(TAN)IN OYKUSU KORALİ BİR ÇOCUK (BİR KORE HİKAYESİ) YAZAN: MİROK-Lİ Şarab korkunç Yaz gelince, babam, eski günlerin hikâyelerini anlatmak için, çağlıyan- | İı bahçede şeftali ağacının altma sedir koydurttu Ay doğarken, burada şiirler söyle- neceğini bilirdim. Ve bu şiirleri din lerken kendimi öyle iyi, öyle rahat duyardım ki... Böyle gecelerde baba- mın haşinliği balmumu gibi erir, o nuna m aramda dostluk bağları dokukurdu. Bulunan kafiyeler çok re ey ix defasında bana içki içirme- te-bile kalkışmıştı, a A Bu, güzel bir. terimuz skini Miele DARE ei miştk. Ve bereket versin ir komşuya gitmişti, yoksa İ üç ki içmenin ölayağa Seki lmmndi Babamın önünde küçük bir masa var dı. Masanm üstünde yemiş dolu bir tabak ve bir şişe pirinç şarabı. O ge Se komgü kadında, her vakit olduğu gibi, seçilmiş bir roman okunuyor « du. Bu, kadınların belli başlı eğ - lencesiydi, Çünkü onlar ne tiyatray gidebilirler, ne de yolculuk yapab. İirlerdi. Ve babamla ben; annemin ea manı dinlemeğe dalarak erken dönmi yeceğinden emindik. Ay. boş mektebin damı üstündey - di; Mektebin — avlusuyla evimizin bahçesini ayıran duvar yere koyu bir gölge düşürmtiştü. Dört bir. yanda meler yok, En ki ir gü a “e” üiçük bir gürültü m bir hayat, bütün bir bilgi ai vie babamın yüzünde toplan Timaş btirasla anlatıyor, ben haz we pr gin) Disa ilerledikçe da- ; İçtikçe gözleri parlı - ei mim kemikleri Sara ai itmda, Hindin- tandan Rusyaya, Tibetten Japonya- , kadar bül geçiyordu. tün yer yüzü - Önümden Gecenin bağrında, v der yükselmekteydir. şarkılar, şiir - Babam bana, “Kim - Saz, Kerenin en büyük mal a ei nlattıkça İçiyor, İçti i dü Yor, İçtikçe anlatıyor. Sö:linüin bir yerinde yi, kaldırdı. Kadeh boştu. Bile ei hi doldurmak istedim. Şişeyi a Şişe de boşalmıştı. Baba derle karardı: m yüzü ke — Ne? dedi. Şarap kal Seni üzüntülüydü. ahi rol den fazlasmı yasak ettiğini biji, dum, Fakat babamın kederi üzme Z da dayanamadım: ısın. — Gidip şarap getireyim, Babam güldü: dedim, — Cesur bir çocuksun oğlum, de. di ve parmaklarımı sıktı. Bana o gü. nedek böyle yürekten bir dostluk Kğ terdiği olmamıştı. Şarabi getirdiğim vakit babam öy. Te sevindi ki, billör kadehini doldu » bir şeytan, çocukların en büyük dil. manı olduğunu öğretmişti. Fakat ba redim, Annem bana, şarabın korkunç l bam kadehi öyle bir dostlukla uza, Nakleden: Orhan Selim bir şeytandır. uyordu ki, dayanamadım. Bir. yu « dumda sonuna kadar içtim. Gözlerime yaş geldi. Şeytanın içim de tepindiğini ve beni bir korkunç hayvan biçimine sokacağını sandım. Babam bir yemiş uzattı: — Al, bunu ye, dedi, Yemişi yedim ve biraz ferahladım. O kadar ferahladım ki, bir vakit son ra: "Şarap ne gürel şeymiş!,, diye hay kırdım. Bu sözlerim üzerine babam bana bir kadeh daha verdi. Gözlerim yine yaşlandı. Babam büyük halk şa- iri “Kim - Saggazhi, nin şiirlerini okuyordu. Ben anlatılmaz bir hazla dinliyordum. Başım dönmeğe ba: dı, Bir bulutun arkasından annemin yaklaştığını gördüm. Ve tuhaf şey, korkmadım. Annem, oğlunun bula - nık bakışların farkedince: i — Bu sarhoş olmuş! diye bağır « K. Babam beni korudu. "Elbette, dedi, ona ben içirdim!, , er kocasına kızgınlıkla baktı at bir şey söylemeğe cesaret ede- medi. Ben: "Bir üçüncü kadeh daha içsem, diye mırıldandım. Annem e- limden billür kadehi alarak fırlatmak istedi. Babam yine o ağır sesiyle; — Bırak içsin, dedi. Yalnızlığı - mın İçinde bir dosta ihtiyacım var, Ve kadehi annemden aldı, doldura rak bana uzattı ırdan daha yüksek bir şey duy ik erkektim. Babamın, e bü- yük bilginin, büyük sairin, o eski günler hikâyelerini o kadar güzel an | latanım biricik dostuydum. Ay parıl pırıl sşrldryordu. Şeftali « ler tütüyor. Ben bir şarap kadehinin önünde oturmuş, babamın ağzından, "Kim - Saggazhi,, nin şiirlerini din- liyordum. * AR KAN Gündelik Siyasal Gazete yı TELEON( ie TELGRAF: “TAN, İstanbul ABONE Türkiye için Dışarı için Lira K. Lira K. Bir aylık ıse —— ai — i— 5 » 70 “— i yillik u— 3— ILAN Müslar için tlâncılık Şirketlerine mü- | cacaat edilmelidir. Küçük ilimler doğrudan doğruya idaremizce almabilir. Küçük ilâinlarım $ saterleğı bir defahik 30 kuruştur. 5 satırdan fazlası için sa KÜTAHYAYA Kütahyanın: Yeni Plânını Tanınmış Bir Türk Şehircisi Yapacak Kütahyalılar Türk Zekâsına Karşı Olan İtimatlarında Aldanmıyacaklardır Kütahyanın güzel gezinti yerlerinden Çamlıcanın bir görünüşü kâh bir “Yansen” in kâh bir Mösyö “bilmem ne” nin zevkinden ve bilgis sinden şehirlerimize güzellik veya sıh oturacak ve bu işi hat satın almağa mecbur olmuş gibi gözüküyoruz. Kütahyanın. gök giikür, bize bir de- fa daba böyle bir kliçüklüğün azabını duyurmak istemediğini büyük bir se- vinçle öğrendik. Kütahya şehrini ye- niden kurmak kararını veren Kütahya hlar bu işi, yani şehrin yeni plânı yapmak içini Profesör “Celâl Esat” & verdiğimiz mal edeceği betmemek olacaktır. *. Kütahyanın imarı geçen aşti dikkat ve süratle teşkilâtı bir şehir mektebin yapılmasını yüklemişlerdir Celâl Esat medeniygt tarihi içinde | yapılan: bir hırsızlığı #öğmiş olan ve Türkten çalmanı Türke iade ettirerek Arsrulusal bilgi alanında bütün hatla- rı ile bir Türk mimarisi bulunduğunu isbat eden yüksek,kıymetli bir sanat kârrmizdir. Ve bilhassa onu seçmekle Kütahyalılar Türk zekâsın» karşı gös terdikleri itimadın kendilerini kati - yen aldatmayacağına emin bulunuyor lar, Celâl Esat Güzel Sanatlar akâde- misindeki talebelerini de yanına ala - rak Kütahyaya gidecek, orada Halke- | Kütahyanın Kütahyayı nasıl adam edeceğiz? İstanbullular Istanbulu, İzmirliler İzmiri, Ankaralılar Ankarayı nasıl imar etmek için yazıyorlar, çiziyor - lar, bağırıyorlar ve düşünüp uğraş” yorlarsa Kütahya da tıpkı onlar gibi kendine bir çeki düzen vermek kay- gusuna düşmüştür. Devletin sanayi plânile, demiryol - ları plânile, durmadan. dinlenmeden didinişi, köprüler, barajlar yaptın" ile, velhasıl bir kelime ile cümuriyet ihüüsesesini saran imar bümması ile ayak uydurarak — belediyelerde birer birer bir şehircilik yarışına başlayan her belediye evvelâ bir plân müsabi” kasi yaptırıyor. Ve bilinemez ne sihir dir ne keramet bu müsabakaların Bİ biri bir Türk zekâsının Türke bir $€ bir kurabileceğini, yahut bir Türk şehrini güzelleştirebileceğini isbat € * demiyor. O zaman Avrupa merketle” rinde fenerle mütehassıs aranıyo” tasdik etmiştir. Şimdi etmektedir. karar ni bir bit imkân nisbetinde pazar gibi kurumlar üzerinde, Esat plân mene bizce daha doğru olur, Evvelâ plân, sonra iş, Kütahyada ılrca Kütahya Pancarlarının Cinsi | Spor Merakı Gün Geçtikçe İyileşiyor / Artıyor Kütahyada pancar ekimi gün &“S“ tikçe daha iyi bir üretime wlaşıyo” ve . şüphesiz. çalışanları © nisbeti? Kütahyada futbol merakı hayret verecek bir dereceye yükselmiş bu - lunuyor. Güreş, uzun atlama ve bini- cilik gibi sporların eski aşinaları 0- vinde Kütahyalılarm misafiri olarak belli de bir ecnebi | Sanatkâr: memleketimize getirmek â - in yalnız vapur veya tren gişelerine paralardan daha ucuza de şüphesizdir. Fakat Kü- tahyanm bunda en büyük kazancı ye- ni kuruluşunda Türk damgasını kay- için ilk adımlar seneden beri atılmağ: başlan - Tbay Hasan Türe, istasyonu Cümuriyet meydanma bağlayan yolu yaptırtmış ve tam hastanesi ile bir ilk da bu seneki al ilanının başına koymuştur. alma pl ara düşünülürken suz meselesi de unutulmamış Ve şehrin mevcut parasile tediye kabiliyetine uygun bir tesisatın projeleri bazırlan- mıştı, Bayındırlık Bakanlığı projeleri Sıhhat Bakan- lığı projeyi bir de kendi gözile tetkik Tibay, aldığımız haberlere göre şeh- rin ortasındaki © külüstür, derme çat- ma Tahal pazarını yıkıp kaldırmağa vermiştir. Bu çok iyi döşünül- müştür. Kütahyanın yangın yerleri çok geniş bir saha tutuyor, Orada ye- Tahal pazarı yapılacak ve an- cak yapıldığı gün eakisi yıkılacakmış. Velhasıl Kütahyada çalışılıyor. Ta Yorgana göre ayak uzatarak, Fakat ne de olsa bu ça: ışma İyi neticeler vermek yolunda » dır Yalnız hâterimiza gelmişken şunu da söyliyelim ki; hastahane, mektep, Celâl düzmeden “arekete geşil IR BAKIŞ Tam Yerinde Bir Kurum *Kütahya çinileri şöyle, Kütahya ginileri böyle..., deyip duruyoruz. Ar caba Kütahyada çiniciliğin bugün ne balde bulunduğunu biliyor muyuz? Büyük camileri, sebilleri süsleyen gürel ve eşsiz nümunelerini gördü * ğümüz zaman, eğer Kütahyanın bu- günkü çiniciliğine böyle eserler, ya pabilecek bir deretede sanıyorsak gok aldanıyorur. Zira Kütahyayı, bir zamanlar, güzel sanat şubesinin bağ” lıbaşına merkezi haline yükseltmiş olan çi ik bugün ancak iki küçük esnafa çok mütevazi bir kazanç vere- bilen zavallı bir iş olmuştur. Bunun kabahatini son on beş yıla sığdırmak büyük bir insafsızlık olur. Zira Cumuriyet imparatorluktan de- vir aldığı her şeyi nasıl bir enkas yığını halinde bulmuşsa çiniciliği de öyle bulmuştur Bir zamanlar hem güzel iş çıka * ran, hem çok yapan Kütahyada on yıldanberi ancak iki küçük dükkân gelişigüzel bir çalışma ile yağı bit- miş bir kandil gibi çiniciliğin son-- şıklarmı vermektedirler. Bu niçin böyledir? Nasıl olmuş ta bu san'at soluklaşıvermiştir? Bunla- rı burada araştırmak uzun sürer, Yal niz şunu söylemeliyiz ki çinicilik te , diğer öş san'atlerimiz gibi hep baba- dan oğula, ustadan çırağa bir sır ha- iinde miras bırakılmış olduğu için daima dar bir kadronun içinde de - vam edegelmiş ve bü hal yeni yeni kuvvetlerin ve zekâların bi sahada çalışamamalarına - sebep ol başka muştur. Şimdi Kütahyada çinicilikle wğra şan iki san'atkâr, san'ati böylelikle, yani bir aile mirası halinde devir'ar larak öğrenmiş olanlardır. Ne yapmalı? Dünyanın her tara; fında beğenilmiş bir güzel san'ati ar- sulusal bir şöhret kazanmış olan bir işi bu halde bir iki nesil sonra büs- bütün unutulmasına, o mahvolmasına göz mü yummalı? Yoksa bu işi dirile meli mi? Devlet uzun tetkiklerden sonra €9 doğru ölen şu kararı vermiştir? "Kütahya çiniciliğini bir küçük esnaf işi halinden çıkarmak, bunu sa- nayileştirmek lâzımdır. Ve yalnız çi- ni yapacak bir fabrika kurmanın da mânası olamaz, toprak sanayi Kü- tahyada merkezİleştirmek icap eder, Yani kahve, çay fincanlarmdan ta baklara, lâvabolara, su künklerine, kiremide, küpe kadar bütün ihtiyaç» larımızı karşılayacak bir fabrika ver rimini Kütahyadan alacağız., Bunun üzerine Kütahyada büyük bir fabrika yapılması sanayi plânı * nm başına geçirilmiş ve ilk adımı tavmda atmış olmak için hususi bir teşebbüs tarafından evvelce kurul- muş bulunan kiremit fabrikası satın alınmıştır. Bu fabrikanın tesisati İ- yicedir, Diğer taraftan da asıl büyük fab- tikanm kurulması işine başlanmış ve Sümer Bank Avrupada porselen fab- rikalatınm makinelerini yapan mü « esseselerle temas etmiştir. Kütahyada fabrika için seçilen yer de temel sondajları yapılmaktadır. Bu fabrika kurulur kurulmaz. İşe tayingut yapmağa başlayacaktır. Ev- lerde, lokantalarda kullanılan tabak lar ve saire bir nevi potselen taklidi demek olan bu iştayinguttan yapıl » maktadır ki bunun terkibinde kulla- ardan iptidai iki madde, yani kaolin ve kurats (çakmaktaşı) Kütahya ci- varında pek boldur. Porselen Yap- mak için bu hamura dörtte bir nisbes tinde feldispat toprağı katmak lâ zım geliyor. Yapılan araştırmalar he nüz bu maddenin Türkiyede bulunup memnun ediyor. Kütahya pancarcılarının müşteri - leri Eskişehir fabrikasile devlet eli” ne geçtikten sonra artık rasyonel Dİ şekilde çalışmağa başlamış ol Ü * şak şeker fabrikasıdır. Pancar ekimi burada da köylüYÜ pek sevindirmiştir. Zira pancar Türk köylüsünün hiçbir aracıya, komis * yoncuya, faizciye baş vermeden P3- rasınr alıp cebine soktuğu ilk mah suldür. Fabrikalar pancar tohumunu ken di ellerle köylüye dağıtmışlardır. Mevcut şartlar içinde Kütahyanın dehşetli bir zenginlik içinde yüzdü” ğü ve ekonomi meselesinin burada tamamile balledilmiş olduğunu iddiz etmek bittâbi mümkün değildir. Pa- Uşak şekerleri Kütahya pançarından yapılır. kat pancardan gelene buğdaydan ve diğer bazı toprak mahsullerinden ge len parayı da katacak olursak Kütah- ya muhitine iki senedenberi epey para girmekte olduğu muhakkaktır, lan Kütahyalılar, şimdi büyük bir sabırsızlıkla pazar günlerinin gelme- sini bekliyorlar ve pazar olunca A- hırardına, Demirhanenin önüne genç li, ihtiyarlı, kadınlı, erkekli büyük bir kalabalık akın ediyor. Denilebi - lir ki bütün Kütahya yerli kulüple- rin çarpışmalarını, koşuşan gençle - ri, atılan golleri büyük bir zevk ve heyecanla seyretmektedir. Asri sporlara karşı gösterilen - bu alâka karşısında Kütahyanım temiz- ce bir spor sahasımdan mahrum bu- lunması ne açıdır! Bereket versin ki bir neşriyat mü- dahalesine meydan vermeden Kütah- yada bu vaziyet derhal sezilmiş ve stadyom yapılması karar altına alın- mıştır, Ayrılan yer bu sene mutlaka tesviye edilecek ve belki, önümüzde- ki yaz aylarmda da stadyorun pav- yonlartnı kurmak mümkün olacaktır. bulunmadığını kestirip atamamıştır. Fakat bulunmasa bile porselen sana- yiinde ileri gitmiş birçok memleket» lerin yaptığı gibi İsveçten -20 - 30 ton getirtmekten kolay ne vardır? Bu fabrika, hiç şüphesiz, Kütah- yaya çok faydalı olacaktır. Kütah « yalılar ise, dedelerinin dedelerinden gelen ve arayıcısı olmadığı için kep fedilmemiş bir maden gibi saklı du ran san'at enerjilerini ortaya atarak devletin bu teşebbüsüne azami ratd- man verdirmiş olacaklardır. Bu fabrikanın çalışmağa başladığı gün Kütahyanm eski san'at yıldır yeniden parlamış olacak, hem de Kü- tahyada iş darlığının azabı bir parça daha hafiflemiş olacaktır,