T A N 27-9.935 Dünya Gazetelerine Göre Hâdiseler ITALYANLAR DIYORLAR Ki: Kendimize Güvenmeliyiz —Herkes endişede, herkes merakta “il Corriere della Sera'dan; Cenevrenin İtalyan - Habeş ihtilâfı karşısında aldığı cephe bizi hayrette bırakamaz. İtal - ya, bir tecrübe dersi almak üze re bir taraftan Uluslar Sosyete- sinin işlerini dikkatle takibetti- ği gibi, diğer taraftan da bu sos yetenin müzakerelerine ve ka - rarlarına karşı lâkayd kalıyor. Ortada herhangibir menfaat te- zadı bulunufda veyâ bulunur gi bi gözükünce, uluslar arasında- ki dostluğun, an'anevi denilen iyi münâsebetlerin, manevi ra - bıtalarm, karşılıklı hizmetlerin ve hattâ beraberce harp etmiş olmaktan doğan müşterek hatı- raların nekadar aldatıcı ve neka dar kıymetsiz olduğunu Uluslar Sosyetesinin son toplantısında, bir defa daha, anlamak fırsatını bulduk, Bu devletlerden bazıla- | rı aleyhimizde şiddetli hücum - Jarda bulunuyor, bazıları düş - manlarımıza sempati gösteri - yor, diğer bir kısım da bize kar- şı şüpheli bir durum almakta - dır, Dostluğu şüpheli olan bu küt Je karşısmda biz ancak kendi kendimize güvenmeliyiz . İtalyan murahhasının Ulus - lar Sosyetesine verdiği memo - randumu sarihtir. Bütün acun bu memorandumun muhteviya- tını biliyor, fakat buna rağmen No. 11 EDGAR WALLACE Bu çehre bana pek munis görünü- yor, fakat eski bir tablo olduğu da bellit Lengvale iki mum yaktı, tabloya yaklaştırdı. Brixan yaklaşarak baktı ve bir kere daha bu çehrenin haşmet ve azametinin kaldı, Longvale mağrurane: — Bu zat benim ceddi emcedim, â üyük amcam Charles Hanry- ailemiz içinde kendisine “Büyük Efendi” deriz Ihtiyar adam bu sözü söylerken, Brixan başımı pencereye doğru çevi mişti. Birden sanki her şey gözleri nin önünde dönüverdi. Polis hafiyı sinin durup dururken, sarardığını gi ren Knebworth hemen koluna girdi: — Neyiniz var? dedi, — Bir şey değil, bir şey değil! Knebworth ta bakti — Ne var? dedi Ortalık artık kararmağa başlıyor- du. Thtiyar direktör tesiri altında | Bak ben rahatımı bozuyor muyum? — Soir'dan — | Uluslar Sosyetesi çizdiği yol - İdan geri dönmiyecektir. Bütün | bu devletler hakikatleri bildik - leri, Habeşistanın barbarlığını tanıdıkları ve ona hakaret gö - zile baktıkları halde bize karşı cephe almış bulunuyorlar. Hal- buki bu uluslarm Afrika müs - temlekelerinde takip ettikleri vahşi metodlar insanlık hakkını inkâr edici bir mahiyettedir. Avrupa devletlerinin “Habe - şistana karşı takındıkları müda , faa durumu ise, bir taraftan İ- talyanın genişlemeşinden, diğer taraftan da faşist rejimine karşı besledikleri düşmanlıktan ileri gelmektedir. Avrupa devlet a - damları muhafazakârdırlar ve bunun için de İtalyanm herhan- gi gelişim siyasasına karşı zıd - rejimine karşı gösterilen düş - manlığın sebebini de Avrupa ga zetelerinin neşriyatında aramak icap eder. Bu gazetelerin ekseri yeti demokrat ve sol cenah fır- kalarıma mensup olanlarla, ma- son ve menfaatperest gruplara bağlı olanlardır. Cenevre muhiti acunun fikir. lerini ve duygularını temsil et- miyor. Biz kendi kendimize gü- veniyoruz çizdiğimiz programı bütün azim ve kuvvetle tatbik edeceğiz — Siz de gördünüz mü? dedi ve pencereye koşarak dışarıya baktı, ordu: ine var ederim bize baktığını ördünüz mü Brixan? — Görür gibi oldüm. Müsaade ederseniz, bahçeye çıkıp bir bakayım. sebworth £ a da değil, bir maymun ka- saa benziyordu, dedi. Brixan başile tasdik etti, bahçeye çıktı. Maymunun gitmiş olması muh- ikamete doğru koştu. Pan- talonundaki tabancasını da çıkarıp &€ ketinin cebine koydu. Beş dakika sonra detektifin tekrar gelmekte olduğunu gören Knebworth karşısına çikti: — Bir şey buldunuz mu? — Hayır, bahçede bir şeyler yok. Gözlerimize aldanmış olmıyalım. — Haydi ben aldanayım, siz de mi aldandınız? — Neyse geçti.. gelerek — Ya — Yemi Ne oldu? ki, pencereden —i0— AÇIK PENCERE Brixan tekrar bahçeye çıktığı za man, dinamonun başlıyan gürültüsi nü işitti, Az sonra kömür Jâmbalar hafif çıtırdılı infilâklarla tutuştular ve pençereye doğru| diyet göstermektedirler, Faşist | Longvale da arkasından pencereye | gördüm. | (Genç Bir Kızı 800 Franga| Kadın Tacirlerine Satmışlar ! R Paris - Soir'dan: | Geçen mayıs ayı zarfında Nantes sehrinde Germaine Roland isminde 1$ yaşlarında genç ve güzel bir hiz- emitçi kız kaybolmuştu. Germain hiç İ haber vermeden bir sabah evden çık İ mış ve bir daha görünmemişti. Aca- ba nereye gitmişti? İ Küçücük çocuğu, genç kadın ti reti yapan birtakım insanlar mı k durmuşlardı? Yoksa bazı kötü niyetliler onu kan- dırıp bir yere mi götürmüşlerdi. Po- lis tahkikat yapiyordu. Birinci ihti- mal çok uzak bir ihtimal değildi. Çün kü genç Germsine gayet güzel, pilmiş bir kızdı. Bundan başka ailesi nezdinde yapılan tahkikat, efendileri- bu genç kızı sade ev hirmetleri de kuljandıkları değil, belki daha fe na maksatlara âlet ettiklerini göste - riyordu. Polis bir taraftan tahkikat yapar - iki po. lin memuru te: x pana- yırmda dolaştığı görüldü. Bu, evvelce esmer bir kızdı. Pakat sonradan saç- larını sarıya boyamış, dehşetif-şıklaş- miş. Genç kız, polis te isticvap edilmeğe man gayet şâyanı hayret sözler sö lemeğe başladı. Bunun ifadesine göre Fransanın Cenubu Garbisinde genç kadın ticareti ile uğraşan muazzam bir teşkilât vardı. Bu teşkilât sene - lerdenberi böyle genç ve güzel kızları alıp kaçırıyordu. Germain, polise şunları anlattı: Nantes civarında annemle ve bar bamla beraber bir © oturuyordum. Gündüzleri gayet namuslu, kibar bir tüccarın yanda çalışır, akşamları €- vime dönüyordum. Bir gün 34 yaşi rında kadar tahmin edilen bir kadına rastgeldim. Bu kadın Antoine Camp İsminde bir adamla beraber yaşıyor « muş.Beni yüksek maaşla hizmetçi ola rak almak istedi. Kabul ettim ve iki gün sonra Camp'ların evine taşın- | dum. Germaine'in bundan sonra verdiği tafsilâr' çok şayanr dikkattir, Meğer bu Çamp'lar, kendisini hiz- metçi olarak değil, baştan çıkarmak için almışlardı ve bu arrularına da çok çabuk muvaffak olmuşlardır. Burdan birkaç hafta “sonra “yine İ böyle tehlikeli işlerle uğraşan Rene isminde bir adam, genç kızı Royale meydanmda görmüş, ve patronların. dan ayrılarak kendi yânma gelmesini istemiştir. Germaine, bunu kabul miş ve bir otomobille Poiteis'ye mıştır. Orada Roger Pecnand ve Fred Galcades isminde iki adamın himaye. sine girmiş ve yine eski sefilâne ha- yatma devam etmiştir İki adam himayeleri altında bulunan genç kızın böyük muvaffak'yet ka- zandığını görünce bunu Parise sev- ketmek istemişler, fakat orada yaka- lanmaktan korkmuşlardır. Sonra Ni- ort'a gelmişler ve genç kızın kazanci. le mükemmelen yaşamağa başlamış- lardır, Fakat diğer taraftan Germaine'in sabah, akşam sokaklarda dolaşması bu iki adamı fena halde kuşkulandır- mış, bunun üzerine genç kızı, Bordo- da bulunan Margot isminde bir arka- daşlarma 600 frank mukabilinde sat- mışlardır. Fakat Margot'ta başına bir belâ ge- leceğini zannettiğinden malt teslim aldıktan birkaç gün sonra Molina is- minde bir başka serseriye devretmiş- | tir, Germaine, Molina'ya -800 franga mal olmuştur. evin ön cephesi birden apaydınlık ke- sildi. Dışarda, bu alışılmamış manzarayı gören bir otomobilist durmuştu. Me- rakla sordu: — Affedersiniz, burada ne oluyor — Efendim, film çeviriyorlar. — Yaaaa? Galiba Knebworth tru- pu olacak Brixan sordu: — Siz hangi istikamete gidiyorsu- nuz? Eğer Chichester'e gidiyorsanız ve beni de götürürseniz, büyük bir iyilik etmiş olursunuz. Meçhul adam: Buyrunuz, dedi, ben Petvort'a gidiyordum ama, şöyle biraz uzanıp | sizi kasabanın önünde bırakırım Chichester'e vardıkları zama: tektif otomobilden indi, büyük bir kü- tüphanesi olan eski profesörlerinden birinin evine gitti, Brixan ziyaretinin sebebi Ihtiyar profesör bir kahkaha savura- rak: — Adam gel, sonra bakarsın, de Brixan vaktin darlığından bahse. derek, hemen kütüphaneye girdi, yir- mi dakika kadar orada kaldı Dışarıya çıktığı zaman, aradığını bulmuş insanlar gibi gözü memnuni- yetten parlıyordu. — Hocam, eğer müsaade buyurur- İ sanır, bir telefon edeceğim. emek yiyelim de, l Germaine Nihayet bu adam kızcağızr kötü bir eve vermiştir. Aradan zaman geçmiş, Molina işi bu şekle dökmekle hata et- tiğini anlamış ve Germaine'i alarak plâjlarda dolaştırı Molina, memnundun, çünkü bütün minlerin fevkinde bir kazanç te- min etmeğe başlamıştır. Fakat her baş bir sonu var. | dır. Molina bir gün polisin kendisini aradığını hissetmiş ve Biaritz'den kaç işti Germaine, birkaç gün hâmisini 0- rada beklemiş, sonra tekrar bir arka- daşile beraber Nantes'a dönmeğe kas Tar vermiştir ve Nantes'a döner dön- mez de hemen polisler tarafından ya- kalanarak karakola sevkedilmiştir. Zavallı kızcağız yaptıklarından ta- mamile nadimdir ve bu adamlara bed- dua etmektedir. Polis kadın tacirlerinin dedir, Londra- istanbul Arasında yol Times gazetesi İstanbul-Lon dra yolu hakkında bir başmaka- le yazmıştır. Hülâsa olarak de- niliyor X Avrupayı Londradan Halice kadar baştanbaşa katedecek o - lan yeni bir hat oçizilmektedir. Bu hattın ilk dokuz yüz kilo - metresi çizilip bitmiştir. Lon - dradan Faleye, Faleden Kolon- yaya, Kolonyadan Frankfort ve Nörenberg sonra Viyanaya ka- dar yol yapılmıştır. Fakat Vi - yanadan sonra zorluklar başlar. Orta Avrupa ve Balkanlarda yalnı zbüyük şehirler etrafında güzel yollar vardır. Bunun ha - ricindaki demir tekerlekli ara - baların bile zorla geçeceği yol « lardan ibarettir. Şimdi dokuz hükümet.bu yolu yapmıya çalı- şıyor. Geçen gün Budapeşteye arsrılusa! bir konferans toplan- dı ve bir teşriki mesâi programı | çizildi. Yugoslâvya, Bulgaris - tan ve Romanyada inşaat baş - lamıştır. Hükümetler bu iş için | büyük tahsisat ayırdılar, Fakat yol kâfi değildir. Gümrük mu- ameleleri kolaylaştırılmalı ve kısa fasılalarda benzin istasyon ları yapılmalı. Taymis gazetesi İstanbul - Londra yolunun 1938 yılmda bitmiş olacağını yazmaktadır. i üzerine | LUiZiANA DiIKTATÖRU Huey Long'un Hayatı yi The Times'den: | ücretle Düşmanlarının “ hasta Hitler, dehşet saçan zorba ve iki yüzlü kaba dayı” adlarını verdikleri bu adam Birleşik Amerikaya Çumur Başkanı olmak emelini besliyordu. Bu emel kolayca hiçe sayılacak arzular nevin- den değildi, Huey Long muktedir malümatlı, beliğ olduğu kadar şahsi | cazibesi olan bir adamdı. Fakat onun Cumur Başkanlığı emeli şahsi vasıf” lardan daha kuvvetli esaslara daya- pıyordu .Onun çok zaman önce kur- duğu ve her oayalette propaganda klüpleri şeklinde (şubelerini açtığı “serveti taksim” pr sin yükü altında üzerinde çok muvi cağı eyice düşünülmüş Onun kurmak istediği binanın en büyük temel taşı ihtiyaç halinde ok duğu esbit edilen her aileye 5000 do- lar vermek suretile evvelemirde sefa- etin önünü almak idi. İkinci esas da şahsi "servetleri üç milyon dolar ve şahsi gelirleri de takrii dolar olarak tahdid etmek idi. Serve- tin bu suretle yeniden tevzü her vi tandaşa bir iş, bir otomobil, bir rad- yo makinesi, bol yiyecek, dolgun bir tekaüidiye temin edilecek, Üniversite ler ücretsiz olarak kapılarını herke- se açacak ve iş saatleri azaltılmak su etiyle işsizliğin tamamiyle önüne ge ilecekti. Fakat Long bütün bunli n me gibi vasıtalarla temin edile- ce yordu. Huey Long diktatör adını taş makla beraber halkın teveccühünü ka zanmış bir adamdı. türlü tabakalara maddi menfaatler temin etmişti. Meselâ 5000 millik gü zel yollar yaptırmıştır. — Bunu ya- parken de kendi propagandalarına İâkayıt kalan havaliyi ihmal etmeği de unutmamıştır — ; köprü paraları- nı kaldırmıştır; devlet üniversitesi- yeniden inşa ettirmiştir; bundan başka birçok mektepler tesis etmiş- tir; elektrik ve gar kumpanyalarını irler yapa. jesi bugünkü &ri | m biçareler | bir plandır, | hususunda biraz müphem kalı- | râkacaktır. Lo | Cemiyetin her | | tikten sonra indirmeğe mecbur etmiş- tir; seyyar balk kütüphanelerinin köylere kadar sevk edilmesi sistemi- | ni tatbik ettirmiştir. Her ne kadar kaç ay evvel Lonisiana'da de | #n borçlar yekünu 145 milyon di | tahmin ediliyor ise de yüzde 70 i di- İ rekt vergilerden kurtulmuş olan belle bu ise fazla ehemmiyet vermemekte- dir. Long kendi menfaatlerine 2; düşen ticaret işlerine ceza vergileri tayin etmekten o çekİnmezdi. Onun diktatörluğunu yıkmak gayesile ku- rulan “Haklı muamele" cemiyeti ges çen şubatta isyan etmiş, fakat | bu ordu Long'un makineli tüfekleri kir- İ şısımda teslim © olmağa muşt. Bütün Eyalet içinde örfi idare ilân edilmiş ve Long şahsna karşı tertip edilen sui o kastları radyo ile halka bildirmişti, Son zamanlarda a- yan meclisinde Cumur başkanıma kar $ı yaptığı muhalefetlerden bazıları kendi taraftarlarının da hoşuna git memesi yüzünden Long'un Lowisla na dışındaki tesir ve nüfuzunun azal- makta olduğu iddia ediliyordu. Eğe Long yaşamış olüaydı kongrede isti zâha çekilecek ve Lowisina'nın, A- nayasanın garanti olmadığı ken. den sorulacaktı. n gazetesi Huey Long" en bahseden bir baş betkesinde « yor ki “ Gerek mahalli ve gerekte ulusa İ işlerde onun ölümü derin bir iş bı- jana bassız kaldı Daily Mail gazetesi diktatorun kendi eyaleti içindeki faaliyetinden bi Federal hül mevkiine geçerek diyor ki : “ Birleşik Amerika devletini Low siana'ya ilhak işinde ne dereceye ka- dar muvaffak olacağını tahminden i- leri geçemezdi, fakat eğer Cumur lara düşmüş olacakdı... Nevyorkdan gelen haberlere gö re Huey Long'ın ölümünün ne gibi siyasal sonuçlar doğuracağı merakla beklemekte, HABEŞISTAN SEMASINDA... — Hayır... Bu alâimsemea değildir. Hemen Londfayı buldu. Scotland Yard ile uzun uzun görüştükten son- yemek odasına girdi. İhtiyar ho- her zamanki gibi tek başma sof- rasna oturmuş, yemeğini yiyordu. Brix — Hocam, dedi, edeceğim, Acaba büyük kalibrede & mu? Brixan tabancasını masanın üzerine | koğdu. Eski hocası Scott'un bir za- manlar orduda zabit olarak çalıştığı «1 biliyordu. Onun için böyle bir şey istemesi tuhaf sayılamazdı. Scott: | — Evet var, dedi, Başparmağını göstererek — Kursunları da söyle. Fil avına mı çıkacaksınız? | — Ondan daha tettikeli | Ihtiyar profes# az sonra iri k>' bir kutu fişekle İki adam yan tabancavr silip bu yeni tabanca İle daha Taşan Bri tedii ve Derh wer H gerilerde durdurarak savdı. Kimse bir | müddet ortalıktan kayboluşunun fars | kında değildi. Sırtına pelerin, başma ipek bir kü- | lik geçirmiş olan Longvale detektifi | bir şey daha rica izde bundan daha | ir tabanca bulunur hir av! < hallet, ca ve 1 anlmiz diler, Cebi siyade ağtr- | an hocasından müsaade ise görünce yanına geldi, yavaş sesle: — Brixan sizinle biraz konuşabilir miyim? dedi. — Hay hayl Eve girdiler. — Biliyorsunuz, bugün öğleden sonra Knebworth pencerede bir may» mun kafası gördüğünü söylemiş ve korkmuştu. — Evet. — Ben de bir çeyrek saat evvel bahçemin öbür ucunda dolaşıyordum. Şöyle kırlara doğru bakarken, iri bir mahlükun yerden doğrulduğunu ve gu çalılıklara doğru gittiğini gördüm. Pencereden de yol kenarmdaki ça- Whk bir yeri gösterdi. — Bana bu yeri iyice gösterir mi- siniz? Beraber çıktılar. Çalılığa gittiler. Bir şey bulamadılar. Sağa sola bakın- dılar, Bag'dan eser yoktu. Çünkü bu mahlükun Bag'dan başkası olmasma ihtimal vermiy i. Gregory may- munun her gece gezintiler çıktığını ve kimseye zararı dokunmadığını söy- lememiş mi idi? Tekrar bahçeye döndüler. Brixan trupun içinden genç kızı aramağa ko- yuldu. Adöle rolünü bitirmiş, öteki- İerin oyunlarını seyre dalmıştı. — Miss Adale, affedersiniz, sizden bir şey soracağım. Üzerinizdeki elbi- seden başka elbise getirdiniz mi? Genç kiz hayretle gözlerini kaldır. dı: — Neden sordunuz? Elbet getir dim. Yağmur yağar diye ben daima ihtiyatlı davranırım. — Bir sual daha! Griff şatosunda bir şey kaybettiniz mi — Evet, eldivenlerimi buldunuz mu? — Hayır, fakat eldivenlerinizi kay- bettiğinizin ne zaraman farkına vars dınız? — Hemen farkına vardım, hatta... Durakladı. — Kim aldı dersiniz? — Söylemesem daha iyi. — O halde ben söyliyeyim, galiba Sir Gregory bir hatıra olsun diye al mış olacak. Brixan karanlığa rağmen genç kı zın kızardığının farkına vardı. — Evet, ben de öyle zanmediyo. rum, galiba o aldı. * — Ah, öyle ise, elbisenizi değiştir. meğe lüzum yok. — Anlamadım. Genç kız, delikankya dik dik baktı, içinden: “Acaba sarhoş mu?” diye bir şüphe geçti. Bu ne acayip sü- aller böyle? O sırada yuldu: — aHydi bakalım, herkes odaları nal Foss hepinize odalarınızı göster- di. Yarın dört buçukta ayakta! Onun (Arkası var) kaybettim, Knebworth'un sesi du-