakıyor- du. Birdenbire etrafı çınlatan bir kahkaha duyup başmı kaldırdı, Ba, birkaç ay önce Londra'da ta- nıştığı, kendisine yüksek benbenliğin (nahvetin) başlıca kaidelerini öğret- miş olan prince Korasoff idi. O bü- yük hüner adabından şaşmıyan Ko- rasoft, Strasburg'a daha bir gün ön- ce gelmiş, Kehl'e daha bir saat ön- ce varmış, 1796 muhasârası Üzerine de bir satır yazı bile okumamış oldu- ğu halde, Julien'e her şeyi anlatmağa başladı. Korasoffun düştüğü koca ko- ca hataları farkedecek kadar fransız- ca bilen Alman köylüsü, şaşmış ba- kıyordu. Jullen'in düşünceleri, köy- Jününkilerden çok başka idi; onun ında da hayret vardı ama bu, delikanlının ata binmekteki zarafeti- ne hayranlıktan geliyordu. * İçinden: “Bahtiyar adam! diyor- du. Pantalonu ne de ya: 1 saçla- fı da ne zarif kesilmiş! Ah! ben de onun gibi zengin olsaydım belki Mat- hilde, beni üç güncük sevdikten #on- ra, bana nefret, kin bağlamazdı. Korasofi, Kehi muhasarasını anla- tap bitirdikten sonra fulien'e: — Siz Trappe manastırı papasları- nı andırıyorsunuz, dedi; ben “size Londra'da ağırbaşlı, somurtkan gö- zükmelisiniz dedim ama siz fazlasına gidiyorsunuz. Böyle kederli gibi dur- mak iyi görülmez; içiniz sıkılıyormuş gibi durmalı. Kederli olunca bir ek- siğiniz var, bir işe ( girişmişsiniz de başaramamışsınız demektir. “Kederli durmak, kendinizi küçük olur, İçiniz sıkılıyormuş gibi bir hal takındınız mı, boşünüza gitmeğe boşuna uğraşmış adam kü- çük düşer. Pek ala takdir edersiniz ki, dostum, ikisinin arasmda çok hü- yük fark vardır, yanılmağa gelmez. Julien, kendilerine ağzı açık baka- kalan köylüye bir beş franklık attı. Korasoff: — İyi, dedi, bu hareketinizde $ hoş hal, söyle asilce bir hor baki var! Atını dörtnala sürdü, Yulien, # makça bir hayranlığa kapılmış, oni peşinden gidiyordu. “Ahl ben de böyle olsaydım, Mİ hilde Croiscnois'yı bana tercih € mezdil,, Korasoff'un gülinç haf Selin nik ile kötü buluyor ; < ine de, onlara ha olmadı; Kendi kendini halifsiyor, o huylad kendisinde de Bulunmaması: $ bahtsızlık sayıyordu. Bir insan kö Keme ancak bu kadar iğreti ir, i Strasburg'a girerken Korasoff ol halâ kederli görünce: İ — Vallahi, dostum, dedi, sisif arkadaşlık hiç de keyilli değil ; bütl paranizi mı kaybettiniz? bir oyuri kızına gönül mü verdiniz? ne oldi Ruslar Fransız âdetlerini ta ederler ama dalma elli yıl geriden £ Hirler, Onlar şimdi, xv inci Louis İ rını yaşamaktadırlar. (2) İ (Arkası var! N. ATA (1) General Dessiz, marı Saint-Cyr, Napoleon orduları Kaltind tarımdan, (2) xw inci Louis 1774 te ölmün Ronge et le Noir 1830 da