Öz Dilimiz için Üç Yılda Neler Yapıldı? İbrahim, Necmi Dilmenin dün rad- yoda söylediği nutuk şudur: “ Sayın yurttaşlar, Üç yıl önceydi: Atatürk'ün yük- sek buluş ve yaratış kaynağına yeni bir şimşek çakmıştı. Türke varlığını, erkinliğini, egerenliğini, soysallığını bağışlıyan Yüce Önder, Türk dilini de aydın gözönüne almıştı. Bu bakı- şın ilk verimi, 26 Eylül 1932 de yur- dun her yerinden (gelmiş bin kadar dilcinin Dolmabahçe Sarayında top- lanması oldu. Birinci Türk Dili Ku- rultayı adıyle Türk devrimi tarihin» de yer alan bu toplantının bugün ü- güncü yıl dönümünü £ kutlıyoruz. atlu olsun ili işini bu durağa getirmez- den önce, Önder, 9 Ağustos 1928 de Türk alfabesini yarattı. Bu alfabe dilimize soysal dünyada (hakkı olan yeri vermişti.Bu alfabeye yaraşır yol- da lügat, gramer, terim yaratma işi- ne de el konmuştu. Ancak bu yolda- ki ilk çalışmaların verimi, Atatürk- ün karanlıkları yaran, güçlükleri yes nen, en kısa yoldin en umulmadık yüksek buluşlara varan dehasına gö- re yeter değildi. En küçük biz izden ulu bir anayol bulan Önder, bu yet- in neden ileri geldiğini hemen gördü. Dil devrimine doğru yürüyen yolun tarih kaynağına dayanması ge- rekliğini duydu ve yaltrık sâçan göz- lerini oraya çevirdi. Türk Dili, Kurumuna öz bir kardeş olarak kutsal eliyle kurduğu Türk Tarih Kurumu, yer yüzü tarihinin ilk kültür ışıklarının Orta Asyadaki Türk anayurdunda parladığını, ora- dan türlü göçme yollarıyle Urakİdil boyuna, Hint ellerine, İran yaylasına, Mezopotamya ovalarına, Ön Asyaya, Ege ve Akdeniz kıyılarına, Afrikaya, Atlas Okyanosu yakalarma, Visti Rayn, Tuna havzalarına, Çine, Ame» rikaya ve bütün Okeana yayıldığını ortaya çıkardı. Soysal yaşamanın, bilginin, her türlü Kültürün kayna- ğı böylece belli edildikten sonra, ye- Dü üzerine dönülebilirdi. Tari- hin verdiği yeni aydınlığa göre, yer yüzü dilleri üzerinde Türk Dilinin bir kaynak gibi gözden geçirilmesine başlamak, bunun için de bir yandan Türkçenin en eski varlıklarina kadar derinleşmek, bir yanda da başka dil. lerin etimelojilerini araştırarak bun- larla dilimiz arasında tarihin, belki de tarihten öncenin (karanlıkları içinde unudulmuş olan bağlılıkları bulmağa çalışmak... İşte Yeni dil atılışının baş» İsen amaçları bunlardır. Birinci Dil Kurultayı, kurduğu Dil Kurumuna iki büyük çalışma yolu göstermiştik. Bunlardan birincisi da- ha çok pratik olarak Türk dilini her- kesin kolayca öğrenip anlıyabileceği şek'» koymaktı. İkincisi, daba gücü ve Ova esaslışı ise, dilimizin bütün dünya dillerine ana kaynak olduğunu ortaya çıkarmak, bunu bütün bilim dünyasına tanıtmaktı. Üç yıllık çalışmanın ucunda, bu i- ki büyük yol üzerinde ne kadar İlerle- miş, geler yapmış olduğumuzu, bü- rada kısaca anlatmak isterim : Dilimizi bütün Ulusun kolayca an- layıp öğrenebileceği bir şekle koy- mak işi, kısaca yazı dilini konuşma diline elden geldiği kadar yaklaştır- mak diye anlatılabilir. Soysallığın, ileriliğin en birinci şartı okuma yaz- ma bilmektir. Biz de bütün Türklere okuma, yazma, hesap öğretmek iste- riz. Alfabe değişiminden sonra oku- yup yazmada bir güçlük kalmamıştır. Yalnız okunacak şeyin anlaşılması da gerektir. Gazetelerde, kitaplarda kul- landığımız yazı dili, herkesin konu- şup anladığı dilden ayrı oldukça bu anlaşılma işi sağlanmış olamaz. İ İşte bunun için, Dil Kurumu, ya- zıda kullanılan, fakat konuşma dilin- de yeri olmıyan sözlerin, konuşmada kullanılan sözlerle değişmesine çalış- maktadır. Karşılık arama yolundaki | bunca emeklerin sebebi ve hedefi bü- | ur, Yazı dilimizde yer almış, fakat halk konuşma dilinden uzak kalmış olan sözlere karşılık aramak için Ku- rumumuz şimdiye kadar şu işleri yap- mıştır ; 1.— Bütün yurt içinde halk ağzın- dan söz derlemesi yapılmıştır. Bu- nun için bütün öğretmenler, dilsever- ler, Devlet işyarları, Halkevleri 5 dev almışlardır. e Köylere varıncaya kadar her yerde halkın ağızmdan du. yulan sözler fişlere geçirilmiş, İlçe ve İl başkentlerinde toplanmış, süzüle süzü- le Kurum Merkezine kadar gelmiş. tir. Biribirinin tıpkısı olanlar İlçe ve 1! merkezlerinde birleştirildiği halde Kurum Merkezinde toplanan fişlerin sayısı (140) bine varmıştır. Bunları koynunda topliyacak bir (Derleme dergisi) hazırlamaktayız. 2 Yazı dilinde çok kullanılan, fakat halkın konuşma dilinde yeri ol- mıyan 1500 kadar kelime, gazeteler, ajanslar, rağyolarla herkese bildirile- rek bunlara karşılık aramak işi bü- tün Ulusa bir ödev olarak verilmiştir (Büyük Dil Anketi) adı verilen bu çalışma bütün yurtta derin bir sevgi ve ilgi ile karşılanmıştır. Bu sözle- rin hepsine gelen karşılıklar sırala narak (Türk Dili) bülteninde ortaya konmuştur, 3— Ankete konmuş ve konmamış yazı dili sözlerini karsılamak üzere, derlemeden gelen fişler ile yöz elli kadar kitaptan Türkçe sözler taratıl» mış, Türk dilinin (varlıklarını, hiç değilse bu varlığın büyük bir kısmı- nı koynunda topliyan bir e (Tarama Dergisi) basılmıştır. Bu dergide, şim- diye kadar yabancı sanılan 7000 den artık söze karşı, bunları anlatan 30,000 e yakınTürkçe söz vardır. Bu Türkçe sözlerin toplantısı dilimizin türlü şiveleri ve varlıkları Üzerinde de karşılaştırmalar yapılabilecek ge- niş bir çalışma meydanı açmıştır. 4.— Türk söz yaratma yollarını göstermek ve bir kökten birçok zün üreyişini ortaya koyarak, yeni yeni sözler bulma işini herkesin ya- pabileceği bir şekle sokmak isteğiy- Je, dilimizde söz kurumu yolları üze- rine bir anket yapılmış, bu anketin iki parçası basılıp; yurda yayılmıştır. Bunların verimi we Kurumun çalış- maları, baskıya (verilmek üzere ha- zırlanmakta olan (Ekler Dergisi) nde toplanacaktır. 5 — En son olarak (Tarama Der- gisi) ndeki karşılıklar elenmiş, gerek- ii sözlerin karşılığına yeni sözler ya- ratılârak bir (karşılıklar o İelavuzu) yapılmış ve herkesin gözü önüne ke- nulmuştur. Bu kılavuz, Osmanlı tadan Türkçeye ve Türkçeden Os- manlıcaya olmak üzere İki kısımdır. Cep Kılavuzu şeklinde — basılmıştır. Herkesin kolaylıkla | kullanabileceği bir biçimdedir. Bütün bu sayılan çalışmalarda göz önünde tutulan şey, yazı ve okutma dilini elden geldiği kadar konuşma diline yaklaştırmak, okuyacak Türk çocuğuna en kısa bir zamanda en ko- lay yoldan en çok bilgiyi (o belletme yolunu bulmak, her Türkün gazete, mecmua, roman okurken okuduğunu anlayabilmesini sağlamak olmuştur. Yoksa karşılığı gösterilen sözlerin öz köklerinin o Türkçe olduğunu in kâr etmek değildir. Bu büyük haki- katın bütün ilim dünyasına gösteril mesi zamanı da uzak değildir. Biraz sonra daha geniş ölçüde an- latmağa çalışacağım: Araştırmaları wwz ilerledikçe, biz, Türkçeden ayrı gayrı denen dillerde de sevgili ana di- limizin köklerini ve sözlerini bol bol bulmaktayız. Bunun içindir ki Ka vuzda ortaya konan söz karşılıkları- nı kimseye zorla kabul ettirmeyi hiç- bir zaman düşünmedik. Kılavuz, di İleri ve kalemleri durdurmak için de- gil, onlara daha geniş, daha varlıklı öz ve yazı yolları açmak için o13.- ya çıkmıştır. Sonuna yaltâşmeı olâii bu yoldaki çalışmaların verimi, yazarlarımızın €- meklerine bağlıdır. Her yararm yü- teğinde, yazı yazarken, yazımını 0- kuyacak olanların (sayısı çoğalt- mak; düşüncesini, duygusunu bütün Türklerin anlamasına yol bulmak sevgisi yaşarsa, yazısına halkın bik mediği, anlamadığı sözleri karıştır. maktan kolaylıkla geri durabilir. A- tatürk devrinin yazarları, Büyük Ön- der'in yarattığı yeni Ulusal Devlet rejiminin her şeyden çok ve her $ey- den önce halkçı bir rejim olduğu- nu unutamazlar. Halkçı bir rejimde herşey halk içindir. 20 milyon Türk- ten yalnız bir kaç bininin okuyup an- ıyacağı bir yazı, kalitece ne kadar kuvvetli olursa olsun, Ulusal değer- te çok geri demektir. Bütün yâzarlar, bu büyük ve gö- nül ahet dileğe yazılarını yaklaştır. | ağa çalışırlarsa, pek kıya bir zâman içinde, Türk gazete ve kitaplarının büyük kısmı, halkın öz malı olur. Gazetelerimizi, Dergilerimizi, kitap- lâtimızın bir kısmını o milyonlarca yurpaşın okuyup anlıyabileceği bir şekle köymadıkça tam soysal bir U- İus olarak kendimizi dünyaya tanıta- mayız. Bu büyük ülküye her yazarın yardım etmek İstediğine inanıyor ve güveniyoruz. Böyle bir akış, yazarlar için de çok faydalı olur. Bugün yazarlık, bizde insanın hayatını kazandırıcı meslek- ler sırasında sayılamıyor. Bunun se- bebi de sürüm azlığıdır. Gazeteci Gazetesini sekiz on bin yerine yüz bin, ikiyüz bin olarak satarsa, bir ki- tap beş bin yerine yüz bin basılırsa, o zaman kalemiyle geçinebilecek in- sanlar da güvenerek hayatlarını bu işe bağlarlar. İşte, birinci amaç üzerinde Dil Ku- rumu çi nn vargısı bunlar» dir: Halkı okutma işini en kolay ve en çabuk yoldan başaracak, okuma öğrenen her Türkün anlıyarak, tada» larak okuyabileceği yazılar yaratacak bir dil; çocuklarımızın en kısa za- manda en çok ve en iyi bilgi edinme" lerine yarayacak, taze kafaları ezber ciliğe di iler li e yurdun lerini, yâzarlarını bi bin kişilik bir azmlığın değil, gerçek- Bütün bunlarla buraya doğru yürü- yorüz ve, öyle umarız ki, artık bü- tün Türk kalem (sahiplerinin birle- şerek yapacakları yazı devrimiyle,bu iş yoluna girmiş olacaktır. Bu mutlu bayram gününde, Kuru- mun ağzından bütün Türk yazarları. na, kalemlerini bu yola çevirmelerini rica ederim. Şimdi, ikinci, daha büyük ve daha derin çalışma yolu üzerinde de bir İ çekçek varlığını derinleştirmek ve AM kaç söz söylemek isterim: Avrupada dil işleriyle. uğraşan ve en çoğu bağnazlık kaygılariyle bağ» k bulunan bilginler, nasıl | tarihte Türkün büyük birincilik ve yaratıcı ik hakkımı bilmezlenmişlerse, Türk dilinin ana kaynaklık değerini de öy- le bilmez davranmışlardır. Güneşin | ışığı, ona gözlerini o yumanların bile | kirpikleri arasından nüfuz ettiği gi- bi, Türk dilinin birinciliği ve üstün- lüğü de bunların araştırmaları w da kendini göstermemiş değildir. İç- | lerinden hakkı gururdan üstün tuta» vak bunu itiraf edenler de vardır. ” Bununla beraber, Türk dilinin ger- onun bütün dillere kök salmş bir dil- ler anası olduğunu göstermek.'en çok Türke düşer, Türke yaraşır. Hele A- tatürk çocukları için bu, hem yüksek bir ödev, hem de büyük bir İavanç- tar. Türk Dil Kurumu, bu yüce vargı Üzerinde de iki geniş ve âna yoldan Şulışmaktad Bunların biri Türk dilinin en es ki, en uzale, en ilkel varlıklarına doğ- ru derinleşerek araştırmalar yapmak- tır. Bu yoldan yürüyerek dilimizin, bütün yer yüzü dillerine ana kaynak- hik etmiş olan en ilkin söz köklerini bulmağa doğru gidiyoruz. Yazılı ola- rak elde bulunan en eski Türk dil a- | nıtlarını, Örbun yazılarını, Uygur ya» | larını, Kâşgarı: Mabmudun — Divanı lügat -üt- Türk'ünü, dilimize en ye- ni yolda çevirmek gibi çalışmalar, sonuçlarını vermeğe yaklaşmış bulu: nuyor. Yazıdan önceki daha eski za- manların Türkçe varlıklarını bulmak için de, en uzak ve karışmamış Türk yurtlarında yaşıyan konuşma dilleri- ni derinleştirmek gerektir. Yakut, Çovaş, Kırgız, Altay lehçeleri gibi halk ağızda yaşamış, arsrislâmik €- debiyata karışmamış dillerin sözlük. lerini bu iş için en yararlı buldük, Bunlardan Yakut dilinin büyük Pro- fesör Pekarski tarafından Rusça ola- rak yazılmış olan 1900 büyük sahi- felik lügati baştanbaşa dilimize çev- rilmiştir. Bu lügat bize dilimizin dün- yaya yaygın söz köklerinden bir ço- ğunu tanıtmış bulunuyor. Sibiryanın Doğu Kuzeyinde yaşayan, kendi öz evrimini halk dilinde yapmış olan bir dilde arapça, farsça, lâtince, grekçe ve bütün İndo.Öropeen sanılan ve denilen dillerin ana köklerini bulun- ca, hele Sümercenin baştan nihayete kadar en eski Türkçe olduğu anlaşı- Unca derin bir hayranlığa ve hayrete düşmemek mümkün değildir. Yine Yakutlar gibi Sibiryanın Ba- te Kuzeyinde yaşıyan Çovaşların da biri Rusça, öteki Macarca olarak ya» zılmış iki küçük sözlüğünü de dilimi, ze çevirmekteyiz. Çovaş dili için Aş- marin'in yazdığı Rusça büyük sözlü- ün basımı henüz Sovyet. ülkesinde de tamamlanmamıştır. Bittikten son- ra bununla da uğraşacağız. Kırgız, Karak, Altay... oçibi eski Türk lehçelerinin igatlerini de bun- dan sonraki çalışmalarla dilimize max etmek umudundayız. Kendi öz dilimizi en eski ve en ilkin kaynaklarma doğru yürüyerek derinleştirmek yolundaki çalışmala rm verimini bulmak üzere ikinci bir çalışma yolu daha kovahyoruz : Bu da Türk dilinden ayrı ve başka sa- nılan fillerin etimolojisini araştır. mak ve bu yoldaki çalışmaların ve- rimini dilimizin söz kökleriyle karşı- Taştırmak yoludur. Bütün Avrupa , dillerine Kültür kaynaklığı etmiş denilen eski Grek ve Lâtin dillerinin etimelojileri bize bu dillerin Türk kökünden türenmiş olduğunu pek aydın bir yolda göt termiştir. Bütün Doğu ellerine ışık saçmış denilen Arap ve Fars dilleri Üzerindeki derinleştirmeler, bunların da Türk dilinin zengin kaynağından akıp geldiğini belli etmektedir. Biri ötekini kontrola yarayan bu iki yol üzerindeki çalışmalaram veri- mi arasında görülen birlik, hiç şüp- be bırakmıyor ki, dilimiz bugün Av- rupayı, Afrikayı, o Amerikayı ve bü- tin Okeanı kaplayan (engin insan gruplarının dillerinin anasıdır. Bu kutsal bayram gününde, bütün yurttaşlarıma bu inanı bildirmek Ku- rumumuz için büyğt bir sevinçtir. Bu sevinçten daha” büyük bir borç varsa, oda bütün bu buluşların ve e- rişlerin şerefi o Kurumumuzu kuran ve koruyan, ona ufuklar açan, yollar gösteren Ulu Önderimiz. Büyük Türk Dâhisi KAMÂL ATATÜRK'e ait olduğunu tükenmez sayğı ve sevgilerle söylemektir. Yurttaşlarım, Dil bayramınız. içten kutlar, Pe. pinize mutluluklar diler, bütün bu sevinçleri yaratan Büyük Atatürk'e uzun we daima ışıklı ömürler dilerim. — ZAYİ — Kartal motörümün mesaha ve makine şehadetnamelerile Feysi namına 1128 Na lu reis şehadetname si, Kadir namına 15/69S0No,lu tayfa cüzdanı ve Mevlüd namma 23/7728 No. lu tayfa cüzdanı kayb- olmuştur. Yenileri çıkarılacağından bulan için hükmü yoktur. Kartal motörü sahibi M.Ali Dün Bütün Yurtta Dil Bayramı Kutlulandı (Baş tarafı 1 incide) arı inançla, yüksek bir saygı ile anan profesörden sonra, edebiyat fakülte sinden Vahit te Üniversite gençliği. nin dil değişimindeki çalışma tarala- öylemiş, bilgili çalışmanın zaru- retlerini İleri sürmüştür. Halkevinde Diğer yönden Eminönü Halkevinde dil bayramı ilgisile çok parlak bir kut- Julama yapılmıştır. Onceden hazırla » dan salon kalabalık halk tarafından dolmuş, törene Erzurum saylavı Na. kiye, Cumuriyet Halk Partisi, ve şarbaylık ileri gelenleri katılmışlardır. Kutlulama programının her taraftan öğrenilebilmesi için radyo mikrofonu salona konmuş, törene Halkevi baş kanı ve İstiklâl lisesi direktörü Agâh Sırrının söylevile başlanmıştır. Agâh Sırrı söylediği nutkunda, dil bayramının küçük bir tarihini yap- mıştır. Eski dille yeni dili mükayese etmiş ve bu mukayeseyi açık misaller le canlandırmıştır. Başkandan sonra kız öğretmen 0- kulundan ve Halkevi gençlerinden kırkımın katılmasile zenginleşen bü - yük bir koro heyeti Istiklâl ve Kurul- tay marşlarını çalmışlardır. Bundan sonra muharrir Orhan Sey fi, Aşık Kerem destanında ve Kö- roğlu türküsünden lirik parçalar söy- İ lemiştir. Bundan sonra Halkevinin temsil kolundan Sadi, Faruk Nafizin öz dil. Je hazırladığı bir şiirini okumuştur. Tetiklâl lisesinden Sevim Agâh Sır- rı, mikrofon önünde kelimelerin nasıl kullanılacağını açık bir dille anlat « mıştır. Daha sonra Halit Bavrrnm öz dilin güzelliklerini iyi bir dille anlat- miştır. * Bütün bu söylevlerden sonra Hal. kevinin radyosu açılmıştır. T. D. T. C. genel sekreteri İbrahim Necmi Dil- menin Kurum adına bayram ilgisile yaptığı söylev dinlenmiştir. (Bu nutku olduğu gibi bu sayfamı zın diğer sütunlarında bulacaksmız.) Ibrahim Necmi Dilmen, radyoda verdiği söylerden sonra, Halkevine gelmiş ve kendisini kalabalık bir din- İeyici arasında bulmuştur. Genel sek- reter, radyoda sövlediklerinin kısa bir özümü de burada tekrarlamıştır. Ibrahim Necmi Dilmen, burada dil işleri üzerinde açık sorulara cevap vereceğini söylemiş ve salonda bulu- nan öğretmen, yazıcı, münevver ve Universiteli herkesten dil üzerindeki sorgularını bekledtiştir. Dinleyiciler tarafından sorulan su- allerle genel sekreterin verdiği çevap- lar şunlardır: — Kültürü yeni kelimelerle karşı lamak mümkün olabilecek mi? — Kültür deyince iki şey anlaşı - ir: 1 — Kültür ieneral, Yani ilk ve orta tahsillerde öjrenilen kültür, 2— Yüksek tahsilde öğrenilen geniş kül- tür, Bizim istediğimir. halkın umumi kültürünü zenginleştirmektir. Dili » mizde son eklerimiz pek çoktur. Bu itibarla dil, zengindir. Yeni kelimeler belki yadırganacak, fakat sonra bütün dünya dillerine meydan okuyacak ka- dar genişliyecektir. — Yazarlarımız henüz ör dil keli. melerini tâmamen kullanamıyorlar. öylülerimiz henüz öz dil kelimeleri» i bilmiyorlar. Bu kelimeleri halka nasıl öğreteceğiz? — Daha ilk günlerdeyir. Kılavuz bugün satışa çıktı. Hiç kimseyi 6 bin kelimeyi birden ezberlemiye mecbur edemeyiz. Milli menfaatimize taallük eden bütün şeyleri biz, çabuk kavra- Tir. Onun için öyle ümit ediyorum ki, gelecek sene yapılacak olan Kurul - tayda, öz dille kolaylıkla konuşabile- çeğiz. Asıl derdimiz 20 milyon halkın hepsini okutabilmek, onlara öz dili öğretebilmektedir. İşte bütün devlet kurumlarının haline çare aradığı bü- yük dert budur. İstiyoruz ki, köylümüz, ileri giden uluslarda olduğu gibi, okur yazar ol- sun, Rakam bilsin, asker oğlundan gelen mektubu okusun. Hükümetimiz bunu önemle düşünmektedir. Par nin hususi bir encümeni bunun çare- sini aramaktadır. Halka en ar zaman- da çok mikyasta halkevleri, gece dersleri, seyyar mektep ve muallim- lerle ve nihayet bütün halkın kuvve- tile okumayı öğreteceğiz. — Aldığımız köklere türkçe kök diyoruz? Bunları Avrupa âlemi doğru buluyor mu? — Birim kılavuza aldığımız keli « melerin kısmı âzamı ihtiyaç. kaygusi- 1e alındı.Bilhassa okuma yâzma bilmi yen halka kadar inmiş kelimeleri alı dık. Avrupalı bize itiraz edebilmek için evvelâ kendi dilinin en ince noktala» rını bilmelidir. Çünkü, dilimi nan bu kelimelerin pek çoğunun kökü bizim lisandadır. Medeniyetler gibi diller de Orta As yadan çıkmıştır. Vesikalar yabancı» larm kendi arayıcılarının eserlerinden gıkarıldığı gösterildikçe medeniyetle- rin Orta Asyadan çıktığına inandı - lar. Dilde de böyle olacaktır. Gece Radyoda Gece, Beyoğlu halkevinde de bir i müsamere verilmiş, söylevler söylen- dikten sonra bir piyes temsil edilmiş- tir. Gece, Istanbul radyosu, Beyoğlu Halkevinde çalışmıştır. Ayrıca, Kadıköy, Usküdar ve Fa- tih balkevlerinde de kutlulama tören- leri yapılmaştır. Ankaradaki tören Ankara, 26.A. A, — Dil bayramı Ankara Halkevinde büyük törenle kutlulanmıştır. Arasında Kültür Bakanı Saffet A- rkan, Tekitler Bakanı Rana ve pek çok saylavlar bulunan büyük bir halk kütlesi Türk ilerleme tarihinin en par- lak sayfalarından birini teşkil eden bu dil savaşının kutlulanmasında bulun- mak için saat 18 den İtibaren tiyatro binasını hmcahınç doldurmuştur, Tö- ren, İstanbuldan naklen radyo ile ve» rilen Ibrahim Necmi Dilmenin söyle- diği bir oyta ile başlamış bunu Musi- ki Muallim mektebi korosunun Istik- lâl ve Kurultay marşları takip etmiş. tir. Açış söylevini Ankara halkevi baş» karı Ferit vermiş ve dil devriminin önemini tebarüz ettirmiştir. Bunu Besim Atalayın konferansı takip etmiştir, Besim Atalayın konferansını müte- akıp sahneye gelen Münir Müeyyet öz türkçe bir şiir okumuştur. Bunu mütekip Bayan Melâhat Azmi bir kon ferans vermiş ve bunu Cumür Baş - orkestrasının kon- Meksikanın Ulusal Bayramı Ankara, 26 A.A. — Meksika ulusal bayramı münasebetiyle Meksika Birleşik hükümetleri cumurluğu başkanı ile Çumur - başkanımız arasında çekilen tel- graflar: Meksika birleşik hükümetleri Cumuriyeti Başkanı $. E. Ge- neral Lazaro Cardenıs Meksiko Meksikanın ulusal bayramı münasebetiyle (Son Ekselân sınıza samimi tebriklerimi su - nar ve Şahsi saadetleri ve Mek- sikanın bayındırlığı hususunda- ki dileklerimin kabulünü rica ederim. e La US Kamil Atatürk Son Ekselâns Kamâl Atatürk Cumurbaşkanı Ankara Meksikanın ilânı istiklâlinin yıldönümü münasebetiyle gön « dermek lütfunda bulundukları tebrik telgraflarından dolayı te- şekkürlerimi sunar ve Türk milletinin refah ve ikbali ile şahsi saadetleri için beslediğim samimi temennilerimi arzede - rim, Ankara Otobüsleri Ankara, 26 (Özel aytarımız bildiriyor) — Ankara şarbaylı - ğı aybaşında işliyecek uray oto- büsleri için tesbit olunan bi - let tarifesini ilân etmiştir. Bu tarifeye göre, biletlerde bugüne nisbetle yüzde 25 kadar bir tetizilât vardır. Taşhandan Bakanlıklara ve - ya Cebeciye gidenlerden 10 ku- ruş, Çankayaya veya Dikmene 20, Kavaklıdere, Keçiörene ve Etliğe 15, Sağlık Bakanlığı ile | Tarım Enstitülerine yedi buçuk kuruş bilet parası almacaktır. Sümerbank Bu Yıl Talebe Göndermiyor Ankara, 26 (Özel aytarımız bildiriyor) — Sümerbank bu se- ne Avrupaya talebe göndermek- İ ten sartınazar etmiştir. Bir Eroin Müptelâsı mahküm Oldu Eroin satmak ve toplu bir halde &- roln içmekten suçlu topal Şükrü arkadaşları Burhan, Ali Refik, Do » ğan, Fehim ve Müjdatın duruşmaları dün sekizinci ihtisas hakyerinde bitis rilmiştir. Evinde 25 paket eroin bulu» nan Müjdatın iptilâ halinde eroin kul Jandığı anlaşılmış, bir sene hapse kö- hulmasına ve 200 İlra para cezası ös demesine kârar verilmiştir. Diğerleri beraat etmişlerdi — Kürek birincilikleri İstanbul, 26 A.A. — Denizellik fes derasyonundan : 28.9.935 cuma günü yapılacağı bil. dirilen Türkiye kürek birincilikleri icap eden tahsisatın gecikmesi yüzün- den Birinciteşrinin altıncı pazar gü“ 279.935 HAKYERLERİ Suzanı öldüren Fedainin muhakemesi Köprübaşında daktilo Suzanı, vurup öldürdüğünden dolayı Ağır ceza mahkemesinde 29 s6- fe ağır hapse konulmasına ka - rar verilen Anadolu Ajansı me murlarından Ali Fedai hakkın- daki karar temyiz mahkemesin ce bozulmuştu. Dün, ağir ceza mahkemesin * de, Ali Fedainin yeniden muha- kemesine başlandı. Davacı Suzanın vekili temyis zin son ikinci celsesinde hazır bulunmadığından şahsi hakla - rından vaz geçmiş sayılarak mahkeme salonundan çıkarıl - mış ve duruşmaya yalnız suçlu vekili hazır olduğu halde devam edilmiş ve biraz sonra temyizin bozma isteğine uyulmuştur. A- li Fedai hakkında gelecek cel » sede, yeniden karar verilmesi muhtemeldir, * Şilenin Kervansaray köyün den Gülsüm kızı kaçırmak, ve kızı kurtarmağa gelen annesi Rüukiyeyi yaralamaktan suçlu Şevki oğlu Ali ile Ete Mehmet, Sadık ve bunlara yardım eden on bir kişinin duruşmalarına dün ağır ceza hakyerinde başlan dı. Gülsümün babası molla İbra him de, kızımı kaçıranlardan bi- rini dövdüğü için suçlular ara « sında bulunuyordu. Suçlular, suçlarını inkâr et « tiler, Yalnız bunlar arasında bu- lunan Şevki oğlu Ali: — Ortada kaçırma yok. Gül- süm, kendi rızasile geldi. Ara - mızda sözleştik. Anlaştık. Bera berce dağa kaçtık, dedi. Kaçırılan Gülsüm kız da şun- ları söyledi: — Beni asıl kaçıran, Şevki oğ lu Alidir. Ötekiler, yardım etti- ler. Çeşme başında su doldu» Türken kolumdan tutup zorla dağa çıkardılar. 36 saat dağda kaldım, Fakat ne Ali, nede öte- kiler bana tecavüzde bulunma * dılar . Gülsüntün apnesi *Rüğiye de verdiği ifadede, kızın feryadı ü- zerine, kaçıranların arkasından koşmak istediğini, bu sırada, A- linin attığı silâhla kolundan ya ralandığını söyledi. Mahkeme, şahitleri çağırmak üzere, duruşmayı başka güne bıraktı. * Dün dokuzuncu ihtsas mahkemesine Şükrü ve Seyfi is minde iki eroin kaçakçısı veril- miştir. Bunlardan Şükrünün du ruşmasına mevküfen bakılmış - tr, Muhakeme, şahitlerin çağırıl- ması için başka güne bırakılmış tır. * Sekizinci ihtisas müddeiu- mumiliği, kumaş kaçakçlığın * dan suçlu Fegare hakkındaki ev rakı tetkik etmiş, hâdisede ka- çakçılık mahiyeti görülmemiş - tr. * iddia edildiğine göre Vey * si, Recep, Apustol isminde üç yankesici Eşref isminde birinin tramvay sahanlığında, cebinden saat ve kordonunu çalmışlardır. Dolandırıcılık suçluları yaka lanarak adliyeye verilmişlerdir. * Ankara caddesinde, başka birisinin üzerine tabancasını bo şaltmak isterken, attığı kurşun yanlışlıkla akşam idare memur İarından Şevkete rastlayarak bir bacağının kaybolmasma sebep olan Remzi paşazade Şevket aleyhine, bacağını kaybeden Şevket tarafından dördüncü hu- kuk hakyerinde bir dava açıl - mişti. Şevket, Remzi paşazade Şew ketten tazminat istiyordu. Dör- düncü Hukuk mahkemesi, Rem- ri Paşazadeyi, Akşam idare me muru Şevkete 9000 lira tazmi - nat ödemeğe mahküm etmiş - tir, Ancak, temyiz mahkemesi bunu usule ait bir sebepten boz duğu için bozma kararma uyula rak duruşma yeniden başlamış- tir. Mahkeme, önümüzdeki top- lantısında kararını verecektir. ——— nü yapılacaktır. Yarış Pazar günü saat 15 te Beşik- taş Şeref stadı önünde deniz ticaret okulu ile Dolmabahçe saati arasında yapılacaktır.