pm —a 0 TA Dünya Gazetelerine Göre Hâdiseler N 6-10.935 e ITALYA VE HABEŞISTAN! Bıçak Kemiğe Dayandı! Le Temps'dan: Italya ve Habeşistan meselesinde zarlar artık ortaya atılmıştır. İtalya tarafından neşredilen yeni resmi teb- Viğ bu hususta hiç şüphe bırakmamak- tadır. Bu saatte artık Afrikada yapıl- makta olan süel hazırlıklar üzerinden perdenin kaldırılacağını tahmin ede- biliriz. Bugün yegâne endişe bu anla- şamâmazlığın mümkün olduğu kadar dar bir alanda tahdit edilmesi ve yer- sel bir hale getirilmesidir. Bu anlaşı mamazlığın arsıulusal bir buhran ha- Nine gelmesine ve Avrupada aksi sirleri olmasına mâni olmak, devletlere ve bu meselede dahâ oy- nayacak rolü bulunan Uluslar Sosye- tesine terettüp eden bir vazifedir. Mussolininin İtalya Bakanlar kurulu- na verdiği rapor yanlış anlaşılmamalı- dır, Bu rapor Habeş buhranınm yeni safhası karşısında İtalyanın durumu» nu tesbit etmektedir. İtalya hüküme- $ Beşler Komitesinin, Italyanın ge- nişlemeğe olan ihtiyacını ve emniye- tini ve hattâ İtalyanın Habeşistanda- ki menfaatinin rüchanmı tanımış olan 1906 - 1925 andlaşmalarını he- saba katmadığı kanaatindedir. Bu sc- beple İtalya “haklarının tanınmadığı bir sahada ve bir çevrende” yeni bir teşebbüste bulunmayacaktır. Bu söz. ler, İtalya, Cenevrede uzlaşma hare- ketinin yeniden başlamasını kolaylaş- tırmak için hiç bir mukabil teklif ve #alepte bulunmıyacak demektir. Italya bu defa ümit kapılarını kapamaktadır, Hukuk noktasmdan ne olursa olsun Islya hükümeti Uluslar Sosyetesi “Usullerin dolambaçlı yo'ları arasında sıkışıp kaldığı, esnada Habeşistanın Italyan sömürgelerine hücüm etmek icin seferberliğini ikmal edeceğini dü- sünmektedir. İtalya. huduttan otuz ki Tometre içeriye çekilmeleri için Habeş kuvvetlerine verilen emri ciddi telâk- Bi etmemektedir. Bu emirde İtalyan. Jar. barıssal bir amaç değil, bilâkis st- tatejik bir amaç görmektedirler. Di- er taraftan Cenevreden gelen telgraf ta Habeş İmparatorunum, Habeş ordu sunun genel seferberliği için emir ver diğini bildirmektedir. Bu haber Adi. sababada savaştan çekinmek kabil ol- madığı kanaati hüküm sürdüğünü gös *ermektedir, Italya, Bakanlar kurulu, Mussolininin raporunu dinledikten sonda yakın atide gi' 'sceği hattı ha reketi üç noktada to mıştır. Tehli- #in son mühim parçası sivasal kısmı» dır. Bu tebliğde evvelâ İtalyanm U- Yuslar Kurumu İtalyaya dair almacak tedbirlerin mesulivetini üzerine alma dığı müddetçe, Uluslar kurumundan çekilmiyeceği bildiriliyor. Bundan an Taşılıyor ki, Italya, Uluslar Kurumun- da kalmak kendi menfaati icabından YUNANISTANDA KRALLIĞA DOĞRU Başbakan Çaldaris, Krallık partisin in şeti Metaksas ve General Kondi lis Kralı Yunanistana götürüyorlar | No 1 Kardinal bunun üzerine vakalar zikretti: “Vendöc'ye seksen bin tü- feği kim gönderdi... v.s. vs. Rahipler sınıfına ormaları, koru- ları geri verilmedikçe (3) onun elin- de bir şey yoktur. Harp patlar patla- maz finans bakanı adamlarına emir verip curö'lerden başkasına para kalmadığını söyler. Doğrusu Fransiz- ların imanı yoktur, harbi de sev. Jer, Harbi açan kim olursa olsun, halkın iki katlı gözüne girer; çünkü harbetmek ayaktakımınnı tabiri ile, jesulte'leri aç bırakmaktır; harbet- mek Fransız denen kibir kumkumala- rını, işlerine yabancının karışması tehdidinden kurtarmaktır. Kardinalin sözleri beğeniliyordu. — M. de Nerval hükümetten çe- kilmeli dedi, onun adı herkesi boşu- na sinirlendiriyor. Bu sö züzerine herkes yerinden kalktı ve hep bir ağızdan konuşma” ğa başladılar. Julien: “Beni yine dı- garı atacaklar!,, diye düşündü ama | (5) Rahipler sintimm elinden vaksf or- manlar alınmıştı; ona telmih. KIRMIZI VE SiYAH otduğunu anlamıştır. Filhakika Tt ya hakkında, süel zecri tedbirlere mü- racaat edildiği takdirde Uluslar Ku- rumundan çekilecektir. Romadan ve- rilen ve bazı Italyan siyasal çevenle» rinde İtalya Uluslar Kurumundan çekildiği takdirde, Macaristan ve Le- histanın da İtalyayı takip edecekleri hakkında, verilen habere şimdilik çok ehemmiyet vermemelidir. Bu, Göem- boes'in Berlini ziyareti Üzerine, bir Alman - Leh - Macar bloku teşekkül edeceğine dair savrulan tehditlerden ileri gelmektedir. Bu tehdidi istismar edenler evvelâ İtalyanın, sonra Lehis- tan ve Macaristanın ve nihayet Aİ « manyanın İngiltere ve Fransız cephe» sine çarpmaktan asla endişe etmedik- lerini unutuyorlar. Fransa ve İngil- tere arsrulusal çalışma birliğini luslar sosyetesi kadrosu dahilinde ge- lişmesi azim ve kararındadırlar, İtal- yan bildiriğinin ikinci noktası İngilte- re ile her türlü anlaşamamazlığın ö- nüne geçmektedir. Bunda Sir Samuel Homre'ın Sir Eric Drummond imzasi- le Mussoliniye gönderdiği mel ö zerine, İtalya Bakanlar Kurulu, Ital- yanın İngiliz menfaatlerine zarar ve- recek gizli veya sarih hiç bir maksadı olmadığını beyan etmektedir. Şarkt Afrikada İngiliz menafiine dair, İngi- liz efkârı umumiyesini tatmin etmek için, İngiltere ile bir anlaşma yapma- ğa hazırdır. Bu ne fazla ve ne de ek- sik iki taraflı bir müzakere teklifin. den başka birsey değildir. İngilterenin buşfüne kadar sldiğr durum İasebile, böyle bir teklifin nazarı dikkate ali nacağı ümit edilemez, İngiltere şim- diye kadar, haklı olarak, bir İngiliz - İtalyan anlaşamamazlığı olmadığı, fa- kat, İtalya » Habes ihtilâfı dolayısile İtalya ile Uluslar Sosyetesi arasnda bir anlaşamamazlık tehdidi bulundu- ğunu ve bu tehdidin sosyetede Üye olan bütün devletleri alâkadar ettiği- ni iddia etmiştir. İşte İngiltere bunu müdafaa etmek için, Uluslar Sosvetesi paktında kendisine ait olan vecibeleri yerine getirmeğe calışıyor. İngiliz fi- losunun Akdanizde faaliyette bulun. masr, İngilterenin Cebelüttarık, Malta Süveyş ve Mısırdaki durumunu muba faza etmek içindir. Fakat İtalya, İn- giltere arasında hiç bir anlaştmamaz» lik yoktur. İngiltere, Uluslar Sosvete si kadrosu içinde bulunmağa kat'i su- rette azmetmiş olduğundan," Afrika- daki husus! menfaatleri için İtalva ile iki taraflı bir müzakereye güçlük'e girişebilecektir. Nihayet bildiriğin &- çüncü noktasında İtalya hükümeti açık ve kat'i bir ifade ile İtalya - Ha- beş ihtilâfınr genişletecek her türlü hareketten sakımacağını söylemekte - dir. Bu da kuvvete müracaat edildiği takdirde bunun doğrudan doğruya STENDHAL akıllı usllu başkan bile, Julien'in o- rada olduğunu unutmuştu. Bütün gözler bir adama dikilmişti; Julien de onu görünce tamdı. Duc de Retr'in balosunda şöyle uzaktan gördüğü başbakan, M. de Nerval, M. de Nerval ayağa kalktı ve bir havari edası takınarak garip bir ses- le: — Ben size, hükümette kalıp kal- mamağa aldırış etmem diyecek deği- Tim, dedi. "Baylar, benim adımın, birçok mu- tedilleri de e çevirdiği için Jacobin'lerin kuvvetini artırdığı başr- ma kakılıyor; ben de gönlüm rızası ile çekilirim; fakat Tanrı'nın ne dile- diğini bilen kimseler de bulunur. Sonra kardinale dikdik bakarak ilave etti: — Tanrı'nın bana: "Ya kafanı sa- tır altına götürecek, yahut Fransa'da krallığı yeniden kurup iki Meclisi de, xı inci Louis zamanında parla- mento ne halde ise o hale indirecek- sin dedi; bunu, Baylar ben yapaca. Sustu, oturdu, etrafa büyük bir sü- küt kapladı. HABEŞ - ITALYAN iİŞİNE BAKIŞLAR Bu Anda Süveyş Kanalının Methali Bir Sembol Haline Gelmiştir.KanalTicaretGemileri Yerine Zırhlılarla Dolu Bir Yanda“ Ferdinand de Lesseps,in Ayakta Duran Redingotlu Süpüye kenaldan ParisSoir'dan: Bu anda Süveyş kanalının methali bir sembol gibidir. Bir tarafta Fer. dinand de Lesseps'in redingotlu, a- | yakta duran ve açık olan bir elile gemileri kanaldan geçmeğe davet eden bronzdan bir heykeli, ve bunun tam karşısında da iki İngiliz zırbimı ve ondan daha az ehemmiyetli olan birkaç gemi. Bunlar orada bulunmak- la sanki: “Geçeceksiniz, fakat ben müsaade edersem, demek istiyorlar. Bu manzara, Musavvaya gitmek ü- zere erzak,asker yüklü olarak kanal- dan geçmekte olan İtalyan gemileri için acı birtakım mülahazaların mem. bardır. Fakat ne yazık ki pg'en ge- miler yalnız Musavvaya gitn.. yor,bun ların arasında bazıları vardır ki, Mu- savvadan hasta yüklü olduğu halde dönüyorlar, Bu dönen gemiler, fikir- leri heyecana düşürmemek için İtal aya gitmiyor, Radosa, Midilliye ve e denizindeki adalara gidiyorlar. İtalya, hiçbir Avrupa milletinin bir müstemlekede şi £ mediği gayreti sarfediyor. Askeri ba- rekâta başlamadan evvel arada kırık dökükler olacağını kim ümit ederdi? veya dolayısile Avrupada bir aksi te siri olması endişesine cevap vermek- tedir, Elelteron Vima'dan bir manzara... Bindiğim Gençral Metzinger vapu- ru demirini aldı, Boğucu, sıcak bir havada bütün gün kanal sahillerini geçtik. Hararet 45 dereceydi. İsmal- liye bugün küçük ve lâtif bir şebir- dir. Bu şehir İngilizlerin Hindistan- da en mükemmel addettikleri şeyler- le rekabet etmektedir. İsmailiyeden biraz uzakta, kum tepeleri üzerinde, Tak granitten yapılmış iki kule var- dır ki, bnlar büyük harp zamanında bir Türk - Alman ordusunun kanal geçmeğe teşebbüs ettiğini hatırlat- maktadı Kanaldan çıkarken, Süveyşin tam karşısında birkaç yüz hurma ağacın- dan mürekkep bir vaha vardır. Bu- nun ortasında acı bir su fışkırmaktas dır. Bunlar Musa çeşmeleridir. Bun- lara bu ad verilmesi Hazreti Musa- nın Süveyşi geçerken burada tevak- kuf etmiş olmasından ileri gelmekte- dir. Mısır savaşı esnasında Napolyon, Hazreti -Musanın . ayağının bastığı yere basmak ve on nr bu tor İn ağaçlığı ve çamurlu membai ziya- ret etmek istemiştir. Maiyyetinde pek az kimse bulunduğu halde alçak ba- taklığı aşmış fakat akşam dönerken bataklığın yükseldiğini o görmüştür. Atlar göğüslerine kadar suya batmış- lar ve her yerde yüzmeksizin geçile- bilecek olan yeri “bulamamıştır. Az kalsın bu kücük kıt'a Oboğulacaktı. bütün askerini çıkararak kurtarmıştı. Hazreti Musa zamanındanberi sal lanmakta devam eden hurma ağaçla- rına bakarken bu eski hikâye neden hatırıma geldi. İtalya bugün, vakti. le Napolyon gibi şarkın aldatıcı se- rabma kapılmıştır. Kanalı geçerken, italyan askerlerini taşıdığını gördü- ğüm Saturnia vapuru da acaba de- nizin örttüğü acı su memhalârmdan ve tehlikeli kapılardan başka bir şey bulamıyacak mıdır? Massaua'da Elli Derece Sıcak Var Le Petit Parisien'den: Massaua'dan yazılıyor: Coğrafya 4- Jimleri Massaua'nm, arzımızın en Si- cak yerlerinden biri olduğunu söy - lerler, fakat bu “sıcak yer,, sözü orâ- daki ateşin yanında çok sönük kalır, oraya cehennemin antresi diyecek o- lursak nasıl bir yer olduğunu daha i- yi anlarsınız. Ben bu satırları yazar- ken termometre elliye doğru uzanı- yor. Ter damlaları alnından bir sağ hak yağmuru gibi akıyor, kâğıt, deri- si yüzülmüşe dönüyor. Bütün şehir, binlerce insanın terinden hasıl olan ekşi kokulu bir buhar tabakası içinde yüzüyor. Massasa'ya geldiğim gün oranın bi- riçik oteline giderken "Sara; dına kanıp ta neler kurmamıştım. Bazı şey ler vardır ki onları tasnif için hiçbir dilde kelime bulamazsınız. Elli kadar yurtsuzun masalar Üzerine, boş şişe- İer arasına gevşemiş vücutlerini uzat- tıkları bu otel salonu da İşte öyle sey- lerden biridir. Bir köhne yük gemisi kaplanı bana, geminin kaptan köşkün de iki metrelik bir yer vermese idi, toz toprak içinde yatacaktım, Italyanların yığın yığın üşüştüğü bugünlerde Massava s8 ıkları insanın gözüne, dünyada misli görülmez man- zaralar arzediyor. Liman işçileri, sa- yısız amele ve birkaç asker, güneşin bombardımanına tutulmuş, kılıkları, kıyafetleri, inanılmıyacak hallere gir- miş, kaçıyorlar. Burada herkes hayat kavgasını, rahat için savaşı kendi bil- diğine göre idare ediyor. İtalyan renç berlerin giydiği Koloniyal şapkaların üstünde, mürekkeple, (Mussolini'nin vecizeleri, faşizmin iddiaları veya sa- dece sevdikleri kadınların adı yazılı, İngilizlerin kısa pantalonu, hiç farkı- na varmadan bir deniz donu oluyor veya bir üzüm yaprağı haline gelmek istidadmı gösteriyor. Bir parçacık olsun gölge buluna yerlerde küme küme insanlar otur muş, yaralarını sarıyor, yiyecek bula. bildilerse onu oiyyr,Koloniyal şapka larının içine koydukları bir parçacık Şarlonun yaptığı yeni filmlerden biri arsrulusal vaziyeti tehzil Heykeli Ve Bunun Karşısında Ingiliz Zırhlıları ! dondurmayı emiyor veya tora yuvar larap uyuyor. Insan bu adamlar bu rada ne yapıyor, ne bekler diye düşü nüyor, İtalyan işçisinin ne acıklı halde ol duğunu iyice anlamak için Napoli'ni Vomero'suna, Romanın Transtaicre' sine değil, buraya | gelin: Bu yakrc toprağı kazmak işini, insanm üstün de olan bu işi gören ameleye gündi aylalarda çalışanın ise yir t aldığını görürseniz dahı iyi anlarsınız. Meşhur müeyyed: kelimesi ve Taymı: Times'te! Bu mahut müeyyede kelimesini harp patladığı takdirde Uluslar Sos yetesinde aza olan devletlerin hatt harçketini anlıyâbilmek için şimdilik bir tarafa bırakalım. Bu devletlere si yasalarını dört esaslı mülâhazanır #evkile idare etmelidirler; Birincisi bugün aralarında mevcut her zaman dan kuvvetli olan otesanüdü; hiçbir suretle gevşetmemelidirler. İkincisi faaliyetleri her şeydem evvel harp sahasın: tahdit etmeğe inhisar etme Midir. Bunun manası şudur: Uluslat Sosyetesinde aza olak bütün devletle rin harbi kolaylaştıracak ve uzatacak her türlü hareketten ve her türlü ti çaretten sakınması lâzımdır. Şüphesiz ki, arada bazı kaçamaklar da olacak. tır. Bununla beraber herkesin kendi arzusu ile istediği böyle bir tahdit hareketi, maddi ve manevi bir kuvvet teşkil edecektir. Sorira etrafa yayık dıkça kıymeti d€ artacaktır. Fakat tam olamıyacağı mülâhazasile bu pro- jeyi reddetmek manasızdır. Nihayet dördüncü prensip te, nihai uzlaşma nın, yapıldığı zamanki ahval ve şera- ite mümkün olduğu kadar uygun ok masıdır, €der mahiyette yapılmıştır: Büyük san'atkâr, arayı bulmak için, sağına İngiltereyi, soluna İtalyayı almış, Habeşistanın ortasını İtalya; , etrafını da İngiltereye veriyor ve ara bulmağa çalışıyor. Bu resmi, Pariste çıkan “Maryan,, gazetesinden iktibas ediyoruz. Julien içinden: "İyi bir sktör!, | dedi. İnsanları olduklarından fazla akılı sanmakla, her zâman olduğu gibi, yanılıyordu. Bu kadar heyecan- İr bir akşamın kavgaları, bele aytış- manın hakikaten samimi olması ile coşan M. de Nerval, ulu bir vazifesi olduğuna cidden inanıyordu. Bu ada- mın büyük bir cesareti vardı ama ak- kı yoktu. M. de Nerval'in ben yapacağım de- İ mesinden, o parlak sözünden sonra etrafı kaplıyan süküt esnasında saat | biri vurdu. Juliey'e saatin sesi vekar- lı ve adeta mevtal gibi geldi. Heye- can içinde idi. Biraz sonra aytışma gitgide artan bir şiddet, bilhassa inanılmaz bir bönlükle yeniden başladı. Öyle za- manlar oluyordu ki Jullen: “Bu | adamlar beni zehirletirler. Avamdan bir adamın yanında böyle şeyler na- sıl söylenir?., diyordu. Saat ikiyi çalmış konuşma daha bitmemişti. Ev sahibi çoktan uyuyor- du; M. de La Mole uşağı çağırıp şamdanlara yeniden mum kodurmeja mecbur oldu. Başbakan M. de Nerval saat ikiye çeyrek kala çıkıp gitmişti ama gitmeden önce, yanındaki ayna- ya bakıp Julien'in çehresini iyice gözden geçirmişti. O çıktıktan sonra herkes daha bir rahat etti, Mumlar değiştirilirken kat kat ye- lekli adam yanındakine yavaşça: — Kim bilir bu adam krala eler | söyliyecek! diyordu. Bize birçok gü- lünç şeyler üsnetip Tisnad edip) İs tikbağimizi mahvedekilir. “Doğrusu onun buraya gelebilmesi az kimsede bulunur bir kendini be- ğenme, hatta bir küstahlıktır. Hükü- mete geçmeden önce gelirdi ama ba- tün menfaatlerini hatırlamalı idi. Başbakan çıkar çıkmaz Bonaparte- in generali gözlerini kapamıştı. O sı- rada tihhatinden, yaralarından bah- gi Kat kat yelekli zat: — İsterseniz bahsa di, general başbakanın ardımdan ko- guyor: burada bulunmuş olduğu için girişirim, de ür diliyecek, bizi elinde oynattığı: nı ileri sürecek. Yarı uyuyan uşaklar, mumları de- Ziştirme işini bitirdikten sonra baş- kan: — Baylar, dedi, artık biribirimizi kanıtmıya (iknaa) çalışmaktan vaz- geçip de bir karar verelim. Kırk se- kiz saat sonra dışarıdaki dostlarımı- zın gözli önünde bulunacak notanın metni ne olacağın: düşünelim. Bakan- lardan bahsedildi. M. de Nervil bi rada değil, artık çekinmeden söyliye- biliriz, bakanlardan bize ne? onların isteyip istememesi bizim elimizde. dir. Kardinal zarif bir gülümseme ile tasdik etti. Genç OAgda paskaposu, en coşkun taassubun verdiği kesik ve tazyik edilmiş bir ateşle: — Bana öyle geliyor ki, dedi, du- rumumuzu bulâsa etmekten kolay bir şey yok. O zamana kadar hiç sesini çıkar- mamıştı; Jullen'in önce tatlı ve sa- kin gibi gördüğü gözleri, bir saat aytışmadan sonra alevlenmişti. Şim- di o genç paskaposun ruhu, Vösuve- un lavı gibi taşıyordu. — 1806 dan 1814 e kadar İngilte- renin bir tek kusuru oldu, Napolö- on'a karşı doğrudan doğruya ve şah- sen harekete geçmedi. O adam duc unvanları dağıttıktan, mabeyinciler tayin ettikten, saltanatı tekrar kur- duktan sonra, Tanrı'nın ona verdiği vazife bitmiş demekti; artık onu kur- ban etmek lazımdı. Mütekaid hü- kümdarları ortadan kaldırmak için ne yapılmak lazım geldiği, Kutsal Kitapların çok yerinde yazılıdır. (Bu- nun üzerine latince birkaç cümle zik- retti), “Bugün, Baylar, kurban edilmesi lâzım gelen bir adam değil, bir şehir. dir: Paris. Bütün Fransa Paris'i tak- Hit ediyor. Her ilde beş yür silahlı adam bulundurmak neye yarar? Bu tehlikeli bir işe girişmektir, hem de sonu gelmez, Sırf Paris'e mahsus olan bir işe bütün Fransa'yı ne diye karıştırmalı? Bütün kötülüğü yayan gazeteleri ve salonları ile Paris'tir; bu yeni Balylone'u kahretmeli, “Ya din, ya Paris; bunların ikisin den birini seçip onun tarafını tut mak gerek. Hattâ bu felaket krali dünyalık menfeatlerine de uygundur Pariş, Bonapart€'in #amanında, neyi sesini çıkaramadı? Bunu gidip d. Saint - Roch topuna sorun, M. de La Mole ile Julien anca! sabahın üçünde çıkabildiler. Margui utanmış ve yorgundu. Julien'le Ko nuşurken ilk defa olarak sesinde ri caya benzer bir eda vardı. Julien'i tesadüfen şahidi olduğu fazla gay retkeşlikleri — bizzat margüis bu ta biri kullandı — asla kimseye söyle miyeceğine yemin etmesini istiyor du. "Yabancı memleketteki dostumu za da, birim genç delilerin halini an lamak için pek ısrar ederse anlatır sınız. Devlet yıkılmış, onlara ne? on lar biret kardinal olup Roma'ya «i ğınırlar. Bizi şatolarımızda, köy'ü ler gelip boğanlar.,. Julien'in yirmi altı sayıfalık tutul gasından marguis'nin çıkardığı giz nota, Üncak beşe çeyrek kala hazı oldu. Marguis: — Yorgunluktan canım çıkıyo dedi, notanm sonundaki vüzuhsu; İuktan da gözüküyor ya! ömrümd yaptığım hiç bir işin, beni bundan » (Arkası var) N. ATAC