m TAN 25.7.9397 ünya Gazetelerine Göre Hâdiselel 5 Amerikadaki Meşhur Sing- Sing! Hapisanesinde Kadınsız Yaşayan 3000 Mahküm Paris « Soir'da Şdeh Big Hoüse'u tarif etmemi istediler. En iyi tarifi şudur : Ka dınsız kalmış olan üç bin kişi! Hapishane içinde bir sike havası dolaşıyor. Düşününüz bir rc, bu bapishanede bulünanları» serisi elli yaşından gençtir. İçlerin de yirmi sene ve ömrü oldukça bap- se mahküm olanlar da çoktur, Fırtı- r geceden sonra manti lişen fena * silâhlana :. Tedavisiz ka ng r. Ceza görm » çektikleri ıztırap her : Fakat bu ıztırap, serbest olan İn arın da sükünetle lardan birkaçı Big House hapishan da mühteşem abedini andıran bir bina . Hudson sahiile t mak fikrinin ner Bu bina sütunla iyor. dınları görmüyorlar, yal di görüyorlardı. Yalnız bi- | arasında mü wetleri arada bazı kaçamaklı görüşmeleri kolaylaştırıyordu. n gehresi başkalaşmış bir hı ve arkadaşlarına — Ben bugün onlardan birine rast ladım, diyordu. — Acaba nasıldı? Bu mesut adam, gördüğü çehre £ ederdi Senede birkaç defa birbirine kelime bile söylemiyen âşık! yo bir bisibt e gülür krumet ederse bazan fevka lardan mektuplar da gel Bu sebeple Yunan mabe ü, Kadınlar oradan Fakat sıfatı yerinde kald Bügün evli olmıyan mahkümlar ve olmıyanlar kadm gözden 14 Abanoz Bilezik RENE CHAMBE Haziran, Bol meyvalı ve hazira Bu a bol arılı sıcak bir m on birindeydi ki kap- tan Möwe İle de tanıştım. Müşarün- ileyhi her nedense Hesperidada hiç görmemiştim. Üç gün sonra yata binecek ve yola açrlacaktık. Framond, Lauffen' colduğu kadar bana da bu adamın hü tini sakla- madı. Hatrrasmı ölünciye kadar u - Butmiyacağım. i haziran akşamı, akşam yemeği - ni yedikten sonra Hesperid mıştım. Zeten böyle sık & dım. Bu güzel mevsimde geç vakitlere kadar bu köşk Giens, bir taraftan da Hy birer birer rlar, tam meşhu: b birden parlardı. uu manzara karşısın. atin engin şiirini tada tada uzun müddet otururduk. Gece olunca açık cereden Şiçeklerin ve Halep çam | lar.Arkadaşına gelen kadın hakkın - | yüzden facialar da olur. İ bir orkestra yapılmıştır. Bir gazete müyorlar. Bu zavallılar, arkadaşla « ni görmeğe gelen ve yüzlerini gör- ikleri kadınlarla alâkadar oluyor lar, sonra hayalle- bu kadın üzerine kurarlar. Bir we kadının saçlarmın rengifi, günü adını öğrenirler, Yavaş ş çehreyi tayin ederler. Arkadaş ini görmeğe gelen teyzeza- desinden veya hemşiresinden bir men dil, bir #ldiven ve bir pudra tüpü İs ter Artık mahküm bir hazine elde et-| miş sayılır. Akşam höcresine çeki - lince ona tapınmağa başlar, Hapisa- neden kaçar ve kendisini herkes gibi bir insan görmeğe çalışır. Bazan bu malüm Bir akşam hastaneye başı yarılmış bir mahküm getirdiler, Onu tedavi ettim. Birkaç gün sonra tekrar başı- nım yarıldığını gördüm. Fakat başı- vw anlamak kabil | im bütün sorgu -| yor t mesele anlaşıldı. Yaralı | bir arkadaşının hemşiresi- en aşik Olmuş. Arkada ine İstediği izahatı ver- miş. Yalnız bu adam, bittâbi para mukabili olarak, hemşiresi hakkın - daki izahatı başkasına da satmış. İsmi biribiri- rakibi olduklarını anlarlar ve Garip diyeceksiniz de - at dahası var: sonra hemşiresi hakkında en adam bir atelyede bo - ğulmuş olarak bulundu. Bunu, benim tedavi ettiğim adam öldürmüştü. ng Sing hapisanesinde mah üzlerini bile görmedik- Filbakika hapisane idaresi, mah « kümları bu sıkıntıdan kurtarmak çin her şeyi yapıyor. Hapisanede mahkümlar için bir futbol takımı, de çıkarılıyor. Fakat bütün bunlar i tedbirlerdir ki mahkümlar ü- zerindeki rincirin ağırlığını ve işti- yak ibresini asla kaldıramıyor. Bir çok mahkümlar uyuşturucu madde- | İerden imdat istiyorlar. Uyuşturucu maddeler bapisanenin en ücra köşe- lerine kadar g ar. Heroin, kokain, motfin pahalıdır. Birçok mahkümlar eng shee kulla - len afyon, piponun dibinde si madde bırakır. Ç liler bu maddeyi bıçakla kazırlar ve larının reçine kokuları daha kesif, yse'in de beyaz tuvaleti yse! Montekarloya yaptığımız denberi Lauffen'den uzakla- şıyor. gibi görünüyordu. Fakat on » dan uzaklaştığı kadar da bana yuklar şıyor miydi? Bunu bilmediğim ve ğ bir şey söyliye - Bütün samimiyeti, dost lığı, kibarlığı ve meza - keti içinde öyle halledilmez bir mu- amma olmuştu ki, Ben, köşkün taraçasına. vardığım zaman, vakit epeyce ilerlemişti. Hes- idanın bütün misafirleri hep Or! planmışlardı. Uzaktan sesleri » ni duyuyordum, Orada bulunanlar * dan birisi daha vardı ki, tanımıyor” dum. Acaba kimdi? Komşu bir misefir mi? Almanca konuşuyorlardı. Ayakla tim, kumlarda çıkardığı ses duyu - lunca, Framond'un iri gövdesi yerin den şöyle bir doğruldu ve bu sefer Fransızca olarak: — Ah, De Soliers geliyor, dedi. Ve hemen yerinden kalkarak beni | karşıladı Artık ben geldikten sonra Fransızca koruşmağa başladılar, hep Maryse arkasını ay ışığına çevir - mis, taraçanın korkuluğuna dayan « muş, yanındaMilerle konuşuyoru, OX Öz Kızını Öldüren Evlâdını öldüren bir ana... Babası nı, kendisinden fazla sevdiği için uyu- makta olan kızının şakağına rovelve- rin namlusunu dayayarak ateş etmek cesaretini gösteren İvönne Follet Pa- riste Sen mahkemesi huzurunda mu- Follet csa- mahsur Doğduktan $ ra babası kendisini tanrmamış, fakat gene de babasi si tarafından üilmüştür. İvonne Follet Gabri- gi isminde bir genç ile tanışmış ve sevişmiş ve biraz sonra bu gencin metresi olmuştur. Öldürdüğü Simon- ne Agi adındaki kız: Gabriel Agiden dünyaya gelmiştir. Birkaç sene sonra dın ile sevgilisi arasında ge- çimsizlikler baş göstermiş ve Gabriel Agi kendisile evleneceği hakkındaki vaadine rağmen sözünde durmamıştır. Bunun üzerine İvonne Follet sevgili sini bırakmağa mecbur olmuştur. Genç kadın mahkemede metresile ge- girdiği hayattan bahsederken diyor ki: rla ağlamağa başla - za Veronal vermişsi - | — Bilmiyorum, ne yapacağımı şa - urmıştım. Ona süit içirdim... Genç kadın, sonra kızını öldürdü - ğünü şöylece anlatmıştır — Kızımın derin bir uykuya dal - masını bekledim. Sonra mektuplar yaz dım. Ve biraz sonra: “Onun İş tireyim” dedim. Bir havli Jadım. Yüzüne koydum. tim. Kızım ölmüştü. Genç kadın bu cinayeti işledik sonra 24 saat baygın bir halde öl yanında yatmış ve ancak ertesi günü akşam üzeri kendisine gelebilmiştir. | Katil kadın mahkemede devam edi - yol © — Yanımda kızımın soğuk kolu - nun temasını hissediyordum. Kalktım. Komşuma bir metkup yazdım... Biraz sonra polis geldi. Ve cinayeti keşfetti. — Ben onunla yati yapıydrdumu — Öyle ise niçin bu hayata devam ediyordunuz? — Çünkü bir çocuğum olmuştu, sonra da evlenecektik. Genç kadın sevgilisinden ayrıldık- tan sonra kızile beraber yaşamağa başlamış, fakat günün birinde küçük kızm babasını, ken: diğinin farkına Mahkemede hâkim soruyor? — Haydi, anlatın bakalım, nasıl ol- du da kızcağızı öldürdünü: Kadın metanetle anlatıyor? — Kızımla beraber yola çıkmağa hazırlanıyorduk. Aramızda çıkan kav» | galardan yüreğim sızlıyordu. O, tey- | zerademe, benden ayrılmak için 18 yaşına basmasmı beklediğini söyle - mişti. Ona dedim ki: “— Senin için bu kadar meşakkatlere | katlandığım halde nasıl oluyor da bu nankörllğü yapabiliyorsun?., Atamızda yeniden bir kavga başladı. Biraz sonra kızım yattı, Kendisine uyuması için bir ilâç im sırada şöyle düşündüm: “Ben gider, onu burada yalnız bırakı- rım... O da benim geçirdiğim hayata düşer.,, Kadın bu sözleri söyledikten bir cehennem ha-| | til İvonne Follet Öldürülen kızın babası mahkemede şahitlik etmiş ve eski metresile geçin- | mek kabil olamadığı için ayrıldıkları- ni ve fakat kızını annesine bıraktığını söylemiştir. Mahkeme katil anayı beş sene kü- reğe mahküm etmiştir. — — A onu hamur haline getirirler ve ucu- | höcrelerinde iniledikleri işitilir. Va - za satarlar. İşte eng #hec budur. Bu | kit çabuk geçmez. Boş yere takvim müthiş bir maddedir. Bazan bu mad- | üzerine işaretler çizerler. Tarihler deyi ispirtodaeritirler ve bu mayii'| zihinlerinde karışır, Atelyede İşe ya- vücuda giringa ederler. Fakat mak- kümların aşılama usulleri çok ipti- daldir. Bu maddeyi ellerine geçi ce onu su ile ıslanmış bir mendi ne koyarlar ve dizlerinde bir yara açarlar ve mlak mendili de bu yâra içine sıkarlar. Eng sbee yavaş yavaş kana karışır, Mahküm kendisine ge- lince şiddetli sancılar başlar. Yara bazan iltihap peyda eder. Fakat ona göre bunun ehemmiyeti yoktur. O, unutma zevkini tatmak İçin yarım gün ıztırap çekmeği tercih eder. Filhâkika cinsi bütün kaygular ni- bayet kendisine yabancı gelir. Fakat © mahrumiyetini diğer bir acı ile, bir işkence İle trampa etmiştir . Kadın ibtiyacı, mahkümları, ceza- Tarı müddetince çok şaşırttıktan #o0- ra, ekseriya onları, hapisaneden çika- cakları sırada büsbütün müvazenesiz bir hale getirir. Bilhassa delilik hal- leri “Güneş banyosu meraklıları ku- lübü,, azası arasında pek çoktur. Bu İsim, hapisane argosunda, mahkümi- yet müddetini bitirmekte olan kürek uğramış zannederler, rler, Nihâyet onları höcrele- rine götürürler. Orada çılgın bir halde ölürler. Bir gece bir mahkü - mun bağ. « işittim: — Çıkacağım. Mary beni kapıda bekliyor... Bu zavallı 18 yaşında hapisaneye girmişti. Şimdi 48 yaşındadır. Hiç kimse kendisini ziyaret etmemiş, hiç kimseden mektup almamıştır. Onu dışarda bekliyen kimse yoktu. Onun hasta olan hayali her tarafta kendi- sine bir kadın yaratmıştı. — Dışarı çıkacağım. Mary beni dışarda bekliyor. Yavaş yavaş ben de bu kadını görür gibi oluyordum. Bu zavallı, hezeyanı arasında ha- pisanenin bütün facialarını ifade et- miş oluyordu. Big House nedir? Makalenin ba- şında onu "kadınsız üç bin adam,, di- ye tarif etmemiş mi İdim? Müsaade edin de bu tarifimi tashih edeyim: Richard Halliburten ve fili a Etolle meydanında sabahın ikisi, Taksiler nadiren geliyor. Bu saatte bu mahallede hattâ bütün Pariste herkes uyur. Fakat ben, görüyorum. Meydanm ortasında bir fil, hakiki o boyu posu ile koskoca bir fil, ağır ağır ilerli - yor. Bu fil nereden geliyor?. Hayva ye mliessesesinden mi?, Ne reye gidiyor?. Romaya. Bunlar An- nibalin Milâdı İsadan iki (asır ev- vel yaptığı gibi Alp dağlarmı aşacak lardır. Bu seyahati yapacak olan Ameri « kalı romancı Richard Halliburton' » dur, O bindiği fil sallana bize dedi ki: — Otuz dört ye te ve tarihe bayıl seler geçmiş olan memleketlere dai- ma seyahat edetim. Bu suretle kaç defa, ekserisi de tayyare mak üzere, devri âlem seyahati yap- tım. Ben bugün orijinal seyahat yap- mak rekorunu kırmış b Seyahatlerime dair dört kitap neşret tim. Bu kitaplarım her birinde ser » güzeşt kahramanı olarak göründüm. Çünkü ben blöf yapmaktan yefret e- derim. Everest tepesinin yan taraflarında ilk defa tayyare ile uçan benim. Te- peye kadar çıkmadım. Çünkü tayya - rem buna müsait değildi. Sonra pro- fesyonel tayyareciler tepeyi aşmağa muvaffak oldular. Şeytan adasında sekiz ay tek başr- ma yaşadım, Ben dünyayı da yüzerek dolaşmış bir adamım, Evet, Panama kanalını geçerek altı günde 80 kilometre mesafe aldım. Şimdi An nibal'in seyahatini yapacağım. Ben bu Kartaca kumandanı hakkında ye- ni ve eski bütüm yazılan şeyleri oku- dum, Alp dağlarını fil sırtında aşmak ba na, dünyanm kuruluşundan bugüne kadar insanların başardığı işlerin en gücü gibi geliyor. Buradan film ile beraber Paristen Alp dağları etekle- kadar gidebilirdim. Bu çok ko- lay bri şeydir. Onun için beni alâk, dar etmiyor. Buradan trenle Martig- ny'ye kadar gideceğiz. Asil zorluk ondan sonra başlıyacak. Sen » Ber - nar geçidinin rahipleri-beni sabırsız- Irkla bekliyorlar. Onlar uzun müd - dettenbezi fil görmemişlerdir. mahkümları mânasına gelir. Sinirle- ti kuvvetli olmıyanlar nihayet buna- mağa başlarlar. Bunlar asla uyumazlar, Big House, muhayyel Ma bir kadının gölgesine ve aşk na ümitsizce kollarını uzatan üç bin | Geceleri | adamdır.,, Yanındakileri hemen tanıdım. Bâ- bası Werner Golovine ve Lauffen. Bir de tanımadığım birisi Framond beni elimden dım. O da aramızda bulunmak ar sunu gösterdi U Bittabi hepimiz sevindik. Şimdi yatta beş kişi yerine altı kişi olacağız. Deliler ne kadar çok olursa, kahkahaları da'o ka- dar artar, Möewe ayakta, kollarını kavuştur muş,hiç bir şey o söylemiyordu. Fra- mond söyledikçe, o, sadece çenesini oynatarak tasvip ediyordu. İçimden şöyle düşünüyordum: — Acaba aralarında tertip edilmiş İ bir komediya mı? Dikkat edelim. Ba- kalım, bu İşin içinden meler çıka cak? Demek ki bu adam Alman bahriye- sine mensup bir zabitti ve Avlatik ğımız seyahatimize iştirak ttu ve ta kendisinden bahsettiğimiz iyi kom- Şümuz., Sonra yabancı zatı bana gösterdi: — En iyi dostlarımdan Möewe, Karl Möcwe. İlk defa tanıştığım bu adam s6 - guk bir tavırla ve Alman usulü beni selâmladı ve elimi sektr. Ne hergele berifmiş, onu da sonra anlatacağım. Sert bir suratı vardı. Gözlinde monokl... Kafası, zimpara kâğıdından geçmiş gibi düm düz... | Ay biraz daha yükselince, yeni t nışığımın yüzünü daha iyi tetkik ede biliyordum. Şöyle böyle elli yaşla - rında vardı.Gözlerinin kenarında in- ce buruşuklar peyda olmuştu. Çok zeki bir adam olduğu derbal anlaşılır yordu. Fakat o kadar da antipatikti. Daha ilk görüşte adama ısınama - dım, Fromond bunun farkma vardı mı, bilmiyorum, Dedi ki — Dostum Möewe Romaya Alman ataşe navalı tayin edildi. Bu mevkiin ne kadar değimli olduğunu takdir edersiniz, Mektuplaştığımız için, yat la Akdenizde şöyle bir geziye çıka - İtalyaya ataşanaval tayin edildiği. ni kabul etsek bile, böyle bir akşam birdenbire Fransa topraklarına geli- vermesi hayli garip değil miydi? Ü- zerinde ne gibi evrak vardı? Ne bi- çim pasaport taşıyordu? Ben bunları düşünürken, Framond” un hakkımda nasıl bir fikir sahibi a da merak etmiyor değildim. geliyordu ki, Framond be- nim Mâryse'e karşı olan zaafım, lamıştı ve artık başka şeylerle kafa - mı yormak İstemediğime kanaati var dı. Halbuki bu kanaatinde ne kadar aldanıyordu, o başka. Framond'un filomuzun manevra » — Annibal'in Sen-Bernar geşidin- den geçtiğine emin misiniz? — Annibal'in geçtiği yolu ki doğru olarak bilmiyor. Ben en - | Tin böyle birden gelişi arasnda zih- nde bir münasebet bulmağa çalış- Ve bir münasebet olduğuna da hiç şüphe etmiyordum. Artık o dakika - dan itiberen Aviatik'in yapacağı 8€- yahatte de bir maksat olduğundan şüphe etmiyordum. İtiraf ederim ki, ba ma girdiği y daha ziyade arzu ediyordum . İki herifi de iyice tetkik edecek, güttükleri maksadın ne olduğunu mu hakkak anlıyacaktım. Ya Lauffen? Onu artık iyice öğrenmiştim. Bu mağrur iri delikanlının, kendisini Maryse'e beğendirmekten ve beni on dan uzaklaştırmaktan başka düşündü ğü yoktu. Casunlukla o kadar alâkası olduğu- nu zannetmiyordum. Lâkin bir Al - man vatandaş: sıfa nında açik açık konuşmali memeleri de kabul edilebilirdi. O halde biraz ihatalı ve cerbezeli davranırsam, bu mağrur Alman sü - vari zabitinden çok şeyler öğrene! lirdim. Montekarloda geçirdiğimiz gece - den sonra, bu ümidim daha ziyade küvvetlenmişti, Bir sirasmı getir, Lauffen'e içirt ve söylet, *. cağımızı da yazmıştım. Hoşuna git - miş. Evvelki gün bir tolgrafını al. ' sını tarassut edişi ile bu ataşanava « Demir aldık, yavaş yavaş gidiyo » üzerinde sallana | yanışi BR ANA |Bir Amerikalı Fil Üstünde Kadın (kur Sen-Bernar Geçidini Aş Halli se 35 günde 80. kilometre cağını ümit ediyor. sırtından ii Uv ki, 27 fil ile İtalyaya girmeyi la çıkmış olan Annibal ni j dığı zamanda yanmdâ Y ri kalmıştı... Fakat ben bir fÜ çıkıyorum ve onunla dö! Uluslar sosy©' Harbi kanuni « Hale mi koya £ Fransızca Bu sabahki gazeteler, yetesinin gelecek topli j raşmaktadırlar. Matin gazetesi diyor ki? Göğ. “Bugünkü duruma BöRSİyd rede Italyan ve Habeş ni sında bir çarpı vaha ne geçilmesi kat'iyen şt Ve önmiyor. Bundan dale ihtimal olarak 15 inci mii biki düşünülmektedir. göre, anlaşmayan tarafler r böyle istedikleri gibi hart leceklerdir. Bunun da ne © 7 duğu öşikârdir. , Radikal sosyalist Deri si ile bütün sol ve aşır! ” gi gazeteleri, 15 inci m. deni” atılmasile muhtemel bir nini bir mahiyet veril mesine karşı şiddetle itird$ dirler. Oeuvre, diyor a “Eğer Uluslar Sosyete” Tg nuni bir şekle koymağı sa, bu sosyeteyi ortadan *“ü daha iyi olur. Bütün düni“iğ sosyetesinin o doğumunu, 5 âkıbete uğrasın diye alk! tir.,, p Genel işçi konfederesl nı olan Le Pezple gessiiiiiii yazıyor: 1 “Uluslar sosyetesi, harfi leştirmek için kurulmö" şeytani manevranın taa ni görmekle şaşkınlık içi Humanite, diyor kir “Uluslar sosyetesinin fi ramunun ve İtalyaya davranmağa çalışmasını fütuhat hastalığına N raperestlere örnek © me inandırabiliriz?.” / v Ni Tuz Yat körfez larr hafif seyi 2€ kavuştu dı. Toprak uzaklaştıkça 3 İyiden iyiye ufka dalmıştı öğ Hareketimizdenberi U$ gp mişti. Şimdi tam denizi de, gökle su arasındaydı Kaptan Möewe'yi, yatı”. Şeri iinde ve apaydılıkta b8 SA gördüm. İlk yördüğüm Pp diğim intiba beni aldatmi” ie birlerimizin yüzüne gül”i di ber, biribirlerimize ne olduğumuzu da iyice Bİ Yatın ötesini bı yordu, Onda da öy kendisini begeniş vardı Koyu mavi, kruvaze niş viziyerli bir kasket talon, ara sıra kayan Y© gözler ve bir de çırçıplak, Hesperida da taraça. ğuna nasıl dayanıyor id köpeşteye öyle dayamış V teri an Burada da karşılaş Huk olmuştu, Bununla na ilk defa elini o uzâf' bir bakışla sordu £ — Siz çok deniz seyab” teniz mi? — Hi na dre. z iş yapı Lars”