(Geçen seneki şapka modelle- ri birçok tenkitlere uğramıştı. Bunların kadınları ve kızları çir- kinleştirdikleri iddia ediliyordu. Parisin en büyük moda mağaza. larının bir nevi bedii propagan- dacısı olan ve kadın modaların- — Bana baksana! dedi gibi delik. Fakat ustalıkla doldurul- muşlar! Sen onları şirkete yuttura- | ıyacağını bildiğin için yolculara | sürmeğe çalışıyorsun. Bunlar mis öyle aksi olurlar? Birçok sebepleri var, Meselâ dünyada en çok nasırlı ayak çiğniyen ve nasırlı ayakları ç menenler onlardır. Ve dünyada en çok para hamallığı yapan ve taşıdığı paranın hiçbir zaman kendisinin ol mıyacağından emin olanlar onlar, Ve giyindikleri elbiselerile en çok hapis- hane kaçkınlarına benziyen numara ile çağrılan gene onlardır. Nası ak sileşmezler dostum. Tasavvur et, tam Yolun sonuna gelirken liranın üstünü unuttuğundan emin olduğu yolcu u- biletçi çoktan o para i 4 alacağı elbisenin rengi intihap ettiği sıralarda prasızın üs nü arıyacağa hiç benzemiyen ken dinden geçmiş yolcu doğrulur ve renkli kalemle imzalı bileti burnuna — Niçin mi. tramvay £ biletçileri | b Bu sözler biletçiyi çileden mıştı. Zavallı renkten renge giriyor- du. İşin kötüsü bu muhavere boyun- ca mvay durakta demir atmış ve | yolcular bomurdanmağa baslamışlar- Birkaç iskemle öteden bir yolcu kalp paraları merak etmiş olacak, görmek istedi, o da bir hayli derin muayeneden sonra doldurulmuş ol - duklarını fakat piyasada bu nevileri- nin geçtiklerini söyledi. Birkaç cu münakaşanın bitmesini ve tramva yın hareket etmesini tavsiye ettiler. Tramvay kalktı, fakat delik paralar e ço z hâlâ yolcu ile biletçi arasında kal- davar ve paranın üstünü sorar, Za EN tç ında ka vallı biletçi çocuğun sırtma giydir. | yağı ni Di em diği elbiseyi geri vetir gibi yolcuya Ne a Kirin gi Gale e / e ge R yolculaı n aldr ALA MALAR. | ni söylerken hiddetinden titriyor. Yolcu hâlâ inadını bozmayınca iletçi tehditkâr bir hareketle; — Peki öyleyse şimdi görülür de- sahaalığa çıktı... İlk durakta polisle tramvayın kapısında gördük. Gözleri büyük bir sevinçle bu haddini bilmiyen ve hükümetin parasını almak İstemiyen bu yolcuya gağırdığı polisle güzel bir ders ver- mek icin parlıyordu, Ön tarafta otu- ran yolcularda polisin gelişi ve me- selenin uzatılması çok fena bir tesir yapmıştı. Hemen hemen herkes: — Çüttık bu biletçi ile... Hiç yok- tan yere polisi cağır, Herkesi yelım- dan alıkoy. Ama İnatçı herif be., De- gistiriverseydi ya!. diyordu. Polis malüm paralar aldı, dikkat- 5 dar yolcular kadar homur- le muayene etmeğe lüzum görmeden dandı: — Değistir bunları canım, deyince biletçinin bali görülecek şeydi. Polis ona böyle bir şey için tramvayı yo- lundan etmenin manasız olduğunu söylerken o bir inatçı yoleüya bir de bütün tramvay sakinlerine mağlüp. fakat kin dolu gö bakıyordu. Son durakta en son ben'indim ve o- | nu yolcuların arkasından efretiri hiç gizlemiyen bir yüzle bakarken dişlerini sıkmış ağlıyor gördüm. Bu adamcağız durup dururken bütün İs- tanbul balkına düşman kesilmişti! Bedri RAHMİ ya Halkevinde temsil Bana dünyada en güç meslek ne| diye sorsalar, hiç düşünme tanbuld yanıt tramvaylarında bir vak'acık oldu. veya ustabaşı kıyafetli bir a biletçiye bir yirmi beşlik ve: çi ona bil ı# on kuruşlukları dikkatli eneden geçirdikten a duran biletçiyi ça; yu iki on kuruşluğu değ sini söyledi. Biletçi evvelâ tatlılıkla: — Neden? Nesi var bunlatın ca- sım?. dedi. Yolcu bir hayli pişkin- | â — Bir şeyleri yoksa değiştiriver, dedi. Biletçi kızmağa barlıyordu, ev- velâ değiştirecek oldu. Sonra birden | pişkin yolcuya tuhaf bir malümat vataniye dersi vermeğe kalktı: — Bayım!.. dedi, tin parasıdır. Deliği ği yoktur. Eğer sen bu paraları almamakta 18- tar edersen karışmam! Bunlar dev. İletin parasıdır! Vallahi seni polise haber veririm! Pişkin yolcu nefretle dudaklarını büktü ve: tah Kü “Himmetin Öğlu,, piyesinden bir görünüş. Kütahya 3, (Özel aytarımız bildiriyor) — Halkevi Kolu, son müsameresinde “Himmetin Oğlu, piyesini oynamış- Temsil tır. Müsamere iyi bir rağbet görmüştür. Halkevi gençleri, | daki büyük ihtisası beğenilen bir Fransız yazıcısının bu iddia. lara verdiği cevap ile bu sayfa- ya koyduğumuz bu seneki şapka modellerinden bahseden bir yazı sını naklediyoruz :) Bu yaz çıkardığımız şapka mo dasının aleyhinde çok şeyler ya- zıldı. Çok şeyler söylendi. Aca- bâ bu kış için ortaya attığımız yeni şapka modasını da hasımla rımız beğenmemezlik edebilecek ler mi? Kadınları güzelleştirmekten başka bir şey düşünmeyenler da ima bir buluş üzerinde çalışırlar, Meselâ bir zaman tayyareci kas ketleri, Alp dağlılarının bereleri ve sonra Rus kokoşnikleri bü - tün şapkaçılar için örnek kabul | edilmişti. Fakat bugün herke - sin hayreti karşısında büsbütün değişik bir çalışma tarzı doğmuş tur. Hayret etmektedirler, zira ayni sezonda ortaya atılan şap- ka modaları, şapka nümuneleri o kadar çoktur ki insan bir an kendisini Fransız veya Yunan parlâmentolarında bulunuyor sa nabilir. Bu parlâmentolarda ne kadar fırka çokluğu varsa şapka modalarında da şimdi o kadar biribirine zıt temayüller beliri » | yor, her tarafından sesler işitili- yor. N — Bu halin sonu ne olâcaler.| ir hasas Üyelik üğlğımnl Zi“ sın? Bu kadar çok şapka nümü: nesine nasıl para yetiştirilebilir? Bana kalırsa bu endişeler mâna sızdır. Şüphesiz kırk beşlik bir geçkince bayanın kocası bu ba- yanın on sekiz yaşmda bir gerç kız beresi kullanmakta ısrar et- tiğini gördükçe sinirlenmekte haklıdır ve Danyel Darricux'nin gösterişli bereyi seviyor. Bu güdllüği xe Bu Sonbaharda, Hangi Şapkala 1 — Sarışın güzel June Kni- ght'in yünlü kumaştan yaptırdı. ğı yeni bere, 2 — Betty Turness bu çapkın 3 — Erkek şapkalarını andı- Tekrar ediyoruz. Sinirlenme- melidir, Çünkü bu modelin ya - | bir moda olarak görmeğe taham nında Renâe Saint.Cyr'in kullan dığı model de vardır. Yaşlı ba. yana bu pekâlâ tavsiye edilebi - ir, Gelelim June Knight'in bere- sine; bunu giyince böyle giymelidir. Zaten giyilmesinde- 10.935 a —g GEYİNMESİNİ BILMEK BiR KADININ GU- ZELLİĞİNİ BiR MisLi ARTTIRIR İ ! | Paris Kadınları, rı Giyiyorlar? şi wi Se i a4 / Znzki Vğ İzan ciddi bir bere, İJelerini bu kara kadife bere bir 4 — Elle örülmüş “şu fanija | Kat daha parlak göstermiyor berenin Maureen O'Sullivan'a va Danis, Darrieiz bâki İ er 3 — Daniele Darrieux hâkim e Rep Cer? | Gkialerine benziyen bu betayi İ| $ — Mary Garlisle'ln sarı buk | kale erine biliyor. rada Reçel kızların MAsikY. gel eng liklerini arttırdığını anladıkça da bıyık altından biribirlerine: “— Monşer bizim bayan duy- masın ama, bu takke şu kıza cid den yaraşıyor,, Demekten kendilerini akkoya mıyacaklardır. GE e | ramamtalarına ragmen'bu-yıl #rİ olene enes, a mül edeceğiz. Fakat zannetmiyo rum ki bunlar çok kimse tarafın- dan küllanılabilsinler. Zira bu - nu yakıştırmak, tekrar ediyo- rum, güçtür. Yaşlı erkekler bun ları yaşlı bayanlarda gördükçe: “— Of efendim, ne delilik!” ki hünetden dolayı değil midir ki iki sezon geçtiği halde bu mo da hâlâ ayak üstünde durabili - yor? Çuhadan, ipekten, yünden ve kadifeden yapmız bu bere iyi giyilmek şartile her zaman mo» dadır; gülünç olmazsmız. başındaki garip şapkayı (yukar daki resme bakımız) görünce, yal nız karısının böyle bir şapka al- tında ne derece gülünç olabilece ğini düşündüğü için; “—Fakat bu bir deliliktir!” Demekte devam edecekler, ve Gisâle de Biezville İ düşünüyorum. Cümhuriyet Bayramı için iki eser hazırlamağa başlamışlardır. Der. Yoksa bu şapka alıtnda genç kızın ne masum, ne yavru Eski Kazak şapkalarına ben - ziyen küçük Takkelere gelince Josephin Habeşistanı Le Jöurnal'den: Cannes gazinosunun sahnesinde | derileri tunç gibi olmuş on iki Ame- rikahı artist kollarmı ve bacaklarını ahenkle sallıyorlar. İtalyadan dö- Den Josephine Baker bu dansın gül- tesini mırıldanıyor : — Joni, bu dans hoşuna gidiyor mu? — Ben dansı değil, Habeşistan: — Sahi mi? Evet, Habeşistanı ve Amerikadaki kardeşlerimi düşünüyorum. Dünyada bulunan bütün zencilere hitaben bü- yük bir beyanname meşredeceğim. Bunlar Habeş imparatoruna değil, İtalyanlara taraftar olsunlar diye. — Niçin? — Ben İtalyadan geliyorum. O... ne güzel memleket, Florida ve Kali forniadan daha güzel, Kotdazor ka- dar güzel bir memleket, Orada Ve- nedik gibi güzel şehirler vardır. Ve- medik, bir çocuk (şehridir. Papayı görmek istedim fakat muvaffak ola- madım. Yahut o beni görmek isteme- di. Papa San Gandolfo da tatil zama- anını geçirmekteydi. Sonra Romayı ziyaret ettim. Fransız İzcileri Roma- da büyük bir geçit yaptıkları zaman Venedik meydanında mızıka, Sezarın | halka göründüğü zaman yapıldığı gibi, dört işaret verdi. Ve o, pence- reden göründü. BAKER! Düşünüyor! Ben ilkönce çok ihtiyar bir adam görüyorum zannettim, Yüzü kül gi- bi, traş olmamış yanakları bembeyaz idi. O birdenbire gülümsedi. Sonra | anladım ki, bu suretle gülümsemeği bilen bir adam, bir biğf değildir. Mussolini bir nutuk söyledi. Sesi © nunla beraber gitmiyordu. Bu sokak adamının sesi idi, Bir şey anlatıyor zannedilirdi. Ben İtalyanca bilmem, fakat bütün söylediği şeyler “basi pek vazıh geliyordu. Kocam terci me ediyordu. “Gençler, bugün siz her zamandan ziyade Italyan çocuğu | bulunduğunuzdan dolayı iftihar ede- bilirsiniz... Güzel değil mi? Ben me- zıkadan sonra bir dev göreceğimi zannediyordum. Fakat bir insan gör- düm. Ve pencerede bulunan bu ada- ma meclüp oldum, Kalabalık arasm- da çıkmıştım. Ayaklarım eziliyor du. İşte dünya zencilerine telsizle söy- liyeceğim sözler bundan ibaretti “Ben Jozefin Baker, sizin hemşire- niz, Ben Mussoliniyi dinledim. Siz ona karşı asker olacak olursanız kendi ırkınıza değil, bilâkis o büyük İtalyarın ezmek istediği esir ticars- tine yardım etmiş olacaksınız! İcap ederse ben dünyayı dolaşacağım ve bir ordu toplıyacağım. Sehnede kızlar bir Amazon harhini taklit ediyorlardı. Jozefin bir sigara yaktı.. i Geçen gün Brüksel sergisinde yapılan güzellik müsabakasında Mısır güzeli Matmazel Charlotte Vassaf dünya güzeli seçildiğini yazmıştık, Yukarıda dünya güzelinin Mısır elbisesile çekilmiş güzel bir resmini koyuyoruz